Âşık Remzâni

 

 

Kırklar Cemi

            Kırklar Cemi: Alevilerin bugün sürdürdükleri, erkanları 12 hizmetin yapıldığı  ‘yol’ a CEM denir.

            Kırklar Meclisi ve Cemi, Aleviliğin temel ibadeti olan Cem’in kaynağıdır. Kırklar meclisi, zamanı mekanı belirli olmayan içinde Hz. Ali’nin de olduğu, Muhammed’in sonradan katıldığı bir ulular meclisi, Aleviler için (menkıbevi) derin sembolik anlamları olan ritüelin adıdır. İslam anlayışı bu inanışı kabul etmemektedir. Geleneksel Alevi kaynaklarında bu olay Miraç gecesine bağlanarak anlatılır. Kırk kişinin katıldığına inanılan bu meclisteki ibadette yaklaşık yarı yarıya kadın erkek bulunmuştur. Aleviler Kırklar ve 40’lar meclisinin inanç ve sosyolojik boyutlu bir ulular topluluğu meclisi olduğuna inanır.

            İçinde Ali ve Fatıma’nın da bulunduğu, Kırklar Cemi mitolojisinin, birkaç yorumu vardır fakat yaygın olan anlatım özet olarak şöyledir: Muhammed Miraca (tanrı ile görüşmeye) çıkarken önüne bir aslan çıkar, yola devam etmek için Muhammed peygamberlik matemini (yüzük/mührünü) bu aslana vermek zorunda kalır. Tanrı katına varan Muhammed, bir ışık içinde, tanrının ses ve cemalini, Ali’nin ses ve sıfatına benzetir, bir süre muhabbet ederler.

            Muhammed miraçtan geri dönüşünde, bir mekandan ‘gizli kırklar meclisi toplantısından’ sesler duyar.  Merak eder, kapıyı çalar. İçeriden, Sen kimsin ? diye seslenirler.  - Ben son Peygamber Muhammed Mustafa’yım der..  Kırklar; bize peygamber gerekmez ihtiyacımız yok diye içeri alınmaz. Şaşkın bir şekilde geri dönen Muhammed’e melekler. O ulu meclise dahil ol der. Geri dönüp kendini soy ve sosyal statüsü ile tanıtır. Bize soy sop mal mülk gerekmez diye, yine içeri alınmaz.  Ne zamanki meleklerinde tavsiyesi ile; sıradan bir insan ‘hâdimül-fukârayım` fakir fukaranın ‘hizmetçisiyim‘ dediğinde içeriye kabul edilir. Görüldüğü gibi Muhammed, Peygamber olarak Kırklar cemine alınmaz, ancak HİZMETÇİ olarak alınır. Bu anlamda Aleviliği peygamber anlayışı da çok farklıdır.

            Bu nedenle Alevlikte hizmet deyimi, ‘halka hizmet, hakka hizmet’ çok önemli yer tutar. Örneğin cem de yapılan görevlere 12 hizmet denilir, ve hizmet duası okunur. Muhammed önce orada gördüklerinden çekinmiş, Cem’in gerçek olup olmadığından kuşkulanmış, Kırklara Siz kimsiniz? Küçüğünüz, büyüğünüz (lideriniz) kim ? diye sormuş. Burada Muhammed’in Kırklardan habersiz olduğu, Kırklar meclisinin ondan önce var olduğu görülmekte. Biz Kırklarız birimizde kırkımızda büyüğümüzde küçüğümüzde tek bir ‘CAN dır’ cevabını almış.

            Kırklar kendilerinin hak olduklarını kanıtlamak için içlerinden birinin koluna neşter (bıçak) vurulur, kırkının da bileklerinden kan aktığını, birinin kolu sarılınca hepsinden akan kanın durduğunu gören Muhammed onların Cem’in hak olduğuna inanmış. Ayrıca Muhammed Mirac’a çıkarken Aslan’ın ağzına verdiği matemi/yüzüğü orada Hz. Ali’de görür. Kırklar Muhammed'ten,  Hadümül-fukara marifetini/hizmetini görelim, Salman’ın getirdiği  engürü (üzüm tanesini) Kırklara paylaştır demiş. Muhammed biraz yardımla üzüm tanesini eli ile ezip Kırklar'a sunmuş, Kırklar’ın biri, ve Muhammed’de içmiş, hepsi esrik (seri-hoş) olmuş, işte o zaman vecde (coşkuya) gelerek kalkıp semah eylemişler. Semah eylerken başından sarılı tacı  düşmüş, Kırklar onu kırk parçaya bölmüşler ve bellerine bağlamışlar. O gece Cem ibadeti böyle olmuş. Ve işte Alevi-Bektaşi'lerin temel ibadeti olan Cem ritüelinin temeli bu şekilde atılmıştır. Tüm cemlerde okunan ‘Miraçlama’  deyişinde de bu dile getirilir. Kırklar meclisi ve cemde birçok inançsal, sosyal, sembolik yanlar vardır.

            Geleneksel olarak Cem’in kaynağı, bu Kırklar Cemi mitolojisine dayandırılsa da, birçok araştırmada, Cem’in kaynağının İslam öncesi ve sonrası, örneğin M.Ö. 4 bin yıllarında Sümerlerde  12 hizmetli Cem ve eski Türk inancı Şamanizm de, Şaman, yönetiminde, kadın erkeğin katıldığı,  sazlı sözlü, yemek içki danslı ayinler görülmektedir.

            Cem kelimesi Arapça’da toplama biriktirme topluluk anlamına gelirken, Farsça’da  birlik, birleşmek anlamlarına geliyor.  Aynı zamanda cem sözcüğü ve Cem eski (İslam öncesi) İran söylencelerinde içkiyi (şarabı) bulan içkili toplantılar düzenleyen şarap anlamına gelen Cem-Şıh’ın (Şahın) adıdır. Söylenceye göre gökten inen bulutlu bir ışığın içinden, elinde üzüm salkımı olan güzel bir kız iner, bunu gören bir çoban ona aşık olur, kız bir üzüm tanesini ezip suyunu çobana içirir. Esir olan çobanın gözü gönlü açılır, ikisi evlenip mutlu olurlar. Bu olayı tören haline getiren kişi Cem adında ki şah/hükümdarmış. Sonraları bu olaya ve Cem adlı o şaha saygı göstermek için, belirli aylarda içkili çalgılı ayni-i cem denen törenleri düzenlenmiş. Gökten inen bu ışınlı buluta da Cemşid  (cem–ışık) Cemin ışığı denmiş. Alevilikte CEM âyin-i, bunlar gibi birçok eski Türk, İran, Anadolu, Mezopotamya, Sümer, inanç ve kültürün kaynaşmasının bir sonucudur. Cem Alevi inancının en önemli inançsal ritueli (ibadetidir), Cemsiz Alevi-Bektaşilik düşünülemez.

Alıntı: Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu (DABF)

 

                   

 

CEM nedir ?

 

            Cem Alevilerin toplu halde ettikleri ibadetin adıdır. Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir. Cem'in kaynağı Kırklar Cemi'dir.

            Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların aynı zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunanlar bir birlerinden razı Olmak zorundalar.

Cem de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem'e başlanmaz.

            Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir Dede´nin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.

            Cem ibadetine katil, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez. Cem ibadetini kısa bir şekilde tanımlamak mümkün değil. Bu anlamda Cem'in ne olduğunu ve nasıl uygulandığını tam manasıyla kavramak için en yakındaki Cem evine gidip bilgilenmek gerekiyor.

 

Erenler cemine hercan giremez

Şah’a kanber gibi kul olmayınca

Her kanberim diyen kanber olamaz

Edep ile erken yol olmayınca

 

 

Alevilik’de, uygulanan altı tür Cem vardır. Bunlar şunlardır:

 

1. İrşat Cemi  

(Gençleri, yeni yetişenleri aydınlatma Cem’i)

 

            İrşad Cemi kısaca yeni yetişen kız ve erkek gençlerimizi eğiten, yolun kurallarını gösteren, Cem’de nasıl davranacaklarını bildiren, duaları öğreten, insanların birbirleri ile nasıl kaynaşacağını sağlayan, dinler ve inançlar hakkında bilgilendirme yapan bir Cem’dir.

 

2. Koldan Kopma Cemi  

(Suç işleyenlerin, düşkünlerin, toplumsal suçların yargılandığı Cem)

 

            Bu Cem Alevilikte Halk mahkemesinin işlediği, toplum içinde sosyal sorunların karara bağlandığı, toplumsal suç işleyenlerin müşkillerinin görülüp giderildiği, daha bir çok konuyu kapsayan bir Cem biçimidir. Bu Cem’de tüm ihtilafları Dede, Pir veya Mürşid yöre halkının çoğunluğunun da katıldığı kararı uygular. Verilen karar herkes için geçerlidir.

 

3. Müsahiplik Cemi  

(İkrar veren aileler arasındaki birlikteliği, dayanışmayı işleyen İkrar Cemi)

 

            Alevi Cemleri’nin içerisinde Müsahiplik Cemi çok önemli bir yer tutmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, Alevilik güçlü ahlak sistemine dayanan, eşitlik ilkesini, paylaşımı ve sosyal adaleti kendi bünyesinde barındıran bir inanç biçimidir. Hamı kendi içinde olgunlaştırdığı gibi, “İnsan-ı kâmil” olmaya yönelik yoğun çaba ve çalışma içine girer. Aileleri birbirleri ile kaynaştırıp dayanışmayı sağlayan bir humanizmaya sahiptir.

İşte bunun adı insanın insanla Müsahib olmasıdır. Yani birbiriyle ilke birliği, yaşam birliği ve daha da ileriye giderek kardeşlik anlaşmasının musahiplik vesilesiyle ikrarlaşmasıdır.     Alevilik’de Müsahip olmadan önce belli olgunluk aşamaları vardır.

 

4. Lokma ve Dardan indirme Cemi  

(Herhangi bir konuda adak adayanlar, baba ve annelerinin Hakk’a yürümesinde helallık alma Cemi)

 

            Adına Lokma Cemi dediğimiz Cem, kulun kula razılık Cemidir. Bir helallaşma Cemidir. Bir gönül alma Cemidir. Adak Kurbanları, Adak yemekleri bu Cemde yapılır. Bu Cemin diğer bir adı da “DARDAN İNDİRME CEMİ”dir. Anadolu’nun bazı yörelerinde Lokma Cemi, diğer bazı yörelerden de Dardan indirme Cemi olarak anılmaktadır.

Dardan indirme, anne, baba veya bir yakının Hakk’a yürümesiyle ilgilidir. Baba, Anne veya bir yakın akrabası Hakk’a yürüyen kişi, ilk üçüncü günü bir yemek verir. Yedinci ve Kırkıncı günü tekrar bir yemek verilir. Bu her üç yemek bir gelenektir. Ancak dardan indirme Ceminin amacı değişiktir. Bu Cemin belli bir günü yoktur. Ama aynı yıl içinde yapılması da bir görev sayılır.

            Ölen kişi için Alevilikte daha çok “Hakk’a yürüdü” deyimi kullanılır. Hakk’a yürüyen kişinin tüm tanıdıkları, alış veriş ilişkisi olduğu kimseler, çevrede tanıdığı akraba ve arkadaşları çağrılarak hem halkın huzurunda, hem de Dede’nin huzurunda razılık alınır. Borcu varsa ödenir. Alacağı varsa alınarak yakınına teslim edilir. Sağlığında gücendirdiği kimseler varsa onların razılığı alınır. Kurallar yerine getirildikten sonra yemekler yenilir. Dualar ve gülbenkler okunarak kişiye razılık verilmiş olunulur.

 

5. Abdal Musa Kurban Cemi  

(Kurban kesip çevreye dağıtılan Cem. Bu Cem Hacı Bektaş Veli döneminden sonra uygulanmaya başlanmıştır).

 

            Abdal Musa, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin önemli kerametler gösteren halifelerindendir. Abdal Musa Alevi ve Bektaşi’lerde saygı ile anılan “sultanlık” payesi almış, bir çok kerametleri olan velilerden birisidir.

            Abdal Musa Ceminde kural olarak bir yola alınma veya görgü amacı yoktur. Özellikle Ege ve Akdeniz yöresinde adına Tahtacı ve Çepni dediğimiz boylarda Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecelerde adak kurbanları gibi konularla ilgili Cem düzenlenir. Bu cemler’de köy halkı bir araya toplanır. Dargınlar, küsler barışır, komşular birbirlerine lokma verirler.

 

6. Görgü Cemi  

(Aleviler’de çok özel, önem taşıyan bir Cemdir)

 

            Alevilikte görgü Cemi özellikle tüm kurallarıyla değişik yörelerde noksansız olarak tatbik edilir. Görgü Cemine girebilmek için, Müsahipli olmak, evli olmak, adap ve ahlaka uygun olmak, düşkün olmamak, yani toplum içerisinde her hangi yüz kızartıcı bir suçu bulunmamak. Pire, Mürşide ve Dede’ye inançlı ve itikatlı olmak. Kişinin mevki ve makamı ne olursa olsun Cemevi’nin eşiğinden adımını içeriye attıktan sonra, Ceme katılan canlar kendi arasında bir fark gözetmemek ve Allah’ın birliğine Peygamberin resulluğuna inanmaktır.

            Alevi Cemleri, Ceme katılan aileler tarafından sosyal dayanışma suretiyle yaşamaktadır. Diğer bir deyimle Aleviler laikliği kendi içlerinde 1400 yıllık tarihi bir süreçde yaşatmışlardır.

 

CEM'de oniki hizmet görevlileri

 

01- DEDE (PİR-MÜRŞİD): Cemi yöneten, yükseköğretim görevlisi, hakem, hakim, üst bilgili.

02- REHBER (yol gösteren): İlköğretim görevlisi, oniki hizmet sorumlusu.

03- ZAKİR (ozan, aşık, sanatçı): Saz, söz ustası.

04- GÖZCÜ (Gözlemci): Cem evinde düzeni, sükuneti, disiplini sağlar.

05- ÇERAĞCI (Işıkçı): Cem evinde meydanı aydınlatır, delilci.

06- PEYK (Haberci): Halkı cem evine (yerine) çağıran.

07- NİYAZCI (Lokmacı, kurbancı, sofracı): Halkın, evlerinden getirdiği yiyeceklerle (Niyaz) ilgilenir.

08- PERVANE (Semah ve meydan sorumlusu): Meydan ve semahla ilgilenir.

09- İZNİKÇİ (Temizlik Sorumlusu): Temizlik ihtiyaç malzemeleri bulundurur. (Su,sabun, havlu,kap vs..)

10- FERRAŞ (Süpürgeci): Cem meydanında simgesel temizlik görevini yapar.

11- SAKKACI (Saka, su dağıtıcı): Cemde su dağıtıcı. (Hz. Hüseyin'i anımsatma)

12- KAPICI (dış kapı görevlisi): Dışardan, içerden gelen gidenleri gözlemler, ilgilenir.

 

 

ALEViLiKTE iBADET:

 

            Alevi / Bektaşîlikte kişisel ibadetin: yeri, zamanı, mekânı, şekli yoktur. Birincil ve en iyi ibadet her an ‘Kâmili insan’ (bilgin olgun dürüst insan) olmaya çalışmaktır. Bilim yolundan gitmek, eline, diline, beline sahip olmak, helâl lokma yemek, kendine reva görmediğini başkasına uygulamamak..vs. Aleviler için en büyük ibadettir. Zaten bu kuralları yerine getirenin ‘Tanrı‘ya’ yalvarıp af/merhamet dilemesine gerekte yoktur. Bu nedenlerden Alevîlerin islam’ın 5 şartına (namaz, oruç, haç, zekât kelimeyi şahadet) uyma, camiye, kiliseye .... hatta cem-evine, gidip gitmeme, diye bir zorunlulukları yoktur. Gerçek içten ve gizli; insanî ahlâksal kurallara uymadıktan sonra, yapılan ibadet ‘gösterişten’ öteye gitmez. Kendini ve halkı, kandırmaktan başka bir şey değildir. Alevi /Bektaşîlikte toplumsal anlamda bir tür ‘ibadet’ CEM kurumu içinde vardır. Kelime anlamı ile CEM, BİRLİK demektir. "Alevîliğin kalbi Cem’de atar. Alevîliğin sırrı Cem’de yatar" denilir. Alevîliği bütün yönleri ile anlamak Cem’i anlamaktan geçer. Cemde yapılan her hareketin, her sözün inançsal, kültürel, toplumsal sembolik anlamları vardır.

 

 

CEM’İN İNANÇSAL KAYNAĞI:

 

            Kırklar-Cem’idir. Alevîlikte Muhammed’in ‘miraç’ (tanrı ile görüşme) rivayetiyle (gerçekte olması mümkün görünmeyen, olay, masal, rüya) birlikte anlatılan bir hikâye ye göre:

            Hz. Muhammed Tanrı’yı ziyaretten döndükten sonra, gerçek hayatta 40"lar Meclisi denilen bir toplantıya katılmak ister. Muhammed 40"lar meclisine girmek için kapıyı çalar ve peygamber olduğunu söyler.

            - "Git peygamberliğini ümmetine göster" denilir ve içeriye alınmaz, bir kaç defa dener sonra: - "Bende fakir bir kulum, sizden biriyim" deyince içeriye alınır.

            Yani bu meclise isteyen herkes giremez, oraya giren rütbesini, malını mülkünü defterden silmesi gerekir, ve oraya girmek için gönülden istekli ve israrlı olmak gerekir. Muhammed, Kırklar CEM’ine girince, oradakilere kim olduklarını, büyük, küçük kim diye sorar.

            "- Bize Kırklar derler, bizim küçüğümüzde büyüğümüzde uludur" cevabını alır.

Muhammed sayar bakar, kadın erkek 39 kişi, biriniz nerede der:

            "- O dışarıda görevdedir" derler.

Muhammed ispat ister. Birisi Hz. Ali’nin koluna bir bıçak vurur, hepsinin kolundan kan akar, bir damla kan da çatıdan içeri düşer. Ali’nin kolu sarılır diğerlerinden dökülen kan da durur.

            Burada ki mesaj, Cem’de kadın, erkek herkesin eşit ve aynı seviyede olduğudur. Canlardan birisinin acısı herkesin acısıdır, birisinin acısı sarılınca hepsinin acısı durur.

            Ortaya bir üzüm tanesi getirilir, Muhammed’ten bunu 40 kişiye paylaştırılması istenir. Muhammed zor durumda kalır ve HAK’tan yardım ister, üzüm tanesi ezilip şerbet edilir, buna kırk kişi banıp, mest (seri-hoş = başı hoş) olup semaha kalkarlar.

            Burada verilen önemli mesaj, bilmediğini sorup ögrenmektir, var olanı eşitçe paylaşmak, hakkına düşene razı ve beraber mutlu olmaktır. Semah dönerken Muhammed’in başında ki sarık düşer ve 40 parça olur, Kırklar bu parçaları bellerine bağlarlar, Muhammed 40"lara PiR’lerini sorar:

            "- Pirimiz Ali, rehberimiz Cebrail’dir" cevabını alır.

            Muhammed Hz. Ali’nin yanına gelir (rüyasında), Tanrı katına çıkmak isterken önüne çıkıp onu engelleyen bir aslanın ağzına verdiği ve ancak o zaman yoluna devam-edebildiği, Peygamberlik yüzüğünü Hz. Ali’nin parmağında görür . Ve rüyasında gördüğü tanrı yüzünü ve sesini HZ. Ali’ye benzetir. Orada Ali’nin kendinden ayrıcalıklı olduğunu görür ve Ali" ye niyaz eder.

            Burada verilen mesaj: Sadece peygamberler değil, olgun insanların hakkın, (halifesi) elçisi, onun bir parçası olduğudur. Gökte aranan yerdedir (Tanrı insandadır) düşüncesidir. Sonuçta ortaya çıkan H.B.Veli’nin deyimiyle, akıl mantığa uyan ve gönülden her insanın katılabileceği sonuç: Tanrı gökte değil yerdedir, insanların içinde, kalbindedir. insanlar da birleşip dünyadaki nimetleri (değerleri) ortaklaşa eşitçe paylaşmalıdır. Bu hikâyede anlatılan konular, ve özelikle Cem’de ‘Ehli-Beyt’ Hz. Ali ve soyuyla ilgili konular CEM’in islam’dan aldığı yanlardır.

 

            Eski tarih kaynaklar, Cem’de görülen: kadınlı erkekli, danslı, müzikli, yemekli, içkili, öğütlü ve dualı toplantılara (ayinlere), islam öncesi Anadolu’da ve Asya toplumlarında rastlandığı göstermektedir. Bu nedenle Cem doğrudan olarak islam’dan kaynaklanan bir olgu değildir.

 

 

CEM’İN TOPLUMSAL TEMELİ:

 

            Fakir, emeği ile geçinen, ezilen, haksızlıklara uğrayan, yurttan yurda göç etmek zorunda kalan fakir köylü insanlar, eski yeni inanç ve düşünceleri bir birine katmış, bütünleştirmiş ve bu ezilmişlik durumdan kurtulmanın yollarını aramışlar. Tâbi ki insanlar, bu baskı zulme, zaman, zaman baş kaldırmış ve hakim güçlerce ezilmişlerdir. Ama teslim olmamışlar, kendi inanç, kültür ve toplumsal, sosyal düzenlerini kurmuşlar. Ve bu olay, Anadolu’da Türk, Kürt, Arap, Azerî, Müslüman, Hiristiyan birçok inanç, milliyet ve kültürler arasında oluşmuştur. Birleşmeleri sorunlarına sahip çıkmaları, hakim güçlerin çıkarlarına zarar verdiği için, yasadışı sayılmışlar, kültür ve inançlarını gizli yapmak zorunda kalmışlar, baskı ve zulümlerden korunmak için, kendi düşünce ve eylemlerini tepki çekmeyecek şifrelerle gizlemişler. Íşte toplumsal açıdan CEM: Ezilen Anadolu insanının, bin bir yola başvurarak, bin bir çiçekten öz alarak, kendi kültür, inanç ve toplumsal yaşam deneyimlerinin öğrenilip, öğretildiği, yaşanılıp, yaşatıldığı, her yönüyle gözden geçirildiği bir toplantıdır CEM. (Bir tür genel kuruldur)

 

 

CEM:

 

            CEM, özgürlük, eşitlik, ibadet ve sevgi yeridir. Cem yargı ve karar yeridir. Birlik ve dirliğin korunup sergilendiği yerdir. Cemde sunulan can, söylenen söz, sergilenen özdür. Hizmet ve sohbet muhabbet yeridir. Kul-Köle, efendi-beyin olmadığı eşit ve hür canların buluştuğu yerdir. Şaşmasın, yoldan düşmesin diye el ele verilen yerdir cem. Yol taşı, yol kuşuna atılmaz cemde. Af, şefaat, rıza meydanıdır cem. İnsan aşılanır, kötülüklerden kesilir. Çiğ olan pişer cemde. Asi (kötü) olan düşer cemde. Güvenin, sevenin yeri, bacı- kardeşin meydanıdır cem. Saklar Cem erenleri seni, serini (başını) verir sırrını vermez. İkrar iman (inanma) yeridir, ölçü ve hükmün yeridir. Edep ve erkân yeridir cem. Cemde bir ulu divandır, cem erenlerin sözünü söyler. Hak adına, halk adına Pir’indir ferman. Halk senden razı ise, HAK’ta razıdır. Bu yolda yolcu olan kendini kanıtlamalı, Ceme girmeye lâyık olmalıdır. Canların mutluluğu esastır. Kurallar sadece inanmak, tekrarlamak için değil, uygulamak, bir yaşam biçimine dönüştürmek içindir. Temel kurallar korunur saklanır, her şeye kılavuzdur akıl. Günü gelir korur kendini, gizlenir. Günü gelir ışık, çiçek saçar aleme. Alemi her yönü ile bilmeden, değiştirmek mümkün değildir. Öz değişmez, ama don zamana çağa uyar değişir zenginleşir. Cennet, cehennem Cem’dedir. Cemde can ile cemaat dengesi kurulur. Mala, güzelliğe, hatıra, zora yer yoktur meydanda. Biri kırk, kırkı bir olur CANLAR CEM’de.

 

Alıntı Forum TR

 

 

                                                      

                                                           - Yolumuz  -