Âşık Remzâni |
Kemter Kolu’ndan Bir Aşık; Sefil
- Fakir Edna
Hazırlayan: Namık Kemal DOĞANAY
1900 yılında doğup, 1965`te Hakk‘a yürüyen halk ozanı Sefil Edna
(Ebuzer Doğanay), Kemter Baba, Kemter
Dede, Sefil Kemter, Dertli Kemter mahlaslarıyla tanınan ve Cemalettin
Çelebi’nin halifelerinden Kemteri`nin
(1841-1921) oğludur. Yatarken üstüme geldi erenler Yatan ne yatarsın uyan dediler Elinde badesi pirim karşımda Al şu badeyi de ihsan dediler Uyandım gafletten açtım gözümü Erenler hakine sürdüm yüzümü Hak söyletti ben söyledim
sözümü Doksan bin kelama ıyan dediler Benim halim bilsen içler acısı Yüreğimden çıkmaz pirin acısı Sorsan her gün örttük yarin
kapısı Her sırrı Edna’ya beyan dediler “Bektaşi Edebiyatı Antolojisi
On Yedinci Asırdan beri Bektaşi-Kızılbaş Alevi Şairleri ve Nefesleri“ (1945-İstanbul Maarif Kitaphanesi) adlı
kitabında Saadet Nüzhet Ergün, 17. asrın ilk yarısında yaşadığını tahmin
ettiğimiz kızılbaş şairlendendir. Hayatı hakkında malumat sahibi değilim. Fakat
her yazdığı nefesin son bendinde Hatayi’den hürmetle bahsettiğine bakılırsa bu
meşhur hükümdara mensup bir kızılbaşa intisabı olduğu kuvvetle
söylenebilir. Hatayi’ ye yetişmediğini, bununla beraber ona yetişenlerle
görüştüğünü de tahmin edebiliriz.“ demektedir. (sayfa: 33-44) “Alevi Bektaşi Şiirleri
Antolojisi“ adlı beş ciltlik çalışmasının üçüncü ciltinde İsmail Özmen,
Kemteri’nin oğlu Sefil Edna (Ebuzer Doğanay 1900-1965) hakkında da hatalı
bilgilere yer vermiştir. Özmen, “Fakir Edna’nın onyedinci yüzyılda yaşadığının
sanıldığını, yaşamı hakkında ayrıntılı bilginin olmadığını, Erdebil dergahından
el aldığının söylendiğini, Hatayi’nin etkisi altında kaldığını, ancak Hatayi
zamanında yaşamadığının kesin bilindiğini, nefeslerinde yaşantısını
aydınlatacak bir izin bulunmadığını, İmam Hüseyin için yazdığı mersiyesinin çok
meşhur olduğunu“ belirterek çok sayıda deyişlerini kitabına almıştır.(3.Cilt,
Sy.75-80) Yüzünü türaba sürmüş gideyi Çağlar sular İmam Hüseyin deyu Gece gündüz arzulamış gideyi Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu Gece gündüz arzulamış gideyi Dolap su vermeğe figan edeyi İmamları ismini vird edeyi İnler dolap İmam Hüseyin deyu Hesap eyle baharını yazını Fark ede gör ördeğini kazını Dinleyin turnanın tor avazını Çağrışırlar İmam Hüseyin deyu Katarlanmış birbirini yederler Çığrışurlar Kerbela’ya giderler İmam İmam deyu nevha ederler Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu İmamlar da Kerbela’da yatarlar İmam Ali Şah Abbas’a yeterler Kerbela çölünde samah tutarlar Çığrışurlar İmam Hüseyin deyu İmamların yası biz de çekelim Gözümüzden kanlı yaşlar dökelim İmamlar yoluna serden geçelim Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu Fakir
Edna’m ağlamışım gülemem Sel sel oldu çeşmim yaşım
silemem Üstadım Hatayi kimse bilemem Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu Sefil Edna, Tunceli’nin Pertek
ilçesinin Koçpınar köyünden Zile’nin Yücepınar köyüne gelip yerleşen Seyit
Süleyman’ın torunudur. Kemteri’nin babası Seyit
Süleyman, Pertek’e bağlı Koçpınar köyünde
Seyit Mehmet’in oğlu olarak doğmuştur. İmam Rıza Ocağı’na bağlı olan soyu, aynı
köyde türbesi de bulunan yol önderlerinden Hasan Halife’ye çıkmaktadır. Fakir Edna’nın dedesi Seyit Süleyman ve dedesinin kardeşi Seyit Ali,
tahmini olarak Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından hemen sonra Koçpınar
köyünden ayrılırlar. Soyun bir kısmı Koçpınar köyünü terketmezler. Seyit
Süleyman ve Seyit Ali, bugün Yıldızeli’ne bağlı Kale köyüne yerleşirler. Seyit
Süleyman, Kale köyünden olan Esme ile evlenir. Seyit Süleyman’ın bu evlilikten
asıl adı Yusuf olan oğlu Kemteri 1841 yılında ve kızı Senem, Kale köyünde doğar. Seyit Süleyman ve küçük
kardeşi Seyit Ali, Kemteri’nin ergenlik
döneminde Kale köyünü terkederek tekrar yollara düşerler ve Zile’ye gelirler,
bugünkü ismi Yücepınar olan köye yerleşirler. Seyit Süleyman’ın küçük kardeşi olan Seyit Ali, belirli bir süre Yücepınar
köyünde kaldıktan sonra başka yerlere gitmek ister ve oradan ayrılır. Seyit
Ali, bugün Tarsus-Mersin karayolu üzerinde olan Tarsus’a bağlı Tekeliören
köyüne yerleşerek orada evlenir ve kalır. Seyit Süleyman, ömrünün son yıllarında kardeşi Seyit Ali’yi köyünde ziyaret
etmek ister ve yaklaşık 1890’lı yıllarda Tarsus’a tek başına atıyla gider.
Orada hastalanarak Hakk’a yürür. Seyit Süleyman ve kardeşi Seyit Ali’nin
türbeleri Tekeliören köyü merkezinde olup, ziyaretgah olduğundan, kurbanlar
kesilmektedir. Asıl adı Yusuf olan Fakir
Edna’nın babası Kemteri, Satı ile evlenir. Bu evlilikten altı kız ve Sefil
Edna’nın da olduğu altı oğlan çocukları olur. Kemteri, dünya malında gözü olmayan gezginci bir halk
ozanıdır. Cemalettin Çelebi‘nin (Büyük Cemalettin Efendi) icazetiyle, başta
Rusya, Azerbeycan, Suriye, Irak ve
Arabistan olmak üzere çok sayıda ülkelere seyahatler yapmış ve Karakazan hakkını Hacı
Bektaş Dergahı‘na getirmiştir. Kemter mahlasını Hacı Bektaş Veli Postnişini
Cemalettin Çelebi vermiştir. Bunca muhibbanın arz eder gelir Niyazmendi olur darına durur Efendim cümlenin muradın verir Duamızı kabul eyle efendim Yüzlerim sürerek geldim
Dêrgah‘a Tecella tevella nokta-yı bâb‘a Bâbında bulurlar dertlere deva Duamızı kabul eyle efendim Güzeller soyusun
hasbeten-lillah” Ayırmam özümü hem vallah billah Cemaleddin gülü nur-ı Hamdullah Duamızı kabul eyle efendim Ahmet Cemaleddin balkıyor nuru Hürremi Veliyeddin ümidim varı Bu Sefil Edna’nın ah ile zarı Duamızı kabul eyle efendim Deyişlerinde Fakir Edna, Sefil
Edna, Edna mahlaslarını kullanan ozan; babası Kemteri gibi gezginci bir
ozandır. Kars, Erzurum çevreresinde Ocağına bağlı taliplerine ziyaretlerde
bulunmuş, dedelik ve zakirlik yapmıştır. Bağlamanın yanı sıra keman da
çalabilmektedir. Çok iyi bağlama çalan Sefil Edna, Aşık Sadık Doğanay’ın
bağlama çalış tekniğini ilk kullanan ozandır. Sefil Edna‘nın Ustaları başta
babası Kemteri ve Toramanlı Can Hatayî Baba’dır. Kemteri’nin, kırk yılın
üzerinde Dergaha hizmet etmesi ve evine nadiren gelmesi nedeniyle; Sefil Edna,
daha çok Can Hatayi Baba’dan etkilenmiştir. Sefil Edna, hemen hemen bütün
nefeslerinde Hatayi’ye yer vermiştir. Fakat nefeslerindeki Hatayi, Şah Hatayi
değildir, “Üstadım Hatayi“ dediği
Toramanlı Can Hatayi Baba(Yozgat/Aydıncık-B.Toraman köyünden)’dır. Bu Fakir Edna’ya sevdayı
kılan Üstadım Hatayi dersini alan Bunda kalanların carına gelen Günahkarım günahımı bağışla - Fakir
Edna’m duy mananın aslını İmam Cafer buyruğunun dersini Üstadım Hatayi hub nefesini Alan bilir almıyanlar ne bilir - Fakir
Edna’m der ki bu sırra eren Üstadım Hatayi dârına duran Tamuda yanar mı nurunu gören Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle - Fakir
Edna’m der ki çağlasam aksam Fırat suyu gibi yüzüne baksam Üstad Hatayi’den seyrana çıksam Dilerim muradım ver Koca Leşker - Fakir
Edna’m
yakar kendi başını Yemende seyrettim der savaşını Üstadım Hatayi’nin sır kardeşini Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet - Fakir
Edna’m bu ne dalga Sakın sabrı elden kovma Üstad Hatayi’den kalma Sabreyle gönül sabreyle - Fakir
Edna’m bu manayı seçmeli Üstadım Hatayı konup göçmeli Aşık olan bu doludan içmeli Kandım cür’asından
elhamdülillah - Sefil
Edna’m der ki babına varsam Yeşil sancağına yüzümü sürsem Ölmeden gözümü açsam da görsem Gör üstadım Hatayi’nin işine - Fakir
Edna’m bu
manalar yazılmaz Divid olmayınca kalem düzülmez Maya olmasa mürekkeb ezilmez Üstad Hatayi’nin elidir Hayder - Fakir
Edna’m ağlamışım gülemem Sel sel oldu çeşmim yaşım
silemem Üstadım Hatayi kimse bilemem Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu - Fakir Edna’m
okumuşum ağından Üstadım Hatayi firdevs bağından Cihanı seyreder yolun sağından Solmuş ab-ı zemzem gülleri yine Sefil Edna’nın şiirlerinin
bazıları sözlü olarak dilden dile aktarıldığı için günümüze kadar gelmiştir.
Ancak; yazıya aktarılmadığından dolayı, büyük bir kısmı Hakka yürümesiyle beraber yok olmuştur. Erzurum ve Kars
çevresindeki taliplerinde çok sayıda nefes ve deyişlerinin olduğu
bilinmektedir. Okuma-yazması olmamasına
rağmen, kendisini zamanına göre geliştiren ve çok yönlü biri olan Fakir Edna,
alternatif tıpta da uzmandır. Zile ve çevre köylerde çok sayıda hastalara deva
dağıttığı bilinmektedir. Vatan Şairi Namık Kemal’e hayran olduğu, şiirlerini
ezbere bildiği çocukları tarafından söylenmektedir. Vücudum şehrini seyran eyledim Girdim o şehire Şah`lar Şah`ı var Üçyüzaltmışaltı sokağın yokladım Dörtbindörtyüzkırkdört men deryası var O şehrin içinde men yari gördüm Aşıklar dilinde imrana erdim Her ne yana baktım mehmanı gördüm Mehmanın gözünde beytullahı var O şehrin içinde yaptığım yapı Muhammed Ali`dir taptığım tapı Arş-ı âlâdan açılır ol yedi kapı Ol yedi kapının yetmış harfi var O şehrin içine giren uyaktır Bir camisi var yetmişüç boyaktır Şeriat, Tarikat, Marifet haktır Hakikatın doğru rahi yolu var Bir camisi var kırksekiz direkli O da hergün müminlere gerekli Sefil Edna`m
biner altın buraklı Kazası mümkündür eyvallahı var Sefil Edna, Zile’nin tanınmış
ozanlarından Aşık Remzani’ye
(1937-1979) ve yeğeni ve damadı Sadık
Doğanay’a (1933-1979) ustalık yapmıştır. 1965 yılında kendi köyü olan
Yücepınar’da Hakk’a yürümüş ve babası Kemteri’nin yanına sırlanmıştır. Nefes
ve deyişlerinden bazıları aşağıdadır.
-1- Allah meded ya Muhammed ya Ali Günahkarım günahımı bağışla İmam-ı Hüseyin Bektaş-ı Veli Günahkarım günahımı bağışla Halil’in narını çemen eyleyen Münkirin gönlüne güman eyleyen Doksan bin kafiri iman eyleyen Günahkarım günahımı bağışla Hazret-i Üveys’in nikabın veren Serdar Muhammed’in yolunda duran Bin bir kelâm Hazret-i Musa’dan soran Günahkarım günahımı bağışla İmam Hasan’la serin ele alan İmam Hüseyin’le nur şehid olan Zeynel’in zindanda pâyine gelen Günahkârım günahımı bağışla İmam Bakır kazanında sır olan On iki buyruğu Cafer’e salan On hatemi birinde tamam kılan Günahkarım günahımı bağışla Musa Kazım’ın Rıza’yla pazarı İsm-i azam okur kılar gazayı Yer yok iken gök yok iken ezeli Günahkarım günahımı bağışla Kün deyüp cihanın binasın kuran Eyyub’u unulmaz derdlere salan Taki Naki Askeriye yar olan Günahkarım günahımı bağışla Eyyubun kurdunu döküb sağ eden Harman çöpünü ifrite bağ eden Miracda ol Muhammed’e car eden Günahkarım günahımı bağışla Bu Fakir Edna’ya sevdayı kılan Üstadım Hatayi dersini alan Bunda kalanların carına gelen Günahkarım günahımı bağışla -2- Aşkın deryasından içip kanmayan Kanan bilir kanmayanlar ne bilir Biryan olup aşk narına yanmayan Yanan bilir yanmayanlar ne bilir Aşkın badesinden içip kanmayan Var malını hak yoluna koymayan Dünyasını ahretine saymayan Yanan bilir yanmayanlar ne bilir Aşkın badesinden içen mest olur Allah bir, Muhammed-Ali dost olur Pir elinden bade içen mest olur Olan bilir olmayanlar ne bilir Kim dinledi çarh semahın sesini Arif bilir gevherlerin hasını Oniki İmamların gül libasını Giyen bilir giymeyenler ne bilir Her dem vahdetimiz bahar bağ olur Solmaz güllerimiz daim sağ olur Muhabbetin yayığında yağ olur Yiyen bilir yemiyenler ne bilir Fakir Edna’m duy mananın aslını İmam Cafer buyruğunun dersini Üstadım Hatayi hub nefesini Alan bilir almıyanlar ne bilir -3- Bak şu dünyanın tersinedir işi Yahşi dururken yaman satılır Altını saf edemez her kişi Eritir çıkar su hemen satılır Değerli ademler kalmış yalınız Değersizler elde gezer tertemiz Alan kör, satan kör kantar ayarsız Bak ki buğdaydan fiyatlı saman satılır Başa gelmeyen gelir akıla Herkes koymuş dilinin altına bir bakla Sefil Edna'm der ki matahın sakla Birgün olur ki malın satılır -4- Bunca muhibbanın arz eder gelir Yüzlerim sürerek geldim Dergah´a Güzeller soyusun hasbet´en-lillah Ahmed Cemaleddin balkıyor nuru -5- Çıkıncanız bu koca yıllardan Görünür leşker abdal elleri yine Esinceniz badı saba yelleri İrganur yarimin telleri yine Oturmuş tahtına cihani gözler Mehtap nikabında görünür yüzler Çok olur aşıka engelden sözler Açılır firdevsin gülleri yine Mahitabdır kaşlarının arası Lamelif okunur Elhamd suresi Bin bir ayet ismi a’zam duası Lebi sükker ezer diller yine Kaşlarında mim duası yazılır İkrarından dönen Hak’dan üzülür Ol hesaplar Hak katında çözülür Orada sorarlar halleri yine Gam ile yuğrulmuş vücudum şehri Lütfu kime ise anadır kahrı Dostun badesidir ağusu zehri Ayrılmaz gönlümün dumanı yine Fakir Edna’m okumuşum ağından Üstadım Hatayi firdevs bağından Cihanı seyreder yolun sağından Solmuş ab-ı zemzem gülleri yine -6- Çok günah işledim senin katında Eriş Şah-ı Merdan sen imdad eyle Kul daralmayınca Hızır yetişmez Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Yalvarması boynumuza farz oldu Edep erkan mü’minlere farz oldu Mü’minin secdesi Hak niyaz oldu Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Kimi kaildir mahşer kalan davaya Şah Hasan’a ağu verdi Muaviye İmam Hüseyin Mürvet eyle canıma Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Zeynel’i zindana atan o soydur Muhammed Bakır’a verilen paydır İmam Cafer erkanı kadim bir yoldur Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Musa Kazım ile salâyı veren İmam Rıza mescide giren Taki ile Naki carına gelen Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Askeri’nin askerine katılan Kul olup Behl, Buhara’da satılan Çöl Kufe şehrinde nâra atılan Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Kırkların cemine beraber gelen Server Muhammed’in bacını alan Sancağını çeküb Zülfikar çalan Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle Fakir Edna’m der ki bu sırra eren Üstadım Hatayi dârına duran Tamuda yanar mı nurunu gören Yetiş Hızır Nebi sen imdad eyle -7- Deli gönül gussalanup gam yeme İnşallah dumanım yer Koca Leşker Gönül intizardır her dem yoluna Bize hayırlısın ver Koca Leşker Koca Leşker sen kırklardan birisin Kırkların birine neşter urursun Selman Faris’dedir kanın görürsün Bir damla kan geldi al Koca Leşker Selman geldi şeydallahdan yarsalar Şeydallahın bir araya koysalar Bir üzüm danesi vardır ezseler Ezen el senindir er Yüce Leşker Engür ezdi ol kırklara içirdi Kanad verdi pervaneye uçurdu Üryan biryan etti dara geçürdü Anlara biryan himmet kıl Koca Leşker Koca Leşker seher yerde oturur Fırat suyu bad-i saba getürür Cümle erenlere gülbang yetürür Cümlenin muradın ver Koca Leşker Sultan ağu cana çıkıyor başı Nice erler vardır yareni eşi Seyd İsmail Seyyid Halil sırdaşı Taze fidan bitti gül Koca Leşker Fakir Edna’m der ki çağlasam aksam Fırat suyu gibi yüzüne baksam Üstad Hatayi’den seyrana çıksam Dilerim muradım ver Koca Leşker -8- Dostun hasretinde dârı dünyada Açılan bahçede güller sevdiğim Beni mecnun ettin aşkı sevdandan Yok mudur göğsünde iman sevdiğim Kul olam kapıyı bana da göster Hüsnün kitabını eyledim ezber Seni görmeyeli ey nazlı dilber Yok mudur göğsünde iman sevdiğim Başına bağlamış sırmalı çember Yanağın kokusu misk gibi amber Şu Sefil Edna’ya bir selam gönder Gözlerim yolunda kaldı sevdiğim -9- Felek senin elinden abayı dolanı görmedim Senin cengine gidip geri geleni görmedim Nice Süleymanlar tahttan tahta hükmeyledi Tahtında baki kalan sultan görmedim Gah binerim aşk atına, gah kalırım piyade Benim derdim bana yeter senin derdin ziyade Korkarım ki hasret koyasın beni dünya da Ey sitemin benden çoktur sana borcum ne felek Beni mi gördü gözün, yad eli göremedin Benimle ne mal kazandın, pay edip bölemedin Üç verdiysen beş vereyim ne verdin alamadın Ey sitemin benden çoktur sana borcum ne felek Sefil Edna`m bu dünya da günüm geçti zar ile Gelmedi sağ yardan bir haber kaldım efkar ile Yönümüz Kerbela´ya döndü cengimiz ağ yar ile Ey sitemin benden çoktur sana borcum ne felek -10- Gönül arzu kıldı yüzün görmeğe Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet İster senden bir kılağuz almağa Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet Alçağı yücesi sana görünür Gönül düşmüş peşinize sürünür Her ne günah dersen ben de bulunur Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet Dayanmalı ol Sultanın nazına Yüz sürelim ayağının tozuna Sevdiğim nikabın almış yüzüne Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet Makamınız imamların makamı Kerbela’da akar şehitler kanı Hasan Hüseyin Fatma Ana’nın canı Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet İmam Zeynel paralandı bölündü Muhammed Bakır’a secde kılındı Cafer-i Sadıkdan yadigar kaldı Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet Önce senin müşkilini kandıran Ayağını od’a sokub yandıran Musayi Kazm’a secde kıldıran Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet O cihana bu cihana sır geldin Taki Naki Askeri`ye gül geldin Mehdi Resul ile Zülfikar çaldın Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet Fakir Edna’m yakar kendi başını Yemende seyrettim der savaşını Üstadım Hatayi’nin sır kardeşini Kızıl Deli Sultan aman mürüvvet -11- Her gördüğüne meyil verme Sabreyle gönül sabreyle Ermediğin yere gitme Sabreyle gönül sabreyle Sakın doğru yoldan çıkma El atına binip aşma Kılavuzsuz yola düşme Sabreyle gönül sabreyle Sabırdır farz ile sünnet Sabrın makamı cennet Sabırdır Ali Muhammed Sabreyle gönül sabreyle Her iş makamını bulur Sabırla koruk hal olur Sabır baş selamet gelir Sabreyle gönül sabreyle Lailahe illallahdır adı Bir ismini sabır koydu Kırklar bir üzümde kandı Sabreyle gönül sabreyle Fakir Edna’m bu ne dalga Sakın sabrı elden kovma Üstad Hatayi’den kalma Sabreyle gönül sabreyle -12- Himmet edin erenler ben de gideyim Yaktı şu sinemi yine ayrılık Dünyadan ahrete ikrar güdelim Yaktı şu sinemi yine ayrılık Mümin olan canlar bir ikrara bağlandı Bülbülün ötüşü bağrımı deldi Canandan ayrılması bana zor geldi Yaktı şu sinemi yine ayrılık Dilerim Leylasın Mecnunun bulsun Konan göçtü gelen nişana dursun Balım Sultan bize kılavuz olsun Yaktı şu sinemi yine ayrılık Yarim yollara çıkmış bakıyor Güzel koku miski anber kokuyor Bizim nasip usul usul kalkıyor Yaktı şu sinemi yine ayrılık Sağ yar olup aşk atına koşalım Gedik bekçisiyle çöller aşalım Büyük küçük gelin helallaşalım Yaktı şu sinemi yine ayrılık Fakir Edna'm der ki ayrılık zordur Ayrılık elinden yüreğim yandı Aşkın badesini içtim de kandım Yaktı şu sinemi yine ayrılık -13- Muradlar verici ol gani Settar Erdi muradımı elhamdülillah Ali Muhammed’dir Muhammed Ali Gördüm bir elmadır elhamdülillah Ali Muhammed’dir Muhammed Ali Anlar kurdu doğru yolu erkanı Tarikat ilmidir marifet gülü Erdim hakikate elhamdülillah Tarikat de marifete yar oldu Yedi kudret deryası da sır oldu Cebrail rehberdi Ali pir oldu Erdim hakikate elhamdülillah Şeriatı dahi yeni yaptılar Yetmişiki millet ana taptılar Bir kale var yetmiş üçe yaptılar Kerpici nurdandır elhamdülillah Ol kaleye giremedi lâ denler İmamlar nesline buğuz edenler Dünyada eliyle ağu yutanlar Anlar didar görmez vallah u billah Arşullahda yedi kapu açıldı Hakkın rahmeti kullara saçıldı Müminlere hulle donu biçildi Giydim libasından elhamdülillah Fakir Edna’m bu manayı seçmeli Üstadım Hatayı konup göçmeli Aşık olan bu doludan içmeli Kandım cür’asından elhamdülillah -14- Sabah erken vardım Seyyid Baba’ya Yüzüm sürdüm şahinlerin başına Dolandım tecelli kıldım dergahına Vardım düştüm sancağının başına Bir ismi Hayder’dir bir ismi Ali Sancağı cennetten geldi bu veli Hak nazar eyledi doldu bir dolu Canım kurban kadeh sunan eline Ol Sultan Saçlı’yı yanına aldı İsteyen kulların muradın verdi Kızıl elmaya dek kafiri kırdı Yüz sürerek günbedinin taşına Leşker-i abdala çıkıyor eli Kimsenin kalmadı kendiye dili İmam Hüseyin ile Bektaş-ı Veli Canım kurban beratına işine Ehl-i Müslim Ali aba yarıdır Koca leşker günahları arıdır Sultan ağu can cümlenin piridir Yüz sürelim eşiğine başına Sefil Edna’m der ki babına varsam Yeşil sancağına yüzümü sürsem Ölmeden gözümü açsam da görsem Gör üstadım Hatayi’nin işine -15- Sabah olup kutlu güneş doğunca Altı aylık yolu kuşlukta alan Fazlı'nın borcunu ödedi verdi Gök yüzünde pervaneler dönünce Dahi üçyüz yıl da havada gezdi Fakir Edna‘m Hak'tan doldu bu dolu -16- Selman Ali ile hesap görünce Elinde bir deste gülüdür Hayder Zühre yıldızı da kırk bin yıl evvel Alnında balkıyan nurudur Hayder Arifler cihanı eledi seçti Yüzünü görenler dünyadan geçti On iki aşık da meyinden içti Kudret bahçesinin gülüdür Hayder Aşık mıdır dürlü bade içmeyen Arif metaına baha biçmeyen Talip midir kıl köprüsün geçmeyen İsm-i Şah talibin yoludur Hayder Üç ismi de aşıklara verdi Altı ayda hesabını gördüler Dört isimde muradına erdiler Yedinci kapunun gülüdür Hayder Yapılmıştır yedi damın kapusu Açılmıştır sekiz uçmak kapusu Oniki İmam on dört ma’sum pak hepisi Ol cümleden ulusudur Hayder Fakir Edna’m bu manalar yazılmaz Divid olmayınca kalem düzülmez Maya olmasa mürekkeb ezilmez Üstad Hatayi’nin elidir Hayder -17- Vücudum şehrini seyran eyledim Girdim o şehire Şah`lar Şah`ı var Üçyüzaltmışaltı sokağın yokladım Dörtbindörtyüzkırkdört men deryası var O şehrin içinde men yari gördüm Aşıklar dilinde imrana erdim Her ne yana baktım mehmanı gördüm Mehmanın gözünde beytullahı var O şehrin içinde yaptığım yapı Muhammed Ali`dir taptığım tapı Arş-ı âlâdan açılır ol yedi kapı Ol yedi kapının yetmış harfi var O şehrin içine giren uyaktır Bir camisi var yetmişüç boyaktır Şeriat, Tarikat, Marifet haktır Hakikatın doğru rahi yolu var Bir camisi var kırksekiz direkli O da hergün müminlere gerekli Sefil Edna`m biner altın buraklı Kazası mümkündür eyvallahı var -18- Yatarken üstüme geldi erenler Yatan ne yatarsın uyan dediler Elinde badesi pirim karşımda Al şu badeyi de ihsan dediler Uyandım gafletten açtım gözümü Erenler hakine sürdüm yüzümü Hak söyletti ben söyledim sözümü Doksan bin kelama ıyan dediler Benim halim bilsen içler acısı Yüreğimden çıkmaz pirin acısı Sorsan her gün örttük yarin kapısı Her sırrı Edna’ya beyan dediler -19- Yüzünü türaba sürmüş gideyi Çağlar sular İmam Hüseyin deyu Gece gündüz arzulamış gideyi Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu Gece gündüz arzulamış gideyi Dolap su vermeğe figan edeyi İmamları ismini vird edeyi İnler dolap İmam Hüseyin deyu Hesap eyle baharını yazını Fark ede gör ördeğini kazını Dinleyin turnanın tor avazını Çağrışırlar İmam Hüseyin deyu Katarlanmış birbirini yederler Çığrışurlar Kerbela’ya giderler İmam İmam deyu nevha ederler Ağlaşırlar İmam Hüseyin deyu İmamlar da Kerbela’da yatarlar İmam Ali Şah Abbas’a yeterler Kerbela çölünde samah tutarlar Çığrışurlar İmam Hüseyin deyu İmamların yası biz de çekelim Gözümüzden kanlı yaşlar dökelim İmamlar yoluna serden geçelim Ağlaşalım İmam Hüseyin deyu Fakir Edna’m ağlamışım gülemem Sel sel oldu çeşmim yaşım silemem Üstadım Hatayi kimse bilemem Ağlaşalım İmam Hüseyin dey
- Ozanlarımız - |