Âşık Remzâni

 

 

SEYRANİ   49

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

            19. yüzyıl gizemci halk şiirinin büyük ustası (Aşık Seyrani), kuşkusuz, Seyrani'dir Dehası, yergiciliği, taşlamacılığı, bir bakıma, gizemciliğini bastıran, haksızlığa, rüşvete, kıyıcılığa, toplumsal dengesizliklere, kaba sofuluğa, ahlaksızlığa karşı gözünü budaktan esirgemeden, korkmadan, çekinmeden savaşını veren, bu arada inancının gereklerini de bir yana itmeden, şiirsel yapıdan, söyleyişten uzaklaşmadan, etkin, kalıcı şiirlerini sazıyla halk içinde söyleyen güçlü bir ozanımız Seyrani'dir. Şiirlerinin çoğunun bugün de güncelliğini yitirmemiş olması, halk arasında büyük saygınlık kazanması, Seyrani'nin gücünün simgesidir.

            

            Seyrani, Kayseri'nin şimdiki adı Develi eski adıyla Everek ilçesinde doğmuş, yine doğduğu yerde vefat etmiştir. Yoksul bir mahalle imâmı olan Cafer Hoca'nın oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Bir saptamaya göre, 1807 yılında doğmuş, 1866 yılında ölmüştür. Ancak, bu tarihlerin doğruluğu üzerinde kuşkular da vardır. Seyrani'nin bir mezar taşı bile yoktur; bir rivayete göre şimdiki Develi ilçesinde bulunan, Develi Lisesinin Güney Doğu tarafında lisenin köşesinde olduğu Rahmetli Aşık Ali Çatak Bey tarafından yapılan araştırılmalar sayesinde orda olduğu rivayet edilmektedir.

 

 

-1-

Acep güzel sana neyledim bilmem

Sensin bu dertlere daldıran beni

Gözüm yaşlı kaldı ağlarım gülmem

Yok elimden tutup kaldıran beni

 

Yâr zülfünden bana gelen kokunun

Sebep ne ki hatırıma dokunun

Bu âlemde yine mihnet okunun

Sensin nişanına aldıran beni

 

Biz âşıka sultanlığın hanlığın

Ne dostluğun belli ne düşmanlığın

Değil midir senin kalpazanlığın

Böyle mihenklere çaldıran beni

 

Mimar olan elin çekmez yapıdan

Biçâre Seyranî geçmez kapıdan

Aşkın gemisine edip kapıdan

Sensin deryalara saldıran beni

 

-2-

Açıl ey gonca-i bağ-ı letafet

Bülbülü zar eden sen değil misin

Meseldir arife tarif ne hacet

Beni naçar eden sen değil misin

 

Göz halkeden etmiş baktırmak için

Ağlatıp gözyaşı aktırmak için

Karanlıkta şem'e baktırmak için

Nurunu nâr eden sen değil misin

 

Seyranî maksudun çifte ben iken

İki beş yüz bir hesapta bin iken

Meydan-ı muhabbet arştan gen iken

Başıma dar eden sen değil misin

 

-3-

Açmayınca gözün arıya özün

Teslim rıza sözün edemez çiçek

Örümcek çulhanın dokunmuş bezin

Biçmek elimizden gelmez ki biçek

 

Sırat kıldan ince kılıçtan keskin

Seçmeyince gönlüm edemem teskin

Hakkın rahmetinden bu gönül miskin

Geçip yol vermez ki sıratı geçek

 

Arz boşlukta güneş için dolanır

Güneşe bakılmaz gözler sulanır

Karışırsa pekmez süte bulanır

Seçmek elimizden gelmez ki seçek

 

Göğsün nişan almış gönül tirine

Deli gönül nişan diker pirine

Seyranî seyretsin hangi birine

Her üstat oynatır bir türlü köçek

 

-4-

Âdem tabiatlı melek sıfatlı

Şah olursan sana geda bulunur

Her kim güler yüzlü ve dili tatlı

Olsa anda lütf-ı Huda bulunur

 

Pehlivanlık edüp nefsin yıkarsan

İmânın nurundan şem'in yakarsan

Musa gibi Tur-ı aşka çıkarsan

Sana gökten inen nida bulunur

 

"Kaalu bela" ikrarını güdersen

Anda olan borcu bunda ödersen

İsmail-veş canın teslim edersen

Sana gökten inen gıda bulunur

 

İkrar kapısında taşrada durdum

Seyranî sen andan ne haber duydun

Denizde mermer taş içinde kurdun

Ağzında yeşil ot gıda bulunur

 

-5-

Afitap cemalin görelden beri

Arttı derûnumda hicran sevdiğim

Layık mı gezeyim böyle serseri

Yok mudur lütfunla ihsan sevdiğim

 

Biçare gönlümün nevası yoktur

Açılmış bir gül-i ranası yoktur

Derd-i derunumun devası yoktur

Sen eyle derdime derman sevdiğim

 

Kadrini bilesin bağrı yanığın

Uyma hiç sözüne her münafığın

Gönlünün tahtında her bir âşığın

Sensin hükmeyleyen sultan sevdiğim

 

İnsaf et halime yandım derdine

Aşkım galip zemherinin berdine

Merhem eyle Seyranî'nin derdine

Enva-ı ilaçla Lokman sevdiğim

 

-6-

Ahvali alemden yar sorsa beni,

Müptelayım canım gibi tenime,

Muhabbet bir yana ben de bir yana,

Güzel sevmek zarar değil dinime.

 

Uftadeyim bülbül gibi güle ben,

Çevrildim turna gibi göle ben,

Yarin ismin aldım dilden dile ben,

Sürüklerim gömmek için sineme.

 

Seyrani mürşidim severim gayet,

Bu sevgi benim için büyük ibadet,

Tamuda yanmaya etmem kasavet,

Yanarım gafletle geçen günüme

 

-7-

Asırda acaip işler çoğaldı

Bilmem bu işleri kimler ediyor

Dünyayı hep rezil köpekler aldı

Gelen ümeraya karşı geliyor

 

Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan

Yahşılar aşağı düştü yamandan

Aralık itleri olmuş kumandan

Uyuz it kurtlara kumand'ediyor

 

Buğday unu beğenmiyor enikler

İplikten aşağı düştü ipekler

Hep sedire geçti itler köpekler

Hânedan ayakta hizmet ediyor

 

Koltuk kılı fark olmuyor sakaldan

Tüccarlar aşağı indi bakkaldan

Aslanlara çoban düşmüş çakaldan

Şimdi aslanları çakal güdüyor

 

Mekteple medrese ortadan kalktı

Meyhane kerhane meydana çıktı

Ar namus denen şey ortadan kalktı

Şimdi kişi bildiğine gidiyor

 

Sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık

Bu asır böylece hallere lâyık

Müzevirin adı muhbir-i sâdık

Şimdi kişi bildiğine gidiyor

 

Şahinler yurdunu tuttu yarasa

Baklava yerine geçti pırasa

Şimdi rağbet deyyus ile terese

Zamane bunlara rağbet ediyor

 

Boy kürkünü beğenmiyor köçekler

Babasına akl'öğretir çocuklar

Yumurtadan burnu çıkan cücükler

Horoz oldum diye cık cık ediyor

 

Küçükler büyüğe çorap geydirir

Tatlıyı insana acı yedirir

Seyranî zamane böyle dedirir

Şimdi kişi bildiğine gidiyor

 

-8-

Âşıkların kalbi kenz-i Rahmandır

Kalb-i âşık evvel sani değildir

Bu sim anlayan ehl-i irfandır

Bilmeyen ma'rifetkânı değildir

 

Şeddadin cenneti şehr-i Aden'de

Anılmaz her kale şehr-i Vidin'de

Her nakkaşın adı diyar-ı Çin'de

Şöhret bulan Behzad mani değildir

 

Aç kolların kadir Mevlam doklayan

Kul kalbine nazar edip yoklayan

Âşıklarda minnet gülün koklayan

Payıtaht-ı aşkın hanı değildir

 

Analara hastır çiçek deşirmek

Ariflere mahsus çiğ söz pişirmek

Âşık Seyranî'yi gözden düşürmek

Merhamet ehlinin şanı değildir

 

-9-

Aşkın Derdine Düşeli

Mecnunum Dağlar Gezerim

Katram Kaynayıp Coşalı

Sel Oldum, Çağlar Gezerim

 

Pîr Eşiğin Bildim

Kabe Hatası Var İse Tövbe

Derd İle Erdim Eyyüb'e

Yarimi Bağlar Gezerim

 

Kimi Beydir, Kimi Geda

Cümlesine Yaren Hüda

Yusuf'umdan Düştüm Cüda

Yakub'um Ağlar Gezerim

 

SEYRANİ, Aşkın Tur'unda

Tecelli Gördüm Nurunda

Gerçeklerin Huzurunda

Çürüğüm, Sağlar Gezerim

 

-10-

Ben bu aşkın çilesini

Yanar çektim tüter çektim

Yedim gonca sillesini

Bülbül gibi öter çektim

 

Dizgin etsem gönül atın

Geçer göğün yedi katın

Yalan dünya maslahatın

Kâh bitmez kâh biter çektim

 

Çeşmin yaşının yavuzu

Aksa doldurur havuzu

Oldum turna kılavuzu

Kâh bozuk kâh katar çektim

 

Seyranî bilmem mert midir

Yoksa cana cömert midir

Eyyup'un derdi dert midir

Ben ondan besbeter çektim

 

-11-

Beni çıkarma gönlünden

Kulun kurbanın olayım

Karanlıkta can ü dilden

Şem'-i suzanın olayım

 

Eser ise seher yeli

Irgalanır zülfün teli

Dudu gibi açıp dili

Oku fermanın olayım

 

Aldı aklım kaşın yayı

Divaneden geda bayı

Ak döşüne bu ednayı

Takın gerdanın olayım

 

Zülfünün telleri Tuba

Seyranî canım merhaba

Dokunursa bad-ı saba

Örtün yorganın olayım

 

-12-

Bu gece uykuda gördüm bir mana

Ne ben yorabildim ne de yoran var

Erenler bir nişan dikmiş meydana

Ne ben vurabildim ne de vuran var

 

Aktı bir şehire gönlümün nehri

Bir kış baran oldu Huda'nın katn

Alt üst olmuş diye gezdim o şehri

Ne kimse üşümüş ne de buyan var

 

Bülbül okur güle binbir müsemma

Marifet değildir ilm-i muamma

Seyranî'yim benim derdim çok amma

Ne ben derdim derim ne de soran var

 

-13-

Can ipini ten yününden

Saran kirmen ular bir gün

Sulu yalçınlar önünden

Açılan gül solar bir gün

 

Gül dalında diken yarar

Diken güle vermez zarar

Toprak bir gün başın tarar

Yolar saçlarını bir gün

 

Dünya olur bir gün harap

Ne bülbül kalır ne gurap

Rızka sebep olan türap

Gözlerine dolar bir gün

 

Kudret koçunu koyuna

Katmış seyreder oyuna

Ecel kulların boynuna

Habersizce dolar bir gün

 

Acı tatlı yenmez olur

Yalan gerçek dinmez olur

Taş çarh ile dönmez olur

Hep kesilir sular bir gün

 

Çal Seyranî durma sazın

Hakka eyle sen niyazın

Sana secdesiz namazın

Kısmet olan kılar bir gün

 

-14-

Cennetten dünyaya Âdem gelince

Aramış Havva'yı yârân diyerek

Arafat Dağında bulup bilince

Sevmiş canım sana kurban diyerek

 

Sermayesi olan gider kârına

Bu günün işini koyma yarına

Mısır'da Züleyha aşkın narına

Yanmıştır Yusuf-ı Kenan diyerek

 

Gönül vücudunda gül almış harı

Dilinde bülbülün artmıştır zan

Nemrut İbrahim'i yaktığı narı

Yakmadı bülbüle gülsen diyerek

 

Ne maden ne kimya ne zer Seyranî

Aşkın deryasında yüzer Seyranî

Bir saz bir söz ile gezer Seyranî

El insan ü abit ihsan diyerek

 

-15-

Dağlarda nergis sanırdım,

Ala gözlü mestim seni.

Sözünden özün tanırdım,

Fehmederdim dostum seni.

 

Lokma oldum hamurlardan,

Ben soyundum samurlardan,

Olur olmaz çamurlardan,

Sakınmazdım üstüm seni.

 

Varsam Kırklar Mekke sine

Tuğra olsam sikkesine,

Bir gerçeğin tekkesine,

Seremedim postum seni.

 

Dersim aldım İsmi Hu’dan

Kara toprak kanlar yudan,

Seyrani keyfimce sudan,

Doldurmadım testim seni.

 

-16-

Destiğirlik ummam senden bir zaman

Göster ağacında sağlam dal bana

Pervazıma dardır geniş asuman

Daima açıktır istikbal bana

 

Mesnedim yok azlim kaygı çekeyim

Usta başı gibi ölçüp dökeyim

Evvel ahir bir kurbanlık tekeyim

Vakti gelsin bıçağını çal bana

 

Esmeyince emr-i Hakkın yelinden

Koku gelmez şefaatin gülünden

îdris'in cennette gelse elinden

Hülle biçer yeşil bana al bana

 

Seyranî'yim boş küp gibi inlemem

Uç sıfırla bir rakamı binlemem

Elimde çaldığım sazı dinlemem

Aşkım sazı verir türlü hal bana

 

-17-

Dini bütün Müslümanın gözleri

Merhamet bahrine dalmada olur

Ârif söylemeden duyar sözleri

Kıssadan hisseyi almada olur

 

Bulunca ârifi can kurban verem

Ayağı altına yüzlerim sürem

Eyi gün dostuna eylesem kerem

Bir gözü kusura kalmada olur

 

Ârif kalkan edip sabr ü hilmini

Onunla def'eder zâlim zulmünü

Anlayan avcı avın ilmini

Kuşunu dumana salmada olur

 

Tabiplerin ilmin ehl-i dert okur

Derd-i Seyranî'ye derman mert okur

Ham sofular tesbih çeker vird okur

Gözü hayvan yemin çalmada olur

 

-18-

Edelim nazım ile bir hoş nasihat,

Dinlesin talibi destan olanlar.

Verirse de nazmım cahile siklet,

Kadrin bilir sahip, irfan olanlar.

 

Görmüş yok cihanda, cahilden vefa,

Vefa umup etme kendine cefa,

Olur mu insana zehirden şifa,

Fikr etsin gönülden ihvan olanlar.

 

Sultan isen koyma boynunda vebal,

Her işin sonunda var elbet zeval,

Bir mezaristana git eyle sen sual,

Kimdir o hak ile yeksan olanlar.

 

Niçin garip oldu hükmü şeriat,

Kadının, müftünün yediği rüşvet,

İçkiden, zinadan cahile nöbet,

Vermiyor hafızı kur’an olanlar.

 

Küçük lokma ile dolmaz avurdu,

Ne yaman insanı kastı kavurdu,

Cihanın külünü göğe savurdu,

Geçti sadarete hayvan olanlar.

 

Bizleri bu ateş haşredek yakar,

Sanma şimdi sular engine akar,

Boşuna zannetme gırtlağa çıkar,

Ecelden kalbine ferman olanlar.

 

Alırsın rengini yeşilli, morlu,

İlletin yok iken olursun çorlu,

Kılıç vuran düşman olursa zorlu,

Kurtulmaz mı süngü, kalkan olanlar.

 

Kimsenin kimseye yoktur sayesi,

Katıldı sütlere cehlin mayesi,

Tilkiye verildi aslan payesi,

Tilki gölgesinde aslan olanlar.

 

Herkes belasını azdı da buldu,

İnsanda evvelki sadakat n’oldu,

Eski sarayları beğenmez oldu,

Yere sığmaz oldu sultan olanlar.

 

Çarh-ı felek kadim dönüp öğünmez,

Dönerse de daha iyiliğe dönmez,

Yedi derya suyu dökülse sönmez,

Bu zalimin narından suzan olanlar.

 

Seyrani, Kamiller ta’nın eylesin,

Cahiller nutkunu zemmin eylesin,

Bundan ala destan yapıp söylesin,

Şairlikte merd-i meydan olanlar.

 

-19-

Eğlen hocam eğlen bir sualim var

İzan nedir erkân nedir yol nedir

Seni bana gayet fazıl dediler

İçerimde bir yaram var bil nedir

 

Cennetin kapısın Sallallah açar

Şeriat işini Muhammet seçer

Seksen bin evliya yurdundan göçer

Onları bekleten mutlu kul nedir

 

Muhammet dinidir taptığım tapı

Bozulmaz Mevlamın yaptığı yapı

On iki bahçede kırk sekiz kapı

Eşiği bekleyen iki kul nedir

 

Kıldan ince derler sıratın yolu

Önünde devletli ardında Ali

Üç yüz altmış birdir selvinin dalı

Dalında açılan iki gül nedir

 

Başına bağlamış al yeşil çember

Kokuyor ağzından misk ile amber

Seksen bin evliya yüz bin peygamber

Önünde gidiyor iki kul nedir

 

Seyranî der diyar diyar gezmedim

Kalem alıp kaşın gözün yazmadım

Elim ile bir gemicik düzmedim

Gemi nedir derya nedir yol nedir

 

-20-

Elbette bu çarhı bir döndüren var

Tehi döner çarh-ı felek değildir

Gelmiş olanları bir gönderen var

Gidip de gelmemek dilek değildir

 

Şem'-i vuslatına seza sönmemek

Ne mümkün mahluka fani dememek

Bu çarhın elinde değil dönmemek

Galiba binası dölek değildir

 

Bu dünyaya gelen yine göçmekte

Emeğine uygun mahsul biçmekte

Herkes kendi rızkın yiyip içmekte

Kul kula sebeptir şelek değildir

 

Kuran kurmuş böyle yolu erkânı

İzan erkân piri Tanrı arslanı

Ehlinin malumu Âşık Seyranî

Çiğ süt emmemiştir kelek değildir

 

-21-

Eski libas gibi aşıkın gönlü

Söküldükten sonra dikilmez imis

Güzel sever isen gerdanı benli

Her güzelin kahrı çekilmez imis

 

Bülbül daldan dala yapıyor sekiş

O sebepten gülle ediyor çekiş

Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş

Kıyamete kadar sökülmez imis

 

Sevdiğim değildin böylece ezel

Askinim bağına düşürdün gazel

İbrişimden nazik saydığım güzel

Meğer pulat gibi bükülmez imiş

 

SEYRANI'nin gözü gamla yaş imis

Benim derdim her dertlere baş imiş

Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş

Meğer taşa tohum ekilmez imiş

 

-22-

Ey sevdiğim artık yeter,

Bana yosma bakışın var.

Ateşlerden daha beter,

Aşıkları yakışın var.

 

Erdin güzellik çağına,

Bağlandın zülfün bağına,

Bizi hüsnün ayağına,

Nal mıh gibi çakışın var.

 

Sağlıktır her işin başı,

Sabırdır ekmeğin aşı,

Aferin ey çeşmim yaşı,

Yar yoluna akışın var.

 

Güzel senin hüsnün sebep,

Olup gören eyler talep,

Cennetten mi çıktın acep,

Tavus gibi nakışın var.

 

Güzellerin çok gencisin,

Seyrani’ye birincisin,

Aşk ipine zevk incisin,

Güzel delip takışın var.

 

-23-

Eyvah fukaranın beli büküldü,

Medet ticaretin gücüne kaldık.

İyiler alemden göçtü çekildi,

Bizler zamanenin piçine kaldık.

 

Rüşvet ile yazar hakim hücceti,

Hüccet ile alır kadı rüşveti.

Halk bilmiyor dini, şeri sünneti,

Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık.

 

Sene bin iki yüz altmış beş tamam,

Okunur ezanlar boş bekler imam,

Seyrani bu nutkun sonu vesselam,

İnanın dünyanın ucuna kaldık.

 

-24-

Gel ezrail canımı al

Ruhumda yadet serimi

Yok almaya onda mecal

Gözler emer serverimi

 

Bir alıcı kuştur felek

Kuş tülerse döker telek

Etrafımda olan melek

Silmeyince defterimi

 

Nas yanında yoktur yerim

Zemmederler işitirim

Hasbünallah daim derim

Unutmam bu ezberimi

 

Seyranî'den suç sadirdir

Zemmetmeyen pek nadirdir

Büyük tanrım pek kaadirdir

Saklamaya her şerrimi

 

-25-

Gönül sarayını eyle müzeyyen

Belki mihmanlığa han gelse gerek

Vahdetten kesrete olmuş muayyen

Kesretten vahdete şan gelse gerek

 

Kuluna yardımcı yaradan kefil

Yarattığın etmez bir vakit sefil

Sur düdüğün üfleyince İsrafil

Çürümüş tenlere can gelse gerek

 

Merdane görünmüş Süleyman'a mur

Bedîhi vallahi âlemül-umur

Huzura hazır var hazıra huzur

Yatıp bu Seyranî yan gelse gerek

 

-26-

Gönül senden geçer yardan geçemez

Bağlanmış ikrara kavi özlüyüm

Her sözüm dinleyen özüm seçemez

Sırat köprüsünden ince sözlüyüm

 

Benim sözüm çürük değil sağ gibi

Çürük sözler erir akar yağ gibi

Üzerinden kervan geçer dağ gibi

Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm

 

Yolcu ateş yakmak ile yol almaz

Erenlerin dokunduğu çul yanmaz

Cehennemde günah yanar kul yanmaz

Ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm

 

Seyrani aradım onu her yerde

Aşk-ı hakikatla düştüm bu derde

Tuttum günahımdan yüzüme perde

Rabbim divanında kara yüzlüyüm

 

-27-

Hak yoluna gidenlerin

Asa olsam ellerine

Er pir vasfın edenlerin

Kurban olsam dillerine

 

Torunuyuz bir dedenin

Tohumuyuz bir bedenin

Münkir ile ceng edenin

Silah olsam bellerine

 

Bir üstada olsam çırak

Bir olurdu yakın ırak

Kemiğimi yapsam tarak

Yâr zülfünün tellerine

 

Bir kâmilin yolun tutsam

Aşk oduna yanıp tütsem

Bülbül gibi feryat etsem

Muhabbetin güllerine

 

Vücudumu kavursalar

Yönüm yâre çevirseler

Harman gibi savursalar

Muhabbetin yellerine

 

Seyranî kaldır parmağın

Vaktidir Hakka durmağın

Deryaya akan ırmağın

Katre olsam sellerine

 

-28-

Her kimin kalbinde varsa havfullah

Alameti kuldan etmek ihtiyat

Bulur Allahını gider doğru rah

Korkmayan Allahtan geçemez sırat

 

Her kim ikrarına duramaz kavi

Keşfin gösterse de olamaz veli

Vefasız adamın cennette evi

Olsa ettirmesin Rabbim ihtilat

 

Her kim ki etmezse ahdına vefa

O kimsedir eden canına cefa

Maraz-ı küfrüne imandan şifa

Bulup da edemez o farzı iskat

 

Seyranî namerdin yüzüne bakma

Cömerdi gönülden gözden bırakma

Hasisin mumundan mumunu yakma

Zulmete razı ol manend-i tavat

 

-29-

Hünkâr Hacı Bektaş'ın talibiyim ben

Değilim Abdalı Aksarayi'nin

Şems-i Tebriz gibi galibiyim ben

Mevlevilerdeki "def ü "nay"inin

 

Çok küheylan kuyruğunu düğerim

Şah-Merdan Ali'ye boyun eğerim

Öğersem ben böyle bir er öğerim

İsmini çekmezem "Hatem Tayi"nin

 

Âşıklardan güzel sevmek şan kalır

Âşıkın benzinde sanma kan kalır

Dokunsa ok ucu kimde can kalır

"İbni Vakkas" gibi gazi yayının

 

Seyranî yemiştir felek sillesin

Evvelden çekmiştir aşkın çillesin

Gözünün kanıyla biçmiş hüllesin

Kerbela çenginin matem ayının

 

-30-

İdris terziliği icat etmeden

Endazeden geçti boynumuz bizim

Anka yaratılıp Kaaf'a gitmeden

Bin Kaaf'ı beklerdi toyumuz bizim

 

Kalıbını değiştirse birimiz

Zâhit bin yıl yusa çıkmaz kirimiz

Hayatta pâk eder bizi pîrimiz

Murdar ölmek değil bizim huyumuz

 

Bir Seyranî vardır başı feslimiz

Cümlemiz çarıklı, yoktur meslimiz

Münkire karışmaz bizim neslimiz

Mehdi'den ayrılmaz soyumuz bizim

 

-31-

İki kulağım var hiçbiri duymaz

Erenler izini izler ağlarım

Yüküm ağır yolum menzile varmaz

Deve gibi ben de dizler ağlarım

 

Bir münasip tacım yoktur giyecek

Bir helal ekmeğim yoktur yiyecek

Bir tabip bulmadım derdim diyecek

Derdimi derunumda gizler ağlarım

 

Ulu bezirganlar metaın satar

Üzümünü yeyip çöpünü atar

Kötü olan sözü soysuzlar tutar

Efendimden izin gözler ağlarım

 

Doğması farz amma ölmesi sünnet

Seyranî ecele eylemez minnet

Kimi huri ister kimisi cennet

Ben Hakkın rızasın gözler ağlarım

 

-32-

İnsafla merhamet kimde var ise

Mümin mi değil mi güman andadır

Her kim ki hasisle ahbap yâr ise

Mümin-i kâmildir iman andadır

 

Mümin odur eğer iman olursa

Gönül gözden düşer yaşı kurursa

Kim kimin ayıbın yüze vurursa

Fitne okun atar keman andadır

 

Mekteb-i irfanda okunmaz hece

Arifler kolayı uğratmaz güce -

İnd-i Hakta kimin rütbesi yüce

Olsa dağ misali duman andadır

 

Seyranî'ye hak söz tatlıdır candan

Zikir kalbe yakın damardan kandan

Münezzehtir Allah suret mekândan

Nerde zikrin etsen hemen andadır

 

-33-

Kırklar kâsesinden bade nuş ettim

Gönül mesken tuttu meyhanelerde

Dünyanın varını feramuş ettim

Sureta gezeriz gamhanelerde

 

Can bülbülü uçar kalır bir kafes

Erenler rahına kim eder heves

Bir pir-i azizden almışız nefes

Dürr-i yekta vardır irfanelerde

 

Seyranî âdemlik halini takın

Âdem (ilmel-yakîn) hem (aynel-yakîn)

Harabat ehline hor bakma sakın

Define bulunur viranelerde

 

-34-

Kim çalarsa kara düzen bağlama

Kullanır parmağın mızrap yerine

Âşıkların güzel boşa ağlama

Koymuşlar kaşların mihrap yerine

 

Geda gönlüm kapısında uyursa

Uyanıp meramın şaha duyursa

İçeri almayup dışarda korsa

Koysun kapusunda bevvap yerine

 

Aşk odundan kalb-i geda gövünür

Ciğer kebabından yese doyunur

Kalbinden gedanın aşkı soyunur

Şah olan cisminden esvap yerine

 

Derd-i Seyranî'den anlayan güzel

Sazını sözünü dinleyen güzel

Kuş, gibi kalbinden inleyen güzel

Şimdi koymaz oldu ahbap yerine

 

-35-

Kudret-i hallaka ibretle baktım

Gördüm her bir mahluk bir şan içinde

Uyanıp çerağım çakmağım yaktım

Vücudum bir buldum cihan içinde

 

Sebeb-i vücudum valide peder

Pederde mahsul var mahsulde bider

Mahsul hükmündeyiz bihükm-i kader

Bider hükmündeyiz harman içinde

 

Anamızdan bile bile doğmadık

Seve seve alıp kabre koymadık

Keyfîmize bir süt bile sağmadık

Çoban gelip geçtik hayvan içinde

 

Müessirle eser birdir gözümde

Meal-i Huda'yı buldum özümde

Ey Seyranî hata yoktur sözümde

Noksan olmaz sun'u Yezdan içinde

 

-36-

Kuran yazılırken arş-ı Rahmanda

Kudret kâtibinin elinde idim

Kandil asılırken ulu mekânda

Bülbül idim gönce gülünde idim

 

Ezel Cebrailin ilk selamında

Kırkların derneği aşk âleminde

Muhammed Ali'nin sır kelamında

Nihan söylenirken dilinde idim

 

Erenler toprağa bastı kademi

Topraktan halkolup sürdüler demi

Balçıktan yarattı Mevla âdemi

Ol zaman atamın belinde idim

 

Yunus Nebi bahra daldığı zaman

Balığın karnında kaldığı zaman

Ali Zülfîkar'ı çaldığı zaman

Hayber Kalesinde kolunda idim

 

Seyranî'yim buldum aşkın arısın

Kadrini bilmezse vermem yarısın

Bir kuşa seksen bin şehir darısın

Rızık verilirken yanında idim

 

-37-

Mahkeme meclisi icat olduğu,

Çeşme-i rüşvetin ahmaklığından.

Kaza bela ile alem olduğu,

Kazların kadıya uçmaklığından.

 

Selefin rüşvetle hüccet yazması,

Halefin anlayıp hükmün bozması,

Yıkılan binanın birden tozması,

Asıl sermayenin topraklığından.

 

Asıl sermaye-i niyabetleri,

Emvali eytamdır ticaretleri,

Davet-i rüşvete icabetleri,

Sıdık ile gönlünün alçaklığından.

 

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü,

Çobanın sütedir koyun güttüğü,

Toprağın Kabil’i kabul ettiği,

Şüphesiz yüzünün yumuşaklığından.

 

Dünyadan ahrete gidip gelmemek,

Olmasa iktiza ener ölmemek,

Balık baştan kokar bunu bilmemek,

Seyrani gafilin ahmaklığından

 

-38-

Muhabbet badesin bezm-i ezelden

Nuşeden saki-i ebrar elinden

Bir yâr bulup huyu suyu güzelden

Kurtarmış yakasın ağyar elinden

 

Bülbül hicabından güldür terleyen

Yavru bülbülleri güldür perleyen

Arifin ruhudur Hakkı birleyen

Âşık çile çeker dildar elinden

 

Nazarını atma Hicaz Aden'e

Bir can taksim olmuş cümle bedene

Her gönül Kabe'dir tavaf edene

Çıkmış bina değil mimar elinden

 

Seyranî beyhude gezme her suyu

Alma kulağına her güft u guyu

Bir su teskin eder nâr-ı Tamuyu

Serpilip Ahmed-i Muhtar elinden

 

-39-

Muhabbet küpünün olsam şarabı

Yâr beni doldurup içer mi bilmem

Mamur olmak için gönül harabı

Bir mimar eline geçer mi bilmem

 

Âşıkm olmaz mı çile çekmezi

Çilenin olmaz mı boyun bükmezi

Helal süte katan haram pekmezi

Seçmek murat etse seçer mi bilmem

 

Bülbüle gül yarar deveye diken

Çiledir âşıkm boynunu büken

Tarlasına haram tohumu eken

Helal mahsulünü biçer mi bilmem

 

Kimi mevtasına kefen biçmiyor

Kimi helal rızık yiyip içmiyor

Yavrusundan kelp iken kelp geçmiyor

Tanrı Seyranî'den geçer mi bilmem

 

-40-

Ne hikmettir şu dünyaya

Gelen ağlar giden ağlar

Soralım yoksula baya

Aslı nedir neden ağlar

 

Ömrümün defterin dürdüm

Hâk-i paye yüzüm sürdüm

Bir acayip kal'a gördüm

Burç u baru beden ağlar

 

Bir deveci yeder deve

Yularından seve seve

Birbirinden ive ive

Deve ağlar yeden ağlar

 

Seyranî'ye acep n olmuş

Derunu dert ile dolmuş

Kimi etmiş kimi bulmuş

Bulan ağlar eden ağlar

 

-41-

Ne var gülbank-i tevhide cevabım bir hu'dan gayri

Hayatına sebep yok (küllü şey'in) bir sudan gayri

 

Araştırsan eğer var her nefeste doğru yol Hakka

Soran rahı bulunmaz hiç yanılmış yolcudan gayri

 

Hudanın lütfuna her şey için bir ihtiyaç vardır

Şefaat kanına muhtaç olan yok suçludan gayri

 

Büyük küçük günahım var ise elbet bilir Gaffar

Ümmid-i mağfirette müşkülümyokborçludangayri

 

Azab-ı ahiretten hıfzeder Tanrı lütufkârdır

Aziz cana azap olmaz cihanda korkudan gayri

 

Diyorlar en büyük düşman cihanda nevm ü gaflettir

Fakat Seyranî'ye yok istirahat uykudan gayri

 

-42-

Nice defterlerden ismim sildirdin

Gelmedi hiç senden ses kara bahtım

Bahtın gemisinde yelken yok bildin

Durma lodos gibi es kara bahtım

 

Ahdettim bir gönce yolmamasına

Bulmadım bir çare solmamasına

Bu derdinden iflah olmamasına

Katiyyen ümidin kes kara bahtım

 

Âlem yıkılmakta yoktur yapıcı

Kimi cellat olmuş kimi kapıcı

Evvel giymez iken mesti pabucu

Verdirdin çanğa mes kara bahtım

 

Ağır meclislerde sıkılmaz iken

Mengeneye versen bükülmez iken

Seyranî aslana yıkılmaz iken

Dedirdin tilkiye pes kara bahtım

 

-43-

Padişah-ı aşka olalı nedim

Çilehane oldu mesken-i kadîm

Enelhak demedim Entelhak dedim

Melamet dalında astırdın beni

 

Eyledim dervişlik bir Huda dedim

Başladım eliften sonra ba dedim

Münkirler la dedi ben illa dedim

Şeriat babında susturdun beni

 

Aşkla güleşmenin vaktin geçirdin

Ben bade istedim sen zehr içirdin

Bazen kartal gibi sarpta uçurdun

Bir vakit serçeye pusturdun beni

 

Koydun Seyranî'yi mecnun yerine

Aklın ermez ettin hayır şerrine

Cellat oldun kılıç vurdun serine

Baht-ı siyahıma küstürdün beni

 

-44-

Rabbim seninle ettiğim ahdi

Bulayım kal'a-yı iman içinde

Ahir zaman olup gelince Mehdi

Bulmasın imanım güman içinde

 

Kimin ayağına gelse bir oyun

Cellat satırına uzata boyun

Kendi rızasıyla kurda bir koyun

Veren var mı göster çoban içinde

 

Yumurtanın iki olsa sarısı

Beyazına çıkar onun yarısı

Cahil adam misl-i yaban arısı

Çeç yapsa bal yapmaz orman içinde

 

Aşkın çıkrığını eğirse iği

Seyranî ateşsiz pişirir çiği

Okkanın dirhemin artık eksiği

Belli olur mizan irfan içinde

 

-45-

Seyrimde bir şehre eyledim nazar

Gördüm elvan türlü meyhaneler var

Teşne var mı diye sâkiler gezer

Ellerinde dolu peymâneler var

 

Bir takım doldurur bir takım sunar

Bir takım susamış bir takım kanar

Bir takım söğünmüş bir takım yanar

Bir takım çevrilir pervâneler var

 

Bir eli kâseli bir eli taslı

Bir takım keyifli bir takım yaslı

Bir takım deli var bir takım uslu

Bir takım aşk içre mestâneler var

 

Âşık olan mürşidine yan verir

Bu Seyranî dilden dile şan verir

Hast'olmadan pîr önünde can verir

Nice bizim gibi dîvâneler var

 

-46-

Sofu olmaz bizim ham demirimiz

Haddeden çekilmiş teli biliriz

Yürütmüştür cansız dıvar pirimiz

Temiz zevki temiz dili biliriz

 

Sofu bilmiş olsa hakkı rızâyı

Sazdan sözden kaçıp etmez riyayı

Ay gün yıldız gibi vermez ziyayı

Kuru arktan akan seli biliriz

 

Biz de bu dünyanın bina temelin

Cism-i canla bildik ilm-i amelin

Sanma bizi ter-ü taze kız gelin

Öpüp tükürecek eli biliriz

 

Vâkıfız bu aşkın biz manasına

Talib ol Seyranî dal deryasına

Hazret-i Mevlâ'nın ehibbasına

Âşinâ olmayan eli biliriz

 

-47-

Şu cihan zindan mıdır dünya mıdır bilmem nedir

Şer midir mahşer midir kavga mıdır bilmem nedir

 

Uğrasmlar Tanrı'nın kılıcına iş erleri

Cümlesi sağır mıdır ağma mıdır bilmem nedir

 

Müslümanlıktan murat tutmaktır Allah emrini

Müslümanlık bir kuru dava mıdır bilmem nedir

 

Oldu sarıklar emini beyt-i mali Müslimin

Beyt-i mali Müslimin yağma mıdır bilmem nedir

 

Mültezimlik eylemek layık mı kürsü şeyhine

Eylemekten etmemek evla mıdır bilmem nedir

 

Bağrımı kaldırmayan yerden benim bu doğru söz

Aşk ile gayret midir sevda mıdır bilmem nedir

 

Hak söze razı olan Seyranî'yi incitmesin

Saz mıdır bu söz müdür şekva mıdır bilmem nedir

 

-48-

Şu kimsesiz sahralarda

Diken oldu gülüm benim

Gizli gizli tenhalarda

Ağlamaktır halim benim

 

Gülü dikene katalı

Diken elime batalı

Yâr beni yardan atalı

Bükülmüştür belim benim

 

Arı geçmez çiçeğinden

Çiçek geçmez peteğinden

Pîr erenler eteğinden

Kesme rabbim elim benim

 

Yedim acı teresinden

İçtim kanlı şırasından

Seyrânî gam deresinden

Çûş eyledi selim benim

 

-49-

Yerin göğün ismi cismi yok iken

Bir ezan okunur sadası nerde

El ermedik göz görmedik bir nesne

Yapılmış kubbesi Huda'sı nerde

 

Bazı âşıklar da kendisin öğer

Kâmilin cevabın biri bin değer

Cümle kitap gökten inmezden evvel

Bir Kuran okunur sedası nerde

 

Gözlerimden akan kanlı yaşlarda

Katrasmca dert bulunur başlarda

İlham derler bir kuş vardır kuşlarda

Gökten yere inmez yuvası nerde

 

Çok ahdettim konamadım bu dala

Yok imiş ikramın Hayyalessela

Ucu bulunmadık böyle bir mana

Söyle kul Seyranî ustası nerde

 

Kaynak: 1. Gözler, H.Fethi; Yunus’dan bugüne Türk Şiiri, İnkişlap ve Aka Kitabevi2.Basım, 1970,s.148

2. Kutsi, Tahir; Dadaloğlu, Toker Yay, İstanbul 1987, 3.Basım s. 173

3. Kocatürk, Vasfi Mahir; Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Yayınevi, Ankara 1970.s.582

 

 

 

                                                        - Ozanlarımız  -