Âşık Remzâni |
KAYGUSUZ ABDAL 30 Hazırlayan: Hasan OYTUN
Kaygusuz Abdal'ın asıl adı
Alâeddin Gaybî'dir. 1341-1444 yılları arasında yaşadığı, babasının Hüsameddin
Mahmud olduğu söyleniyor. Doğduğu, öldüğü yer ve yıl kesin olarak bilinmiyor.
Menkibeye göre yaşamı şöyle: Gaybî, Alaiye (Alanya) Beyi'nin oğlu imiş. İyi bir
öğrenim görmüş. Bir gün yaraladığı bir geyiği kovalarken Abdal Musa'nın
Elmalı'daki dergahına varmış. Dervişlerden geyiği sormuş. Abdal Musa,
koltuğunun altına saplanan oku göstererek, "Oğul attığın ok bu mudur
?" diye sormuş. Şaşırıp üzülen Gaybî, onun ayaklarına kapanmış, tekkesine
kul olup Kaygusuz adını almış. Kırk yıl orada hizmet etmiş. Bektaşiliğin uluları
arasına girmiş. 1424-1430 yıllarında Rumeli'yi dolaşmış. Edirne, Yanbolu,
Filibe ve Manastır'da bulunmuş. Mısır'a giderek Bektaşiliği yaymaya çalıştı.
Mısır'da ölünce, Mukattam dağında bir mağaraya gömülmüş... Abdal
Musa gibi halifesi Kaygusuz Abdal da Bektaşi edebiyatının kurucularından
sayılır. Yunus Emre'nin açtığı yolda yürümüştür. Alıntı, FUAF - Fransa Alevi
Birlikleri Federasyonu
-1- Adem oldum geldim adem
içine, Uğradım bir hana, handan
içeri. Zembur gibi kandan kana
konarken, Bir kana uğradım kandan
içeri. At oynatma zahit, bu meydan
değil, Bu meydan der isen, bu erkan
değil, Süleyman der isen, Süleyman
değil, Süleyman var, Süleyman'dan
içeri. Aşk bedesteninden mercan
almışem, İrfan meclisinden erkan
almışem, Bu canı verip de, bir can
almışem, Saklarım bu canı candan
içeri. Şeriatı Muhammede verdiler, Tarikat üstüne bir yol
kurdular, Marifet babında sual sordular, Hakikat var, hakikattan
içeri. Kaygusuz’um eydür bir nutkum
hakla, Bir mürşide el ver kalbini
pakla, Mürşidin verdiğin tut, kavi
sakla, İlikten kemikten kandan
içeri.
-2- Ademi balçıktan yoğurdun yaptın, Yapıp da neylersin, bundan sana ne Halk ettin insanı saldın cihana Salıp da neylersin bundan sana ne
Bakkal mısın teraziyi neylersin İsin gücün yoktur gönül eğlersin Kulun günahını tartıp neylersin Geçiver suçundan bundan sana ne
Katran kazanını döküver gitsin Mümin olan kullar didara yetsin Emreyle yılana tamuyu yutsun Söndür su ateşi bundan sana ne
Sefil düştüm bu alemde naçarım Kıldan köprü yaratmışsin geçerim Şol köprüden geçemezsem uçarım Geçir kullarını bundan sana ne
Kaygusuz Abdal der cennet yarattın Cehenneme nice kulları attın Nicesin ateş-i aşk ile yaktın Yakıp da neylersin bundan sana ne
-3- Allah Tanrı Yaradan Gel içegör cur'adan Yar ile yar olagör Çıksın ağyar aradan
Bekle gönül bostanın Susığırı girmesin Key sakın uçurursun Kandili minareden
Fil yükün karıncaya Yükletme çekebilmez La'l ü gevher kıymetin Umma seng-i hareden
Hacca vardım der isen Kanda vardın hacca sen Kılavuzsuz kuş uçmaz Bunca dağ ü dereden
Hacca varan kişinin Gönül yapmak işidir Gönül Hakk'ın beytidir Sakın sen emmareden
Sen özünü bil nesin Hak sende sen kandesin Hakk'ı bilmek dilersen Geç ağ ile hareden
Dünya ahret demegil Biliş ü yad demegil Uzak savaşa düşme Geç kuru sehhareden
Tıfıllayın dembedem Dambu dumbu söyleme Mansur'layın olursun Bilmezsen müdareden
İnsan nur-ı kadimdir Hasta değil hekimdir Sen dahi insan isen Anla bu esrareden
Aşık olan bu yolda Can ile baş oynadır Sen dahi aşık isen Bakma gel kenareden
Sen insanı sorarsan Hak'tan ayrı değildir Sıfatı zat-ı mutlak Hırkası çar pareden
Aklına akıl deme Sözüne delil deme Çünkü kurtaramazsın Nefsini emmareden
Kaygusuz'un hüneri Helva vü biryan yemek Andan özge hüneri Umma bu biçareden
-4- Behey kardeş, yolumuza
giremezsin demedim mi ? Bizim gizli sırrımıza
eremezsin demedim mi? Bu sırrı değmeler bilmez,
bilenler de haber vermez, Bu sırrı gayrı göz görmez,
göremezsin demedim mi ? Ulaş bir mürşide ulaş, akıt
gözünden kanlı yaş Yezidden kaç behey kardeş,
kaçamazsın demedim mi ? Erenlerden bu bir name, ne
gidersin, Halep, Şame Gel uy on iki imame,
uyamazsın demedim mi ? Üçler yediler erkanın,
bilerler sürer devranın Kırklar cem'inde devranın,
kesemezsin demedim mi ? Aliye ismullah derler yüzüne
secde ederler Taş yerine baş koyarlar,
koyamazsın demedim mi ? Bu Kaygusuz ezeliden, himmet
almış ol veliden Oku duy ilm-i Aliden,
duyamazsın demedim mi ?
-5- Beng ile seyretmeye ah bize
bir bağ olsa Issı souk olmasa havası hub
sağ olsa Pireden incinmesek kar u
yağmur olmasa Sinek hey vızlamasa ana hem
yasağ olsa Dobruca ovasından büyük
yağlı çörekler Akkirman’ın yağından
benzimle hey ağ olsa Cümle cihan koyunun semiz
yahnı etseler Biz yemeye başlasak engeller
ırağ olsa Gaziler helvasından cihan
dopdolu olsa Zülbiye halkaları sütü dahı
çoğ olsa Kanda bir göl varsa badem
paluze olup Bir yanından diş ursak
çevresi bal yağ olsa Dümdüz bu yaş ovalar her
biri boş durmasa Sulu şeftalisi çok bin
üzümlü bağ olsa Kaygusuz Abdal otur kimin ye
kimin götür Sufiye koz kalmadı abdala
kaymağ olsa
-6- Beylerimiz elvan gülün üstüne Ağlar gelür şahım Abdal Musa’ya Urum Abdalları postun eğnine Bağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Urum Abdalları gelir dost deyü Eğnimize aba hırka post deyü Hastaları gelir derman isteyü Sağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Hind’den bazerganlar gelir yayınur Pişer lokmaları açlar doyunur Aşıklar gelir bunda soyunur Erler gelür şahım Abdal Musa’ya
Her matem ayında kanlar saçarlar Uyandırıb Hak çerağın yakarlar Demine Hü deyüb gülbang çekerler Nurlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Meydanında dara durmuş gerçekler Çalınur koç kurbanlara bıçaklar Döğülür kudüm açılır sancaklar Tuğlar gelür şahım Abdal Musa’ya
İkrarıdır koç yiğidin yuları Muannidi çeksem gelmez ileri Akpınar’ın Yeşilgöl’ün suları Çağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Ali’m zülfikarın almış destine Sallar durmaz Yezidler’in kastine Tümen tümen Genç Ali’nin üstüne Sırlar gelür şahım Abdal Musa’ya
Benim bir isteğim vardır Kerim’den Münkir bilmez evliyanın halinden Kaygusuz’um ayrı düştüm pirimden Ağlar gelür şahım Abdal Musa’ya
-7- Bu adem dedikleri El ayakla baş değil Adem manaya derler Suret ile kaş değil
Gerçi et ü deridir Cümlenin serveridir Hakkın kudret sırrıdır Gayre bakmak hoş değil
Adem manayı mutlak Ademdedir nutk-ı Hak Ademden gafil olma Hefsi de serkeş gibi
Ademdedir külli hal İlm ü hikmet güft ü kal Adem katında alem Dane-i haşhaş gibi
Adem odur ey hoca Gıdası mana ola Maksud ademden ahi Hayal ile düş değil
Kendi özünü bilen Maksudun bulan kişi Hakk’ı bilen doğrudur Yalancı kallaş değil
Bu Kaygusuz Abdal’a Aşık demen dünyada Nakş u suret gezetir Maksudu nakkaş değil
-8- Bu saraya adem oldu padişah Suret- i Ademde geldi bunda
Şah Ademi kendiyle nikap eyledi Ademin gönlü içinde söyledi Çün gönül Hakk'ın evidir iy
safa Beyt- i Hak dedi gönlü
Mustafa Cümle ilmin hem kabı olmuş
gönül Nutk-ı Hak gönle eyler hem
nüzUl Ol ki nutkın adem'e can
eyledi Kendiyi gönülde pinhan
eyledi Bu gönlüm sırrını sen iy
yiğit Gel berü Kaygusuz'dan işit
-9- Bülbüle gülzar gerek Tutiye şeker gerek Sarrafa gevher gerek La ilahe illallah Can alanı can bilür İnsanı insan bilür Her sırrı sultan bilür La ilahe illallah Zihi mükit ü zevrak Gözün aç anlayu bak Gayri ne var külli Hak La ilahe illallah Cümle alem zat imiş Derya- yı hikmet imiş Hakk- ila vuslat imiş La ilahe illallah Safı ol altun gibi Tecelli kıl gün gibi Leyla di Mecnun gibi La ilahe illallah Kalma cihan mülkine Aslına döngil yine Dahi kuvvetdür dine La ilahe illallah Tesbih ü zikr eylegil Allah'a şükr eylegil Bu sözü Fıkr eylegil La ilahe illallah
-10- Dedim ey dilber kulunum Yürü hey Torlak der Sen dahi yolunmamışsın Sözlerin taslak der Dedim ey dilber lebinden Bir buse versen n’ola Alnına sapan kayası Ensene tokmak der Sordum suçum nedir benim Halime kılmaz(sın) nazar Bu söz senin ne hakkındır Söyleme küstah der Haline bak çuluna bak Bu dahı sevmiş (mi) seni Niyyet-ül gaza değil mi Dönüben ahmak der Yürü hey derviş yoluna Sende yoktur sim ü zer
(gümüş ve altın) Akılsız sersem zavallı Cimri vü çıplak der Serteser (baştanbaşa) gezmiş
cihanı Kurt üşmüş tabanına Borusu yanını döver Kabağı tak tak der Yatağı külhan bucağı Yüzü gözü is ü pas Giydiği eski kepenek Eteği sak sak der Kaçuban kurtulamadım Şol torlağın elinden Her seher karşıma çıkar Çağırır Hak Hak der Hoş gelir Kaygusuz’a Bir kazan kuzlu pilav Yüz elli yağlıca çörek O dahı yumşak der
-11- Dinle imdi şu ben beni
ögeyin Usta Kerem elüm vardur her
işde Şöyle kesad düşmiş iken... Ya alkışda bulınasız ya
kargışda Durup bir şehre ugruluga
vardum Bir ok ile bin bir varyimez
urdum Çarşu çarşu dükkan komadum
yardum Bin tay ipek çıkardum bir
kirişde Evvel vardum usta yanunda
okıdum Ustam beni dögdi ben kakıdum Çulla hem bin bir çile bez
dokıdum Hisabı var argaç ile arışda Terziyüm parmaga yüksük
takarum Yanum sıra yitmiş şakird
nökerüm Bir dürtişde bin bir kafdan
dikerüm Aslı vardur ignesini sürişde Bir sıçrayışda doksan tepe
aşdum Bir avuçda yüz mut darı
saçdum Marsuvanla at katır komadum
geçdüm Hiç önüme kimse gelmez yarışda Dahı yeltenürem illa
geçmedüm Çok günah işledüm illa
açmadum Anında muzlimesinden
kaçmadum Üç yüz altmış kelek kuçdum
oruçda Kaygusuz dir günahlarun çok
senün Günahını bağışlasın Hak
senün Hiç bu sözde bir kusurun yok
senün Oranlayıp top top idüp sürişde
-12- Dokuz felek bizim sayvanımızdır Yedi kat yeryüzü seyranımızdır
Zira insan suretidir tonumuz Kamu alem bizim hayranımızdır
Hakikat ol kadim sultan ki derler Biz ona vücuduz ki canımızdır
Daim bu surete gelmeyi varmak Yolumuzdur daim mihmanımızdır
Gözün aç bak bu vücut sadefinde Kıymetli gevherüz Hâk kanımızdır
Senin hayale düştüğün ey münkir Bizim bu suret-i imanımızdır
Bize bu saadet Hâktan erişti Zira biz kuluz o sultanımızdır
Âşıklarız baş oynarız bu yolda Hâk’ı inkar eden düşmanımızdır
Var ey münkir nice anlarsan anla Severiz ışık bizim imanımızdır
Ser-âgâz eyle çağır el Sarayi De ki bu ışık bizim imanımızdır
-13- Dost Senin Yüzünden Özge Ben kıble-i can bilmezem Pirin hüsnünü severim Bir gayrı imam bilmezem
Bana derler ki şeyatin Senin yolunu azdırır Ben şu zerrak sufilerden Gayrı bir şeytan bilmezem
Sufı-i salus nedendir Hüsne münkir geçindiği Ne aceb bela geliptir Şu ki ben dosttan bilmezem
O Şah-ı hüsnün aşkına Özümü viran kılmışam Kaygusuz Abdan’dır adım Cübbe vü kaftan bilmezem
-14- Erişti bad-ı nevruz
gülsitane Gülistan vakti yetti kim
uyane Temamet yeryüzü cünbişe
geldi Behişte benzedi devr-i
zemane Gülistan goncesin açtı
donandı Divane oldu bülbüller divane Yine simurga haber verdi
hüdhüd Otağın başına konmuş şahane Güvercin çifti ile ötegeldi Dudak dudağa verdi canı cane Kışın humuş olan kuşlar acep
kim Fırak u derd ile geldi
lisane Yine bülbül gülistan arzu
kıldı Tutiye şekker ü baykuş
virane Zihi fasl-lı behar ü
revnak-ı gül Zihi zevk u safa nam ü
nişane Bezendi dağ u sahra nur-ı
rahmet Nihani nesneler geldi iyane Eğer bildinse hoş Kaygusuz
Abdal Yüzün hak eylegil pir ü
cüvane
-15- Esrarı gördüm bugün binmiş gider bir ata Şöyle kim derviş olmuş herkiz (asla) söylemez hata Hızır donudur donu Hakk’a doğrudur yönü Şöyle cüst eyler beni erişince gizlü ta
Kırmızı don giyinür yeşil kubbe sarınur Miskinlikten görünür iner alçak sıfata Sufiler bunu yerer bittiği yeri sorar Gazel olmadan derer hissesi var kuvvete
Sufi yemez haram der gizlice de görem der Gelen yıl çok derem der ister birazın sata Bir kişi kim ayıktır yabanda bir o yoktur Anın hiç aklı yoktur ta’neyleye bu ota
Bir kişi kim hayrandır yer gök ona seyrandır İnsan değil hayvandır başın bürüye yata Gel ey miskin Kaygusuz esrardan al öğüdün Bu aşıklar otudur yemez verme her tata
-16- Evliyadan gelen kelâm, Okunan Kur’an değil mi? Gerçek velinin sözleri, Sureti rahman değil mi?
Çün seni hak yarattığı Kendüye mir’at ettiği Tecelli - i zat ettiği Sureti insan değil mi?
Hak haberin dinleyene, Candan kabul eyleyene Hakkı bilip anlayana, Sözümüz burhan değil mi?
Gerçek elini tutmayan Gönlün ana pekirmeyen Hakkı batılı seçmeyen, Cahilü nâdan değil mi?
Ey Kaygusuz halin nola, Gitmez isen doğru yola Hak kerem etse bir kula, Hakikat ayan değil mi?
-17- Evliyaya eğri bakma gün ve
mekan elindedir Mülke hükmü veren odur iki
cihan elindedir Sen anı şöyle sanırsın
sencileyin bir ademdir Evliyanın sırrı vardır gizli
ayan elindedir Hak bunda getirdi anı
kullarını irşad için İsteyene iman verir kahr ü
ihsan elindedir Hak zatıyla sıfatıyla
tecelli eyledi ona Varlığı hak varlığıdır emr-
i sübhan elindedir Kaygusuz Abdal bu sırrı
okudum anladım bildim Şimdi bu alemin hükmü kamil
insan elindedir
-18- Ey özünü insan bilen Var edep öğren edep Ey edep erkan bilen Var edep öğren edep Edeptir aslı ta'at Külli sıfat cümle zat Varlığın edebe sat Var edep öğren edep Gel Hakka olma asi Ta gide gönlüm pası Dört kitabın manası Var edep öğren edep Gaflet içinde uyan Edepsiz olma ey can Edeptir asl-ı iman Var edep öğren edep Edep gerektir kula Ta işimiz temiz ola Edepsiz girme yola Var edep öğren edep Edeptir Hakk'a yakın Bilir isen Hak hakkın Edepsiz olma sakın Var edep öğren edep Bu edep atayi dir Aşıka yüz suyudur Evliyalar huyudur Var edep öğren edep Gel Hakkk'a ikrar isen Aşıklara yar isen Yüz suyun ister isen Var edep öğren edep Edep gerektir ere Ta yolu doğru vara Edepsiz olma yere Var edep öğren edep Edebi bekler talib Edeptir Hak'tan nasib Edepsiz olma habib Var edep öğren edep Edepli ol can isen Hakk'ı bil insan isen Müştak-ı Sultan isen Var edep öğren edep Edeptir Hakk'a delil Edepten olma gafil Olmayasın bi- hasıl Var edep öğren edep Kaygusuz Abdal uyan Aşkı bil aşka boyan Şöyle demiştir diyen Var edep öğren edep
-19- Eya aklı ile irfanım deyenler Eya mülke Süleyman’ım deyenler
Eya bildim deyenler cümle hali Eya vardım deyenler doğru yolu
Hakkı buldum deyu irşad edersin Depersin minberi feryad edersin
Ne bildin neye erdin işbu halde Akıllar mat olubdur bu hayalde
Buna akl ile kimse ermemiştir Göziyle kimse Hakk’ı görmemiştir
Bu bir deryadürür akıllar ermez Özünden geçmeyen Rab’bini bilmez
Dilersen bulasın kevn ü mekanı Özünden fariğ ol Rab’bini tanı
Ki sen benliğini gider aradan Bilesin ta seni kimdir yaradan
Sen ü ben eylemek şeytan işidir Sen ü ben eylemez ol kim kişidir
Özünden gayri kul görmez arada Hakk’ı hazır görür ağ ü karada
Dilersen olasın mahrem-i esrar Bu dünya gavgasına uyma zinhar
Feragat ol cihanın gavgasından Ki nefsin kurtarasın fitnesinden
Hemen seyrancısın seyranın eyle Sakın deme ol öyledir bu böyle
Özüne gel özüne Tanrı dostu Sana direm budur sözün dürüstü
Cihan halkının işbudur hayali Hayali gice gündüz mülk ü mali
Eğer söyler olursan Hak sözünü Çevirir yüzünü örter gözünü
Azazildir Hakk’a eylemez ikrar Gerekse söyle ana bunca tekrar
Binüpdür nefs atına ha seğirdir İşitmez kulağı hemen sağırdır
Hemen bir birinin aybın gözedir
Ne idüp nice ideceği bilmez Birinin unduğun biri dilemez
Eğer malin varsa kavm ü kardaş Cihan halkı seninle cümle yoldaş
Eğer kendü halinde bir aşıkdur Ona derler ki iş sevmez ışıkdur
Aşık olsam adım tenbel Alayi Eğer sofi isem derler mürai
Ha bir cenktir biri birin beğenmez Arifler Hak’dan özge nesne bilmez
Bulurlar bir sözü bin söz ederler Koyup doğru yolu eğri giderler
Söz ile bulmak olsa idi Hak’kı Uçup arşa çıkay(r)dı fakı
Cihanda şimdi kavga çoğalubdur Cihanı fitne-i şeytan alubdur
Eğer alim eğer sofi vü derviş Hemen şöhret olubdur cümle cünbiş
Ko sözü fariğ ol Kaygusuz Abdal Ki sözden açılur cümle kil ü kal
-20- ‘‘Ey Emir efendi bana Dahı namaz sorar mısın Dur haber vireyim sana Dahı namaz sorar mısın
Yanar yüreğüm oddur Bilmeyene müşkil dertdür Sabah namazı dörtdür Dahı namaz sorar mısın
Gâh ağlaram gâh gülerem Tanrımdan hacet dilerem Öğleyi hem on kılaram Dahı namaz sorar mısın
Namaz sorucusun bildüm Teftiş itdüm bende buldum lkindiyi sekiz kıldum, Dahı namaz sorar mısın
Ahşam namazı hod beşdür Anı kılmak bize hoşdur Yatsı namazı on üçdür Dahı namaz sorar mısın
Gündüzle gice kırk rekat Onyidi farz yiğirmi sünnet. Vitir vacib üç rik at Dahı namaz sorar mısın
Adumı sorarsan fakıdür Mektebde çocuk okıdur Cum a hem Bayram ikidür Dahı namaz sorar mısın
Efendi sarıgun değirmi İşit kulağun sağır mı Teravih namazı yiğirmi Dahı namaz sorar mısın
Zatumdan hayran oluram Farz u sünneti kıluram Bir yıllık namazı bilürem Dahı namaz sorar mısın
Camilerde olan imam Bunu bilmez çoğı tamam Dörtbin altıyüz seksen selam Dahı namaz sorar mısın
Kimine vacibdür zekât Kimine vacibdür salât Yidibinbişyüz altmış tahiyyat Dahı namaz sorar mısın
Pirimüzden olsun himmet Yaradan Allah a minnet Yidibin ikiyüz Sünnet. Dahı namaz sorar mısın
Tamam oldı çünki namaz Kimini oku kimini yaz Altıbin yüzyigirmi farz, Dahı namaz sorar mısın
Kamillerde olur irfan Göster hoca bende noksan Vitir vacib bin seksen Dahı namaz sorar mısın
Bir namaz vardur cenaze O da gelir bir gün bize Kaygusuz gibi akılsuza Dahı namaz sorar mısın’’
-21- Evvel ü ahir menem gani ve fakir menem Zakir ü mezkur menem küf ü iman bendedür
Cümleye ma’bud menem Kabe menem put menem Ademe maksud menem işte fulan bendedür
Zerre ve güneş menem gizlü menem faş menem Her ne ki var uş menem can u canan bendedür
Kaygusuz Abdal menem cümledeki can menem Evvel ü ahir menem genc-i nihan bendedür
-22- Ey özünü insan bilen, var edep öğren edep Ey edep erkân bilen, var edep öğren edep
Edeptir aslı tâ’at, külli sıfat cümle zat Varlığın edebe sat,Var edep öğren edep
Gel hakka olma asi, Tâ gide gönlüm pası Dört kitabın manası, var edep öğren edep
Gaflet içinde uyan, edepsiz olma ey can Edeptir asl – ı iman, Var edep öğren edep
Edep gerekir kula, Tâ işimiz temiz ola Edepsiz gitme yola, Var edep öğren edep
Edeptir Hakk’a yakın bilir isen Hak hakkın Edepsiz olma sakın, var edep öğren edep
Bu edep atayi dir aşıka yüz suyudur Evliyadar huyudur var edep öğren edep
Gel Hakk’a ikrar isen aşıklara yar isen Yüz suyun ister isen var edep ögren
Edep gerektir ere tâ yolu doğru vara Edepsiz olma habib var edep ögren edep
Edepli ol can isen Hakk’ı bil insan isen Müştak-ı Sultan isen var edep öğren edep
Edeptir Hakk’a delil edepten olma gafil Olmayasın bı - hasıl var edep öğren edep
Kaygusuz Abdal uyan aşka boyan Şöyle demiştir diyen var edep öğren edep
-23- -Gevhernâme-
Esselam iy dürr-i derya-yı cemal Esselam iy afitab-ı bizeval
Esselam iy heşt Cennetü’n-Naim Esselam iy bag-ı erzani vihal
İy sıfatım “Kulhüv’allahü ahad” Her dem içinde kadirsin her sahad
Cümle sıırı sen bilürsin iy Kadir Bi-şeriksin bi-misalsin bi-nazir
Külli sensin aşikare vü nihan Yerde gökde yine sensin cisme can
Külli sensin mute’ber ü mıhtasar Ol ki sensüzdür fişar ender fişar
Senden özge cümlenin canı yok Pür kemalsün kudretün noksanı yok
Malike’l-mülksün kadim ül lemyezal Mahlukun haliki sensin Zü’l-celal
Degme bir zerrede bin dürlü aceb Sen bilürsün sen kılarsun iy Çalab
Padişahsın bi-sipah (u) bi-vezir Kalmışa hem yine sensin destigar
Söz öküşdür kendü halüm söylerem Derdümi vasf-ı hikayet eylerem
Kim bu tenüm yoğidi ben can idüm Katre degül ezeli umman idüm
Ol alemde bu alem olmaz idi Ay (u) güneş gedilüb tolmaz idi
Birlik idi olmaz idi ayrulık Yoğidi ölmek direlmek sayrulık
Hem o demde biz dahı andayıduk Ol alemde bile cevlandayıduk
Hem o demde yogidi ins (ü) melek Gerdiş-i gerdan degüldi nüh felek
Dahı yirler kan-ı ma’dendeyidi Ketre varı külli ummandayidi
Arş u fer ü gav (u) mahi yogidi Cümle varlık heman ol Allah idi
Diledi kim sani-i perverdigar Kendi kudretin kılaydı aşikar
Mevce gelüben o derya kıldı cuş Mevc ıle beni kenara saldı uş
Mevc içinden taşra düşdi bir güher Öyle gevher kim misal-i muteber
Deryayidüm katre oldı menzilüm Buyidi bu hal içinde müşkilüm
Çünki gevher taşra düşdi deryadan Vuslatı fürkat ayırdı ortadan
Ol gühere bunca zaman Tanrılık Eyleyüben kendüsi oldı aşık
Işkun dahı bünyadı andan durur Işk-ı varak hem ol divandan durur
Ol güherden bunca hüner eyledi Bunca hikmet bahr u hem berr eyledi
Asl-ı hikmet ol bir gevherden dürür Gevher aslı heman ol birden dürür
Ol güherden oldı bu cümle alem Ne kim vardur yir ü gök levh ü kalem
Yidi yılduz hem ol gevherdendürür Cümle hüner hem ol gevherden dürür
Andan oldı evliya vü enbiya Birlik olur karışıcak su suya
Toprak aslı gine toprakdan durur Cümle varlık heman ol Hak’dan durur
Ol güherin bir adı Mahmud idi Baht içinde tali’i mesud idi
Ol gher Adem tonunı ihtiyar Eyleyüben hem o dem kıldı karar
Adem’i gevhere sadef eyledi Yani bu mülki müşerref eyledi
Sadef içinde muradum dürdürür Dürr ü sadef Hak katında birdürür
Dürr ü sadef yine ma’dende biter Aslı birdür yine bir kanda biter
Su dilersen bardağa kılma nazar Bardak içinde suyı kıl ihtiyar
Cümle bir çeşme suyıdur iy veli Tutalum bardag kiçidür ya ulı
Külli suyun aslı birdür iy aziz Su temizdür bardagun kılgıl temiz
Ger degülsen sen bu hikmetden gafil Gafil olma yol içinde iy akil
Ehl-i tevhid ol ki canun şad ola Şakird olan akıbet üsted ola
Ol güher idi Muhammed’in canı Anun içün dutdı cümle sayvanı (cihanı)
Anun için oldı alem gül-sitan Ud sandal serv ü tüba ergavan
Hur u Cennet vahş u tayr u akl u can Ol güherdür cümlenin aslı heman
Cümle alem ışkına kıldı karar İhtiyar oldur kamuda ihtiyar
Buyidi kim vasf-ı halüm söyledüm Anı kim gördüm hikayet eyledüm
Her ne ilm üstaddan gördümise Akl içinde her neye irdümise
Nazm kıldum bir dasitan eyledüm Buyidi şikeste beste söyledüm
Taze gülden desteler çin eyledüm Her nefesi buy-i müşkin eyledüm
Benefşe(yi) nergise kıldum nisar Tuninün öninde komışam şeker
Goncenin yüzinden açdum perdeyi Güneş ile bile görmişem ayı
Nesterani güle burka eyledüm Gülşeni bülbüle otag eyledüm
Ben fakirem kuş dilinden anlamam Tutiye şekker gerek hare saman
Ne ekersen anı bitürür çekirdek Tavuk yumurtasından çıkmaz ördek
Şahbazun cinsi heman şahbaz ola Hümanun hüma bazun baz ola
Dervişem ben Mustafa kıldı nazar Hem anun bahşayişidür bu haber
Yohsa ben kendü halümi anlaram Sözümi heman yirinde banlaram
Aşık isen Kaygusuz Abdal gibi Sana bir hırka hemandur şal gibi
Anı ko kim Mustafa murdar didi Anı koyana erenler er didi
Tekebbürlük eyleyen mel’un olur Nitekim şeytan gibi bi-din olur
Yol içinde alçaga ko menzilün Ta ki hallolmak dilersen müşkilün
Meskenet toprağına her dem yüzün Süre dur kim ta bilesin kend’özün
Toprak olmayınca gevher olmadı Toprağa düşen güher hiç solmadı
Toprak ol toprak gibi teslim vücud Cümle alem toprağa kıldı sücud
Evliyayı bil ki benzin solmaya Hiç mukallidler müselman olmaya
Evliya oldı delil- bürhanum İnsan-ı kamilde buldum sultanum
Yidi gün yidi gice ol na tüvan Bekledi peygamberün kabrün heman
Bu nasibi anda sundular ana Hem didiler aduna Gevhername
Kıymetün bilür anun sarraf olan Gıll u gişdan kalbi daim saf olan
Gevhername burada oldı temam Vir Resul’un ruhına yüzbin selam
-24- Hacca varan kişinin Gönül yapmak işidir Gönül Hakk’ın beytidir Sakın sen emmareden
Sen özünü bil nesin Hak sende sen kandesin Hakk’ı bilmek dilersen Geç ağ ile hareden
Dünya ahret demegil Biliş ü yad demegil Uzak savaşa düşme Geç kuru sahhareden
Tıfıllayın dembedem Dambu dumbu söyleme Mansur’layın olursun Bilmezsen Müdareden
İnsan nur-ı kadimdir Hasta değil hekimdir Sen dahi insan isen Anla bu esrareden
Aşık olan bu yolda Can ile baş oynadır Sen dahi üşık isen Bakma gel kenüreden
Sen insanı sorarsan Hak’tan ayrı değildir Sıfatı zat-ı mutlak Hırkası çar pareden
Aklına akıl deme Sözüne delil deme Çünkü kurtaramazsın Nefsini emmareden
Kaygusuz’un hüneri Helva vü biryan yemek Andan özge hüneri Umma bu biçareden
-25- İslamın şartını sual edersen İcmalinde şartı beştir
efendi Muradın ger inan öğrenmek
ise, Anın da adedi şeştir efendi Savm ile salat, zekat ile
haç Malın var ise, hak yoluna
saç Biri şehadettir, lisanını aç Bu sana acaib iştir efendi Peygamberleri sev, onlara
inan İnanmayanlardır, ol nare
yanan Melek, kitap, ahret olmaz mı
ahsen Var ise imanın hoştur efendi Din Muhammed dini, cümleden
asıl Gayri dinleri bilmeyen nasıl Ziya de değildir, üç farzdır
gusül Mazmaza, istinşak beden
yaştır efendi Biz dört biliriz abdestin
farzın Gel öğrenmeğe var ise kastın Dirseklerin mail, yumalı
destin Vech ile ricleyn yaştır efendi Oniki şartı var bil ki
salatın Kılıp anı menziline iletin Ayne'l-yakin var ise bir
illetin Anın da adedi şeştir efendi Hacesten, necasten eyle
taharet Art avret yerini etme
kerahet İstikbal-ı kıble vakitle
niyet Bu altı saydığım dıştır
efendi Tekbir al ellerin başına
götür Kıyam, kıraet, rüku,
sücuddur Kade-i ahirede bir miktar
otur Kılarsan ne güzel iştir
efendi Kaygusuz Abdal'ın bildiği
böyle Noksanı var ise doğrusun
söyle Su bulunmaz ise teyemmüm
eyle İki darp bir niyet üçtür
efendi
-26- Kamu şeyde menem ayn-ı hakikat Sıfat-ı zat-ı mutlak bahr-i hikmet Derya-ı umman menem gevher-i kan bendedür (kan:maden) Aç gözini anlayu bak hem iki cihan bendedür Cism ü suret menem delil ü bürhan menem Sud menem ziyan menem işde dükkan bendedür (sud: kazanç) Maksad-ı insan menem gerdiş-i devran menem Mekteb-i irfan menem işde nişan bendedür Bagdad-ı ayyar menem cümleye serdar menem (ayyar:hırsız,dolandırıcı) Bürhan-ı esrar menem sırr-ı nihan bendedür Zahid ü Tersa menem Mescid-i Aksa menem (zahid: aşırı dindar, tersa:hristiyan) Mürde-i İsa menem yahşi yaman bendedür (mürde: ölü) Muhit-i Zevrak menem Hak menemdür Hak menem (muhit - i zevrak: kayıkhane) Tamu vu uçmak menem cümle mekan bendedür (tamu - uçmak: cehennem-cennet) Evvel ü ahir menem gani ve fakir menem Zakir ü mezkur menem küf ü iman bendedür Cümleye ma’bud menem Kabe menem put menem Ademe maksud menem işte fulan bendedür Zerre ve güneş menem gizlü menem faş menem Her ne ki var uş menem can u canan bendedür Kaygusuz Abdal menem cümledeki can menem Evvel ü ahir menem genc-i nihan bendedür (genc-i nihan: gizli hazine)
-27- Koyun bine yeteceğiz sürmeğede yarağ (gereksinim) olur Beş yüzünü satıcağız
harçlanmaya gerek olur Berkdir erenler barusu bine
sayılır birisi Ell’iki teke derisi papucuma
yorağ (yama) olur Bin batmandan olsa kazan
ustager değil mi düzen Hayranlık esince cana
bengilik de gerek olur On iki kazan aşıyı yigirmi
dokuz başıyı Otuz üç yağlı döşüyü sonra
için ferağ olur Doymaz isen yalvar Hakk’a
nazar kıl bucağa yüke On sekiz kalınca yuka tam
gönlünce gevrek olur Kaygusuz Abdal bulunca gel
otur pilav gelince On tekne hamur salınca bir
onarı çöreğ olur
-28- Maksut cihâna gelmekten Kişi Rab’bin bilmek imiş Rab’bini bilmekten murat Evliyâsın bulmak imiş
Anın ile olur devlet Anı beyan kılar âyet Hak’ka yalvarmaktan murat Gerçeğe yol varmak imiş
Bulmak değil imiş bilmek Bilmek değil imiş bulmak Evliyâya gönül vermek Rengine boyanmak imiş
Onlar durur Hak’kı bilen Gayrısı yalandır yalan Dervişlikte murat olan Külliyen yok olmak imiş
Kazgusuz aşk pervânesi Oldu Hak’kın divânesi Ehli aşkın sermâyesi Aşk od’una yanmak imiş
-29- Sual ettim bugün ben bir dolaba Niçün daim sürersin yüzün aba Niçün bağrın deliktir gözlerin yaş Sebeb neden dolaştın bu itaba İnildinden delindi dertli bağrım Firakından ciğer döndü kebaba Ne zulmetti sana bu çerh-i gerdun Ki derdin defteri sığmaz kitaba Dolab eydür eya gözüm çırağı İşitmeğe cevabım aç kulağı Benim budur sorarsan sergüzeştim Ki ben yaylar idim bir yüce dağı Geçirmiştim seradan göklerimi Eriştirdim süreyyaya budağı Durağa derneşüben kaumu kuşlar Budağunda tutarlardı otağı Öterdi tuti vü kumri vü dürrac Geçirdim bir zaman bu resme çağı Heves bağında can mürgi gezerken Üzüldü ömr kuşunun tuzağı Kaza koptu meğer dest-i Huda’dan Ki bir şahs irişüb saldı nacağı Delüben bağrımı taktı kemendi Sürüdüler dolaştım her sokağı Sokaklarda niçe müddet yaturken Gelen geçen ururlardı ayağı Demir mıhlar dokundu yütrgimr Kaza destiyle çerhin çomağı Zekerya gibi bağrımdan delüben Dolap içün düzelttiler yerağı İnilerüm ben anda dost deyüben Gözüm yaşı sular büstan ü bağı Felek kime tatırdı bir kaşık bal Sonunda sunmada tas ile ağı Şüleyman kim sürerdi tahtını yel Son ucu toprağa kodu yanağı Skender kim cihanı Kaf ber Kaf Tutup hükmiyle sürmüştür yasağı Gezip zulmet ararken ab-ı hayvan Dolu zehr ile sundular eyağı Kani Kayser kani Kisra kani Sam Belürmez bunların yurdu durağı Cihanın varlığı baştan başa hep Bela yurdudürür mihnet ocağı Resul buna çü beyt-ül-ankebut der Pes ol olur m(n)ekeslerin durağı Baka ehli fenada mülk edinmez Bakadır onların yeri durağı Alai Gaybi bundan tekke kılmaz Hak’ın fazlıdürür ancak dayağı Sabır seccadesin altına almış Tevekkülden kuşanmıştır kuşağı Sözünü Kaygusuz arife söyle Ne bilsün sükkeri dana buzağı
-30- Yücelerden yüce gördüm Erbabsın sen yüce Tanrı Bu allahlığı sen nereden Satın aldın kaça Tanrı
Ali ile bir olmuşsun Bir mektepte okumuşsun Ali olmuş hafız kelam Sen okursun hece Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın Gelip geçsin kullar deyu Hele biz beri duralım Yiğit isen geç a Tanrı
Yaratmışsın bağ ü cennet Kulların etsinler sohbet Cehennemi niçin yarattın Be akılsız koca Tanrı
Unuttun diye namazı Bizi ateşe atarsın Kul yanması abes değil Gel bas kızgın saca Tanrı
Senin kulların anılır Atası anası ile Senin anan baban yoktur Benzersin bir pice Tanrı
Seni her yerde görürüm İçini dışını bilirim Sırrın halka faş edersem Halin olur nice Tanrı
Kaygusuz'em der buradan Cümle mahluku yaradan Kaldır perdeyi aradan Gezelim bilece Tanrı
Kaynaklar:
Alevi-Bektasi Siirleri Antolojisi Cilt 1 İsmail Özmen Abdurrahman Güzel, Kaygusuz Abdal. Ankara 1981. Abdurrahman Güzel, Kaygusuz Abdal’ın Mensur Eserleri.Ankara 1983. Abdülbaki Gölpınarlı, Alevi Bektaşi Nefesleri. İstanbul 1963. Bernard Lewis, The Jews of Islam (İslam Yahudileri). Princeton University Press 1987. İsmail Kaygusuz, Alevilik İnanç, Kültür, Siyaset Tarihive Uluları I. İstanbul 1995. İsmail Kaygusuz, Alevilikte Dar ve Pirleri. 2.Basım, İstanbul 1995. İsmail Kaygusuz Görmediğim Tanrıya Tapmam. İstanbul 1996. Necdet Kurdakul, Bütün Yönleriyle Bedreddin. İstanbul 1977. Sadeddin Nüzhet Ergun, Bektaşi Şairleri ve Nefesleri. Ankara 1955. Saint Athanase, çev. Arnauld D'Andilly, Vie de Saint Antoine, Pére des Moines du Désert (Çöl Keşişlerinin Babası Saint Antoine'nın Yaşamı), Paris 1943. Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyat Tarihi. Ankara 1970. Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar Eratna Devleti, Kadı Burhaneddin Ahmet ve Devleti... II. Ankara 1989. Yaşar Yücel, Çobanoğulları-Çandaroğulları Beyliği I. Ankara 1988.
- Ozanlarımız - |