Âşık Remzâni |
KATİBİ 17 Hazırlayan: Hasan OYTUN
17. yüzyıl halk
şairlerindendir. Tokat’a bağlı Zile’nin Çakırçalı Köyünde doğmuştur. Saz
şairlerini de sevip koruyan IV. Murat’ın Bağdat seferinde bulunduğu, Kayıkçı
Kul Mustafa ve Kuloğlu ile arkadaş olduğu bilinen Katibî, 17. yüzyılın ilk
yarısında yaşamış şairlerdendir. Evliya Çelebi deki bir kayda göre koyun
ticareti ile geçinmiştir. Divan edebiyatı nazım şekillerini ve aruzu da
başarıyla kullanmış olan Kâtibi, aşk konusunda tekniği kuvvetli, âhenkli,
hisli, lirik koşma ve semaileriyle, kendi çağında ve sonrasında saz şairlerini
etkilemiş usta âşıklardan biridir.
-1- Aceb ahîr-zaman oldu gaziler Büyük küçük birbirini beğenmez Her mü’min münâfık cennet arzular Tanrı nasib ettiğini beğenmez
Kediler köpekler ile savaşır Miçik deyu çarşı çarşı dolaşır Mekbeti’si ehl-i ırz’a ulaşır Orospular kendi erin beğenmez
Teklif ister bülbül güle konmağa Pervaneler düşüp şem’a yağmağa Oğlancıklar iştahından binmeğe Doru ister atın kır’ın beğenmez
Babası anası koyun güttüren Dağ başında kavalını öttüren Kazma ile başın tıraş ettiren Âhır-kar ayak berberin beğenmez
Ot kökü balta sapının eğrisi Yine gitmez yüreğimin ağrısı Sofuluk satar bazı eşek uğrısı Aşıkların aşk eserin beğenmez
Marifette kâmil olan yiğitler Mağrur olmaz kendi nefsin öğütler İl içinde bilip gören şâkirtler Üstâdın daha pîrin beğenmez
Er olmaz kalbinde tutan gûmanı İsterse dolaşsun Hind’i Yemen’i Der Kâtibî bizi beğenmeyeni Deli gönül beğen derim beğenmez
-2- Alay alay olup gelen güzeller Gelin geçin gidin yollarınızdan Her biriz aleme padişahsınız Niçin kaçarsınız kullarınızdan
Göze yasak yoktur biz de bakalım Önünüzden sular gibi akalım Bir gülceğiz verin biz de kokalım Bir gül ihsan edin güllerinizden
Seyrana çıkmışlar onlar bir uca Boyları uzun hem belleri ince Yalvarı yalvarı gönül olunca Çözerler kuşağı bellerinizden
Gözüm hayran olur baksam ovaya Buyurun gidelim bizim obaya Sualiniz varsa bu bir gedaya Bir haber duyayım dillerinizden
-3- Deli gönül melul olup gam yeme Ağlamanın elbet gülmesi vardır Aduya intikam kalır mı böyle Herkes ettiğini bulması vardır
Hak için ibadet eden sadıklar Mertebesin bulur bağrı yanıklar Bivefa dilberi seven aşıklar Gahi böyle melul olması vardır
Bu aşk dedikleri bir yoldur ince Bülbüle cevr eder bir gül-i gonce Bir güzelin kendi gönlü olunca Tenhaca odaya gelmesi vardır
Bu bir eski sözdür söylenir ezel Dilber akçe ister dinlemez gazel Zengince bir aşık bulsa bir güzel Züğürdü feryada salması vardır
Katibi sabreyle ötesi yakın Hercai gözetmez tuz ekmek hakkın Bivefa dilbere aldanma sakın Hemen bir yüzüne gülmesi vardır
-4- Durun durun size haber sorayım Aşıkların gönlü sizde ne gezer Çünki sarılmağa gönlünüz yoktur Ak gerdanda çifte benler ne gezer
Yiğit meclisinde kılıçlar parlar Yardımcımız olsun erenler pirler Cümle melekleri göktedir derler Ya bir melek bu yerlerde ne gezer
Yandı ciğerciğim nar-ı firkatten Kadir Mevlam kurtar beni bu dertten Sen hiç korkmaz mısın avcıdan kurttan Ya bir ceylan bu dağlarda ne gezer
Katibi der gönlümüzde yer arta Yiğit olan kimse izini örte Yiyelim içelim ömrümüz arta İzin örtmez yiğit karda ne gezer
-5- Efendim lütfeyle Hakk'ı seversen Gel ağlatma beni eller içinde Senin salınışın öldürür beni Selviye benzettim dallar içinde
Ben seni seveli bir dem gülmedim Derdim pek yeğindir ilaç bul'madım Çok gülistan gezdim asla görmedim Sencileyin gonca güller içinde
Efendim hışımla yüzüme bakar Ayrılık ateşi bağrımı yakar Gözüm yaşı durmaz çağlayıp akar Kalmışım sultanım seller içinde
Kâtibî der imiş ah ü zar m'ola Yar da bencileyin intizar m'ola Acep sevdiğimden güzel var m'ola Şu fani dünyada kullar içinde
-6- Ela gözlü dilberlerin lezzeti Şeker midir şerbet midir bal mıdır Ne dökülmüş ak gerdanın üstüne Kakül müdür zülüf müdür tel midir
Kudretten eğnine hulle biçilmiş Al yanak üstüne benler saçılmış Hüsnünün bağında güller açılmış Lale midir sümbül müdür gül müdür
Alçakları koyup yükseğe uçmak Böyle gerdan kırıp göğüsler açmak Yadlara meyledip yarenden kaçmak Adet midir kanun mudur yol mudur
Katibi ah edip bağrını ezer Ağyarlar yavrunun ardınca gezer Efkarlanır gönül yollarda eser Dağ mıdır bağ mıdır yoksa çöl müdur
-7- Evvel baharda açılır Gonca gonca gülün dağlar Can ile serden geçilir İçildikçe mülün dağlar
Arayı arayı buldum Sana indim ârâm oldum Ziyaret etmeğe geldim Memleketin, ilin dağlar
Gözüm yıldızlara bakar Önümüze duman çöker Çûş u hurûş edip akar Bozbulanık selin dağlar
Yaradan Hak etmiş nazar Gönül aşk deryasın gezer Koç yiğitler kervan bozar Kerbelâ'dır yolun dağlar
Goncadır güllerin solmaz Yârinden ayrılan gülmez Kâtibî der tâbir olmaz Açılmış sümbülün dağlar
-8- Gönül aşk atına binelden beri Muhabbet menzilin alagelmiştir Pervane-veş şem'a yahaldan beri Benzimiz sararıp solagelmiştir.
Rûz u şeb fikrimiz sevgili yârda Ciğer kebab oldu hasret-i nârda Bu garib bülbülün evvelbaharda Muradın almağa gülegelmiştir.
Dertli bülbül bahçalarda bağlarda Figan eyler yaz geldiği çağlarda Mor sünbüllü gönce güllü dağlarda Ferhat Şirin'ini bulagelmiştir.
Bu gurbette ayrılığın elinden Deryalar dolmuştur çeşmim selinden Sözün bilmez adûların eimden Bağrımız kan ile dolagelmiştir.
Kâtibi der hayâlini gördüğüm Gece gündüz hayâline yeldüğüm Severler güzeli elbet sevdiğim Yalancı dünyada olagelmiştir.
-9- Gönül bu cihanda gezme efsane Dertliler tabibi dermanı gözle Eren’ler rahında olma bigâne El Ata sırrın bil İmranı gözle
Muta kable ente muttan olmadır Emri Mevla’yınan Şiran olur Mür Ervah’tan Âdem’e sebep iblis’tir Gezme Hava ile Rızvan’ı gözle
Âdem’e Şerif’im demiştir Allah Güruhu Naci’yiz elhamdülillah Gafı Nunu farket sırran babullah Vücuda sır olan Yezdan’ı gözle
Payımız verilir dört ile ondan Ahet oldu Ahmet hesabı mimden Ol ayın irşadı göründü cimden Kün demezden evvel ummanı gözle
Kardaş aç gözünü isterler hesap Bir huruf var etti nice bin kitap Bir ikrara bende oldum afi tap La fetha şehrinde Merdan’ı gözle
Çok şükür fark ettik yâri ağyarı Beyhudeler bilmez zararı karı Sermayen yok ise dolaşma şarı Bezirgân yük çözer irfanı gözle
Kâtibi vakıf oldu dürrü yektaya Rıza nahnu katsam nada bu paya Bu ummandır dalma benzemez çaya Koç eksik değildir meydanı gözle
-10- Gurbet ele düştü yolum Ağlayıp gezer yürürüm Efkar ile deli gönlüm Dağlayıp gezer yürürüm
Oldum işimden avare Yakarım sinemi nare Gönlümü zülf-i dildare Bağlayıp gezer yürürüm
Dağlar başı oldu yurdum Günden güne artar derdim Ben kara gözlümü gördüm Sızlanıp gezer yürürüm
Anlatamam melalimi Göz görmesin meralimi Halden bilene halimi Söyleyip gezer yürürüm
Katibi içelden camı Mest olup geçer eyyamı Şaşkın sel gibi müdami Çağlayıp gezer yürürüm
-11- Güzel seni sevdim anca dünyada Yüzüne baktığım kar bana yeter Dolaştırma beni sema ziyada Bu kadar yandığım nar bana yeter
Hublarınan menzil engin göçersin Dost elinden bade olsa içersin Beni görüp kaşın yıkar geçersin Bir kez hatırımı sor bana yeter
Katibi'yem candan sadakatim var Muhabbet yolunda seyahatim var Bilirim ulusun kanaatım var Sineni sineme sar bana yeter
-12- İşte gider olduk senden Kal imdi Bağdad çölleri Melamet namesin benden Al imdi Bağdad çölleri
Sultan Murat Han'ı gördün Payine yüzünü sürdün Henüz maksuduna erdin Bil imdi Bağdad çölleri
Adûdan aldık başım Hudâ onardı işini Gözünden kanlı yaşını Sil imdi Bağdad çölleri
Nice erenler şehbazın Kışa tebdil etti yazın Sen de ölenin namazın Kıl imdi Bağdad çölleri
Yatarsın edip ah ü vah Donunu giyersin siyah Katibi gibi bir meddah Bul imdi Bağdad çölleri
-13- Kül etti derunum aşkın ateşi Akıbet bu bizi yakar savuşur Ne bilsin başına gelmeyen kişi Seyreder kenardan bakar savuşur
Tabip buldum diye varıp embiyen Bu günkü demini yarına koyan Üç gün için şu dünyada gam yiyen Bulanık sel suyu akar savuşur
Fani dünya için odlara yanma Cahilin sözüne inanıp kanma Her namerdin sofrasına el sunma Akıbet başına kakar savuşur
Kâmil ol fehmeyle üç ile beşi Seni zebun eyler nefsin ateşi Almayana örseletme kumaşı Müşteri değildir bakar savuşur
Gezdim seyreyledim devri cihanı Kâmilim der döker her dem dühanı Sakın gafil gezme bunda Kâtibi Akıbet elinden çıkar savuşur
-14- Kerem eyle yürü ceran kuzusu Kaçma benden ben yad avcı değilim Seni sevmek imiş alnım yazısı Kaçma benden ben yad avcı değilim
Mecnun gibi dolanacak dağım yok Bülbül gibi şakıyacak bağım yok Tuzağıma ok kurul'cak ağım yok Kaçma benden ben yad avcı değilim
Mecliste sevdiğim sine açarsın Ağyarın elinden bade içersin Şirin gözlüm benden niçin kaçarsın Kaçma benden ben yad avcı değilim
Katibi kulunum yazı yazarım Altın kalem ilen tarih yazarım Kakülün teline inci dizerim Kaçma benden ben yad avcı değilim
-15- Söyle canım neme küstün Bre karanfilli dilber Selamı sabahı kestin Bre karanfilli dilber
Karanfilin biter taze Şimdiden başladın naze Niçin incinmişsin bize Bre karanfilli dilber
Karanfilin boyu uzun Açılır gece gündüzün Bari görebilsem yüzün Bre karanfilli dilber
Uğramazsın gani gani Ederim ah ile vahi Katibî'nin ne günahı Bre karanfilli dilber
-16- Tarihler bin üç yüz kırka gelince Sultan cemal terk eyledi cihanı Muhipleri bu haberi duyunca Mümin müslüm kıldı ahı figanı
Ezelden Muhammet Ali nin soyu Sulpu İmam Kazım Rıza nın nuru Eleman nizamda unutma toyu Arz eyleyip gitti ulu divanı
Ceddi Balım Sultan düştü virdine Kondu göçtü evliyalar yurduna Mehlem olmaz bu ecelin derdine İçenler meyinden bulur emanı
Bektaşi Veliden gelir beratı Gerçek don değişir görmez mematı Sevenlere ihsan geçir sıratı Efendim gösterme bize niranı
Kul kefa billahi makamın didar Nesli Ehli Beyit tez gelir gider Kutup don değişir kutup nasveder Ceddin Muhammet’tir ahır zamanı
Veli efendi Pir zadeler yerine Meracül Bahreyn mercan dürüne Akıl ermez Evliyalar sırrına Tez gitti cihandan kılıp seyranı
Muhabbet hatm olup sır nihan oldu Velayet sırrınız aşikâr oldu Yetmiş üç devrinde erbayim geldi Arasan bulunmaz kevni mekânı
Hamsinde on elde yediye biri Üçlere ayandır onların sırrı Seri yek görünür cihanın varı Nuş edip sır oldu bahri ummanı
Ey miskin Kâtibi derunun dağla Hüseyin aşkına karalar bağlar Adettir Veli ler tez gider böyle Dur etme didardan şefaat kanı
-17- Yüzünde harami benler saçılmış Var ise can ister kulundan senin Hüsnünün baharı taze açılmış Emreyle dereyim gülünden senin
Her zaman ayine yüzüm sürdükçe İltifat edersin bizi gördükçe Var ol cihan içre dünya durdukça Geçmesin adular yolundan senin
Bendeni seversin gayetle amma Ben dahi severim ey melek-sima Bilirim aşıksın destinde hüma Baz eksik olmasın kolundan senin
Hakikatlı yarsın bilirsin halden Huda ayırmasın sen servi daldan Söyledikçe sözün tatlıdır baldan Ab-ı zülal akar dilinden senin
Katibi kapundan yabana atma Lutfeyle yaşımı sellere katma Bari gülmüş iken beni ağlatma Aman aman Felek elinden senin
- Ozanlarımız - |