Âşık Remzâni |
SEYRANİ 49 Hazırlayan: Hasan OYTUN
19. yüzyıl gizemci halk
şiirinin büyük ustası (Aşık Seyrani), kuşkusuz, Seyrani'dir Dehası,
yergiciliği, taşlamacılığı, bir bakıma, gizemciliğini bastıran, haksızlığa,
rüşvete, kıyıcılığa, toplumsal dengesizliklere, kaba sofuluğa, ahlaksızlığa
karşı gözünü budaktan esirgemeden, korkmadan, çekinmeden savaşını veren, bu
arada inancının gereklerini de bir yana itmeden, şiirsel yapıdan, söyleyişten
uzaklaşmadan, etkin, kalıcı şiirlerini sazıyla halk içinde söyleyen güçlü bir
ozanımız Seyrani'dir. Şiirlerinin çoğunun bugün de güncelliğini yitirmemiş
olması, halk arasında büyük saygınlık kazanması, Seyrani'nin gücünün
simgesidir. Seyrani,
Kayseri'nin şimdiki adı Develi eski adıyla Everek ilçesinde doğmuş, yine
doğduğu yerde vefat etmiştir. Yoksul bir mahalle imâmı olan Cafer Hoca'nın
oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Bir saptamaya göre, 1807 yılında doğmuş, 1866
yılında ölmüştür. Ancak, bu tarihlerin doğruluğu üzerinde kuşkular da vardır.
Seyrani'nin bir mezar taşı bile yoktur; bir rivayete göre şimdiki Develi
ilçesinde bulunan, Develi Lisesinin Güney Doğu tarafında lisenin köşesinde
olduğu Rahmetli Aşık Ali Çatak Bey tarafından yapılan araştırılmalar sayesinde
orda olduğu rivayet edilmektedir.
-1- Acep güzel sana neyledim bilmem Sensin bu dertlere daldıran beni Gözüm yaşlı kaldı ağlarım gülmem Yok elimden tutup kaldıran beni
Yâr zülfünden bana gelen kokunun Sebep ne ki hatırıma dokunun Bu âlemde yine mihnet okunun Sensin nişanına aldıran beni
Biz âşıka sultanlığın hanlığın Ne dostluğun belli ne düşmanlığın Değil midir senin kalpazanlığın Böyle mihenklere çaldıran beni
Mimar olan elin çekmez yapıdan Biçâre Seyranî geçmez kapıdan Aşkın gemisine edip kapıdan Sensin deryalara saldıran beni
-2- Açıl ey gonca-i bağ-ı letafet Bülbülü zar eden sen değil misin Meseldir arife tarif ne hacet Beni naçar eden sen değil misin
Göz halkeden etmiş baktırmak için Ağlatıp gözyaşı aktırmak için Karanlıkta şem'e baktırmak için Nurunu nâr eden sen değil misin
Seyranî maksudun çifte ben iken İki beş yüz bir hesapta bin iken Meydan-ı muhabbet arştan gen iken Başıma dar eden sen değil misin
-3- Açmayınca gözün arıya özün Teslim rıza sözün edemez çiçek Örümcek çulhanın dokunmuş bezin Biçmek elimizden gelmez ki biçek
Sırat kıldan ince kılıçtan keskin Seçmeyince gönlüm edemem teskin Hakkın rahmetinden bu gönül miskin Geçip yol vermez ki sıratı geçek
Arz boşlukta güneş için dolanır Güneşe bakılmaz gözler sulanır Karışırsa pekmez süte bulanır Seçmek elimizden gelmez ki seçek
Göğsün nişan almış gönül tirine Deli gönül nişan diker pirine Seyranî seyretsin hangi birine Her üstat oynatır bir türlü köçek
-4- Âdem tabiatlı melek sıfatlı Şah olursan sana geda bulunur Her kim güler yüzlü ve dili tatlı Olsa anda lütf-ı Huda bulunur
Pehlivanlık edüp nefsin yıkarsan İmânın nurundan şem'in yakarsan Musa gibi Tur-ı aşka çıkarsan Sana gökten inen nida bulunur
"Kaalu bela" ikrarını güdersen Anda olan borcu bunda ödersen İsmail-veş canın teslim edersen Sana gökten inen gıda bulunur
İkrar kapısında taşrada durdum Seyranî sen andan ne haber duydun Denizde mermer taş içinde kurdun Ağzında yeşil ot gıda bulunur
-5- Afitap cemalin görelden beri Arttı derûnumda hicran sevdiğim Layık mı gezeyim böyle serseri Yok mudur lütfunla ihsan sevdiğim
Biçare gönlümün nevası yoktur Açılmış bir gül-i ranası yoktur Derd-i derunumun devası yoktur Sen eyle derdime derman sevdiğim
Kadrini bilesin bağrı yanığın Uyma hiç sözüne her münafığın Gönlünün tahtında her bir âşığın Sensin hükmeyleyen sultan sevdiğim
İnsaf et halime yandım derdine Aşkım galip zemherinin berdine Merhem eyle Seyranî'nin derdine Enva-ı ilaçla Lokman sevdiğim
-6- Ahvali alemden yar sorsa beni, Müptelayım canım gibi tenime, Muhabbet bir yana ben de bir yana, Güzel sevmek zarar değil dinime.
Uftadeyim bülbül gibi güle ben, Çevrildim turna gibi göle ben, Yarin ismin aldım dilden dile ben, Sürüklerim gömmek için sineme.
Seyrani mürşidim severim gayet, Bu sevgi benim için büyük ibadet, Tamuda yanmaya etmem kasavet, Yanarım gafletle geçen günüme
-7- Asırda acaip işler çoğaldı Bilmem bu işleri kimler ediyor Dünyayı hep rezil köpekler aldı Gelen ümeraya karşı geliyor
Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan Yahşılar aşağı düştü yamandan Aralık itleri olmuş kumandan Uyuz it kurtlara kumand'ediyor
Buğday unu beğenmiyor enikler İplikten aşağı düştü ipekler Hep sedire geçti itler köpekler Hânedan ayakta hizmet ediyor
Koltuk kılı fark olmuyor sakaldan Tüccarlar aşağı indi bakkaldan Aslanlara çoban düşmüş çakaldan Şimdi aslanları çakal güdüyor
Mekteple medrese ortadan kalktı Meyhane kerhane meydana çıktı Ar namus denen şey ortadan kalktı Şimdi kişi bildiğine gidiyor
Sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık Bu asır böylece hallere lâyık Müzevirin adı muhbir-i sâdık Şimdi kişi bildiğine gidiyor
Şahinler yurdunu tuttu yarasa Baklava yerine geçti pırasa Şimdi rağbet deyyus ile terese Zamane bunlara rağbet ediyor
Boy kürkünü beğenmiyor köçekler Babasına akl'öğretir çocuklar Yumurtadan burnu çıkan cücükler Horoz oldum diye cık cık ediyor
Küçükler büyüğe çorap geydirir Tatlıyı insana acı yedirir Seyranî zamane böyle dedirir Şimdi kişi bildiğine gidiyor
-8- Âşıkların kalbi kenz-i Rahmandır Kalb-i âşık evvel sani değildir Bu sim anlayan ehl-i irfandır Bilmeyen ma'rifetkânı değildir
Şeddadin cenneti şehr-i Aden'de Anılmaz her kale şehr-i Vidin'de Her nakkaşın adı diyar-ı Çin'de Şöhret bulan Behzad mani değildir
Aç kolların kadir Mevlam doklayan Kul kalbine nazar edip yoklayan Âşıklarda minnet gülün koklayan Payıtaht-ı aşkın hanı değildir
Analara hastır çiçek deşirmek Ariflere mahsus çiğ söz pişirmek Âşık Seyranî'yi gözden düşürmek Merhamet ehlinin şanı değildir
-9- Aşkın Derdine Düşeli Mecnunum Dağlar Gezerim Katram Kaynayıp Coşalı Sel Oldum, Çağlar Gezerim
Pîr Eşiğin Bildim Kabe Hatası Var İse Tövbe Derd İle Erdim Eyyüb'e Yarimi Bağlar Gezerim
Kimi Beydir, Kimi Geda Cümlesine Yaren Hüda Yusuf'umdan Düştüm Cüda Yakub'um Ağlar Gezerim
SEYRANİ, Aşkın Tur'unda Tecelli Gördüm Nurunda Gerçeklerin Huzurunda Çürüğüm, Sağlar Gezerim
-10- Ben bu aşkın çilesini Yanar çektim tüter çektim Yedim gonca sillesini Bülbül gibi öter çektim
Dizgin etsem gönül atın Geçer göğün yedi katın Yalan dünya maslahatın Kâh bitmez kâh biter çektim
Çeşmin yaşının yavuzu Aksa doldurur havuzu Oldum turna kılavuzu Kâh bozuk kâh katar çektim
Seyranî bilmem mert midir Yoksa cana cömert midir Eyyup'un derdi dert midir Ben ondan besbeter çektim
-11- Beni çıkarma gönlünden Kulun kurbanın olayım Karanlıkta can ü dilden Şem'-i suzanın olayım
Eser ise seher yeli Irgalanır zülfün teli Dudu gibi açıp dili Oku fermanın olayım
Aldı aklım kaşın yayı Divaneden geda bayı Ak döşüne bu ednayı Takın gerdanın olayım
Zülfünün telleri Tuba Seyranî canım merhaba Dokunursa bad-ı saba Örtün yorganın olayım
-12- Bu gece uykuda gördüm bir mana Ne ben yorabildim ne de yoran var Erenler bir nişan dikmiş meydana Ne ben vurabildim ne de vuran var
Aktı bir şehire gönlümün nehri Bir kış baran oldu Huda'nın katn Alt üst olmuş diye gezdim o şehri Ne kimse üşümüş ne de buyan var
Bülbül okur güle binbir müsemma Marifet değildir ilm-i muamma Seyranî'yim benim derdim çok amma Ne ben derdim derim ne de soran var
-13- Can ipini ten yününden Saran kirmen ular bir gün Sulu yalçınlar önünden Açılan gül solar bir gün
Gül dalında diken yarar Diken güle vermez zarar Toprak bir gün başın tarar Yolar saçlarını bir gün
Dünya olur bir gün harap Ne bülbül kalır ne gurap Rızka sebep olan türap Gözlerine dolar bir gün
Kudret koçunu koyuna Katmış seyreder oyuna Ecel kulların boynuna Habersizce dolar bir gün
Acı tatlı yenmez olur Yalan gerçek dinmez olur Taş çarh ile dönmez olur Hep kesilir sular bir gün
Çal Seyranî durma sazın Hakka eyle sen niyazın Sana secdesiz namazın Kısmet olan kılar bir gün
-14- Cennetten dünyaya Âdem gelince Aramış Havva'yı yârân diyerek Arafat Dağında bulup bilince Sevmiş canım sana kurban diyerek
Sermayesi olan gider kârına Bu günün işini koyma yarına Mısır'da Züleyha aşkın narına Yanmıştır Yusuf-ı Kenan diyerek
Gönül vücudunda gül almış harı Dilinde bülbülün artmıştır zan Nemrut İbrahim'i yaktığı narı Yakmadı bülbüle gülsen diyerek
Ne maden ne kimya ne zer Seyranî Aşkın deryasında yüzer Seyranî Bir saz bir söz ile gezer Seyranî El insan ü abit ihsan diyerek
-15- Dağlarda nergis sanırdım, Ala gözlü mestim seni. Sözünden özün tanırdım, Fehmederdim dostum seni.
Lokma oldum hamurlardan, Ben soyundum samurlardan, Olur olmaz çamurlardan, Sakınmazdım üstüm seni.
Varsam Kırklar Mekke sine Tuğra olsam sikkesine, Bir gerçeğin tekkesine, Seremedim postum seni.
Dersim aldım İsmi Hu’dan Kara toprak kanlar yudan, Seyrani keyfimce sudan, Doldurmadım testim seni.
-16- Destiğirlik ummam senden bir zaman Göster ağacında sağlam dal bana Pervazıma dardır geniş asuman Daima açıktır istikbal bana
Mesnedim yok azlim kaygı çekeyim Usta başı gibi ölçüp dökeyim Evvel ahir bir kurbanlık tekeyim Vakti gelsin bıçağını çal bana
Esmeyince emr-i Hakkın yelinden Koku gelmez şefaatin gülünden îdris'in cennette gelse elinden Hülle biçer yeşil bana al bana
Seyranî'yim boş küp gibi inlemem Uç sıfırla bir rakamı binlemem Elimde çaldığım sazı dinlemem Aşkım sazı verir türlü hal bana
-17- Dini bütün Müslümanın gözleri Merhamet bahrine dalmada olur Ârif söylemeden duyar sözleri Kıssadan hisseyi almada olur
Bulunca ârifi can kurban verem Ayağı altına yüzlerim sürem Eyi gün dostuna eylesem kerem Bir gözü kusura kalmada olur
Ârif kalkan edip sabr ü hilmini Onunla def'eder zâlim zulmünü Anlayan avcı avın ilmini Kuşunu dumana salmada olur
Tabiplerin ilmin ehl-i dert okur Derd-i Seyranî'ye derman mert okur Ham sofular tesbih çeker vird okur Gözü hayvan yemin çalmada olur
-18- Edelim nazım ile bir hoş nasihat, Dinlesin talibi destan olanlar. Verirse de nazmım cahile siklet, Kadrin bilir sahip, irfan olanlar.
Görmüş yok cihanda, cahilden vefa, Vefa umup etme kendine cefa, Olur mu insana zehirden şifa, Fikr etsin gönülden ihvan olanlar.
Sultan isen koyma boynunda vebal, Her işin sonunda var elbet zeval, Bir mezaristana git eyle sen sual, Kimdir o hak ile yeksan olanlar.
Niçin garip oldu hükmü şeriat, Kadının, müftünün yediği rüşvet, İçkiden, zinadan cahile nöbet, Vermiyor hafızı kur’an olanlar.
Küçük lokma ile dolmaz avurdu, Ne yaman insanı kastı kavurdu, Cihanın külünü göğe savurdu, Geçti sadarete hayvan olanlar.
Bizleri bu ateş haşredek yakar, Sanma şimdi sular engine akar, Boşuna zannetme gırtlağa çıkar, Ecelden kalbine ferman olanlar.
Alırsın rengini yeşilli, morlu, İlletin yok iken olursun çorlu, Kılıç vuran düşman olursa zorlu, Kurtulmaz mı süngü, kalkan olanlar.
Kimsenin kimseye yoktur sayesi, Katıldı sütlere cehlin mayesi, Tilkiye verildi aslan payesi, Tilki gölgesinde aslan olanlar.
Herkes belasını azdı da buldu, İnsanda evvelki sadakat n’oldu, Eski sarayları beğenmez oldu, Yere sığmaz oldu sultan olanlar.
Çarh-ı felek kadim dönüp öğünmez, Dönerse de daha iyiliğe dönmez, Yedi derya suyu dökülse sönmez, Bu zalimin narından suzan olanlar.
Seyrani, Kamiller ta’nın eylesin, Cahiller nutkunu zemmin eylesin, Bundan ala destan yapıp söylesin, Şairlikte merd-i meydan olanlar.
-19- Eğlen hocam eğlen bir sualim var İzan nedir erkân nedir yol nedir Seni bana gayet fazıl dediler İçerimde bir yaram var bil nedir
Cennetin kapısın Sallallah açar Şeriat işini Muhammet seçer Seksen bin evliya yurdundan göçer Onları bekleten mutlu kul nedir
Muhammet dinidir taptığım tapı Bozulmaz Mevlamın yaptığı yapı On iki bahçede kırk sekiz kapı Eşiği bekleyen iki kul nedir
Kıldan ince derler sıratın yolu Önünde devletli ardında Ali Üç yüz altmış birdir selvinin dalı Dalında açılan iki gül nedir
Başına bağlamış al yeşil çember Kokuyor ağzından misk ile amber Seksen bin evliya yüz bin peygamber Önünde gidiyor iki kul nedir
Seyranî der diyar diyar gezmedim Kalem alıp kaşın gözün yazmadım Elim ile bir gemicik düzmedim Gemi nedir derya nedir yol nedir
-20- Elbette bu çarhı bir döndüren var Tehi döner çarh-ı felek değildir Gelmiş olanları bir gönderen var Gidip de gelmemek dilek değildir
Şem'-i vuslatına seza sönmemek Ne mümkün mahluka fani dememek Bu çarhın elinde değil dönmemek Galiba binası dölek değildir
Bu dünyaya gelen yine göçmekte Emeğine uygun mahsul biçmekte Herkes kendi rızkın yiyip içmekte Kul kula sebeptir şelek değildir
Kuran kurmuş böyle yolu erkânı İzan erkân piri Tanrı arslanı Ehlinin malumu Âşık Seyranî Çiğ süt emmemiştir kelek değildir
-21- Eski libas gibi aşıkın gönlü Söküldükten sonra dikilmez imis Güzel sever isen gerdanı benli Her güzelin kahrı çekilmez imis
Bülbül daldan dala yapıyor sekiş O sebepten gülle ediyor çekiş Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş Kıyamete kadar sökülmez imis
Sevdiğim değildin böylece ezel Askinim bağına düşürdün gazel İbrişimden nazik saydığım güzel Meğer pulat gibi bükülmez imiş
SEYRANI'nin gözü gamla yaş imis Benim derdim her dertlere baş imiş Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş Meğer taşa tohum ekilmez imiş
-22- Ey sevdiğim artık yeter, Bana yosma bakışın var. Ateşlerden daha beter, Aşıkları yakışın var.
Erdin güzellik çağına, Bağlandın zülfün bağına, Bizi hüsnün ayağına, Nal mıh gibi çakışın var.
Sağlıktır her işin başı, Sabırdır ekmeğin aşı, Aferin ey çeşmim yaşı, Yar yoluna akışın var.
Güzel senin hüsnün sebep, Olup gören eyler talep, Cennetten mi çıktın acep, Tavus gibi nakışın var.
Güzellerin çok gencisin, Seyrani’ye birincisin, Aşk ipine zevk incisin, Güzel delip takışın var.
-23- Eyvah fukaranın beli büküldü, Medet ticaretin gücüne kaldık. İyiler alemden göçtü çekildi, Bizler zamanenin piçine kaldık.
Rüşvet ile yazar hakim hücceti, Hüccet ile alır kadı rüşveti. Halk bilmiyor dini, şeri sünneti, Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık.
Sene bin iki yüz altmış beş tamam, Okunur ezanlar boş bekler imam, Seyrani bu nutkun sonu vesselam, İnanın dünyanın ucuna kaldık.
-24- Gel ezrail canımı al Ruhumda yadet serimi Yok almaya onda mecal Gözler emer serverimi
Bir alıcı kuştur felek Kuş tülerse döker telek Etrafımda olan melek Silmeyince defterimi
Nas yanında yoktur yerim Zemmederler işitirim Hasbünallah daim derim Unutmam bu ezberimi
Seyranî'den suç sadirdir Zemmetmeyen pek nadirdir Büyük tanrım pek kaadirdir Saklamaya her şerrimi
-25- Gönül sarayını eyle müzeyyen Belki mihmanlığa han gelse gerek Vahdetten kesrete olmuş muayyen Kesretten vahdete şan gelse gerek
Kuluna yardımcı yaradan kefil Yarattığın etmez bir vakit sefil Sur düdüğün üfleyince İsrafil Çürümüş tenlere can gelse gerek
Merdane görünmüş Süleyman'a mur Bedîhi vallahi âlemül-umur Huzura hazır var hazıra huzur Yatıp bu Seyranî yan gelse gerek
-26- Gönül senden geçer yardan geçemez Bağlanmış ikrara kavi özlüyüm Her sözüm dinleyen özüm seçemez Sırat köprüsünden ince sözlüyüm
Benim sözüm çürük değil sağ gibi Çürük sözler erir akar yağ gibi Üzerinden kervan geçer dağ gibi Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm
Yolcu ateş yakmak ile yol almaz Erenlerin dokunduğu çul yanmaz Cehennemde günah yanar kul yanmaz Ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm
Seyrani aradım onu her yerde Aşk-ı hakikatla düştüm bu derde Tuttum günahımdan yüzüme perde Rabbim divanında kara yüzlüyüm
-27- Hak yoluna gidenlerin Asa olsam ellerine Er pir vasfın edenlerin Kurban olsam dillerine
Torunuyuz bir dedenin Tohumuyuz bir bedenin Münkir ile ceng edenin Silah olsam bellerine
Bir üstada olsam çırak Bir olurdu yakın ırak Kemiğimi yapsam tarak Yâr zülfünün tellerine
Bir kâmilin yolun tutsam Aşk oduna yanıp tütsem Bülbül gibi feryat etsem Muhabbetin güllerine
Vücudumu kavursalar Yönüm yâre çevirseler Harman gibi savursalar Muhabbetin yellerine
Seyranî kaldır parmağın Vaktidir Hakka durmağın Deryaya akan ırmağın Katre olsam sellerine
-28- Her kimin kalbinde varsa havfullah Alameti kuldan etmek ihtiyat Bulur Allahını gider doğru rah Korkmayan Allahtan geçemez sırat
Her kim ikrarına duramaz kavi Keşfin gösterse de olamaz veli Vefasız adamın cennette evi Olsa ettirmesin Rabbim ihtilat
Her kim ki etmezse ahdına vefa O kimsedir eden canına cefa Maraz-ı küfrüne imandan şifa Bulup da edemez o farzı iskat
Seyranî namerdin yüzüne bakma Cömerdi gönülden gözden bırakma Hasisin mumundan mumunu yakma Zulmete razı ol manend-i tavat
-29- Hünkâr Hacı Bektaş'ın talibiyim ben Değilim Abdalı Aksarayi'nin Şems-i Tebriz gibi galibiyim ben Mevlevilerdeki "def ü "nay"inin
Çok küheylan kuyruğunu düğerim Şah-Merdan Ali'ye boyun eğerim Öğersem ben böyle bir er öğerim İsmini çekmezem "Hatem Tayi"nin
Âşıklardan güzel sevmek şan kalır Âşıkın benzinde sanma kan kalır Dokunsa ok ucu kimde can kalır "İbni Vakkas" gibi gazi yayının
Seyranî yemiştir felek sillesin Evvelden çekmiştir aşkın çillesin Gözünün kanıyla biçmiş hüllesin Kerbela çenginin matem ayının
-30- İdris terziliği icat etmeden Endazeden geçti boynumuz bizim Anka yaratılıp Kaaf'a gitmeden Bin Kaaf'ı beklerdi toyumuz bizim
Kalıbını değiştirse birimiz Zâhit bin yıl yusa çıkmaz kirimiz Hayatta pâk eder bizi pîrimiz Murdar ölmek değil bizim huyumuz
Bir Seyranî vardır başı feslimiz Cümlemiz çarıklı, yoktur meslimiz Münkire karışmaz bizim neslimiz Mehdi'den ayrılmaz soyumuz bizim
-31- İki kulağım var hiçbiri duymaz Erenler izini izler ağlarım Yüküm ağır yolum menzile varmaz Deve gibi ben de dizler ağlarım
Bir münasip tacım yoktur giyecek Bir helal ekmeğim yoktur yiyecek Bir tabip bulmadım derdim diyecek Derdimi derunumda gizler ağlarım
Ulu bezirganlar metaın satar Üzümünü yeyip çöpünü atar Kötü olan sözü soysuzlar tutar Efendimden izin gözler ağlarım
Doğması farz amma ölmesi sünnet Seyranî ecele eylemez minnet Kimi huri ister kimisi cennet Ben Hakkın rızasın gözler ağlarım
-32- İnsafla merhamet kimde var ise Mümin mi değil mi güman andadır Her kim ki hasisle ahbap yâr ise Mümin-i kâmildir iman andadır
Mümin odur eğer iman olursa Gönül gözden düşer yaşı kurursa Kim kimin ayıbın yüze vurursa Fitne okun atar keman andadır
Mekteb-i irfanda okunmaz hece Arifler kolayı uğratmaz güce - İnd-i Hakta kimin rütbesi yüce Olsa dağ misali duman andadır
Seyranî'ye hak söz tatlıdır candan Zikir kalbe yakın damardan kandan Münezzehtir Allah suret mekândan Nerde zikrin etsen hemen andadır
-33- Kırklar kâsesinden bade nuş ettim Gönül mesken tuttu meyhanelerde Dünyanın varını feramuş ettim Sureta gezeriz gamhanelerde
Can bülbülü uçar kalır bir kafes Erenler rahına kim eder heves Bir pir-i azizden almışız nefes Dürr-i yekta vardır irfanelerde
Seyranî âdemlik halini takın Âdem (ilmel-yakîn) hem (aynel-yakîn) Harabat ehline hor bakma sakın Define bulunur viranelerde
-34- Kim çalarsa kara düzen bağlama Kullanır parmağın mızrap yerine Âşıkların güzel boşa ağlama Koymuşlar kaşların mihrap yerine
Geda gönlüm kapısında uyursa Uyanıp meramın şaha duyursa İçeri almayup dışarda korsa Koysun kapusunda bevvap yerine
Aşk odundan kalb-i geda gövünür Ciğer kebabından yese doyunur Kalbinden gedanın aşkı soyunur Şah olan cisminden esvap yerine
Derd-i Seyranî'den anlayan güzel Sazını sözünü dinleyen güzel Kuş, gibi kalbinden inleyen güzel Şimdi koymaz oldu ahbap yerine
-35- Kudret-i hallaka ibretle baktım Gördüm her bir mahluk bir şan içinde Uyanıp çerağım çakmağım yaktım Vücudum bir buldum cihan içinde
Sebeb-i vücudum valide peder Pederde mahsul var mahsulde bider Mahsul hükmündeyiz bihükm-i kader Bider hükmündeyiz harman içinde
Anamızdan bile bile doğmadık Seve seve alıp kabre koymadık Keyfîmize bir süt bile sağmadık Çoban gelip geçtik hayvan içinde
Müessirle eser birdir gözümde Meal-i Huda'yı buldum özümde Ey Seyranî hata yoktur sözümde Noksan olmaz sun'u Yezdan içinde
-36- Kuran yazılırken arş-ı Rahmanda Kudret kâtibinin elinde idim Kandil asılırken ulu mekânda Bülbül idim gönce gülünde idim
Ezel Cebrailin ilk selamında Kırkların derneği aşk âleminde Muhammed Ali'nin sır kelamında Nihan söylenirken dilinde idim
Erenler toprağa bastı kademi Topraktan halkolup sürdüler demi Balçıktan yarattı Mevla âdemi Ol zaman atamın belinde idim
Yunus Nebi bahra daldığı zaman Balığın karnında kaldığı zaman Ali Zülfîkar'ı çaldığı zaman Hayber Kalesinde kolunda idim
Seyranî'yim buldum aşkın arısın Kadrini bilmezse vermem yarısın Bir kuşa seksen bin şehir darısın Rızık verilirken yanında idim
-37- Mahkeme meclisi icat olduğu, Çeşme-i rüşvetin ahmaklığından. Kaza bela ile alem olduğu, Kazların kadıya uçmaklığından.
Selefin rüşvetle hüccet yazması, Halefin anlayıp hükmün bozması, Yıkılan binanın birden tozması, Asıl sermayenin topraklığından.
Asıl sermaye-i niyabetleri, Emvali eytamdır ticaretleri, Davet-i rüşvete icabetleri, Sıdık ile gönlünün alçaklığından.
Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü, Çobanın sütedir koyun güttüğü, Toprağın Kabil’i kabul ettiği, Şüphesiz yüzünün yumuşaklığından.
Dünyadan ahrete gidip gelmemek, Olmasa iktiza ener ölmemek, Balık baştan kokar bunu bilmemek, Seyrani gafilin ahmaklığından
-38- Muhabbet badesin bezm-i ezelden Nuşeden saki-i ebrar elinden Bir yâr bulup huyu suyu güzelden Kurtarmış yakasın ağyar elinden
Bülbül hicabından güldür terleyen Yavru bülbülleri güldür perleyen Arifin ruhudur Hakkı birleyen Âşık çile çeker dildar elinden
Nazarını atma Hicaz Aden'e Bir can taksim olmuş cümle bedene Her gönül Kabe'dir tavaf edene Çıkmış bina değil mimar elinden
Seyranî beyhude gezme her suyu Alma kulağına her güft u guyu Bir su teskin eder nâr-ı Tamuyu Serpilip Ahmed-i Muhtar elinden
-39- Muhabbet küpünün olsam şarabı Yâr beni doldurup içer mi bilmem Mamur olmak için gönül harabı Bir mimar eline geçer mi bilmem
Âşıkm olmaz mı çile çekmezi Çilenin olmaz mı boyun bükmezi Helal süte katan haram pekmezi Seçmek murat etse seçer mi bilmem
Bülbüle gül yarar deveye diken Çiledir âşıkm boynunu büken Tarlasına haram tohumu eken Helal mahsulünü biçer mi bilmem
Kimi mevtasına kefen biçmiyor Kimi helal rızık yiyip içmiyor Yavrusundan kelp iken kelp geçmiyor Tanrı Seyranî'den geçer mi bilmem
-40- Ne hikmettir şu dünyaya Gelen ağlar giden ağlar Soralım yoksula baya Aslı nedir neden ağlar
Ömrümün defterin dürdüm Hâk-i paye yüzüm sürdüm Bir acayip kal'a gördüm Burç u baru beden ağlar
Bir deveci yeder deve Yularından seve seve Birbirinden ive ive Deve ağlar yeden ağlar
Seyranî'ye acep n olmuş Derunu dert ile dolmuş Kimi etmiş kimi bulmuş Bulan ağlar eden ağlar
-41- Ne var gülbank-i tevhide cevabım bir hu'dan gayri Hayatına sebep yok (küllü şey'in) bir sudan gayri
Araştırsan eğer var her nefeste doğru yol Hakka Soran rahı bulunmaz hiç yanılmış yolcudan gayri
Hudanın lütfuna her şey için bir ihtiyaç vardır Şefaat kanına muhtaç olan yok suçludan gayri
Büyük küçük günahım var ise elbet bilir Gaffar Ümmid-i mağfirette müşkülümyokborçludangayri
Azab-ı ahiretten hıfzeder Tanrı lütufkârdır Aziz cana azap olmaz cihanda korkudan gayri
Diyorlar en büyük düşman cihanda nevm ü gaflettir Fakat Seyranî'ye yok istirahat uykudan gayri
-42- Nice defterlerden ismim sildirdin Gelmedi hiç senden ses kara bahtım Bahtın gemisinde yelken yok bildin Durma lodos gibi es kara bahtım
Ahdettim bir gönce yolmamasına Bulmadım bir çare solmamasına Bu derdinden iflah olmamasına Katiyyen ümidin kes kara bahtım
Âlem yıkılmakta yoktur yapıcı Kimi cellat olmuş kimi kapıcı Evvel giymez iken mesti pabucu Verdirdin çanğa mes kara bahtım
Ağır meclislerde sıkılmaz iken Mengeneye versen bükülmez iken Seyranî aslana yıkılmaz iken Dedirdin tilkiye pes kara bahtım
-43- Padişah-ı aşka olalı nedim Çilehane oldu mesken-i kadîm Enelhak demedim Entelhak dedim Melamet dalında astırdın beni
Eyledim dervişlik bir Huda dedim Başladım eliften sonra ba dedim Münkirler la dedi ben illa dedim Şeriat babında susturdun beni
Aşkla güleşmenin vaktin geçirdin Ben bade istedim sen zehr içirdin Bazen kartal gibi sarpta uçurdun Bir vakit serçeye pusturdun beni
Koydun Seyranî'yi mecnun yerine Aklın ermez ettin hayır şerrine Cellat oldun kılıç vurdun serine Baht-ı siyahıma küstürdün beni
-44- Rabbim seninle ettiğim ahdi Bulayım kal'a-yı iman içinde Ahir zaman olup gelince Mehdi Bulmasın imanım güman içinde
Kimin ayağına gelse bir oyun Cellat satırına uzata boyun Kendi rızasıyla kurda bir koyun Veren var mı göster çoban içinde
Yumurtanın iki olsa sarısı Beyazına çıkar onun yarısı Cahil adam misl-i yaban arısı Çeç yapsa bal yapmaz orman içinde
Aşkın çıkrığını eğirse iği Seyranî ateşsiz pişirir çiği Okkanın dirhemin artık eksiği Belli olur mizan irfan içinde
-45- Seyrimde bir şehre eyledim nazar Gördüm elvan türlü meyhaneler var Teşne var mı diye sâkiler gezer Ellerinde dolu peymâneler var
Bir takım doldurur bir takım sunar Bir takım susamış bir takım kanar Bir takım söğünmüş bir takım yanar Bir takım çevrilir pervâneler var
Bir eli kâseli bir eli taslı Bir takım keyifli bir takım yaslı Bir takım deli var bir takım uslu Bir takım aşk içre mestâneler var
Âşık olan mürşidine yan verir Bu Seyranî dilden dile şan verir Hast'olmadan pîr önünde can verir Nice bizim gibi dîvâneler var
-46- Sofu olmaz bizim ham demirimiz Haddeden çekilmiş teli biliriz Yürütmüştür cansız dıvar pirimiz Temiz zevki temiz dili biliriz
Sofu bilmiş olsa hakkı rızâyı Sazdan sözden kaçıp etmez riyayı Ay gün yıldız gibi vermez ziyayı Kuru arktan akan seli biliriz
Biz de bu dünyanın bina temelin Cism-i canla bildik ilm-i amelin Sanma bizi ter-ü taze kız gelin Öpüp tükürecek eli biliriz
Vâkıfız bu aşkın biz manasına Talib ol Seyranî dal deryasına Hazret-i Mevlâ'nın ehibbasına Âşinâ olmayan eli biliriz
-47- Şu cihan zindan mıdır dünya mıdır bilmem nedir Şer midir mahşer midir kavga mıdır bilmem nedir
Uğrasmlar Tanrı'nın kılıcına iş erleri Cümlesi sağır mıdır ağma mıdır bilmem nedir
Müslümanlıktan murat tutmaktır Allah emrini Müslümanlık bir kuru dava mıdır bilmem nedir
Oldu sarıklar emini beyt-i mali Müslimin Beyt-i mali Müslimin yağma mıdır bilmem nedir
Mültezimlik eylemek layık mı kürsü şeyhine Eylemekten etmemek evla mıdır bilmem nedir
Bağrımı kaldırmayan yerden benim bu doğru söz Aşk ile gayret midir sevda mıdır bilmem nedir
Hak söze razı olan Seyranî'yi incitmesin Saz mıdır bu söz müdür şekva mıdır bilmem nedir
-48- Şu kimsesiz sahralarda Diken oldu gülüm benim Gizli gizli tenhalarda Ağlamaktır halim benim
Gülü dikene katalı Diken elime batalı Yâr beni yardan atalı Bükülmüştür belim benim
Arı geçmez çiçeğinden Çiçek geçmez peteğinden Pîr erenler eteğinden Kesme rabbim elim benim
Yedim acı teresinden İçtim kanlı şırasından Seyrânî gam deresinden Çûş eyledi selim benim
-49- Yerin göğün ismi cismi yok iken Bir ezan okunur sadası nerde El ermedik göz görmedik bir nesne Yapılmış kubbesi Huda'sı nerde
Bazı âşıklar da kendisin öğer Kâmilin cevabın biri bin değer Cümle kitap gökten inmezden evvel Bir Kuran okunur sedası nerde
Gözlerimden akan kanlı yaşlarda Katrasmca dert bulunur başlarda İlham derler bir kuş vardır kuşlarda Gökten yere inmez yuvası nerde
Çok ahdettim konamadım bu dala Yok imiş ikramın Hayyalessela Ucu bulunmadık böyle bir mana Söyle kul Seyranî ustası nerde
Kaynak: 1. Gözler, H.Fethi; Yunus’dan bugüne Türk Şiiri, İnkişlap ve Aka Kitabevi2.Basım, 1970,s.148 2. Kutsi, Tahir; Dadaloğlu, Toker Yay, İstanbul 1987, 3.Basım s. 173 3. Kocatürk, Vasfi Mahir; Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Yayınevi, Ankara 1970.s.582
- Ozanlarımız - |
|