Âşık Remzâni |
SADIK DOĞANAY 16
Hazırlayan Rıza TOKMAK Namık Kemal DOĞANAY Hasan OYTUN
TRT SES KAYITLARI
Sadık Doğanay 1933 yılında Zile`nin Yücepınar Köyü`nde doğmuştur. Doğuştan
iki gözü de görmeyen bir halk ozanıdır. Ünlü halk ozanı KEMTERİ`nin torunu ve
aynı zamanda Ustası olan "Sefil Edna"
mahlasıyla bilinen Abuzer DOĞANAY`ın yeğeni ve damadıdır.
Şöyle geniş bir sıralama yapacak olursak:
Sadık Doğanay, İbrahim DOĞANAY`ın oğludur. Annesinin adı ise Feriza DOĞANAY`dır. 1978 Eylül ayına kadar doğduğu
köy olan Yücepınar`da hayatını devam ettirmiştir ve yine aynı ay içerisinde
çocuklarını okutmak için Zile ilçesine yerleşmiştir. Doğuştan
gözleri görmediği için okuma yazma bilmemektedir. Hayatını ve ailesinin
geçimini, gezgin aşık olarak çeşitli illeri ve köyleri dolaşarak, Alevi-Bektaşi
cem törenlerinde zakirlik (Aşıklık) yaparak, düğünlerde ve konserlerde mahalli
sanatçı olarak çalıp söyleyerek
sağlamıştır. Sadık
Doğanay 1959`da Amcası ( ABUZER DOĞANAY) `nın kızı Sati DOĞANAY ile evlenmiş ve
5 çocuğu olmuştur. Yadigar DOĞANAY Zöhre DOĞANAY Abuzer DOĞANAY Kemal DOĞANAY Mürüvvet
DOĞANAY
Oğlu Abuzer DOĞANAY, Eşi Satı DOĞANAY, Oğlu Kemal DOĞANAY Oğlu Abuzer DOĞANAY
Sadık Doğanay 23 Ocak 1979`da Zile`de geçirdiği
kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Mezarı ise doğduğu köy olan YÜCEPINAR`dadır.
SANATI Sadık Doğanay 7 yaşındayken, Amcası Abuzer Doğanay yanına alır ve
yetiştirmeye başlar. Amcası Abuzer Doğanay da bir aşıktır. Mahlası ise "SEFİL
EDNA"dır. Sadık
Doğanay bağlamayı kendine has olan bir tavırla çalmıştır. Ezgileri çalarken
tezeneyi genellikle yukarı doğru vuruşlar yaparak kullanmıştır. Sadık
Doğanay`ın bağlama dışında nefesli enstrümanlardan Zurna, Kaval, Mey, diğer
enstrümanlardan ise Cümbüş, "Keman (Kemane) dizinin üzerinde" yeterli
derecede çalmıştır. Sadık
Doğanay 1959 yılında evlendikten sonra kendi şiirlerini bağlaması eşliğinde
çalıp söylemiştir. Eserlerinde "SADIK", "SADIK BABA" yı mahlas olarak
kullanmıştır. Gözleri görmediğinden şiirlerini, eserlerini kaleme alma gibi bir
durum söz konusu olmamıştır. O anki ruh hali veya etkilendiği bir olaydan
esinlenerek aynı anda bağlaması ile çalıp söylemiş ve böylece şiirleri ezgili
bir biçimde ortaya çıkmıştır. Sadık
Doğanay da çoğu ozan gibi çileli, yoksul ve dertlerle dolu bir hayat geçirmiş
olup, bu çileli yaşamı şiirlerinde de
yansıtmıştır. Şikayetim vardır kara bahtıma Zalim talih kader sana ne deyim Oturmadım şu dünyanın tahtına Zalim talih kader sana ne deyi Kendi
eserlerinin yanı sıra etkilendiği, birlikte çalıp söylediği aşıkların
eserlerini de söylemektedir. Bunun yanı sıra “usta malı” deyişlere müzik
yapmıştır. Örnek
olarak; Sözleri
Sıtkı Baba (Sıtkı Pervane)`ya ait olan "BIR GÜZELİN HASRETİNDEN AHINDAN (Yandı
ha yandı)", HER SABAH HER SABAH GÜLŞEN İÇİNDE" Sözleri dedesi KEMTERİ’ye
(Yusuf Doğanay) ait olan "İZZETLİ HÜRMETLİ BİLİRİM SENİ" Sözleri TURABİ`ye
ait olan GÖNÜL GEL VARALIM GÜLŞEN BAĞINA" bilinen
eserleridir. Sadık
Doğanay`ın dedesi olan "Sefil Kemter", "Kemteri" mahlasıyla anılan Yusuf
Doğanay`ın birçok eseri vardır. Örneğin, sözleri Sefil Kemter`e, müziği ise
Sadık Doğanay`a ait olan "İZZETLİ HÜRMETLİ BİLİRİM SENİ". Sadık
Doğanay`ın amcası, "Sefil Edna" mahlasıyla anılan Abuzer Doğanay`da bir
aşıktır. Aynı zamanda da Aşık
Remzani`nin ustasıdır.
Ustadım Sefil Edna Kemter`in oğlu Bu aşkın elinden sinamız dağlı Remzâni der başımız ol Şah`a bağlı Görürsün halimiz muhanet dost dost Sadık
Doğanay; Aşık Veysel, Davut Sulari, Aşık Daimi, Aşık Mahsuni Şerif, Aşık Fezai,
Aşık Remzani, Aşık Hüdai, Ali İzzet, Aşık Semai, Şahturna, Feyzullah
Çınar… gibi aşıklarla konserler ve muhabbetlerde çalıp söylemiştir.
Büyük Halk Ozanı Âşık VEYSEL Bir Grup Halk Ozanı ve Radyo San'atçısı İle Birlikte... Altta Soldan Birinci Sadık DOĞANAY
AŞIK MÜZİĞİNDE
SADIK DOĞANAY´IN YERİ VE ÖNEMİ Sadık
Doğanay, Alevi-Bektaşi geleneğine bağlı, bağlamasında kendine özgü kalıp
deyişleri kullanma becerisine sahip olan, bir ustaya bağlı, irticalen şiir
söyleyebilen, atışabilen, ezgiyle birlikte şiir söyleyebilen, bağlamada kendine
özgü icra tavrı bulunan ve yine kendine özgü bir ``ağız`` kullanımı olan kısaca
``aşıklık`` vasıflarına uygun olan bir halk şairidir. Sadık
Doğanay, gezgin bir aşıktır. Aynı zamanda mahalli sanatçıdır. T.R.T.`de mahalli
sanatçı olarak görev yapmışve Türk Halk Müziği arşivine eserler kazandırmıştır.
ŞİİRLERİ VE EDEBİ YÖNDEN İNCELENMESİ Sadık
Doğanay, şiirlerinde yaşadığı ve etkilendiği bütün olayları şiirleri ile
bütünleştirmiştir. Şiirleri, eserleri genel olarak Halk Şiiri Nazım
Şekillerinden Türkü, Koşma, Semai ve İlahi türlerinde, Hece vezni ise 11`li,
8`li, 15`li hece vezni`dir. Şiirlerinde; • Tasavvufi
Konular • Sitem,
dert ve şikayet • Aşk
hasreti • Acı
ve üzüntü • Ustaya
bağlılık • Gerçek
dosta ulaşmak gibi
konuları ele almıştır.
SONUÇ OLARAK Sadık
Doğanay`ın kuvvetli bir hafızaya sahip olduğu, yaşadığı dönemde ve yaşadığı
çevrede bağlamayı kendine has tavırlarla iyi çaldığı ve şiirlerini bağlaması
ile yani ezgili bir biçimde oluşturduğu ve aynı zamanda şiirlerini oluştururken
bulunduğu çevreden ve yaşadığı olaylardan etkilenmiş olduğu belirlenmiştir. Şiirlerinde
dertli ve sitemli oluşunu, aşk hasreti, üzüntüsünü, Hakk`a, Pir`e ve halkına
bağlı olduğunu öne sürmüştür. Şiirleri genellikle 11`li ve 8`li hece veznidir.
Bir deyimle, bağlaması omuzunda çeşitli illere, kasaba ve köyleri gezdiği için
gezgin aşık sınıfına girmektedir. Sadık
Doğanay`ın bağlaması 15 perdeli, altta 3 sıra, ortada 2 sıra, üstte 3 sıra
olmak üzere 8 tellidir ve bağlama düzeni olarak icra edilmiştir. Çeşitli
aşıkların şiirlerine müzik yapması, besteci yönü olduğunu göstermektedir. Doğuştan
gözlerinin görmemesi dünyayı gönül gözüyle görmesi Sadık Doğanay`ın bu
yaptıklarını değerli kılan, önemli bir ayrıcalıktır. T.R.T.
repertuarına 9 eser kazandırmış. Ayrıca kendisine ait iki eser derlenmiş ve
notaya alınmıştır.
Sadık Doğanay`ın Bağlaması
KAYNAKÇA
DOĞANAY, Sadık`ın oğlu, DOĞANAY Abuzer ve Eşi, DOĞANAY Sati ile yapılan Röportaj, İstanbul 2001 T.R.T. Müzik Dairesi Yayınları, Türk Halk Müziği Repertuarı TÜRK Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara 1988 YARDIMCI, Mehmet, Yüzyıllar Boyu Zileli Halk Ozanları ``SADIK DOĞANAY``, Ankara 1923 (sayfa76-81) Ayyıldız Matbaası A.Ş.
BİRKAÇ SÖZ Hasan Oytun Daha, çok küçük yaşlarda iken
Sadık Doğanay`ın bulunmuş olduğu toplantılarda (muhabbet toplantısı) bulundum.
Biz, Zile`de kaldığımızdan dolayı kendisi Zile`ye sık sık gelirdi. Amcası
Sefil Edna`nın oğlu olan ve aynı zamanda rahmetli babam Aşık Remzani`nin
müsahip kardeşi ( yol kardeşi ) olan Aliriza Doğanay`a uğrardı. Saz çalışı,
sesi ve muhabbet konuşmaları bugünki gibi kulağımın ve aklımın bir köşesinde
unutamadığım anılarımdan biridir. Aşık Sadık
Doğanay, dede soyundan geldiği için kendisine “Sadık Dede” diye hitab ederiz ve
bu günümüze kadar gelmiştir. Hayal meyal hatırlarım, babam Aşık Remzani ile
birlikte bulundukları toplantılarda insanlara gerek saz eşliğinde deyiş
söyleyerek gerek konuşarak birşeyler vermeye çalışırlardı. Bizler daha
çocuk yaşlarda olduğumuzdan dolayı pek anlamazdık daha doğrusu ilgi duymazdık.
Ama şimdi tam tersini düşünmekteyim. Böyle değerli aşıklarımızı çok erken
yaşlarda kaybetmenin üzüntüsü hep karşıma çıkar. Bu aşıklarımızı
ölümsüzleştirmek için hayatlarını ve şiirlerini tekrar yaşata bilmenin
mutluluğu da beni ayrı bir sevindirmekte. Ayrıca Sadık Doğanay'la ilgili bu
çalışmada bazı eksik şiirler var, bu eksiklikleri bendeki bulunan kaynaklardan
zamanla ekleyeceğim.
AŞIK SADIK
DOĞANAY VE SOYAĞACI Hazırlayan Necdet KURT - Araştırmacı, Yazar SERÇEŞME Dergisi, Sayı 5
“ZİLELİ SADIK DOĞANAY” denildiğinde akla
ilk gelen şey, usta Aşık’ın hafızalarımızda bıraktığı o güzel tat, TRT
repertuvarına kazandırdığı eşsiz eserler,
söylediği türkü, deyişlerdeki o derin manalar olsa gerek. Ama tüm bu
güzelliklerin arkasında son derece çileli bir yaşam öyküsü vardır. Büyük dedeleri Horasandan gelip Tunceli
- Pertek’e bağlı olan Koçpınar köyüne yerleşirler. Daha sonraki zamanlarda
sülale, bölünerek bir kısmı Yıldızeli’ne bağlı Kale köyüne yerleşir. Burada çok
fazla kalmazlar, buradan da Zile’ye bağlı Reşadiye ve Kağızman bölgesine
gelirler ama sivrisinek yüzünden buradan da ayrılıp Küçükaköz (Küçükağöz)
oradan da son yerleşim yerleri olan Yücepınar köyüne yerleşirler. Ailedeki güçlü âşıklık geleneği çok eskilere
dayanmaktadır. Aşığın dedesi (1840-41 doğumlu) ünlü âşık “KEMTERİ”, amcası, aynı zamanda
kayınpederi (Ebuzer DOĞANAY 1900-1965) “SEFİL
EDNA” dır”. Âşık Sadık Doğanay, işte böylesine çok güçlü Âşıklık
geleneği olan bir aileden, 1933 yılında Yücepınar köyünde, İbrahim ve Feruze
Doğanay’ın üçüncü çocukları olarak dünyaya gelir. Doğuştan gözeri görmeyen
Sadık Doğanay altı yedi yaşlarına geldiğinde, amcası aynı zamanda da ustası olan
Ebuzer Doğanay’ın (Sefil Edna)
desteği ile bağlama ve keman çalmaya başlar. Bağlama çalmaya çok istekli ve
hevesli olan Sadık Doğanay amcasının köyde olduğu her vakti ondan bir şeyler
öğrenerek değerlendir. Âşık’ın gözleri çok yakındaki cisimleri azda olsa gölge
şeklinde seçebiliyor ve renkleri ayırabildiğinden köyün içinde ve çevresinde
kimseye ihtiyaç duymadan gezebiliyor kendi işlerini kendisi yapabiliyordu. Bazen
tarlada ve harman gibi köyün işlerinde çalışır, diğer emsalleri ile hayvan
otlatmaya gittiği olurdu, oyun oynamakta ve çalışmakta da arkadaşlarından geri
kalmazdı. Gözleri görmediğinden okula gidememiş, ama merakı ve hevesi sayesinde
çevresindeki bilgili kişilerden yararlanarak kendini yetiştirmekten geri
kalmamıştır. Küçük yaşlardan itibaren amcasının da desteğiyle
kendisini tasavvuf, edebiyat, bağlama çalma ve türkü söyleme konusunda
geliştiren Sadık Doğanay, 15 yaşlarında iken cemlerde bağlama çalmaya ve deyiş
söylemeye başlar. Ağabeyi Şah İsmail Doğanay, babası İbrahim Doğanay’dan
dedelik postunu devraldığında ağabeyi ile birlikte çevre köy ve kasabalarda
zakirlik yapmaya başlar. İleriki zamanlarda ağabeyi Şah İsmail veya kardeşi
Rıza ile cem yürütmek veya konser vermek için birçok vilayete gitmiş, yavaş
yavaş çevre il ve ilçelerde adından söz ettirmeye başlamıştır. Evlenme çağı geldiğinde gözleri görmediği için kimse
ona kız vermek istemez. Amcası ve ustası olan Fakir Edna kızı Satı’yı gönül
rızasını da alarak Sadık Doğanay’la nişanlar. Satı hanımla yaklaşık üç yıl
nişanlı kalan Âşık, yirmialtı yaşında dünya evine girer. Yadigâr, Zöhre,
Abuzer, Kemalettin ve Mürüvvet olmak üzere beş çocukları olur. Tek geçim kaynağı zakirlik ve çalıp söylemek olan,
aile büyükleri ile aynı kaderi paylaşan Aşık, ailesini geçindirmek için sık sık
yollara düşer. Amasya, Çorum, Yozgat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Tunceli, Kars,
Adana gibi illerde cemler yürütmüş, zaman zamanda konserlere katılmıştır. Zamanının
çoğunu köyünden ayrı geçiren Sadık Doğanay, bazen haftalarca, bazen de aylarca
köyüne dönemezdi. Taliplerinin yol aşkı için verdikleri yiyecek, giyecek ve
paraları kardeşleri dâhil tüm ailesine paylaştırırdı. Son derece engin ve gani
gönüllü bir yapısı, sakin ve alçakgönüllü bir kişiliğe sahip, oldukça cömert,
kin tutmayan, espri yapmayı seven, şakacı, kendisiyle son derece barışık ve
herkes tarafından sevilen bir yapısı vardı. Kendine has geliştirdiği bir bağlama çalma tekniği
vardır. Tezene vuruşlarını genellikle aşağıdan yukarı yapmakta, yöre âşıkları
arasında “Âşıklama düzeni” de denilen
bağlama düzeninde saz çalmaktaydı. Zamanın bağlama çalma tekniklerini göz önüne
aldığımızda oldukça ileri seviyede ve akıcı bağlama çalabilmekteydi. İki oktava
yakın ses aralığı, çok düzgün diksiyonu, kendine has ses rengi ve söyleyiş
tarzıyla kısa zamanda ünü radyo evlerine ulaşmış, Ali Ekber Çiçek, Arif Meşhur
gibi sanatçıların dikkatini çekerek, etkilemeyi başarmıştır. Ali Ekber Çiçek’in,
birçok kereler Aşığın yanına gelip bazen günlerce bazen de haftalarca yanında
kaldığı, onun bağlama tekniğini ve eserlerini öğrendiği bilinmektedir. Ali Ekber Çiçek, Nida Tüfekçi, Arif Meşhur, Nebi ve
Fadime Yılmaz ve daha birçok derlemeci ve sanatçı tarafından türküleri derlenip
notaya alınarak TRT arşivlerine katılır. Ancak bazı eserleri Âşığın izni
olmadan veya kendi adı hiç geçmeden her yerde çalınıp söylenmeye başlar. Buna
çok içerleyen Âşık kızıyor olmasına rağmen, alçak gönüllülüğünü gösterir ama
tek isteği vardır, kendi türküleri okunurken adının geçmesini ister. “El
vurup yaremi incitme tabip”, “Gönül gel varalım gülşen bağına”, “Bir güzel methedeyim” gibi ünlü
olan birçok eserin Ali Ekber Çiçek tarafından 16-01-1970 tarihinde rahmetli
emekli öğretmen Hidayet Açış’ın Zile’deki evinde derlenmiştir. “Yandı
yürek yar elinden” eserini Ali Ekber Çiçek, TRT müzik dairesine
kendisini kaynak kişi olarak göstererek vermiştir. Hâlbuki aynı eser, Nebi-Fadime
YILMAZ tarafından 1979 yılında ölümünden çok kısa bir süre önce derlenmiş ve
06-02-1980 tarihinde notaya alınmıştır ve orijinal ses kayıtları ve notaları
elimizde mevcuttur. Bununla beraber aynı derlemede yine TRT repertuvarında THM
inceleme sıra no 3836 olan “Nasıl yar diyeyim ben böyle yara”
adlı deyişini de Pir Sultan Abdal mahlasıyla ve kendisini kaynak kişi olarak göstererek
repertuvara kaydettirtmiştir. Hâlbuki elimizdeki Sadık Doğanay ses
kayıtlarından deyişin Derviş Ali’ye
ait olduğunu anlıyoruz. Daha sonra “karadır kaşların ferman istemem” diye başlayan ikinci kıtası deyişe
dışardan monte edilmiştir. Bu durum Pir Sultan şiirleri incelendiğinde apaçık
ortaya çıkmaktadır. O dönemde Âşık Sadık Doğanay’ı çok seven ve adeta
sahiplenmiş olan, iyi bir nüfuz sahibi Dr.
Recai Özdil bu duruma isyan etmiş TRT’ye müracaat ederek Âşığın birçok
eserinin adına kayıtlı olmasını sağlamıştır. Buna rağmen Aşığın birkaç eseri
başkalarının adına tescil edilmiştir. Kendisi de müzisyen olan Dr. Recai Özdil,
Doğanay’ın birçok eserini kayıt edip arşivlemiştir. Ancak, günümüzde Âşığın eserlerinin telif
haklarından gelen parayı ailesi değil de, fikir ve sanat kuruluşlarında
eserleri kendi adlarına tescil ettirmiş olan alâkasız insanlar almaktadır.
Geçtiğimiz yıl bu konuyu MESAM’ın avukatı Zeynep hanımla bizzat telefonla
görüşerek aktardığımızda; Sadık Doğanay’ın bazı eserlerinin başka kişilerin
adlarına kayıtlı olduğunu söylediğimizde; Merhum Ali Ekber Çiçek üstadın
ölümünden yaklaşık bir yıl önce Mesam’ı ziyareti sırasında “kendi adına kayıtlı olan bazı eserlerini
aslında kendisine ait olmadığını fakat, eserlerin kaybolmaması için kendi adına
kaydettirdiğini ve eserlerin asıl sahiplerinin isimlerini söylediğini”
öğrendik, bu durum da bizi ziyadesiyle sevindirdi tabiiki. Davut Sulari, Abdullah Papur gibi
dönemin ünlü âşıkları ve halk ozanları Sadık Doğanay’ın köyündeki evinde birçok
kereler misafir olmuştur. Daha birçok
ünlü âşık Sadık Babaya misafir olmuş saz çalıp meşk etmişlerdir. Hüseyin
Tavşancı, Karslı Galip Çavuş’ta köye gelip kendisine misafir olanlardandır.
Âşıklığa başladığı ilk yıllarda Nesimi, Şah Hatayî, Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Âşık Veli, Derviş
Ali ve daha birçok Âşık’ın deyişlerini usta malı olarak söylemiş, bununla
birlikte de yavaş yavaş kendi deyişlerini havalandırmıştır. Kendi deyişleri
daha çok tasavvuf ağırlıklı Ehl-i Beyt yoluna söylenen duaz-ı imam ve
mersiyelerden oluşmaktadır. Deyişlerinde “Sadık,
Âşık Sadık ve Sadık Baba” mahlaslarını kullanmıştır. 1960’lı yıllardan
itibaren Zile radyosunda deyişleri yayınlanan Sadık Doğanay, Ankara ve İstanbul
radyolarında mahalli sanatçı olarak ses kayıtları yapılmış, Çukurova,
Diyarbakır ve Antalya radyolarında da yine misafir sanatçı olarak ses kayıtları
yayınlanmış ve türküler söylemiştir. Kendi memleketi Zile’de ve gezdiği tüm yörelerde çok
sevgi kazanmış olan Sadık Doğanay, herkes tarafından çok sevilir ve hürmet
görür. Bir o kadarda özverili ve çileli bir yaşamı olan Âşık Sadık Doğanay
henüz 46 yaşında ve hayatının en verimli döneminde iken 23 Ocak 1979 sabahı
saat yedi- sekiz civarında kalp krizi nedeniyle hayata gönül gözlerini yumar ve
Yücepınar köyünde dedesi “KEMTERİ”
ve ustası “SEFİL EDNA” nın yanlarına
defnedilir. Yöredeki âşıklık geleneğinde Sadık Doğanay’ın güçlü etkisi hala
kendini hissettirmektedir.
Âşığın TRT
repertuvarındaki kendi adına kayıtlı eserleri şunlardır El vurup
yaremi incitme tabip. Derleme tarihi 16.01.1970 TRT
rep no 11 Bir güzel
methedeyim “ “ “ 2043 Bir güzelin
hasretinden
“
“ “ 2271 Gönül gel
varalım “
“ “ 4018 Her sabah
her sabah gülşen içinde “
“ “ 1467 İzzetli
hürmetli 1978 “ “ “
2054 Zülfün
Kekülleri Bir yere toplandı
cümle aşıklar
21 Aralık 2014 de Aşık Sadık Doğanay'ı anma gecesinden görüntüler
Aşık Sadık doğanayı anma gecesi Nilüfer Sarıtaş 1 Aşık Sadık doğanayı anma gecesi Nilüfer Sarıtaş 2 Cem Özer Sadık Doganay anma gecesi ZİLELİ AŞIK SADIK DOĞANAY - EL VURUP YAREMI INCITME TABIP
-1- Arzusun çektiğim gül yüzlü dostum Derdimin tabibi dermana geldi Dolu içtim destinden meydana geldim Candan arzumanım sultanım geldi
Bu aşkın Cem`ini nuş eden bilir Özünden kaynatıp coş eden bilir Kendi huyunu Hakk`a hoş eden bilir Hakk`ı zikreyleyen sultanım geldi
Leyli nahar yollarını gözledim Bir değil beş değil derdi yüz ettim Efendimsin deyi halimi arz ettim Şah`ı Merdan sırrı sırdarım geldi
Muhammed Ali`den bağlandı bendim İlmi ledun okur içinde fendim Bir ismi lam elif Ali`dir kendi Seyredip halimi görenim geldi
Sadığım seyreyle yek hallerimi İneyim gideyim Hakk yollarını İmam Hüseyin`in gizli sırlarını Yazıp defterimi verenim geldi
-2- Aşık oldum aşka düştüm Gel efendim gel efendim Mecnun olup çöle düştüm Gel efendim gel efendim
Hak kelamı yazılıyor Yaralarım sızılıyor Gönlüm seni arzuluyor Gel efendim gel efendim
Yandım dosta yandım dosta Ümitsizim gönül hasta Günlerim geçiyor yasta Gel efendim gel efendim
Söyle Sadık Baba söyle Hakkın kelamını dinle Hak olup ummanı boyla Gel efendim gel efendim
-3- Aşık der gönlüme behey divane Satmam rakibe ustaz malıdır Sakın esrariden olma pekara Gafil olma hak erenler halidir
Be de bir nokta var dersimi aldım Okudum elifi lem ye de buldum Otuz üç harf ile meydana geldim Dört kitabın mestanesi Ali`dir
Kurre attım elif düştü cim dala Vel vesre velem yeyi kündünü kim bile Ol hakkın katında nazarlar ola Aşıklarda adem sadık uludur
Mümin olan dört duvarı düzerler Adulardan ulu şehri gezerler Hakka berdar olmuş esiri canlar Bakar körler derki bunlar delidir
Şükür cevre yanı kıble gah oldu Sim silim suresine eyvallah oldu Hatemin evliya secdegah oldu Şahı merdan cümlesinden uludur
Sefiler sırasına karışan gönül Gahi hürrem gahi perişan gönül Sadık der tecella bir nişan gönül Sadıklıkta cümlesinden uludur
-4- Aşık oldum bir güzelin adına Merhaba sevdiğim safa geldiniz Doyamadım lezzetine tadına Merhaba sevdiğim safa geldiniz
Aşıklar okuyor elif le hece Hatırımdan çıkmaz gündüz ve gece Dünyalar benim oldu size görünce Merhaba sevdiğim safa geldiniz
Cennetin meyvesi bahçe bağ imiş Orda biter hurma ile nar imiş Sizi görmek muradımız var imiş Merhaba sevdiğim safa geldiniz
İsmim Aşık Sadık dedem Kemteri Er olanlar sever böyle erleri Bulamadan sizin gibi sadık yari Merhaba sevdiğim safa geldiniz
-5- Ben Adem`den gördüm sepbel mesali Be basri meydanda yer olmadımı Kef nun emrinden var etti bizi Ana sırrın dörde bölünmedimi
El hayayı minel iman buyurdu Mure yete şiha piha duyurdu Rızkını verdi kullarını kayırdı Men arefe nefse hu denilmedimi
Anda nazil oldu ayetil vetdur Süphan ellezine beyanı mestur Velaket keremna beni ademde gör Bu yoldan azazül sürülmedimi
Kün deyince du cihanı var eden Kırk iki yi yetmiş üçe yar eden Elem naşrahleke satrini seyreden Rahman kullarına yer olmadımı
Sadık der Adem`e secde Adem`e Adem`i hak gördü sır oldu Adem`e Uçmaktan nida geldi Adem`e Kaf ile dört kapı kurulmadımı
-6- Bir yere toplandık cümle aşıklar Biri birlerinden sohbet isterler İkrarımız birdir ezel ezelden Bir gerçek veliden ilham isterler
Mürşit huzuruna durmuşuz dara Dost bizi düşürdü ah ile zara Aşkın ateşine yanmışız nara Cennet bahçesinden gülşen isterler
Bu aşkın ateşi gitmiyor tenden Şirindir muhabbet çıkmıyor candan Sadık Baba derki kırklar deminden Hakikat babından irfan isterler
-7- Bu dünyaya geldik geçtik Hakikatın yollarında Aşkın şarabını içtik Bir mürşidin ellerinden
Bu ilmin yazanıyım Bozuk değil düzeniyim Ben halkımın ozanıyım Şu Zile`nin ellerinden
Sadık Baba gül büzüldü Engür şerbetler ezildi Aşkınla irfan dizildi Bir ustanın ellerinden
-8- Bugün güzellerin şahını gördüm Giyinmiş kuşanmış al harelenmiş Haki paylarına yüzümü sürdüm Dedi derdi bende bi-çarelenmiş
Kırmızı yanaklar al al olmuş Benim derdim çok iken bin hane olmuş Fidan ebruların der keman olmuş Cumhuri gözleri simarelenmiş
Bak şu feleğin de ihmal işine Hep siyahlar döner çesmin yaşına Bak şahin sözüne harın nasına Gönlümün şişesi ser parelenmiş
Efendim sultanım cemalin gördür Dile azat eyle dilersen öldür Mübarek aylarda zekatın göndür Şu Sadık kulun da fukaralanmış
-9- Dön beri yüzün göreyim Dilbere benzettim seni Hakk´ın nişanı var sende Esrara benzettim seni
Bir ismin benzer Ali`ye Pir Ulu Mürsel Bali`ye Hacı Bektaş Veli`ye Hünkara benzettim seni
Salman gibi Şeydullahtan Şelve verir Ulu Allah`tan Halil gibi Beytullahtan Haydar`a benzettim seni
Hakikatın yollarından Kudretin ballarından Hünkarın evlatlarından Doğan`a benzettim seni
Sadık Baba`nın özünde Hiç hilaf yoktur sözünde İki cihanın yüzünde Serdara benzettim seni
-10- Dünya alemine dahil etmeden Bu aşıklık bana bir Pirden geldi Daha yaşım kemaline ermeden Bu aşkın badesi Kemter`den geldi
Bir karar almıştım gerçek söz için Tarikat yolcusu bu yoldan geçin Söylerim dostlara gerçeği seçin Gerçek yol gerçek söz Ali`den geldi
Sazım omuzumda hayli dolaştım Güzel sadık dosta şükür ulaştım Sizi bulmak için bunca uğraştım Sizle görüşmemiş Haydar`dan geldi
Sadık Baba der ki dilekli kuldum Çok şükür mevlaya can dostu buldum Bu güzel gecede çok mutlu oldum Size kavuşmamız Hünkar`dan geldi
-11- El vurup yaremi incitme tabip Bilmem sıhhat bulmaz hicraneler var Dert vurup yaremi eylersin derman Her can kabul etmez viraneler var
Teşebbüs yareler figana başlar Bilmem ki cenabı Mevlam ne ister Ol adülar bize meyhur demişler Daha bizden özge mestaneler var
Dert ehli olanlar dergaha gelir Elbette arayan dermanını bulur Sadık der ki kim de ne var kim bilir Geçti gülzar etti elde neler var
( Vay dünya dünya fanisin dünya Aşk ile pervane dönersin dünya )
-12- Gel gönül gam yeme ferman Allah`tan Emrine şükreyle kahrına sabır Eğer dertli isen derman Allah`tan Emrine şükreyle kahrına sabır
Yoktan var eyledi ol ganı hüda Gelen gitmezmi yetince vade Benim derdim çoktur senden ziyade Emrine şükreyle kahrına sabır
Sadık Baba bunu sana kim verdi Böyle olur diye sana kim dedi Emrini tutanlar nutkuna erdi Emrine şükreyle kahrına sabır
-13-
Kutlu Cuma geceleri Bir mübarek şehre vardım Aşıkların sır hocası Haydar-ı Kerrar`a vardım
Cemalin gördü can gözüm Haki payına niyazım Eşiğine kara yüzüm Hata bende süre geldim
Millet görmedi İsa`yı Tevrat metheder Musa`yı Elime aldım asayı Musa gibi Tur`a geldim
Sadık der düştüm zar ile Hem ikrarla hem ahd ile Eyüp gibi bin zar ile Derdime tımare geldim
-14- Şikayetim vardır kara bahtıma Zalim talih kader sana ne deyim Oturmadım şu dünyanın tahtına Zalim talih kader sana ne deyim
Otuz üçte doğdum Yücepınar`da Ömrüm geldi geçti kurtulamamda Başım hali değil dertte belada Zalim talih kader sana ne deyim
Dokuz yüz elli dokuzda evlendim Bir kırık saz ile gönlüm eğledim Yalancı dünyaya belim bağladım Zalim talih kader sana ne deyim
Yetmiş üçte kardeşlerimden ayrıldım Aşkın ateşine yandım kavruldum Şu dünya da bir murada ermedim Zalim talih kader sana ne deyim
Hem çolak çocuk hasta hemde kendim Başım alıp diyar diyar gideyim Ne Zile koydum ne Turhal köylerim Zalim talih kader sana ne deyim
Ekin ektim yere o da bitmedi Yağmur yağıp kemaline yetmedi Sadık Baba'nın sazı düzen tutmadı Zalim talih kader sana ne deyim
-15- Yola turap olduk didarı bulduk Bu aşıklık sana az deli gönül Hakikat babında irfana erdim Çalarsam sana saz deli gönül
Aşkın deryasına dalmak istersen İlim bir mürşittir almak istersen Haline bir haldaş bulmak istersen Desti güzar edip gez deli gönül
Gafletten uyanan Hakk’a ulaştı Her biri bir yüzde gördü inandı Sefil Sadık Baba tutuştu yandı Kudret ilminden yaz deli gönül
-16- Zile ellerinden sökün eyledik Başkent Ankara’yı gezmeye geldik Hakk’ın kelamını dile getirdik Kıymetli dostları görmeye geldik
Ervah-ı ezelden sevdik seviştik Hacı Bektas Veli’den bade içtik Dostlarınan bir arada kavuştuk Hal hatırınızı sormaya geldik
Sadık Baba derki isyanım çoktur Kalbimde benliğin esrarı yoktur Hak diyen dillere tek şüphem yoktur Kudret ilmini yazmaya geldim
Sadık Doğanay Hakk`a yürüdükten bir süre sonra ünlü halk ozanlarından rahmetlı Abdullah Papur (1945-1989) Sadık Doğanay'ın köyüne
ailesini ziyarete gitmiş ve şu ağıtı söylemiştir:
Yolum düştü dostun köyüne Sadık Baba yoktur köy kara bulut Tomurcuk güllerde boynunu eğmiş Sadik Baba yoktur Yücepınar kara bulut
İçimden çıkmadı kurban acısı Ben çaldım da ağladı bacısı Yüreğimi deldide o sesi Sadık Baba yoktur köy kara bulut
Dünyayı görmedi onun gözleri Yetiştirdi kurban olam bizleri Tarihe geçti onun sözleri Sazı duvarda asılı oy kara bulut
Niyaz ettim mezarına taşına Derya doldu gözlerimin yaşına Neler geldi o garibin başına Sadık Baba yoktur köy kara bulut
Dertli Papur yaş.... güzel gözüne Ağladım ağladım vurdum dizime Kurban olam senin iki gözüne Sadık Baba yoktur köy kara bulut
- Ozanlarımız - |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||