Âşık Remzâni

 

 

 

AŞIK  İBRETİ   44

 

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

            1920-1976. Sarız’ın Kırkısrak köyünde doğdu. Asıl adı Hıdır Gürel’dir. Geçmişi Malatya Akçadağ’dan göçen bir aileye dayanmaktadır. Babasının adı Ali annesinin adı Sultandır. Babası o günün zor koşullarında, at sırtında köy köy dolaşıp meyve ve öteberi satarak geçimini sağlarmış. Aşıklık geleneğinin yoğun olduğu bir aile ve yörede büyüdü. İlk deyişleri köylerine gelip giden dedelerden öğrendi. Zaman içinde cemlerde dinlediği dede ve zakirlerden öğrendikleriyle de bilgisini pekiştirdi.

            18 yaşında evlendi. Askere gidinceye dek ayakkabı tamirciliğiyle geçimini sürdürmeye çalıştı. Askerlik dönüşü Afşin’e giderek birkaç hafta içinde terziliğe ilişkin temel bilgileri kavrayarak Sarız’da terzilik yaptı. Bağlama çalmayı bu dönemden sonra öğrendi ve sürekli okuyarak kendini geliştirdi. Yaşamının zorluğu nedeniyle İbreti mahlasını kullanmaya başladı.

            Terziliğin dışında madencilik, bağlama yapımcılığı, diş çekmek, fotoğrafçılık gibi çeşitli işlerle geçimini sağladı. Fotoğrafçılık işini önce Sarız’da sonra Elbistan’da sürdürdü. Bu dönemde Alevilere yönelik birtakım saldırılardan dolayı işyeri tahrip edildiğinden yeniden Sarız’a, sonra da İstanbul’a yerleşti. 5 Kasım 1976 tarihinde İstanbul’da Hakk'a yürüdü ve orada toprağa verildi.

 

 

-1-

Allahı bil diye öğüt verenler

Yaradandan gayrı bir yârimiz yok

İbadet, secdeden haber soranlar

Her taraf kıblemiz duvarımız yok

 

Aşk şarabın içtik dîldar elinden

Canımız kurbandır cânân yolunda

Hak ile birleşip, birlik halinde

Ondan ayrı gayrı bir kârımız yok

 

Tâ evvelden beri yârin kuluyuz

Öl dediği yerde hemen ölüyüz

Sevgi bahçesinin biz bülbülüyüz

Dost yüzünden başka gülzârımız yok

 

Ademde mevcuttur kuvvetle kudret

Hakka ibadettir insana hizmet

Tâ elestten beri böyledir adet

Sevgiliden başka dîldarımız yok

 

İbreti, olmuşuz sırrın mahremi

Aşk şarabın içtik, defettik gamı

Yaramız yâr sardı, bulduk merhemi

Gayrılarla asla pazarımız yok

 

-2-

Arif olmaz kimse asla ilm-i irfan görmeden

Menzil-i maksuda ermez, canı kurban vermeden

Alim-i kalbini pâk edip mücella kılmayan

Göremez didar-ı yâri aşka yâran olmadan

 

Ar-ı namus perdesini çâk eden rahat bulur

Bâkî devlet ele girmez, evvel üryan olmadan

Kin, kibir, hırs-ı damâdan geçmeyen bulmaz necât

Mevtü kıble ante-muti ile derbân olmadan

 

Gaflet ehli nuru görmez, du cihanda kör olur

Tur-i kalbini tecelgâh-i rahman bilmeden

Murg-i ankâ pek yüce uçar fakat kâm alamaz

İbreti, bülbül gibi talibi gülşen olmadan

 

-3-

Aşk-ı Leylâ ile mecnun olmuşuz

Sevdanın çölüne düştü yolumuz

Ta elest deminde beli demişiz

Dostun eşiğidir secde yerimiz

 

Huriyi, gilmana gönül vermeyiz

Cennet, cehennem hülyasına dalmayız

Surata göz ile hiç aldanmayız

Asıl budur bizim gerçek halimiz

 

Minnetimiz yoktur geçen Musa'ya

Her an çıkmaktayız Tûr-i Sinâya

Her akıl eremez bu muammaya

Dostun varlığıyla bildik varımız

 

Hakikat ilmine vâkıf olmuşuz

Hakkı hakkel yakın ayan görmüşüz

Maşukumuz huri gilman bilmişiz

Aşık-ı didarız, olmaz arımız

 

Cehennem hofu için olmaz ricamız

Her insan anlamaz bu maceramız

Aşk şevlesi gündüz eder gecemiz

Muhabbetle gülzar olur narımız

 

Enelhak sırrını candan duyarız

Din, iman değildir aşka uyarız

Kibiri, benliği hemen süreriz

Ölümden evvel ölür dirimiz

 

İbreti böyledir bizdeki adet

Gelip geçenlerden ummayız medet

Her vakit hak mevcut, gerekmez gaflet

Duyan hayat bulur bizim sözümüz

 

-4-

Aşkın cezbesiyle didarı görmek

Aşıkı sadıkın vârıdır varı

Tecelli Tûrunda visâle ermek

Hakikat ehlinin kârıdır kârı

 

Ehli aşk kıblesi didarı cânan

Farz ile sünneti orada tamam

İrfan mektebinden dersini alan

Petekte bal yapmış arıdır arı

 

Bülbülün feryadı gülün hârından

Aşk ehli bellidir ah-u zarından

Vuslat şarabını tutan elinden

Naci güruhunun piridir piri

 

Aşk, muhabbet şarabını içmeyen

Hak ile batılı görüp seçmeyen

Dost yolunda varlığından geçmeyen

Bilki insanların körüdür körü

 

İbreti, dost için serden geçe gör

Yahşiyi, yamanı tanı seçe gör

Yâr lebinden ab-ı hayat içe gör

İsrafil 'in hayat sûrudur sûru

 

-5-

Aşkın pazarına uğrarsa yolun

Ateşlere yakıp seyran ederler

Gönül kaptır da bak, görürsün halin

Din, iman bırakmaz talan ederler

 

Kimi selvi boylu, şahin bakışlı

Kimi tavus gibi, göğsü nakışlı

Kimi tatlı dilli, melek gidişli

Seni varlığından üryan ederler

 

Kimi kaşı kara kirpikleri ok

Kimi çok sevimli, şivesi pek çok

Kiminin yüzünde hiç pervası yok

Alemin diline destan ederler

 

Kimi çokça sever, sözü yerinde

Kimisi ah çeker, gayet derinden

Kimi mahmur gözlü, sevda serinde

Bir bakışta mesti hayran ederler

 

İbreti, güzeller nazik edalı

Nerde aşık varsa, başı belâlı

Çöllere düşürür mecnun misali

Dünyayı başına zindan ederler

 

-6-

Bir sah olsam hükmeylesem cihana

Kilise, mescidi yikar giderdim

Okullar yapardım bütün insana

Cehaleti kökten söker giderdim

 

Fabrikalar kurar idim her yerde

İkiliği kovar idim bu serde

Ayrı gözle bakmaz idim bir ferde

Cihana bir gözle bakar giderdim

 

Gerçek insanları bilirdim Allah

Ondan gayrısına tapmazdım billah

Ne Kâbe kalırdı ne de Beytullah

Yerine bir arpa eker giderdim

 

İnsanlıktan baska olmazdı cennet

Yok olurdu İsa, Musa, Muhammet

Kalkardı dünyada mezhep, tarikat

Dinlerin bağını çözer giderdim

 

Bir olurdu zengin, fakir her zaman

Çaresiz dertlere olurdum derman

Ne gavur kalırdı ne de müslüman

Tümünü bir yola çeker giderdim

 

Gece gündüz çalışırdım millete

Bir faydali kul olurdum elbette

Bir ırmak olurdum güneşten öte

Yeni fezalara akar giderdim

 

O günü görseydim yüzüm gülerdi

Dünyada insanlar bayram ederdi

Ne bir silah, ne bir atom kalırdi

Bir ulu deryaya döker giderdim

 

İbreti der varligimiz bitmezdi

İnsanoğlu yanlış yola gitmezdi

Ayrı gayrı devlet icap etmezdi

Dünyaya bir bayrak diker giderdim

 

-7-

Biraz hâyâ eyle hor bakma zâhit

Her olur olmazı duymayanlarız

Bu bir hakikattir, çokları şahit

Softalığı hüner saymayanlarız

 

İbadete mağrur yüksek uçanlar

Aklınca sırat köprüsünü geçenler

Halkı haktan ayrı görüp seçenler

Böyle safsataya uymayanlarız

 

Fezaya yol açtı ilmi bilenler

Hâlâ gaflettedir tespih sayanlar

Sonra ahirette hülle giyenler

Bizler o hırkayı giymeyenleriz

 

Ta evvel tanırız bu doğru yolu

Gerek akıllı say gerekse deli

İnsanlık aşkıyla kalbimiz dolu

Muska yazıp halkı soymayanlarız

 

Gayemiz hizmettir şâki değiliz

Sömürücü yahut fâki değiliz

İbreti, fesatın kökü değiliz

Aşk, hizmet yolundan kaymayanlarız

 

-8-

Biraz yaklaş bana hasb-ı hal için

Konuşup anlaşak insancasına

Herkesi kardeş bil, iyice geçin

Sakın tepikleme hayvancasına

 

İnsan bir nesildir, sanma ki ayrı

Ana bir, baba bir değildir gayrı

Kardeşin kardeşe değmesin şerri

Gel anlayış göster irfancasına

 

Kalbini her fena fikirden arıt

Aklı vicdanınla işini yürüt

Zengini fakiri yanında bir tut

Kibir mağrur olma şeytancasına

 

Kamile hürmet et kemâlı için

Cahilden nefret et o hâli için

Bütün kötülüğün zevali için

Zulme karşı çık kalkancasına

 

Hak ver, hak sözüme iyice anla

Yine ne dersen de birazcık dinle

Mutlak İbreti'yi haklarsın sonra

Kalbini dar tutma zindancasına

 

-9-

Birlik beraberlik hep benim derdim

Bu derdi kendime nimet bilirim

Herkes kardeşimdir, ayırmam ferdi

Başka düşünceyi gaflet bilirim

 

Gelip geçmişlerden beklemem yardım

Ne gördümse mevcut olandan gördüm

Maneviyatta, surette ferdim

Sade Arapçayı zahmet bilirim

 

Çulum yırtık görüp sanmayın deli

Çok evvel bilirim sağ ile solu

Gönlüm dost evidir aşk ile dolu

Gerçekler sözünü hikmet bilirim

 

Bir halk ozanıyım elimde sazım

Mevki, saltanatta yok benim gözüm

Hak ve hakikata bağlıdır özüm

Sevgiyi, hizmeti servet bilirim

 

İbreti sözlerim her zaman doğru

Hak haklıyladır, sanmazam gayri

İnsanlığa çatanın olamaz hayırı

Onunla savaşı hizmet bilirim

 

-10-

Canımın Cananı Nazlı Dilberim

Mihrabımdır Kaslarının Arası

Ahu Bakışların Siyah Gözlerin

Kalbimdeki Yara, Onun Yarası

 

O Yar Vurdu Benim Kalbim Yaralı

Mecnun'a Dönmüşüm Yari Göreli

Yüz Yüze Gelipte Halım Soralı

N'olur Bir Kez Daha Gelse Sırası

 

Sevgisi Kalbimde Sızlanır Gider

Her Beni Gördükçe Nazlanır Gider

Ateşi Yürekte Közlenir Gider

Ne Zaman Bulunur Derdim Çaresi

 

O Dost Kurdu Bana Nasıl Bir Tuzak

Gönlüme Yakındır, Dursa Da Uzak

Dertlerimi Bir Bir Deftere Yazsak

Gün Gelir Seçilir Akla Karası

 

İbreti, Gözlerin Yaşlıdır Her Gün

Gerek Bayram Olsa, Gerekse Düğün

Elbette Murada Erersin Bir Gün

Sabır Diyarıdır, Dünya Burası

 

-11-

Cemâlin gördükçe ruhum şâd olur

Canımdan sevgili cânânsın güzel

Yüzün gülistandır bahar yaz olur

Gönlümün tahtında sultansın güzel

 

Tûbâya benzettim şu usul boyun

Huri mi, gılman mı yâr senin soyun

Yüzün on dört müdür, on beş mi ayın

Ya güneş ya mâh-i tabansın güzel

 

Yüzüne baktıkça gözüm kamaşır

Kapına kul olan hakka ulaşır

Sana yalvarmaya dilim dolaşır

Şüphesiz sen şah-ı hûbansın güzel

 

Aşkınla bu aklım târumar oldu

Bir tecelli doğdu cismin tûr oldu

Senin varlığından âlem var oldu

Cesetteki ruh-i revânsın güzel

 

Senden başka yoktur âlemde varlık

Sana bende olan çeker mi darlık

Aşkından mukaddes olamaz dirlik

İbreti'ye din ve imansın güzel

 

-12-

Dertliyim derman isterim

Başta tabibim var benim

Dost yüzün seyran isterim

Gözümde selim var benim

 

Susamışım ben bu çölde

Bülbülüm ayrıldım gülden

Severim derun-i dilden

Bir iftiharım var benim

 

Dönmezem dostun yolundan

Musa 'yım aşkın Tûrundan

Gözüm yok cennet hurundan

Kesin kararım var benim

 

Dosta varam ülfet için

Minnet edem sohbet için

Birlik, muhabbet için

Çok intizarım var benim

 

İbreti yârini özler

Derdi derununda sızlar

Siyah kirpik, elâ gözler

Bir şivekârım var benim

 

-13-

Dîlberâ n'ettim sana; aşk ile rüsvâ eyledin

Saluben gam bahrine, kahrınla şeyda eyledin

 

Aşikânlar zümresi hüsnün seyretmekteler

Yanlız bu bendeni muhtac-ı şekvâ eyledin

 

Şol siyah zülfünü ettin hüsnü pâkına nikâb

Bu fakir âfkendeni hicrâna hamtâ eyledin

 

Men ki mecnunum saçı Leylâ 'na ey gül yüzlü dost

Ol sebepten kâmetim, hasretle du'tâ eyledin

 

İbreti'nin senden gayrı yok durur sermayesi

Gönlümü alıp bütün varlığımı ifnâ eyledin

 

-14-

Dinlersen sözümü verem haberi

Boş yere bekleme büyük mahşeri

Eğer ister isen cennetle huri

Yârin kucağından başka yer değil

 

Havaya kaldırma boşa elini

Arapça duaya yorma dilini

Koklamak istersen cennet gülünü

Yârin yanağından başka şey değil

 

Sakın kıble sanma cansız duvarı

Hem kıble hem Kâbe dostun didarı

İçmek ister isen ab-u kevseri

Yârin dudağından başka şey değil

 

Hocaya dedeye eyleme minnet

Eğer tanıdınsa insandır cennet

Benden sorar isen halis ibadet

Sevgiyle hizmetten başka şey değil

 

İbreti, yarinle sen eyle ülfet

Ondan başka sana gerekmez cennet

Candan sev dostunu eyle muhabbet

Huri, Kevser bundan başka şey değil

 

-15-

Dost yüzün gördükçe eyvallah demek

Ta evvelden beri bu adetimdir

Aşkın Kâbesinde imama uymak

Dostumun cemâli ziyaretimdir

 

Gerçeklerin kalbi aynadır hakka

Beytullah gönüldür, değildir mekke

Ne mescit isterim ne dahi tekke

İnsanlığa hizmet ibadetimdir

 

Mansur oldum dostun zülfünde berdar

Benim için budur büyük iftihar

Ne cübbe giyerim, ne külahım var

İnsanlık kisvesi kıyafetimdir

 

Ne orucum vardır ne de namazım

Hakka pek yakınım, her dem niyazım

Aşk ile divâne, elimde sazım

Buna sebep dosta muhabbetimdir

 

İbreti'yim değiştirmem niyeti

Bâtıl hurâfaya etmem biatı

İbadet sayarım dosta hizmeti

Bu da göze çarpan kabahatimdir

 

-16-

Dünyaya gelse de insanın çoğu

Bir zevki sefasın sürmeden gider

Kimisi beğenmez bal ile yağı

Kimi de yüzünü görmeden gider

 

Çalışıp dökülen ter yanağından

Lâkin kurtulmayan yokluk ağından

Halen yorgan sırtta ölüm çağında

Bir ferahlık güne ermeden gider

 

Nicesi var ak ile karayı seçer

Kimi hak vermekten bilerek kaçar

Kimisi hak için canından geçer

Kimi de farkına varmadan gider

 

Saltanat uğruna dökülen kanlar

Bu oyunun farkına vardı insanlar

Yemini kıskanan vahşi hayvanlar

Açtığı yarayı sarmadan gider

 

İbreti, kölelik son bulsun yeter

Yoksul hep çalışır, ağa yan yatar

Doğru söyleyene çamurlar atar

Dişlerin bileyip durmadan gider

 

-17-

Erenler ceminde, er meydanında

Can verip cânânı görecek misin

Vazgeçip şöhreti namı şanından

Gerçekler sırrına erecek misin

 

Musa gibi aşkın Tûruna düşüp

Nefsi amarenin kalesin yıkıp

Aşk hançerin kendi kalbine sokup

Şehitler safına girecek misin

 

Niceler söz ile girer meydana

Arını, varını atmaz bir yana

İsmailim der de kıyamaz cana

Kurban menziline varacak mısın

 

Her can Mansur olup çekilmez dâra

Kerem, Aslı gibi yanamaz nara

Leylâ 'nın aşkıyla gezen avare

Mecnun 'un halini soracak mısın

 

İbreti'nin sözü gelmesin ağır

Hakka doğru diden işte bu çığır

Dili lal, gözü kör, kulağı sağır

Ölmeden evveli ölecek misin

 

-18-

Evvelden bade-i aşk ile mestiz

Yerimiz meyhane, mescit gerekmez

Saki-i kevserden kandık elestiz

Kuran-ı natık var sâmit gerekmez

 

Cennet irfan imiş remzini bildik

Bai bismillahtan dersimiz aldık

Cemâl-i dilberi aşikâr gördük

Cennetteki huri, gilman gerekmez

 

Gelmişiz cânânın asitanına

Sıtkıyla sarıldık dost dağmanına

Canla baş koymuşuz aşk meydanına

Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez

 

Bize lâzım değil müftü fetvası

Ehl-i aşk olanın var âşinası

Ademi hor görüp olmayız asi

Secdeden ar eden şeytan gerekmez

 

Biliriz abdesti, savmı, salâtı

Kelime-i şahadet, haccı, zekatı

Taklit ile olmaz hak farziyatı

Riya ile olan iman gerekmez

 

Biliriz mevlayı vicdanımızda

Allah aşikârdır seyranımızda

Kuş dili okunur irfanımızda

Arabi, Farisi lisan gerekmez

 

Yürekte gizlidir bizim derdimiz

Taklide bağlanmaz hiçbir ferdimiz

Nefsimiz iledir daim harbimiz

Cahil-ü nadanla kavga gerekmez

 

İbreti, nâdanla etme ülfeti

Dost kapısın bekle, eyle hizmeti

Anlamak istersen ilm-i hikmeti

Aşktan başka din ve iman gerekmez

 

-19-

Ey sofu bizlere kem gözle bakma

Özünü farkeden insanımız var

Gerekse cennete bizi bırakma

Bizim de bir huri gılmanımız var

 

İster tapusun al cennet alanın

Meftunu değiliz huri gılmanın

Yarın ki kevserden sen doyur karnın

Bugun bulup içen mestanımız var

 

Manasını biliriz ilm-i irfanın

Bizce değeri yok kuru davanın

Bunun için bize gel sıkma canın

Hep dinlere önder vicdanımız var

 

Kim hoşlanır senin böyle halinden

Hem dua hem küfür çıkar dilinden

Geçtik ham sofunun kıl-u kalinden

Hılkati-i ademiz izanımız var

 

Nesini yemişiz bilmem sofunun

Sanki düşmanıyız her zaman onun

Ortağı değiliz huri gılmanın

İbreti, bizim bir cananımız var

 

-20-

Gül yüzlü sevdiğim sevmişim seni

Her zaman yüzüne bakmak isterim

Sen de insaf eyle unutma beni

Coşup senden taraf akmak isterim

 

Varmı senin gibi nazik edalı

Nerde var ben gibi başı belalı

Dost senin yolunda olanca varı

Aşkın ateşine yakmak isterim

 

Ne kadar şirinsin nazlı merâlim

Çok dikkatle baktım yoktur emsâlin

Şu siyah zülfüne bir erse elim

Tutupta boynuma takmak isterim

 

O bal mı, şerbet mi yâr dudağında

Cennet bahçesi var dost yanağında

Tomurcuk gül açmış senin bağında

Koparıp göğsüme takmak isterim

 

İbreti, sevmişim nazlı cânânı

Yoluna koymuşum baş ile canı

Gönüldeki dönen yel değirmeni

Su olsa bedeni yıkmak isterim

 

-21-

Gül müdür, reyhan mı zülfün telleri

Boyu müşkübârım sen sefa geldin

Bülbülüm, feryâdım hüsnün gülleri

Sevdiğim nigârım sen sefa geldin

 

Nazına doyulmaz, şirindir dilin

Haktır, hakikattir erkânın, yolun

Hak cemâlin gördü şâd oldu kulun

Nazlı şivekârım sen sefa geldin

 

Başımızda esen sevda yelleri

Gözümüzde tüter dostun elleri

Irak iken yakın ettin yolları

Ey sevgi çınarım sen sefa geldin

 

Cemâlin görenler n 'eyler cenneti

Zengine, fakire kalmaz minneti

Aşığın başında tâcı devleti

Habibim, hünkarım sen sefa geldin

 

Gönülde meve vuran aşkın deryası

Cemâlini görmek ruhun gıdası

İbreti, fakirin dıl aşinası

Sevgilim, settarım sen sefa geldin

 

-22-

Hakkı pek yakında gördük inandık

İlk başta danıştık vicdanımıza

Gerçekler yoluna girdik uyandık

Hakikat denildi erk­ânımıza

 

Nâci güruhuna bendeyiz bende

Hakkı ispat edip kâmil insanda

Şeytanı tanıyıp düşmeyen fende

Odur lâyık olan ihsanımıza

 

Gerçek irfanıdır bizim gıdamız

Meleklerin secdegâhı ademiz

Ancak özün bilen duyar sedamız

Cahil ermez sırrı irfanımıza

 

İyice inceledik biz o Kuranı

Bir canlı kitapta okuduk onu

Arif ol da evvel kendini tanı

Yoksa aklın ermez lisanımıza

 

İbreti, razıyım lütufa kahra

Asla değer vermem cahile köre

Elim göğe açıp eğilmem yere

Gönülden bağlıyız cânânımıza

 

-23-

Hangi peygamberden kaldı bu usül

Hangi âyet bunun hakkındanazil

Sünnet, sakal, bıyık kesmek mi gafil

Bu mu müslümanlık işaretiniz

 

Suya güvenerek kalmayız murdar

Marifet denilen bir çeşmemiz var

Onda yıkananlar vakıf-ı esrar

Hep onunlakâim teharetimiz

 

Su temiz eder mi özü murdarı

Gören marifetle gördü didarı

Ali'yi su mu etti islâm serdarı

Hep buna mı benzermaharetiniz

 

Kul es'eli küm ayetin buyurdu Allah

Ehlibeyte muhabbet herşeyden âlâ

Münafık sözüne uymayıp asla

Hüseyin'i sevmek mi kabahatımız

 

Kitapsız şunlar ki bilmezler suçun

Dışın temiz tutar, arıtmaz için

Cehennem deresi riyakâr için

İblisten saklıdır ibadetimiz

 

Mümin okuyan mı, emri tutan mı

Yoksa ilmi para ile satan mı

Namazda duvara cephe tutan mı

Ancak su ile mi teharetiniz

 

Ölmeden ölenin temiz ölüsü

Mevtü kıble ant'a mevttir dirisi

Günah, yuğmak değil daha doğrusu

Ölü yuğmak ancak bir adetimiz

 

Ali, Fatıma'dır Hasan Hüseyin

Çariyar dır hem, sakisi kevserin

Bunları koyup da gayriye yakın

Olmaktır çok büyük kabahatiniz

 

Cilveyi Rahbani Ali'de kudret

Bu kudretle zâhir eyledi hikmet

Hak Ali ile birdir, bu nasıl gaflet

Hatemmullahi kulubihim işaretiniz

 

Peygamberimiz mezhebi dört müydü

Hanifi şafi 'mi nikâhın kıydı

Yoksa imam malik hambeli miydi

Ehlibeyt mezhebe var biatımız

 

Dört mezhep lafına vermeyiz kıymet

Abbasi icadın biliriz elbet

Ehlibeyte râgıp olmayan her fert

Ta elestten beri cenabetimiz

 

Muhibbî evlâdız değiliz inkâr

Bu yüzden softaya göründük ağyar

Ta 'ani teşninizden ne gamımız var

Herkese mâlum bir habasetiniz

 

Vaiz pendi etmez asla bize kâr

Bizlere malumdur yâr ile ağyar

Müstakim adlı bir tarikimiz var

O yoldandır hakka garabetimiz

 

Mirac bir kademdir girebilene

Haktan yakın yoktur görebilene

Hakimdir Muhammet, Ali cihana

Mahşerden sonra mı şol cennetiniz

 

Siz cennete aşık, biz de cemale

Acep bundan kimler erer kemâle

Huri, gilman için çekmeyiz çile

Sizin onlar için hep teatiniz

 

Sümmevechullahi demişiz beli

Lâ taknet-u minrahmete ezeli

Mescidi melâik ademdir celi

Bizim bu camide ibadetimiz

 

Men aref remzinden dersimiz aldık

Dört  kitap ilmini bir nokta bildik

Cami-i  vücutta  namazı kıldık

Beş değil dem be dem ibadetimiz

 

Ger zuhur edeydi mehtii devran

Meydana çıkardı güruh-u şeytan

Tiğ-ı hunrizini çaldığı zaman

Aşikâr olurdu kabahatiniz

 

Ayrı gayrı değil, kulda sırrı var

Mümin olan bunu edemez inkâr

Haktan gayrı nesne görmeyiz zinhar

Bu mu göze çarpan kabahatimiz

 

Ali öldü dersin, mezarı nerde

Kendisi tabutu gömdüğü yerde

Bunu bilmek kısmet olmaz her ferde

İşte bu yüzdendir hakaretiniz

 

Ali 'nin kudreti edilmez tarif

Nice sırları var akla muhalif

Yeni midir adâvete tesadüf

Yoksa ezelden mi bu adetiniz

 

Davut çalmadı mı udu, tamburu

Ona ermedi mi hidayet nuru

Musiki çalmanın var mı kusuru

Nedir taş atmaktan ticaretiniz

 

Farz ile sünnetten geri kalmayız

Çünkü hak mevcuttur meçhul bilmeyiz

Yılda bir kez biz Mekke 'ye varmayız

Gönül Kâbesidir ziyaretimiz

 

Elkalb 'el mümin 'in beyt 'ül hûdadır

Bu yüzden haccımız hac 'cı kübradır

Hazinetullahtır hem beytullahtır

Dem be dem bu hactır ziyaretimiz

 

Kürsüde vaaz eder, gözü bakar kör

Kendini hoş görür, özgede kusur

Bunlar rafazi der, hem dahi kâfir

Nedir bu zümreye adavetiniz

 

Millet seçmek değil bizdeki temel

Doğru söz üzere ederiz amel

Acem sözlerinden Kuran var evvel

O gösterdi rahı hidayetimiz

 

İbadetin hası selahı dâim

Nefsimiz neyinden kılarız saim (Oruç, perhiz)

Mal zekâtı vermek nemize lâzım

Hak yola baş vermek iradetimiz

 

Zencefil, zina yok bizden dilin çek

Evlâdımız tahir piç değil bişek

Hak emri üzere süreriz sürek

Yok böyle batıl bir adetimiz

 

Kâinatı yoktan var eden Allah

Ondan gayrı var mı bir ata, ana

Niçin olmadınız bu sırra âgâh

Bu kadar mı bağlı basiretiniz

 

İbreti fariğ ol, uyma cahile

Nasihatin hiçe gider nafile

Hüner odur kişi kendini bile

Ondan belli olur maharetimiz

 

-24-

Harf be harf okudum ilmi Kuran 'ı

Hatm-ı Kuran vechi hubanda imiş

Boş yere yorulma başka çareyi

Bulaman ne varsa bu anda imiş

 

Canına kıymayıp serden geçmeyen

Hak batılı birbirinden seçmeyen

Dost zehirin bade gibi içmeyen

Özünü bilmemiş noksanda imiş

 

Ölmeden ölmenin yolun seçmese

Sıratı mizanı burda geçmese

Aşk badesin yar elinden içmese

Kimisi gark olmuş tufanda imiş

 

Gerçekler fark eder ilmi mânâyı

Samandan seçerler hemen taneyi

Kulağına koymaz hiç efsaneyi

Ariflerin ilmi irfanda imiş

 

Evvel ahir budur sizlere sözüm

İbreti, hizmette her zaman gözüm

Asıl vücut cami, orda namazım

Her ne arar isen insanda imiş

 

-25-

Her neyi gördükçe kaşların yıkma

Ne suçum var ise bildir efendim

Hata eyledimse kusura bakma

Düştümse elim tut, kaldır efendim

 

Nedir bu keman kaş, nedir bu gözler

Açtığı yaralar durmadan sızlar

Hatırdan çıkmıyor o şirin nazlar

Ya kurtar, yahutta öldür efendim

 

Gün güne arttırdın derdi sızımı

Açmaz oldum hiçbir yana gözümü

Kış eyledin baharımı, yazımı

Bilmem ki bu nice haldir efendim

 

Gayrilere sırrım açamaz oldum

Bal, şerbet verseler içemez oldum

Kırdın kanadımı, uçamaz oldum

İster ağlat ister güldür efendim

 

Sensiz gam kederdir her geçen günüm

Niçin işitmezsin feryad-ı ünüm

Kâbem sensin imanım, dinim

İbreti kapında kuldur efendim

 

-26-

İlme değer verip uykudan kalktım

Sarık, seccadeyi elden bıraktım

Vaizin her günkü vaazından bıktım

Ramazanı sele verdim de geldim

 

Karnım acıktıkça kederim arttı

Hele hac kaygısı ayrı bir dertti

Paralılar hemen hac' oldu gitti

Şeytanı taşlarken gördüm de geldim

 

Dört kitabı koyup torbaya astım

Cennet hurisinden ilgimi kestim

Muskacı hocaya sanmayın sustum

Ağzının payını verdim de geldim

 

Aklım ermez ahret eğlencesine

Saygım var insanın düşüncesine

Hayal cennetinin has bahçesine

Softa sürüsünü sürdüm de geldim

 

İbreti, emelim insana hizmet

Eşim bana huri, evim de cennet

Hacıya, hocaya kalmadı minnet

Irbığı, tesbihi kırdım da geldim

 

-27-

İnsanlığa değer verir

Böylece ehli imanım

Kötü ahlâkı hor görür

Ona kaynamaz hiç kanım

 

Benden sorma abdest namaz

Sabırlı ol hele biraz

Arapcam çok kısa pek az

Safi Türkçedir lisanım

 

Yetmiş iki huri bilmem

Verselerde yine almam

Çünkü ben hakkından gelmem

Geçimi dar bir insanım

 

Kâbe 'ye param yok niçin

Hak her yerde olduğu için

Her hâl bunda yoktur suçum

Çünkü ben hakka tapanım

 

O cennet hep olsun sana

Kederlenme benden yana

Cehennem kâr etmez bana

Cennet benim, ben insanım

 

Şeytanı bilmem ki nasıl

Ne millettir, hangi asıl

O yaklaşmaz bana hâsıl

Onunla evvel düşmanım

 

İbreti, böyle bir ferdim

Sade insanlıktır derdim

Hep gönlümü dosta verdim

Sanma ki ona pişmanım

 

-28-

İnsanlığa doğru bir yol ararsan

Cahilin peşine düşme ha düşme

Gerçekçi bir kâmil olayım dersen

İnsanlık haddini aşma ha aşma

 

Cahillerin sözü zehirli oktur

Onlarla birleşip savaşan çoktur

Kemâletsiz insan her dem çocuktur

Nefret et, peşinden koşma ha koşma

 

Niyetin bir insan olmaksa eğer

Gerçek insan bütün dünyayı değer

İbreti, istersen marifet, hüner

İnsani ahlâktan şaşma ha şaşma

 

-29-

İrfan mektebine sözle girilmez

Hulusi kalp, doğru öz olmayınca

Gerçekler sırrına asla erilmez

Hakkı tanıyacak göz olmayınca

 

Her aşıkım diyen bâde içemez

Her mürşidim diyen müşkül seçemez

Güller yaprak açıp koku saçamaz

Karlar eriyipte yaz olmayınca

 

Ârif olan bulur gerçek yârini

Yoluna terk eder bütün varını

Tutuşup yanmalı aşkın fırını

Hiç kebap pişer mi köz olmayınca

 

Kanat gelişmeden uçamaz kuşlar

Bebe et yiyemez çıkmadan dişler

Ne kadar pişirsen yenir mi aşlar

Gerektiği kadar tuz olmayınca

 

İbreti, meyveler yetmeden yenmez

Açılmayan güle bülbüller konmaz

Boş bir lamba asla tutuşup yanmaz

İçinde bir miktar gaz olmayınca

 

-30-

Kaşın mihrabımdır, Kâbem yüzündür

Söylerim çıktıkça avazım benim

Benim kıblegâhım iki gözündür

Her vakit sanadır niyazım benim

 

Cemâlin var iken gerekmez cennet

Cennet için asla eylemem minnet

Sana gönül vermek farz ile sünnet

İşte budur vakit namazım benim

 

Tûba dedikleri güzel boyundur

Huri melek derler, senin soyundur

Aşıka cevretmek eski huyundur

Dişi inci, dudak kirazım benim

 

Nice âşıkların aklını aldın

Nicesin aşk ile sevdaya saldın

Yer ile bir ettin, beni de buldun

Üst üste yıkarak enkazım benim

 

İbreti, kapında her zaman kulum

Asla eteğinden kesemem elim

Görmese gözlerim, lâl olsa dilim

Senden ayrılamaz bu özüm benim

 

-31-

Kaşın mihrabına karşı namazım

Güruhu Naci 'nin imamı sensin

Ayağın tozuna vardır niyazım

Dergâhı hacetin tamamı sensin

 

Cemâlin şamâdır pervânesiyim

Gönlün Kâbe onun kurbanesiyim

Derdinden hastanın bir tanesiyim

Yaralı gönlümün lokmanı sensin

 

Hak nazarı mıdır sendeki nazar

Aşk ehli güzelin berâtın yazar

Künyenden okur üstadı evvel

Herhalde alemin sultanı sensin

 

Aşkınla tutuştum ah ile zârım

Evvel ahir sensin umudum varım

Cânânın derdiyle çok intizârım

Ben bülbülüm, gül-i handânım sensin

 

İbreti, budur mümin miracı

Onu tavaf eder güruhu Naci

Kırkların ceminde Fadime bacı

Cennetin hurisi, gilmanı sensin

 

-32-

Kemâl sahibinden dersimiz aldık

Cemâl-i cânâna hayranız bugün

Meneref remziyle nefsimiz bildik

Özünü tanıyan insanız bugün

 

Kemliğe iyiliktir bizim huyumuz

Evliya neslidir asıl soyumuz

Ruha gıda verir guft-u guhumuz

Hamdolsun ki ehli irfanız bugün

 

Cemâlden okuruz Kuran 'ımızı

Kör, sağır anlamaz lisanımızı

Kendi özümüze ezanımızı

Okuyan sahibi izanız bugün

 

Ademe hak dedik kalu beladan

Gayrıyı yok bildik, çıktık aradan

Kim ne derse desin tam o sırada

Hak ve hakikati göreniz bugün

 

İbreti, candan bağlıyız insana

Cemâla aşığız, değil cinana

Meyleden değiliz huri gilmana

Yakın dost olana kurbanız bugün

 

-33-

Mağrurlanıp her dem yüksekten uçan

Sözümüz yok aklı ermeyenlere

Marifetten mahrum, irfandan kaçan

Kibiri, benliği sürmeyenlere

 

Ancak kâmil insan hakkın aynası

Kendinde tecelli eder mevlası

Boş yere yorulup çıkarma sesi

Hakkı vicdanında görmeyenlere

 

Rastgele kimseye eyleyen niza

Kendinden zayıfa eyleyen eza

Ahir zalimlere verilir ceza

Şimdiden hesabın vermeyenlere

 

Taşa boyun eğip edilmez dua

Adem canlı Kâbe, odur Beytullah

Hakikat kapısı açılmaz asla

Bir kâmil insana ermeyenlere

 

İbreti, nidersin yahşi yamanı

Evvel ara kendindeki noksanı

Zalime, namerde etme ihsanı

Seni canı dıldan sevmeyenlere

 

-34-

Mecnun 'un gezdiği çölü, ovayı

Leyla 'nın aşkına düşenlere sor

Ferhat 'ın deldiği yalçın kayayı

Varlık dağlarını aşanlara sor

 

Çokları aşk için serini verdi

Çekmeyenler bilmez bu müşkül derdi

Halden bilir sanma gördüğün ferdi

Hasret-i aşk ile pişenlere sor

 

Cânânın elinden dolu içenler

Kanat açıp dosta doğru uçanlar

İnsana hizmeti hedef seçenler

Can, baş vermek için coşanlara sor

 

Aşıka cefadır dilberin huyu

Cefaya katlanmaz her kabadayı

Sevdiğine kuldur aşıklar soyu

Sevdanın elinden şaşanlara sor

 

İbreti neylersin hesap kitabı

Sadık yar sevmenin çoktur sevabı

Öğrenmek istersen doğru cevabı

Aşk atına binip koşanlara sor

 

-35-

Minareye çıkıp bize bağırma

Haberimiz vardır, sağır değiliz

Sen kendini düşün bizi kayırma

Sizlerle kavgaya uğur değiliz

 

Her yerde biz Hakkı hazır biliriz

Olgun insanları Hızır biliriz

Bundan başkasını sıfır biliriz

Tahmininiz yanlış, biz kör değiliz

 

Eğer insanlıksa doğru niyetin

Nefsini ıslah et varsa kudretin

Bize lazım değil senin cennetin

Huriye gılmana esir değiliz

 

Arapca duaya değiliz mecbur

İster müslüman bil, istersen gavur

İnsanı hor görmek en büyük küfür

Buna inanmışız, münkir değiliz

 

İbreti, bu hâle insan acınır

Ham sofular bu sözlerden gücenir

Aslına ermeyen elbet gocunur

Onu avutmaya mecbur değiliz

 

-36-

Müşkülüm hâl eyle, gizlenme yârab

Niçin hep zengine ihsânın senin

Bu yoksullar kulun değil mi acep

Bu mudur adalet imkânın senin

 

Nice kulların var, çeker cefayı

Niceleri vardır, sürer sefayı

Kimi her gün içer, bulur kafayı

Acep neden çarpmaz Kuran 'ın senin

 

Kimi pervasızca insan asıyor

Kimi kılıç ile kelle kesiyor

Kimi bomba atıp ülke basıyor

Neden sızlamıyor vicdanın senin

 

Gören, duyan sensin her cinayeti

Neden sürdürürsün bu rezaleti

Kullara bulursun hep kabahati

Böyle mi hakikat irfanın senin

 

Silkinip meydana çıksan olmaz mı

Zulmün temelini yıksan olmaz mı

Biraz İbreti'ye baksan olmaz mı

Bilmem neden herkes hayranın senin

 

-37-

Şaşkın gibi koşup gitme yabana

Sana da verilmiş bir can dediler

Özünde ara bul düşme gümana

Hemen kendine gel inan dediler

 

Akıl haznesinden mizana geldim

Orada ben hemen imana geldim

Hak ve hakikati vicdanda buldum

Böyle gerek ehli irfan dediler

 

İnsan hakkın bilip ettim niyazı

Kıblesiz camide kıldım namazı

Çünkü her tarafta var hakkın yüzü

İşte şimdi oldun insan dediler

 

Bu gerçek sözleri herkes bilemez

Yüzden geçer gider künhe eremez

Melek dahi ondan sorgu soramaz

Kul hakkın verirse hemen dediler

 

Cehennem var imiş, nemize gerek

Aşkın ateşiyle yanak kurtulak

Akıl, mizan, sırat bir temiz yürek

Ondan size gelmez ziyan dediler

 

Vadedilen yetmiş huriden geçtim

Yetmiş değil bir tek yetişmiş seçtim

O verdi ben hayat suyundan içtim

O zaman adına gilman dediler

 

İbreti, bende var bir tuhaf adet

Arapça salavat getirmem ebed

Sen islam, dilin Türk, Arapça bir dert

Her şey Türkçe olsun aman dediler

 

-38-

Tâ elest deminde demişiz belî

Arif bilir bunu beyhude şaşar

Aşkın şarabından kandık ezeli

Çünkü dertli olan dermana koşar

 

Muayyen vakit yok daim ibadet

İnsana gerektir sevgiyle hizmet

Madem hak her yerde cami ne hacet

Bilmeyenin yolu yabana düşer

 

Sofa inat eder, hak yola gelmez

Bin sene okusa bu sırra ermez

Gerçeğin suali mahşere kalmaz

Fırsat elde iken sıratı aşar

 

İsrafil sûrunu hergün çalmakta

Gafletten uyanan hep dirilmekte

Bâtıldan vazgeçip hakka gelmekte

Şaşkın sofu halen bekliyor mahşer

 

İbreti, sözünü yeter uzatma

Kendinde ara bul yabana gitme

Dostun ile dost ol, gayrı gözetme

Sadık dost olanlar hiç ölmez yaşar

 

-39-

Yarab şüphe yok, herkesten güçlüsün

Lâkin zulmü sona erdirmiyorsun

En azından bizim kadar suçlusun

Niçin şeytanları öldürmüyorsun

 

Sen birsin neden dört kitabın varmış

Her kuldan soracak hesabın varmış

Hem ateş cehennem azabın varmış

Hem hapishaneyi kaldırmıyorsun

 

Kimisi camide kimi tekkede

Kimi kilisede kimi Mekke 'de

Hepimiz şaşırdık bu tehlikede

Gizlendin sebebin sordurmuyorsun

 

Her ulus seviyor seni ya Allah

Sana çok cömert diyorlar maaşallah

Tükenmez hazinen varmış eyvallah

Fakat aç yoksulu güldürmüyorsun

 

Aklım sana şaşar ey yüce yarab

Sevgili resulün, Kuran' ın Arap

Seyirci kalmana var mıdır sebep

Neden İsrail'e saldırmıyorsun

 

Nice mazlumların başın kesen var

Pir Sultan, Mansur 'u dâra asan var

Atom bomba atıp ülke basan var

Bunların haddini bildirmiyorsun

 

İbreti bu haller çok zihin yorar

Hem katil hem melek Azrail 'in var

Yerin bilen olsa bunları sorar

Bunca olaylara aldırmıyorsun

 

-40-

Yarınki cennete etmeyiz minnet

Cenneti vücud-u insan biliriz

Münevver kitleye vererek kıymet

Allah mefhumunu vicdan biliriz

 

Gâip lâzım değil, n 'ideriz lâfı

Mevcut gördüğümüz bizlere kâfi

Sevgi âb-ı hayat safidir safi

İçenleri ehl-i irfan biliriz

 

Gerçek aşık siler kalbin tozunu

İrfan ışığında açar gözünü

Kâmilin ağzından çıkan sözünü

Hemi hadis, hemi Kuran biliriz

 

Ahlâk abdestine veririz cevaz

Vücut camiinde kılarız namaz

Dostun eşiğine eyleyip niyaz

Kendimize bunu erkân biliriz

 

İbreti, yavaş ol, gözle turâbı

Cehennem ateşi, vicdan azabı

Neylersin yarınki yevmülhesabı

Olgunları huri gilman biliriz

 

-41-

Yaşamak boşadır yâr olmayınca

Avını almayan baz neye yarar

Hep zarar sayılır kâr olmayınca

Boşa konuşulan söz neye yarar

 

Gerçek olan bir menzile yetmeli

Sadık haldaş bulup yola gitmeli

Özü, sözü birbirine katmalı

Tel, perde olmazsa saz neye yarar

 

Ahlâk, meziyetten üst olmalıdır

Aşkın şarabıyla mest olmalıdır

Cânâna can verip dost olmalıdır

Riyâ ile olan haz neye yarar

 

İrfan mektebine varmak gerektir

Hakikat sırrına ermek gerektir

Hakkı aynel yakın görmek gerektir

Yâr yüzün görmezse göz neye yarar

 

İbreti, sevgidir her işin başı

Gönülde yanmalı aşkın ateşi

Kaynatır kazanı, pişirir aşı

Ocak yanmayınca gaz neye yarar

 

-42-

Yine Efkarlandı Divane Gönlüm

Gam Kederle Yüklü Kervanım Vardır

Ahu Vah Çekmekle Tükendi Ömrüm

İçerimde Derdi Hicranım Vardır

 

Bilmem Nerde Kaldı Nazlı Meralım

Günden Güne Beter Oldu Ahvalim

Tükendi Sabrım Bitti Mecalim

Gece Gündüz Ahu Figanım Vardır

 

Gönül Vazgeçer Mi Boyu Fidandan

Emsali Bulunmaz Devri Zamandan

Yaradan Ayrılalı Usandım Candan

Tek Teselli Kası Kemanım Vardır

 

Ben Selvi Boylu Yardan Ayrıldım

Askın Ateşinde Yandım Kavruldum

Varlığımdan, Benliğimden Sıyrıldım

Yar Yabanda Koymaz İmanım Vardır

 

İbreti,Yarımı Unutmam Bir An

Gözlerimden Akar Yas Yerine Kan

Dedim Yar Yüzünü Göreyim Hemen

Çünkü Derdi Hasret Çekenim Vardır

 

 

-43-

Yusuf-i zamanı afat-ı devran

Mahi şakkal kamer yarimi gördüm

Gülşeni hüsnüne olmuşum hayran

Pervane misali nurumu gördüm

 

Tubâ-i cennettir boyu ne güzel

Hüsnüne yakışmış huyu ne güzel

Mutlak sulbi tahir soyu ne güzel

Hallacı mansur veç dârımı gördüm

 

Cihanda misli yok cevheri yekta

Bir nuru mücessem kılmış tecella

Cemâlin görünce dedim eyvallah

Lemteradan olan turumu gördüm

 

Bin hacca bedeldir nazı, niyazı

Bendesiyem hemde rahının tozu

Çok şükür keşfettim gizlenen razı

Mahi taban olan ruhumu gördüm

 

İbreti, bade-i aşk ile mestim

Yoluna baş vermek muradım, kastım

Eğer ki canımı isterse dostum

İşte ben yok olup varımı gördüm

 

-44-

Zalimin, gaddarın zevali yakın

Sanmaki beklenen Mehtiyi gelmez

Haksızdan soracak haklının hakkın

Adalet olunca şikayet olmaz

 

Nice gözler var kan, yaş akmakta

Nice acı günler ömrü sökmekte

Nice canlar her an çile çekmekte

Lâkin herşey geçer ebedi kalmaz

 

Nice mazlumların hakkın yiyen var

Akıl yolun kesip insan soyan var

Bu hâl böyle sürüp gider diyen var

Hiçbir çiçek yok ki ahiri solmaz

 

Nice hakikati görüp seçen var

Nice bilmeyerek ondan kaçan var

Nice çay yerine çorba içen var

Herkes hakikatin künhüne ermez

 

Mehti Ali Resul çıkacak derler

Zulmün temelini yıkacak derler

Mazlumun hâline bakacak derler

Ne suretle olur çok kimse bilmez

 

Bu bir hakikattir demeyiz yalan

Gelecek aslında Mehti 'dir gelen

Lâkin diyemeyiz felanca, filan

Mehti 'yi tanıyan künyesin sormaz

 

Zulüm çoğalınca çıkacak Mehti

Ta evvelce tayin etmiş bu vakti

Yerine getirir, yaptığı ahtı

Bunu fark etmeyen Mehti 'yi görmez

 

Adalet nerdeyse Mehti orada

Sanma gelecek var başka sırada

Nereye gizlenmiş, çıksın oradan

Başka safsatalar girmez kafaya

 

Gelecek kimse yok, bekleme boşa

Yok yere zihnini yorma bu işe

Ne zaman zulümle çıkarsan başa

Gelecek Mehti 'ye hiç hâcet kalmaz

 

İbreti, kimsenin kalbini yıkma

Hakikat, adalet yolundan çıkma

Körlerin önüne çıranı yakma

Karanlığa gider ışığı görmez

 

KAYNAK:

http://www.ibreti.net

 

                                          -  Ozanlarımız  -