Âşık Remzâni

 

 

 
SIDKI BABA   77
 
Hazırlayan:  Hasan OYTUN
 
 
            Sıdkî Baba 1865 yılında Tarsus’un Yenice köyünde doğdu. Asıl adı Zeynel Abidin, Babasının adı Mehmet, annesinin adı ise Eseli’dir. Zeynel Abidin, küçük yaşlarda kardeşi Ahmet’le birlikte köy medresesinde okuma yazmayı öğrendi. Aynı yıllarda saz çalmaya ve “Pervane” mahlasıyla deyişler söylemeye başladı. Babasının ölümü ile küçük yaşta yetim kaldı.
 
            On iki yaşına geldiğinde ününü duyduğu Hacıbektaş Dergahına gitmek için annesinden izin istedi. Daha küçük olduğu için annesi “biraz büyüyünce gidersin” diyerek izin vermedi. Fakat Pervane aklına koymuştu. Evden gizlice kaçtı ancak annesi farkına varınca peşinden atlı göndererek yoldan çevirdi. Kısa bir süre sonra yine evden kaçtı ve bu kez Hacibektaş’a ulasmayı başardı.
            
            Dergaha vardığında durumu Seyh ve postnişin olan Feyzullah Efendi’ye bildirdiler. Seyh “üç gün dinlensin sonra görüsürüz” dedi. Üç günü sabırsızlıkla bekleyen Pervane, huzura alındığında, bir ay hizmet edip geri dönmek istediğini belirttikten sonra şu dizelerle deyişi söyledi.
 
"Hublar ser çesmesi nûr-i Feyzullah
Arz ettim cemalin seyrana geldim."
 
            Feyzullah Efendi “oğlum bir ayda ne öğreneceksin, sende istidat ve kabiliyet görüyorum, burada kal çelebilerle birlikte okutayım alim olursun, âsik olursun” deyince Pervane kabul etti. O zaman dergahta değerli hocaları olan bir medrese vardı. Pervane’ de Feyzullah Efendi’nin oğulları Cemaleddin ve Veliyeddin ile birlikte bu medresede okumaya başladı.Aradan iki yıl geçtikten sonra şeyhinden üç ay izin alarak annesini görmek için Yenice’ye gitti. İzini bitip dergaha döndüğünde Feyzullah Efendi’nin öldügünü öğrendi.
            Dergah postuna oturan şeyhin büyük oğlu Cemaleddin Efendi idi. Pervane Feyzullah Efendi’ye gösterdiği saygıyı, oğluna da gösterdi. Kendisine verilen görevleri yapmaktaki çalıskanlığı ve dürüstlüğünden dolayı birgün Cemaleddin Efendi “Senin adın bundan sonra Sıdkî olsun” dedi. Pervane bu adı çok sevdi ve benimsedi, o günden sonra ad ve mahlas olarak kullandı. Duygularını bir deyişinde söyle dile getirdi:
 
"Cemaleddin hünkâr dil-i sâdima
İrşad ile Sıdkî dedi adıma
Hasılı yetirdin her muradıma
Ya Rabbena şükür elhamdülillah."
 
           Cemaleddin Efendi bütün gezilerini Sıdkî ile yapardı. Ayrıca Sıdkî’nın eline kendisinin halifesi ve vekili olduğuna dair bir berat vererek tarikat gezilerine de gönderdi. Bu gezilerin birinde Merzifon’un Hariz köyünü çok beğenen Sıdkî oraya yerleşmek için Cemaleddin Efendi’den izin istedi; O da dergâhtan uzak bir yerde temsilen, tarikat hizmetlerini yürütmesini uygun görerek oraya yerleşmesine izin verdi.1893 yılında Çorum’un alaca ilçesi İmad Hüyüğü köyünden Ali ağanın kızı Hatice ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu, yedi kızı dünyaya geldi. Kızlarının üçü çocukken öldü. 1911 Yılında eşi Hatice ölünce, 1912 Yılında Hariz köyünden Naciye ile ikinci evliliğini yaptı. O evlilikten de bir oğlu ve iki kızı oldu. Sıdkî Baba dünya malına hiç itibar etmeyen, dost ve insan canlısı bir yaşam sürdü. Her gittiği yerde saygıyla karşılandı. Yorucu ve macerali yaşamı 1928 yılında son buldu. Hariz köyü mezarlığında toprağa verildi.
 

 

-1-

Âdem yaratılıp binâ olmadan

Nice bin yıl evvel yaşımız bizim

Buğday yere düşüp dâne olmadan

Kudretten pişiktir aşımız bizim

 

Azrail memuriyete geçmeden

İsrafil mikail arşa uçmadan

Cebrail hal olup kanat açmadan

Konmuştur kandile kuşumuz bizim

 

Nakş olmadan ayın günün cilhası

Mazhar-ı nûr idik Hak âşinası

Yapılmadan yerin göğün binası

Külünkten geçmiştir taşımız bizim

 

Bir gürûhuz niyazımız Allaha

Bağlıdır belimiz kelâmullaha

Şükür mazhar olduk cemâlullaha

Ehl-i irfanız yok naşımız bizim

 

Lâ-mekan şehrinden bu kana geldik

Nefh olunduk kevn ü mekâna geldik

Devreyleyip nakş-ı insâna geldik

Hakkı zikretmektir işimiz bizim

 

Uğradık kırklara devran içinde

Sundular aşk meyin irfan içinde

Hak cemalin gördük seyran içinde

Hayr ile yoruldu düşümüz bizim

 

Sıdkı`yâ bu derin sergerdânıyız

Evvel baki idik şimdi faniyiz

Hünkar dergahının dervişanıyız

Bir mürşide bağlı başımız bizim

 

-2-

Amasya ilinde kapandım kaldım

Aman Allah nasib eyle yarimi

Yari görmeyince alma canımı

Derdine düşeli sarardım soldum

Aman Allah nasib eyle yarimi

Yari görmeyince alma camımı

 

Gözüme hayaldir zülf-i siyahım

Göklere dayandı ah ile vahım

Her seher bülbül veş artar fizahım

Aman Allah nasib eyle yarimi

Yari görmeyince alma canımı

 

Ey gaziler bakın benim işime

Ayrılık dertleri geldi başıma

Çoktan beri hasret kaldım eşime

Aman Allah nasib eyle yarimi

Yari görmeyince alma camımı

 

Çorum'dan aşınca şol yüce beli

Garip öter Amasya'nın bülbülü

Göre idim o saçları sümbülü

Aman Allah nasib eyle yarimi

Yari görmeyince alma canımı

 

Kul Pervane'm Amasya'dan mey içtim

Şimdi tanımazlar kalıp değiştim

Ferhad dağlarından çok geldim geçtim

Aman Allah nasib eyle yarimi

Yari görmeyince alma canımı

 

-3-

Âşık oldum bir keremler kân’ına

Gönül arz ettiği cana kavuştu

Sürdüm yüzlerimi asitanına

Mur-ı cismim Süleymana kavuştu

 

Düşüp sevdalara ağlar gezerken

Sinemi aşk ile dağlar gezerken

Bulanık sel gibi çağlar gezerken

Katre-i dil bir ummana kavuştu

 

Gördüm cemalini elhamdülillah

Durdum divanına dedim eyvallah

Ay gibi parladı nur-i Feyzullah

Şükür gönlüm bir sultana kavuştu

 

Bin iki yüz doksan üç oldu yıllar

Aktı gözlerimden kan oldu seller

Erişti nevbahar açıldı güller

Can bülbülü gülistana kavuştu

 

Pervane’yim yandım bir hüsn-i mah’a

Düştüm leyl ü nehar ah ile vaha

Yaşım on iki de geldim dergâha

Hamdülillah can canana kavuştu

 

-4-

Ah eyleyip yollarına bakarım

Ağlarım ki nazlı yarim gelecek

Sular gibi enginine akarım

Çağlarım ki nazlı yarim gelecek

 

Tazelendi şu sinemde yareler

Haktan ola bu derdime çareler

Mecnun gibi yedi yıldır kareler

Bağlarım ki nazlı yarim gelecek

 

Böyle çalmış Hak alnıma kalemi

Çok çektim alemde ben bu elemi

Ayrılık narıyla dertli sinemi

Dağlarım ki nazlı yarim gelecek

 

Hint’te midir bilmem Çin ü Maçin’de

İntizarım kaldı sünbül saçında

Arı gibi bir peteğin içinde

İnlerim ki nazlı yarim gelecek

 

Gönlüm arz ediyor çeşm-i mestini

Levha-ı kalbime yazdım ismini

Sıdkî der ki leyl ü nehar ismini

Söylerim ki nazlı yarim gelecek

 

-5-

Aşk atına süvar olan aşıklar

Ölünceye kadar yorulmaz imiş

Hakkı can gözüyle gören sadıklar

Bu fani dünyaya sarılmaz imiş

 

Arifler mal için etmez teftişi

Cümlenin muradın veren bir kişi

Bir gerçeğe taktıranlar kirişi

Değme tokmak ile kırılmaz imiş

 

Kiraman katibi cümleyi yazan

Berhudar mı olur doğrudan azan

Fırsat elde iken sermaye kazan

Eli boş divana varılmaz imiş

 

Bahçesini serçeşmeden suvaran

Muhabbet meyvesi biter firavan

Ehl-i Beytten çerağını uyaran

Kıyamete kadar kararmaz imiş

 

Sıdkı der yar olma kavl-i yalana

Sakın emeğini verir talana

Bunda al-evlada muhib olana

O divanda sual sorulmaz imiş

 

-6-

Ayrılık dolusun aldım destime

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Hasret kaldım yaranıma dostuma

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

 

Vücud yaralandı sağlanmak olmaz

Sair ateşlere dağlanmak olmaz

Gönül cüş eyledi eğlenmek olmaz

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

 

Ayrılık firkatı düştü bu cana

Kavuşmak isterim kaşı kemana

Hasretteyim eşe dosta yarana

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

 

Çekerim firkatı yanarım nara

Genç yaşımda çok hal geldi bu sere

Sekiz aydır hasret kaldım o yara

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

 

Eşinden aynlan aşık del'olur

Akar gözlerimin yaşı sel olur

Böyle ayrılana bir gün gel olur

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

 

Hasretim pek bu aylarda bu yılda

Nice bir gezeyim şu gurbet elde

Bizi unutmayın duada dilde

Dostlar himmet eylen gidelim bugün

 

Biçare Pervane gurbette kaldı

Şu aşkın dertleri sinemi deldi

Aylar tamam oldu çileler doldu

Dostlar himmet eylen gidelim bugün.

 

-7-

Ayrılık hasreti kar etti cana

Seher yeli sevdiğimden ne haber

Selamım tebliğ et kutb-i cihana

Seher yeli sevdiğimden ne haber

 

Bülbül gibi bağlamışım kareler

Ayrılık derdine nedir çareler

Merhem kabul etmez dilden yareler

Seher yeli sevdiğimden ne haber

 

Sıtkı`yam kalmışım ıssız çöllerde

Böyle dert bulunmaz gayrı kullarda

Gönlüm intizarda gözüm yollarda

Seher yeli sevdiğimden ne haber

 

-8-

Ayrılık zamanı geldi gaziler

Yakar bu sinemi nar derli dertli

Ah ettikçe ciğerlerim sızılar

Ağlayı ederim zar dertli dertli

 

Gel karşıma dal boyunu göreyim

Bir dolu ver muradıma ereyim

Sana bir yadigar mendil vereyim

Sil çeşmin yaşını var dertli dertli

 

Geçen sohbetlerdi düşün hayal et

Sen de benim için ağla melal et

Ayrılık vaktidir hakkın helal et

Kuşlardan haberim sor dertli dertli

 

Cektiğim dertleri edemem beyan

Hasretinle oldu gözlerim al kan

Sevda-ı gamzenle bu tığ-i hicran

Eyledi bağrıma kar dertli dertli

 

Sefil Sıdkı çağırırım erlere

Aktı çeşmim yaşı döndü sellere

Düştü nasibimiz gurbet ellere

Gözle yollarımı yar dertli dertli

 

-9-

Başım açık yalın ayak yürüttün

Sen merhamet eyle lebbi balım yar

Yüreğimi ceviz gibi çürüttün

Senin aşkın büktü kaddi dalım yar

 

Çektirme cefalar yandırma nara

Yitirdim aklımı kaldım divane

Köşeyi vahdette koyma avare

Dar-ul aman Cemalettin Velim yar

 

Sıdkı yakma ömrüm kal-u kıl ile

Hazine aranmaz kuru fal ile

Yırtık gömlek ile eski şal ile

Daha böyle nasıl olur halim yar

 

-10-

Ben cemale aşık oldum dil vermem gayrisine

Ne mümkündür azad olmak bağlandım çeşnisine

 

Yüzleri şebberü-kamerdir gözleri aynen Ali

Lafeta illa yazılı yarimin bazusunda

 

Bak huruf-u evsafının evlenmez suyu sakının

Sorur şol Hakk'a yakının secdagahın kurgusunda

 

Pervaneyi hasta kıldın derdinden fırkatından

Ölürsem kabrim kazın Cemal'in havlusuna

 

-11-

Ben mürşidim diyen meydana gelsin

Mürşid kimdir ondan nişan isterler

Men-aref sırrını okusun bilsin

Destine hüccet-ü burhan isterler

 

Dört kapı kırk makam on iki erkiln

On yedi tariki eylesin beyan

Külli varı Hak yolunda tercüman

Canını meydanda kurban isterler

 

İlm ile amel gerektir kişi

Amel olmaz ise taklittir işi

Mukallit olanlar şeytanın eşi

Borda kavl-i sadık insan isterler

 

Mağrur olan boyun eğmez bu yola

Bu bir sırdır nasip olmaz her kula

Hünersiz kişiyi almazlar pula

Esrar anlar ehi -i irfan isterler

 

Cahil olan er cemine giremez

Ehlibeytin süreğini süremez

Özü çürük, zihni sağır yaramaz

Dili bülbül, kalbi Kur'an isterler

 

Mürşid sanıp deman tutma sakiden

Hak kelamı doğmaz her kör fakiden

Boncuk dükkanı açma satılmaz çün

Bu pazarda dürr-ü mercan isterler

 

Hünkar Hacı Bektaş alişanıdır

Y edullah babının hak nişanıdır

Miirşid olan mülkün Süleymanıdır

İns ü cinne hükm-i ferman isterler

 

Sıdkı al-i Resule olagör asker

Şaraben taburdan içesin kevser

El-Veledi sırrı ebi'ye mazhar

Kutb-ül aktap gibi sultan isterler

 

-12-

Biat aldık hanedanın yoluna

Nur-i Feyzullah´dan elimiz vardır

Bülbül olduk Has Bahçe´nin gülüne

İsmini zikreder dilimiz vardır

 

Kimimiz okuruz, kimimiz yazar

Kimimiz kısalır, kimimiz uzar

Kimimiz dünyayı arşından gezer

Magribden maşrıka yolumuz vardır

 

Köhne sallar giyer abdallarımız

Her saat açılır ikballerimiz

Doksan konak yürür topallarımız

Bir uzun tükenmez çölümüz vardır

 

Ha deyince dağı söker zorumuz

Deveyi başından avlar torumuz

Kırk günlük menzili görür körümüz

Feraset kullanır kelimiz vardır

 

Pervane´de der ki aslan döşlümüz

Cevahir avlatır eli kuşlumuz

Kanlı gömlek giyer demirbaşlımız

Timarhane bekler delimiz vardır

 

-13-

Bir güzele gönül verdim erenler

Bulunmaz emsali cihan içinde

Zara düşer hub cemalin görenler

Güya bir goncadır gülşan içinde

 

Böyle dilber bu cihanda bulunmaz

Kıymet verme ile satın alınmaz

Halik midir, mahluk mudur bilinmez

Bir melektir gezer insan içinde

 

Verdi muradımı ahdine salim

Kalmadı gönlümde bir müsgül halim

Bir ismi Feyzullah aziz-ül alim

Bir ismi Cemal´dir Kur´an içinde

 

Çar köşeye ziya verdi cemali

Güzeller ceminde yoktur emsali

Şehinşah bakışlı çeşm-i mevali

Zülfikar oynatır meydan içinde

 

Sefil Sıdkı seyreyledim boyunu

Mısr-ı kalbe geldi Yusuf-u sani

Doldurdu destinden sundu peymani

Huriler ceminde, gılman içinde

 

-14-

Bir güzelin hasretinden ahından

Tutuştu her yanım yandı ha yandı

Aşık oldum onun mah cemaline

Aşkından her yanım yandı ha yandı

 

Benim derdim senin derdine paydır

Bir güzel sevmişem kaşları yaydır

Saatım gün geçer her günüm aydır

Üçyüzatmışbeş günüm de yandı ha yandı

 

Sıdkı'yam çekmişem gayet zarı ben

Dilerim ki muradıma erem ben

Bir hayırsız yar elinde kaldım ben

Ağzımda dillerim yandı ha yandı

 

-15-

Bir haber sorayım erenler size

Sevdiğimden lütf-ü ihsan mı geldi

Mevlanın aşkına söyleyin bize

Müjde mi efkar mı efgan mı geldi

 

Efgan geldi ise giyem karalar

Bizim davamızı o dost aralar

Hasretinden açılmıştır yaralar

Tabipler şahından derman mı geldi

 

Devran bana çok cefalar yetirdi

Adü sözü dertlerimi artırdı

Dosttan bu nameyi kimler getirdi

Sail midir yoksa kervan mı geldi

 

O nameyi salan canan mı idi

İçinde okunan kuran mı idi

Dosta gelen ehl-i iman mı idi

Yoksa bir münafık şeytan mı geldi

 

Sıdkı bu dert ile yandı kurudu

Eyvah gurbet elde ömrüm çürüdü

Münafıklar cellat oldu yürüdü

Yoksa katlimize ferman mı geldi

 

-16-

Bir nevcivan gördüm Hacı Bektaş'ta

Emsali Mısır da Toy da bulunmaz

Gürcistan ilinde hem Altıntaş'ta

İran da, Tebriz de, Hoy da bulunmaz

 

Salındıkça canlar alır edası

Dört köşeye şayi olur nidası

Naz ü nevazişle hem hub sadası

Saz da, kemani de, ney de bulunmaz

 

Seksen deve yükü yaldız mücevher

Bir teline değmez verseler eğer

Yusuf-i Kenan dır akranı meğer

Her nesepte her bir soyda bulunmaz

 

Bin sarraf bin milyon verse her biri

Kıymet biçemezler olsa müşteri

Bedehşan, Türkistan, koca Kayseri

Tokat, Konya, Aksaray da bulunmaz

 

Nazardan geçirdim Firengistanı

Belhi, Buharayı, Arabistanı

Her mülkün çok amma nevres fidanı

Bu etvarda bir eş, boyda bulunmaz

 

Hiç gözler görmemiş böyle civanı

Bir bakışı değer yüz bin gılmanı

Remz ile Rıdvana gösterdim anı

Dedi: misli bu Alayda bulunmaz

 

Övmüşte yaratmış onu Zülcelal

Dünyada görünmez böyle bir cemal

Hazret-i Yusuf un nuruna misal

Güneşte Yıldız da Ay da bulunmaz

 

Sıdkı'ya hubların serveri budur

Sulb-u Haşimi'den Hayderi budur

Merec-ül-Bahreyn'in gevheri budur

Her denizde her bir çay da bulunmaz

 

-17-

Bir serv-i nazenin ey gül-i handan

Bir dilber-i mah-i şehinşahsın sen

Olmuş aşıkların sermest ü hayran

Acaib bir çeşm-i mestanesin sen

 

Sen gibi gül bu cihanda açılmaz

Serden geçilir de senden geçilmez

Bahana güç yetmez, kıymet biçilmez

Merecü'l- bahreyn de dürr-danesin sen

 

Kabe-ı Şerif‘ten alınmış hakin

Ziyneti sen oldun evc-i eflakin

Müşk ile yoğrulmuş tıynet-i pakin

Cinan içre bitmiş neyhanesin sen

 

Ey pakize siret, ey melek hısal

Hurşid-i talatın bulmasın zeval

La nazırsın, sana bulunmaz misal

Bu kevn ü mekanda birtanesin sen

 

Nur almış ol kudret çerağlarından

Şir ü şeker damlar dudaklarından

Buseler umarsın yanaklarından

Bilmem Sıdkı nasıl divanesin sen

 

-18-

Bir yar sevdim nevcivandır begayet

Serimi sevdaya salar baktıkça

Perişan halime etmez inayet

Bağrımı bin pare böler baktıkça

 

Nurundan halk etmiş yaradan Allah

Bulunmaz akarın hasbeten lillah

Şöyle bir adilhan neslidir vallah

Ciğerim kan ile dolar baktıkça

 

Severim o yari adilhan deyu

Tarikat mülkünde hem Sultan deyu

Niçün bu aşıkın gözü kan deyu

Fakir Pervane'ye güler baktıkça

 

-19-

Bir zaman efsane yeldim cihanda

Şimdi bir sultana eriştik şükür.

Fehmettim eşyayı seb’ül-mesan da

Nokta-i bürhana eriştik şükür.

 

Yedi harften bir noktaya süzüldük

Esmaü’l-hüsna’ya anda yazıldık

Ehl-i Beytin katarına düzüldük

Menzil-i Merdane eriştik şükür

 

Eliftir dersimiz be dir hecemiz

Feyz-i Hakk’a mazhar oldu nicemiz

Hakikat kitabın açtı hocamız

Sure-i İmran’a eriştik şükür.

 

Otuz altı babdan içeri girdik

Hamdülillah ne hub didara erdik

Kaldırdı nikabın cemalin gördük

Acaib seyrana eriştik şükür.

 

Sıdkî der dembedem zikrullahımız

Cana hayat verir Feyzullahımız

Sertac-i Muhammed eyvallahımız

Sırr-ı lâmekâna eriştik şükür.

 

-20-

Bir selam göndermiş o nazlı yarım

Yüz sürüp payına gitmeyinc'olmaz

Artar bülbül gibi Ah ile zarım

bostun bahçesinde ötmeyinc'olmaz

 

Cennet bahçesinde Huri kızları

Hayal oldu, gözlerime gözleri

Keman ebruları güneş yüzleri

Sükker leblerinden tatmayınc'olmaz

 

Abdal oldum hırka giydim şal gibi

Aceb gülermiyim ben de el gibi

Bahçede açılmış gonca gül gibi

Canımı canına katmayınc'olmaz

 

Daha ne gam yarı bulduktan sonra

Sinem sinesine sardıktan sonra

Dost yolunda abdal olduktan sonra

Ar namus hırkasın atmayınc'olmaz

 

Kul Pervane'm gitmez oldu hayalin

Ne yaman yeğindir derd ü melalin

Hublar serfirazı Nur-i Cemalin

Ulaşıp destine yetmeyinc'olmaz

 

-21-

Çoşkun sular gibi akıp çağlarken

Hakikat bahrinde ummanı buldum

Bülbül gibi zara düşüp ağlarken

Firdevs-i hala'da gülşanı buldum

 

Ateş gibi yandım, yel gibi estim

Bir zaman kendimi bir dara astım

Ferhat olup nice kayalar kestim

Canı terk eyledim cananı buldum

 

Dostun cemalini gördüm huccettim

Sarraf oldum türlü gevher harcettim

Baştan başa şu cihanı dercettim

Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdanı buldum

 

Eriştim kırklara sırr-ı vadetten

Se bakım verdim ilm-i hikmetten

Varıp okumadım gayrı mektepten

Dost yüzünde umm'ül Kuranı buldum

 

Sıdkı sadık biat kıldım bu yola

Muhabbetim düştü bir gonca güle

Bir nazar eyledim cim ile dala

Nur-i Cemalettin sultanı buldum

 

-22-

Çatılmadan yerin göğün binası

Muallâkta iki nura düş oldum

Birisi Muhammed birisi Ali

Lahmike lahmi de bire düş oldum

 

Ezdi aşkın şerbetini hoş etti

Birisi doldurdu biri nuş etti

İkisi bir derya olup cuş etti

Lâl ü mercan inci dür’e düş oldum

 

Ol derya yüzünde gezdim bir zaman

Yoruldu kanadım dedim el’aman

Erişti carıma bir ulu sultan

Şehinşah bakışlı ere düş oldum

 

Açtı nikabını ol ulu sultan

Yüzünde yeşil ben göründü nişan

Kaf u nun suresin okudum o an

Arş-Kürs binasında yâre düş oldum

 

Ben Âdem’den evvel çok geldim gittim

Yağmur olup yağdım ot olup bittim

Bülbül olup Firdevs bağında öttüm

Bir zaman gül için hara düş oldum

 

Âdem ile balçık olup ezildim

Bir noktada dört hurufa yazıldım

Âdem’e can olup Sit’e süzüldüm

Muhabbet şehrinde kâra düş oldum

 

Mecnun olup Leyla için dolandım

Buldum mahbubumu inandım kandım

Gılmanlar elinden hulle donandım

Dostun visalinde nâra düş oldum

 

On dört yıl dolandım Pervane’likte

Sıtkı ismin buldum divanelikte

Sundular aşk meyin mestanelikte

Kırkların ceminde dara düş oldum

 

Sıdkı’yam çok şükür didare erdim

Aşkın pazarında hak yola girdim

Gerçek âşıklara çok meta verdim

Şimdi Hacı Bektaş Pir’e düş oldum

 

-23-

Çok şükür Mevla`ya bulduk imamı

Tevekkül babında mekilnımız var

Mürşid-i kamilden tuttuk demanı

Marifetler söyler dehanımız var

 

Mir'at-i gönülden sildik cefayı

Terk ettik dünyayı, tuttuk bekayı

Bezm-i aşıkan'da bulduk sefayı

Dem-i hakikatte devranımız var

 

Hubb-i masivayı gönülden tuttuk

Yetirip özümüz irfana kattık

Gevher madeninden yükümüz tuttuk

Şehr-i Hakk'a gider kervanımız var

 

Gel gönül Hakk'a kıl sen de niyazı

Elveda eyleyip gitti mecazi

Kalbimiz şehrine kurduk terazi

Tartarız dünyayı mizanırnız var

 

Pervane kusurun aldı destine

Halin arzeyledi bir bir dostuna

Çok şükür oturduk fakir postuna

Kutb'ül-arif gibi sultanımız var

 

-24-

Derdimi derunuma değme ey lokman

Bu sevda serimden aralanmasın

Yürekteki derde olur mu derman

El vurma bu bağrım paralanmasın

 

Tecellimiz böyle düştü gaziler

Bozulur mu taktirdeki yazılar

Gece gündüz hiç durmadan sızılar

Kimseler ciğerden yararlanmasın

 

Sıdkı'ya terk ettim hanumanımı

Arzu edip giderim ol sultanımı

Görmeden almasın Mevla canımı

Ömrümüm defteri karalanmasın

 

-25-

Derdin ile düştüm aşk ateşine

Sende bencileyin sinen dağla yar

Bir ok değdi şu sinemin başına

Yaralandım gel yaramı bağla yar

 

Yine geldi ayrılığın çağları

Giyem karaları atam ağlan

Aşayım gideyim yüce dağları

Kalktı kısmet hakkın helaleyle yar

 

Sefil Sıdkı namusunan arınan

Durmuşum yoluna külli varman

Derdü hasretinen, ah ü zarınan

Nasıl olur ahvalımız böyle yar

 

-26-

MERSİYE

Doğdu mah-ı matem giydi karalar

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

Güneş derunundan açtı zaralar

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Adem ata ahü yara başladı

Hayretinden parmağını dişledi

Havva ana gözlerini yaşladı

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Dedesi Muhammed kara bağladı

Sekiz cennet, Huri Gılman ağladı

Fatma ana yüreğini dağladı

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Atası Ali`dir Hakk ın Aslanı

Yanındadır Kamber ile Selmanı

Kan ağladı müminlerin sultanı

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Yezitler bilmedi hak peygamberi

Götürdüler Hak mübarek serveri

Melül oldu iki cihan serveri

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Güvercin kanına kanat batırdı

Ah eyledi dertlerini artırdı

Medine ehline haber götürdü

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Ümmi Selime de cevher bardağı

Hatırına düştü vasiyet çağı

Kana dönmüş Kerbela´nın toprağı

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Al kana boyandı nübüvvet mührü

Er olanlar çekti cev ile kahrı

Ateşlendi yandı Medine şehri

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Büründü melekler kara libasa

Hüseynin dertleri gelmez kıyasa

Enbiya evliya girdiler yasa

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Muharrem ayında kanlar kaynaşır

Yüreğime odlar düşer koylaşır

İns ü Melek kurtlar kuşlar ağlaşır

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Bin üç yüz otuza kondu seneler

Yenilenir dertler yanar sineler

Sızılar yavrular ağlar analar

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

Sıdkı´ya çeşmimin yaşları çağlar

Sarsalanır yerler, iniler dağlar

Halis muhip olan her saat ağlar

Ah Hüseyn`im ciğer parem diyerek

 

-27-

Düştüm yollarına ağlar giderim

Hünkâr Hacıbektaş Veli dost deyi

Bahar seli gibi çağlar giderim

Hünkâr Hacıbektaş Veli dost deyi

 

Bir gerçeğe bağlamışım özümü

Aşk ateşi kan ağlatır özümü

Göğ eşiğe süre idim yüzümü

Hünkâr Hacıbektaş Veli dost deyi

 

O dergâhta her günahtan seçilir

Meydanında dürr-ü cevher saçılır

Hasbahçenin goncaları açılır

Hünkâr Hacıbektaş Veli dost deyi

 

Çar köşeden muhiblerin getirir

İsteyeni muradına yetirir

Dervişleri gülbenk çeker oturur

Hünkâr Hacıbektaş Veli dost deyi

 

Sıdkî arz eyledim gonca gülleri

Çok şükür açıldı dostun yolları

Derviş oldum giydim köhne şalları

Hünkâr Hacıbektaş Veli dost deyi

 

-28-

Eğer giderseniz dost ellerine

Bir namemiz vardır alın turnalar

Gönül hayran kaldı hub tellerine

Arayın o Pir´i bulun turnalar

 

Başıma geleni söylen Pir´ime

Merhamet eylesin ah ü zarıma

Yüzleriniz sürün ol Hünkar´ıma

Bir saat üstünde dönün turnalar

 

Orda zeyrat edin Sultan Balım´ı

Huzurunda arz eyleyin halımı

Varamadım kış bağladı yolumu

Acıyın benim´çün dönün turnalar

 

Aklım aldı sevdiğimin mevali

Gitmez derunumdan Pir´in hayali

Görmeden göçmeyin Sultan Cemal´i

Varın divanında durun turnalar

 

Sıdkı der kurbanım Ali soyuna

Kurban olam kaşlarının yayına

Gökte melaikler durdu darına

Arzuhalım Pir´e sunun turnalar

 

-29-

Eğer giderseniz Hacı köyüne

Selam söylen eşe dosta yarana

Biz de düştük muhabbetin yanına

Niyaz edin ahvalimi sorana

 

Çetmi ye varınca eğlenin durun

Onlar ne haldedir ahvalin sorun

Pir Civan Sultana yüzünüz sürün

Biz de varmaktayız ulu divana

 

Niyaz Baba Emirceye varınca

Ol gani sultana yüzler sürünce

Çal Baba yer ahvalimiz sorunca

Söyleyin düşmüş senin için figana

 

Merzifon şehrinden geçmek isterim

Baba Piri ye derdim açmak isterim

Yüküm inci mercan saçmak isterim

Girer isem biraz daha meydana

 

Benim intizarım Ali soyunda

Aşkım belli lam, be ile ayında

Sefil Sıdkı kaldım Harız köyünde

Bağlıdır kısmetim emr-i Yezdana

 

-30-

Eğer sözün doğrusunu söylesem

Cahil bu meydandan kalkar savuşur

Evlad-ı Ali ye biat et desem

Din ile imandan çıkar savuşur

 

Olur mu nadanı bu yola çekmek

Bülbülün dilinden ne bilsin ördek

Nadanın arzusu et ile ekmek

Hemen bir kaç lokma tıkar savuşur

 

Mervan Ehl-i Beyte kılmaz niyazı

Göremez evladı kör olmuş gözü

Söylesen meydanda bir doğru sözü

Çıkar hayvan gibi bakar savuşur

 

Evlad-ı Aliyi bil desem bilmez

Saykal vurup kalp aynasını silmez

Fark etmez kelamdan nasihat almaz

Boynuna halkayı takar savuşur

 

Sıdkı sohbetini deme bakara

Kelam tesir etmez ol leng-i hara

Söylesem ki senin işin avara

İrfanda hatırım yıkar savuşur

 

-31-

Esti başa yine hicran yelleri

Elveda ey nevcivanım hoşça kal

Gezeyim bir zaman gurbet illeri

Nesl-i Hünkar adil hanım hoşça kal

 

Dostum gözle aşıkım hayal et

Seher yellerinden beni sual et

Kalktı can kervanı hakkın helal et

Hakikatli mihribanım hoşça kal

 

Attı felek beni garip diyara

Mukadderim böyle imiş ne çare

Düştüm bülbül gibi nale-i zare

Gönlüm gülü nevfidanım hoşça kal

 

Düştü vücudüme nar-i iştiyak

Dilerim mahşere kalmaya firak

Himmet eyle gene gelip kavuşak

Şah-i cihan kerem kanım hoşça kal

 

Gönül kuşu pervaz etti yuvadan

Mecnun gibi cüda düştüm Leyla'dan

Unutma Sıdkı'yı demden duadan

Şahım pirim, alişanım hoşça kal

 

-32-

Evladı bilmeyip kıla taparsın

Şaşarım aklına şaşarım senin

Ne acep bir batıl yola saparsın

Şaşarım aklına şaşarım senin

 

Güft ile Süleyman olur mu kallaş

Evlada eyvallah eylemez huffaş

Her keçe giyenler olur mu Bektaş

Şaşarım aklına şaşarım senin

 

Evlattan biatsız giyenler tacı

Başını kesmektir hemen ilacı

Asa sandın elindeki ağacı

Şaşarım aklına şaşarım senin

 

Sureti peresttir dervişlik satar

Yanlış fetva verir hakka taş atar

Öyle münafıklar ikrar mı tutar

Şaşarım aklına şaşanın senin

 

Sıdkı der evlattan tutarsa daman

Öyle muhiblere canımız kurban

Şimdiki hocalar tabi-i Mervan

Şaşarım aklına şaşarım senin

 

-33-

Evliyalar serçeşmesi

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

Ab-i hayatın çeşmesi

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Şeriat şehrinin şahı

Tarikatın padişahı

Müminlerin kıblegahı

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Marifet tahtında server

Hakikat ehline rehber

Cennette saki-i Kevser

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Darı çeçinde namazı

Kıldı Mevlaya niyazı

Cümle pirlerin ustazı

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Elinde yeşil fermanı

Açıktır bab-i ihsanı

Cihanın kutb-i devranı

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Talibi Hak yola yeden

Ayrılma geI bu sürüden

Cansız kayayı yürüden

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Bunlar zümre-i nacidir

Cümle mahluk muhtacıdır

Muhibbamn ser tacıdır

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Bab-i ilm-i nübüvvettir

Nur-i rah-i velayettir

Sırr-ı şah-i hidayettir

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

Sefil Sıdkı kemteridir

Kapısının Kanberidir

Veliler ser defteridir

Hacı Bektaş Veli Sultan

Muhammeddir gani sultan

 

-34-

Ey ağalar bir güzelin yoluna

Baka baka kemiklerim sarardı

Merhamet eyleyip bakmaz halime

Kan kalmadı bu gül benzim sarardı

 

Baktıkça kaşına güler gözleri

Nazenin dilleri şirin sözleri

Yeter eylediğin gel bu nazları

Naz ettikçe gözde ziyanı sarardı

 

Merhametler eyle şevketli yarim

Göklere dayandı ah ile zarım

Medet senden olur nazlı dildarım

Canımın kafesi tenim sarardı

 

Bu serimi sevdasına saldığım

Gece gündüz ateşine yandığım

Ahu gözlerine kurban olduğum

Ah ettikçe ciğerlerim sarardı

 

Sineme dokundu adunun taşı

Nice sevdalara uğrattım başı

Aldı bu Sıdkı'yı aşkın ateşi

Geçti cana iliklerim sarardı

 

-35-

Ey efendim ihsanına belimi

Bağlıya bağlıya geldim kapına

Alıştırdım evsafına dilimi

Söyleye söyliye geldim kapına

 

Terkeyledim vatanımı hanemi

Ahüzara saldım garip anamı

Aşkın ateşile dertli sinemi

Dağlıya dağlıya geldim kapına

 

Bülbül gibi arzum kaldı güllerde

Mecnun gibi çok dolandım çöllerde

Yalın ayak başı açık yollarda

Ağlıya ağlıya geldim kapına

 

On sekiz bin alem dağ ile taşlar

Zikreder ismini tevhide başlar

Yüreğimden kanlar gözümden yaşlar

Çağlıya çağlıya geldim kapına

 

Sefil Sıdkı yalvarırım dost deyü

Şahadet eyledim beli best deyü

Bu dertli gönlüme derman isteyü

İnliye inliye geldim kapına

 

-36-

Ey erenler bu meydanda müşkülüm

Seçilmedi gitti bilmem ne haldir

Dosta gidem dedim bağlandı yolum

Açılmadı gitti bilmem ne haldir

 

Can ah çeker arzu kılar cananı

Dem be dem artmakta zar ü efganı

Hazırlandı amma gönül kervanı

Göçülmedi gitti bilmem ne haldir

 

Beller duman kış çevirdi yolumu

Balım sultan sen bilirsin halimi

Dost aşkına doldurdular dolumu

İçilmedi gitti bilmem ne haldir

 

Bir ziya bulmuşum aşk çerağından

Can bülbülü çıkmaz dostun bağından

Secer bellerinden yıldız dağından

Geçilmedi gitti bilmem ne haldir

 

Sefil Sıdkı abdal oldu yürüdü

Açılmadı dağlar duman bürüdü

Aşk derdinden çeşmim yaşı kurudu

Saçılmadı gitti bilmem ne haldir

 

-37-

Ey erenler dosta düştü havasım

Her saat cemalin görmek isterim

Gece gündüz artar matemim yasım

Canımı yoluna vermek isterim

 

Seyreyledim kaşlarının yayını

Er olan gerçekten alır payını

Öpmek ister gönül hak-i payini

Yüzümü yüzüne sürmek isterim

 

Her dem arz ederim Sultan Balımı

Kaldırdı gönlümden kıyl-ü kalimi

Vasıtayla arz edemem halimi

Bir kerre divana girmek isterim

 

Yas ü matemdir gönlümün kuşu

Dostun cemalinden buldum bu cuşu

Yeter dolandığım dağ ile taşı

Şimdi bir menzile ermek isterim

 

Sıdkı bu sözlerim inceden ince

Sevdalara düştüm yari görünce

Dostun bahçesinde açılan gonce

Haktan destur olsa dermek isterin

 

-38-

Ey gafil bizlere güman edersen

Y edullah babında nişanemiz var

Biat edip pire iman edersen

Sana gösterecek irfanımız var

 

Biatsiz gezenler yularsız hayvan

Yaklaşma yanına işleği şeytan

Kim ki Ehl-i Beyt e eylemez iman

Ona lanet okur lisanımız var

 

Biatsız gezenin imanı yoktur

Ona lanet okun ziyanı yoktur

Biatımız Cemale yolları haktır

Gidersen gel karış kervanımız var

 

Biatsız kişinin kalbi kör olur

Yarın mahşer günü işi zor olur

İblis gibi bu dergahtan dur olur

Bizim bu dergahta cevlanımız var

 

Biatı bildirir aşıkanımız

Y edullah babında muhibbanımız

Hikmetullah söyler arifanımız

Kuş dilin fehmeder imranımız var

 

Biat Ehl-i Beyte cihan içinde

İnanmazsan oku Kur'an içinde

Korkumuz kalmadı meydan içinde

Beli Zülfikarlı Merdanımız var

 

Muhammed Ali den kaldı bu biat

İnkar edenlere sad-hezar lanet

Ehl-i Beyt uğruna çekeriz gayret

Kerbela çölünde al kanımız var

 

Gafil olma biz bende-i beşleriz

Kırklar ile bu süreği işleriz

Biz bu biat için cenge başlarız

Gelsun adü lere meydanımız var

 

Biata inanmaz kalbi kalleşler

Mürşidi farketmez inkara başlar

Biatsız gezmeyin mümin kardeşler

Size bu nasihat izanımız var

 

Biattır mümine bir sırr-ı vahdet

Münkirlere nasip olmaz bu biat

Bir bölük zümreyiz ehl-i marifet

Ulu padişahtan fermanımız var

 

Bizim fermanımız yüce Sultanda

Biatlar mahrum kalmaz divanda

Arif isen gafil gezme cihanda

Gel öğren usul ü erkanımız var

 

Münafıklar bu yolları süre mi

Müminler seyreder bağ-ı iremi

Velayet şehrinin şah-ı keremi

Şehinşah bakışlı aslanımız var

 

Sefil Sıdkı bu söz bize yadigar

Biatsız hakkında indi Zülfikar

Saklı değil zahir batın aşikar

Nur-i Cemaleddin Sultanımız var

 

-39-

Ey melek suret

Can sana kurban

Vey kamer tal'at

Can sana kurban

 

Ey çeşm-i afet

Eyledim ülfet

Pakize tıynet

Can sana kurban

 

Leblerin kevser

Bal ile sükker

Ey peri peyker

Can sana kurban

 

Serv-i revanım

Gonca dehamın

Şah-ı cihanım

Can sana kurban

 

Bulunmaz ey can

Sen gibi sultan

Olmuşum hayran

Can sana kurban

 

Gönlüm serveri

Çeşmimin nuru

Cennette Huri

Can sana kurban

 

Hazret-i Mevla

Eylemiş imla

Aladan ala

Can sana kurban

 

Nesl-i peygamber

Irk-i mutahhar

Cihana server

Can sana kurban

 

Bu Sıdkı kuldur

İhsanı boldur

Aşk meyin doldur

Can sana kurban

 

-40-

Ferhat oldum bir lebleri Şirin'e

Büktü kametimi dal etti beni

Canım kurban ak gerdanın nuruna

Yaktı aşk oduna kül etti beni

 

İnci mercan dür dizilmiş dişlerin

Lale sümbül gül ü reyhan saçların

Mahpare yüzlerin hilal kaşların

Acayip acayip hal etti beni

 

Lütfeyle sultanım ahvalime bak

Bu cefadan kurtulmaya mümkün yok

Senin sevdaların bana verdi hak

Ayaklar altında yol etti beni

 

Aklımı mest etti bir dolu camın

Güzelliğin yekta duyuldu namın

Dert ile hasretin firkatin gamın

Akar boz bulanık sel etti beni

 

Yaktı Pervane'yi güneş yüzlerin

Cana hayat verir şirin sözlerin

Mahitap cemalin ahu gözlerin

Akıbet alemde del'etti beni

 

-41-

Gel gönül gafil gezme cihanda

Nasip veren yeşil eli, gözle dur

Kavi tut, tuttuğun dest-ü damanı

Hakk'ı zikreyleyen dili gözle dur

 

Gitmez oldu şu insanın körlüğü

Ahirette bulamazsın dirliği

Sen neylersin ağalığı beyliği

Abtal ol hırkayı, şalı gözle dur

 

Kaptan isen göle uğratma gemi

Ayrılma deryadan çekersin gamı

Can cana, kan kana (Uihmike lahıni)

Kırkların sürdüğü yolu gözle dur

 

Eriş hakikate kevnü mekanda

Arif ol kabını doldur irfanda

Boş kafa gezdirme bu cihanda

Hakikat babında hali gözle dur

 

Kul Pervane'm eder dertlerim artar

Gerçek er olanlar gördüğün örter

Nice şahbaz vardır cihanı tartar

Boş bulma dünyayı, dolu gözle dur

 

-42-

Gel gönül gidelim gurbet illere

Varsın rakiplerin yeri bol olsun

Mecnun gibi düştüm dilden dillere

Şimden sonra mekanımız yol olsun

 

Gezelim gurbeti olup sipahi

Bir zaman çekelim ahi ile vahi

Kılavuz edelim, boz atlı şahı

Aşalım gidelim dağlar yol olsun

 

Buhtan edip yolumuzu çeviren

Hakkı koyup münafıkı kayıran

Sefil Sıdkı beni yardan ayıran

Nan bulmasın, giyeceği çul olsun

 

-43-

Gelin dostlar ağlayalım

Mah-i matem üstümüzde

Sinemizi dağlayalım

Muhiplik var aslımızda

 

Şeriatte namazımız

Tarikatta niyazımız

Uzak değil ustazımız

Damanı var destimizde

 

Marifette bulduk karar

Hakikatte gördük didar

Olmayız her can ile yar

Nişan vardır dostumuzda

 

Destur alıp Girdigardan

Daman tutmuşuz Hünkardan

Dönmeyelim bu ikrardan

Sebat edip postumuzda

 

Sıdkı derdimendimizi

Vermeyelim fendimizi

Toplayalım kendimizi

Adil vardır kastımızda

 

-44-

Giderken uğradı yolum üstüne

Göründü gözüme nur Kırklar Dağı

Gerçek erler niyaz eder postuna

Sende çok hikmetler var Kırklar Dağı

 

Üzerinde yanar Kırklar çerağı

Olmuşsun firdevsin bostanı bağı

Erler, evliyalar, pirler durağı

Cem olmuş üstüne Hur Kırklar Dağı

 

Geldim illerine kıldım temaşa

Ötüşür bülbüller hep baştan başa

Açılmış çiçekler, bitmiş menekşe

Mürgiler etmekte zar Kırklar Dağı

 

Seher vakti öter garip kuşların

Kimya olmuş toprak ile taşların

Mekanısın yedilerin beşlerin

Bekliyor çevrende er Kırklar Dağı

 

Biçare Pervane'm gezdim çöllerde

Dolanıp da geldim yüce bellerde

Ne şaşkın gezersin gurbet ellerde

Diyerek halimi sor Kırklar Dağı

 

-45-

Gönül gitmek ister dost illerine

Ve lakin aduden ara bulunmaz

Çıkıp divanına hoş dillerine

Halim arzetmeye sıra bulunmaz

 

Cıkıp divanına ağlayamadım

Bir kere derdimi söyleyemedim

Gaziler yaramı bağlayamadım

Ben gibi bir bahtı kara bulunmaz

 

Nazar kıl bendene zülfü siyahim

Ah ettikçe arşa çıkar fizahım

Kapında gedalar çok amma şahım

Ben gibi ciğeri pare bulunmaz

 

Dost kendini aşıklara övdürür

Keman ebruların yıkar ağdırır

Niceleri sevdasına yeldirir

Böyle bir telleri cura bulunmaz

 

Pervane'm derdimi söylemem ele

Kendi tecellamdır düştüm bu hale

Yareme bir merhem kendimden ola

Sair tabiplerden çare bulunmaz

 

-46-

Gönül ne gezersin kırda bayırda

Dört kitap içinde Kur'an sendedir

On altı ağ hattı, on altı kara

İncil, Zebur, Tevrat. Furkan sendedir

 

Altı bin altı yüz altmış altı ayet

Üç yüz altmış altı beyt-i hidayet

Dört kapıyı kırk makamı bilen zat

Eşref-i ademi canan sendedir

 

Yedi deniz, yedi derya, yedi hat

Yedi misal yedullahı, yedi ayet

Yedi bin yediyüz yetmiş yedi kat

Yedi zemin, yedi asuman sendedir

 

Errahman-u arş u istifa kare

Elem meşre leke suresin ara

Gelin canlar secde kılman duvara

Nasr u cami arşu rahman sendedir

 

Sefil Pervane'm bak yanmışam nare

Postu penahımız perverdigare

Arz-u didanmız Hazreti Hünkare

İkrar aman, ahd ü peyman sendedir

 

-47-

Hakikat ilminde bir nokta buldum

Umm'ül Kur'an o noktada gizlidir

Okudum hecesin zatını bildim

Sırr-ı Süphan o noktada gizlidir

 

Aslı bir noktadır taht-üs serada

Tecelli gösterir her bir eşya da

Alemal esma da, bay ii geda da

Ali İmran o noktada gizlidir

 

Yedi mushaf, yedi esma. yedi ayet

Mana-yı gencinde gösterir suret

Yedi kat gök, yedi kat yer, semavat

Arş-ı rahman o noktada gizlidir

 

Bir noktadan zahir oldu semevat

Selavat verenler bulur saadet

Mazhar-ı Muhammed, nur-ı hidayet

Mah-ı taban o noktada gizlidir

 

Sldkı hatmeyledi cim ile dalı

Üstaza ermiyen bilmez bu halı

Mayası Muhammed, esrarı Ali

Seb-ül mesan o noktada gizlidir

 

-48-

Hakikat ilmine yeteyim dersen

Yüzünü yerlere sür de bak sür de

Erenlere gönül katayım dersen

Hicab perdesini kır da bak, kır da

 

Erenler babına süregör yüzün

Eriş bir gerçeğe aça can gözün

Sakın yalancıya dalatma özün

Gerçek arif isen merde bak merde

 

Fırsatın var iken eriş damana

Yazık sermayeni verme tufana

Nice Süleymanlar kondu bu hana

Yedi kez boşaldı yurda bak yurda

 

Kimse tutmaz bu fenanın binasın

Nice kahramanın söktü sinesin

Dört kapının kırk makamın manasın

Bir kamil mürşide sor da bak, sorda

 

Pervane' yim bu aşk ile coşmuşam

Ariflerin küresinde pişmişem

Bir gerçeğin sevdasına düşmüşem

Şu benim çektiğim derde bak derde

 

-49-

Hamdülillah geçtik nefs-i havadan

Hazret-i gaffara düştü gönlümüz

Yetüp tuttuk bir ulu rehnümadan

Sahibü'l-esrara düştü gönlümüz

 

Aşk yoluna koyduk ser ile canı

Terle ettik dünyayı han ile manı

Şefiü-l-müznibin, keremler kanı

Ahmed-i Muhtara düştü gönlümüz

 

Başımızda tacdır cümle peygamber

Onların babında olmuşam kemler

Sahib-i zülfikar, bace-i Kanber

Haydar-ı Kerrara düştü gönlümüz

 

Bel bağladık gerçeklerin sözüne

Bulanmışız yollarının tozuna

Kimsenin aybını vurmaz yüzüne

Seti eden settara düştü gönlümüz

 

Sıdkı'ya kalbimde mihr ü mah olan

Cümle müminlere kıblegah olan

Adalet tahtında padişah olan

Hükmeden hünkara düştü gönlümüz

 

-50-

Hamdülillah Hakka döndük yüzümüz

Rahmeti olmayan yüz sizin olsun

Bir müşteri açıptır batın gözümüz

Zahirde seyreden göz sizin olsun

 

Göründü gözüme Çin ile Maçin

Gönül fark eyledi isyanın suçun

Minnet eylemezem dünyalık için

Kül kömür neyleyim toz sizin olsun

 

Düşürdüm gönlüme Hakkın havasın

Eyleyüben hizmet aldım duasın

Pir elinden giydim aşkın libasın

Çulhanın sardığı bez sizin olsun

 

Aşkın küresinde özüm pişirdim

Muhabbetim bir gerçeğe düşürdüm

Gönlümün kuşunu arşa uçurdum

Dere ile tepe düz sizin olsun

 

Hilaf değil bu Sıdkı'nın sözleri

Bağlayalım erenlere özleri

Göründü gözüme Balım kızları

Avrat ile uşak kız sizin olsun

 

-51-

Hublar serçeşmesi nur-i Feyzullah

Arz ettim cemalin görmeye geldim

Yüzüm yerde özüm darda eyvallah

Medet deyüp dar-ül amana geldim

 

Şeriat şehrinin şems ü mahisin

On sekiz bin alemin şahısın

Tarikat ehlinin kıblegahısın

Kabetullah kamil insana geldim

 

Dergahın cennetidir bulunmaz misli

Öter andelibler sedalı sesli

Hünkar Hacı Bektaş Veli´nin nesli

Kurb-i Rahman kutb-u devrana geldim

 

Muhammed Mustafa, Ali´dir soyun

Sen oldun manası elif ü be´nin

Bağlayanlar çözer bendini devin

Diyerek sen Şah-ı Merdan´a geldim

 

Eşiğinden Balım Sultan kapısı

Cümle mücrimlere ihsan kapısı

Dediler bu kapı Lokman kapısı

Derdime bir çare, dermana geldim

 

Vechinden nur alır mah ile hurşid

Lutfeyleyüb kalb-i viranem ışıt

İster diken yoldur, ister taş taşıt

Hizmet içi ulu divana geldim

 

Fakir Pervane´yim bir dolu içtim

Mürşid-i kamile sırrımı açtım

Malımdan serimden canımdan geçtim

Zebh et İsmail tek kurbana geldim

 

-52-

İçtim aşk meyini oldum bir divane

Düştüm sevdalara yar delisiyim

Yandı gönül yandı aşkın narına

Sönmez yüreğimde nar delisiyim

 

Düştüm sahralara ağlamak karım

Bir mecnun misali yari ararım

Kalmadı tah'mülüm yoktur kararım

Başladım efkara zar delisiyim

 

Derdi olmayana derdim açmazam

Câhil meydânında gevher saçmazam

Öldürseler bir telinden geçmezem

Nâmûs ile gayret âr delisiyim

 

Düştüm bir goncanın intizârına

Bülbül gibi arzum dost gülzârına

Hak'tan destûr aldım aşk pazarına

Üstâd meydânında kâr delisiyim

 

Sıdkı der eyledim bu yolda ikrâr

Her cân bilmez nedir bendeki esrâr

Gönül vaz mı gelir etseler berdâr

Şimdi Mansûr gibi dâr delisiyim

 

-53-

İlahi Mustafa Murteza hakkı

İnsan-ı kamilden ayırma bizi

Yüz-i yirmidörtbin Enbiya hakkı

İnsan-ı kamilden ayırma bizi

 

Desti-girimizdir İmam-ı Hasan

Hüseyn-i Kerbela Şah-ı şehidan

İmam Zeynel, İmam Bakır el aman

İnsan-ı kamilden ayırma bizi

 

Cafer Sadık cümlemizin serveri

Musa Kazım, Riza yolun rehberi

Medet mürvet Taki, Naki, Askeri

İnsan-ı kamilden ayırma bizi

 

Muhammed Mehdi´dir şah-ı velayet

İşitir cihani nuru hidayet

Niyazımız budur her dem her saat

İnsan-ı kamilden ayırma bizi

 

Sıdkı`ya dünyaya eyleme heves

Ruh pervaz edip de kalır bu kafes

Ya ilahi evvel ahir son nefes

İnsan-ı kamilden ayırma bizi

 

-54-

Kudret kandîlinde bir ziyâ iken

Tâ ol zamân âşık oldum nûra ben

Gökler yerde iken yer deryâ iken

Üç bin sene hizmet ettim pire ben

 

Elif lâm sûresin kandîlde gördüm

Aslı bir noktadır sırrına erdim

Şol yedi kapıya yüzümü sürdüm

Cebrâil ile bile erdim sırra ben

 

Ziyâsından halkeyledi toprağı

Vücûd buldu bu eşyânın menbaı

Cemâlinden zuhur etti aşk bâğı

Bülbül gibi düşdüm âh u zâra ben

 

O dem cemâline bülbülân oldum

Açtım goncalarım bir gülşân oldum

Hakîkat yolunda bezirgân oldum

Dört bin sene gittim geldim şâra ben

 

Halk etmeden arşı kürsi âlemi

Şol yeşil kandîle verdik selâmı

Üstaddan öğrendim bunca kelâmı

Bir harf ile heves ettim kâra ben

 

Emreyledi bu âlemi var etti

Vücûdum evini ulu şâr etti

Bu rûhumu şol âleme sırr etti

Hamdülillah erdim gizli sırra ben

 

Emretti ademden âleme saldı

Yedi yer yedi gök nûr ile doldu

Yüz yiğirmi dört bin peygamber geldi

Musâ ile bile gitdim Tûr'a ben

 

Kendimi vücûd-ı ademe soktum

Bu fâni dünyâyı yedi kez yıktım

İsâ ile bile göklere çıktım

Mansûr ile bile durdum dâra ben

 

Deşt-i Kerbelâyı derc ettim gezdim

Doksan bin kelâmı okuyup yazdım

Nesimî gibi kendi kendimi yüzdüm

Şimdi Pervâne'yim yandım nara ben.

 

-55-

Lamekan elinden kan’a getirdin

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

Hayat verdin bu cihana getirdin

Ya Rabbana şükür elhamdülillah.

 

On iki yaşımda aşka düşürdün

Biryan ettin bu sinemi pişirdin

Kanat verdin nice dağlar aşırdın

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

 

Sürdüm yüzlerimi ulu dergaha

Dergahta oturan gül yüzlü şaha

Dönmüşem yönümü ol kıblegaha

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

 

Sene bin iki yüz doksan üçünde

İçirdiler aşk badesin düşümde

Bir güzelin sevdası var başımda

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

 

Ayal verdip, evlat verdin, zat verdin

Kılıç verdin, kalkan verdin, at verdin

Her bir dileğimi iki kat verdin

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

 

Biri üç yüz kırk oldu tarihi hicret

Kırk yedi yıl kıldım mürşide hizmet

Şeyh Sultan Feyzullah eyledi himmet

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

 

Cemaleddin hünkar dil-i şadıma.

İrşad ile Sıdkı dedi adıma

Hasılı yetirdin her muradıma

Ya Rabbena şükür elhamdülillah.

 

-56-

Mahbub-ı mevla´sın Ali Feyzullah

Nesl-i Mustafa´sın Ali Feyzullah

 

Cemalin görenler gelir imana

Ayn-ı Murtaza´sın Ali Feyzullah

 

Nur-ı cism-i Ahmed, sırr-ı Hasaneyn

Şah-ı Kerbela´sın Ali Feyzullah

 

İmam-ül müttekin Zeyne´l Abidin

Bakır-ül Beka´sın Ali Feyzullah

 

Mazhar-ı meşrebi Ca´fer-i Sadık

Maden-i hayasın Ali Feyzullah

 

Musa Kazım, Rıza cedd-i pakindir

Halka rehnümasın Ali Feyzullah

 

Şah Taki, Naki´den vardır nişanın

Sen sahib-liva´sın Ali Feyzullah

 

Savb ü salabetin Askeri, Mehdi

Kutb-ül evliya´sın Ali Feyzullah

 

Gelmiştir kapına Pervane kulun

Her derde devasın Ali Feyzullah

 

-57-

Mahlasım Pervane gezdim bir zaman

Sıdkı mahlasını verdi bir üstad.

yedullah suresi okundu ilan

Hamdülillah beni eyledi irşad.

 

Hicab perdeleri kalktı gözümden

Türlü hikmet zahir oldu özümden

Kerem buldum kadd-i serfirazımdan

Anın içün böyle olmuşum dilşad.

 

Erişti feyz-i Hak eseri cana

Açtım gözlerimi baktım cihana

Çok şükür kul oldum azim sultana

Harabe kalbimi eyledi bünyad.

 

Erenler şahından dersimi aldım

Doksan bin kelamın künhünü buldum

Aslı bir noktadır zatını bildim.

Her, cana söylenmez iş bu istidad.

 

Sıdkı sadık bu mahlası bulalı

Kalmadı gönülde dünya melali

Mabudum, maksudum nüri Cemali

Ol bana Şirin'dir, ben ona Ferhad.

 

-58-

Muhammed Mehdi'yle Hak sancağını

Çekelim bakalım nic'olurs'olsun

Teber çekip maşriklerin kanını

Dökelim bakalım nic'olurs'olsun

 

Vakit tamam oldu Hakkın has eri

Mahluk bilmez oldu hayr ile şeri

Teber çekip mağaradan dışarı

Çıkalım bakalım nic'olurs'olsun

 

Gelin dostlar ismimizi yazalım

Gürül gürül şu cihanı gezelim

Münkirlerin sarayını bozalım

Yıkalım bakalım nic'olurs'olsun

 

Müminleri bir katara yedelim

Gaziler sancağın çekip gidelim

Bu uğurda bir yürüyüş edelim

Akalım bakalım nic'olurs'olsun

 

Sıdkı der ki Hüdam yardım etmez mi

Müminler bağında bülbül ötmez mi

Bir pinhan da yattıcağım yetmez mi

Kalkalım bakalım nic'olurs'olsun

 

-59-

Müminleri yaşın yaşın ağlatan

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

Kerbela çölünde kanın çağlatan

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

Şehit düştü imamların şahbazı

Bu imiş takdirde yazılan yazı

Arşa çıktı Ehl-i Beyt`in avazı

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

İptida meydanı Hur Şehit açtı

Arştaki melekler kanlı yaş saçtı

Yetmiş üç pehlivan hep şehid düştü

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

İmam Zeynel kaldı Ali'den aslı

Şükür kesilmedi Muhammed nesli

Yüz yiğirmi dört bin peygamber yaslı

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

Kana da boyandı nesl-i peygamber

Elinde Zülfikar nerdedir Haydar

Ağladı Hazıreti Fatıma, Kanber

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

Lanet olsun ol Yezid'in şanına

Kasteyledi imamların canına

Hasret kalan yar-u hanümanına

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

Sefil Sıdkı şu gönlümün zarı var

Kerbela'da Ehl-i Beyt`in nuru var

On'ki ayda kan ağlasam yeri var

Ah senin dertlerin İmam Hüseyin

 

-60-

Nar-ı firkat ile hasret eyyamı

Sineler dağlamak bana mı düştü

Bülbül gibi çekip yas ü matemi

Karalar bağlamak bana mı düştü

 

Gurbet elde ömrüm geçti yel gibi

Eyvah gülemedim ben de el gibi

İlk baharda boz bulanık sel gibi

Coş edip çağlamak bana mı düştü

 

Sıdki'yem kalmışam gurbet ellerde

Bülbül gibi arzum kaldı güllerde

Gahi sahralarda gahi çöllerde

Ah edip ağlamak bana mı düştü

 

-61-

Ne acaip olmuş mahlukun işi

Amel kazanmadan sevap istiyor

Hiç bir rumuzdan bilmeyen kişi

Arifin ağzından cevap istiyor

 

Dört kapının farzlarını sayamaz

Ser'i canı Hak yoluna koyamaz

Fehmetmez elif, be te diyemez

Hocaya varmadan kitap istiyor

 

Fehmetmez kelamı acıdır sözü

Ne bilsin şekeri şeb sanır tuzu

Kulluk makamına ermeden özü

Cenab-i Mevladan hitab istiyor

 

Şol aç kurtlar gibi ormandan çıkar

Yaklaşma yanına nefesi kokar

Tilki gibi her deliğe baş sokar

İlm-i cavidandan hesap istiyor

 

Kul Pervane'm eder çoğalmış adu

Seyrettim cihanın kalmamış tadı

Kenara otunnuş kelp ile kedi

Sini donanması kebab istiyor

 

-62-

Ne yaman firkate uğradı başım

Serimi sevdaya saldım ağlarım

Halimden bilmiyor yaranım eşim

Aşk ile sarardım, soldum ağlarım

 

Akar gözlerimden hunab-i hicran

Bu derdin elinden halim perişan

Bir daha kurtulmaz bu derde düşen

Çok vakit hayale yeldim ağlarım

 

Bu derdimi can içinde saklarım

Bir dostum içindir bu çektiklerim

Yedi yıldır tımarhane beklerim

Sinemi sad pare böldüm, ağlarım

 

Gönül dalgalandı kaynadım coştum

Terk ettim tahtımı cümleden geçtim

Şunda bir güzelin narına düştüm

Halasa çare yok, bildim ağlarım

 

Kul Pervane'm alem yandı narımdan

Aşk sevdası gitmez oldu serimden

Çok gözlerim haber gelmez yarimden

Diyar-ı gurbette kaldım, ağlarım

 

-63-

Nur-i cemali

Hakkın visali

Eyler tecelli

Bidost ahâli

Allah hu allah

La ilahe illallah

 

Talib-i hak'sen

Rehber dilersen

Hasen ile huseyn

Muhammed ali

Allah hu allah

La ilahe illallah

 

Kıl şeyhe hizmet

Ver kalbe safvet

Bulursun elbet

Bedr-i kemâli

Allah hu allah

La ilahe illallah

 

Canan gerekse

Vuslat dilerse

Cal tatlı nefse

Seyf-i celâli

Allah hu allah

La ilahe illallah

 

Gönülde Sıdkı

Yak nur-ı aşkı

Zikreyle hakk'ı

Rûz-i leyâli

Allah hu allah

La ilahe illallah

 

-64-

Pervaz vurup arş yüzünden dönünce

Dinlen tarif edem yolu turnalar

Hidayet Mevladan kalkın deyince

Gözetleyin sağı solu turnalar

 

Varıncağız Amasya'nın üstüne

Secde kılın Hamdullah'ın postuna

Damanına, dergahına, destine

Ezelden demişiz beli turnalar

 

Hamdullahtır gerçeklerin şahbazı

Çağrışın Mevla'ya açın pervazı

Ali Pir Civan'a kılın niyazı

Temaşa eyleyin eri turnalar

 

Ol Niyaz Baba'ya bir niyaz eylen

Toprağı kimyadır yükleri taylan

Çal Dede Sultana ahvali söylen

Hoş mızrak tutar eli turnalar

 

Durmayın Çetmi'de açın pervazı

Emirce sultana kılın niyazı

Hacıköyde şehitlerin şahbazı

Anın da bir ismi Deli turnalar

 

Merzifon'dan seyreyleyin obayı

Kılavuz eyleyin bad·i sabayı

Hem ziyaret edin Piri Babayı

Hoştur o sultanın hali turnalar

 

Giderken uğrayın Balım Sultana

Sıdkile yalvarın erler uyana

Özleri bağlayın al·i imrana

Kudretten uzundur kolu turnalar

 

İn Harız köyüne seyret didara

Bizim için selam söylen o yara

Sürün yüzünüzü Çıkan Pınar'a

Onun ab·i zemzem gölü turnalar

 

Orda zikreyleyin gani Huda'yı

Doldurun zemzemi için badeyi

Görmeden geçmeyin Göğce Dede'yi

Bekler memleketi il'i turnalar

 

Nacaklı'da görün koca sultanı

Kudretten açılır gülü gülşanı

Akar çeşmeleri hoştur seyranı

Türlü meyve verir dalı turnalar

 

Mualladan görün Kandil Baba'yı

Ziyaret eyleyin alın duayı

Pervaz vurup seyreyleyin Kovay'ı

Ora muhabbetin yeri turnalar

 

Kov ay' dan geçince doğru bir rahtır

Açılır gülleri yeri mübahtır

Hasan Dede derler hoş nazargahtır

Kuşları var hoştur dili turnalar

 

Harmana varınca seyret gül-ab'ı

Başında bekliyor çifte arabı

Ağca dede ile Elvan Çelebi

Estirir poyrazı yeli turnalar

 

Kuşsavar üstünden aşınca heman

Uğraman Çorum'a adamı yaman

Ömert'ten geçince Garipçe Sultan

Garip garip söyler dili turnalar

 

Bir gececik yatın Kırklar Dağında

Bülbül öter bahçesinde bağında

Açın kanatları seher çağında

Seyredin ülkeyi il'i turnalar

 

Çıkın arş yüzüne yüceden dönün

Hüseyin Gazi'ye varınca konun

Zemzem ü Kevserdir gölünde yunun

Bağlan o sultana beli turnalar

 

Bundan öte gideceğin Bozok'tur

Baharın hasbahçesi hublan çoktur

Güzeli, mihmandar emsali yoktur

Onlar tarif eder yolu turnalar

 

Eğer düşerseniz Malya çölüne

Niyaz kılın Otman Baba beline

Konun Çilehane, Seyfe gölüne

Kudretten akmakta balı turnalar

 

Yükseğinden seyreyleyin inişe

Dostun Kahvecisi Ali Derviş'e

Muradım, maksudum arzum hemişe

Hünkar Hacı Bektaş Veli turnalar

 

Sürün yüzünüzü Hazret i Pir'e

Şah Balım Sultan dertlere çare

Nur-i Feyzullah'tır bir kaşı kare

Irgalanır zülfün teli turnalar

 

Çeşmesinden ab-i hayat içilir

Üstümüze nur-i rahmet saçılır

Lale, sünbül, gül-ü reyhan açılır

Solmaz has bahçenin gülü turnalar

 

Bahçenizde garip garip öteyim

Matahınu müşteriye satayım

Hasta düştüm şu Hanz'da yatayım

Sorun her ahvali, hali turnalar

 

Hamdülilliih gören çeker mi yası

Bektaş-i Mehemmed mülkin ihyası

Nur-i Cemaleddin hubların hası

Pervane ol yarin kulu turnalar

 

-65-

Sanma zahit biz dünya perestiz

Hak perverdigare bağlı özümüz

Düşmanına düşman dostuna dostuz

Ahmed-i Muhtar'a bağlı özümüz

 

Şeriatta imam Muhammed Mehdi

İktida eyleyip kılarız cehdi

Girdik tarikata bozmayız ahdi

Sağlam bir ikrara bağlı özümüz

 

Kutb-ül aktab marifetin sultam

Hakikat şehrinin adalet kanı

Evlad-ı Resulden tuttuk damanı

Hazret-i Hünkara bağlı özümüz

 

Zahirde batında görüp işiten

Gahi bahar eden gabi kış eden

Şule verip dü cihanı ışıdan

0l gani Settara bağlı özümüz

 

Sıdkı'ya isteriz avn ü inayet

Habibinden himmet Hak'tan hidayet

Sahib-i zülfıkar şah-ı velayet

Haydar-ı Kerrar'a bağlı özümüz

 

-66-

Sevdiğim gurbette intizarmla

Bu benzim sararıp solsun mu böyle

Nar ı hasretinle ah ü zarınla

Gözlerim kan ile dolsun mu böyle

 

Mecnun gibi kaldım ıssız çöllerde

Gönül hasret çeker gözüm yollarda

Kuşe-i mihnette gurbet illerde

Aşıkın sergerdan olsun mu böyle

 

Lütfeyle Sıdkı'ya Allah aşkına

Kan-ı şefaat Resulullah aşkına

Bir haber ver veliyullah aşkına

Bir gönül hasrette kalsın mı böyle

 

-67-

Sevdiğim ne müşkil hüsnün hayali

Lütfeyle müşkilde kalmayım bari

Ölmeden nasib et bana visali

Mahşere muratsız varmayım bari

 

Sarfettim yolunda cümle varımı

Senin için koy yüzsünler derimi

Ne haldir sevdana saldım serimi

Sair sevdalara salmayım bari

 

Gözlerin aşıkı mestane eder

Akıbet menzilim meyhane eder

Baktıkça aklımı divane eder

Tefekkür bahrine dalmayım bari

 

Söyle de sen bana tek gam-varım de

Gece gündüz ağlar ah ü zarını de

Ne olur nevcivan bir kez yarim de

El içinde mahzun olmayım bari

 

Kulundur Pervane merhamet eyle

Aşıktan maşuku kaçar mı böyle

Yar meylin yok ise doğrusun söyle

Emek çekip boşa varmayım bari

 

-68-

Severim Sultan  Cemal´i

Eller ne derse desinler

Gönlümden gitmez hayali

Eller ne derse desinler

 

Bağlanmışım bir Allah´a

Nesl-i Hünkar Hamdullah´a

Gönül verdim Feyzullah´a

Eller ne derse desinler

 

Ali Hadi secdegahım

Bülbül gibi artar ahım

Balım Sultan padişahım

Eller ne derse desinler

 

Gönlüm bir sultana bağlı

Aşk elinden ciğer dağlı

Lale sümbül bahar çağı

Eller ne derse desinler

 

Sırrım söylemem naş´a

Demem bu hali kallaşa

Kul oldum nesl-i Bektaş´a

Eller ne derse desinler

 

Gönlümü sevdaya saldım

Şükür bir ikrarda kaldım

Muhabbet bahrine daldım

Eller ne derse desinler

 

Bülbül gibi kılıp ahı

Şükür buldum doğru rahı

Severim bir şehinşahı

Eller ne derse desinler

 

Yıl bin üç yüz sekiz oldu

Vakit tamam çile doldu

Gönül maksudunu buldu

Eller ne derse desinler

 

Sefil Sıdkı düştüm zara

Gönül arzu çeker yara

Vasıl oldum bir didara

Eller ne derse desinler

 

-69-

Seyreyledim Kerbela'nın çölünü

Nice bin bahadır merdana gitti

Onlar sürdü ehl-i beytin yolunu

Ser verdi dergah-i divana gitti

 

Her can fehmedemez cism-i vahdetin

Varıp bir kamilden almaz ibretin

Er olanlar bildi hakkın hikmetin

Gafiller dünyada efsane gitti

 

Ehl-i Beyt yoluna serin salanlar

Fehmeyleyip ilm-i zatı bilenler

Sevda-yı aşk ile mecnun olanlar

Leyla dağlarına seyrana gitti

 

Leyla dağlarında Ley çeker mecnun

O yarin derdinden olurum mahzun

Hakikat bağından olanlar memnun

Dergah-i didardan damana gitti

 

Aşık oldum kaşlarının yayına

Serim verdim ben Ali'nin soyuna

Sene bin üç yüz on Harız köyüne

Geldi de bir aşık Pervane gitti

 

-70-

Siz Emevi biz Haşimi

Siz bir yana biz bir yana

Siz kazibi, biz salibi

Siz bir yana biz bir yana

 

Severiz nur i Cemali

Çok şükür bulduk kemali

Siz Süfyani biz Mevali

Siz bir yana biz bir yana

 

Severiz şah Kalenderi

Olduk Ehl-i Beyt Askeri

Siz Azmi biz Caferi

Siz bir yana biz bir yana

 

Hem Ehl-i Beyti kemisli

Hadisidir Ali nesli

Bulduk asıllardan aslı

Siz bir yana biz bir yana

 

Eriştik zatlardan zata

Kailiz savın ü salata

Girdik tariki necata

Siz bir yana biz bir yana

 

Sevmişiz nesl-i Hünkarı

Bulmuşuz nur-i izharı

Siz inkari, biz ikrarı

Siz bir yana biz bir yana

 

Pir elinden giydik tacı

Boyladık Bahr-i emvacı

Hamdülillah olduk naci

Siz bir yana biz bir yana

 

Kabul eyledik imanı

Terk ettik zann-ü gümam

Biz Hüseyni, siz Süfyani

Siz bir yana biz bir yana

 

Boynumuzda teslim taşı

Er yolunda verdik başı

Siz Mervani, biz Bektaşi

Siz bir yana biz bir yana

 

Bir ikrarda olduk kavi

Keşfoldu bize semavi

Siz Yezidi, biz Alevi

Siz bir yana biz bir yana

 

Allemeni sırrın duyduk

Canı Hak yoluna koyduk

Vaktin imanıma uyduk

Siz bir yana biz bir yana

 

Sıdkı der buldum kemili

Nuş ettik ab-i zülali

Siz hayali, biz cemali

Siz bir yana biz bir yana

 

-71-

Siyah perçemlerin hatem yüzlerin

Garip bülbül gibi zareler beni

Hilal ebrulerın ahu gözlerin

Tiğ-i sevda yaralar beni

 

Kaşların Bismillah, vechin Beytullah

Seni öz nurundan yaratmış Allah

Sevmişem ben seni terketmem Billah

Aşkın hançerile vuralar beni

 

Elif kametine hayran olduğum

Gece gündüz hayaline yeldiğim

Hep senin içindir boyun eğdiğim

Yoksa zaptedemez buralar beni

 

Hub cemalin gördüm ahüzar oldum

Aşkına düşeli sevdakar oldum

Kalmadı tahammül bikarar oldum

Meğer tabutlara saralar beni

 

Sıdkı'yam Billahi, ben terketmezem

Başka güzellere gönül katmazam

Dövsen de kovsan da burdan getmezem

Meğer ferman gelip süreler beni

 

-72-

Şeriat şehrinde Ahmed-i Muhtar

Ol cemâlullahı görene yâ Hû

Tarîkat postunda Hazret-i Hünkâr

Eşiğine yüzler sürene yâ Hû

 

Mârifet kitâbı gönülde sırdır

Hakîkate vâsıl olanlar erdir

Ahad Ahmed Ali mânâsı birdir

Bu çarhı devrânı kurana yâ Hû

 

Bir yere cem' oldu kırklar yediler

Kudret peteğinden lokma yediler

Arı sırrı Ali sırrı dediler

Esrâr-ı Mevlâ'ya erene yâ Hû

 

Lezzet aldın ise savm u salâttan

Biat et mürşide vaz gel inattan

Çekegör elini Lât u Menât'tan

Gönül putlarını kırana yâ Hû

 

Eriş bir mürşide eyleyip cehdi

Sâdık ol kavlinde bozma gel ahdi

Ay gibi âşikâr Muhammed Mehdî

Aklını başına derene yâ Hû

 

Yazıldı tarihler bin üç yüz kırktır

Dinimiz kuvvetli şekkimiz yoktur

Yüz yigirmi dört bin peygamber haktır

İkrâr kapısından girene yâ Hû

 

Sıdkı`ya sıdkile eyleyip îmân

Evlâd-ı Resûl'den tutmuşuz dâmân

Tevrât Zebûr İncîl âyet-i Kur'ân

Asâ'yı Musa'ya verene yâ Hû

 

-73-

Ta ezel ervahtan eyledim biat

Nur-i vahit yedullahım Ali'dir

Okunur şanına doksan bin ayet

Nokta-i Ba Bismillahım Ali'dir

 

Hel-eta suresin nazil eyleyen

Müminleri bir ikrara bağlıyan

Gönül kuşun bir nur ile avlıyan

Laübalim, İllallahım Ali'dir

 

Şeriat mülkinde padişah olan

Kamu müminlere doğru rah olan

Tarikat babında secdegah olan

Kabem, kıblem beytullahım Ali'dir

 

Asl-i vahit müminlerin piridir

Emreylese arşı kürsü yürütür

Marifet babının destigiridir

Hakikatte sırrullahım Ali'dir

 

Ab-i Kevser sunar penc-i aba dan

Mazhar olur müsemması bir ba dan

Nur-i Cemaleddin kalb-i hanedan

Sırrım Nurum bir Allahım Ali'dir

 

Ben Ali'den gayrı nesne bilmezem

Tutmuşum damanın elden salmazam

Hor nadan değilim yüze gülmezem

Daim dilde eyvallahım Ali'dir

 

Kul Pervane'm eder yedullah dedim

Velayet mülkinde Aliyullah dedim

Kul oldum babında eyvallah dedim

Zikrim fikrim Feyzullahım Ali'dir

 

-74-

Uzatmis boynunu suna bakislim

Gönlünde Hak aski vara kurbanim

Ak gögsün üstünde hatem nakislim

Tara zülüflerin tele kurbanim

 

Egnine giyinmis zeberced sali

Hüsnünü görenler neylesin mali

Leblerin ahmerdir kudret bali

Alninda parlayan nura kurbanim

 

Kul Sefil Pervane vasfini yazar

Hak erenler sana eylemis nazar

Güzeller içinde bir mahbub gezer

Yüzü yesil benli Pir`e kurbanim

 

-75-

Üç sünnetten yedi farzdan haberi

Alan bilir almayanlar ne bilir

Okuyup Ledünden ilm-i esrarı

Bilen bilir bilmeyenler ne bilir

 

Her can fehmedemez bu da bir razdır

Bu meydan da avın alanlar bazdır

Dört kapı kırk makam on yedi farzdır

Kılan bilir kılmayanlar ne bilir

 

Fe sümme vechullah sırr-ı Kur'an'dır

Her can fehmedemez ilm-i nihandır

Şahadet amentü şart-ı imandır

Bulan bilir bulmayanlar ne bilir

 

On iki dediler sıfat-ı iman

Ahkam-ı şeriye mümine ayan

Yedi ayet Muharnmed-Ali'dir umman

Dalan bilir dalmayanlar ne bilir

 

Yetmiş iki millet hayrette kaldı

Yetmiş üçe eren naciyi buldu

Serçeşmedir Bektaşi, serfiraz oldu

Dolan bilir dolmayanlar ne bilir

 

Arifler bu yola verdiler emek

Emek olmayınca yapılmaz yemek

Petek tutup bal yapamaz her sinek

Yapan bilir yapmayanlar ne bilir

 

Sefil Sıdkı kalp aynasın silene

Bülbül olan has bahçenin gülüne

Biat edip Ehl-i beytin yoluna

Gelen bilir gelmeyenler ne bilir

 

-76-

Yine azmeyledin gurbet elleri

Efendim sultanim eglenme tez gel

Bunca muhibbanlar bekler yollari

Kaslari kemanim eglenme tez gel

 

Dolasma gurbeti ey sah-i huban

Yaniktir bagrimiz çesmimiz al kan

Düstü gönlümüze ah ile figan

Nevreste fidanim eglenme tez gel

 

Bize cevreyledin nesl-i mevali

Saldin gönlümüze der ü melâli

Aglatma Sidkî’yi Yakup misali

Yusuf-i Kenan’im eglenme tez gel

 

-77-

Zülf-ü kaküllerin amber misali

Buy-u erguvan dan güzelsin güzel

Kızarmış gonca gül gibi yüzlerin

Sah-ı gülistan dan güzelsin güzel

 

Yüzünde yeşil ben aşikar olmuş

Çekilmiş kaşların zülfikar olmuş

Gözlerin aleme hükümdar olmuş

Mihr-i süleyman dan güzelsin güzel

 

Kurulmuş göğsünde bahçe-i vahdet

Hatmolmuş kadrinle tubayı hikmet

Cemalin seyreden istemez cennet

Sen huri gılman dan güzelsin güzel

 

Gözlerin velfecri benzer imran 'e

Seni seven aşık olur divane

Yanakların şule, vermiş cihana

Yüz mahı taban dan güzelsin güzel

 

Ciğ düşmüş çayıra benzer yüzlerin

Âşıkın öldürür şirin sözlerin

Mısrın hazinesi değer gözlerin

Zühre-i rahşan dan güzelsin güzel

 

Sıdkı der suretim hattın secdegah

Cümle güzellere oldum pişegah

Güzeller tacısın yüzün padişah

Yusuf-u kenan'dan güzelsin güzel.

 

 

                                                      - Ozanlarımız -