|
-
ŞAH HATAYİ 110
Hazırlayan:
Hasan OYTUN
Alevi
inancında Yedi Ulu Ozanlardan biri olan Şah İsmail Hatayi, Azeri asıllı
Türkmen’dir. Babası Şeyh Haydar, anası Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın
kızı Alemşah Halime Begüm Sultan’dır. 1487 yılında Güney Azerbaycan’ın Erdebil
kentinde doğmuştur.
Alevilerin
Cemlerinde deyişleri en çok okunan Yedi Ulu Ozanlar`dan biridir. Şah
İsmail Hatayi, 1500 yılında Erzincan’nın Sarıkaya Yaylasında, Seyyid Ocakları
mensubu Dedeler ile Türkmen aşiret ve oba beylerinin katıldığı büyük Türkmen
kurultayında başkanlık etmiş, 9 Eylül 1502 tarihinde de Tebriz’de Safevi
Türkmen Kızılbaş Devleti’ni kurmuştur. Anadolu insanının duygularına tercüman
olan düvaz imam ve deyişleriyle gönüllerde taht kurmuş “kalem ve kılıç sahibi”
olmuş, HAK- MUHAMMED-ALİ sevgisini terennüm etmiş, deyişleri CEM ibadetlerinin
temelini oluşturmuştur.
Alevi
inanç ve ilkelerini coşkulu bir şekilde işleyen şiirleri, yüzyıllardır
Anadolu’nun ve Balkanlar’ın her köşesine yayılmış, ezberlenmiş, aşıklar
sazlarıyla çalıp söylemişlerdir. Günümüzde de ŞAH HATAYİ SEVGİSİ Alevilerce
değerinden hiçbir şey kaybetmeden yaşatılmaktadır. 37 yaşında iken
Azerbaycan’da Hakk’a yürümüştür. Kabri Erdebil’dedir.
Ozanımızın
hayatı ile ilgili daha geniş bilgi için "Yedi Ulu Ozanlar"
bölümüne girebilirsiniz !
-1-
Âdem oldum
geldim Âdem içine
Nasîb olmaz
dürlü candan içeru
Zenbûr olub
kândan kâna geçerken
Bir kâna
uğradım kândan içeru
Kardaş gel
erkâna bu erkân değil
Oynatma
atını bu meydân değil
Süleyman’dan
esen Süleyman değil
Süleyman var
Süleyman’dan içeru
İrfân
meclisinde irfân almışam
Lâ’l-i
Bedahşan’dan mercân almışam
Bin cânı
verüben bir cân almışam
Ol cânı
saklaram candan içeru
Hatâyî
Sultân’ın nutkunu hakla
Ne dileğin
varsa kendinde yokla
Mürşidin
pendini iyice sakla
Damardan
ilikten kandan içeru
-2-
Âftâb-ı
âlem-i tevhîdi kıldı âşikâr
Kalmadı
dünyâ yüzünde mihnet-i jeng-i gubâr
Bu duâyı
zâhir etti ol şeh-i Düldül süvâr
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Bin şükür
bes tahtına geldi Süleymân-ı zamân
Hükmüne
fermanber oldu hem zemîn ü âsmân
Bu duâyı
hâtemine yazdı çün nakş-ı nişân
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Çünki çıktı
Kâ’be’den hak ile bâtıl farkına
Bâtıl oldu
ol kişi aldandı dünyâ zevkına
Bu duâyı
okuyanlar düşdü rahmet garkına
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Tanrı arşdan
Kürs’e indirdi anın çün bî-nikâb
Sâki sırrın
keşf kıldı aradan gitti hicâb
Bu duâyı hak
bilenler secdeye kıldı şitâb
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Bu kamer
devrinde mü’min müşrikîn oldu cüdâ
Bunu böyle
tâ ezelden zikr ederdi Mustafâ
Mü’minin
dilinde dâim zâhir idi duâ
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Doğdu
mağribden güneş geldi kıyâmetten nişân
Îsi gökten
yere indi zâhirâ devr-i zamân
Bu duâyı
eyledi Hak leşkeri vird-i zebân
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Mehdi-i
sâhib zamân devrânı geldi âleme
Külli eşyâ
ehlinin sultânı geldi âleme
Bu duâ derd
ehlinin dermânı geldi âleme
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
Ey Hatâyî
Mehdi-i sâhib zamân devrânıdır
Ehl-i fazla
va’de-i hûr ü cinân devrânıdır
İsm-i A’zam
zâhir oldu Câvidân devrânıdır
Lâ fetâ illâ
Ali lâ seyfe illâ Zülfekâr
-3-
Akıl gel
beru gel beru
Gir gönüle
nazar eyle
Görür göz
işidir kulak
Söyler dile
nazar eyle
Baştır
gövdeyi götüren
Ayak menzile
yetüren
Dürlü
maslahat bitüren
İki ele
nazar eyle
Sofî isen
alub satma
Helâline
harâm katma
Yolun
eğrisine gitme
Doğru yola
nazar eyle
İki elin
kızıl kanda
Çok günâhlar
vardır bende
Yâ İlâhî
kerem sende
Düşkün kula
nazar eyle
Hatâyî eydür
yâ Ganî
Veren Mevlâ
alur canı
Evvel kendi
kendin tanı
Sonra ile
nazar eyle
-4-
Ali’nin
sırrına ereyin dersen
Bir mürşid-i
kâmil bul da andan gel
Küfrünü
imâna satayım dersen
Var kendi
küfrünü bil de andan gel
Şerîat
ma’nisi insane sözdür
Tarîkat
sözlerimiz gece gündüzdür
Gönül bahr-i
aşktır deryâ denizdir
Bahrî ol
ummâna dal da andan gel
Pişiri
pişiri söyle sözünü
İki babdan
ayırma gör gözünü
Mürşidine
teslim eyle özünü
Musâhib
kapusun bul da andan gel
Cellâd
oluben cânına kıyagör
Ârif olub
her ma’niden duyagör
Cesedin
kendi elinden yuyagör
Kendi
namâzını kıl da andan gel
Şah Hatâyî’m
ma’ni söylerim dilden
Ayırırlar
seni kibr ile kinden
Ölmeyene
nasîb olmaz bu yoldan
Var ölmezden
evvel öl de andan gel
-5-
Ali´yi
severem candan içeru
Yolunun
sürerem yoldan içeru
Bana bende
demen bende değilem
Dahi
bendeler var benden içeru
Dinin terk
edenün işidür küfrü
Ol ne küfürdür
imandan içeru
Şeriat
tarikat ma´rifet haktdır
Hakikat od´u
var andan içeru
Süleyman kuş
dilin bilür dediler
Süleyman var
Süleyman´dan içeru
Hak rehberi
varır Hak´ka yetürür
Dahi rehber
var rehberden içeru
Şah Hatâyî
özün Hak´ka yetürür
Kapuda kul dürür
sultan içeru
-6-
Bahârın
geldiği neden bileyim
Gül dikende
biter bülbül daldadır
Eyyûb’un
teninde iki kurt kaldı
Biri ipek
sarar biri baldadır
Gönlüne
getirme şek ile gümân
Seyyid
Nesîmî’ye de ol oldu şân
Tanrı ile bin
bir kelâm söyleşen
Ali
Medîne’de Mûsâ Tûr’da dır
Şerîat
yolunu Muhammed açtı
Tarîkat
gülünü Şah Ali seçti
Şu dünyadan
nice yüz bin er geçti
Anlar
ittifakta Mehdî yoldadır
Âdemin
hâtemin zât-ı Fazlullâh
Eşyâyı gark
etmiş bu bir sırrullâh
Şehinşâh-ı
kutb-i âlem zıllullâh
Kudret-i
nârı mü’min kuldadır
Şah Hatâyî’m
eydür sırrını deme
Kılagör
namâzın kazâya koma
Şu yalan
dünyâda hiç sağım deme
Tenin
teneşirde sinin saldadır
-7-
Bâtınımda
dedi bana bir aziz
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
Vermen
nasîbini kesin gıdâsın
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
Mahabbet
Âdem’i Hakk’a yaradır
Mahabbet
etmeyen can müdârâdır
Dünyâ vü
ahrette yüzü karadır
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
Gerçek olan
bir nefese inana
Canımız veririz
kurbân cânâna
Lâ’net olsun
ikrârından dönene
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
Mahabbetten
hâsıl oldu Muhammed
Ali’ye
verildi cümle velâyet
On iki
imâmın erkânı şefâat
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
Dört kapu
kırk makâm yetmiş iki kat
Mahabbet
dedikleri tecellî-zât
Mü’mine
müslime hayır nasîhat
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
Mahabbet
dediğin haslar hasıdır
Mahabbet
olmayan Hakk’ın nesidir
Dost
Hatâyî’nin bu Hakk nefesidir
Mahabbetten
geçen Hakk’dan da geçer
-8-
Ben de
bildim benlik yoktur özümde
Benliğim
mürvete saldım ezelden
Tuttuğumuz
îman ikrâr kapusu
Bir pîrin
eteğin tuttum ezelden
Şerîat
öğrendim bin bir ad içün
Hakîkat
öğrendim ayn-ı zât içün
Ma’rifet
öğrendim bu sıfât içün
Tarîkate
hizmet ettim ezelden
Şerîatın
ince yolları vardır
Hakîkatin
derin gölleri vardır
Ma’rifetin
gonca gülleri vardır
Bülbülüm
gülşende öttüm ezelden
Rahmân
kılıcıdır Seyf-i Ahmedî
Çaldı çâr
pâreden Tîğ-ı Hayderî
Fâtıma hem
Zülfikâr-ı Kanberî
O demde
kırklara yettim ezelden
Nûh ile ben
bir gemiye binmişem
Yûsuf’u
tufanla sele vermişem
Sanma bu
cihâna henüz gelmişem
Bunca geldim
bunca gittim ezelden
Hüseynî’yem
bugün meydân içinde
Okudum
dinledim irfân içinde
Yetmiş bin
yıl evvel Fürkân içinde
Cebrâil’e
kelâm ettim ezelden
Hatâyî
ümîdim kesmezem Hakk’tan
Bizi vâr
eyledi o demde yoktan
Balçığımız
yuğurmuştur topraktan
Türâbîyem
yerde bittim ezelden
-9-
Bendesiyem
can ü dilden padişahımdır Ali
Gözlerim
nuru ziyası bedr-i mahımdır Ali
Yoluna hak
olduğum püştü penahımdır Ali
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
Men Hasen
Hulk-i Rıza'nın bir muhibb-i haliyem
Hamdülillah
kim hasedle kibr ü kinden haliyem
Şah Hüseyn-i
Kerbela'nın baş açık abdalıyem
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
Şah Zeynel
Abidin hem Bakır ile Ca’fer‘i
Biliniz
bunları sevmektir iman ey din eri
Daima söyle
bu nutku olmayasın serseri
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
Musa-i
Kazım'ı her kim bildi oldu ehl-i Hak
Gel şehim
şahı Ali Musa Rıza'dan al sebak
Ten gözünü
giderüb can gözü ile ana bak
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
Şah Taki vü
ba Naki'nin kulu ol ey bahtiyar
Bunları
sevene rahmet eyledi Perverdigar
Mü'min
olanlar bu nutku zikr ederler aşikar
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
Askeri'ye
asker olmak diler isen ey hümam
Kıl tevella
hanedana Ahmed'i bulgıl tamam
Hatm oliserdir
imamet Mehdi'de beyn-el-enam
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
Ey Hatâyî
gafil olma işbu dünya fanidir
Her ne kim
geldi vücude alemin mihmanıdır
Bu kelamı
vird edinmek arifin erkanıdır
Kıblegahımdır
Muhammed secdegahımdır Ali
-10-
Bir can bir
can özenüb gelince
El
uzatmayınca etek tutulmaz
Rehberinden
tevbe okunmayınca
Yuyma anın
insanlığı bilinmez
Kâmil rehber
dürür özünü yuyan
Ol kerem
kânıdır suyunu koyan
Varub Hakk
ceminde yerini bulan
Musâhibsiz
anın özü yuyulmaz
Musâhibi
olan özü yuyulur
Hak ceme
elsiz ayaksız varılur
Kahrı küfrü
lûtfu hep imân olur
Aşnasız
işleri varsa da olmaz
Aşna gerek imiş
yola gitmeğe
Cehd eyleyüb
dost gediğin aşmaya
Dört kapu
içinde bir ev yapmaya
Mürşidsiz ol
dört kapudan girilmez
Mürşid olur
dört kapudan girilür
Özün teslîm
edüb rızâ sürülür
Mü’min ise
nûrdan kefen sarılur
Pirsiz
cemâatte namâz kılınmaz
Namâz kılar
cemâatte irfânda
Cânın yargılasın
o tatlı sinde
Yarın
varırsanız mahşer yerinde
Yargılanmadan
cennete girilmez
Hatâyî’m
türâba indirdi teni
Âleme nûr
ile doldurdu seni
Pîrin
meydânında kurtarsın seri
Anlar
cehennemin od’una yanmaz
-11-
Bir gün
Muhammed evde otururken
Dört melâik
ana nidâ getürdü
Selmân’ın
çeğnide geldi bir oğlan
Ne güzel
izzetle kelâm getürdü
Muhammed
oğlanın selâmın aldı
Kalkuben
ayağa buyurun dedi
Muhammed
oğlana yerini verdi
Oğlan geçti
seccâdeye oturdu
Cebrâil der
bu oğlanı bilsevüz
İzzet edüb
selâmını alsavuz
Üstümüzde
benlik vardır görsevüz
Ayağına
yüzümüzü sürüdü
Muhammed der
bu oğlan Ali’dir
İns ü cinn ü
meleklerden uludur
Gerçeklerin
izzet etmek yoludur
İşitti
Cebrâil özün yitürdü
Ali
yaradılmış mısın sen dedi
Muhammed
yüzünü gördü dost dedi
Melekler
Ali’den nişan istedi
Zühre
yıldızın alnında getürdü
Oğlanın Ali
idüğün bildiler
Mürvet
deyüben dârına durdular
Özlerine
hayli sitem sürdüler
Birisi
cennetten elma getürdü
Elmayı
getürüb tercemân kodu
Şah eline
alub çâr pâre kırdı
Birini
Muhammed nitti gördü
Uçan
melekler dergâha yetürdü
Hakk Teâlâ
gör nice nazar kıldı
Cümle
velâyeti Şah ana verdi
Biri Düldül
biri Zülfikâr oldu
Fâtıma vü
Kanber anda yaturdu
Şah Hatâyî
eydür özün bilenler
Arayub
özünde gevher bulanlar
Üstad
nazarında kâmil onlalar
Anlar da
özün dergâha yetürdü
-12-
Bir güzelin
vücudunun şehrine
Bak nazar
eyle de hemen arif ol
Dükkanında
dediğin metaına
Bak nazar
eyle de heman arif ol
Seyr et özge
erenlerin göresin
Tabib sarar
yüreğimin yarasın
Çerb eyleme
muhabbetin çırasın
Yak nazar eyle
de heman arif ol
Hercai güzele
koşma başını
Hercailik edüb
atar taşını
Müşteri bulursan
çöz kumaşını
Sat nazar eyle
de heman arif ol
Beş vakit farzdır
sünneti de kaç
Özünü tanış da
müşkilini seç
Hakikat tarlasına
Ma’rifet ler saç
Ek nazar eyle
de heman arif ol
Hatâyî’m der
rahm etmezem yalana
Özün teslim eder
kendi gelene
Ay Ali’dir gün
Muhammed bilene
Bak nazar eyle
de heman arif ol
-13-
Bir nefescik
söyleyeyim
Dinlemezsen
neyleyeyim
Aşk deryâsın
boylayayım
Ummâna
dalmağa geldim
Aşk
harmanında savruldum
Hem elendim
hem yuğruldum
Kazana
girdim kavruldum
Meydâna
yenmeğe geldim
Ben Hakk’la
oldum âşinâ
Kalmadı
gönlümde nesne
Pervâneyem
âteşine
Şem’ine
yanmağa geldim
Ben Hakk’ın
kemter kuluyam
Kem
damarlardan berîyem
Ayn-ı cemin
bülbülüyem
Meydâna
ötmeğe geldim
Şah
Hatâyî’dir özümde
Hiç hilâf
yoktur sözümde
Eksiklik
kendi özümde
Dârına durmağa
geldim
-14-
Bir
kandilden bir kandile atıldım
Türab olup
yeryüzüne saçıldım
Bir zaman Hakk
idim Hakk ile kaldım
Gönlüme od
düştü yandım da geldim
Evelden
evvele biz Hakkı bildik
Hakktan nida
geldi Hakka Hakk dedik
Kırklar
meydanında yunduk pak olduk
İstemem
yunmayı yundum da geldim
Şunda bir
kardaşla kayda düşmüşüm
Pirler
makamında yanmış pişmişim
Kırklar
meydanında hem görüşmüşüm
İstemem
yanmayı yandım da geldim
Şah Hatâyî
eder senindir ferman
Olursun her
kulun derdine derman
Güzel şahım
sana bir canım kurban
İstemem
kurbanı kestim de geldim
-15-
Biz de
hânedana gider der idik
Mihmân
canlar bize safâ geldiniz
Her sabah
her sabah yüzüm üstüne
Mihmân
canlar bize safâ geldiniz
Beli dedik
bir gerçeğin destine
Canım kurbân
olsun Hakk’ın dostuna
Her sabah
her sabah yüzüm üstüne
Mihmân
canlar bize safâ geldiniz
Tuttuğumuz
bir gerçeğin elidir
Gittiğimiz
imâmların yoludur
Serçeşmemiz
Hacı Bektaş Velî’dir
Mihmân
canlar bize safâ geldiniz
Gitti
yoldaşlarım kaldım yalınız
Bağçede
açılur gonca gülümüz
Şeker
mahabbetiz tatlı dilimiz
Mihmân
canlar bize safâ geldiniz
Baykuş gibi
ne beklersin vîranı
Şükür olsun
seni bize vereni
Sultan
Hatâyî’nin işi yereni
Mihmân
canlar bize safâ geldiniz
-16-
Biz ezelden
ta ebed meydana gelmişlerdenüz
Şah-ı Merdan
aşkına merdane gelmişlerdenüz
Yazmağa
Hakk'un Kelamullah'ı natık şerhini
Bu beyanun
ilmine Kur'an'e gelmişlerdenüz
Gayı
mutlak'dan temaşa'yı ruh-i ziba içün
Bu şehadet
mülküne seyrane gelmişlerdenüz
Kainatı
suret-i Rahmene tebdil eylerüz
Ruh-i
Kuds'ün Ruhıyuz insane gelmişlerdenüz
Bir mu'anber
turranın küfrine amenna deyüb
Hakk'a
teslim olmuşuz iymane gelmişlerdenüz
Sak-i Baki
elünden mest olub içmekteyüz
Katre-i mest
olmışuz mestane gelmişlerdenüz
Ey Hatâyî
iyd-i Ekberdür cemali dilberün
Biz bu iyd-i
Ekber'e kurbane gelmişlerdenüz
-17-
Bizim
içtiğimiz dolu
Erenlerin
dolusudur
Ummânlara
dalub giden
Erenlerin
gemisidir
Hiç ummâna
dalmadın mı
Dalub gevher
almadın mı
Tâlib yola
gelmedin mi
Yine kendi
bilisidir
Ulu şarlar
bedestânlar
Al çiçekli
gülistânlar
Ala gözlü
mestâneler
Pîrim Ali
korusudur
Kimdir bunu
böyle deyen
Erenlerden
öğüd alan
Yeşil alem
çeküb gelen
Pîrim Ali
kendisidir
Şah Hatâyî
Didâr’a bak
Mansur ipin
boynuna tak
Nesîmî oldu
Hakk’la Hak
Ol üzülen
derisidir
-18-
Bu yolun
yolcusu olayım dersen
Elde iki
karpuz tutmalı değil
Derviş olup
şalvar giyeyim dersen
Gâhi giyüb
gâhi atmalı değil
Laden
bahçesinde gonca gül olmaz
Kâmil ile
yoldaş olan yorulmaz
İki mahlûk
vardır Hakk’a kul olmaz
Mağrurluk
kibirlik etmeli değil
Mağrurlar
orada olurlar yalan
Kibir imiş
yorulub yollara kalan
Eğer yolcu
isen köprüyü dolan
Göz göre
çamura batmalı değil
Koyun
kuzusuna nasıl meledi
Öküzün
kulağına kimler enedi
Garib bülbül
gül dalında tünedi
Her çalı
başında ötmeli değil
Şah Hatâyî
İmam Câfer muhbiri
Hakk’ın
yârânıdır Veysel Karânî
Hakk’ın
haznesinden gelen güheri
Müşteri
olmayana satmalı değil
-19-
Bugün ele
almaz oldum ben sazım
Arşa direk
direk çıkar avazım
Dört şey
vardır bir karındaşa lazım
Bir ilim,
bir kelam, bir nefes, bir saz
Güzel Ali´m
çıksa çıksa salınsa
Bedir aylar
gibi doğsa dolunsa
Dört şey
vardır bir karındaşa lazım
Bir hayr,
bir şer, bir ibadet, bir niyaz
Yaz olunca
çayır çimen üstüne
Armağan
sunarlar dostu dostuna
Dört şey
vardır avı almış destine
Bir şahin,
bir doğan, bir espir, bir baz
Cahil olan
söyler sözün bilmez
Meydana
gelince özünü bilmez
Dört şey
vardır cennet yüzünü görmez
Bir münkir,
münafik, bir yezid, gammaz
Şah Hatâyî´m
eydür sen kulun nider
Güzel
dünyasını terk eder gider
Dört şey
vardır yıldan yıla devr eder
Bir aydır,
bir gündür, bir kıştır, bir yaz
-20-
Bugün mâtem
günü geldi
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Senin derdin
bağrım deldi
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Kerbelâ’nın
önü yazı
Yüreğimden
çıkmaz sızı
Yezîdler mi
kırdı sizi
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Bizimle
gelenler gelsün
Serini
meydanda koysun
Hüseyn ile
şehid olsun
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Kerbelâ’nın
yazıları
Şehid düştü
gâzîleri
Fatma ana
kuzuları
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Esti deli
poyraz esti
Kâfir Mervân
bizi bastı
Hüseyn’in
başını kesti
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Kerbelâ’nın
önü düzdür
Geceler bana
gündüzdür
Şah
Kerbelâ’da yalnızdır
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Gökte yıldız
paralandı
Şehribân ana
karalandı
İmâm Hüseyn
yaralandı
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
İmâm Hüseyn
attan düştü
Kâfir gelüb
kanın içti
Atı
Medîne’ye kaçtı
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Bir su verin
ma’sum cana
Yezîd içti
kana kana
Fatma ana
yana yana
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
Kerbelâ’da
biter yonca
Boyu uzun
beli ince
Şah Hatâyî’m
kasârınca
Âh Hüseyn ü
vâh Hüseyin
-21-
Çıktım
kırklar yaylasına
Çağırdım
üçler aşkına
Özümü ummâna
saldım
Muhammed Ali
aşkına
Gelsin Muhammed’im
gelsin
Düşmüşlerin
elini alsın
Cânım Hakk’a
kurban olsun
Muhammed Ali
aşkına
Gelin şu
faktan geçelim
Akı karayı
seçelim
Âb-ı
kevserden içelim
Muhammed Ali
aşkına
Bu dünyâ
kurulu bir faktır
Gerçeklere
sözüm yoktur
Allah bir
Muhammed haktır
On İki İmam aşkına
Şah Hatâyî’m
der varalım
Anda
dîdarlar görelim
Gerçeğe
canlar verelim
Muhammed Ali
aşkına
-22-
Dâimâ
fikrimde zikrim ya Muhammed yâ Ali
Gönlümün
evinde şükrüm yâ Muhammed yâ Ali
Kendi özün
tanıyamaz seni yakin bilmeyen
Âlemin
âyînesisin yâ Muhammed yâ Ali
Kalmışam
zulmet içinde sen inâyet kıl bana
Men
günahkârem günahkâr yâ Muhammed yâ Ali
Seyyid-i
Battâl Gazî, Hacı Bektâş-ı Velî
Cümlesinin
sırrı sensin yâ Muhammed yâ Ali
Baş açık
yalın ayak yüğürüşür abdallar
Kerbelâ’da
çağrışurlar yâ Muhammed yâ Ali
Bu Hatâyî
vâsıl olmuş sıdk ile şâha müdâm
Dü cihanda
matlabım bu yâ Muhammed yâ Ali
-23-
Dervişlik
eydür bana
Sen derviş
olamazsın
Bari diyeyim
sana
Sen derviş
olamazsın
Özünden
gecmeyince
Birliğe
yetmeyince
El etek
tutmayınca
Sen derviş
olamazsın
Özün ile
fakırsın
Dürlü diller
okursun
Var yok yere
kakırsın
Sen derviş
olamazsın
Kakmak eğer
olaydı
Muhammed´den
kalaydı
Derviş
terkin kılaydı
Sen derviş
olamazsın
Hatâyî´m Hak
kuludur
Akar çesmi
selidir
Dervişlik
pek uludur
Sen derviş
olamazsın
-24-
Dil ile
dervişlik olmaz
Hâli gerek
yol ehlinin
Arıleyin her
çiçekten
Balı gerek
yol ehlinin
Geçmek gerek
dört kapıdan
Kurtulasın
mürebbîden
Mürebbîden
musâhibden
Eli gerek
yol ehlinin
Men gezerim
dertli dertli
Öter
firkatli firkatli
Bülbül gibi
ünü tatlı
Dili gerek
yol ehlinin
Men gezerim
ayık ayık
Deryâlarda
olur kayık
Bülbülleri
Şâha lâyık
Gülü gerek
yol ehlinin
Hatâyî’m der
kuşak kuşan
Toz olur
türâba düşen
Budur
dervişliğe nişan
Yolu gerek
yol ehlinin
-25-
Dilbera hüsn
ü ruhin gülzar ü cennet bilmişem
Her ne kim
senden gelürse ayn-ı rahmet bilmişem
Her ne kim
cevr ü cefa kılsan bu miskin gönlüme
Ben gamından
ağrıman bu cana minnet bilmişem
Tende can
oldukça gitmen astanından senin
Kakipayın ey
sanem başımda devlet bilmişem
Her ne kim
senden gelürse haste canım nüş eder
Kahrını
rahat senin cevrini hürmet bilmişem
Men Hatâyî
bendeyem bir padişah-ı vakte kim
Eşiğinde kulluğun
sultanca izzet bilmişem
-26-
Dinim içinde
îmândır musâhib
Gönül
tahtında sultândır musâhib
Koruk değil
ana çubuk denilmez
Tarîk evinde
tersândır musâhib
Yolumuz
incedir varabilene
Sefil
gönülde mihmândır musâhib
Yola eğri
giden menzile ermez
Sülûk içinde
erkândır musâhib
Musâhib yol
varandır ey Hatâyî
Muhibb-i
hânedanımdır musâhib
-27-
Diz çöküben zikr edelim
Cân ü dilden illâllah Hû
Yedi ceddin yarlığamış
Anınca illâllah Hû
Bunda yanar imiş odlar
Anda olurmuş heybetler
Cehennem kapusun kitler
Anınca illâllah Hû
Okumuşam dört kitâbı
Âyet âyet ü harf be harf
Cümlesinden gürbüz erdir
Anınca illâllah Hû
Başı yasdığa düşünce
Gezer imânın kasdına
Şeytan ana zafer kılmaz
Anınca illâllah Hû
Can Hatâyî’m hepisine
Andan şâhın tapusına
Sekiz uçmak kapısına
Yazmışlardır illâllah Hû
-28-
Dön beri dön
beri yüzün göreyim
Ben seni
Ali'nin yoluna saldım
İkrarı boynuna
zencir olası
Ben seni
Ali'nin yoluna saldım
Yarden ayrılmışam
bu gündür yasım
İşitsün avazım
dinlesün sesim
Yollar karim
olsun ikrarın hasım
Ben seni
Ali'nin yoluna saldım
Fatma ana oturur
muhkem yurduna
Yüzün gören yanmaz
tamu od'una
İmamda okunan
hutbe adına
Ben seni
Ali'nin yoluna saldım
Şah Hatâyî'm
eydür derdlerim komam
Yezidler çevirmiş
vermiyor aman
Yardımcımız olsun
On İki İmam
Ben seni
Ali'nin yoluna saldım
-29-
Dün gün
intizârım sana Kerbelâ
Varalım
İmâm-ı Hüseyn aşkına
Serden gayrı
sermâyem yok elimde
Verelim
İmâm-ı Hüseyn aşkına
Ne hûb öter
şu seherin bülbülü
Mani söyler îman
ehlin kulları
Taze açılmış
Askerî’nin gülleri
Derelim
İmâm-ı Hüseyn aşkına
Rehber
tâlibini arıkla getür
Tamâm eyle
eksik yerlerin yetür
Rızâ
lokmasını meydâna getür
Yiyelim
İmâm-ı Hüseyn aşkına
Kapuyu kakdı
kırkların birisi
Birisinden
mest olubdur vârısı
Sarı kaya
pâdişahın korusu
Konalım
İmâm-ı Hüseyn aşkına
Şah Hatâyî’m
bu yola beli deyu
Çağrışurlar
Muhammed Ali deyu
Cümlemiz bir
ikrârın kulu deyu
Varalım
İmâm-ı Hüseyn aşkına
-30-
Dün ü gün isteğim budur Hudâ’mdan
Mürşidimden gayrı nem var benim de
Dâimâ ayırdı beni izinden
Mürşidimden gayrı nem var benim de
Mürşide hile olmaz doğru gelinür
Yalanın bünyâdı yoktur delinür
Her ne ister isen anda bulunur
Mürşidimden gayrı nem var benim de
Yedi yerde İmam Ca’fer makâmı
Verdiler elime çün erzâkımı
Nakd elinde Şeyh Safî’nin makâmı
Mürşidimden gayrı nem var benim de
Muhammed Ali’nin doğru erkânı
Mürşidine var ki göresin seni
Mürşidin gemidir tâlib yelkeni
Mürşidimden gayrı nem var benim de
Bu sözü söyleyen Sultan Hatâyî
Hatâyî’den gayrı kim var gedâyî
Saların üstüne bin bir kazâyı
Mürşidimden gayrı nem var benim de
-31-
Dünyâdan
elin çek divâne gönlüm
Ulaş bir
üstâda er ile görüş
Mürşid
nazarını yâd ederse dil
İkilikten
geçüb bir ile görüş
Er eteğine
yüz sürmek dilersen
Aslına
zâtına ermek dilersen
Hakk’ın
Cemâl’ini görmek dilersen
Nûr ile nûr
olup sır ile görüş
Sen nefsini
öldür olagör yeksân
Varlık
gömleğini eylegil üryân
Yedi iklim
dört köşede Lâmekân
Erenlerin
sırrı nûr ile görüş
Âşık-ı
sâdıklar ola gelmiştir
Ağlayanlar
bugün güle gelmiştir
El ele el
Hakk’a bula gelmiştir
Tanı kendi
özün pîr ile görüş
Hatâyî
biçâre kuldur şâhına
Hünkâr Hacı
Bektaş nazargâhına
Deli gönül
hâk ol düş dergâhına
Er olayım
dersen er ile görüş
-32-
Eğer
tarikattan haber sorarsan
Murtaza
Ali’dir pirimiz bizim
Göre
geldiğimizi süre gideriz
Kırklardan
ayrılmış sürümüz bizim
Hak yolundan
özge yola sapmayız
Rıza
kapısından taşra çıkmayız
Cennet
cehennem korkusu çekmeyiz
Bunda
sorulmuştur sorumuz bizim
Sırrı Hakka
gerçeklere baş koştuk
Çiğ yerimiz
yoktur kürede piştik
Ne yoldan ne
farzdan sünnetten düştük
O can
gediğidir yerimiz bizim
Kazancımızı
meydana getiririz
Eksikliğimiz
varısa bitiririz
Aşna meşrep
evinde otururuz
Bine
sayılmıştır birimiz
Eydür Şah Hatâyî’m
gerçek erenler
Orda pişman
olur burada yerenler
Bin kana bir
Mürvet dedik erenler
Gerçekler
eridir darımız bizim
-33-
Ela gözlü
pirim geldi
Duyan gelsin
işte meydan
Dört kapıyı
kırk makamı
Bilen gelsin
işte meydan
Ben pirimi
hak bilirim
Yoluna canım
veririm
Dün doğdum
bugün ölürüm
Ölen gelsin
işte meydan
Bağ olan
yerde bağ olur
Gül olan
yerde hav olur
Bu sitemler
çok zor olur
Çeken gelsin
işte meydan
Şah Hatâyî
der sırrını
Ortaya
koymuş serini
Nesimi gibi derisini
Yüzen gelsin
işte meydan
-34-
Elif ânı
bilmişem ben lâ fetâ illâ Ali
Ye yalanı
silmişem ben lâ fetâ illâ Ali
Be bekâ
mülkünde hâkim Mustafâ vü Murtezâ
Lâm elif lâ
dimezem men lâ fetâ illâ Ali
Te temennâ
eyledim sırrında izhâr eyleyüb
He hilâl
levhinde gördüm lâ fetâ illâ Ali
Se sebâtım
od u su toprâk u yeldendir benim
Vav vücûdun
şehriyem ben lâ fetâ illâ Ali
Cim
Cemâl’inle Celâl’in isteyüb kıldım taleb
Nun nihâyet
buldu cânım lâ fetâ illâ Ali
Hâ hayâl
eyler zebânım âlini yâd etmeğe
Mim Muhammed
Mustafâ’dır lâ fetâ illâ Ali
Hı haber
verdi Hasen hulk-ı Rızâ etbâına
Lâm letâfet
mülki içre lâ fetâ illâ Ali
Dal dilimde
Şah Hüseyn-i Kerbelâ’nın mehdi var
Kef kerem
kânı Ali’dir lâ fetâ illâ Ali
Zel zelîl et
nefsini Zeynel-Abâ’nın aşkına
Kaf karibdir
Hakk yolunda lâ fetâ illâ Ali
Rı riyâ etti
havâricler Muhammed Bâkır’a
Fe Furât
akub dedi kim lâ fetâ illâ Ali
Ze ziyâde
kıldı gönlüm Ca’fer’in mahabbetin
Gayn gayrı
dimezem ben lâ fetâ illâ Ali
Sîn serhûş
eyledi Mûsî-i Kâzım bil meni
Ayn-ı
aynımda ayandır lâ fetâ illâ Ali
Şîn Şâh-ı
Horâsan İbn-i Ali Mûsâ-er-Rızâ
Zı zuhûr
oldu cihanda lâ fetâ illâ Ali
Sad safâ
ehli Takî’dir âlem içre gerçi kim
Tı tarîkı
gösterir hem lâ fetâ illâ Ali
Dad zamîrim
mülküne server Nakî’dir bilmişem
Askerî’nin
zikridir hem lâ fetâ illâ Ali
Ya Muhammed
Mehd-i Sâhib Zaman Sırr-ı Resûl
Tesbîhim
zikrim dilimde lâ fetâ illâ Ali
Ey Hatâyî
ger hayât-ı câvidan bulsan nola
Gönlüne
mihmân olubdur lâ fetâ illâ Ali
-35-
Erenler cemine her can giremez
Edep ile erkan yol olmayinca
Her kamberim diyen kamber olamaz
Sahin kanberine kul olmayinca
Arama uzakta vardir yakini
Gerçek olan talip bulur hakkini
Yüklemezler sana yolun yükünü
Bükülü kametin dal olmayinca
Sah Hatâyî’m eder bu sirri beyan
Kamil midir cahil sözüne uyan
Bir bastan aglamak ömüre ziyan
Iki bastan muhip yar olmayinca
-36-
Erenler
serveri Şâh-ı Velâyet
Aldı
mü’minlerin elin eline
Hânedan
dostuna eyler hidâyet
Mü’min
olanları çeker yoluna
Eğer bende
isen Şâh-ı Merdân’a
Ali gibi sen
de kalma noksâna
Bir tâlibi
pişir, getür meydana
Ezel ebed lâ
gelmeye diline
Nasîhattır
benden sana emânet
Sâdık
emânate etmez hiyânet
Yemek ile
içmek içün bir âdet
Kurdu Hakk
Arslanı mü’min kuluna
Erenler
gittiği yolları gözle
Gözlet bir
kâmilin izini izle
Mü’min
kardeşlerin aybını gizle
Girmek ister
isen rahmet gölüne
Mürşide
rehbere eyle itâat
Zâhirde
bâtında gözle sadâkat
Muhammed
Ali’den kaldı emânet
Bağçe
donanınca güller alına
Muhammed Ali
kırklara katıldı
Anda
varlıkları cümle atıldı
Bir Yahûdiye
kul oldu satıldı
İstek Hakk
olduğu bundan biline
Şah Hatâyî
cennet kapusun açtım
Cömerd
olanların dolusun içtim
Bahîl
olanları ayırdım seçtim
Bahîlden
gayrısı cemde buluna
-37-
Erenlerin
erkânına, yoluna,
Tâ ezelden
talib oldum, erenler.
Cân ile
gönülden durdum, düşündüm,
Bu gün
mürşüdümü buldum, erenler.
Cân ile
gönülden gezdim aradım,
Hakk'ın
dîdârını görmek muradım,
Didar ile
mehebbetdir telebim,
Ya bu gün,
ya yarın öldüm erenler.
Geçmişem
serimdem korkmam ölümden,
Münkir
bilmez evliyanın halinden,
Yezid oğlu
bir harici elinden
Çok demdir
didardan kaldım, erenler.
Sen Hakk'ı
yabanda arama, sakın,
Uyduysan
kalbine, hak sana yakın,
Âdeme hor
bakma, kendini sakın,
Cümlesin
ademde buldum, erenler.
Şah Hatâyî'm,
erz edeyim hâlimi,
Harc edeyim
elde olan vârimi,
Süre süre
şaha gedem yüzimi,
Mürvet kabûl
eyle, geldim, erenler.
-38-
Evvel ol
Allah’ın adı söylenür
Cümle
ibâdetin başıdır tevhîd
Pîrim Şeyh
Safî’den bize kalmıştır
Sofî
kardeşlerin kânıdır tevhîd
Her kim Şeyh
Safî’nin emrini tutmaz
Yorulur bu
yolda menzile gitmez
Gayrı millet
ana i’tibâr etmez
Cümle
ibâdetin başıdır tevhîd
Tevhîd ile
bitmez işler bitmiştir
Tevhîd ile
dünyâ karar tutmuştur
Tevhîd ile
tâlib Hakk’a yetmiştir
Dermansız
derdlerin dermânı tevhîd
Mürebbîsiz
musâhibsiz dâmensiz
İkrârından
dönen yanar îmansız
Yakın ihlâs
ile çağır gümânsız
Şeyh
Safî’nin armağanıdır tevhîd
Can Hatâyî’m
tevhîd deryâ denizdir
Tevhîd
etmeyenler bizim nemizdir
Pîrim Şeyh
Safî’den sermâyemizdir
On İki İmâm‘ın
erkânı tevhîd
-39-
Ey ki yoktan bu cihânı var eden
Perverdigâr
Yeri sâbit gökleri devvâr eden Perverdigâr
Küntü kenzen âyeti vasfında olmuştur
nüzûl
Varlığına Künfekân ikrâr eden Perverdigâr
Cümle bu âlemde sen günden dahi
zâhir iken
Dilde dâim adını Settâr eden Perverdigâr
Mü’mine mesken kılubdur bâğ-ı
cennât-ı nâim
Münkire kâfir makamın nâr eden Perverdigâr
Cümle eşyâlar gözün der hâb ettin
giceler
Gökte kevkebler gözün bîdâr eden Perverdigâr
Üşte doğdu ay ü gün hem gölge saldı
âleme
Künfekânın sırrını izhâr eden Perverdigâr
Mısr içinde Yûsuf’u bir kul iken
sultân edüb
Derd ile Ya’kub’unu bîdâr eden Perverdigâr
Yunus’u deryâ içinde yutturan bir
balığa
Âteşi İbrahim’e gülzâr eden Perverdigâr
Bir kulunu zâr edüb hışm ile
fin-nâr-ıs-sekar
Bir kulunu mahrem-i esrâr eden Perverdigâr
Yağdıran deryâya gökten âb-ı nîsan
yağmurun
Katresinden lü’lü-i şehvâr eden Perverdigâr
Enbiyâlar cem’ine yazdırdı a’lâ
mertebe
Mustafâ’yı cümleden Muhtâr eden Perverdigâr
On İki ma’sûm imamı pîş eden
kerâmete
Murtezâ’yı Hayder-i Kerrâr eden Perverdigâr
Lûtf ile ahvâline kılgın Hatâyî’nin
nazar
Aşk içinde vâlih-i dîdâr eden Perverdigâr
-40-
Ezel bahar
olmayınca
Kırmızı gül
bitmez imiş
Kırmızı gül
bitmeyince
Sefil bülbül
ötmez imiş
Dost
bülbüller gelir ötmeye
Güle sarılıp
yatmaya
Bağıban gülü
satmaya
Gül kadrini
bilmez imiş
Gel ey
bağban satma gülü
Haramdır
parası pulu
Ağlatma
sefil bülbülü
Gözyaşını
silmez imiş
Yılda bir
gün ziyan olur
Dost yoluna
talan olur
Bazı insan
hayvan olur
Hayvan adem
olmaz imiş
Şah Hatâyî‘m
ölmeyince
Tenim turap
olmayınca
Dost dosttan
ayrılmayınca
Dost kadrini
bilmez imiş
-41-
Gaibden delil göründü
Dedem hoş geldin hoş geldin
Bizi sevüb sevindirdi
Dedem hoş geldin hoş geldin
İki cân idik birleştik
Mahabbet kapusun açtık
Şükür Dîdâr’a eriştik
Dedem hoş geldin hoş geldin
Üstümüze yol uğrattın
Gevher aldın gevher sattın
Erliğini isbât ettin
Dedem hoş geldin hoş geldin
Bir ağaçta güller biter
Dalında bülbüller öter
Şâhıma bergüzâr gider
Dedem hoş geldin hoş geldin
Böyle Şah Hatâyî’m böyle
Pîrim destur versin söyle
Şâha benden niyâz eyle
Dedem hoş geldin hoş geldin
-42-
Gazîler bu
yola riyâla girmen
Yarın anda
kıl köprüler kurulur
Hakk kadıdır
Muhammed şefâatçi
Cümle mahlûk
gelüb onda derilür
Cennet
cehennemde mevcuddur ânlar
Od ile
türâbdan biçilür donlar
Rehberi
emrinde olmayan cânlar
Yüzü dönmüş
cehenneme sürülür
Gördüm deyen
göze miller çekerler
Ayak altına
kızgın saç dökerler
Münkir
olanları od’a yakarlar
Mü’minin
günâhı bunda sorulur
Her halîfe
sancağın çeker gelür
Özün
tanıyanlar mürşîdin bulur
Yol gözedir
hûri kızları alur
Varır onda
obasına derilür
Yol oğlundan
bağçenizi sakınman
Yen yedirin
yemişiniz koruman
Musâhibsiz
yedi adım yürümen
Musâhibi
olmayan anda yorulur
Şah Hatâyî
tâ ezelden ahdlıdır
Yol oğlu yol
yıksa hem günâhlıdır
İkrâr ehli
olan cennet ehlidir
İnkâr olanın
günâhı sorulur
-43-
Gece gündüz
hayaline dönerem
Bir gece
rüyama gir Hacı Bektaş
Günahkarım
günahımdan bezerem
Özüm dara
çektim sor Hacı Bektaş
Yandı bu
garip kul nedir çaresi
Yine
tazelendi yürak yaresi
Onulmaz
dertlere derman olası
Bu senin
bendindür sar Hacı Bektaş
Derdimin
dermanı yaramın ucı
Dört güruh
mevcuttur güruh-i naci
Belinde
kemesi başında tacı
Yüzünde
balkıyor nur Hacı Bektaş
Sadıkların
sıdkı aşığın renci
Pirlerin hem
piri gençlerin genci
Hem derya
hem sedef hem dür hem inci
Hem umman
hem ırmağ göl Hacı Bektaş
Gahi bulut
olup göğe ağarsen
Gahi rahmet
olup yere yağarsen
Ay mısın gün
müsün kandan doğarsen
Ilgıt ılgıt
esen yel Hacı Bektaş
Arının
yaptığı bala benzersin
Gurbet
illerinde gönlün eğlersin
Bend edip
kulları yola bağlarsın
Sailin
sattığı kul Hacı Bektaş
Derdimend Hatâyî
eder niyazı
Ulu Pir
katardan ayırma bizi
Bir mahşer
günüdür isterem sizi
Muhammed
önünde car Hacı Bektaş
-44-
Gel Ali
yoluna belî desene
En sonunda
gark olursun sele sen
Yetiş bir
kerecik eteğinden tut
Deli mi
oldun ne uydun ile sen
Ârif isen
bir gün seni seslerler
Bülbül deyü
gülistanda beslerler
Bir gün seni
rehberinden isterler
Kimin izni
ile girdin yola sen
Kiminle
oturub yahud durursun
Kimden
mu’cizât aldın götürürsün
Konma gül
dalına hâr bitirirsün
Bağban
olmayınca konma güle sen
Özün eğri
ise yola zararsın
Derdini
yetişmiş dermân ararsın
Maslâhatın
nedir şârı sorarsın
Sarraf
olmayınca girme şâra sen
Kapudan
çıkınca köşe gözetme
İçin
karartıp da dışın düzeltme
Şah Hatâyî
ötesini uzatma
Mü’min isen
bir ikrârda dura sen
-45-
Gel Ali’m
yola gidelim
Ali’m kendi
yolu ile
Açlar doyar
susuz kanar
Leblerinin
balı ile
Ali’m bana
neler etti
Aldı elim
dâra çekti
Üstüme
yürüyüş etti
Elindeki
dolu ile
İçilmez dolu
içilmez
Sevgili
dosttan geçilmez
İkisi birdir
seçilmez
Has bağçenin
gülü ile
Aşı urur
devrân döner
Kuş budağa
bir dem konar
Doldurmuş
dolusun sunar
Ali’m kendi
eli ile
Erenler
lokması nurdur
Lokmaya
elini sundur
Şah Hatâyî’m
doğru yoldur
Ali’m kendi
yolu ile
-46-
Gel ey Muhammed ümmeti
Bu devlete saâdete
Bu din Muhammed dinidir
Parmak getür şehâdete
Âdem’de Hakk’ı buldular
Âdeme secde kıldılar
Azâzil secde kılmadı
Dolaştı tavk-ı la’nete
Genc-i nihânı bulmuşam
İnsânı halka söylerem
Biz demezin günâh ola
Özü kala kıyâmete
Men hod özümden söylemem
Ol hod söyledir özünü
Dopdolu Hakk’ın sırrıdır
Muhtâcı yok kerâmete
Yarınki gün soracaktır
Konşu hakkını konşudan
Gelmezse canları çıksın
Özü kala kıyâmete
Muhammed Ali dedi kim
Bin yıl toprakta yatmayan
Resâl hadiste buyurur
İnanın bu rivâyete
Miskin Hatâyî burhânı
Böyle buyurdu irfânı
Peygamber’in kavli budur
Gelin peyk-i beşârete
-47-
Gel gönül
incinme bizden
Kalsın gönül
yol kalmasın
Evvel âhır
yol kadimdir
Kalsın gönül
yol kalmasın
Erenler bize
pusudur
Yalan
söyleyen asidir
Bu gerçekler
nefesidir
Kalsın gönül
yol kalmasın
Bahçede
açılan güldür
Hakk'ı
söyleyen de dildir
Pes ezelden
yol kadimdir
Kalsın gönül
yol kalmasın
Başındadır
altın tacı
Budur
erenler miracı
Keskindir
yolun kılıcı
Kalsın gönül
yol kalmasın
Ey divane ey
divane
Âşık olan
kıyar cane
Hatayi'm der
taç u hane
Kalsın gönül
yol kalmasın
-48-
Gel gönül
pirlerin nasihatını
Biz tutalım
tutmıyanda nemiz var
Canımıza
dostun mahabbetini
Biz katalım
katmıyan da nemiz var
Bize diyen
bunu böyle demiştir
Bir lokmayı
bin can ile yemiştir
Erler bize
bir doğru yol komuştur
Biz gidelim
gitmeyende nemiz var
Yine hak
sendedir sen sana baka
Sen sana
bakıp da sen senden korka
İhlas ile
niyazımızı Hakk’a
Biz edelim
etmeyende nemiz var
Gel Hatayî ikrarımız
güdelim
Biz bizi
görelim ili nidelim
Harap
gönülleri mamur edelim
Biz edelim
etmeyende nemiz var
-49-
Gele gönül hoş görelim bu demi
Bu da böyle kalmaya bir gün ola
Kişi çekmek gerek gussayı gamı
Hakk’tan gelür her ne gelse bir kula
Er odur i’tikad ede pîrine
Nazar ede evvel ü âhırına
Elbet yol kadîmdir ilter yerine
Sana kim neylerse salagör yola
Biz de biliriz ki dostu kardeşi
Bulamadım bir kara gün yoldaşı
Dost geçinüp yüze gülen kallaşı
Bahâsıdır satmak gerek bir pula
Her kişi bir hayâl ile eğlenür
Dâim anın gönlünde ol eğlenür
Böyle olur sevdiğim gâh ağlanur
Kimi gördük kıyâmete dek güle
Kârun’u gör bunadı ya buldukça
İnandı felek yüzüne güldükçe
Sen iyilik et durma elden geldikçe
Dediler halk bilmezse Hâlik bile
Gerçek olan kişi dosttan ayrılmaz
Değme kişide hakîkat bulunmaz
Sen seni satsan yedirsen bilinmez
Bu zamanda kimse yaramaz ile
Hatâyî dünyânın ötesi fâni
Bizden evvel bunda gelenler kani
Sanma dâim şad yürüye düşmeni
Bir gün olub nevbet ana da gele
-50-
Gel öğüt
vereyim öğüt alırsan
Hizmet eyle
gene gülü bulunca
Kervan gider
sakın geri kalırsın
Hemen elden
koma yolu bulunca
Ölürse de
çıkmaz yoldan yol eri
Gerçeklerin
elindedir yuları
Göründü
seyreyle akan suları
Karışır
ummana seli bulursa
Arı oldun
her çiçekten alırsın
Balın
damızlığın kande bulursun
Yetmiş bin
ayete delil olursun
Anlayıp da
bu manayı bilince
Dinleyip de
bu manayı yazmalı
Her kişi
halince kuyu kazmalı
Yedi
padişahlık yeri gezmeli
Haline
münasip eri bulunca
Sil süpür
kalbini sütten beyaz et
Öldürüp
nefsini şeytandan arıt
Doksan dokuz
ere çıktı Beyazıt
Haline
münasip eri bulunca
Şah Hatâyî'm
eydür bakma bu hale
Gönlümüzde
vardır bir ulu kale
Elif gele
ayın gele mim gele
Dertli
kullar dermanını bulunca
-51-
Gelüb ihlas
ile yola gidenin
Derece
gönlünde güman gerekmez
Sil süpür
kalbini evin pak eyle
Mü´minin
aynası duman gerekmez
Bir kişinin
iki yerde eli olsa
Faydesi
olmaz Ali oğlu olsa
Müsahibden
gizli dalda yeri olsa
Andan sana
gelen iman gerekmez
Müsahib
mürebbi yolda bir kişi
Dili söyler
amma değildir işi
Çünki baş
etmezsin tuttuğun işi
Er yükü
gevherdir saman gerekmez
Mürebbi
müsahib cesedde canım
Mürebbi
imanım müsahib dinim
Aşina et
yolda ………… kanın
Önü yahşi
sonu yaman gerekmez
Can Hatâyî´m
eydür düşürdün derde
Zavallı
sofudan kalkmıyor perde
Gördün ki
bir lokma geldi bir yerde
O lokma çiğ
ise yemen gerekmez
-52-
Gevherin
geçmeyen yerde
Satma kardaş
kerem eyle
Lâ’l taşını
çay taşına
Katma kardaş
kerem eyle
Gördün bir
yerde âşinâ
Her ne
dersen öz başına
Yol taşını
yol kuşuna
Atma kardaş
kerem eyle
Gördünse bir
yerde rakîb
Neylersin
yüzüne bakıb
Münkiri
katâra çekib
Yedme kardaş
kerem eyle
Firdevs
güllerinden misin
İmâm
kullarından mısın
Ali oğlundan
mısın
Gitme kardaş
kerem eyle
Hatâyî’m
çağırır ere
Dünyâ böyle
gelmiş zîrâ
Ârif okun
abes yere
Atma kardaş
kerem eyle
-53-
Gönül ne gezersin
seyran yerinde
Alemde her şeyin
var olmayınca
Olura olmaza
dost deyip gezme
Bir ahdıne bütün
yar olmayınca
Yürü sufi yürü,
yolundan azma
Elin gıybetine
kuyular kazma
Varıp her dükkanda
metaın çözme
Yanında mürşidin
var olmayınca
Kalktı havalandı
gönlümün kuşu
Kavga, gıybet
etmek kötünün işi
Üstadın tanımaz
bunda her kişi
Anın kim mürşidi
er olmayınca
Varıp bir kötüye
sen olma nöker
Çarhına değer
de dolunu döker
Ne Hüda’dan korkar
ne hicap çeker
Bir kötüde namus
ar olmayınca
Şah Hatâyî’m
edem bu sırrı beyan
Kamil midir cahil
sözüne uyan
Bir baştan ağlamak
ömredir ziyan
İki baştan muhip
yar olmayınca
-54-
Gönül
seyranda gezerken
Şah geldi
kondu saraya
Hakk’a niyaz
ederken
Bir engel
düştü araya
Hakk’ın
kapusundan girdim
Kendi
vücudumu gördüm
Marifet
kazanın kurdum
Aşkı
kaynatan küreye
Muhabbet
haslar hasıymış
Etmeyen
Hakk’ın nesiymiş
Sevgi Hakk
sevgisi imiş
Erenler ne
der buraya
Hele küşadın
düşürdüm
Firkat
kazanın taşırdım
Marifet aşın
pişirdim
Tuzun
tattırdım bereye
Hatayî der
ihtiyarsız
Neyleyim
dünyayı yârsız
Ol alemden
bi habersiz
Tuz ekmek
ister yaraya
-55-
Gönülleri
şâd eyleyen
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Bu yolda
irşâd eyleyen
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Gönüllere
gevher ekenler
Ehl-i Hak
özün dökenler
Mîzan terâzu
çekenler
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Biçildi
hulle-i kisbe
Cümle âlemin
eyisi
Gazîlerin
sermâyesi
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Terâzûsun
heng eyleyen
Dört kapuyu
deng eyleyen
Küffâr ile
ceng eyleyen
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Balık
kursağında yatan
Oynayub
hırkatı üten
Gemi gark
oldukta tutan
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Ak deveye
binüb giden
Gülzârından
yedüb giden
Kırklar ile
sohbet eden
Hak bir
Muhammed Ali'dir
Hatâyî’m der
efendimiz
Hem pîrimiz
üstâdımız
Heman bizim
murâdımız
Hak bir
Muhammed Ali'dir
-56-
Gördüğünü
gözün ile
Beyan itme
sözün ile
Andan sonra
bizüm ile
Olasın
mihman didüler
Çık sema'a
bile oyna
Silinsin pak
olsun ayna
Kırk yıl bu
kazanda kayna
Dahi çiğsin
yan didüler
Behey Abdal
nedir halin
Hakk'a
şükret kaldur elin
Kese gör
gıybetten dilin
Her kulu
yeksan didüler
Şah Hatâyî
imdi burda
Uğramış
onulmaz derde
Mürşid
açınca perde
Gör seni
mihman didüler
-57-
Gündüz
hayalimde gece düşümde
Ah senin
dertlerin İmam Hüseyin
On İki
ayların hem sabahında
Dilimde
virdim İmam Hüseyin
Hatice,
Fatıma Divanda bile
Şehriban
geliyor saç yola yola
Ağladıkça
çeşmim yaşını sile
Mah yüzüne
dökmüş İmam Hüseyin
Yarın iller
mahşer derilinceğiz
Sorgu sual
orda soruluncağız
Kanlı
mektubumuz verilinceğiz
Hesabın
görüyor İmam Hüseyin
Asası elinde
sancak uğrunda
Gahi mizan
gahi sırat yolunda
Muhammed’in
sancağının önünde
Mazlum
mazlum gezer İmam Hüseyin
Şah Hatâyî’m
ne hoş gördün yerini
Kimse bilmez
evliyanın sırrını
Muaviye
soyunu Mülcem oğlunu
Sürün şu
dergahtan İmam Hüseyin
-58-
Hakk’dan bir
nidâdır geldi
Yan ey deniz
tutuş deyu
Köpüğünden
dağlar durdu
Tütününden
arş kürs deyu
Arşa direk
oldu zârım
Pîre hizmete
varalım
Kandilden
ayrıldı nûrum
Muhammed’e
yoldaş deyu
Can
kandilden gevher ister
Gör ki
rakîbe ne ister
Yâ Ali
kerâmet göster
Kanber
sofrayı aç deyu
Sofr-açıldı
ni’met oldu
Sundu
destisini aldı
Dolandı
kapuya geldi
Sefîlim
kapuy-aç deyu
Kapudan
içeri vardı
Mü’min lere
selam verdi
Birine bir neşter
urdu
Kırkından
kan aksın deyu
Kırkından da
kan döküldü
Dürlü
bedenler söküldü
Selman bir
üzüm getürdü
Ez de
Muhammed iç deyu
Muhammed
içti esridi
Abdallar
samâha girdi
Şemlesin
kırk pâre böldü
Kalksın
başından tâc deyu
Tâc-ı devlet
seri idi
Gül Muhammed
teri idi
Veyis
emekdârı idi
Yalan
söylemen hiç deyu
Yalanlar
anda mat oldu
Ali’nin
sırrı zât oldu
Muhammed
Mi’râc-atıldı
Dur hey
mübarek taş deyu
Taş anda
muallak durdu
Hacılar
devâha indi
Arafat’tan
bir koç geldi
İsmail’e
kurbân deyu
Arafat koçu
meledi
Arşı
Cennet’i eledi
Şah Hatâyî’m
bile idi
Her kardeşe
yoldaş deyu
-59-
Hak Teâlâ
Cebrâil’e
Cebrâil’im
gelsün dedi
Varın söylen
Halîl’ime
Ahdi yerin
bulsun dedi
Yine geldi
bayram ayı
Titirer
Halîl’in canı
Yavrum
İsmail’im seni
Hakk’a
kurbân demiş dedi
Hak kabûl
ederse meni
Ata sen hiç
çekme gamı
Koç kuzu
kurbân olmazsa
Serim Hakk’a
kurbân dedi
Çıkın bakın
da zevâlden
Yönün
çevirmiş kıbleye
Belki telâş
verem ata
Ellerim
bağlasın dedi
Ellerin
bağla bağladı
Anâsı uğrun
ağladı
Yetmiş yedi
kere çaldı
Kessene hey
zâlim dedi
Bıçak dedi
hâşâ hâşâ
Niçün çaldın
meni taşa
Taşı kestim
baştan başa
Kesmem
İsmail’i dedi
İsmail
kalktı uyandı
Boyunca nûra
boyandı
Yâ Halil
nice dayandı
Yavrum
İsmail’im dedi
Kurbânı
gönderdi delil
Cebrâil
önünce gelür
Men senden
cömerdim Halil
Kaldır
İsmail’i dedi
Ağlar iken
gülüştüler
Göz yaşların
siliştiler
Hep döşendi
Peygamberler
Koç etini
bölüştüler
Hatâyî’m
bayramda kurbân
Ola
derdlilere dermân
Sırâtı
geçmeye insân
Korkmasın
kullarım dedi
-60-
Hakikat bir
gizli sırdır
Açabilirsen
gel beri
Küfr içinde
iman vardır
Seçebilirsen
gel beri
Açıldı
cennet kapusu
Lal-ü
gevherdir yapusu
Kıldan
incedir köprüsü
Geçebilirsen
gel beri
Canımız
melek canıdır
Tenimiz
Selman tenidir
İçtiğim
aslan kanıdır
İçebilirsen
gel beri
Pirimden
öğüt almışam
Üstadımdan
ders almışam
Men kanadım
bağlamışam
Uçabilirsen
gel beri
Men
bağçelerin gülüyem
Ayn-ı cem
bülbülüyem
Kırk kapunun
kilidiyem
Açabilirsen
gel beri
Şah Hatâyî’m eydür heman
Dağları
bürüdü duman
İşte İncil,
işte Kur’an
Seçebilirsen
gel beri
-61-
Hatâ ettim
Hudâ içün bağışla
Muhammed
Mustafâ içün bağışla
Safî nesli
Cüneyd ü Hayder oğlu
Aliyy’ül-Murtezâ
içün bağışla
Hasen aşkı
ile meydâna girdim
Hüseyn-i
Kerbelâ içün bağışla
İmâm
Zeynel-Abâ Bâkır ü Ca’fer
İmâm Kâzım
Rızâ içün bağışla
Severem Şah
Takî vü hem Nakî’yi
Hasen Asker
livâ içün bağışla
İmâm Mehdî
eşiğinde kul olan
Ol eşikte
velâ içün bağışla
İmamlar nûr
olubdur ey Hatâyî
Ki ol nûr-i
Hudâ içün bağışla
-62-
Hû diyelim
gerçeklerin demine
Gerçeklerin
demi nurdan sayılur
On İki İmâm
katârına uyanlar
Muhammed
Ali’ye yârdan sayılur
Üç gün imiş
şu dünyânın safâsı
Safâsından
artık olur cefâsı
Gerçek
erenlerin nutku nefesi
Biri
kırktır, kırkı birden sayılur
İhlâs ile
gelen bu yoldan dönmez
Dost olan
dostuna ikilik sanmaz
Eri hak
görmeyen Hakk’ı da görmez
Gözü bakar
ammâ körden sayılur
Gerçek âşık
menzilinde durursa
Çerağ gibi
yanub yağı erirse
Eksiklüğü
kendisinde bulursa
O da erdir
yine erden sayılur
Şah Hatâyî’m
eder Bağdad’dır vatan
İkilikten
geçüb birliğe yeten
Erenler
yanında kîl ü kâl tutan
Yolu
dikenlidir hârdan sayılur
-63-
İçmişem bir
dolu olmuşum ayık
Düşmüşüm
dağlara olmuşum geyik
Sana derim
sana sürmeli geyik
Kaçma benden
kaçma avcı değilim
Avcı değilim
ki düşem izine
Kaça kaça
kanlar indi dizine
Sürmeler mi
çektin kömür gözüne
Kaçma benden
kaçma avcı değilim
Sana derim
sana geyik erenler
Bize sevda
sana dalga verenler
Dilerim
Mevla'dan onmaz vuranlar
Kaçma benden
kaçma avcı değilim
Eyder Şah Hatâyî'm
uçan kaçandan
Zerrece
korkmazız bu tatlı candan
Gidip
da'vac' olma atana benden
Kaçma benden
kaçma avcı değilim
-64-
İkilikle
sakın girme meydana
İkinin
birisi pirim Ali´dir
Derdinin
mübtelasıyam ben anın
Edna kulum
padişahım Ali´dir
Sadıkların
sıdkı aşıkın renci
Pirlerin
piridir gençlerin genci
Hem deryadır
hem sadeftir hem inci
Lal ile mercanım
dürrüm Ali´dir
Zülfikar ü
kemer vardır belinde
Gazileri
yürür sağ u solunda
Münadi
Muhammed mi´rac yolunda
Arslanım
kaplanım şirim Ali´dir
Aşıklar aşk
ile kendüyü yakar
Münafıklar
gönül Ka´be´sin yıkar
Erenlerin
yolu Ali´ye çıkar
Başımdaki
tac-ı sırrım Ali´dir
Hatâyî
Yezid´e hiç verme aman
Alemde
neslini kese gör heman
Bulut içinde
gizlendi bir zaman
Bu dünya yoğ
iken varım Ali´dir
-65-
İkrâr verdim
dönmem Elest bezminden
Mürîdim
ikrârı îmândan aldım
Başka seyrân
gördüm kendi özümden
Bu mahabbeti
ben Merdân’dan aldım
Nâr ü bâd ü
hâkden halk oldum
Kendi kendim
ana rahminde buldum
Müddet tamâm
oldu dünyâya geldim
Bu ibret
nümâyı cihândan aldım
Bildiğim
unuttum eylerem feryâd
Derdim budur
dil yok isteyem imdâd
Tekrar yine
ta’lîm etti üstâd
Dersimi
mekteb-i irfândan aldım
Can gözü
gafletten açıla düştü
İkilik
perdesi seçile düştü
Kudret
hazînesi açıla düştü
Cevâhiri
kân-ı mercândan aldım
Bu bir gizli
sırdır her cân duyamaz
Ehl-i aşkın
katârına uyamaz
Değme cevher
fürûş bahâ koyamaz
Bu dürr ü
yektâdır ummândan aldım
Bu aşk ki
görünmez bilmem nedendir
Esrâr-ı
mahabbet gizli yerdedir
Gerçeğe
ayândır bize perdedir
Hakîkati
Şâh-ı Merdân’dan aldım
Gel düşünme
akla sığmaz bu ilim
Kudret
hazînesi miftâhı dilim
Bir ulu
dergâha ulaştı yolum
Bilmeyen
sanur ki dükkândan aldım
Âh edüb
utandım kendi sözümden
Mest olub
türâba düştüm özümden
Kanlı yaş
akıttım iki gözümden
Mâcerâyı
çeşm-i giryândan aldım
Mûsâ-ya
tecellî göründü Tûr’dan
Mest olub
aklını şaşırdı sırdan
Enel Hak
sırrını aldım Mansûr’dan
Mahabbet
kemerin erkândan aldım
Mü’minler
bulurlar oddan necâtı
Budur mü’min
lerin elde berâtı
Mi’rac dan
indirdi savm ü salâtı
Hak bilür
Hazret-i Sultân’dan aldım
Şerîat
sancağı geldi dikildi
Tarîkat
yolunda dürler saçıldı
Ma’rifet
deryâsı taştı döküldü
Hakîkati pîr
ü pîrândan aldım
Hakîkat
yolunda gör savaşımı
Akıttım
gözümden kanlı yaşımı
Pîrler
eşiğine koydum başımı
İcâzet ol
demde meydândan aldım
Hak budur
sözüme hile katmazam
Herkese bu
sırrı ayân etmezem
Kıymeti
bilinmez yerde satmazam
Ben bu
nasîhatı bir cândan aldım
Çalış bir
girdâbın çık yöresine
Dermân
gizlenübdür derd arasına
Merhem
sarılır mı aşk yarasına
Bu ilm-i
hikmeti Lokman’dan aldım
Âlem baştan
başa bir seyrangâhtır
Gir gönül
şehrine gör ne dergâhtır
Bir gizlice
sırdır kudretullâhtır
Yazılmış
defter ü dîvandan aldım
Terk ü
tecrid oldum döktüm kabâyı
Eğnime
giyindim şâl ü abâyı
Bana sorun
kimden aldım yasayı
İsmâil’e
inen kurbandan aldım
Dünyâdan el
çektim erkândır işim
Çeşm ile
bürhândır dökülür yaşım
Sizlere
hediye eldedir başım
Ol yeşil
yaprağı Selmân’dan aldım
Gerçi
Hatâyî’yem günâhım çoktur
Kalbimde
benlikten bir eser yoktur
İncîl,
Tevrât, Zebûr dört kitab haktır
Lezzeti
âyât-I Fürkân’dan aldım
-66-
İptidadan
yol sorarsan
Yol Muhammed
Ali'nin dir
Yetmiş iki
dil sorarsan
Dil Muhammed
Ali'nin dir
Gece olur
gündüz olur
Cümle alem
dümdüz olur
Gökte kaç
bin yıldız olur
Ay Muhammed
Ali'nin dir
Varma Yezid'in
yanına
Çirki
dokunur tenine
Lanet
Yezid'in huyuna
Can Muhammed
Ali'nin dir
Ali Yezid
den seçilir
Aleme rahmet
saçılır
Evvel
baharda açılır
Gül Muhammrd
Ali'nin dir
Gökten
rahmetler saçıldı
Mümin
olanlar seçildi
Ab-ı
kevserler içildi
Dem Muhammed
Ali'nin dir
Varma Yezid
meclisine
Kulak verme
hiç sesine
Satır Yezit
ensesine
Seyf
Muhammed Ali'nin dir
Hatâyî
oturmuş ağlar
Diline
geleni söyler
Top olmuş
ortada döner
Nur Muhammed
Ali'nin dir
-67-
Kahrına
küfrüne cümle dayandım
Evvel ikrar
verüb dönen gelmesün
Rengi
boyasına cümle boyandım
Bu renklere
boyanmayan gelmesün
Rengine
boyandım men candan içtim
Nice canlar
ile kondum konuştum
Muhabbet
eyledim candan seviştim
Muhabbeti
küfür sayan gelmesün
Muhabbet eyledim
sevdim yarimi
Harc eyledim
elde olan varımı
Bir
asilzadeyle et pazarını
Ettiği
pazardan dönen gelmesün
Gerçek imiş
serseriye gelmeyen
Er odur ki
ikrarından dönmeyen
Kalbinde
gönlünde riya saymayan
İkilik
gömleğin giyen gelmesün
Günahkara
tarik sitem kodular
Meydana
gelene kırklar dediler
Dostu
dosttan seçiverin dediler
Efsane
sözlere uyan gelmesün
Şah Hatâyî
eder bu doğru yoldur
Doğru yoldur
bu hem aşk makamıdır
Eksiğe
kalmayan pirim Ali´dir
Kalbinde
şüphesi olan gelmesün
-68-
Karşıki
karlıca dağı gördün mü
Yoldurmuş
eyyâmın eriyüb gider
Akan
sulardan sen ibret aldın mı
Yüzünü
yerlere sürüyüb gider
Kadîr’sin
hey ulu Şâh’ım Kadîr’sin
Her nereye
baksam anda hazırsın
Üstümüzde
dört köşeli çadırsın
Cümlemizi
birden bürüyüb gider
Sıra sıra
gelen ol ulu kuşlar
Sırlı olur
yakmaz anı güneşler
Evvel ezel
meyva veren ağaçlar
Anlarda
kalmayub çürüyüb gider
Derindir
bizim deryâmız boylanmaz
Bin bir
kelâm desem biri anlanmaz
Kişi
ikrârsız yulara bağlanmaz
Yuları koynunda
yürüyüp gider
Şah Hatâyî’m
söyler sözü özünden
Dervişlerin
sakınuptur gözünden
Olur olmaz
münkirlerin sözünden
Esriyib
gönlümüz farıyıb gider
-69-
Kıble
tarafından bir yıldız doğdu
Şevki on
sekiz bin aleme urdu
Yezidler
mümini üstüne aldı
Hacem
hayırlısın yazsun kaleme
Yine
kudretinden bir güneş doğdu
Gökteki
melekler secdeye indi
Mehdi´nin
sadası bağrımı deldi
Zülfikar
Kanber´den çıkar ademe
Şahım gelir
sağa sola bakınur
Şah
hısmından gökte melek sakınur
Allah deyu
ism-i a´zam okunur
İki rekat
namaz vardır kılana
Şah Hatâyî
yine varayım derse
Varayımda
hacı olayım derse
Bu sırrın
aslına ereyim derse
Mürşid
eşiğini bekler biline
-70-
Kırklar
meydanına vardım
Gel beru ey
cân dediler
İzzet ile
selâm verdim
Gel işte
meydân dediler
Kırklar bir
yerde durdular
Otur deyu
yer verdiler
Önüme sofra
yazdılar
El lokmaya
sun dediler
Kırkların
kalbi durudur
Gelenin
kalbin arıdır
Gelişin
kanden beridir
Söyle sen
kimsin dediler
Gir semâa
bile oyna
Silinsün
açılsun ayna
Kırk yıl
kazanda dur kayna
Dahi çiğ bu
ten dediler
Gördüğünü
gözün ile
Söyleme sen
sözün ile
Andan sonra
bizim ile
Olasın
mihmân dediler
Düşme dünyâ
mihnetine
Tâlib ol Hak
hazretine
Âb-ı zemzem
şerbetine
Parmağını
ban dediler
Şah Hatâyî’m
nedir hâlin
Hakk’a şükr
et kaldır dilin
Gaybetten
kese gör dilin
Her kula
yeksân dediler
-71-
Kudret
kandilinde parlayup duran
Muhammed
Ali’nin nûrudur vallah
Zuhûra gelüp
de küffârı kıran
Elinde
Zülfikar Ali’dir billâh
Elinde
Zülfikar altında Düldül
Önünde
Kanber’i dilleri bülbül
Hazret-i
Fâtıma cennette bir gül
Anı Ali’ye
Verdi Habîbullah
Zuhûra
geldiler Hasen Hüseyin
Anların
nûrundan ziyâlandı din
Kırklara
buluştu Zeynel Abidin
Tutarız
yasını hasbeten billâh
Muhammed
Bâkır’dan Ca’fer-i Sâdık
Şâhım Mûsa
Kâzım Rızâ’yı dedik
Tarikat
eliyle cismimiz yuduk
Hak dedi
mü’minin kalbi Beytullah
Takî, Nakî On
İki İmam cânı
Hasen-i
Askerî Cem’in sultânı
Elinde hücceti
sâhib zamânı
Sıdk ile
dileriz gönderir Allah
Hatâyî’m
teslim et özün üstâza
Elinde
Zülfikâr hem ehl-i gazâ
Bin bir
dondan baş gösterdi Murtezâ
Bir mürşid
belinden geldik eyvallah
-72-
Lâmekân
ilinden misâfir geldim
Şu fenâ
mülküne bastım kademe
Nerenin
selâmın getürdün dersen
Şu fenâ mülküne
gelüb bu deme
Şu fenâ
mülküne gelüb giderken
Sarvân olub
bin bir katar yederken
Yoğurub
çamurum balçık ederken
Şecerimle su
taşıdım Âdem’e
Âdem’den önce
Âdem çok geldi gitti
Mülk sâhibi
bu cihânı halk etti
O yuğurdu
yaptı hem o yarattı
Yedi kez
emeğim geçti bu deme
Ben bu dam
içinde ırmağ akıttım
Celâlimden
âdemoğlun kakıttım
Muhkem
tuttum kalb evimi berkittim
Anın içün
İblis girmez kubbeme
Şu fenâ
mülküne gelüb yetmeden
Ekilüben can
tohumu bitmeden
Kaldırub
binâsın tamâm etmeden
Arş altında
yönüm döndüm kıbleme
Be kıblemi
kıblem beni bilübdür
Evliyâ
enbiyâ andan olubdur
Ben bilürem
anam benden gelübdür
Ol vakitte
nikâh kıydım babama
Ben hocamı
kucağımda büyüttüm
Kudret meyin
emzik verüb avuttum
Ders verüben
ben hocamı okuttum
Dört
kitabdan ders verirdim hocama
Ben obam
içinde mekânda iken
Muhammed’le
bile mi’racda iken
Mûsâ’la
doksan bin kelâmda iken
Doksan bin
ilmi koydum abama
Ben obam
içinde bâkî can idim
Ali idim,
din idim, imân idim
Kendisi Hakk
idi ben zindân idim
Şimdi gelmiş
sultan olmuş obama
Şükr olsun
Hatâyî sırdır sözlerim
Aşk âteşin
derûnumda gizlerim
Günden ayan
aslâ görmez gözlerim
Âhır kârdan
bu yazıldı adıma
-73-
Men anı
bilmişem kavl-i Huda´dır
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
Yezid´e
la´net etmek hem sezadır
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
Cihan fahri
Muhammed Mustafa´dır
Aliy-yel-Murteza
şir-i Hüda´dır
İmamım çün
Hasan Hulk-i Rıza´dır
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
Hüseyn-i
Kerbela´dır dürr ü gevher
İmam Zeyn-el-aba´dır
sırr-ı Hayder
Muhammed
Bakır oldu pak server
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
İmam-ı
Ca´fer´in men kemteriyem
Kazım´ı
sevmeyenlerden beriyem
Ali Musa
Rıza´nın kanberiyem
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
Taki
gönlümde imanım olubdur
Naki
sırrımda sultanım olubdur
Canımda
Askeri mihman olubdur
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
Muhammed
Mehdi´dir alemde şahım
Dün ü gün
öldürür hem secdegahım
Hatâyî´yem Ali´dürür penahım
Anınçün
okuram la´net Yezid´e
-74-
Men dahi
nesne bilmezem
Allah bir
Muhammed Ali
Özüm gurbete
salmazam
Allah bir
Muhammed Ali
Anlar birdir
bir olubdur
Yerden göğe
nûr olubdur
Dört köşe
sır olubdur
Allah bir
Muhammed Ali
Mü’min
Müslim etek tutar
Bir gölünde
mekân tutar
Hû deyicek
gelür yeter
Allah bir
Muhammed Ali
İki yavru
var yuvada
Muallâk
döner havada
Dağda
deryâda ovada
Allah bir
Muhammed Ali
Bindikleri
burakdürür
Yaktıkları
çırakdürür
Yerden göğe
direkdürür
Allah bir
Muhammed Ali
Anlar bir
kılağuz işler
Her dem
doğru yola başlar
Üçler beşler
ile işler
Allah bir
Muhammed Ali
Hatâyî bu
yolda serdir
Serin
verenler de erdir
Ayda sırdır
günde nurdur
Allah bir
Muhammed Ali
-75-
Men dervişem
diye göğsün gerersin
Hakk’ı zikr
etmeğe dilin var mıdır
Kendini
görsene ilde ararsın
Hâlin hâl
etmeğe hâlin var mıdır
Bir gün
balık gibi ağa sararlar
Mürşidden
rehberden haber sorarlar
Tütsü yakub
köşe köşe ararlar
Men arıyım
dersin balın varmıdır
Derdli
olmayanlar derde yanar mı
Sâdık derviş
ikrârından döner mi
Her bir uçan
gül dalına konar mı
Men bülbülüm
dersin gülün var mıdır
Şah Hatâyî
senin derdin deşilmez
Derdi
olmayanlar derde duş olmaz
Mürşidsiz
rehbersiz yollar açılmaz
Mürşid
eteğinde elin var mıdır
-76-
Men dervişem
deyen kişi
Evvel neden
geçmek gerek
Bilisini
terk eyleyüb
Rızâ ile
uçmak gerek
Aşk
tavasında kavrulup
Yanub kül
olup savrulup
Benlik duvarın
devirüp
Hakk’tan
yana geçmek gerek
Ko kalsun
arada kalan
Menzile
varamaz yalan
Tâliblere
rehber olan
Müşkilleri
seçmek gerek
Deli gönül
murâd ilen
Yanar
yüreğim od ilen
Şah Hatâyî’m
bu vird ilen
Gamlı gönlü
açmak gerek
-77-
Muhammed
Ali´nin kurduğu yoldur
Ak üstünde
ağı görebilürsen
Tanıyan
itikad söyleyen dildir
Hakikat
bahrine dalabildinmi
Gel derler
de seni Cem´e çekerler
Evvel
bildiğin yabana atarlar
Andan sonra
yularından tutarlar
Yettikleri
yere varabilürsen
Özü Mervan
olan ummana dalmaz
Özü Hak´ka
vasıl olan can ölmez
Mü´minin
hisabı yarına kalmaz
Bunda
sualini verebilürsen
Yola beli
diyen can ulu olur
Kaynar
kudret küresinden eli olur
Dünyada
ahrette doğru yol olur
Verdiğin
ikrara durabilürsen
Teslimiyet
seni yola götürür
Eksik olan
işlerini bitürür
Bir kardaşın
olub Hak´ka götürür
Özünden
Mervan´ı sürebilürsen
Evvel
ipdidadan musahib bulup
Mürebbi
yanında pişip hal olup
Üstad
nazarında yanup kül olup
Külli
varlığını verebilürsen
Şah Hatâyî´m
eydür yola götüren
Yerini
bekleyib posta oturan
Talibi
rehberdir Hak´ka yetüren
Cennette
Rıdvan´ı görebilürsen
-78-
Muhammed
Ali'den kurulu yoldur
Evvel
rehberinden kaçana lanet
Evvel ikrar
verip sonra dönene
Yapıştığı
elden kaçana lanet
Erenler bu
yolda hazırdır hazır
Musahip
levnini defterden kazır
Gerekse
eylesün bin kere özür
Onlar gibi
yiyüp içene lanet
Aklını
beğenüp ikrarın koyup
Kalkup
havalanup nefsine uyup
Teberra
gömlegün eynine giyup
Azazil
yurduna göçene lanet
İblis gibi
iller aybına bakup
Kendünü
gözgöre odlara yakub
Eliyle
boynuna ilmegün takup
Gaybet edup
sırrı açana lanet
Beğenmeyup
erenlerin sözünü
Benlik
yurduna kondurmuş özünü
Hak kapudan
döndürmüştür yüzünü
Azazil
donunu giyene lanet
Arifler
böyle dediler uluya
Azazil
neylesün kalbi doluya
Teberra
okundu yanlış bilüye
Kendi
bilüsüne uçana lanet
Hatâyî'm der
bir veliyim yoluyla
Sultanın
sohbeti her dem kuluyla
Gönülde kibr
olup soğuk dil ile
Özün
muhabbetten seçene lanet
-79-
Muhammed
Ali’nin gittiği yola
Biz dahi
gidelim yorulmayalım
İmâmlar
defterine kayıd olalım
Bir gayri
defterde bulunmayalım
Allah bir
Muhammed hak Tanrı birdir
Erenler
üstünde balkır bir nurdur
Cennet-i
A’lâ’da bir dergâh vardır
Biz de ol
dergâhtan ayrılmayalım
Sevdiğimiz
bizim anlar da bilsün
İnsâf ehli
olan insâfa gelsün
Bir olsun
birlik olsun dirlik olsun
Biz
gittiğimizden ayrılmayalım
Kaba saba
olsun heman yük olsun
Arıdalım
gönül evi pâk olsun
Şah Hatâyi’m
nefesimiz hak olsun
Biz
nefesimizden ayrılmayalım
-80-
Muhammed
Ali’nin aldım elini
Hak deyip
tuttuğum elden ayrılmam
On İki
İmâm’ın tuttum yolunu
Hak deyip
tuttuğum yoldan ayrılmam
Mürşidin
nefesi Hakk nefesidir
Mürşid sözün
tutmayanlar âsidir
Mürşidin
rızâsı Hakk rızâsıdır
Hak deyüp
tuttuğum yoldan ayrılmam
Mürşidin
gittiği velî yoludur
Gitme
dediğine gitmemelidir
Zâhir, bâtın
da Muhammed Ali’dir
Hakk deyüb
tuttuğum yoldan ayrılmam
Hakk erenler
bir araya gelirse
Cümle
âşıklara nasib verilse
Âşikâre Hakk
gözüyle görülse
Hakk deyüb
tuttuğum yoldan ayrılmam
Şah Hatâyî’m
Hakk bil tuttuğun eli
Zâhirde
bâtında Hakk gördü onu
Gerçek erenlerden
aldın haberi
Hakk deyüb
tuttuğum yoldan ayrılmam
-81-
Muhammed
Ali’yi candan sevenler
Yorulub
yollarda kalmaz inşallah
İmam-ı
Hasan’ın yüzün görenler
Hüseyin’den
mahrûm olmaz inşallah
İmam-ı
Zeynel’den bir dolu içen
İmam-ı
Bâkır’dan kaynayub coşan
Sıdk ile
İmam Ca’fer’e ulaşan
Bundan özge
yola sapmaz inşallah
İmam-ı
Mûsâ’dan gelen erenler
Can baş fedâ
edüb cemler görenler
İmam-ı
Rızâ’ya zehir verenler
Dîvanda
şefâat bulmaz inşallah
Bir gün olur
okuturlar defteri
Şah oğlunun
elindedir teberi
Uyanırsa
Takî, Nakî, Askerî
Açılan
gülümüz solmaz inşallah
Hatâyî der
bu iş bir gün bitere
Özünü
katagör ulu katara
Mehdî şevki
bi cihânı tutara
Şah oğluna
sitem olmaz inşallah
-82-
Mümin müslüm
gelin seyrân edelim
Muhammed
Ali’nin göçü geliyor
Keselim
ciğeri biryân edelim
Muhammed
Ali’nin göçü geliyor
Men de bellü
deyem anın ucunu
Nûr ile
doldurmuşlardır içini
Cennete
doğru çekerler göçünü
Muhammed
Ali’nin göçü geliyor
Nûra gark
olmuş Fatma Ana’nın saçı
Al yeşil
bezenmiş cennetin içi
Sevdiğini
almış çekiyor göçü
Muhammed
Ali’nin göçü geliyor
Yanı sıra
yüz bin evliyâ bile
Mü’min
Müslim ana devaha ine
Kubbesinin
üstü güvercin kona
Muhammed
Ali’nin göçü geliyor
Ali
Muhammed’dir Muhammed Ali
Devâh eder
ana cümlenin vârı
Âlemler
serveri anlar Hatâyî
Muhammed
Ali’nin göçü geliyor
-83-
Murtezâ
Ali’yi candan seversen
Aç can
gözünü gafletten uyandır
Musâhibsiz
ile durub oturma
Bir içim su
verse küllî ziyandır
Rehberin
önünde pîre uyuldu
Yalan gerçek
şu meydânda duyuldu
Varlığından
geçen üstâd sayıldı
Hakk bilür
ötesi şâha ayândır
Gittiği
yolun edebin sakınan
Yalan gerçek
şu meydanda dokunan
Her
cemiyette teberrâ okunan
Ali sırrı
cümle nâsa beyândır
Can gözü
örtüktür Hakk’ı göremez
Üstâdın
yoluna doğru varamaz
Cemiyette
süâlimi veremez
Hâli yoktur
dört kapuda yabândır
Şah Hatâyî
yeri göğü yaradan
Men akdan
okudum bilmem karadan
Sürün çıksın
hal bilmezi aradan
Mümin müslim
al rengine boyandır
-84-
Mürşidlikten size budur erenler
Her ne ister menzil nere buluna
Güneş gibi tulû’ ede burcundan
Ay ile gün doğub anda doluna
Mürşid oldur tâlibini pişire
Elin alub azmaklıktan devşire
Günde bin kez teber vursa başına
Lâ demeye ver nasîbin alana
Tâlib deme pîr yanında utana
Tâlib denmez pîr yanında ötene
Gümân ile yatur olsa siteme
Yuma anda murder gönder sinine
Pîr oldur ki pir yurdunda otura
Tâlibin noksan yerini yetüre
Tesellî verüben yola getüre
Eriştire dört kapunun hepine
Hatâyi’yem çâr köşeyi gezerem
Aşk kitâbın okuyuben yazarem
Mürşidine kec bakandan bîzârem
Ne çağıram ne hod varam yanına
-85-
Ne dinlersin
dervişleri
Dervişlerde
dem bulunur
Bekle
Hakk'ın eşiğini
Derdine
derman bulunur
Eğer oldun
ise haste
Var derdine
derman iste
İhlaslı
gidersin dosta
Ölürsen de
can bulunur
Alçağa indir
özünü
İn türaba
sür yüzünü
Pişir de
söyle sözünü
Arasında çiğ
bulunur
Bahri isen
ummana dal
Sarraf isen
gir gevher al
Merdan isen
meydana gel
Meydanda
merdan bulunur
Şah Hatâyî'm özün takın
Sırrını ladinden
sakın
Kudretinden
değen okun
Yaresine em
bulunur
-86-
Ne yitirdin
ararsın sen burada
Gel ey tâlib
özün kul eyleyi gör
Yoklamada
bile olup sırada
Gel ey tâlib
özün kul eyleyi gör
Mîzânını
kend-elinle tartarsın
Gözünle
gördüceğini örtersin
Bu dîvandan
ol dîvana irtesin
Gel ey tâlib
özün kul eyleyi gör
Sen özünü
rehberine berk eyle
Ma’rifete üç
yüz altmış ağ eyle
Kırk makamı
dört kapıda fark eyle
Gel ey tâlib
özün kul eyleyi gör
Hatâyî der
üç dürlüdür velîlik
Düşmüşlerin
elin almak Ali’lik
Türâba yüz
sürmekle olur ululuk
Gel ey tâlib
özün kul eyleyi gör
-87-
Neylerem ol
cenneti içinde didar olmasa
Koy anı
virane kalsun bağçede yar olmasa
Gaflet ehli
kaldı hakdan şöyle bil kim bî nasib
Kande didarı
görür ol bunda bidar olmasa
Dünyede aşık
olan geydi melamet donunu
Her yeten
aşık olur mu derd ana kâr olmasa
Aşıkın
meydanda başı top yerine çalınur
Başını
meydane koymaz kim ki serdar olmasa
Doğruluk
dost kapusudur doğru gel gir bu yola
Eğri
meydanda utanur bunda ikrar olmasa
Ey Hatâyî
cevheri harc eyleme nadana sen
Cevherin
kadrini bilmez ger hırîdâr olmasa
-88-
Önüme bir
çığır geldi
Bir ucu var
şâr içinde
Atarları
dükkân açmış
Her ne
dersen vâr içinde
Gir dükkâna
Pazar eyle
Hışmı yenip
hazer eyle
Aya güne
nazar eyle
Ay Muhammed
nûr içinde
Ay Ali’dir
gün Muhammed
Üç yüz
altmış altı âyet
Balıklardır
suya hasret
Çarhı döner
göl içinde
Kudretinden
verdi balı
Bahânesi
oldu arı
Men kılarım
âh ü zârı
Arı inler
bal içinde
Can Hatâyî’m
adın hezâr
Aynımızda ak
yazılar
Tâlibler
pîrin arzular
Bülbül oynar
gül içinde
-89-
Övmüşde yaratmış
kendi nurundan
Padişah eylemiş
ilin üstüne
Cemalini gördüm
salavat verdim
Cığalar sokunmuş
serin üstüne
Vallahi
Kur’an’dır senin sözlerin
Yasin’i şeriftir
iki gözlerin
İnna
Fetehna’lık güzel yüzlerin
Vessaha inmiştir
halin üstüne
Kirpikler altında
benler düzüldü
İkrarından dönen
Hak’tan üzüldü
Ak göğsünde
Hüvel-Himmet yazıldı
Veş-Şems inmiştir
dalın üstüne
Alnımızda yazılı
böyle bir yazı
Mümin Müslim
Hakk’a eyler niyazı
Besmeleyle okunur
Elham suresi
Okudum da geldim
yolun üstüne
Şah Hatâyî’m eyder Şem’i çırası
Errahman’dır
iki kaşın arası
Besmeleyle okunur
Elham suresi
Okudum da geldim
ölün üstüne
-90-
Sabah oldu
kutlu günler doğuyor
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
İhsân
ettiğine nûrlar yağıyor
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Yağan yağmur
içün esen yel içün
Dergâhına
varan doğru yol içün
Urum’daki
Hacı Bektaş Velî içün
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Seksen bin
Urum Erenleri içün
Doksan bin
Horasan Pîrleri içün
Hasan
Hüseyin’in nûrları içün
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Hüseyin
Gazî’çün gerçek er içün
Nazar edüb
yarattığın yer içün
Müşkilleri
halleden rehber içün
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Tâlib olamaz
rehbersiz babasız
Harman mı
savrulur yelsiz yabasız
Kul hatâsız
olmaz hatâ tevbesiz
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Eyyûb
Peygamber’in gözü yaşıyçün
İnüb inüb
deldiceği taş içün
Yusuf
Peygamber’in aziz başıyçün
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Mûsâ’ya
verdiğin Tûr’un hakkiçün
Îsa’ya
verdiğin sûrun hakkiçün
Ol şems ü
kamerin nûrun hakkiçün
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Cümle biten
çiçeklerin hakkıçün
On iki
Ma’sûm’i Pâk’in hakkiçün
Sen Ganî’sin
senden gayrı kimsem yok
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
Hatâyî
çağırır aman Enelhak
Münkir
kullarından uzaksın uzak
Sen Ganî’sin
gayrı kimsem yok
Hatâ ettim
günâhımı bağışla
-91-
Sakiya sun
bade-i safı safanın aşkına
Doldurup ver
gel Aliy-yel Murteza’nın aşkına
Sad hezar
la’net Yezid’e çünki ol şehzadeye
Bir içim su
vermedi kadir Huda’nın aşkına
………………………………………………
Sen dahi
oynat başını ol belanın aşkına
Ayet-i
Nasrun minallah’dan mekan oldu nüzül
Kim yedi
iklimi feth etti rızanın aşkına
Tohm-i
Mervan’ın Yezid’in kökünü min akibed
Yer yüzünden
kaldıram Al-i Aba’nın aşkına
Ey Mevaliler
bilin sahib zamanın devridir
Çalaram
kılıncı ben sahib zamanın aşkına
Ey Hatâyî
çünki ceddin eylemiştir çok gaza
Sen dahi
başla gazaya ol gazanın aşkına
-92-
Seksen bin kelâmın başı
Kanlıdır nefes öldürür
Budur evliyâ buyruğu
Kanlıdır nefes öldürür
Kötünün sözü ağudur
Urur sinemi dağıdır
Kalbimiz Hakk’ın evidir
Kanlıdır nefes öldürür
İyinin sözü dişlidir
Dâimâ gözü yaşlıdır
Âdem öldüren suçludur
Kanlıdır nefes öldürür
Kâ’be yaptım Halîl ile
Âyet ile delîl ile
Fakîr ile zelîl ile
Kanlıdır nefes öldürür
Hatâyî kendi hâlinde
Muhammed Ali yolunda
Bir kelâm geldi dilinde
Kanlıdır nefes öldürür
-93-
Serime bir
sevda geldi
Muhammed
Ali’den beru
Yandı
vücûdum kül oldu
Tâ
Kalûbelîden beru
Ali’nin
Fatma Kanber’i
Hırka
tutunur önleri
Severim On
İki İmâm`ı
Atası
pîrimden beru
Hasen’le
Hüseyn’i sevdim
İkrârım
anlara verdim
Kâfirlerin
bütün kırdım
Halîl’ür-Rahmân’dan
beru
Zeynel Abidin
yolları
Açılur gonca
gülleri
Bâkır
imâmlar serveri
Severim
soyundan beru
Muhammed
dünyâya geldi
Şu âlem nûr
ile doldu
Hâcem İmam-ı
Câfer’i
Okuram
Kur’an’dan beru
Musâhibim
Mûsâ Kâzım
Rızâ’ya
bağlıdır özüm
Kolumda
şâhinim bazım
Beslerim
zamandan beru
Takî’den
etek tutmuşam
Nakî sırrına
yetmişem
Askerî’den
mey içmişem
Sarhoşam
zamandan beru
İkrârın
bendi boşandı
İndi türâba
döşendi
Mehdî’den
kılıç kuşandı
Bilürem
zamandan beru
Şah Hatâyî’m
Hakk’a yalvar
Sevdiğim
Ali’dir server
Sorarlarsa
bizi erler
Gelürem
dîvandan beru
-94-
Serseri girme
meydana
Aşık, senden
yol isterler
Kallaş ile oturmadın
İman ehli kul
isterler
Bu yola giren
oturmaz
Hak söze hile
katılmaz
Bunda hiç hile
satılmaz
Cevherinden pul
isterler
Bir kılı bin
pare eder
Bu yolu ihtiyar
eder
Şah’ım bir yol
kurmuş gider
Yol içinde yol
isterler
Şah Hatâyî der
neylersin
Her müşkili hal
eylersin
Ansın çiçek derersin
Yarın senden
gül isterler
-95-
Sözünü bir
söyleyenin
Sözünü eder
sağ bir söz
Pir nefesin
dinleyenin
Yüzünü eder
ağ bir söz
Bir söz
vardır halk içinde
Dahi söz var
hulk içinde
Olmaya ki
delk içinde
Deyesin
çarkadağ bir söz
Söz vardır
kestirir başı
Söz vardır
keser savaşı
Söz vardır
ağulu aşı
Bal ilen
eder yağ bir söz
Sözünü yahşi
pişürgil
Yahşi us ile
düşürgil
Yaramazını
şeşirgil
Canına olur
dağ bir söz
İsterem
göreyim yari
Bu remzi
anlagıl varı
Hezaran
gevher dinarı
Eder kara
toprağ bir söz
Şah Hatâyî
ayatından
Sözün söyle
öz zatından
Olmaya kim
pir katından
Seni ede
ırağ bir söz
-96-
Sufi mezhebimin
nesin sorarsın
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Gözlüye gizli
yok ya sen ne dersin
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Eğnimize kırmızılar
giyeriz
Halimizce her
manadan duyarız
Katarda İmam
Cafer’e uyarız
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Her kimin ki
çerağını Hak yakar
Mümin olanları
katara çeker
Aslımız On
İki İmam‘a çıkar
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Biz tüccar değiliz
alıp satmayız
Erkan gözetiriz
yoldan sapmayız
Gönlümüz ganidir
kibir tutmayız
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Muhammed
Ali’dir kırkların başı
Uralım
Yezid’e laneti taşı
Hünkar Hacı
Bektaş Veli’dir eşi
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Baharda açılır
gonca gülümüz
Ol dergaha doğru
gider yolumuz
On İki İmam ismin
okur dilimiz
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
Şah Hatâyî’m eydür Muhammed Ali
Onlardan öğrendik
erkanı yolu
Ali
Muhammed’dir Muhammed Ali
Biz Muhammed
Ali diyenlerdeniz
-97-
Şâh-ı Merdân
kullarıyız
Kolayına iş
değilüz
Kanaât ile
yürürüz
İllâ tokuz
aç değilüz
Evliyâ
gönlümüz aldı
Kalbimiz nûr
ile doldu
Gözlerimiz
Dîdâr gördü
Cennete
muhtâç değilüz
Evvel biziz
âhır biziz
Hemân leyl ü
nehâr biziz
Gül açmamış
bahâr biziz
Yaz oldu biz
kış değilüz
Binlerden
kırklara erdik
Tarîkat
evinde durduk
Yedilerden
haber verdik
Üçlerdeniz
hiç değilüz
Şah Hatâyî’m
göçür göçün
Dünyâyı terk
etmek içün
Sızdık
eridik Hakk içün
Altun olduk
tuç değiliz
-98-
Şu âleme bir
nûr doğdu
Muhammed doğduğu
gece
Yeşil
kandilden nûr indi
Muhammed
doğduğu gece
Muhammed
anadan düştü
Kâfirler
aklı şaştı
Bin kilise
yere geçti
Muhammed
doğduğu gece
Anda göbeği
kesildi
Gözüne sürme
çekildi
İsmi
Muhammed okundu
Muhammed
doğduğu gece
Ağlayan uşak
avındı
Doğuran ana
sevindi
Kâfirler
îmâna geldi
Muhammed
doğduğu gece
Hûri kızları
geldiler
Muhammed
dinin sordular
Nurdan
kundağa sardılar
Muhammed
doğduğu gece
Muhammed
kalktı oturdu
Ali hizmetin
yetürdü
Yer gök
salavât getürdü
Muhammed
doğduğu gece
Melekler
hâzır hepisi
Doldu
Muhammed tapusu
Açıldı
cennet kapusu
Muhammed
doğduğu gece
Şah Hatâyî’m
der dervişler
Sağ olsun
cümle kardeşler
Secdeye indi
ağaçlar
Muhammed
doğduğu gece
-99-
Şu dünyânın
ötesine
Vardım deyen
yalan söyler
Baştan başa
safâsını
Sürdüm deyen
yalan söyler
Ark kazarlar
argın argın
Kendi okur
kendi yazar
Ahdi bütün
hüsnü güzel
Vardır deyen
yalan söyler
Avcılar
avlarlar bazı
Hakk’a
eylerler niyâzı
Dâim beş
vakit namâzı
Kıldım deyen
yalan söyler
Şah Hatâyî’m
der varılmaz
Varılırsa da
gelinmez
Rehbersiz
hiç yol bulunmaz
Buldum deyen
yalan söyler
-100-
Taala şanuhu
gel gör ki bir nur-i Huda geldi
Cem'i hatm-i
enbiya Muhammed Mustafa geldi
Sevindi
can-ı aşıklar açıldı baht-ı sadıklar
Çağırdı
ruh-i müminler safa geldi safa geldi
Safa ehli
zeminlerde zamanlarda mukaddemde
Feleklerden
meleklerden hezeran merhaba geldi
Feriştehler
inüb gökten beşaret ehl-i irfane
Havaric'e
ecel yetti Yezid'lere bela geldi
Azazil aslı
şeytandır yeter taklidine uyma
Öğüt tut
Hakk yolun gör İmam-ı rehnuma geldi
İrişti
Mürşid-i Kamil kamu ehl-i iman oldu
Sevindi
gaziler cümle ki Hatm-i Enbiya geldi
Bahadır
gaziler kopdı başında tacı devlet var
Budur Mehdi
zaman devri cihan nur-ı beka geldi
İmam Haydar
oğluna dil ü can'dan rıza verdik
Ki Cafer
Musi-i Kazım Ali Musa Rıza geldi
Halil-ullah
donun giymiş komuş adın İsmail
Ana kurban
olun deyu çün Allah'dan nida geldi
Cihanı sihr
ile Firavn özüne kani etmişdi
Bunları
yutmağa Musa asası ejderha geldi
Özü Yasin
dili Taha yanağı Kaf-ı vel Kur'an
Kaşı nun
saçı Vel-leyl-ü yüzü şem-i Duha geldi
Güzel Şahım
Kamer mah'ım muradgah'ım gönül hah'ım
Cemali
mazhar-ı Allah'ım güzin'i evliya geldi
Hatâyî
hastesin Şah'ın cemali vaslın istersen
Revan-ı can
satun algıl bu ilme can baha geldi
-101-
Tâ Kalû
belâdan sevdik seviştik
Ezel bizim
ile yârdır mahabbet
Mahabbet
eyleyüb birliğe yettik
Cesedin
içinde birdir mahabbet
Can canâ
mahabbet verse erkândır
Zirâ
mahabbetin arzucândır
Kırklar
makâmına varsa civândır
Rızânın
yurdunda birdir mahabbet
Mahabbettir
yerin göğün direği
Mahabbet
edenin yanar çırağı
Âşıkın
Beytullâh ma’şuk durağı
Hakk nazar
ettiği yerdir mahabbet
Bizim yerde
bahar olur kış olmaz
Öter
bülbülleri dilleri durmaz
Kokusu
kesilmez rengi de solmaz
Necef bağı
gül’izârdır mahabbet
Gel beri gel
beri amân edersin
Gelme hakkın
değil îmân edersin
Sırrın
tercemâna beyân edersin
Zirâ halk
içinde sırdır mahabbet
Mahabbet
edenler kısmetin alur
Arar bir
derd ehlin dermânın bulur
Serçeşme
Muhammed Ali’den gelür
Tükenmez
dalgası göldür mahabbet
Mahabbetttir
Lâilahe illâllah
Mahabbettir
Muhammed Resûlullah
Mahabbettir
Aliyyü veliyullâh
Üçü de
ma’nâda birdir mahabbet
Hak Muhammed
Ali’dir ötesinde
Beytullah
içinde Hakk haznesinde
Rızâ
yurdunda aşkın deryâsında
Cibrîl’in
gördüğü nûrdur mahabbet
Hakîkat
kitabın okur Cebrâil
Ma’rifet
lokmasın sunan Mîkâil
Cânı Hakk’a
teslim eden Azrâil
İsrâfil
dilinde surdur mahabbet
Hatâyî bu
makâm özge makâmdır
Makâmın
mihri On İki İmâm‘dır
Şeyh
Safî’nin buyruğunda tamâmdır
Zîrâ can
arzûsu Dîdâr mahabbet
-102-
Tarîkatın
erkanına ey mü’min
Müşkilimiz
halloldu bizi gör imdi
Gönül bizden
yolu erkânı sorar
Üç yüz
altmış bin uğrağı var imdi
İ’tibâr
etmezler bunda yalana
Verir
nasîbin yüz sürüb gelene
Ay Ali’dir
gün Muhammed bilene
Gerçek isen
ikrârına dur imdi
Gitmez oldu
şu gönlümün karası
Aşk od’una
ciğerimin yanası
Kırk
makamdan benim bağrım yanası
Merhem eyle
dört kapuda sar imdi
Bâtıl olub
kendi özün saklama
Yüz sürüb de
kilimini yoklama
Evliyânın
gevherini saklama
Müşterisin
buldun ise ver imdi
Şah Hatâyî
âhı arttı tâlibin
Neyleyeyim
bunda fırsat galibin
Dil
evliyânındır kulak tâlibin
Rakibler
duymasın süregör imdi
-103-
Türbesinin
üstün nakş eylemişler
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
Seni dört
köşeye baş eylemişler
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
Çağlar sular
gibi akasım gelmez
Şehrine
girince çıkasım gelmez
Yezîd’in
yüzüne bakasım gelmez
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
Senin
âşıkların yanar yakılur
On İki İmâm
katârına katılur
Bunda
Yezîd’lere lâ’net okunur
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
Senin
dervişlerin semâ’lar döner
Kadir
geceleri şem’alar yanar
Katârımız
İmâm Ca’fer’e uyar
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
İmâm-ı
Hüseyn’in kolları bağlu
Muhib
âşıkların ciğeri dağlı
Hazreti
Ali’nin en küçük oğlu
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
Şah Hatâyî’m
eder erenler nerde
Çalısız
kayasız bir sahrâ yerde
Kerbelâ
çölünde kandilde nurda
Gel dînim
îmânım İmâm-ı Hüseyn
-104-
Usul erkan bilmez
nadan elinden
Usul ağlar erkan
ağlar yol ağlar
Bülbülün figanı
gonca gülünden
Bülbül ağlar
diken ağlar gül ağlar
Kamil olanların
bellidir yeri
Aşk yoluna koydum
can ile seri
Hakk’ın didarını
görelden beri
Derya ağlar ırmak
ağlar göl ağlar
Haçan cüşa gelse
akar bu seller
Açılmış laleler
kırmızı güller
Çalkanır şahanlar
dökülür teller
Şahan ağlar pençe
ağlar tel ağlar
İyi ile konuş
olasın iyi
Felek iyi bilir
paşayı beyi
Bu çarhın elinden
el aman deyi
Hünkar ağlar
vezir ağlar kul ağlar
Şah Hatâyî’m
neler gelir dilimden
Hakikat kuşağın
çözme belinden
Nice özün bilmez
derviş elinden
Hırka ağlar tülbent
ağlar şal ağlar
-105-
Vücûdum
şehrin seyr edüb gezerim
Didar ile
mahabbete aşk olsun
Hemen bir
nesnede kaldı nazarım
Didar ile
mahabbete aşk olsun
Aşkın cûş
eyledi geçti serimden
Artup gelür
mahabbetin nurundan
Niyazımız
budur Gani kerimden
Didar ile
mahabbete aşk olsun
Kudret
kandilinden attı dâneyi
İndi levhi
üzre tuttu binayı
Cünbüşe
getüren çerh-i fenayı
Didar ile
mahabbete aşk olsun
Fil yükün
yükletme karınca çekmez
Dürlü reyhan
çoktur gül gibi kokmaz
Dünya malın
versen bize gerekmez
Didar ile
muhabbete aşk olsun
Yücelerde
olur ol hümâ kuşu
Dostun
mahabbettîr âşıka işi
Pîrim
Hatayî'dir cümlenin başı
Didar ile
mahabbete aşk olsun
-106-
Vücudum
şehrine girdim o şehri pur ziya gördüm
Velayet
ilmine erdim aceb nur-i Huda gördüm
Şeriat
şartını bildim tarikat yoluna geldim
Hakikat
bahrine daldım Ali-yel Murtaza gödüm
Hakikat
ilminin sırrın ne bilsün her taharetsiz
Bu sırra
ermedi münkir anın katlin reva gördüm
Gönül
şehrinde ol dilber benim ruh-il eminimdir
Yüzün seb'el
mesani'de yedi hat istiva gördüm
Elestü
Rabbiküm sırrı dehanından ayan oldu
Gözün
veddin-i vezzeytün yüzün şems-i duha gördüm
Vücudum
şehrine girdim eriştim gevher-i kana
Seraser
gönlümün şehrin bilin nur-i Huda gördüm
Kamu eşya
vücudundan sen ol Settar-ı alemsin
Cemal'in
asitanında Hatâyî'yi geda gördüm
-107-
Yer yoğ iken
gök yoğ iken ta ezelden var idim
Gevherin yek
danesinden ileru pergar idim
(Yer ve
göğün varolmasından önce ben vardım
Tek cevher
tanesinden çıkmış dönen bir pergel idim.)
Gevheri ab
eyledim tuttu cihanı serbeser
İns ü cinni
arş ü kürsi yaradan Settar idim
(Bu cevheri
su eyledim, evreni baştan başa kapladı
Cinleri ve
insanı,yeri ve göğü yaratan ben idim)
Girdim Adem
donuna sırrımı kimse bilmedi
Men o
Beytullah içinde ta ezelden var idim
( Adem
kılığına girdim ama sırrımı kimse öğrenmedi
Zaten ben o
Tanrının evinde çok önceden beri oturuyordum)
Ol zamandan
ben anın sırrını bilirdim ol benim
Anın için
Hak ile hem sır idim esrar idim
( İşte o
zamandan beri onun (Tanrının) sırrını biliyordum ki, o benim
Bu nedenle
Hak ile sır içinde sır idim)
Ey Hatâyî
Hakkı bilüb tanımışam bigüman
Anın içün ol
yarattı ben ana inkar idim
( Ey Hatayi
kuşkusuz Hakkı bilmiş, tanımışım
Bunun için
onun yarattığını ben inkar ettim)
-108-
Yakın bil
ebced-i burhan Ali'dir
Beyan-ı
tevhid ü Kur'an Ali'dir
Muhemmed
Mi´raca vardığı gece
Kapıda
gördüğü arslan Ali'dir
Çıkardı
yüzüğün verdi nişane
Hakikat
gördü kim Sübhan Ali'dir
Hak ile
kıldı doksan bin kelamı
Otuz bin
sırr ile sırdan Ali'dir
Çıkarub
yeryüzünden göğe ol dem
Aparub
getüren Rahman Ali'dir
Görüb yer
üzre bir günbed yasınmış
Acayib
günbed-i hadran Ali'dir
İçinde
sürülür sırr-ı hakikat
Kurulmuş
mahşer ü mizan Ali'dir
İleri
yürüyüb kapuyu kakdı
Ana kimsin
deyu soran Ali'dir
Dedi kim
hadimem Hayr-ün-nisa´yem
Hem ol dem
kapuyu açan Ali'dir
Çü gördü çil
er var sırr-ı kudret
İçinde
server- i merdan Ali'dir
İçeru
girüben kıldı muhabbet
Biri kırk,
kırkı bir eden Ali'dir
Acayib remz
içinde kaldı Ahmed
Bu remzi
gösteren asan Ali'dir
Birine çaldı
kırkından kan akdı
Hem ol dem
neşteri çalan Ali'dir
Çıkardı bir
üzüm sail donunda
Eline
hadimin sunan Ali'dir
Ezildi
şerbet oldu içti anlar
Cünun-ü aşık
u hayran Ali'dir
Çalindı keff
ü dest koptu sima´i
Bunları mest
eden mestan Ali'dir
İçildi şerbet
ü yırtıldı tülbend
Yüzüğün
gösteren nişan Ali'dir
Yoğ iken yer
ü gök arş ile kürsi
Hakikat
mizanın kuran Ali'dir
Bu ma´niden
Ali sırdır yakın bil
Havaric
gözüne sinan Ali'dir
Bu biçare Hatâyî'nin
penahı
Devasız
derdlere derman Ali'dir
-109-
Yine mihmân
gördüm gönlüm şâd oldu
Mihmânlar
siz bize safâ geldiniz
Kar kış
yağar iken bahar yaz oldu
Mihmânlar
siz bize safâ geldiniz
Misâfir aşk
kapusunun dilidir
Hızr’ı sev
kim sâhibinin gülüdür
Tanrı
misafiri pîrim Ali’dir
Mihmânlar
siz bize safâ geldiniz
Bir eve kahr
ola misâfir gelmez
Çalınsa
çırpınsa ektiği bitmez
Çağırsa
bağırsa bir ere yetmez
Mihmânlar
siz bize safâ geldiniz
Himmet eyle
sen ki dâimâ gele
Yavan yaşık
bizim yüzümüz güle
Büyük küçük
anı hep Hızır bile
Mihmânlar
siz bize safâ geldiniz
Misâfir
gelir ki kısmeti bile
Misâfir
Hızır’dır özrünü dile
Hatâyî’m
uğruyu tut ver gel ele
Mihmânlar
siz bize safâ geldiniz
-110-
Zâhid Hû demeyi
inkâr eyleme
Ne içün
çağırır insan Hû deyu
Hû demenin
aslı nedir nedendir
Eyleyeyim
sana beyan Hû deyu
Evvel Hû
âhır Hû Allahu ekber
Sıfât-ı
zâtında doğdu bir Güher
Muhammed
Mustafâ Şah İmam Hayder
Oldu ol
gevherden ayan Hû deyu
Aşkın tecellisi
çün başa geldi
Gevher
eriyüb deryâ cûşa geldi
Çerh-i felek
anda çünbişe geldi
Dem bu
demdir döner devran Hû deyu
Muhammed
Hâtem-i Peygamber oldu
Ali cümle
evliyâya ser oldu
Şah anda
Cebrâil’e rehber oldu
Ol demde
kuruldu erkân Hû deyu
Anlar gizli
idi ol lâ-mekânda
Mustafâ
Murtezâ bir idi anda
Lâfetâ
okuyub karşu gelende
Yedi kez
çağırdı sultan Hû deyu
Âşık
ma’şûkuna yâr yâre karşu
Nâz ü niyâz
eder Settâr’e karşu
Nice yüz bin
yıllar Dîdâr’e karşu
Baktılar
kaldılar hayran Hû deyu
Bir üzüm
dânesi ol şâh elinde
Kırklara
verildi kısmet gününde
Hak
Habîbullah’a mi’rac yolunda
Şey’en
lillâh dedi Selman Hû deyu
Ol üzüm
dânesin getürdü Selman
Kırklar da
ol demde olmuştu üryân
Muhammed
şerbetten nûş etti ol ân
Sâkî kadeh
sundu peyman Hû deyu
Kırklar içti
ol şerbetten mest oldu
Şâh-ı Merdân
cümlesinden üst oldu
Setişpuş
bağlandı kemer best oldu
Semâa
girdiler üryân Hû deyu
Kırkların
birine neşter uruldu
Aktı kan
cümleden isbât olundu
Hak Muhammed
anda mevcud bulundu
Hû Allah
çağırdı irfan Hû deyu
Hû demenin
aslı böyledir böyle
Zâhid nedir
sözün gel beri söyle
Tasdik îman
getür şehâdet eyle
Gel sen de
bu renge boyan Hû deyu
Hatâyî bu
meydan sarhoş olalı
Can gözü
tecelliye duş olalı
Hak Habib
aşkına yoldaş olalı
Hayâli
gönlümde mihman Hû deyu
|