|
-
KARACAOĞLAN 62
Hazırlayan: Hasan
OYTUN
17'nci yüzyılda
yaşadığı sanılıyor. Göçebe Türkmen obalarında yetişti. Asıl adının İsmail,
Halil ya da Hasan olduğu yolunda görüşler var. Hatta aynı mahlasla şiirler
yazmış birçok Karacaoğlan'ın varlığı bile savunuluyor. Karacaoğlan'ın şiiri aşk
ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok
değindiği konulardır. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi
ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk aşık edebiyatına
yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullanır. Çok yalın
ve temiz bir Türkçe kullanır. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden
etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır.
-1-
Ala gözlerini sevdiğim dilber,
Göster cemalini, görmeye geldim.
Şeftalin derdime derman dediler,
Gerçek mi sevdiğim? Sormaya geldim.
Gündüz hayallerim, gece düşlerim,
Uyandıkça ağlamaya başlarım.
Sevdiğim üstünde uçan kuşların,
Tutup kanatların kırmaya geldim.
Senin aşıkların gülmez dediler,
Ağlayıp yaşını silmez dediler.
Seni bir kez saran ölmez dediler,
Gerçek mi efendim? Sarmaya geldim.
Senin işin yiyip içmek dediler,
Yaran ile konup göçmek dediler,
Göğsün cennet, koynun uçmak dediler,
Hak nasip ederse görmeye geldim.
Mayıl oldum senin ince beline,
Canım kurban olsun tatlı diline.
Âşık olup senin hüsnün bağına,
Kırmızı güllerin dermeye geldim.
Karac'oğlan der ki: İşim doğrusu,
Gökte melek, yerde hüma yavrusu.
Söyleyim ben sana sözün doğrusu,
Soyunup koynuna girmeye geldim.
-2-
Ala gözlerini sevdiğim dilber,
Gidiyorum sizin olsun buralar.
Ah ettikçe kara bağrım ezilir,
Melhem almaz sinemdeki yaralar.
Şahan küçük ama, vermez avını,
Sen erittin yüreğimin yağını.
Saraydım da dostun usul boyunu,
İster ise kollarımı kıralar.
Yanarım, ateşim serimden gitse,
O dostun bağında bülbüller ötse.
Padişah emretmez, Allah emretse,
Her güzeli sevdiğine vereler.
Karac'oğlan der ki: Hâlimiz nice?
Ünümüz gitti de yüceden yüce.
O dostu saraydım bari bu gece,
İster ise boyuncuğum vuralar.
-3-
Ala gözlerini sevdiğim dilber,
Sana bir sözüm var, diyemiyorum.
Bilmem deli miyim? Mecnun gezerim,
Sırrımı ellere veremiyorum.
Ak memenden emdiceğim azıktır,
Tarama zülfünü, gönlüm bozuktur.
Öksüzüm, garibim, bana yazıktır,
Destursuz koynuna giremiyorum.
Helal olsun al yanaktan emdiğim,
El uzatıp gonca gülün derdiğim.
İnce belin, uzun boyun sardığım,
Alışmış kollarım, duramıyorum.
Karac'oğlan der ki: Hasanpaşalı,
Aşk sevdası gözümüzden taşalı.
Sen gibi güzele gönlüm düşeli,
Uyuyup uykuya kanamıyorum.
-4-
Ağlayı ağlayı düştüm yollara,
Karışayım boz bulanık sellere.
Adı, şanı duyulmadık illere,
Gitmeyince gönül yârdan ayrılmaz.
Ahdım kaldı şu gelinin ahdında,
Diremedim güllerini vaktinde.
Karanlık gecede kolum altında,
Yatmayınca gönül yârdan ayrılmaz.
Gözüm kaldı şu kaplanın postunda,
Azrail de can almanın kastında.
Döne döne teneşirin üstünde,
Yunmayınca gönül yârdan ayrılmaz.
Hadini de Karac'oğlan, hadini,
Aramazlar gurbet ele gideni.
Ak göğsün üstünde çakır dikeni,
Bitmeyince gönül yârdan ayrılmaz.
-5-
Bağlandı yollarım kaldım çaresiz,
Gayrı dünya bana aralandı, gel.
Derildi dertlerim artsız arasız,
Üst üste dizildi, sıralandı, gel.
Yâri görse idim haftada, ayda,
Sevip ayrılmaktan ne buldum fayda?
Azrail göğsümde, canım hayhayda,
Ciğerimin başı yaralandı, gel.
Karac'oğlan der ki: Başa yazıldı,
Didem yaşı Ceyhun oldu süzüldü.
Kefenim biçildi, kabrim kazıldı,
Mezarımın üstü karalandı, gel
-6-
Be felek, senin elinden,
Hem yanarım hem ağlarım.
Sabah akşam ağlar gözüm,
Başımı döver ağlarım.
Çağırırım gani diye,
Gel ağlatma beni diye.
Kimi görsem seni diye,
Yüzüne bakar ağlarım.
Lütfeyle beyim urandır,
Gözümün yaşı barandır.
Kaygılı gönlüm virandır,
Hicrini çeker ağlarım.
Medet senden hey Allah'ım!
Teslimdir sana şu canım.
Mahşer yerinde kefenim,
Boynuma takar ağlarım.
Karac'oğlan, düştü derde,
Gece gündüz yanar narda.
Hakk adı olduğu yerde,
Kabrimden çıkar ağlarım.
-7-
Ben bugün yârimden ayrı düşeli,
Her günüm bir yıla döndü, gidiyor.
Yine zindan oldu dünya başıma,
Sinem ateşlere yandı, gidiyor.
Hayal hayal oldu şu bizim iller,
Dostun bahçesinde açıldı güller.
Her seher, her sabah öter bülbüller,
Sevdası serime kondu, gidiyor.
Aktı didem yaşı, revane,
Bir ateş koyuldu şimdi cihana.
Bir selâm iletin bizim Gülşen'e,
Hâlim bir Mevlâ'ya kaldı, gidiyor.
Karac'oğlan der ki: Durmam burada,
Gül yüzlüm fikrime düştü bu ilde.
Gayet fikre daldım, gönlüm ak yârda,
Kanlı gözyaşlarım aktı, gidiyor.
-8-
Bir çiçek açıldı Bilalözü'nde,
Lâle midir, sümbül müdür, gül müdür?
Efel efil eder yârin yüzünde,
Zülüf müdür, perçem midir, tel midir?
Altına al giyer, üstüne yekte,
Al beni sevdiğim, koynunda sakla.
Kara kaş altında iki, üç nokta,
Ira mıdır, işin midir, dal mıdır?
Nazlı yâr ilinden bir selâm geldi,
Ecel şerbeti de bağrımı deldi.
Kibar yâr alnına bir yağlık çaldı,
Yeşil midir, oflaz mıdır, al mıdır?
Ak ellere al kınalar yakarlar,
Ala göze siyah sürme çekerler.
Bir yiğidin sevdiğine bakarlar,
Edep midir, erkân mıdır, yol mudur?
Hicine de Karac'oğlan, hicine,
Dostum misk çalınmış siyah saçına.
Süzülmüş de bir kadehin içine,
Şeker midir, şerbet midir, bal mıdır?
-9-
Bir çift bülbül geldi kondu çimene,
Başı yeşil, ayakları kırmızı.
Bal akıyor lisanından, lebinden,
Al yanaklar elma gibi kırmızı.
Benim yârim hem sultandır, hem handır,
Tatlı canım o güzele kurbandır.
İnci değil, sedef değil, mercandır,
Ak kolunda kol bağısı kırmızı.
Bahçemize üç gül diktim, biterse,
Şakıyıp dalında bülbül öterse,
Benim vadem senden evvel yeterse,
Mezarıma çift taş dikin kırmızı.
Üç yıl oldu şu dağları aşalı,
Beş yıl oldu kız sevdana düşeli.
Kalk gidelim, bizim oda döşeli,
Döşemesi baştan başa kırmızı.
Karac'oğlan der ki: Otur yanıma,
Sana gelen kaza tatlı canıma.
Beni öldür, bas ellerin kanıma,
Desinler ki, on parmağı kırmızı.
-10-
Bir güzelin mecnunuyum efendim,
Hasretinden dertli sinem dağlıdır.
Ne gündüzüm gündüz, ne gecem gece,
Benim gönlüm şu güzele bağlıdır.
Yanaklar dopdolu imiş gül ilen,
Aklım aldı serbest serbest salınan.
Elin yâri yeşil giymiş al ilen,
Benim yârim sade giymiş, bellidir.
Bir yâr sevdim, bu âlemde birinci,
Koynuna saklamış ayva, turuncu.
Yâr eline almış aşkın kılıncı,
Çarha vurmuş, benim için zağlıdır.
Karac'oğlan yar köyünden gelirim,
Eğlenirim, dost yanında kalırım.
Ben yârimi kokusundan bilirim,
Zülüfleri misk-ü anber yağlıdır.
-11-
Bugün çay bulandı, yarın durulmaz,
Gurbette ölenin gözü yumulmaz.
Anadan ayrılır, yârdan ayrılmaz,
Yol ver dağlar, ben sılaya gideyim.
Yükseğinde nemli nemli dağlar var,
Eteğinde ala gözlü yârim var.
Yârdan ayırana intizarım var,
Yol ver dağlar, ben sılama gideyim.
Gurbetlikte demir zincir kırılmaz,
Koç yiğidin kıymetciği bilinmez.
Her sabah, her sabah yavru görünmez,
Yol ver dağlar, ben sılama gideyim.
Hazeli hey Karac'oğlan, hazeli,
Döküldü dağların gülü, gazeli.
Gurbet ilde n'eylemeli güzeli?
Yol ver dağlar, ben sılama gideyim.
-12-
Bülbül havalanmış, yüksekten uçar,
Has bahçe içinde gülüm var diye.
Seni seven yiğit serinden geçer,
Güzeller içinde yârim var diye.
Ben seni severim, sen de sev beni,
Mevlâm bir kararda koymaz insanı.
Bir gün gelir sen de ararsın beni,
Şurda bir divane yârim var diye.
Ben, seni severim can ile candan,
İnsan kemlik bulmaz sevdiği yardan.
Canım esirgemem vallahi senden,
Götür sat pazara kölem var diye.
Karac'oğlan söyler kaşı karadan,
Hicap perdesini kaldır aradan,
Seni, beni bir Mevlâ'dır yaradan,
Büyüklenme hey kız güzelim diye.
-13-
Çıktım yücesine seyran eyledim,
Dost ile gezdiğim çöller perişan.
Bir başıma olsam, gam çekmez idim,
Bir ben değil, cümle âlem perişan.
Başı pare pare dumanlı dağlar,
Hastanın hâlinden ne bilir sağlar,
Bozulmuş siyeci, virane bağlar,
Bülbülün konduğu güller perişan.
Ezelden binerdik biz Arap ata,
Türlü nimet çekilirdi somata,
Terk ettim sılayı, çıktım gurbete,
Altı Arap atlı beyler perişan.
Fenadır dünyanın ötesi fena,
Biz de erişmedik bir iyi güne.
Terk etmiş ilini bir benli suna,
Kuğusu konmayan göller perişan.
Karac'oğlan der ki: Olaydı sözüm,
Ayağın altına türaptır yüzüm,
Kırılmış perdesi, çalmıyor sazım,
Sazlar düzen tutmaz, teller perişan.
-14-
Dağlar geçit verin konup göçeyim,
Bir daha bu ile gelmeyesiye.
Bağrıma hançerin salan illeri,
Bir daha dönüp de görmeyesiye.
Eller göçün çekti ben göçemedim,
Yar elinden dolu bade içemedim.
Yar bana gücenmiş kusur işledim,
Hesabın us yetip vermeyesiye.
Kavlim doğru benim, demedim yalan,
Garip candan geri nem var ki kalan?
Bir avuç topraktır gözüme dolan,
Murada yeltenip ermeyesiye.
Dönem dolaşam bu gurbet illeri,
Saçıma doladım ben ak telleri.
Dostun bahçesinde açan gülleri,
Bir sabah yar gelip dermeyesiye.
Karacaoğlan der: Sen de ben gibi,
İkimiz de bir tepede gün gibi.
Yar eline kına yakmış kan gibi,
Boyasın yarama sürmeyesiye.
-15-
Deli gönül coştu yine,
Seni kimler eğler şimdi.
Sarı sümbül, mor menekşe,
Giydi bizim dağlar şimdi.
Dost elinden bade içtim,
Gurbetlere andan düştüm.
Gurbet ilde çok eğleştim,
Nazlı yârim ağlar şimdi.
Kış gününde güller bitmez,
Dalında bülbüller ötmez.
Can arzular, elim yetmez,
Gönül selâm ister şimdi.
Güz gününde av avlanmaz,
Yaz gününde at bağlanmaz.
Elin kızı ele gelmez,
Harap oldu bağlar şimdi.
Karac'oğlan, cana yetti,
Gurbet elde işim bitti.
Ölenler bizi unuttu,
Gurbet yolum sağlar şimdi
-16-
Deli gönül, gezer gezer gelirsin,
Arı gibi her çiçekten alırsın,
Nerde güzel görsen, orda kalırsın,
Ben senin derdini çekemem gönül.
Santur mu istersin, saz mı istersin?
Ördek mi istersin, kaz mı istersin?
Tomurcuk memeli kız mı istersin?
Ben senin derdini çekemem gönül.
Çıkıp yücelere bakmak istersin,
Coşkun sular gibi akmak istersin,
Her güzelle yatıp kalkmak istersin,
Ben senin derdini çekemem gönül.
Karac'oğlan der ki: Okuyam, yazam,
Keleş değilim ki kervanlar bozam.
Giyinsem, kuşansam, bir hoşça gezsem,
Ben senin kahrını çekemem gönül.
-17-
Dinle imdi bir nasihat edeyim,
Kullar muhannete muhtaç olmasın.
Doğru yolu koyup sarpa gideyim,
Sevdiğim gönlüne gamlar gelmesin.
Niderler de insanoğlu niderler?
Doğru yolu koyup sarpa giderler.
Züğürt isen seni deli ederler,
İsterim bildiğin eller bilmesin.
Coşkun sular gibi akarsu isen,
Ararlar bulurlar asıl soy isen.
Gayetle severler malı çoğ isen,
İsterim akıl ile hergiz olmasın.
Ben değilim bunu kitap söyleyen,
İnip aşkın deryasını boylayan.
Dilimi dinleyip gıybet eyleyen,
Oruç tutup beş vaktini kılmasın.
Karac'oğlan eydür: Mala tapıldı,
Dert kalmadı içerime tepildi.
İnsana ahrette iki ev yapıldı,
Biri dolup da biri boş kalmasın.
-18-
Diyarı gurbetin sonsuz mihneti,
Şu benim yârimi göresim geldi.
Sabah seherinde secde ederken,
Zülfünde telleri göresim geldi.
Senin aşkın beni Mecnun eyleyen,
Hançer alıp şu sinemi dağlayan,
Eda ile, cilve ile söyleyen,
O dudu dilleri göresim geldi.
Gamzesi gam bilmez kara saçlımın,
İnciden, sedefden, dürden dişlimin,
Top top eğriceli hilâl kaşlımın,
Gezdiği yerleri göresim geldi.
Karac'oğlan der ki: Güle ağdığım,
Bazı bazı hatırına değdiğim,
Yeğin ata binip ceylan koğduğum,
O ıssız çölleri göresim geldi.
-19-
Döndüm dolaştım da gurbet illeri,
Dünyaya çıkmaya yol bulamadım.
Bahçelerde gördüm hemmi gülleri,
Sevdiğime benzer gül bulamadım.
Bıktım usandım da acı dillerden,
Ağılarla dolu uzun yıllardan.
İmdat umar iken akan sellerden,
Kendim gibi akan sel bulamadım.
Yandım, yakıldım ben bu ateşlere,
Vardım da takıldım ben bir neştere,
Delindi ciğerim, serildim yere,
Beni kaldıracak el bulamadım.
Benim bu dünyaya geçmiyor nazım,
Felekten kalmadı gayri niyazım.
Hâlimi sen anla hey iki gözüm,
Derdimi diyecek dil bulamadım.
Bağıran, çağıran âciz bülbülüm,
Ne kadar bağırsam, duymuyor gülüm.
Karac'oğlan der ki: İmdatçım ölüm!
Mezardan gayri bir yol bulamadım.
-20-
Dün gece rüyamda bir dergâh gördüm,
Gül açılmış, dikenleri har değil.
Şikâyet olmasın gül yüzlü yâre,
Geldim, geçtim, eğlenecek yer değil.
Karşıdan karşıya bana karırsın,
Kasavet gönlümün gamım alırsın.
Beni görüp perde ardın durursun,
Kaçma dilber, kaçma, varan kör değil.
Elim ile dikticeğim söğüdü,
Ben kendi başıma versem öğüdü.
Kınamazlar güzel seven yiğidi,
Güzel sevmek koç yiğide ar değil.
Karac'oğlan der ki: Gezdim yurtları,
Konuşalım başa gelen dertleri.
Sevmeseydim senin gibi sertleri,
Ah neyleyim, akıl başa yâr değil.
-21-
Eğlen hocam, eğlen, bir sualim var,
Edep nedir, erkân nedir, yol nedir?
Benim Karac'oğlan olduğum belli,
Dede nedir, abdal nedir, kul nedir?
Yıkılmaz Mevlâ'nın yaptığı yapı,
Hak Muhammed dini taptığım tapı.
On iki bahçede kırk sekiz kapı,
Eşiğin bekleyen iki kul nedir?
Gayet ince derler Sırat'ın yolu,
O yodan geçenin n'icolur hâli.
Üç yüz altmış altı selvinin dalı,
Arasında açan iki gül nedir?
İkimiz de bir göğnekte dururuz,
Göğnek perde, başka başka yürürüz.
Biz de inamız, oda od vururuz,
Ateş nedir, tütün nedir, kül nedir?
-22-
Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melül melül
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melül melül
Elvan çiçekleri takma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yol melül melül
Yiğit ey sevdiğim sen seni gözet
Karayı bağla da beyazı çöz at
Doldur ver badeyi bir daha uzat
Ayrılık şerbetin sal melül melül
Karac'oğlan der ki ölüp ölünce
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ele vasıl olunca
Dostlardan haberim al melül melül
-23-
Elim ile yıktım, boşandı bendim,
Coşkun sular gibi çağlar gezerim.
Yitirdim kendimi, bulmadım gitti,
Sevdası başımda ağlar gezerim.
Sinem üstü düğüm olsun, dağ olsun,
Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsun.
Irak, yakın kömür gözlüm sağ olsun,
Hayalin gönlümde eyler gezerim.
Benden selâm olsun yedi benlime,
Yine gam, kasavet bastı gönlüme.
Saçım, başım yolup kendi eğnime,
Geyik postlarını bağlar gezerim.
Karac'oğlan der ki: Derdim deşmeye,
Arzuhal yazdırdım yâre göçmeye.
Aman deyip kapısına düşmeye,
Dertli yüreğimi dağlar gezerim.
-24-
Esti seher yeli, söküldü seller,
Gidiyorum kömür gözlüm ağlama.
Ağlamanın vakti geçti ne çare,
Kement atıp yollarımı bağlama.
Yolumu yolumdan ayırdı gani,
Gelin, gurbet ile gönderin beni.
Şu başım oldukça unutmam seni,
Ben yârsızım diye yanıp ağlama.
Sevdiğim sılada gezer salınır,
Bir of çeksem karşı dağlar delinir.
Mezarımız gurbet elde bulunur,
Ağlamanın vakti geçti ağlama.
Sana derim, sana kaşı kemanım,
Büküldü kametim, geçti zamanım.
Gidiyorum yedi benli ceranım,
Yârim gitti diye yürek dağlama.
Karac'oğlan der ki: Yârim salınır,
Bir ah çeksem, yüce dağlar delinir.
Yüreciğim bölük bölük bölünür,
Yaş döküp de arkam sıra çağlama.
-25-
Evvel Allah, ahir Allah,
Ondan ulu gelmemiştir.
Hak Muhammed'den sevgili,
Hakk'ın kulu gelmemiştir.
Şah-ı Merdân idi adı,
Cömert sofrasın kim kodu?
Ali'ye "Arslan'ım!" dedi,
Ayruk Ali gelmemiştir.
Pîr olmayan aşka gelmez,
Koç olmayan kurban olmaz,
Ecel gelse derman olmaz,
Hak'tan rıza gelmemiştir.
Od düştüğü yeri yakar,
Değme dalda gül mü biter?
Ko dört dilin, çok kuş öter,
Bülbül ünü gelmemiştir.
Karac'oğlan, Hakk'a yalvar,
Verdiğine günah ol dar.
Şu âlemde eksiksiz yâr,
Kimse bulup gelmemiştir.
-26-
Evvel ben de yücelerde gezerdim,
Şimdi enginlerde akan ben oldum.
Süren sürdü o yavrunun sefasın,
Kahrını, cefasın çeken ben oldum.
Yüce dağda bir bölücek kar idim,
Garbi değdi, erim erim eridim.
Evvel muhabbetli yârim ileydim,
Şimdi köşelerde bakan ben oldum.
Dolaştırdın beni Urum'u, Şam'ı,
Bilmez o cahiller, terk eder seni.
Evvel gül dalında beklerdin beni,
Şimdi hardal gibi kokan ben oldum.
Karac'oğlan der ki: Oldu bu işler,
Oturmuş sevdiğim hasbâle başlar.
Bir konak yaptırdım kavim kardaşlar,
Çekip ilk direğin yıkan ben oldum
-27-
Evvel sen de yücelerden uçardın,
Şimdi enginlere indin mi gönül?
Derya demez, dağ taş demez, geçerdin,
Karadan menzilin aldın mı gönül?
Yiğitliğim elden gitti yel gibi,
Damağımda tadı kaldı bal gibi,
Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi,
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül?
Hasta oldun, yastığını istersin,
Kadir Mevlâm sağlığını göstersin.
Cenneti âlâdan bir köşk dilersin,
Boynunun farzını kıldın mı gönül?
Karac'oğlan der ki: Söyle sözünü,
Hakk'a teslim eyle kendi özünü.
Nâs işine karalama yüzünü,
Yolun doğrusunu buldun mu gönül?
-28-
Evveli yalan dünyaya,
Kur'an m'indi, hece m'indi?
Haydin danışak alime,
Gündüz m'indi, gece m'indi?
Melekler safa düzüldü,
İblis'in bağrı ezildi.
Dört kitap nerde yazıldı?
Yoksa gökten hoca m'indi?
Melekler Mevla'nın hası,
İblis ona oldu ası.
Gökten o kudret lokması,
Toka m'indi, aca m'indi?
Karac'oğlan söyler ırdan,
Destur aldım ben bir pirden.
Beytullah'ın üstü nurdan,
Beyte m'indi, hacca m'indi?
-29-
Gam çekme hâline divane gönül,
Sana da bulunur, elde neler var?
Ayva mı, turunç mu, nar mı eksiktir?
Sun elini beri, dalda neler var?
Sakının ağalar, beyler küçükten,
Yanağı gamzeli eğri bucaktan.
Arılar bal alır bin bir çiçekten,
Nezaket arıda, balda neler var?
Yiğit olan yiğit dağdır, kaledir,
Sevmeyin çirkini, başa beladır.
Bülbülün feryadı gonca güledir,
Takının güzeller, gülde neler var?
Bunu ben demedim, âşıklar diyen,
Şu dertli sineme hançerler vuran.
Bilmem boz geyiktir, bilme ak ceran,
Yüce yüce sarp kayada neler var?
Karac'oğlan der ki: Yaralı sinem,
Elimden aldırdım gül yüzlü sunam.
Kimi cennet ister, kimi cehennem,
Cennetten beride yolda neler var.
-30-
Yine dertli dertli iniliyorsun
Sarı turnam sinen yaralandı mı
Yoksa ciğerlerin parelendi mi
Hiç el değmeden ben iniliyorsun
Yoksa sana yâr düzen mi düzdüler
Tellerini sırmadan mı dizdiler
Perdelerin tel tel edip büzdüler
Allı turnam sinen yaralandı mı
Havayı deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı tutmuş ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Kuru kütük yanmayınca tüter mi
Ak gerdanda çifte benler biter mi
Vakti gelmeyince bülbül öter mi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli
Dere kenarında evler hurmayı
Kılavuz ederler telli turnayı
Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli
Karac'oglan der ki geçti ne fayda
Bir vefa kalmadı ok ile yayda
-31-
Güzel, ne güzel olmuşsun,
Görülmeyi görülmeyi.
Siyah zülfün halkalanmış,
Örülmeyi örülmeyi.
Mendilim yudum, arıttım,
Gülün dalında kuruttum.
İsmim ne idi, unuttum,
Sorulmayı sorulmayı.
Seğirttim, ardından yettim,
Eğildim, yüzünden öptüm.
Adın bilirdim, unuttum,
Çağırmayı çağırmayı.
Benim yârim bana küsmüş,
Zülfünü gerdana dökmüş.
Muhabbeti benden kesmiş,
Sevilmeyi sevilmeyi.
Çağır Karac'oğlan, çağır,
Taş düştüğü yerde ağır.
Yiğit sevdiğinden soğur,
Sarılmayı sarılmayı.
-32-
Hakk'ın kandilinde gizli sır idim,
Anamın beline indirdin beni.
Ak mürekkep idim, kızıl kan ettin,
Türlü irenklerde yandırdın beni.
Anamın karnında ben neler gördüm,
Yedi derya geçtim, ummana daldım.
Dokuz aylık yoldan sefere geldim,
Bir kapısız hana indirdin beni.
Ben de bildim şu dünyaya geldiğim,
Tuzlandım da çaputlara belendim.
Bir zaman da beşiklerde sallandım,
Anamın sütüne kandırdın beni.
Beş yaşında akıl geldi başıma,
On yaşında gider oldum işime.
Varıp da değince on beş yaşıma,
Bir kuru sevdaya yeldirdin beni.
On beş yaşadım, yirmiye yol oldu,
Otuzunda çevre yanım göl oldu.
Kırk yaşadım hayrım, şerrim bell'oldu,
Hayrımı, şerrimi bildirdin beni.
Ellisinde yolum yokuşa düştü,
Altmışında hazır bildiğim geçti.
Yetmişinde biraz tebdilim şaştı,
Mertebe mertebe indirdin beni.
Sekseninde beratcığım yazıldı,
Doksanında kan damarım üzüldü.
Yüz yaşadım kabirciğim kazıldı,
Şu kara toprağa gönderdin beni.
Karac'oğlan der ki: Yakıp yandırdın,
Aşkın şerbetini verdin kandırdın.
En sonunda Azrail'i gönderdin,
Birden doğmamışa döndürdün beni.
-33-
İncecikten bir kar yağar,
Tozar Elif, Elif diye.
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif diye.
Elif'in uğru nakışlı,
Yavru balaban bakışlı.
Yayla çiçeği kokuşlu,
Kokar Elif, Elif diye.
Elif kaşlarını çatar,
Gamzesi sineme batar.
Ak elleri kalem tutar,
Yazar Elif, Elif diye.
Evlerinin önü çardak,
Elif'in elinde bardak.
Sanki yeşil başlı ördek,
Yüzer Elif, Elif diye.
Karac'oğlan, eğmelerin,
Gönül sevmez değmelerin.
İliklenmiş düğümelerin,
Çözer Elif, Elif diye.
-34-
İneyim gideyim tozlu yollara,
Karışayım boz bulanık sellere.
Adı sanı duyulmadık yerlere,
Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz.
Gönül düştü bir geyiğin postuna,
Azrail de can almanın kasdına.
Döne döne teneşirin üstüne,
Yatmayınca gönül yardan ayrılmaz.
Aşayım gideyim Yemen'den öte,
Sevdiğim kalbine getirme hata.
Etsiz kemiksiz bir ağaçtan ata,
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz.
Konya derler koç yiğitler yatağı,
Aramazlar gurbet elde yatanı.
Ak göğsün üstünde çakır dikeni,
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz.
Karac'oğlan der: Anama götürün,
Sağıma soluma yasdık getirin.
Şimdi ölüyorum bir tas su verin,
İçmeyince gönül yardan ayrılmaz.
-35-
Kadir Mevla'm senden bir dileğim var
Muhannes kuluna muhtaç eyleme
Cennet-i alayı nasip et bana
Sırat köprüsünden yolun bağlama
Kapımıza kara deve çökünce
Fırtınası şol alemi yıkınca
Cehenneme kul seçilip çıkınca
Kadir Mevla'm o kullardan eyleme
Kadir Mevla'm ataş atma özüme
Dünya malı görünmüyor gözüme
Kadir Mevla'm sen bak benim yüzüme
Cehennemin ataşıyla dağlama
Karac'oğlan hata çıkmaz dilimden
Kocadım da hayır gelmez elimden
Kadir Mevla'm asla geçmez kulundan
Deli gönül ah çekip de ağlama
-36-
Kaldır nikabını, görem yüzünü,
Aç başını Yaradan'ı seversen.
Siyah zülfü mah yüzünün üstüne,
Tel tel eyle Yaradan'ı seversen.
Vakit tamam, çilelerin doldu mu?
El değdi de gonca gülün soldu mu?
Seni benden ayıranlar oldu mu?
Doğru söyle Yaradan'ı seversen.
Şeker vardır damağında, dişinde,
Lâm-elif yazılı senin kaşında.
Hamaylın olayım, sakla döşünde,
As boynuna Yaradan'ı seversen.
Karac'oğlan der ki: Girme kanıma,
Gözlerin de ok atıyor canıma.
Bensiz varma sen ellerin yanına,
Nolur dilber Yaradan'ı seversen.
-37-
Kısmet olup ben bu ilden gidersem,
Sen de bu illerde kal kara gözlüm.
Gurbet ilden kem haberim duyarsan,
Başının çaresin bul kara gözlüm.
Âşık bilir âşıkların hevesin,
Kömür sandım yâr kaşının karasın.
Yoksa sen kapına kul mu ararsın?
İşte ben kapına kul kara gözlüm.
Âşık bilir âşıkların suçunu,
Cennet sandım yâr koynunun içini.
Tarayıp zülfünü, düzelt saçını,
Hilâl kaş üstüne düz kara gözlüm.
Karac'oğlan, talihsiz başın varmış,
Yârdan ayrılması ne çetin kârmış.
Ala göz üstüne saçlar bürümüş,
Dilber dudakların bal kara gözlüm.
-38-
Kime kin ettin de giydin alları?
Yakın iken ırak ettin yolları.
Çok mihnetle yetirdiğim gülleri,
Vardın gittin bir soysuza yoldurdun.
Sen seni topla da kuşağın kuşan,
Ayrılır mı senin sevdana düşen?
Sefa geldin diye sarıp sarmaşan,
Niçin benden muhabbeti kaldırdın?
Senin gönlün olsa beni arardın,
Zülüflerin tel tel eder tarardın.
Eğer yine ayrılmaksa muradın,
Niçin beni ateşlere yandırdın?
Karac'oğlan der ki: Bakın hâlime,
Değirmenler döner çeşmim seline.
Hiç inanmam yârin yalan diline,
Ben gönlümü savsalaya bildirdim.
-39-
Küçüçüksün güzel etme bu nazı,
Yüreğime bastın ataşı, közü.
Başına takmışsın gülü, nergizi,
Yüzünü yüzüme süresim gelir.
Aladır gözlerin, hilaldir kaşın,
Aradım dünyayı bulunmaz eşin.
Yaylanın karından ak beyaz döşün,
Uzanıp yanına ölesim gelir.
Karacaoğlan der ki: Bilirim yari,
Yoluna koymuşum can ile seri.
Koynunda beslemiş ayvayla, narı,
Çözüp düğmeleri göresim gelir.
-40-
Nazlı yârdan bana geldi bir name,
Eğer doğru ise, kırdı belimi.
Dediler: Yârini yad eller almış,
Kadir Mevlâm, ihsan eyle ölümü.
Bülbüle söyleyin, gülüne konsun,
Beni yârdan eden Allah'tan bulsun.
Sabreyle sevdiğim, ilkbahar gelsin,
Terk edeyim vatanımı, ilimi.
Ak yâri gördükçe ağladım, coştum,
Al elinden dolu badeler içtim.
Kötüler sandı ki ben yârdan geçtim,
Ölmeyince çeker miyim elimi?
Karac'oğlan der ki: Konmadan göçmem,
Her olur, olmaza sırrımı açmam.
Kötüler köpr'olsa üstünden geçmem,
Taşkın suya uğratırım yolumu.
-41-
Nedendir de suna boylum nedendir?
Şu geceki benim uyumadığım.
Çetin derler ayrılığın derdine,
Ayrılık derdine doyamadığım.
Dostun bahçesine bir hoyrat girmiş,
Gülünü toplarken fidanın kırmış.
Şunda bir kötünün koynuna girmiş,
Şu benim sevmeye kıyamadığım.
Kömür gözlüm seni sevdim sakındım,
İndim has bahçeye güller sokundum.
Bilmiyorum nerelere dokundum,
Belli bir haberin alamadığım.
Karac'oğlan der ki: Yandım ben öldüm,
Her deliliği ben kendimde buldum.
Dolanıp da kavil yerine geldim,
Kavil yerlerinde bulamadığım.
-42-
N'eyleyeyim şu dünyada ziyneti,
Akibet de ölüm olduktan geri.
İstemem bahçemde bülbüller ötsün,
Benim gonca gülüm solduktan geri.
Çözemedim düğmeleri döşünden,
Öpemedim gözlerinden, kaşından.
Güzelliği soyha kalsın başından,
Ben inli, boranlı olduktan geri.
Yalanmış dünyanın ötesi, yalan,
Felektir muradım elimden alan.
Mısr'a sultan olsam, istemem kalan,
Dost ağlayıp, düşman güldükten geri.
Karac'oğlan der ki: Bu ne hâl bilmem?
Gelmişim dünyaya, bir daha gelmem.
Âlem bir yand'olsa, o yâri vermem,
Yârin gönlü bende olduktan geri.
-43-
Niçin odlanmayım, niçin yanmayım?
Deli gönül bir sevdaya bağlıdır.
Özü şirin, sözü şirin bir güzel,
Gamzesi ok, kaşı yaya bağlıdır.
Gariplik, gurbetlik düşmüş özüne,
Kudret sürmesini çekmiş gözüne,
Dökünce zülfünü bedir yüzüne,
Ben sandım ki, bulut aya bağlıdır.
Karac'oğlan der ki: Düşmüşken fırsat,
Daha yadlarınan etmeyin sohbet.
Söküldü yürekten eski muhabbet,
Şimdi gönlüm nazlı yâre bağlıdır.
-44-
Niye böyle dargın dargın bakarsın?
Sen beni sözümde durmaz mı sandın?
Hatırın hoş olsun, birin bin olsun,
Yalınıza sabah olmaz mı sandın?
Haldan bilenlere hayran olurum,
Gönülden sevene kurban olurum.
Sen birin bulmuşsun, ben de bulurum,
Bu gönül bir güzel bulmaz mı sandın?
Karacaoğlan der ki: Böyle olmasın,
Arada engeller murad almasın.
Sana senden olmuş, benden olmasın,
Herkes ettiğini bulmaz mı sandın?
-45-
Nuh'un gemisine bühtan edenler,
Yelken açıp yel kadrini ne bilir?
O Süleyman kuş dilini bilirdi,
Her Süleyman dil kadrini ne bilir?
Arap atlarında olur fırkalar,
Kimi sarhoş yürür, kimi ırgalar.
Zibilliğe inip konan kargalar,
Has bahçede gül kadrini ne bilir?
Dünya benim diye zenginlik satan,
Helâl ekmeğine haramlar katan,
Sonradan sonraya beğliğe yeten,
Zalim olur, il kadrini ne bilir?
Karac'oğlan der ki: Belim büküldü,
Ağzımın içinde dişim döküldü,
Nuh Nebî'nin haddesinden çekildi,
Saz çalmayan tel kadrini ne bilir?
-46-
On birinde bir yâr sevdim,
Taze açmış güle benzer.
On ikide şeker, şerbet,
Oğul vermiş bala benzer.
On üçünde gözün süzer,
Zülfünü gerdana dizer,
Kargı, kamış gibi uzar,
Boyu selvi dala benzer.
On dördünde bedir bedir,
Dostunun ikrarın güder,
Nere çeksen ora gider,
Boynu toklu kula benzer.
On beşinde yaşar yaşın,
Her örnekten bağlar başın,
Tenhalarda arar eşin,
Tez alışkın tele benzer.
On altıda kurt bilekli,
Ünler de Hakk'a dilekli,
Sağrısı yeşil örekli,
Esen poyraz yele benzer.
On yedide deli dolu,
Hiç bilmez gittiği yolu,
Has bahçenin gonca gülü,
Kız turnada tele benzer.
On sekizde göçer göçü,
Kız oğlanda bulur suçu.
Gelinin ibrişim saçı,
Kızıl altın tele benzer.
On dokuzda olur hasta,
Zülüfleri deste deste.
Gelin şeker, şerbet tasta,
Kız petekte bala benzer.
Naçar Karac'oğlan, naçar,
Aşkın kitabını açar.
Yirmisinde vakti geçer,
Geçmez akça pula benzer.
-47-
Ölüm, ardıma düşüp de yorulma,
Var git ölüm, bir zaman da yine gel.
Akıbet alırsın, komazsın beni,
Var git ölüm, bir zaman da yine gel.
Şöyle bir vakitler yiyip içerken,
Yiyip içip yaylalardan göçerken,
Yine mi geldin, ben senden kaçarken?
Var git ölüm, bir zaman da yine gel.
Çıkıp bozkurtlayın uluşamadım,
Yalan dünya sana çıkışamadım.
Eşimle, dostumla buluşamadım,
Var git ölüm, bir zaman da yine gel.
Karac'oğlan der ki: Derdim pek beter,
Bahçede bülbüller şakıyıp öter.
Anayı, atayı dün aldın, yeter,
Var git ölüm, bir zaman da yine gel.
-48-
Öteni yokladım öten yok imiş,
Yürü yalan dünya senden usandım.
Çok emekler verdim hep zayi oldu,
Cesedim içinde candan usandım.
Ağırdır kalkmıyor yükümün tayı,
Demirdir çekilmez feleğin yayı.
Aradım cihanı nazlı yar deyi,
İl içinde olan sözden usandım.
Kadalı kavgalı şu benim başım,
Yüklendi barhanam kaldı kardaşım.
Her daim akıyor gözümden yaşım,
Ağlama gözlerim senden usandım.
Karac'oğlan der ki: Bize ne oldu?
Koynumuz köpüklü kan ile doldu.
Saatim ay oldu, günüm yıl oldu,
Gelip geçmez kara günden usandım.
-49-
Öte öte giden dilber,
Dön Muhammed'i seversen.
Seni bana küskün derler,
Gel Muhammed'i seversen.
Huyu melekten yukarı,
Kendisi kızlar sükkeri,
Ağzında lebin şekeri,
Ez Muhammed'i seversen.
Belinde Hama kuşağı,
Saçağı sarkmış aşağı.
İkimize yün döşeği,
Ser Muhammed'i seversen.
Karac'oğlan der ki: Pestten,
Armağan geliyor dosttan.
Bir kol alttan, bir kol üstten,
Sar Muhammed'i seversen.
-50-
Seherde uğradım bülbül sesine,
Ötüşün bülbülü güle getirir.
Yiğit olan kimse saklar sırrını,
Kötü kalbindekin dile getirir.
Yoldaş olma, yolun bilmez yolsuza,
Komşu olma, sözün bilmez densize.
Meyil verme edepsize, arsıza,
Akibet ırzına hile getirir.
Bir körün gözüne girsem de olmaz,
Bir yiğide sırrım versem de olmaz.
Bir kötü dilim var, irahat durmaz,
Kötü dil başıma bela getirir.
Karaca'oğlan der ki: Müşkülüm hâlde,
Garip bülbül konar, öter mi dalda?
Çok keramet vardır şu tatlı dilde,
Del'olup gideni yola getirir.
-51-
Sevdiğim arzımı demek'çin sana,
Bülbülün dilinden dil gerek bana.
Şu bağrım kül oldu hep yana yana,
Onu söndürmeye sel gerek bana.
Yandım da yakıldım bu ateşlere,
Vardım da takıldım ben bir neştere.
Delindi ciğerim, kapandım yere,
Beni kaldıracak el gerek bana.
Haldan anlar isen, haldaş olalım,
Anasız, babasız kardaş olalım.
Gurbet gezdin isen, yoldaş olalım,
Ucu yâr zülfünde yol gerek bana.
Karac'oğlan der ki: Bayburt illeri,
Esip esip bize gelir yelleri.
Burmalanmış yâr yüzünün telleri,
Ona bağlayacak gül gerek bana.
-52-
Seyyah oldum, gezdim gurbet illeri,
Kâr etti bağrıma, yeter ayrılık.
Söyleyeyim başa gelen hâlleri,
Çok çektim, ölümden beter ayrılık.
Şu aşkın ateşi sönmüyor serde,
Ah çeker ağlarım gezdiğim yerde.
Ben burda kalmışım, dost gurbet elde,
Beni ilden ile atar ayrılık.
Ben terk eylesem de diyarı gurbet,
Âşıklar, sadıklar kavuşur elbet.
Dost ile bir saat yapsam muhabbet,
Sevdiğim, gözüme tüter ayrılık.
Karac'oğlan der ki: Terkin verecek,
Ötüşür bülbüller, gonca gülicek.
Ben burda, yâr orda, böyle kalacak,
İster ölüm olsun, ister ayrılık.
-53-
Sor sana cevap vereyim,
Dahi namaz sorar mısın?
Hoca mısın bir bileyim,
Dahi namaz sorar mısın?
Yanan ocaktaki oddur,
Bilmeyene yavuz derttir.
Sabah namazı da dörttür,
Dahi namaz sorar mısın?
Kah ağlarım, kah gülerim,
Tanrı'dan hacet dilerim.
Öğleyi hod on kılarım,
Dahi namaz sorar mısın?
Namaz sorucu gel buldum,
Teftiş edip ben de bildim.
İkindiyi sekiz kıldım,
Dahi namaz sorar mısın?
Gözümden de akan yaştır,
Onu kılmak bize borçtur.
Akşam namazı da beştir,
Dahi namaz sorar mısın?
Aşıkların aklı çoktur,
Kılmayana namaz güçtür.
Yatsı namazı on üçtür,
Dahi namaz sorar mısın?
Kendimden hayran olurum,
Farzı, sünneti kılarım.
Bir yıllık namaz bilirim,
Dahi namaz sorar mısın?
Erenlerden ola himmet,
Yaradan Allah'a minnet.
Yedi bin sekiz yüz sünnet,
Dahi namaz sorar mısın?
Seksen altı bin yedi yüz,
Seksen bin tekbir ederiz.
Sen bu denli bilir misin?
Dahi namaz sorar mısın?
Bunda tamam oldu bu söz,
Bunu kimse okuyamaz.
Altı bin yüz yirmisi farz,
Dahi namaz sorar mısın?
Karac'oğlan otur ebsem,
Şimdi sende de var noksan.
Fitr vacip dahi bin seksen,
Dahi namaz sorar mısın?
-54-
Sunayı da deli gönül sunayı,
Ben yoluna terk ederim sılayı.
Armağan gönderdim telli turnayı,
İner gider bir gözleri sürmeli.
Ateş yamayınca tütün mü tüter?
Ak göğsün üstünde çimen mi biter?
Vakti gelmeyince bülbül mü öter?
Öter gider bir gözleri sürmeli.
Sabahtan uğradım onun yurduna,
Dayanılmaz firkatine, derdine.
Yıkılası karlı dağlar ardına,
Aşar gider bir gözleri sürmeli.
Karac'oğlan, kapınızda kul gibi,
Gönül küsüverse ince kıl gibi.
Seherde açılmış gonca gül gibi,
Kokar gider bir gözleri sürmeli.
-55-
Sultan Süleyman'a kalmayan dünya,
Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün.
Nice bin senedir çürüyen canlar,
Hakk'ın emri ile dirilir bir gün.
Ne güzel yapıdır Cennet yapısı,
Çok aradım, görünmedi kapısı.
Benim korktuğum yol Sırat Köprüsü,
Cehennem üstüne kurulur bir gün.
Karşıki dağlar da karlı dağ olsa,
Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsa,
Ağa olsa, paşa olsa, beğ olsa,
Yakasız gömleğe sarılır bir gün.
Bu dünyada adem oğluyum dersin,
Helâli, haramı seçmeden yersin,
Yeme el malını, er geç verirsin,
İğneden ipliğe sorulur bir gün.
Gökte yıldızların önü terazi,
Ülker ile aşar gider birazı.
Yarın mahşerde de sorarlar bizi,
Hak mizan terazi kurulur bir gün.
Karac'oğlan der ki: Konup göçersin,
Ecel şerbetini bir gün içersin,
Sırat Köprüsü'nden sonu geçersin,
Amelin eline verilir bir gün.
-56-
Şu yalan dünyaya geldim geleli,
Tas tas içtim ağuları sağ iken.
Kahpe felek vermez benim muradım,
Viran oldum, mor sümbüllü bağ iken.
Aradılar, bir tenhada buldular,
Yasladılar, şıvgalarım kırdılar.
Yaz bahar ayında bir od verdiler,
Yandım gittim ala karlı dağ iken.
Farımaz da deli gönül farımaz,
Akar gözlerimin yaşı, kurumaz.
Şimden geri benim hükmüm yürümez,
Azil oldum, güzellere beğ iken.
Karac'oğlan der ki: Bakın geline,
Ömrümün yarısı gitti talana.
Sual eylen bizden evvel gelene,
Kim var imiş, biz burada yoğ iken?
-57-
Üryan geldim ise, üryan giderim,
Ölmemeye elde fermanım mı var?
Azrail gelmiş de can talep eyler,
Benim can vermeye dermanım mı var?
Dirilirler, dirilirler, gelirler,
Huzur-ı mahşerde divan dururlar.
Haramı var diye korku verirler,
Benim ipek yüklü kervanım mı var?
Er isen, erliğin meydana getir,
Kadir Mevlâm, noksanımı sen yetir.
Bana derler: Gam yükünü sen götür,
Benim yük götürür dermanım mı var?
Karac'oğlan der ki: İsmim öğerler,
Ağı oldu bildiğimiz şekerler.
Güzel sever diye isnat ederler,
Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var?
-58-
Utunu yokladım, utun yok imiş,
Yürü yalan dünya senden usandım.
Çok emekler verdim, hep zayi oldu,
Cesedim içinde candan usandım.
Ağırdır, kalkmıyor yükümün tayı,
Demirdir çekilmez feleğin yayı.
Aradım cihanı nazlı yâr deyi,
El içinde olan sözden usandım.
Kadalı, kavgalı şu benim başım,
Yüklendi barhanem, kaldı kardaşım.
Her daim akıyor gözümden yaşım,
Ağlama gözlerim, senden usandım.
Karac'oğlan der ki: Bize ne oldu?
Koynumuz köpüklü kan ile doldu.
Saatim ay oldu, günüm yıl oldu,
Gelip geçmez kara günden usandım.
-59-
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne, gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesin gül benzini soldurdu
Nicelerin, gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Karac'oğlan der, kondum, göçülmez
Acıdır ecel şerbeti, içilmez
Üç derdim var, birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
-60-
Yâre selâm söylen seher yelleri,
Çıkıp şu yollara naz eylemesin.
Bağları ak güllü, derin gölleri,
Uçan turnalara kaz eylemesin.
Gurbet ilde bir silen yok yaşımı,
Kendim gider, kotarırım aşımı.
Yuvası içinde gönül kuşumu,
Gözyaşım akıtıp baz eylemesin.
Geçen olur şu yaylanın düzünü,
İlin, aşiretin çeker nazını.
Nazlı yârim sürmelemiş gözünü,
Suları ısıtıp yaz eylemesin.
Karac'oğlan der ki: Bre ağalar!
Firkat yolumuzu uç uca bağlar.
Yâre söylen, ona öğünsün sağlar,
Benim çok ömrümü az eylemesin.
-61-
Yeşil başlı gövel ördek,
Uçar gider göle karşı.
Eğricesin tel tel etmiş,
Döker gider yâre karşı.
Telli turnam sökün gelir,
İnci, mercan yükün gelir.
Elvan elvan kokun gelir,
Yâr oturmuş yele karşı.
Şahanım var, bazlarım var,
Tel alışkın sazlarım var.
Yâre gizli sözlerim var,
Diyemiyom ele karşı.
Kanı Karac'oğlan, kanı,
Veren alır tatlı canı.
Yakışmazsa öldür beni,
Yeşil bağla ala karşı.
-62-
Yürü bire yalan dünya!
Sana konan göçer bir gün.
İnsan bir ekin misali,
Seni eken biçer bir gün.
Ağalar içmesi hoştur,
O da züğürtlere güçtür.
Can kafeste duran kuştur,
Elbet uçar gider bir gün.
Âşıklar der: Ne olacak?
Bu dünya mamur olacak.
Osmanlı Halep alacak,
Dağı taşa katar bir gün.
Yerimi serin bucağa,
Suyumu koyun ocağa,
Kafamı alın kucağa,
Garip anam ağlar bir gün.
Yer üstünde yeşil yaprak,
Yer altında kefen yırtmak.
Yastığımız kara toprak,
O da bizi atar bir gün.
Bindirirler cansız ata,
İndirirler tuta tuta,
Dünyadan yol var ahrete,
Yelgin gider salın bir gün.
Karac'oğlan, naaşıma,
Çok işler geldi başıma.
Mezarımın baş taşına,
Baykuş konar, öter bir gün.
|