Âşık Remzâni

 

 

 

Kemter Kolu’ndan Bir Aşık;

Sefil - Fakir Edna  19

 

Hazırlayan:

Namık Kemal DOĞANAY

 

 

    

 

 

1900 yılında doğup, 1965`te Hakk‘a yürüyen halk ozanı Sefil Edna (Ebuzer Doğanay), Kemter Baba, Kemter Dede, Sefil Kemter, Dertli Kemter mahlaslarıyla tanınan ve Cemalettin Çelebi’nin halifelerinden Kemteri`nin (1841-1921) oğludur.

 

Yatarken üstüme geldi erenler

Yatan ne yatarsın uyan dediler

Elinde badesi pirim karşımda

Al şu badeyi de ihsan dediler

 

Uyandım gafletten açtım gözümü

Erenler hakine sürdüm yüzümü

Hak söyletti ben söyledim sözümü

Doksan bin kelama ıyan dediler

 

Benim halim bilsen içler acısı

Yüreğimden çıkmaz pirin acısı

Sorsan her gün örttük yarin kapısı

Her sırrı Edna’ya beyan dediler

 

“Bektaşi Edebiyatı Antolojisi On Yedinci Asırdan beri Bektaşi-Kızılbaş Alevi Şairleri ve Nefesleri“  (1945-İstanbul Maarif Kitaphanesi) adlı kitabında Saadet Nüzhet Ergün, 17. asrın ilk yarısında yaşadığını tahmin ettiğimiz kızılbaş şairlendendir. Hayatı hakkında malumat sahibi değilim. Fakat her yazdığı nefesin son bendinde Hatayi’den hürmetle bahsettiğine bakılırsa bu meşhur hükümdara mensup bir kızılbaşa intisabı olduğu kuvvetle söylenebilir. Hatayi’ ye yetişmediğini, bununla beraber ona yetişenlerle görüştüğünü de tahmin edebiliriz.“ demektedir. (sayfa: 33-44)

 

“Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi“ adlı beş ciltlik çalışmasının üçüncü ciltinde İsmail Özmen, Kemteri’nin oğlu Sefil Edna (Ebuzer Doğanay 1900-1965) hakkında da hatalı bilgilere yer vermiştir. Özmen, “Fakir Edna’nın onyedinci yüzyılda yaşadığının sanıldığını, yaşamı hakkında ayrıntılı bilginin olmadığını, Erdebil dergahından el aldığının söylendiğini, Hatayi’nin etkisi altında kaldığını, ancak Hatayi zamanında yaşamadığının kesin bilindiğini, nefeslerinde yaşantısını aydınlatacak bir izin bulunmadığını, İmam Hüseyin için yazdığı mersiyesinin çok meşhur olduğunu“ belirterek çok sayıda deyişlerini kitabına almıştır.(3.Cilt, Sy.75-80)

 

Yüzünü türaba sürmüş gideyi

Çağlar sular İmam Hüseyin deyu

Gece gündüz arzulamış gideyi

Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu

 

Gece gündüz arzulamış gideyi

Dolap su vermeğe figan edeyi

İmamları ismini vird edeyi

İnler dolap İmam Hüseyin deyu

 

Hesap eyle baharını yazını

Fark ede gör ördeğini kazını

Dinleyin turnanın tor avazını

Çağrışırlar İmam Hüseyin deyu

 

Katarlanmış birbirini yederler

Çığrışurlar Kerbela’ya giderler

İmam İmam deyu nevha ederler

Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu

 

İmamlar da Kerbela’da yatarlar

İmam Ali Şah Abbas’a yeterler

Kerbela çölünde samah tutarlar

Çığrışurlar İmam Hüseyin deyu

 

İmamların yası biz de çekelim

Gözümüzden kanlı yaşlar dökelim

İmamlar yoluna serden geçelim

Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu

 

Fakir Edna’m ağlamışım gülemem

Sel sel oldu çeşmim yaşım silemem

Üstadım Hatayi kimse bilemem

Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu

 

Sefil Edna, Tunceli’nin Pertek ilçesinin Koçpınar köyünden Zile’nin Yücepınar köyüne gelip yerleşen Seyit Süleyman’ın torunudur.

 

Kemteri’nin babası Seyit Süleyman, Pertek’e bağlı Koçpınar köyünde Seyit Mehmet’in oğlu olarak doğmuştur. İmam Rıza Ocağı’na bağlı olan soyu, aynı köyde türbesi de bulunan yol önderlerinden Hasan Halife’ye çıkmaktadır.

 

Fakir Edna’nın dedesi Seyit Süleyman ve dedesinin kardeşi Seyit Ali, tahmini olarak Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından hemen sonra Koçpınar köyünden ayrılırlar. Soyun bir kısmı Koçpınar köyünü terketmezler. Seyit Süleyman ve Seyit Ali, bugün Yıldızeli’ne bağlı Kale köyüne yerleşirler. Seyit Süleyman, Kale köyünden olan Esme ile evlenir. Seyit Süleyman’ın bu evlilikten asıl adı Yusuf olan oğlu Kemteri 1841 yılında ve kızı Senem,  Kale köyünde doğar. Seyit Süleyman ve küçük kardeşi Seyit Ali, Kemteri’nin  ergenlik döneminde Kale köyünü terkederek tekrar yollara düşerler ve Zile’ye gelirler, bugünkü ismi Yücepınar olan köye yerleşirler.

 

Seyit Süleyman’ın küçük kardeşi olan Seyit Ali, belirli bir süre Yücepınar köyünde kaldıktan sonra başka yerlere gitmek ister ve oradan ayrılır. Seyit Ali, bugün Tarsus-Mersin karayolu üzerinde olan Tarsus’a bağlı Tekeliören köyüne yerleşerek orada evlenir ve kalır.

 

Seyit Süleyman, ömrünün son yıllarında kardeşi Seyit Ali’yi köyünde ziyaret etmek ister ve yaklaşık 1890’lı yıllarda Tarsus’a tek başına atıyla gider. Orada hastalanarak Hakk’a yürür. Seyit Süleyman ve kardeşi Seyit Ali’nin türbeleri Tekeliören köyü merkezinde olup, ziyaretgah olduğundan, kurbanlar kesilmektedir.

 

Asıl adı Yusuf olan Fakir Edna’nın babası Kemteri, Satı ile evlenir. Bu evlilikten altı kız ve Sefil Edna’nın da olduğu altı oğlan çocukları olur.

 

Kemteri, dünya malında gözü olmayan gezginci bir halk ozanıdır. Cemalettin Çelebi‘nin (Büyük Cemalettin Efendi) icazetiyle, başta Rusya, Azerbeycan, Suriye, Irak ve  Arabistan olmak üzere çok sayıda ülkelere  seyahatler yapmış ve Karakazan hakkını Hacı Bektaş Dergahı‘na getirmiştir. Kemter mahlasını Hacı Bektaş Veli Postnişini Cemalettin Çelebi vermiştir.

 

Bunca muhibbanın arz eder gelir

Niyazmendi olur darına durur

Efendim cümlenin muradın verir

Duamızı kabul eyle efendim

 

Yüzlerim sürerek geldim Dêrgah‘a

Tecella tevella nokta-yı bâb‘a

Bâbında bulurlar dertlere deva

Duamızı kabul eyle efendim

 

Güzeller soyusun hasbeten-lillah”

Ayırmam özümü hem vallah billah

Cemaleddin gülü nur-ı Hamdullah

Duamızı kabul eyle efendim

 

Ahmet Cemaleddin balkıyor nuru

Hürremi Veliyeddin ümidim varı

Bu Sefil Edna’nın ah ile zarı

Duamızı kabul eyle efendim

 

Deyişlerinde Fakir Edna, Sefil Edna, Edna mahlaslarını kullanan ozan; babası Kemteri gibi gezginci bir ozandır. Kars, Erzurum çevreresinde Ocağına bağlı taliplerine ziyaretlerde bulunmuş, dedelik ve zakirlik yapmıştır. Bağlamanın yanı sıra keman da çalabilmektedir. Çok iyi bağlama çalan Sefil Edna, Aşık Sadık Doğanay’ın bağlama çalış tekniğini ilk kullanan ozandır.

 

Sefil Edna‘nın Ustaları başta babası Kemteri ve Toramanlı Can Hatayî Baba’dır. Kemteri’nin, kırk yılın üzerinde Dergaha hizmet etmesi ve evine nadiren gelmesi nedeniyle; Sefil Edna, daha çok Can Hatayi Baba’dan etkilenmiştir.

 

Sefil Edna, hemen hemen bütün nefeslerinde Hatayi’ye yer vermiştir. Fakat nefeslerindeki Hatayi, Şah Hatayi değildir, “Üstadım Hatayi“ dediği Toramanlı Can Hatayi Baba(Yozgat/Aydıncık-B.Toraman köyünden)’dır.

 

Bu Fakir Edna’ya sevdayı kılan

Üstadım Hatayi dersini alan

Bunda kalanların carına gelen

Günahkarım günahımı bağışla

-

Fakir Edna’m duy mananın aslını

İmam Cafer buyruğunun dersini

Üstadım Hatayi hub nefesini

Alan bilir almıyanlar ne bilir

-

Fakir Edna’m der ki bu sırra eren

Üstadım Hatayi dârına duran

Tamuda yanar mı nurunu gören

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

-

Fakir Edna’m der ki çağlasam aksam

Fırat suyu gibi yüzüne baksam

Üstad Hatayi’den seyrana çıksam

Dilerim muradım ver Koca Leşker

-

Fakir Edna’m yakar kendi başını

Yemende seyrettim der savaşını

Üstadım Hatayi’nin sır kardeşini

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

-

Fakir Edna’m bu ne dalga

Sakın sabrı elden kovma

Üstad Hatayi’den kalma

Sabreyle gönül sabreyle

-

Fakir Edna’m bu manayı seçmeli

Üstadım Hatayı konup göçmeli

Aşık olan bu doludan içmeli

Kandım cür’asından elhamdülillah

-

Sefil Edna’m der ki babına varsam

Yeşil sancağına yüzümü sürsem

Ölmeden gözümü açsam da görsem

Gör üstadım Hatayi’nin işine

-

Fakir Edna’m bu manalar yazılmaz

Divid olmayınca kalem düzülmez

Maya olmasa mürekkeb ezilmez

Üstad Hatayi’nin elidir Hayder

-

Fakir Edna’m ağlamışım gülemem

Sel sel oldu çeşmim yaşım silemem

Üstadım Hatayi kimse bilemem

Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu

-

Fakir Edna’m okumuşum ağından

Üstadım Hatayi firdevs bağından

Cihanı seyreder yolun sağından

Solmuş ab-ı zemzem gülleri yine

 

Sefil Edna’nın şiirlerinin bazıları sözlü olarak dilden dile aktarıldığı için günümüze kadar gelmiştir. Ancak; yazıya aktarılmadığından dolayı, büyük bir kısmı Hakka yürümesiyle  beraber yok olmuştur. Erzurum ve Kars çevresindeki taliplerinde çok sayıda nefes ve deyişlerinin olduğu bilinmektedir.

 

Okuma-yazması olmamasına rağmen, kendisini zamanına göre geliştiren ve çok yönlü biri olan Fakir Edna, alternatif tıpta da uzmandır. Zile ve çevre köylerde çok sayıda hastalara deva dağıttığı bilinmektedir. Vatan Şairi Namık Kemal’e hayran olduğu, şiirlerini ezbere bildiği çocukları tarafından söylenmektedir.

 

Vücudum şehrini seyran eyledim

Girdim o  şehire Şah`lar Şah`ı var

Üçyüzaltmışaltı sokağın yokladım

Dörtbindörtyüzkırkdört men deryası var

 

O şehrin içinde men yari gördüm

Aşıklar dilinde imrana erdim

Her ne yana baktım mehmanı gördüm

Mehmanın gözünde beytullahı var

 

O şehrin içinde yaptığım yapı

Muhammed Ali`dir taptığım tapı

Arş-ı âlâdan açılır ol yedi kapı

Ol yedi kapının yetmış harfi var

 

O şehrin içine giren uyaktır

Bir camisi var yetmişüç boyaktır

Şeriat, Tarikat, Marifet haktır

Hakikatın doğru rahi yolu var

 

Bir camisi var kırksekiz direkli

O da hergün müminlere gerekli

Sefil Edna`m biner altın buraklı

Kazası mümkündür eyvallahı var

 

Sefil Edna, Zile’nin tanınmış ozanlarından Aşık Remzani’ye (1937-1979) ve yeğeni ve damadı Sadık Doğanay’a (1933-1979) ustalık yapmıştır. 1965 yılında kendi köyü olan Yücepınar’da Hakk’a yürümüş ve babası Kemteri’nin yanına sırlanmıştır.

 

Nefes ve deyişlerinden bazıları aşağıdadır.

 

 

-1-

Allah meded ya Muhammed ya Ali

Günahkarım günahımı bağışla

İmam-ı Hüseyin Bektaş-ı Veli

Günahkarım günahımı bağışla

 

Halil’in narını çemen eyleyen

Münkirin gönlüne güman eyleyen

Doksan bin kafiri iman eyleyen

Günahkarım günahımı bağışla

 

Hazret-i Üveys’in nikabın veren

Serdar Muhammed’in yolunda duran

Bin bir kelâm Hazret-i Musa’dan soran

Günahkarım günahımı bağışla

 

İmam Hasan’la serin ele alan

İmam Hüseyin’le nur şehid olan

Zeynel’in zindanda pâyine gelen

Günahkârım günahımı bağışla

 

İmam Bakır kazanında sır olan

On iki buyruğu Cafer’e salan

On hatemi birinde tamam kılan

Günahkarım günahımı bağışla

 

Musa Kazım’ın Rıza’yla pazarı

İsm-i azam okur kılar gazayı

Yer yok iken gök yok iken ezeli

Günahkarım günahımı bağışla

 

Kün deyüp cihanın binasın kuran

Eyyub’u unulmaz derdlere salan

Taki Naki Askeriye yar olan

Günahkarım günahımı bağışla

 

Eyyubun kurdunu döküb sağ eden

Harman çöpünü ifrite bağ eden

Miracda ol Muhammed’e car eden

Günahkarım günahımı bağışla 

 

Bu Fakir Edna’ya sevdayı kılan

Üstadım Hatayi dersini alan

Bunda kalanların carına gelen

Günahkarım günahımı bağışla

 

-2-

Aşkın deryasından içip kanmayan

Kanan bilir kanmayanlar ne bilir

Biryan olup aşk narına yanmayan

Yanan bilir yanmayanlar ne bilir

 

Aşkın badesinden içip kanmayan

Var malını hak yoluna koymayan

Dünyasını ahretine saymayan

Yanan bilir yanmayanlar ne bilir

 

Aşkın badesinden içen mest olur

Allah bir, Muhammed-Ali dost olur

Pir elinden bade içen mest olur

Olan bilir olmayanlar ne bilir

 

Kim dinledi çarh semahın sesini

Arif bilir gevherlerin hasını

Oniki İmamların gül libasını

Giyen bilir giymeyenler ne bilir

 

Her dem vahdetimiz bahar bağ olur

Solmaz güllerimiz daim sağ olur

Muhabbetin yayığında yağ olur

Yiyen bilir yemiyenler ne bilir

 

Fakir Edna’m duy mananın aslını

İmam Cafer buyruğunun dersini

Üstadım Hatayi hub nefesini

Alan bilir almıyanlar ne bilir

 

-3-

Bak şu dünyanın tersinedir işi

Yahşi dururken yaman satılır

Altını saf edemez her kişi

Eritir çıkar su hemen satılır

 

Değerli ademler kalmış yalınız

Değersizler elde gezer tertemiz

Alan kör, satan kör kantar ayarsız

Bak ki buğdaydan fiyatlı saman satılır

 

Başa gelmeyen gelir akıla

Herkes koymuş dilinin altına bir bakla

Sefil Edna'm der ki matahın sakla

Birgün olur ki malın satılır

 

-4-

Bunca muhibbanın arz eder gelir
Niyazmendi olur darına durur
Efendim cümlenin muradın verir
Duamızı kabul eyle efendim

 

Yüzlerim sürerek geldim Dergah´a
Tevella tecella nokta-yı bab´a
Babında bulurlar dertlere deva
Duamızı kabul eyle efendim

 

Güzeller soyusun hasbet´en-lillah
Ayırmam özümü hem vallah billah
Hem Veliyeddin hem nur-u Feyzullah
Duamızı kabul eyle efendim

 

Ahmed Cemaleddin balkıyor nuru
Hürrem Veliyeddin ümidim varı
Bu Sefil Edna´nın ah ile zarı
Duamızı kabul eyle efendim

 

-5-

Çıkıncanız bu koca yıllardan

Görünür leşker abdal elleri yine

Esinceniz badı saba yelleri

İrganur yarimin telleri yine

 

Oturmuş tahtına cihani gözler

Mehtap nikabında görünür yüzler

Çok olur aşıka engelden sözler

Açılır firdevsin gülleri yine

 

Mahitabdır kaşlarının arası

Lamelif okunur Elhamd suresi

Bin bir ayet ismi a’zam duası

Lebi sükker ezer diller yine

 

Kaşlarında mim duası yazılır

İkrarından dönen Hak’dan üzülür

Ol hesaplar Hak katında çözülür

Orada sorarlar halleri yine

 

Gam ile yuğrulmuş vücudum şehri

Lütfu kime ise anadır kahrı

Dostun badesidir ağusu zehri

Ayrılmaz gönlümün dumanı yine

 

Fakir Edna’m okumuşum ağından

Üstadım Hatayi firdevs bağından

Cihanı seyreder yolun sağından

Solmuş ab-ı zemzem gülleri yine

 

-6-

Çok günah işledim senin katında

Eriş Şah-ı Merdan sen imdad eyle

Kul daralmayınca Hızır yetişmez

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Yalvarması boynumuza farz oldu

Edep erkan mü’minlere farz oldu

Mü’minin secdesi Hak niyaz oldu

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Kimi kaildir mahşer kalan davaya

Şah Hasan’a ağu verdi Muaviye

İmam Hüseyin Mürvet eyle canıma

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Zeynel’i zindana atan o soydur

Muhammed Bakır’a verilen paydır

İmam Cafer erkanı kadim bir yoldur

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Musa Kazım ile salâyı veren

İmam Rıza mescide giren

Taki ile Naki carına gelen

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Askeri’nin askerine katılan

Kul olup Behl, Buhara’da satılan

Çöl Kufe şehrinde nâra atılan

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Kırkların cemine beraber gelen

Server Muhammed’in bacını alan

Sancağını çeküb Zülfikar çalan

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

Fakir Edna’m der ki bu sırra eren

Üstadım Hatayi dârına duran

Tamuda yanar mı nurunu gören

Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle

 

-7-

Deli gönül gussalanup gam yeme

İnşallah dumanım yer Koca Leşker

Gönül intizardır her dem yoluna

Bize hayırlısın ver Koca Leşker

 

Koca Leşker sen kırklardan birisin

Kırkların birine neşter urursun

Selman Faris’dedir kanın görürsün

Bir damla kan geldi al Koca Leşker

 

Selman geldi şeydallahdan yarsalar

Şeydallahın bir araya koysalar

Bir üzüm danesi vardır ezseler

Ezen el senindir er Yüce Leşker

 

Engür ezdi ol kırklara içirdi

Kanad verdi pervaneye uçurdu

Üryan biryan etti dara geçürdü

Anlara biryan himmet kıl Koca Leşker

 

Koca Leşker seher yerde oturur

Fırat suyu bad-i saba getürür

Cümle erenlere gülbang yetürür

Cümlenin muradın ver Koca Leşker

 

Sultan ağu cana çıkıyor başı

Nice erler vardır yareni eşi

Seyd İsmail Seyyid Halil sırdaşı

Taze fidan bitti gül Koca Leşker

 

Fakir Edna’m der ki çağlasam aksam

Fırat suyu gibi yüzüne baksam

Üstad Hatayi’den seyrana çıksam

Dilerim muradım ver Koca Leşker

 

-8-

Dostun hasretinde dârı dünyada

Açılan bahçede güller sevdiğim

Beni mecnun ettin aşkı sevdandan

Yok mudur göğsünde iman sevdiğim

 

Kul olam kapıyı  bana da göster

Hüsnün kitabını eyledim ezber

Seni görmeyeli ey nazlı dilber

Yok mudur göğsünde iman sevdiğim

 

Başına bağlamış sırmalı çember

Yanağın kokusu misk gibi amber

Şu Sefil Edna’ya bir selam gönder

Gözlerim yolunda kaldı sevdiğim

 

-9-

Felek senin elinden abayı dolanı görmedim

Senin cengine gidip geri geleni görmedim

Nice Süleymanlar tahttan tahta hükmeyledi

Tahtında baki kalan sultan görmedim

 

Gah binerim aşk atına, gah kalırım piyade

Benim derdim bana yeter senin derdin ziyade

Korkarım ki hasret koyasın beni dünya da

Ey sitemin benden çoktur sana borcum ne felek

 

Beni mi gördü gözün, yad eli göremedin

Benimle ne mal kazandın, pay edip bölemedin

Üç verdiysen beş vereyim ne verdin alamadın

Ey sitemin benden çoktur sana borcum ne felek

 

Sefil Edna`m bu dünya da günüm geçti zar ile

Gelmedi sağ yardan bir haber kaldım efkar ile

Yönümüz Kerbela´ya döndü cengimiz ağ yar ile

Ey sitemin benden çoktur sana borcum ne felek

 

-10-

Gönül arzu kıldı yüzün görmeğe

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

İster senden bir kılağuz almağa

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

Alçağı yücesi sana görünür

Gönül düşmüş peşinize sürünür

Her ne günah dersen ben de bulunur

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

Dayanmalı ol Sultanın nazına

Yüz sürelim ayağının tozuna

Sevdiğim nikabın almış yüzüne

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

Makamınız imamların makamı

Kerbela’da akar şehitler kanı

Hasan Hüseyin Fatma Ana’nın canı

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

İmam Zeynel paralandı bölündü

Muhammed Bakır’a secde kılındı

Cafer-i Sadıkdan yadigar kaldı

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

Önce senin müşkilini kandıran

Ayağını od’a sokub yandıran

Musayi Kazm’a secde kıldıran

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

O cihana bu cihana sır geldin

Taki Naki Askeri`ye gül geldin

Mehdi Resul ile Zülfikar çaldın

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

Fakir Edna’m yakar kendi başını

Yemende seyrettim der savaşını

Üstadım Hatayi’nin sır kardeşini

Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet

 

-11-

Her gördüğüne meyil verme

Sabreyle gönül sabreyle

Ermediğin yere gitme

Sabreyle gönül sabreyle

 

Sakın doğru yoldan çıkma

El atına binip aşma

Kılavuzsuz yola düşme

Sabreyle gönül sabreyle

 

Sabırdır farz ile sünnet

Sabrın makamı cennet

Sabırdır Ali Muhammed

Sabreyle gönül sabreyle

 

Her iş makamını bulur

Sabırla koruk hal olur

Sabır baş selamet gelir

Sabreyle gönül sabreyle

 

Lailahe illallahdır adı

Bir ismini sabır koydu

Kırklar bir üzümde kandı

Sabreyle gönül sabreyle

 

Fakir Edna’m bu ne dalga

Sakın sabrı elden kovma

Üstad Hatayi’den kalma

Sabreyle gönül sabreyle

 

-12-

Himmet edin erenler ben de gideyim

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

Dünyadan ahrete ikrar güdelim

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

 

Mümin olan canlar bir ikrara bağlandı

Bülbülün ötüşü bağrımı deldi

Canandan ayrılması bana zor geldi

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

 

Dilerim Leylasın Mecnunun bulsun

Konan göçtü gelen nişana dursun

Balım Sultan bize kılavuz olsun

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

 

Yarim yollara çıkmış bakıyor

Güzel koku miski anber kokuyor

Bizim nasip usul usul kalkıyor

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

 

Sağ yar olup aşk atına koşalım

Gedik bekçisiyle çöller aşalım

Büyük küçük gelin helallaşalım

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

 

Fakir Edna'm der ki ayrılık zordur

Ayrılık elinden yüreğim yandı

Aşkın badesini içtim de kandım

Yaktı şu sinemi yine ayrılık

 

-13-

Muradlar verici ol gani Settar

Erdi muradımı elhamdülillah

Ali Muhammed’dir Muhammed Ali

Gördüm bir elmadır elhamdülillah

 

Ali Muhammed’dir Muhammed Ali

Anlar kurdu doğru yolu erkanı

Tarikat ilmidir marifet gülü

Erdim hakikate elhamdülillah

 

Tarikat de marifete yar oldu

Yedi kudret deryası da sır oldu

Cebrail rehberdi Ali pir oldu

Erdim hakikate elhamdülillah

 

Şeriatı dahi yeni yaptılar

Yetmişiki millet ana taptılar

Bir kale var yetmiş üçe yaptılar

Kerpici nurdandır elhamdülillah

 

Ol kaleye giremedi lâ denler

İmamlar nesline buğuz edenler

Dünyada eliyle ağu yutanlar

Anlar didar görmez vallah u billah

 

Arşullahda yedi kapu açıldı

Hakkın rahmeti kullara saçıldı

Müminlere hulle donu biçildi

Giydim libasından elhamdülillah

 

Fakir Edna’m bu manayı seçmeli

Üstadım Hatayı konup göçmeli

Aşık olan bu doludan içmeli

Kandım cür’asından elhamdülillah

 

-14-

Sabah erken vardım Seyyid Baba’ya

Yüzüm sürdüm şahinlerin başına

Dolandım tecelli kıldım dergahına

Vardım düştüm sancağının başına

 

Bir ismi Hayder’dir bir ismi Ali

Sancağı cennetten geldi bu veli

Hak nazar eyledi doldu bir dolu

Canım kurban kadeh sunan eline

 

Ol Sultan Saçlı’yı yanına aldı

İsteyen kulların muradın verdi

Kızıl elmaya dek kafiri kırdı

Yüz sürerek günbedinin taşına

 

Leşker-i abdala çıkıyor eli

Kimsenin kalmadı kendiye dili

İmam Hüseyin ile Bektaş-ı Veli

Canım kurban beratına işine

 

Ehl-i Müslim Ali aba yarıdır

Koca leşker günahları arıdır

Sultan ağu can cümlenin piridir

Yüz sürelim eşiğine başına

 

Sefil Edna’m der ki babına varsam

Yeşil sancağına yüzümü sürsem

Ölmeden gözümü açsam da görsem

Gör üstadım Hatayi’nin işine

 

-15-

Sabah olup kutlu güneş doğunca
Cümlenin muradın veren Ali'dir
Ya Ali gel yetiş cara deyince
Mağrıptan maşrıka yeten Ali'dir

 

Altı aylık yolu kuşlukta alan
Hasan Hüseyin'i rehine veren
Hayberin kapısın kilidin kıran
Sıdkile koparıp atan Ali'dir

 

Fazlı'nın borcunu ödedi verdi
Muallak taşına dur dedi durdu
Hind'de Muhammed'in carına erdi
Cenk içinde hatır soran Ali'dir

 

Gök yüzünde pervaneler dönünce
Cebrail kuş olup nura konunca
Sen kim ben kim deyu sual sorunca
Cibrile hışm ile vuran Ali'dir

 

Dahi üçyüz yıl da havada gezdi
Allah'ın ismini vird edip yazdı
Engür şerbetini kırklara ezdi
Mey edip kırklara veren Ali'dir

 

Fakir Edna‘m Hak'tan doldu bu dolu
Üstadım Hatayi kurdu bu yolu
Binbir ismi vardır bir ismi Ali
Binbir ismi ile gelen Ali'dir

 

-16-

Selman Ali ile hesap görünce

Elinde bir deste gülüdür Hayder

Zühre yıldızı da kırk bin yıl evvel

Alnında balkıyan nurudur Hayder

 

Arifler cihanı eledi seçti

Yüzünü görenler dünyadan geçti

On iki aşık da meyinden içti

Kudret bahçesinin gülüdür Hayder

 

Aşık mıdır dürlü bade içmeyen

Arif metaına baha biçmeyen

Talip midir kıl köprüsün geçmeyen

İsm-i Şah talibin yoludur Hayder

 

Üç ismi de aşıklara verdi

Altı ayda hesabını gördüler

Dört isimde muradına erdiler

Yedinci kapunun gülüdür Hayder

 

Yapılmıştır yedi damın kapusu

Açılmıştır sekiz uçmak kapusu

Oniki İmam on dört ma’sum pak hepisi

Ol cümleden ulusudur Hayder

 

Fakir Edna’m bu manalar yazılmaz

Divid olmayınca kalem düzülmez

Maya olmasa mürekkeb ezilmez

Üstad Hatayi’nin elidir Hayder

 

-17-

Vücudum şehrini seyran eyledim

Girdim o  şehire Şah`lar Şah`ı var

Üçyüzaltmışaltı sokağın yokladım

Dörtbindörtyüzkırkdört men deryası var

 

O şehrin içinde men yari gördüm

Aşıklar dilinde imrana erdim

Her ne yana baktım mehmanı gördüm

Mehmanın gözünde beytullahı var

 

O şehrin içinde yaptığım yapı

Muhammed Ali`dir taptığım tapı

Arş-ı âlâdan açılır ol yedi kapı

Ol yedi kapının yetmış harfi var

 

O şehrin içine giren uyaktır

Bir camisi var yetmişüç boyaktır

Şeriat, Tarikat, Marifet haktır

Hakikatın doğru rahi yolu var

 

Bir camisi var kırksekiz direkli

O da hergün müminlere gerekli

Sefil Edna`m biner altın buraklı

Kazası mümkündür eyvallahı var

 

-18-

Yatarken üstüme geldi erenler

Yatan ne yatarsın uyan dediler

Elinde badesi pirim karşımda

Al şu badeyi de ihsan dediler

 

Uyandım gafletten açtım gözümü

Erenler hakine sürdüm yüzümü

Hak söyletti ben söyledim sözümü

Doksan bin kelama ıyan dediler

 

Benim halim bilsen içler acısı

Yüreğimden çıkmaz pirin acısı

Sorsan her gün örttük yarin kapısı

Her sırrı Edna’ya beyan dediler

 

-19-

Yüzünü türaba sürmüş gideyi

Çağlar sular İmam Hüseyin deyu

Gece gündüz arzulamış gideyi

Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu

 

Gece gündüz arzulamış gideyi

Dolap su vermeğe figan edeyi

İmamları ismini vird edeyi

İnler dolap İmam Hüseyin deyu

 

Hesap eyle baharını yazını

Fark ede gör ördeğini kazını

Dinleyin turnanın tor avazını

Çağrışırlar İmam Hüseyin deyu

 

Katarlanmış birbirini yederler

Çığrışurlar Kerbela’ya giderler

İmam İmam deyu nevha ederler

Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu

 

İmamlar da Kerbela’da yatarlar

İmam Ali Şah Abbas’a yeterler

Kerbela çölünde samah tutarlar

Çığrışurlar İmam Hüseyin deyu

 

İmamların yası biz de çekelim

Gözümüzden kanlı yaşlar dökelim

İmamlar yoluna serden geçelim

Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu

 

Fakir Edna’m ağlamışım gülemem

Sel sel oldu çeşmim yaşım silemem

Üstadım Hatayi kimse bilemem

Ağlaşalım İmam Hüseyin dey

 

 

 

 

 

                                                        - Ozanlarımız  -