Âşık Remzâni

 

 

 

KAYGUSUZ ABDAL   30

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

            Kaygusuz Abdal'ın asıl adı Alâeddin Gaybî'dir. 1341-1444 yılları arasında yaşadığı, babasının Hüsameddin Mahmud olduğu söyleniyor. Doğduğu, öldüğü yer ve yıl kesin olarak bilinmiyor. Menkibeye göre yaşamı şöyle: Gaybî, Alaiye (Alanya) Beyi'nin oğlu imiş. İyi bir öğrenim görmüş. Bir gün yaraladığı bir geyiği kovalarken Abdal Musa'nın Elmalı'daki dergahına varmış. Dervişlerden geyiği sormuş. Abdal Musa, koltuğunun altına saplanan oku göstererek, "Oğul attığın ok bu mudur ?" diye sormuş. Şaşırıp üzülen Gaybî, onun ayaklarına kapanmış, tekkesine kul olup Kaygusuz adını almış. Kırk yıl orada hizmet etmiş. Bektaşiliğin uluları arasına girmiş. 1424-1430 yıllarında Rumeli'yi dolaşmış. Edirne, Yanbolu, Filibe ve Manastır'da bulunmuş. Mısır'a giderek Bektaşiliği yaymaya çalıştı. Mısır'da ölünce, Mukattam dağında bir mağaraya gömülmüş...

 

            Abdal Musa gibi halifesi Kaygusuz Abdal da Bektaşi edebiyatının kurucularından sayılır. Yunus Emre'nin açtığı yolda yürümüştür.

 

Alıntı, FUAF - Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu

 

 

-1-

Adem oldum geldim adem içine,

Uğradım bir hana, handan içeri.

Zembur gibi kandan kana konarken,

Bir kana uğradım kandan içeri.

 

At oynatma zahit, bu meydan değil,

Bu meydan der isen, bu erkan değil,

Süleyman der isen, Süleyman değil,

Süleyman var, Süleyman'dan içeri.

 

Aşk bedesteninden mercan almışem,

İrfan meclisinden erkan almışem,

Bu canı verip de, bir can almışem,

Saklarım bu canı candan içeri.

 

Şeriatı Muhammede verdiler,

Tarikat üstüne bir yol kurdular,

Marifet babında sual sordular,

Hakikat var, hakikattan içeri.

 

Kaygusuz’um eydür bir nutkum hakla,

Bir mürşide el ver kalbini pakla,

Mürşidin verdiğin tut, kavi sakla,

İlikten kemikten kandan içeri.

 

-2-

Ademi balçıktan yoğurdun yaptın,

Yapıp da neylersin, bundan sana ne

Halk ettin insanı saldın cihana

Salıp da neylersin bundan sana ne

 

Bakkal mısın teraziyi neylersin

İsin gücün yoktur gönül eğlersin

Kulun günahını tartıp neylersin

Geçiver suçundan bundan sana ne

 

Katran kazanını döküver gitsin

Mümin olan kullar didara yetsin

Emreyle yılana tamuyu yutsun

Söndür su ateşi bundan sana ne

 

Sefil düştüm bu alemde naçarım

Kıldan köprü yaratmışsin geçerim

Şol köprüden geçemezsem uçarım

Geçir kullarını bundan sana ne

 

Kaygusuz Abdal der cennet yarattın

Cehenneme nice kulları attın

Nicesin ateş-i aşk ile yaktın

Yakıp da neylersin bundan sana ne

 

-3-

Allah Tanrı Yaradan

Gel içegör cur'adan

Yar ile yar olagör

Çıksın ağyar aradan

 

Bekle gönül bostanın

Susığırı girmesin

Key sakın uçurursun

Kandili minareden

 

Fil yükün karıncaya

Yükletme çekebilmez

La'l ü gevher kıymetin

Umma seng-i hareden

 

Hacca vardım der isen

Kanda vardın hacca sen

Kılavuzsuz kuş uçmaz

Bunca dağ ü dereden

 

Hacca varan kişinin

Gönül yapmak işidir

Gönül Hakk'ın beytidir

Sakın sen emmareden

 

Sen özünü bil nesin

Hak sende sen kandesin

Hakk'ı bilmek dilersen

Geç ağ ile hareden

 

Dünya ahret demegil

Biliş ü yad demegil

Uzak savaşa düşme

Geç kuru sehhareden

 

Tıfıllayın dembedem

Dambu dumbu söyleme

Mansur'layın olursun

Bilmezsen müdareden

 

İnsan nur-ı kadimdir

Hasta değil hekimdir

Sen dahi insan isen

Anla bu esrareden

 

Aşık olan bu yolda

Can ile baş oynadır

Sen dahi aşık isen

Bakma gel kenareden

 

Sen insanı sorarsan

Hak'tan ayrı değildir

Sıfatı zat-ı mutlak

Hırkası çar pareden

 

Aklına akıl deme

Sözüne delil deme

Çünkü kurtaramazsın

Nefsini emmareden

 

Kaygusuz'un hüneri

Helva vü biryan yemek

Andan özge hüneri

Umma bu biçareden

 

-4-

Behey kardeş, yolumuza giremezsin demedim mi ?

Bizim gizli sırrımıza eremezsin demedim mi?

 

Bu sırrı değmeler bilmez, bilenler de haber vermez,

Bu sırrı gayrı göz görmez, göremezsin demedim mi ?

 

Ulaş bir mürşide ulaş, akıt gözünden kanlı yaş

Yezidden kaç behey kardeş, kaçamazsın demedim mi ?

 

Erenlerden bu bir name, ne gidersin, Halep, Şame

Gel uy on iki imame, uyamazsın demedim mi ?

 

Üçler yediler erkanın, bilerler sürer devranın

Kırklar cem'inde devranın, kesemezsin demedim mi ?

 

Aliye ismullah derler yüzüne secde ederler

Taş yerine baş koyarlar, koyamazsın demedim mi ?

 

Bu Kaygusuz ezeliden, himmet almış ol veliden

Oku duy ilm-i Aliden, duyamazsın demedim mi ?

 

-5-

Beng ile seyretmeye ah bize bir bağ olsa

Issı souk olmasa havası hub sağ olsa

 

Pireden incinmesek kar u yağmur olmasa

Sinek hey vızlamasa ana hem yasağ olsa

 

Dobruca ovasından büyük yağlı çörekler

Akkirman’ın yağından benzimle hey ağ olsa

 

Cümle cihan koyunun semiz yahnı etseler

Biz yemeye başlasak engeller ırağ olsa

 

Gaziler helvasından cihan dopdolu olsa

Zülbiye halkaları sütü dahı çoğ olsa

 

Kanda bir göl varsa badem paluze olup

Bir yanından diş ursak çevresi bal yağ olsa

 

Dümdüz bu yaş ovalar her biri boş durmasa

Sulu şeftalisi çok bin üzümlü bağ olsa

 

Kaygusuz Abdal otur kimin ye kimin götür

Sufiye koz kalmadı abdala kaymağ olsa

 

-6-

Beylerimiz elvan gülün üstüne

Ağlar gelür şahım Abdal Musa’ya

Urum Abdalları postun eğnine

Bağlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

Urum Abdalları gelir dost deyü

Eğnimize aba hırka post deyü

Hastaları gelir derman isteyü

Sağlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

Hind’den bazerganlar gelir yayınur

Pişer lokmaları açlar doyunur

Aşıklar gelir bunda soyunur

Erler gelür şahım Abdal Musa’ya

 

Her matem ayında kanlar saçarlar

Uyandırıb Hak çerağın yakarlar

Demine Hü deyüb gülbang çekerler

Nurlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

Meydanında dara durmuş gerçekler

Çalınur koç kurbanlara bıçaklar

Döğülür kudüm açılır sancaklar

Tuğlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

İkrarıdır koç yiğidin yuları

Muannidi çeksem gelmez ileri

Akpınar’ın Yeşilgöl’ün suları

Çağlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

Ali’m zülfikarın almış destine

Sallar durmaz Yezidler’in kastine

Tümen tümen Genç Ali’nin üstüne

Sırlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

Benim bir isteğim vardır Kerim’den

Münkir bilmez evliyanın halinden

Kaygusuz’um ayrı düştüm pirimden

Ağlar gelür şahım Abdal Musa’ya

 

-7-

Bu adem dedikleri

El ayakla baş değil

Adem manaya derler

Suret ile kaş değil

 

Gerçi et ü deridir

Cümlenin serveridir

Hakkın kudret sırrıdır

Gayre bakmak hoş değil

 

Adem manayı mutlak

Ademdedir nutk-ı Hak

Ademden gafil olma

Hefsi de serkeş gibi

 

Ademdedir külli hal

İlm ü hikmet güft ü kal

Adem katında alem

Dane-i haşhaş gibi

 

Adem odur ey hoca

Gıdası mana ola

Maksud ademden ahi

Hayal ile düş değil

 

Kendi özünü bilen

Maksudun bulan kişi

Hakk’ı bilen doğrudur

Yalancı kallaş değil

 

Bu Kaygusuz Abdal’a

Aşık demen dünyada

Nakş u suret gezetir

Maksudu nakkaş değil

 

-8-

Bu saraya adem oldu padişah

Suret- i Ademde geldi bunda Şah

 

Ademi kendiyle nikap eyledi

Ademin gönlü içinde söyledi

 

Çün gönül Hakk'ın evidir iy safa

Beyt- i Hak dedi gönlü Mustafa

 

Cümle ilmin hem kabı olmuş gönül

Nutk-ı Hak gönle eyler hem nüzUl

 

Ol ki nutkın adem'e can eyledi

Kendiyi gönülde pinhan eyledi

 

Bu gönlüm sırrını sen iy yiğit

Gel berü Kaygusuz'dan işit

 

-9-

Bülbüle gülzar gerek

Tutiye şeker gerek

Sarrafa gevher gerek

La ilahe illallah

 

Can alanı can bilür

İnsanı insan bilür

Her sırrı sultan bilür

La ilahe illallah

 

Zihi mükit ü zevrak

Gözün aç anlayu bak

Gayri ne var külli Hak

La ilahe illallah

 

Cümle alem zat imiş

Derya- yı hikmet imiş

Hakk- ila vuslat imiş

La ilahe illallah

 

Safı ol altun gibi

Tecelli kıl gün gibi

Leyla di Mecnun gibi

La ilahe illallah

 

Kalma cihan mülkine

Aslına döngil yine

Dahi kuvvetdür dine

La ilahe illallah

 

Tesbih ü zikr eylegil

Allah'a şükr eylegil

Bu sözü Fıkr eylegil

La ilahe illallah

 

-10-

Dedim ey dilber kulunum

Yürü hey Torlak der

Sen dahi yolunmamışsın

Sözlerin taslak der

 

Dedim ey dilber lebinden

Bir buse versen n’ola

Alnına sapan kayası

Ensene tokmak der

 

Sordum suçum nedir benim

Halime kılmaz(sın) nazar

Bu söz senin ne hakkındır

Söyleme küstah der

 

Haline bak çuluna bak

Bu dahı sevmiş (mi) seni

Niyyet-ül gaza değil mi

Dönüben ahmak der

 

Yürü hey derviş yoluna

Sende yoktur sim ü zer (gümüş ve altın)

Akılsız sersem zavallı

Cimri vü çıplak der

 

Serteser (baştanbaşa) gezmiş cihanı

Kurt üşmüş tabanına

Borusu yanını döver

Kabağı tak tak der

 

Yatağı külhan bucağı

Yüzü gözü is ü pas

Giydiği eski kepenek

Eteği sak sak der

 

Kaçuban kurtulamadım

Şol torlağın elinden

Her seher karşıma çıkar

Çağırır Hak Hak der

 

Hoş gelir Kaygusuz’a

Bir kazan kuzlu pilav

Yüz elli yağlıca çörek

O dahı yumşak der

 

-11-

Dinle imdi şu ben beni ögeyin

Usta Kerem elüm vardur her işde

Şöyle kesad düşmiş iken...

Ya alkışda bulınasız ya kargışda

 

Durup bir şehre ugruluga vardum

Bir ok ile bin bir varyimez urdum

Çarşu çarşu dükkan komadum yardum

Bin tay ipek çıkardum bir kirişde

 

Evvel vardum usta yanunda okıdum

Ustam beni dögdi ben kakıdum

Çulla hem bin bir çile bez dokıdum

Hisabı var argaç ile arışda

 

Terziyüm parmaga yüksük takarum

Yanum sıra yitmiş şakird nökerüm

Bir dürtişde bin bir kafdan dikerüm

Aslı vardur ignesini sürişde

 

Bir sıçrayışda doksan tepe aşdum

Bir avuçda yüz mut darı saçdum

Marsuvanla at katır komadum geçdüm

Hiç önüme kimse gelmez yarışda

 

Dahı yeltenürem illa geçmedüm

Çok günah işledüm illa açmadum

Anında muzlimesinden kaçmadum

Üç yüz altmış kelek kuçdum oruçda

 

Kaygusuz dir günahlarun çok senün

Günahını bağışlasın Hak senün

Hiç bu sözde bir kusurun yok senün

Oranlayıp top top idüp sürişde

 

-12-

Dokuz felek bizim sayvanımızdır

Yedi kat yeryüzü seyranımızdır

 

Zira insan suretidir tonumuz

Kamu alem bizim hayranımızdır

 

Hakikat ol kadim sultan ki derler

Biz ona vücuduz ki canımızdır

 

Daim bu surete gelmeyi varmak

Yolumuzdur daim mihmanımızdır

 

Gözün aç bak bu vücut sadefinde

Kıymetli gevherüz Hâk kanımızdır

 

Senin hayale düştüğün ey münkir

Bizim bu suret-i imanımızdır

 

Bize bu saadet Hâktan erişti

Zira biz kuluz o sultanımızdır

 

Âşıklarız baş oynarız bu yolda

Hâk’ı inkar eden düşmanımızdır

 

Var ey münkir nice anlarsan anla

Severiz ışık bizim imanımızdır

 

Ser-âgâz eyle çağır el Sarayi

De ki bu ışık bizim imanımızdır

 

-13-

Dost Senin Yüzünden Özge

Ben kıble-i can bilmezem

Pirin hüsnünü severim

Bir gayrı imam bilmezem

 

Bana derler ki şeyatin

Senin yolunu azdırır

Ben şu zerrak sufilerden

Gayrı bir şeytan bilmezem

 

Sufı-i salus nedendir

Hüsne münkir geçindiği

Ne aceb bela geliptir

Şu ki ben dosttan bilmezem

 

O Şah-ı hüsnün aşkına

Özümü viran kılmışam

Kaygusuz Abdan’dır adım

Cübbe vü kaftan bilmezem

 

-14-

Erişti bad-ı nevruz gülsitane

Gülistan vakti yetti kim uyane

 

Temamet yeryüzü cünbişe geldi

Behişte benzedi devr-i zemane

 

Gülistan goncesin açtı donandı

Divane oldu bülbüller divane

 

Yine simurga haber verdi hüdhüd

Otağın başına konmuş şahane

 

Güvercin çifti ile ötegeldi

Dudak dudağa verdi canı cane

 

Kışın humuş olan kuşlar acep kim

Fırak u derd ile geldi lisane

 

Yine bülbül gülistan arzu kıldı

Tutiye şekker ü baykuş virane

 

Zihi fasl-lı behar ü revnak-ı gül

Zihi zevk u safa nam ü nişane

 

Bezendi dağ u sahra nur-ı rahmet

Nihani nesneler geldi iyane

 

Eğer bildinse hoş Kaygusuz Abdal

Yüzün hak eylegil pir ü cüvane

 

-15-

Esrarı gördüm bugün binmiş gider bir ata

Şöyle kim derviş olmuş herkiz (asla) söylemez hata

Hızır donudur donu Hakk’a doğrudur yönü

Şöyle cüst eyler beni erişince gizlü ta

 

Kırmızı don giyinür yeşil kubbe sarınur

Miskinlikten görünür iner alçak sıfata

Sufiler bunu yerer bittiği yeri sorar

Gazel olmadan derer hissesi var kuvvete

 

Sufi yemez haram der gizlice de görem der

Gelen yıl çok derem der ister birazın sata

Bir kişi kim ayıktır yabanda bir o yoktur

Anın hiç aklı yoktur ta’neyleye bu ota

 

Bir kişi kim hayrandır yer gök ona seyrandır

İnsan değil hayvandır başın bürüye yata

Gel ey miskin Kaygusuz esrardan al öğüdün

Bu aşıklar otudur yemez verme her tata

 

-16-

Evliyadan gelen kelâm,

Okunan Kur’an değil mi?

Gerçek velinin sözleri,

Sureti rahman değil mi?

 

Çün seni hak yarattığı

Kendüye mir’at ettiği

Tecelli - i zat ettiği

Sureti insan değil mi?

 

Hak haberin dinleyene,

Candan kabul eyleyene

Hakkı bilip anlayana,

Sözümüz burhan değil mi?

 

Gerçek elini tutmayan

Gönlün ana pekirmeyen

Hakkı batılı seçmeyen,

Cahilü nâdan değil mi?

 

Ey Kaygusuz halin nola,

Gitmez isen doğru yola

Hak kerem etse bir kula,

Hakikat ayan değil mi?

 

-17-

Evliyaya eğri bakma gün ve mekan elindedir

Mülke hükmü veren odur iki cihan elindedir

 

Sen anı şöyle sanırsın sencileyin bir ademdir

Evliyanın sırrı vardır gizli ayan elindedir

 

Hak bunda getirdi anı kullarını irşad için

İsteyene iman verir kahr ü ihsan elindedir

 

Hak zatıyla sıfatıyla tecelli eyledi ona

Varlığı hak varlığıdır emr- i sübhan elindedir

 

Kaygusuz Abdal bu sırrı okudum anladım bildim

Şimdi bu alemin hükmü kamil insan elindedir

 

-18-

Ey özünü insan bilen

Var edep öğren edep

Ey edep erkan bilen

Var edep öğren edep

 

Edeptir aslı ta'at

Külli sıfat cümle zat

Varlığın edebe sat

Var edep öğren edep

 

Gel Hakka olma asi

Ta gide gönlüm pası

Dört kitabın manası

Var edep öğren edep

 

Gaflet içinde uyan

Edepsiz olma ey can

Edeptir asl-ı iman

Var edep öğren edep

 

Edep gerektir kula

Ta işimiz temiz ola

Edepsiz girme yola

Var edep öğren edep

 

Edeptir Hakk'a yakın

Bilir isen Hak hakkın

Edepsiz olma sakın

Var edep öğren edep

 

Bu edep atayi dir

Aşıka yüz suyudur

Evliyalar huyudur

Var edep öğren edep

 

Gel Hakkk'a ikrar isen

Aşıklara yar isen

Yüz suyun ister isen

Var edep öğren edep

 

Edep gerektir ere

Ta yolu doğru vara

Edepsiz olma yere

Var edep öğren edep

 

Edebi bekler talib

Edeptir Hak'tan nasib

Edepsiz olma habib

Var edep öğren edep

 

Edepli ol can isen

Hakk'ı bil insan isen

Müştak-ı Sultan isen

Var edep öğren edep

 

Edeptir Hakk'a delil

Edepten olma gafil

Olmayasın bi- hasıl

Var edep öğren edep

 

Kaygusuz Abdal uyan

Aşkı bil aşka boyan

Şöyle demiştir diyen

Var edep öğren edep

 

-19-

Eya aklı ile irfanım deyenler

Eya mülke Süleyman’ım deyenler

 

Eya bildim deyenler cümle hali

Eya vardım deyenler doğru yolu

 

Hakkı buldum deyu irşad edersin

Depersin minberi feryad edersin

 

Ne bildin neye erdin işbu halde

Akıllar mat olubdur bu hayalde

 

Buna akl ile kimse ermemiştir

Göziyle kimse Hakk’ı görmemiştir

 

Bu bir deryadürür akıllar ermez

Özünden geçmeyen Rab’bini bilmez

 

Dilersen bulasın kevn ü mekanı

Özünden fariğ ol Rab’bini tanı

 

Ki sen benliğini gider aradan

Bilesin ta seni kimdir yaradan

 

Sen ü ben eylemek şeytan işidir

Sen ü ben eylemez ol kim kişidir

 

Özünden gayri kul görmez arada

Hakk’ı hazır görür ağ ü karada

 

Dilersen olasın mahrem-i esrar

Bu dünya gavgasına uyma zinhar

 

Feragat ol cihanın gavgasından

Ki nefsin kurtarasın fitnesinden

 

Hemen seyrancısın seyranın eyle

Sakın deme ol öyledir bu böyle

 

Özüne gel özüne Tanrı dostu

Sana direm budur sözün dürüstü

 

Cihan halkının işbudur hayali

Hayali gice gündüz mülk ü mali

 

Eğer söyler olursan Hak sözünü

Çevirir yüzünü örter gözünü

 

Azazildir Hakk’a eylemez ikrar

Gerekse söyle ana bunca tekrar

 

Binüpdür nefs atına ha seğirdir

İşitmez kulağı hemen sağırdır

 

Hemen bir birinin aybın gözedir

 

Ne idüp nice ideceği bilmez

Birinin unduğun biri dilemez

 

Eğer malin varsa kavm ü kardaş

Cihan halkı seninle cümle yoldaş

 

Eğer kendü halinde bir aşıkdur

Ona derler ki iş sevmez ışıkdur

 

Aşık olsam adım tenbel Alayi

Eğer sofi isem derler mürai

 

Ha bir cenktir biri birin beğenmez

Arifler Hak’dan özge nesne bilmez

 

Bulurlar bir sözü bin söz ederler

Koyup doğru yolu eğri giderler

 

Söz ile bulmak olsa idi Hak’kı

Uçup arşa çıkay(r)dı fakı

 

Cihanda şimdi kavga çoğalubdur

Cihanı fitne-i şeytan alubdur

 

Eğer alim eğer sofi vü derviş

Hemen şöhret olubdur cümle cünbiş

 

Ko sözü fariğ ol Kaygusuz Abdal

Ki sözden açılur cümle kil ü kal

 

-20-

‘‘Ey Emir efendi bana

Dahı namaz sorar mısın

Dur haber vireyim sana

Dahı namaz sorar mısın

 

Yanar yüreğüm oddur

Bilmeyene müşkil dertdür

Sabah namazı dörtdür

Dahı namaz sorar mısın

 

Gâh ağlaram gâh gülerem

Tanrımdan hacet dilerem

Öğleyi hem on kılaram

Dahı namaz sorar mısın

 

Namaz sorucusun bildüm

Teftiş itdüm bende buldum

lkindiyi sekiz kıldum,

Dahı namaz sorar mısın

 

Ahşam namazı hod beşdür

Anı kılmak bize hoşdur

Yatsı namazı on üçdür

Dahı namaz sorar mısın

 

Gündüzle gice kırk rekat

Onyidi farz yiğirmi sünnet.

Vitir vacib üç rik at

Dahı namaz sorar mısın

 

Adumı sorarsan fakıdür

Mektebde çocuk okıdur

Cum a hem Bayram ikidür

Dahı namaz sorar mısın

 

Efendi sarıgun değirmi

İşit kulağun sağır mı

Teravih namazı yiğirmi

Dahı namaz sorar mısın

 

Zatumdan hayran oluram

Farz u sünneti kıluram

Bir yıllık namazı bilürem

Dahı namaz sorar mısın

 

Camilerde olan imam

Bunu bilmez çoğı tamam

Dörtbin altıyüz seksen selam

Dahı namaz sorar mısın

 

Kimine vacibdür zekât

Kimine vacibdür salât

Yidibinbişyüz altmış tahiyyat

Dahı namaz sorar mısın

 

Pirimüzden olsun himmet

Yaradan Allah a minnet

Yidibin ikiyüz Sünnet.

Dahı namaz sorar mısın

 

Tamam oldı çünki namaz

Kimini oku kimini yaz

Altıbin yüzyigirmi farz,

Dahı namaz sorar mısın

 

Kamillerde olur irfan

Göster hoca bende noksan

Vitir vacib bin seksen

Dahı namaz sorar mısın

 

Bir namaz vardur cenaze

O da gelir bir gün bize

Kaygusuz gibi akılsuza

Dahı namaz sorar mısın’’

 

-21-

Evvel ü ahir menem gani ve fakir menem

Zakir ü mezkur menem küf ü iman bendedür

 

Cümleye ma’bud menem Kabe menem put menem

Ademe maksud menem işte fulan bendedür

 

Zerre ve güneş menem gizlü menem faş menem

Her ne ki var uş menem can u canan bendedür

 

Kaygusuz Abdal menem cümledeki can menem

Evvel ü ahir menem genc-i nihan bendedür

 

-22-

Ey özünü insan bilen, var edep öğren edep

Ey edep erkân bilen, var edep öğren edep

 

Edeptir aslı tâ’at, külli sıfat cümle zat

Varlığın edebe sat,Var edep öğren edep

 

Gel hakka olma asi, Tâ gide gönlüm pası

Dört kitabın manası, var edep öğren edep

 

Gaflet içinde uyan, edepsiz olma ey can

Edeptir asl – ı iman, Var edep öğren edep

 

Edep gerekir kula, Tâ işimiz temiz ola

Edepsiz gitme yola, Var edep öğren edep

 

Edeptir Hakk’a yakın bilir isen Hak hakkın

Edepsiz olma sakın, var edep öğren edep

 

Bu edep atayi dir aşıka yüz suyudur

Evliyadar huyudur var edep öğren edep

 

Gel Hakk’a ikrar isen aşıklara yar isen

Yüz suyun ister isen var edep ögren

 

Edep gerektir ere tâ yolu doğru vara

Edepsiz olma habib var edep ögren edep

 

Edepli ol can isen Hakk’ı bil insan isen

Müştak-ı Sultan isen var edep öğren edep

 

Edeptir Hakk’a delil edepten olma gafil

Olmayasın bı - hasıl var edep öğren edep

 

Kaygusuz Abdal uyan aşka boyan

Şöyle demiştir diyen var edep öğren edep

 

-23-

-Gevhernâme-

 

Esselam iy dürr-i derya-yı cemal

Esselam iy afitab-ı bizeval

 

Esselam iy heşt Cennetü’n-Naim

Esselam iy bag-ı erzani vihal

 

İy sıfatım “Kulhüv’allahü ahad”

Her dem içinde kadirsin her sahad

 

Cümle sıırı sen bilürsin iy Kadir

Bi-şeriksin bi-misalsin bi-nazir

 

Külli sensin aşikare vü nihan

Yerde gökde yine sensin cisme can

 

Külli sensin mute’ber ü mıhtasar

Ol ki sensüzdür fişar ender fişar

 

Senden özge cümlenin canı yok

Pür kemalsün kudretün noksanı yok

 

Malike’l-mülksün kadim ül lemyezal

Mahlukun haliki sensin Zü’l-celal

 

Degme bir zerrede bin dürlü aceb

Sen bilürsün sen kılarsun iy Çalab

 

Padişahsın bi-sipah (u) bi-vezir

Kalmışa hem yine sensin destigar

 

Söz öküşdür kendü halüm söylerem

Derdümi vasf-ı hikayet eylerem

 

Kim bu tenüm yoğidi ben can idüm

Katre degül ezeli umman idüm

 

Ol alemde bu alem olmaz idi

Ay (u) güneş gedilüb tolmaz idi

 

Birlik idi olmaz idi ayrulık

Yoğidi ölmek direlmek sayrulık

 

Hem o demde biz dahı andayıduk

Ol alemde bile cevlandayıduk

 

Hem o demde yogidi ins (ü) melek

Gerdiş-i gerdan degüldi nüh felek

 

Dahı yirler kan-ı ma’dendeyidi

Ketre varı külli ummandayidi

 

Arş u fer ü gav (u) mahi yogidi

Cümle varlık heman ol Allah idi

 

Diledi kim sani-i perverdigar

Kendi kudretin kılaydı aşikar

 

Mevce gelüben o derya kıldı cuş

Mevc ıle beni kenara saldı uş

 

Mevc içinden taşra düşdi bir güher

Öyle gevher kim misal-i muteber

 

Deryayidüm katre oldı menzilüm

Buyidi bu hal içinde müşkilüm

 

Çünki gevher taşra düşdi deryadan

Vuslatı fürkat ayırdı ortadan

 

Ol gühere bunca zaman Tanrılık

Eyleyüben kendüsi oldı aşık

 

Işkun dahı bünyadı andan durur

Işk-ı varak hem ol divandan durur

 

Ol güherden bunca hüner eyledi

Bunca hikmet bahr u hem berr eyledi

 

Asl-ı hikmet ol bir gevherden dürür

Gevher aslı heman ol birden dürür

 

Ol güherden oldı bu cümle alem

Ne kim vardur yir ü gök levh ü kalem

 

Yidi yılduz hem ol gevherdendürür

Cümle hüner hem ol gevherden dürür

 

Andan oldı evliya vü enbiya

Birlik olur karışıcak su suya

 

Toprak aslı gine toprakdan durur

Cümle varlık heman ol Hak’dan durur

 

Ol güherin bir adı Mahmud idi

Baht içinde tali’i mesud idi

 

Ol gher Adem tonunı ihtiyar

Eyleyüben hem o dem kıldı karar

 

Adem’i gevhere sadef eyledi

Yani bu mülki müşerref eyledi

 

Sadef içinde muradum dürdürür

Dürr ü sadef Hak katında birdürür

 

Dürr ü sadef yine ma’dende biter

Aslı birdür yine bir kanda biter

 

Su dilersen bardağa kılma nazar

Bardak içinde suyı kıl ihtiyar

 

Cümle bir çeşme suyıdur iy veli

Tutalum bardag kiçidür ya ulı

 

Külli suyun aslı birdür iy aziz

Su temizdür bardagun kılgıl temiz

 

Ger degülsen sen bu hikmetden gafil

Gafil olma yol içinde iy akil

 

Ehl-i tevhid ol ki canun şad ola

Şakird olan akıbet üsted ola

 

Ol güher idi Muhammed’in canı

Anun içün dutdı cümle sayvanı (cihanı)

 

Anun için oldı alem gül-sitan

Ud sandal serv ü tüba ergavan

 

Hur u Cennet vahş u tayr u akl u can

Ol güherdür cümlenin aslı heman

 

Cümle alem ışkına kıldı karar

İhtiyar oldur kamuda ihtiyar

 

Buyidi kim vasf-ı halüm söyledüm

Anı kim gördüm hikayet eyledüm

 

Her ne ilm üstaddan gördümise

Akl içinde her neye irdümise

 

Nazm kıldum bir dasitan eyledüm

Buyidi şikeste beste söyledüm

 

Taze gülden desteler çin eyledüm

Her nefesi buy-i müşkin eyledüm

 

Benefşe(yi) nergise kıldum nisar

Tuninün öninde komışam şeker

 

Goncenin yüzinden açdum perdeyi

Güneş ile bile görmişem ayı

 

Nesterani güle burka eyledüm

Gülşeni bülbüle otag eyledüm

 

Ben fakirem kuş dilinden anlamam

Tutiye şekker gerek hare saman

 

Ne ekersen anı bitürür çekirdek

Tavuk yumurtasından çıkmaz ördek

 

Şahbazun cinsi heman şahbaz ola

Hümanun hüma bazun baz ola

 

Dervişem ben Mustafa kıldı nazar

Hem anun bahşayişidür bu haber

 

Yohsa ben kendü halümi anlaram

Sözümi heman yirinde banlaram

 

Aşık isen Kaygusuz Abdal gibi

Sana bir hırka hemandur şal gibi

 

Anı ko kim Mustafa murdar didi

Anı koyana erenler er didi

 

Tekebbürlük eyleyen mel’un olur

Nitekim şeytan gibi bi-din olur

 

Yol içinde alçaga ko menzilün

Ta ki hallolmak dilersen müşkilün

 

Meskenet toprağına her dem yüzün

Süre dur kim ta bilesin kend’özün

 

Toprak olmayınca gevher olmadı

Toprağa düşen güher hiç solmadı

 

Toprak ol toprak gibi teslim vücud

Cümle alem toprağa kıldı sücud

 

Evliyayı bil ki benzin solmaya

Hiç mukallidler müselman olmaya

 

Evliya oldı delil- bürhanum

İnsan-ı kamilde buldum sultanum

 

Yidi gün yidi gice ol na tüvan

Bekledi peygamberün kabrün heman

 

Bu nasibi anda sundular ana

Hem didiler aduna Gevhername

 

Kıymetün bilür anun sarraf olan

Gıll u gişdan kalbi daim saf olan

 

Gevhername burada oldı temam

Vir Resul’un ruhına yüzbin selam

 

-24-

Hacca varan kişinin

Gönül yapmak işidir

Gönül Hakk’ın beytidir

Sakın sen emmareden

 

Sen özünü bil nesin

Hak sende sen kandesin

Hakk’ı bilmek dilersen

Geç ağ ile hareden

 

Dünya ahret demegil

Biliş ü yad demegil

Uzak savaşa düşme

Geç kuru sahhareden

 

Tıfıllayın dembedem

Dambu dumbu söyleme

Mansur’layın olursun

Bilmezsen Müdareden

 

İnsan nur-ı kadimdir

Hasta değil hekimdir

Sen dahi insan isen

Anla bu esrareden

 

Aşık olan bu yolda

Can ile baş oynadır

Sen dahi üşık isen

Bakma gel kenüreden

 

Sen insanı sorarsan

Hak’tan ayrı değildir

Sıfatı zat-ı mutlak

Hırkası çar pareden

 

Aklına akıl deme

Sözüne delil deme

Çünkü kurtaramazsın

Nefsini emmareden

 

Kaygusuz’un hüneri

Helva vü biryan yemek

Andan özge hüneri

Umma bu biçareden

 

-25-

İslamın şartını sual edersen

İcmalinde şartı beştir efendi

Muradın ger inan öğrenmek ise,

Anın da adedi şeştir efendi

 

Savm ile salat, zekat ile haç

Malın var ise, hak yoluna saç

Biri şehadettir, lisanını aç

Bu sana acaib iştir efendi

 

Peygamberleri sev, onlara inan

İnanmayanlardır, ol nare yanan

Melek, kitap, ahret olmaz mı ahsen

Var ise imanın hoştur efendi

 

Din Muhammed dini, cümleden asıl

Gayri dinleri bilmeyen nasıl

Ziya de değildir, üç farzdır gusül

Mazmaza, istinşak beden yaştır efendi

 

Biz dört biliriz abdestin farzın

Gel öğrenmeğe var ise kastın

Dirseklerin mail, yumalı destin

Vech ile ricleyn yaştır efendi

 

Oniki şartı var bil ki salatın

Kılıp anı menziline iletin

Ayne'l-yakin var ise bir illetin

Anın da adedi şeştir efendi

 

Hacesten, necasten eyle taharet

Art avret yerini etme kerahet

İstikbal-ı kıble vakitle niyet

Bu altı saydığım dıştır efendi

 

Tekbir al ellerin başına götür

Kıyam, kıraet, rüku, sücuddur

Kade-i ahirede bir miktar otur

Kılarsan ne güzel iştir efendi

 

Kaygusuz Abdal'ın bildiği böyle

Noksanı var ise doğrusun söyle

Su bulunmaz ise teyemmüm eyle

İki darp bir niyet üçtür efendi

 

-26-

Kamu şeyde menem ayn-ı hakikat

Sıfat-ı zat-ı mutlak bahr-i hikmet

 

Derya-ı umman menem gevher-i kan bendedür (kan:maden)

Aç gözini anlayu bak hem iki cihan bendedür

 

Cism ü suret menem delil ü bürhan menem

Sud menem ziyan menem işde dükkan bendedür (sud: kazanç)

 

Maksad-ı insan menem gerdiş-i devran menem

Mekteb-i irfan menem işde nişan bendedür

 

Bagdad-ı ayyar menem cümleye serdar menem (ayyar:hırsız,dolandırıcı)

Bürhan-ı esrar menem sırr-ı nihan bendedür

 

Zahid ü Tersa menem Mescid-i Aksa menem (zahid: aşırı dindar, tersa:hristiyan)

Mürde-i İsa menem yahşi yaman bendedür (mürde: ölü)

 

Muhit-i Zevrak menem Hak menemdür Hak menem (muhit - i zevrak: kayıkhane)

Tamu vu uçmak menem cümle mekan bendedür (tamu - uçmak: cehennem-cennet)

 

Evvel ü ahir menem gani ve fakir menem

Zakir ü mezkur menem küf ü iman bendedür

 

Cümleye ma’bud menem Kabe menem put menem

Ademe maksud menem işte fulan bendedür

 

Zerre ve güneş menem gizlü menem faş menem

Her ne ki var uş menem can u canan bendedür

 

Kaygusuz Abdal menem cümledeki can menem

Evvel ü ahir menem genc-i nihan bendedür (genc-i nihan: gizli hazine)

 

 

-27-

Koyun bine yeteceğiz sürmeğede yarağ (gereksinim) olur

Beş yüzünü satıcağız harçlanmaya gerek olur

 

Berkdir erenler barusu bine sayılır birisi

Ell’iki teke derisi papucuma yorağ (yama) olur

 

Bin batmandan olsa kazan ustager değil mi düzen

Hayranlık esince cana bengilik de gerek olur

 

On iki kazan aşıyı yigirmi dokuz başıyı

Otuz üç yağlı döşüyü sonra için ferağ olur

 

Doymaz isen yalvar Hakk’a nazar kıl bucağa yüke

On sekiz kalınca yuka tam gönlünce gevrek olur

 

Kaygusuz Abdal bulunca gel otur pilav gelince

On tekne hamur salınca bir onarı çöreğ olur

 

-28-

Maksut cihâna gelmekten

Kişi Rab’bin bilmek imiş

Rab’bini bilmekten murat

Evliyâsın bulmak imiş

 

Anın ile olur devlet

Anı beyan kılar âyet

Hak’ka yalvarmaktan murat

Gerçeğe yol varmak imiş

 

Bulmak değil imiş bilmek

Bilmek değil imiş bulmak

Evliyâya gönül vermek

Rengine boyanmak imiş

 

Onlar durur Hak’kı bilen

Gayrısı yalandır yalan

Dervişlikte murat olan

Külliyen yok olmak imiş

 

Kazgusuz aşk pervânesi

Oldu Hak’kın divânesi

Ehli aşkın sermâyesi

Aşk od’una yanmak imiş

 

-29-

Sual ettim bugün ben bir dolaba

Niçün daim sürersin yüzün aba

Niçün bağrın deliktir gözlerin yaş

Sebeb neden dolaştın bu itaba

 

İnildinden delindi dertli bağrım

Firakından ciğer döndü kebaba

Ne zulmetti sana bu çerh-i gerdun

Ki derdin defteri sığmaz kitaba

 

Dolab eydür eya gözüm çırağı

İşitmeğe cevabım aç kulağı

Benim budur sorarsan sergüzeştim

Ki ben yaylar idim bir yüce dağı

 

Geçirmiştim seradan göklerimi

Eriştirdim süreyyaya budağı

Durağa derneşüben kaumu kuşlar

Budağunda tutarlardı otağı

 

Öterdi tuti vü kumri vü dürrac

Geçirdim bir zaman bu resme çağı

Heves bağında can mürgi gezerken

Üzüldü ömr kuşunun tuzağı

 

Kaza koptu meğer dest-i Huda’dan

Ki bir şahs irişüb saldı nacağı

Delüben bağrımı taktı kemendi

Sürüdüler dolaştım her sokağı

 

Sokaklarda niçe müddet yaturken

Gelen geçen ururlardı ayağı

Demir mıhlar dokundu yütrgimr

Kaza destiyle çerhin çomağı

 

Zekerya gibi bağrımdan delüben

Dolap içün düzelttiler yerağı

İnilerüm ben anda dost deyüben

Gözüm yaşı sular büstan ü bağı

 

Felek kime tatırdı bir kaşık bal

Sonunda sunmada tas ile ağı

Şüleyman kim sürerdi tahtını yel

Son ucu toprağa kodu yanağı

 

Skender kim cihanı Kaf ber Kaf

Tutup hükmiyle sürmüştür yasağı

Gezip zulmet ararken ab-ı hayvan

Dolu zehr ile sundular eyağı

 

Kani Kayser kani Kisra kani Sam

Belürmez bunların yurdu durağı

Cihanın varlığı baştan başa hep

Bela yurdudürür mihnet ocağı

 

Resul buna çü beyt-ül-ankebut der

Pes ol olur m(n)ekeslerin durağı

Baka ehli fenada mülk edinmez

Bakadır onların yeri durağı

 

Alai Gaybi bundan tekke kılmaz

Hak’ın fazlıdürür ancak dayağı

Sabır seccadesin altına almış

Tevekkülden kuşanmıştır kuşağı

 

Sözünü Kaygusuz arife söyle

Ne bilsün sükkeri dana buzağı

 

-30-

Yücelerden yüce gördüm

Erbabsın sen yüce Tanrı

Bu allahlığı sen nereden

Satın aldın kaça Tanrı

 

Ali ile bir olmuşsun

Bir mektepte okumuşsun

Ali olmuş hafız kelam

Sen okursun hece Tanrı

 

Kıldan köprü yaratmışsın

Gelip geçsin kullar deyu

Hele biz beri duralım

Yiğit isen geç a Tanrı

 

Yaratmışsın bağ ü cennet

Kulların etsinler sohbet

Cehennemi niçin yarattın

Be akılsız koca Tanrı

 

Unuttun diye namazı

Bizi ateşe atarsın

Kul yanması abes değil

Gel bas kızgın saca Tanrı

 

Senin kulların anılır

Atası anası ile

Senin anan baban yoktur

Benzersin bir pice Tanrı

 

Seni her yerde görürüm

İçini dışını bilirim

Sırrın halka faş edersem

Halin olur nice Tanrı

 

Kaygusuz'em der buradan

Cümle mahluku yaradan

Kaldır perdeyi aradan

Gezelim bilece Tanrı

 

 

Kaynaklar:

 

Alevi-Bektasi Siirleri Antolojisi Cilt 1 İsmail Özmen

Abdurrahman Güzel, Kaygusuz Abdal. Ankara 1981.

Abdurrahman Güzel, Kaygusuz Abdal’ın Mensur Eserleri.Ankara 1983.

Abdülbaki Gölpınarlı,  Alevi Bektaşi Nefesleri. İstanbul 1963.

Bernard Lewis, The Jews of Islam (İslam Yahudileri). Princeton University Press 1987.

İsmail Kaygusuz,  Alevilik İnanç, Kültür, Siyaset Tarihive Uluları I. İstanbul  1995.

İsmail Kaygusuz,  Alevilikte Dar ve Pirleri. 2.Basım, İstanbul 1995.

İsmail Kaygusuz  Görmediğim Tanrıya Tapmam. İstanbul 1996.

Necdet Kurdakul,  Bütün Yönleriyle Bedreddin. İstanbul 1977.

Sadeddin Nüzhet Ergun,  Bektaşi Şairleri ve Nefesleri. Ankara 1955.

Saint Athanase, çev. Arnauld D'Andilly,  Vie de Saint Antoine, Pére des Moines du Désert (Çöl Keşişlerinin Babası Saint Antoine'nın Yaşamı), Paris 1943.

Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyat Tarihi. Ankara 1970.

Yaşar Yücel,  Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar Eratna Devleti, Kadı Burhaneddin Ahmet ve Devleti... II. Ankara 1989.

Yaşar Yücel,  Çobanoğulları-Çandaroğulları Beyliği I. Ankara 1988.

 

                                                  -  Ozanlarımız  -