Âşık Remzâni

 

 

SADIK DOĞANAY   16

 

Hazırlayan

Rıza TOKMAK

Namık Kemal DOĞANAY

Hasan OYTUN

 

 

 

TRT SES KAYITLARI

 

 

Aşık Oldum Aşka Düştüm

Ağlayı Ağlayı Durma Karşımda

 

 

 

 

 

 

 

Bir Güzel Met Edeyim

Bir Güzelin Hasretinden

 

 

 

 

 

 

 

Bir Yere Toplandı Cümle Aşıklar

Bugün Güzellerin Şahını Gördüm

 

 

 

 

 

 

 

Dön Beri Yüzün Göreyim

El Vurup Yaremi İncitme Tabip

 

 

 

 

 

 

 

Gafletten Uyandım Didara Erdim

Yandı Yürek Yar Elinden

 

 

 

 

 

 

 

İzzetli Hürmetli Bilirim Seni

Zülfün Kekülleri

 

 

 

 

 

 

Elif Mim den Aldık

Aşık der Gönlüme

 

 

 

 

            Sadık Doğanay 1933 yılında Zile`nin Yücepınar Köyü`nde doğmuştur. Doğuştan iki gözü de görmeyen bir halk ozanıdır. Ünlü halk ozanı KEMTERİ`nin torunu ve aynı  zamanda Ustası olan "Sefil Edna" mahlasıyla bilinen Abuzer DOĞANAY`ın yeğeni ve damadıdır.

 

            Şöyle geniş bir sıralama yapacak olursak:

 

 

 

SEYİT MEHMET

 

 

 

 

SEYİT SÜLEYMAN

 

 

 

 

KEMTER DEDE    (YUSUF DOĞANAY)

 

 

SAVAŞTA ÖLENLER

 

 

 

KIZLARI

-ALİ DOĞANAY

-İSMAİL DOĞANAY

-MEHMET DOĞANAY

SÜLEYMAN

İBRAHİM

ABUZER DOĞANAY (SEFİL EDNA)

ELİF, ZÖHRE, HÜRÜ, HATİCE, GÜLÜZAR

 

 

-İsmail Doğanay

-Sultan Doğanay

-SADIK DOĞANAY

-Şakire Doğanay

-Zehra Doğanay

-Rıza Doğanay

 

 

 

            

            Sadık Doğanay, İbrahim DOĞANAY`ın oğludur. Annesinin adı ise Feriza  DOĞANAY`dır. 1978 Eylül ayına kadar doğduğu köy olan Yücepınar`da hayatını devam ettirmiştir ve yine aynı ay içerisinde çocuklarını okutmak için Zile ilçesine yerleşmiştir.

            Doğuştan gözleri görmediği için okuma yazma bilmemektedir. Hayatını ve ailesinin geçimini, gezgin aşık olarak çeşitli illeri ve köyleri dolaşarak, Alevi-Bektaşi cem törenlerinde zakirlik (Aşıklık) yaparak, düğünlerde ve konserlerde mahalli sanatçı olarak çalıp söyleyerek  sağlamıştır.

            Sadık Doğanay 1959`da Amcası ( ABUZER DOĞANAY) `nın kızı Sati DOĞANAY ile evlenmiş ve 5 çocuğu olmuştur.

 Sıra ile çocuklarının isimleri şöyledir.

 

Yadigar DOĞANAY

Zöhre DOĞANAY

Abuzer DOĞANAY

Kemal DOĞANAY

Mürüvvet DOĞANAY

 

 

          

Oğlu Abuzer DOĞANAY, Eşi Satı DOĞANAY, Oğlu Kemal DOĞANAY                Oğlu Abuzer DOĞANAY

 

            Sadık Doğanay 23 Ocak 1979`da Zile`de geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Mezarı ise doğduğu köy olan YÜCEPINAR`dadır.

 

 

SANATI

            Sadık Doğanay 7 yaşındayken, Amcası Abuzer Doğanay yanına alır ve yetiştirmeye başlar. Amcası Abuzer Doğanay da bir aşıktır. Mahlası ise "SEFİL EDNA"dır.

            Sadık Doğanay bağlamayı kendine has olan bir tavırla çalmıştır. Ezgileri çalarken tezeneyi genellikle yukarı doğru vuruşlar yaparak kullanmıştır.

            Sadık Doğanay`ın bağlama dışında nefesli enstrümanlardan Zurna, Kaval, Mey, diğer enstrümanlardan ise Cümbüş, "Keman (Kemane) dizinin üzerinde" yeterli derecede çalmıştır.

            Sadık Doğanay 1959 yılında evlendikten sonra kendi şiirlerini bağlaması eşliğinde çalıp söylemiştir. Eserlerinde "SADIK", "SADIK BABA" yı mahlas olarak kullanmıştır. Gözleri görmediğinden şiirlerini, eserlerini kaleme alma gibi bir durum söz konusu olmamıştır. O anki ruh hali veya etkilendiği bir olaydan esinlenerek aynı anda bağlaması ile çalıp söylemiş ve böylece şiirleri ezgili bir biçimde ortaya çıkmıştır.

            Sadık Doğanay da çoğu ozan gibi çileli, yoksul ve dertlerle dolu bir hayat geçirmiş olup, bu çileli yaşamı  şiirlerinde de yansıtmıştır. 

Şikayetim vardır kara bahtıma

Zalim talih kader sana ne deyim

Oturmadım şu dünyanın tahtına

Zalim talih kader sana ne deyi 

            Kendi eserlerinin yanı sıra etkilendiği, birlikte çalıp söylediği aşıkların eserlerini de söylemektedir. Bunun yanı sıra “usta malı” deyişlere müzik yapmıştır.

            Örnek olarak; 

            Sözleri Sıtkı Baba (Sıtkı Pervane)`ya ait olan "BIR GÜZELİN HASRETİNDEN AHINDAN (Yandı ha yandı)", HER SABAH HER SABAH GÜLŞEN İÇİNDE"  Sözleri dedesi KEMTERİ’ye (Yusuf Doğanay) ait olan "İZZETLİ HÜRMETLİ BİLİRİM SENİ" Sözleri TURABİ`ye ait olan GÖNÜL GEL VARALIM GÜLŞEN BAĞINA" bilinen eserleridir.            

            Sadık Doğanay`ın dedesi olan "Sefil Kemter", "Kemteri" mahlasıyla anılan Yusuf Doğanay`ın birçok eseri vardır. Örneğin, sözleri Sefil Kemter`e, müziği ise Sadık Doğanay`a ait olan "İZZETLİ HÜRMETLİ BİLİRİM SENİ".

            Sadık Doğanay`ın amcası,  "Sefil Edna" mahlasıyla anılan Abuzer Doğanay`da bir aşıktır.  Aynı zamanda da Aşık Remzani`nin ustasıdır.

 

Ustadım Sefil Edna Kemter`in oğlu

Bu aşkın elinden sinamız dağlı

Remzâni der başımız ol Şah`a bağlı

Görürsün halimiz muhanet dost dost 

            Sadık Doğanay; Aşık Veysel, Davut Sulari, Aşık Daimi, Aşık Mahsuni Şerif, Aşık Fezai, Aşık Remzani, Aşık Hüdai, Ali İzzet, Aşık Semai, Şahturna, Feyzullah Çınar… gibi aşıklarla konserler ve muhabbetlerde çalıp söylemiştir.

 

 

Büyük Halk Ozanı Âşık VEYSEL Bir Grup Halk Ozanı ve Radyo San'atçısı
İle Birlikte... Altta Soldan Birinci Sadık DOĞANAY

 

 

AŞIK MÜZİĞİNDE SADIK DOĞANAY´IN YERİ VE ÖNEMİ

            Sadık Doğanay, Alevi-Bektaşi geleneğine bağlı, bağlamasında kendine özgü kalıp deyişleri kullanma becerisine sahip olan, bir ustaya bağlı, irticalen şiir söyleyebilen, atışabilen, ezgiyle birlikte şiir söyleyebilen, bağlamada kendine özgü icra tavrı bulunan ve yine kendine özgü bir ``ağız`` kullanımı olan kısaca ``aşıklık`` vasıflarına uygun olan bir halk şairidir.

            Sadık Doğanay, gezgin bir aşıktır. Aynı zamanda mahalli sanatçıdır. T.R.T.`de mahalli sanatçı olarak görev yapmışve Türk Halk Müziği arşivine eserler kazandırmıştır.

 

ŞİİRLERİ VE EDEBİ YÖNDEN İNCELENMESİ

            Sadık Doğanay, şiirlerinde yaşadığı ve etkilendiği bütün olayları şiirleri ile bütünleştirmiştir. Şiirleri, eserleri genel olarak Halk Şiiri Nazım Şekillerinden Türkü, Koşma, Semai ve İlahi türlerinde, Hece vezni ise 11`li, 8`li, 15`li hece vezni`dir. 

Şiirlerinde;

 

•   Tasavvufi Konular

•   Sitem, dert ve şikayet

•   Aşk hasreti

•   Acı ve üzüntü

•   Ustaya bağlılık

•   Gerçek dosta ulaşmak

    gibi konuları ele almıştır.

 

SONUÇ OLARAK 

            Sadık Doğanay`ın kuvvetli bir hafızaya sahip olduğu, yaşadığı dönemde ve yaşadığı çevrede bağlamayı kendine has tavırlarla iyi çaldığı ve şiirlerini bağlaması ile yani ezgili bir biçimde oluşturduğu ve aynı zamanda şiirlerini oluştururken bulunduğu çevreden ve yaşadığı olaylardan etkilenmiş olduğu belirlenmiştir.

            Şiirlerinde dertli ve sitemli oluşunu, aşk hasreti, üzüntüsünü, Hakk`a, Pir`e ve halkına bağlı olduğunu öne sürmüştür. Şiirleri genellikle 11`li ve 8`li hece veznidir. Bir deyimle, bağlaması omuzunda çeşitli illere, kasaba ve köyleri gezdiği için gezgin aşık sınıfına girmektedir.

            Sadık Doğanay`ın bağlaması 15 perdeli, altta 3 sıra, ortada 2 sıra, üstte 3 sıra olmak üzere 8 tellidir ve bağlama düzeni olarak icra edilmiştir.

            Çeşitli aşıkların şiirlerine müzik yapması, besteci yönü olduğunu göstermektedir.

            Doğuştan gözlerinin görmemesi dünyayı gönül gözüyle görmesi Sadık Doğanay`ın bu yaptıklarını değerli kılan, önemli bir ayrıcalıktır.

            T.R.T. repertuarına 9 eser kazandırmış. Ayrıca kendisine ait iki eser derlenmiş ve notaya alınmıştır.

 

 

Sadık Doğanay`ın Bağlaması

 

KAYNAKÇA

 

DOĞANAY, Sadık`ın oğlu, DOĞANAY  Abuzer ve Eşi, DOĞANAY Sati ile yapılan Röportaj, İstanbul 2001

T.R.T. Müzik Dairesi Yayınları, Türk Halk Müziği Repertuarı

TÜRK Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara 1988

YARDIMCI, Mehmet, Yüzyıllar Boyu Zileli Halk Ozanları ``SADIK DOĞANAY``, Ankara 1923 (sayfa76-81) Ayyıldız Matbaası A.Ş.

 

 

BİRKAÇ SÖZ

Hasan Oytun

            Daha, çok küçük yaşlarda iken Sadık Doğanay`ın bulunmuş olduğu toplantılarda (muhabbet toplantısı) bulundum. Biz, Zile`de kaldığımızdan dolayı  kendisi Zile`ye sık sık gelirdi. Amcası Sefil Edna`nın oğlu olan ve aynı zamanda rahmetli babam Aşık Remzani`nin müsahip kardeşi ( yol kardeşi ) olan Aliriza Doğanay`a uğrardı. Saz çalışı, sesi ve muhabbet konuşmaları bugünki gibi kulağımın ve aklımın bir köşesinde unutamadığım anılarımdan biridir.

            Aşık Sadık Doğanay, dede soyundan geldiği için kendisine “Sadık Dede” diye hitab ederiz ve bu günümüze kadar gelmiştir. Hayal meyal hatırlarım, babam Aşık Remzani ile birlikte bulundukları toplantılarda insanlara gerek saz eşliğinde deyiş söyleyerek  gerek konuşarak birşeyler vermeye çalışırlardı. Bizler daha çocuk yaşlarda olduğumuzdan dolayı pek anlamazdık daha doğrusu ilgi duymazdık. Ama şimdi tam tersini düşünmekteyim. Böyle değerli  aşıklarımızı çok erken yaşlarda kaybetmenin üzüntüsü hep karşıma çıkar. Bu aşıklarımızı ölümsüzleştirmek için hayatlarını ve şiirlerini tekrar yaşata bilmenin mutluluğu da beni ayrı bir sevindirmekte. Ayrıca Sadık Doğanay'la ilgili bu çalışmada bazı eksik şiirler var, bu eksiklikleri bendeki bulunan kaynaklardan zamanla ekleyeceğim.  

 

 

                   

 

AŞIK SADIK DOĞANAY VE SOYAĞACI

Hazırlayan

Necdet KURT - Araştırmacı, Yazar

SERÇEŞME Dergisi, Sayı 5

 

 “ZİLELİ SADIK DOĞANAY” denildiğinde akla ilk gelen şey, usta Aşık’ın hafızalarımızda bıraktığı o güzel tat, TRT repertuvarına kazandırdığı eşsiz eserler,  söylediği türkü, deyişlerdeki o derin manalar olsa gerek. Ama tüm bu güzelliklerin arkasında son derece çileli bir yaşam öyküsü vardır.

Büyük dedeleri Horasandan gelip Tunceli - Pertek’e bağlı olan Koçpınar köyüne yerleşirler. Daha sonraki zamanlarda sülale, bölünerek bir kısmı Yıldızeli’ne bağlı Kale köyüne yerleşir. Burada çok fazla kalmazlar, buradan da Zile’ye bağlı Reşadiye ve Kağızman bölgesine gelirler ama sivrisinek yüzünden buradan da ayrılıp Küçükaköz (Küçükağöz) oradan da son yerleşim yerleri olan Yücepınar köyüne yerleşirler.  Ailedeki güçlü âşıklık geleneği çok eskilere dayanmaktadır.  Aşığın dedesi  (1840-41 doğumlu) ünlü âşık “KEMTERİ”, amcası, aynı zamanda kayınpederi (Ebuzer DOĞANAY 1900-1965) “SEFİL EDNA” dır”. 

Âşık Sadık Doğanay, işte böylesine çok güçlü Âşıklık geleneği olan bir aileden, 1933 yılında Yücepınar köyünde, İbrahim ve Feruze Doğanay’ın üçüncü çocukları olarak dünyaya gelir. Doğuştan gözeri görmeyen Sadık Doğanay altı yedi yaşlarına geldiğinde, amcası aynı zamanda da ustası olan Ebuzer Doğanay’ın (Sefil Edna) desteği ile bağlama ve keman çalmaya başlar. Bağlama çalmaya çok istekli ve hevesli olan Sadık Doğanay amcasının köyde olduğu her vakti ondan bir şeyler öğrenerek değerlendir. Âşık’ın gözleri çok yakındaki cisimleri azda olsa gölge şeklinde seçebiliyor ve renkleri ayırabildiğinden köyün içinde ve çevresinde kimseye ihtiyaç duymadan gezebiliyor kendi işlerini kendisi yapabiliyordu. Bazen tarlada ve harman gibi köyün işlerinde çalışır, diğer emsalleri ile hayvan otlatmaya gittiği olurdu, oyun oynamakta ve çalışmakta da arkadaşlarından geri kalmazdı. Gözleri görmediğinden okula gidememiş, ama merakı ve hevesi sayesinde çevresindeki bilgili kişilerden yararlanarak kendini yetiştirmekten geri kalmamıştır. 

Küçük yaşlardan itibaren amcasının da desteğiyle kendisini tasavvuf, edebiyat, bağlama çalma ve türkü söyleme konusunda geliştiren Sadık Doğanay, 15 yaşlarında iken cemlerde bağlama çalmaya ve deyiş söylemeye başlar. Ağabeyi Şah İsmail Doğanay, babası İbrahim Doğanay’dan dedelik postunu devraldığında ağabeyi ile birlikte çevre köy ve kasabalarda zakirlik yapmaya başlar. İleriki zamanlarda ağabeyi Şah İsmail veya kardeşi Rıza ile cem yürütmek veya konser vermek için birçok vilayete gitmiş, yavaş yavaş çevre il ve ilçelerde adından söz ettirmeye başlamıştır. 

Evlenme çağı geldiğinde gözleri görmediği için kimse ona kız vermek istemez. Amcası ve ustası olan Fakir Edna kızı Satı’yı gönül rızasını da alarak Sadık Doğanay’la nişanlar. Satı hanımla yaklaşık üç yıl nişanlı kalan Âşık, yirmialtı yaşında dünya evine girer. Yadigâr, Zöhre, Abuzer, Kemalettin ve Mürüvvet olmak üzere beş çocukları olur. 

Tek geçim kaynağı zakirlik ve çalıp söylemek olan, aile büyükleri ile aynı kaderi paylaşan Aşık, ailesini geçindirmek için sık sık yollara düşer. Amasya, Çorum, Yozgat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Tunceli, Kars, Adana gibi illerde cemler yürütmüş, zaman zamanda konserlere katılmıştır. Zamanının çoğunu köyünden ayrı geçiren Sadık Doğanay, bazen haftalarca, bazen de aylarca köyüne dönemezdi. Taliplerinin yol aşkı için verdikleri yiyecek, giyecek ve paraları kardeşleri dâhil tüm ailesine paylaştırırdı. Son derece engin ve gani gönüllü bir yapısı, sakin ve alçakgönüllü bir kişiliğe sahip, oldukça cömert, kin tutmayan, espri yapmayı seven, şakacı, kendisiyle son derece barışık ve herkes tarafından sevilen bir yapısı vardı.

Kendine has geliştirdiği bir bağlama çalma tekniği vardır. Tezene vuruşlarını genellikle aşağıdan yukarı yapmakta, yöre âşıkları arasında “Âşıklama düzeni” de denilen bağlama düzeninde saz çalmaktaydı. Zamanın bağlama çalma tekniklerini göz önüne aldığımızda oldukça ileri seviyede ve akıcı bağlama çalabilmekteydi. İki oktava yakın ses aralığı, çok düzgün diksiyonu, kendine has ses rengi ve söyleyiş tarzıyla kısa zamanda ünü radyo evlerine ulaşmış, Ali Ekber Çiçek, Arif Meşhur gibi sanatçıların dikkatini çekerek, etkilemeyi başarmıştır. Ali Ekber Çiçek’in, birçok kereler Aşığın yanına gelip bazen günlerce bazen de haftalarca yanında kaldığı, onun bağlama tekniğini ve eserlerini öğrendiği bilinmektedir. 

Ali Ekber Çiçek, Nida Tüfekçi, Arif Meşhur, Nebi ve Fadime Yılmaz ve daha birçok derlemeci ve sanatçı tarafından türküleri derlenip notaya alınarak TRT arşivlerine katılır. Ancak bazı eserleri Âşığın izni olmadan veya kendi adı hiç geçmeden her yerde çalınıp söylenmeye başlar. Buna çok içerleyen Âşık kızıyor olmasına rağmen, alçak gönüllülüğünü gösterir ama tek isteği vardır, kendi türküleri okunurken adının geçmesini ister. 

 El vurup yaremi incitme tabip”,  “Gönül gel varalım gülşen bağına”, “Bir güzel methedeyim” gibi ünlü olan birçok eserin Ali Ekber Çiçek tarafından 16-01-1970 tarihinde rahmetli emekli öğretmen Hidayet Açış’ın Zile’deki evinde derlenmiştir. “Yandı yürek yar elinden” eserini Ali Ekber Çiçek, TRT müzik dairesine kendisini kaynak kişi olarak göstererek vermiştir. Hâlbuki aynı eser, Nebi-Fadime YILMAZ tarafından 1979 yılında ölümünden çok kısa bir süre önce derlenmiş ve 06-02-1980 tarihinde notaya alınmıştır ve orijinal ses kayıtları ve notaları elimizde mevcuttur. Bununla beraber aynı derlemede yine TRT repertuvarında THM inceleme sıra no 3836 olan “Nasıl yar diyeyim ben böyle yara” adlı deyişini de Pir Sultan Abdal mahlasıyla ve kendisini kaynak kişi olarak göstererek repertuvara kaydettirtmiştir. Hâlbuki elimizdeki Sadık Doğanay ses kayıtlarından deyişin Derviş Ali’ye ait olduğunu anlıyoruz. Daha sonra “karadır kaşların ferman istemem” diye başlayan ikinci kıtası deyişe dışardan monte edilmiştir. Bu durum Pir Sultan şiirleri incelendiğinde apaçık ortaya çıkmaktadır. 

O dönemde Âşık Sadık Doğanay’ı çok seven ve adeta sahiplenmiş olan, iyi bir nüfuz sahibi Dr. Recai Özdil bu duruma isyan etmiş TRT’ye müracaat ederek Âşığın birçok eserinin adına kayıtlı olmasını sağlamıştır. Buna rağmen Aşığın birkaç eseri başkalarının adına tescil edilmiştir. Kendisi de müzisyen olan Dr. Recai Özdil, Doğanay’ın birçok eserini kayıt edip arşivlemiştir.  Ancak, günümüzde Âşığın eserlerinin telif haklarından gelen parayı ailesi değil de, fikir ve sanat kuruluşlarında eserleri kendi adlarına tescil ettirmiş olan alâkasız insanlar almaktadır. Geçtiğimiz yıl bu konuyu MESAM’ın avukatı Zeynep hanımla bizzat telefonla görüşerek aktardığımızda; Sadık Doğanay’ın bazı eserlerinin başka kişilerin adlarına kayıtlı olduğunu söylediğimizde; Merhum Ali Ekber Çiçek üstadın ölümünden yaklaşık bir yıl önce Mesam’ı ziyareti sırasında “kendi adına kayıtlı olan bazı eserlerini aslında kendisine ait olmadığını fakat, eserlerin kaybolmaması için kendi adına kaydettirdiğini ve eserlerin asıl sahiplerinin isimlerini söylediğini” öğrendik, bu durum da bizi ziyadesiyle sevindirdi tabiiki.

 Davut Sulari, Abdullah Papur gibi dönemin ünlü âşıkları ve halk ozanları Sadık Doğanay’ın köyündeki evinde birçok kereler misafir olmuştur.  Daha birçok ünlü âşık Sadık Babaya misafir olmuş saz çalıp meşk etmişlerdir. Hüseyin Tavşancı, Karslı Galip Çavuş’ta köye gelip kendisine misafir olanlardandır. Âşıklığa başladığı ilk yıllarda Nesimi, Şah Hatayî,  Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Âşık Veli, Derviş Ali ve daha birçok Âşık’ın deyişlerini usta malı olarak söylemiş, bununla birlikte de yavaş yavaş kendi deyişlerini havalandırmıştır. Kendi deyişleri daha çok tasavvuf ağırlıklı Ehl-i Beyt yoluna söylenen duaz-ı imam ve mersiyelerden oluşmaktadır. Deyişlerinde “Sadık, Âşık Sadık ve Sadık Baba” mahlaslarını kullanmıştır. 1960’lı yıllardan itibaren Zile radyosunda deyişleri yayınlanan Sadık Doğanay, Ankara ve İstanbul radyolarında mahalli sanatçı olarak ses kayıtları yapılmış, Çukurova, Diyarbakır ve Antalya radyolarında da yine misafir sanatçı olarak ses kayıtları yayınlanmış ve türküler söylemiştir.

Kendi memleketi Zile’de ve gezdiği tüm yörelerde çok sevgi kazanmış olan Sadık Doğanay, herkes tarafından çok sevilir ve hürmet görür. Bir o kadarda özverili ve çileli bir yaşamı olan Âşık Sadık Doğanay henüz 46 yaşında ve hayatının en verimli döneminde iken 23 Ocak 1979 sabahı saat yedi- sekiz civarında kalp krizi nedeniyle hayata gönül gözlerini yumar ve Yücepınar köyünde dedesi “KEMTERİ” ve ustası “SEFİL EDNA” nın yanlarına defnedilir. Yöredeki âşıklık geleneğinde Sadık Doğanay’ın güçlü etkisi hala kendini hissettirmektedir.

 

Âşığın TRT repertuvarındaki kendi adına kayıtlı eserleri şunlardır

 

El vurup yaremi incitme tabip.         Derleme tarihi  16.01.1970          TRT rep no    11

Bir güzel methedeyim                                                                               “       “    2043

Bir güzelin hasretinden                                                                             “          2271

Gönül gel varalım                                                                                      “           4018

Her sabah her sabah gülşen içinde                                                           “            1467  

İzzetli hürmetli                                                                       1978          “          2054

Zülfün Kekülleri

Bir yere toplandı cümle aşıklar

 

 

21 Aralık 2014 de Aşık Sadık Doğanay'ı anma gecesinden görüntüler

 

Sadık Doğanayı anma gecesi

Sadık Doğanayı anma gecesi 1

Sadık Doğanayı anma gecesi 2

Sadık Doğanayı anma gecesi 3

Aşık Sadık doğanayı anma gecesi Nilüfer Sarıtaş 1

Aşık Sadık doğanayı anma gecesi Nilüfer Sarıtaş 2

Cem Özer Sadık Doganay anma gecesi

ZİLELİ AŞIK SADIK DOĞANAY - EL VURUP YAREMI INCITME TABIP

 

 

-1-

Arzusun çektiğim gül yüzlü dostum

Derdimin tabibi dermana geldi

Dolu içtim destinden meydana geldim

Candan arzumanım sultanım geldi

 

Bu aşkın Cem`ini nuş eden bilir

Özünden kaynatıp coş eden bilir

Kendi huyunu Hakk`a hoş eden bilir

Hakk`ı zikreyleyen sultanım geldi

 

Leyli nahar yollarını gözledim

Bir değil beş değil derdi yüz ettim

Efendimsin deyi halimi arz ettim

Şah`ı Merdan sırrı sırdarım geldi

 

Muhammed Ali`den bağlandı bendim

İlmi ledun okur içinde fendim

Bir ismi lam elif Ali`dir kendi

Seyredip halimi görenim geldi

 

Sadığım seyreyle yek hallerimi

İneyim gideyim Hakk yollarını

İmam Hüseyin`in gizli sırlarını

Yazıp defterimi verenim geldi

 

-2-

Aşık oldum aşka düştüm

Gel efendim  gel efendim  

Mecnun olup çöle düştüm

Gel efendim gel efendim  

 

Hak kelamı yazılıyor

Yaralarım sızılıyor

Gönlüm seni arzuluyor

Gel efendim gel efendim  

 

Yandım dosta yandım dosta

Ümitsizim gönül hasta

Günlerim geçiyor yasta

Gel efendim gel efendim  

 

Söyle Sadık Baba söyle

Hakkın kelamını dinle

Hak olup ummanı boyla

Gel efendim gel efendim  

 

-3-

Aşık der gönlüme behey divane

Satmam rakibe ustaz malıdır

Sakın esrariden olma pekara

Gafil olma hak erenler halidir

 

Be de bir nokta var dersimi aldım

Okudum elifi lem ye de buldum

Otuz üç harf ile meydana geldim

Dört kitabın mestanesi Ali`dir

 

Kurre attım elif düştü cim dala

Vel vesre velem yeyi kündünü kim bile

Ol hakkın katında nazarlar ola

Aşıklarda adem sadık uludur

 

Mümin olan dört duvarı düzerler

Adulardan ulu şehri gezerler

Hakka berdar olmuş esiri canlar

Bakar körler derki bunlar delidir

 

Şükür cevre yanı kıble gah oldu

Sim silim suresine eyvallah oldu

Hatemin evliya secdegah oldu

Şahı merdan cümlesinden uludur

 

Sefiler sırasına karışan gönül

Gahi hürrem gahi perişan gönül

Sadık der tecella bir nişan gönül

Sadıklıkta cümlesinden uludur

 

-4-

Aşık oldum bir güzelin adına

Merhaba sevdiğim safa geldiniz

Doyamadım lezzetine tadına

Merhaba sevdiğim safa geldiniz

 

Aşıklar okuyor elif le hece

Hatırımdan çıkmaz gündüz ve gece

Dünyalar benim oldu size görünce

Merhaba sevdiğim safa geldiniz

 

Cennetin meyvesi bahçe bağ imiş

Orda biter hurma ile nar imiş

Sizi görmek muradımız var imiş

Merhaba sevdiğim safa geldiniz

 

İsmim Aşık Sadık dedem Kemteri

Er olanlar sever böyle erleri

Bulamadan sizin gibi sadık yari

Merhaba sevdiğim safa geldiniz

 

-5-

Ben Adem`den gördüm sepbel mesali

Be basri meydanda yer olmadımı

Kef nun emrinden var etti bizi

Ana sırrın dörde bölünmedimi

 

El hayayı minel iman buyurdu

Mure yete şiha piha duyurdu

Rızkını verdi kullarını kayırdı

Men arefe nefse hu denilmedimi

 

Anda nazil oldu ayetil vetdur

Süphan ellezine beyanı mestur

Velaket keremna beni ademde gör

Bu yoldan azazül sürülmedimi

 

Kün deyince du cihanı var eden

Kırk iki yi yetmiş üçe yar eden

Elem naşrahleke satrini seyreden

Rahman kullarına yer olmadımı

 

Sadık der Adem`e secde Adem`e

Adem`i hak gördü sır oldu Adem`e

Uçmaktan nida geldi Adem`e

Kaf ile dört kapı kurulmadımı

 

-6-

Bir yere toplandık cümle aşıklar

Biri birlerinden sohbet isterler

İkrarımız birdir ezel ezelden

Bir gerçek veliden ilham isterler

 

Mürşit huzuruna durmuşuz dara

Dost bizi düşürdü ah ile zara

Aşkın ateşine yanmışız nara

Cennet bahçesinden gülşen isterler

 

Bu aşkın ateşi gitmiyor tenden

Şirindir muhabbet çıkmıyor candan

Sadık Baba derki kırklar deminden

Hakikat babından irfan isterler

 

-7-

Bu dünyaya geldik geçtik

Hakikatın yollarında

Aşkın şarabını içtik

Bir mürşidin ellerinden

 

Bu ilmin yazanıyım

Bozuk değil düzeniyim

Ben halkımın ozanıyım

Şu Zile`nin ellerinden

 

Sadık Baba gül büzüldü

Engür şerbetler ezildi

Aşkınla irfan dizildi

Bir ustanın ellerinden

 

-8-

Bugün güzellerin şahını gördüm

Giyinmiş kuşanmış al harelenmiş

Haki paylarına yüzümü sürdüm

Dedi derdi bende bi-çarelenmiş

 

Kırmızı yanaklar al al olmuş

Benim derdim çok iken bin hane olmuş

Fidan ebruların der keman olmuş

Cumhuri gözleri simarelenmiş

 

Bak şu feleğin de ihmal işine

Hep siyahlar döner çesmin yaşına

Bak şahin sözüne harın nasına

Gönlümün şişesi ser parelenmiş

 

Efendim sultanım cemalin gördür

Dile azat eyle dilersen öldür

Mübarek aylarda zekatın göndür

Şu Sadık kulun da fukaralanmış

 

-9-

Dön beri yüzün göreyim

Dilbere benzettim seni

Hakk´ın nişanı var sende

Esrara benzettim seni

 

Bir ismin benzer Ali`ye

Pir Ulu Mürsel Bali`ye

Hacı Bektaş Veli`ye

Hünkara benzettim seni

 

Salman gibi Şeydullahtan

Şelve verir Ulu Allah`tan

Halil gibi Beytullahtan

Haydar`a benzettim seni

 

Hakikatın yollarından

Kudretin ballarından

Hünkarın evlatlarından

Doğan`a benzettim seni

 

Sadık Baba`nın özünde

Hiç hilaf yoktur sözünde

İki cihanın yüzünde

Serdara benzettim seni

 

-10-

Dünya alemine dahil etmeden

Bu aşıklık bana bir Pirden geldi

Daha yaşım kemaline ermeden

Bu aşkın badesi Kemter`den geldi

 

Bir karar almıştım gerçek söz için

Tarikat yolcusu bu yoldan geçin

Söylerim dostlara gerçeği seçin

Gerçek yol gerçek söz Ali`den geldi

 

Sazım omuzumda hayli dolaştım

Güzel sadık dosta şükür ulaştım

Sizi bulmak için bunca uğraştım

Sizle görüşmemiş Haydar`dan geldi

 

Sadık Baba der ki dilekli kuldum

Çok şükür mevlaya can dostu buldum

Bu güzel gecede çok mutlu oldum

Size kavuşmamız Hünkar`dan geldi

 

-11-

El vurup yaremi incitme tabip

Bilmem sıhhat bulmaz hicraneler var

Dert vurup yaremi eylersin derman

Her can kabul etmez viraneler var

 

Teşebbüs yareler figana başlar

Bilmem ki cenabı Mevlam ne ister

Ol adülar bize meyhur demişler

Daha bizden özge mestaneler var

 

Dert ehli olanlar dergaha gelir

Elbette arayan dermanını bulur

Sadık der ki kim de ne var kim bilir

Geçti gülzar etti elde neler var

 

( Vay dünya dünya fanisin dünya

Aşk ile pervane dönersin dünya )

 

-12-

Gel gönül gam yeme ferman Allah`tan

Emrine şükreyle kahrına sabır

Eğer dertli isen derman Allah`tan

Emrine şükreyle kahrına sabır

 

Yoktan var eyledi ol ganı hüda

Gelen gitmezmi yetince vade

Benim derdim çoktur senden ziyade

Emrine şükreyle kahrına sabır

 

Sadık Baba bunu sana kim verdi

Böyle olur diye sana kim dedi

Emrini tutanlar nutkuna erdi

Emrine şükreyle kahrına sabır

 

-13-

Kutlu Cuma geceleri

Bir mübarek şehre vardım

Aşıkların sır hocası

Haydar-ı Kerrar`a vardım

 

Cemalin gördü can gözüm

Haki payına niyazım

Eşiğine kara yüzüm

Hata bende süre geldim

 

Millet görmedi İsa`yı

Tevrat metheder Musa`yı

Elime aldım asayı

Musa gibi Tur`a geldim

 

Sadık der düştüm zar ile

Hem ikrarla hem ahd ile

Eyüp gibi bin zar ile

Derdime tımare geldim

 

-14-

Şikayetim vardır kara bahtıma

Zalim talih kader sana ne deyim

Oturmadım şu dünyanın tahtına

Zalim talih kader sana ne deyim

 

Otuz üçte doğdum Yücepınar`da

Ömrüm geldi geçti kurtulamamda

Başım hali değil dertte belada

Zalim talih kader sana ne deyim

 

Dokuz yüz elli dokuzda evlendim

Bir kırık saz ile gönlüm eğledim

Yalancı dünyaya belim bağladım

Zalim talih kader sana ne deyim

 

Yetmiş üçte kardeşlerimden ayrıldım

Aşkın ateşine yandım kavruldum

Şu dünya da bir murada ermedim

Zalim talih kader sana ne deyim

 

Hem çolak çocuk hasta hemde kendim

Başım alıp diyar diyar gideyim

Ne Zile koydum ne Turhal köylerim

Zalim talih kader sana ne deyim

 

Ekin ektim yere o da bitmedi

Yağmur yağıp kemaline yetmedi

Sadık Baba'nın sazı düzen tutmadı

Zalim talih kader sana ne deyim

 

-15-

Yola turap olduk didarı bulduk

Bu aşıklık sana az deli gönül

Hakikat babında irfana erdim

Çalarsam sana saz deli gönül

 

Aşkın deryasına dalmak istersen

İlim bir mürşittir almak istersen

Haline bir haldaş bulmak istersen

Desti güzar edip gez deli gönül

 

Gafletten uyanan Hakk’a ulaştı

Her biri bir yüzde gördü inandı

Sefil Sadık Baba tutuştu yandı

Kudret ilminden yaz deli gönül

 

-16-

Zile ellerinden sökün eyledik

Başkent Ankara’yı gezmeye geldik

Hakk’ın kelamını dile getirdik

Kıymetli dostları görmeye geldik

 

Ervah-ı ezelden sevdik seviştik

Hacı Bektas Veli’den bade içtik

Dostlarınan bir arada kavuştuk

Hal hatırınızı sormaya geldik

 

Sadık Baba derki isyanım çoktur

Kalbimde benliğin esrarı yoktur

Hak diyen dillere tek şüphem yoktur

Kudret ilmini yazmaya geldim

          

            Sadık Doğanay Hakk`a yürüdükten bir süre sonra ünlü halk ozanlarından rahmetlı Abdullah Papur (1945-1989) Sadık Doğanay'ın köyüne ailesini ziyarete gitmiş ve şu ağıtı söylemiştir:

 

Yolum düştü dostun köyüne

Sadık Baba yoktur köy kara bulut

Tomurcuk güllerde boynunu eğmiş

Sadik Baba yoktur Yücepınar kara bulut

 

İçimden çıkmadı kurban acısı

Ben çaldım da ağladı bacısı

Yüreğimi deldide o sesi

Sadık Baba yoktur köy kara bulut

 

Dünyayı görmedi onun gözleri

Yetiştirdi kurban olam bizleri

Tarihe geçti onun sözleri

Sazı duvarda asılı oy kara bulut

 

Niyaz ettim mezarına taşına

Derya doldu gözlerimin yaşına

Neler geldi o garibin başına

Sadık Baba yoktur köy kara bulut

 

Dertli Papur yaş.... güzel gözüne

Ağladım ağladım vurdum dizime

Kurban olam senin iki gözüne

Sadık Baba yoktur köy kara bulut

 

                                                              -  Ozanlarımız  -