Âşık Remzâni

 

 

 

AŞIK HÜDAİ   28

 

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

            1940 yılında Maraş’ ın Göksun ilçesinin Yoğunoluk köyünde doğdu. Asıl adı Sabri Orak’tır. 10 yaşında babasını yitirdikten sonra ailesiyle birlikte Kadirli’ye göçtü. Okula gitme olanağı bulamadığından okuma yazmayı askerde öğrendi. 11 yaşından itibaren irticalen şiir söylemeye başladı. Yaşlı ve usta aşıkların yanında kendisini yetiştirmiştir.

            İki yıl Konya da yapılan aşıklar bayramına katıldı. 1968 yılında şiir dalında birinci olarak Fuzuli ödülünü aldı. 1969 da atışma ve şiir dallarında ikinci olarak Dadaloğlu ve Yunus Emre ödüllerini kazanmıştır. Şiirleri iç dünyasını yansıtır. Tasavvufa yönelmiştir. Şiirlerinde kendine özgü bir incelik ve deyiş güzelliği vardır. 23 Kasım 2001 tarihinde aramızdan ayrıldı...

Kaynak: www.turkuler.com

 

-1-

Adım adım gezdim gurbet elleri

Gezdim ama kardaş gel de bana sor

Ömrümün yükünü dert sıraladım

Dizdim ama kardaş gel de bana sor

 

Genç yaşımda terk eyledim yurdumu

Geri dönüp gözlemedim ardımı

Gönül defterine gizli derdimi

Yazdım ama kardaş gel de bana sor

 

Hüdai hastayı eylerim nazar

Ben kendi içimde kurdum bir pazar

Bu kötü nefsime kazmasız mezar

Kazdım ama kardaş gel de bana sor

 

-2-

Anlamadın aşık sen bu halimden

Şu yüce dağların dumanıyım ben

Çok aşıklar geldi geçti elimden

Kurulan sohbetin dümeniyim ben

 

Zamanı gelmeden sel gibi akmam

Bazı pehlivana çelme de takmam

Darbemi görenin aklından çıkmam

Bütün kalbindeki gümanıyım ben

 

Hüdai’yim aklım başta, zay değil

Bu kısmetler yiyeceğin pay değil

Karşındaki kara çocuk toy değil

Aşkın ordusunun tümeniyim ben

 

-3-

Aşık olmak bir alemdir

Tatmayanlar anlamaz ki

Her sözü bir mücevherdir

Tartmayanlar anlamaz ki

 

Kim ki haktan olsa cüda

İbadetten almaz gıda

Bu yolda başını feda

Etmeyenler anlamaz ki

 

Sil gönlünün kem pasını

Gütme benlik davasını

Daim hasretlik yasını

Tutmayanlar anlamaz ki

 

Hüdai'yim kalksın perde

Aşk ateşi yanar serde

Eyüp gibi dertten derde

Batmayanlar anlamaz ki

 

-4-

Ateş icat olup tütün tütmeden

Aşkın ocağında biz yanıp tüttük

Güller açılmadan bülbül ötmeden

Mana aleminde şakıdık öttük

 

Her kaynaktan akmaz böyle duru su

Bu yer gerçek erenlerin korusu

Duygu çiçeğinden ilham arısı

Sevgiden bal yaptı önce biz tattık

 

Gönül diyarında sevda elinden

Hasret dağlarından çile çölünden

Peygamber izinden Allah yolundan

Yirminci asırda biz geldik gittik

 

İrfan sofrasının altın tasıyım

Muhabbet suyunun şelalesiyim

Hüdai Yunus'un sülalesiyim

Tasavvuf ilmini biz tamam ettik

 

-5-

Bahar geldi çayır çimen yürüdü

Yaylaya göçmenin zamanı geldi

Dağlar yeşil giydi karı eridi

Suyundan içmenin zamanı geldi

 

Çok şükür bu yıl da erdik bahara

Gülü gördü bülbül başladı zara

Açıldı sinemde bin türlü yara

Yine dert açmanın zamanı geldi

 

Pınarı var ormanı var gölü var

Çiğdemi var çiçeği var gülü var

Arısı var peteği var balı var

Bunları seçmenin zamanı geldi

 

Hüdai zamanın geçer boşuna

Kuşlar bile hep kavuştu eşine

Şimdi bu mevsimde dağlar başına

Yar ile kaçmanın zamanı geldi

 

-6-

Balık susuz olmaz insan vatansız

Gönlüm Hacı Bektaş elim Atatürk

İlim nihayetsiz bilim hatasız

İlim Hacı Bektaş bilim Atatürk

 

Okuyabilirsen insan bir ilim

Fikirden mantıktan geçiyor yolum

Birbirine bağlı gönlümde dilim

Gönlüm Hacı Bektaş dilim Atatürk

 

Hünkâr ruhumdaki yeşeren daldır

Atam o daldaki yetişen güldür

Tıpkı buna benzer buna misaldir

Dalım Hacı Bektaş gülüm Atatürk

 

İşte Hüdainiz meydana geldim

Ben böyle inandım ben böyle bildim

Bir yüce uluda bir dolu aldım

Ulum Hacı Bektaş dolum Atatürk

 

-7-

Ben derdimi söyleyemem

Dilim yaralı yaralı

Bülbülüm amma ötemem

Gülüm yaralı yaralı

 

Aşk kitabını açamam

Akı karadan seçemem

Kanadım yok ki uçamam

Kolum yaralı yaralı

 

Hüdai gafletten uyan

Her geçen günüm bir ziyan

Ruh bir arı vücut kovan

Balım yaralı yaralı

 

-8-

Bildin mi azizim neye yanarım

Doğru konuşmayan dile acırım

Babam olsa dahi sevmem kınarım

Kendini bilmeyen kula acırım

 

Hak’tan korkmayanın sohbetinden kaç

Kanaatsız doymaz her dem gözü aç

Dünya bir bahçedir insan bir ağaç

Meyvesi olmayan dala acırım

 

Gel söyletme bu Hüdai şaşığı

Aşık olan elbet arar maşuğu

Körlerin önünde yakman ışığı

Ceryana, ampule, pile acırım

 

-9-

Bir çocuk küçükten yetim kalırsa

Yaralar, yaralar, yaralar beni

Bir garip gurbette mahzun olursa

Yaralar, yaralar, yaralar beni

 

Bir ozan bir yanık türkü çalınca

Ayrılık hasretlik dile gelince

Gönül derdi söz konusu olunca

Yaralar, yaralar, yaralar beni

 

Fakirin çektiği yokluk belası

Ömrünü bitirir dolmaz çilesi

Mazluma değdikçe zalim sillesi

Yaralar, yaralar, yaralar beni

 

Tilkinin aslana karşı koyması

Kalleşliği kahramanlık sayması

Kötülerin kendi kendin övmesi

Yaralar, yaralar, yaralar beni

 

Hüdai’yim mangaldaki bir közüm

Daha bana üflemeye ne lüzum

Güvendiğim yere geçmezse sözüm

Yaralar, yaralar, yaralar beni

 

-10-

Bu aşkın sırrına ereyim dersen

Önce bir ermişe sor da öyle gel

Hakkın cemalini göreyim dersen

Evvela sen seni gör de öyle gel

 

Hakikat ilminin sabırdır başı

Şah olsa da benlik gütmez er kişi

Sen kendi nefsinle eyle savaşı

Sadık ol sözünde dur da öyle gel

 

Hüdai emeğin gitmesin zaya

Bozulan süt artık tutmuyor maya

Bu aşkın yoluna gidilmez yaya

Aşk atına binip sür de öyle gel

 

-11-

Bütün evren semah döner

Aşkından güneşler yanar

Aslına ermektir hüner

Beş vakitle avunmayız

 

Canan bizim canımızdır

Teni bizim tenimizdir

Sevgi bizim dinimizdir

Başka dine inanmayız

 

Hüdayiyim hüdamız var

Dost elinden bademiz var

Muhabbetten kalamız var

Ölüm ölür biz ölmeyiz

 

-12-

Dedim tabip bana bir derman söyle,

Bana senin derdin çaresiz dedi.

Dedim çeke çeke ölem mi böyle,

Hiç aşık gördün mü yarasız dedi.

 

Bu dünyaya cefa için gelmedim,

Eller gibi sefa sürüp gülmedim,

Ben bu derdi para ile almadım,

Haktan gelen çile parasız dedi.

 

Hüdai’yim bu mu benim yazarım,

Gücüm yetse bu takdiri bozarım,

Gam yükünü yüklenmişim gezerim,

Ne kadar gezdirsen kirasız dedi.

 

-13-

Dertleşek diyorsun dertli kardeşim

Bu benim derdimi dil tarif etmez

Ben doğdum doğalı akar gözyaşım

Bunu ırmak nehir sel tarif etmez

 

Düşündükçe çöker gam üstüne gam

Gam çöktükçe içtim dem üstüne dem

Her baktıkça yardan aldığım ilham

Onu arı çiçek bal tarif etmez

 

Yanar şu bağrımda bu aşkın közü

İşte böyle yakar pişirir bizi

O kadar güzel ki cananın yüzü

Onu lale sümbül gül tarif etmez

 

Her aşık severek eylemiş methi

Çile çektirmeden etmez ülfeti

Şekile sığarsa hüsnü sıfatı

Hüdai’den başka kul tarif etmez

 

-14-

Dost ile dosta yanmışız

Servet ile övünmeyiz

Hak deyip Hak'ka dönmüşüz

Cennet için dövünmeyiz

 

Bütün evren semah döner

Aşkından güneşler yanar

Aslına ermektir hüner

Beş vakitle avunmayız

 

Cananımız canımızdır

Teni bizim tenimizdir

Sevgi bizim dinimizdir

Başka dine inanmayız

 

Hakir görmeyiz insanı

Cümlemizin birdir canı

Şiir, müzik Hak lisanı

Çalar söyler usanmayız

 

Hüdai'yim Hüda'mız var

Pir elinden bademiz var

Muhabbetten gıdamız var

Ölüm ölür biz ölmeyiz

 

-15-

Dostlarım hep bende kusur aradı

Gerçek yanlarımı göremediler

Yar dediğim yad ellere yaradı

Sevdiklerim bana eremediler

 

Saflar kandı fitnelerin sözüne

Körler düştü kalleşlerin izine

Dinamitler kondu suyun gözüne

Yine de farkına varamadılar

 

Kalmadı sevdiğim lezzetim tadım

Devrildi seneler bak adım adım

Yıllarımı insanlara adadım

Bir günümü geri veremediler

 

Göz koydular varlığıma malıma

Kurtlar çoban oldu kuzularıma

Zalimi koydular mazlum yerine

Haklının hakkını aramadılar

 

Hüdai'nin yaraları döşünde

Duman eksik olmaz garip başında

Yar yari pişirir aşk ateşinde

Yarsızlar yarasın saramadılar

 

-16-

Ehli Beyt’e düşman Ali’ye düşman

Muhammed’i sevdim dese yalandır

Pirim Hacı Bektaş Veli’ye düşman

Muhammed’i sevdim dese yalandır

 

Ali’yi seveni öldürüp asan

Kerbela’da İmam Hüseyin’i kesen

Resul’un soyuna kasteden süfyan

Muhammed’i sevdim dese yalandır

 

Muhammed Ali’yi bir can bilmeyen

Sevgisini can evinde bulmayan

Ehlibeyt’in aşkı ile dolmayan

Muhammed’i sevdim dese yalandır

 

Hüdai Hüda’ya gönül verdim

Doğruyu demeye dili varmayan

Muhammed’i muhabbette görmeyen

Muhammed’i sevdim dese yalandır

 

-17-

Erenler Zehir Getirin

Balınan Öldürmen Beni

Bağrıma Diken Batırın

Gülünen Öldürmen Beni

 

Hiçlik Aleminde Mestim

Varlık Sevdasını Kestim

Yokluk Benim Eski Dostum

Malınan Öldürmen Beni

 

Yar Diyerek Yana Yana

Can Teslim Ettik Canana

En Yakınım Kıysın Bana

Elinen Öldürmen Beni

 

Bir Aşktır Düştü Özüme

Yanarım Kendi Közüme

Leyla Görünüp Gözüme

Çölinen Öldürmen Beni

 

Duygular Dönüştü Söze

Yanık Seda İşler Öze

Dertli Dertli Vurup Saza

Telinen Öldürmen Beni

 

Hüdaiyim Daldım Gama

Saldı Beni Demden Deme

Asın Kesin Yüzün Amma

Dilinen Öldürmen Beni

 

-18-

Ey erenler yine bozuldu bendim

Manalar dilimden ayrı duruyor

Aşkın ateşine yandıkça yandım

Dumanım külümden ayrı duruyor

 

Bağbancı hasiret sümbül çiğdeme

Bir od düştü yanar dertli sineme

Seher vakti bülbül gelmez bu deme

Bülbülüm gülümden ayrı duruyor

 

Bu benim derdimin yok mu ilacı

Bitip tükenmiyor çektiğim acı

Gazel döktü şu ömrümün ağacı

Yaprağım dalımdan ayrı duruyor

 

Katlanayım dedim derde mihnete

Gayrı gönül dayanmıyor hasrete

Kader kısmet aldı attı gurbete

Hüdai ilimden ayrı duruyor

 

-19-

Faydası olmayan bahardan yazdan

Yüce dağbaşının kışı makbuldür

Cahilin ettiği sohbetten sözden

Alimin hayali düşü makbuldür

 

Lokma yeme muhannetin elinden

Kurtulaman sonra acı dilinden

Namertlerin kaymağından balından

Merdin kuru yavan aşı makbuldür

 

Hüdai konuşur bir ince dilden

Hal ehli olmayan bilir mi halden

Bilgisiz görgüsüz duygusuz kuldan

Ölülerin mezar taşı makbuldür

 

-20-

Gönül çalamazsan aşkın sazını

Ne perdeye dokun ne teli incit

Eğer çekemezsen gülün nazını

Ne dikene dokun ne gülü incit

 

Bülbülü dinle ki gelesin coşa

Karganın namesi gider mi hoşa

Meyvesiz ağacı sallama boşa

Ne yaprağını dök ne dalı incit

 

Bekle dost kapısın sadık dost isen

Gönüller tamir et ehli dil isen

Sevda sahrasında Mecnun değilsen

Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit

 

Rızaya razı ol Hakka kailsen

Ara bul mürşidi müşkülde isen

Hakikat şehrine yolcu değilsen

Ne yolcuyu eğle ne yolu incit

 

Gel haktan ayrılma Hakkı seversen

Nefsini islah et er oğlu ersen

Hüdai incinir incitem dersen

Ne kimseden incin ne eli incit

 

-21-

Güzelim bir derde düştüm

Dile yaslandım ağladım

Dalgalandım boydan aştım

Sele yaslandım ağladım

 

Neler geldi bu başıma

Köprü kurdum göz yaşıma

Dağlar dikildi karşıma

Yola yaslandım ağladım

 

Ömrümün son devresinde

Kaldım derdin deryasında

Sazımın her perdesinde

Tele yaslandım ağladım

 

Döndüm yıllara karıştım

Yandım küllere karıştım

Tozdum çöllere karıştım

Yele yaslandım ağladım

 

Hüdai`yim bahtım kara

Günüm ermedi bahara

Dikeni bağrımda yara

Güle yaslandım ağladım

 

-22-

Kız niçin bakıp bakıp gülersin

Yanağında güller açılasıca

Gülüp gülüp ne aklımı çelersin

Güzeller sultanı seçilesice

 

Bilir misin bana ne iş eyledin

Aklımı fikrimi bir hoş eyledin

İçkisiz mezesiz sarhoş eyledin

Elinden badeler içilesice

 

Koymayasın beni eller yerine

Sana hizmet edem kullar yerine

Gel bir koklayayım güller yerine

Gül gibi kokusu saçılasıca

 

Hüdai aşıktır ey ahu gözlü

Yüreğimi yaktın ciğerim közlü

İçimde yıllardır hasretin gizli

Gel uğruna candan geçilesice

 

-23-

Otuz yıldır saz taşırım

Bir gün olsun çalamadım

Kırk sene sınıfta kaldım

Diplomamı alamadım

 

Duygu denizinde yüzdüm

Mana alemini sezdim

Yirmi sene dalgın gezdim

Hiç kendime gelemedim

 

Derin sevdaya dalmışım

Hakk'ı sevgide bulmuşum

Boşuna Âşık olmuşum

Yar yolunda ölemedim

 

Bir uzun yolculuk ettim

Kendimden kendime gittim

O kadar gömlek eskittim

Yine adam olamadım

 

Hüdai’yim bağrım közlü

Gönül dağım karlı buzlu

Derdim içerimde gizli

Kimse ile bölemedim

 

-24-

Sen kime aşıksın diye sordular

Dedim ben bülbülüm güle aşığım

Düşündüler biraz kafa yordular

Arıyım çiçeğe bala aşığım

 

Ateşlenip yanan özümdür benim

Yolumu gösteren gözümdür benim

Gönlüme teselli sazımdır benim

Ben bu sazımdaki tele aşığım

 

Sormayınan benim derdim bilinmez

Mey içmezsem bu ummana dalınmaz

Her ağaç dalında meyva bulunmaz

Meyvayı yapacak dala aşığım

 

Hüdai yaz gelsin ben kış istemem

Güle bülbül gerek baykuş istemem

Yüzünü görürsem güneş istemem

İşte böyle bir güzele aşığım

 

-25-

Vallahi güzelim gül yanakların,

Öten bülbülleri gülden ayırır.

Şu tatlı dilinle bal dudakların,

Arıyı petekten baldan ayırır.

 

Kokusu sendedir gülün nergizin,

Aşkı senden doğar çaldığım sazın,

Hilal kaşlarınla bu güneş yüzün,

Dervişi tekkeden yoldan ayırır.

 

Hüdai der, çekilmiyor nazların,

Aklım aldı o sihirli sözlerin,

Dalgalı saçların deniz gözlerin,

Aldatır balığı gölden ayırır.

 

-26-

Yaman yerden bağladınız yolumu

Onun için size kırgınım dağlar

Dosta varıp diyemedim halimi

Onun için size kırgınım dağlar

 

Beni çok yordunuz yorgunum dağlar

Dargınım sizlere dargınım dağlar

 

Sizin başınızda kış var bora var

Benim yüreğimde dert var yara var

Ne aşmaya mecal ne bir çare var

Onun için size kırgınım dağlar

 

Beni çok yordunuz yorgunum dağlar

Dargınım sizlere dargınım dağlar

 

Neyleyim misafir almayan dağı

Başındaki duman mazlumun ahı

Sizinle barışmaz gönlümün şahı

Onun için size dargınım dağlar

 

Beni çok yordunuz yorgunum dağlar

Dargınım sizlere dargınım dağlar

 

Hüdai’yim kara bahtım gülmedi

Kör talihim kıymetimi bilmedi

Hiçbiriniz bana arka olmadı

Onun için size kırgınım dağlar

 

Beni çok yordunuz yorgunum dağlar

Dargınım sizlere dargınım dağlar

 

-27-

Yavrusun yitirmiş bülbül misali

Konar daldan dala öterim böyle

Sineme ayrılık közü düşeli

Yanar ince ince tüterim böyle

 

Bilmem bu hançeri bana vuranı

Yitirmişim eşi dostu yarını

Baykuş gibi mesken tuttum öreni

Harabe yeylerde yatarım böyle

 

Hüdai kan ağlar kimin nesine

Kader beni attı dert dünyasına

Salmışım gemiyi gam deryasına

Açılmaz yelkenler batarım böyle

 

-28-

Yine efkarlandım yine gamlandım

Derdimi bir cana açmak istiyom

Zaman oldu gece gündüz demlendim

Bugün yar elinden içmek istiyom

 

Yar deyince gönül kalktı yürüdü

Bedenimi ardısıra sürüdü

Bastığım yerlerde toprak çürüdü

Dosta gider iken uçmak istiyom

 

Hüdai,m feyz aldım kırklar ceminden

İçen mest olmaz mı birlik elinden

Aşk beni çıkardı yer çekiminden

Başka yıldızlara göçmek istiyom

 

 

 

                                                        -  Ozanlarımız  -