Âşık Remzâni

 

 

 

Tokatlı AŞIK GEDAYİ    11

 

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

1826-1889. Tokat’ta doğdu. Asıl adı Ahmet’tir. Kereste tüccarı olan babasının olanakları nedeniyle iyi bir eğitim aldı. Bağlamayı Bayburtlu Emrah’tan öğrendi.

 

Yaşamının büyük bir bölümü İstanbul’da geçti. Rumeli Hisarı Tekkesi postunda oturan Nafi Baba'dan el alarak, Bektaşi oldu. Bazı araştırmacılara göre, uzun süre İstanbul’un Beşiktaş semtinde oturduğundan dolayı Beşiktaşlı Gedayi olarak da anıldı. Mahlasını ise, Mehmet Ali Hilmi Dede verdi.

 

Yalnızca geleneksel tarzda değil divan örnekleri de veren Gedayi’nin dindışı şiirleri de bulunmaktadır.

 

Tokatlı Gedayi, kendi çağındaki tüm önemli aşıklarla görüştü ve onlarla bilgi alışverişi oldu. 1901 yılında İstanbul'da hakka yürümüş ve Karaca Ahmed mezarlığında toprağa verilmiştir. Asım Bezirci 1889 (ya da 1887) de öldüğünü belirtir. Arapça ve Farsça sözlere şiirlerinde çok yer verir.

 

 

-1-

Ah u feryat eder gülün dalında

Bülbülün feryadı zarı vatandır

Derd ü hasret koymuş kendi halinde

Her garibin öz efkarı vatandır

 

Beni gurbet ele düşürdü kısmet

Ne tükenmez hasret bu nasıl kısmet

Kimseye yar olmaz diyar-ı gurbet

Herkesin sevdiği yarı vatandır

 

Gedayi gurbete düşse bir insan

Gitmez hayalinden vuslatı cinan

Yeri gülşen olsa gülse her zaman

Fikri zikri yine dar-ı vatandır

 

-2-

Bunca aşıkları sevdaya saldı

Hak cemaı-i paki dilbere verdi

Biçare bülbüller hayrette kaldı

Reng-i nıhsarını güllere verdi

 

Sevda çekip gözden dökenler pürnem

Hubb-i aşkı canandır Allah-ü alem

Nur-i Nübüvveti cümleden akdem

Taala Hazret-i Server'e verdi

 

Bağ-ı Nübüvvete halk etti bir gül

Sırrını anlamak bir nice müşkül

Eyledi Şeh-süvar göründü

Düldül Seyf-i zülfikarı Hayder'e verdi

 

Her derde sabr-eden olur imiş er

Razıyım Eyyüb'den olursam beter

Sabrım miftahını Şah-ı erenler

Ta ezelden Gedayi kemtere verdi

 

-3-

Beni mecruh etti hançer-i bürran

İki didelerim kanlı yaş döker

Rahmedip rize-i elmas her zaman

Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker

 

Her dem bana ol şuh etmek ister naz

Bu pazarın zararı çok, karı az

Emsali bulunmaz rengi alınmaz

Vade-i vaslında ne kumaş diker

 

Gedayi aleme bildirdin beni

Bütün halk-ı dehre güldürdün beni

Ecelimden evvel öldürdün beni

Hayatımda mezarıma taş diker.

 

-4-

El çekti alemden gitti arifler

Bu dünyanın ne olduğu bilindi

Özünde sözünde her kim ise er

Defter-i felekten kaydı silindi

 

İnayet merhamet yetti baş oldu

Fukaranın gözü kanlı yaş oldu

Ağniyanın kalbi katı taş oldu

Merhamet cesinin dibi delindi

 

Gedayi aç gözün gafletten uyan

Gör nice fitneler etmekte devran

Vaktidir ey Mehdi sahib-i zaman

Kande kaldın geleceksen gel imdi.

 

-5-

Gamzen tiri ile kaşların keman

Bu dertli sinemi delmek yol mudur?

Yok mudur göğsünde din ile iman

Bendeni feryada salmak yol mudur?

 

Eşiğinde mesken tutar kalırdım

Ol rakipten intikamım alırdım

Ağa yollum seni benim bilirdim

Varıp ellere yar olmak yol mudur?

 

Nasihattır tut guşunu sözüme

Şikar eksik olmaz yavru bazıma

Tenhada gördüğüm vakit yüzüme

Hercailik edip gülmek yol mudur?

 

Her kaçan gördükçe sen yüzü mahı

Zayi olur gider aklım billahi

Der Gedayi behey hubların şahı

Sende hak nazarım kalmak yol mudur?

        

-6-

Gel a nazlım bizim bağda derelim

Lalesinden sümbülünden gülünden

Senin ile anda meclis kuralım

Sakisinden makisinden mülünden.

 

Bu derdime çare bilmem neyleyim

Kande gider isem methin eyleyim

Başım alup bilmem kande gideyim.

Rakiplerin siteminden dilinden

 

Acep ol yar el sözün uyar mı

Helak edip bendesine kıyar mı

Meğer insan bakmak ile doyar mı

Cemalinden cenabından elinden.

 

Gedayi ol maşuk yüksek uçmasın

Rakiplerin dolusundan içmesin

Lütfeylesin kerem kanı geçmesin

Bendesinden gedasından kulundan.

 

-7-

Gönül teşrif edip şahin gezerken

Salınıp hıraman yere uğradım

Gavvas olup gam bahrinde yüzerken

Hacı Bektaş derler pire uğradım

 

Alnında yazılı hatt-ı dört kitap

Vechi kıblegahtır kaşları mihrap

Firdevs-i aladan açıldı bir bab

Böyle bir mübarek şare uğradım

 

Çar-anasırdan bir azim yapu

Arifler ol şehre eylemiş tapu

Üstü örtük mevcut on iki kapu

On sekiz bin alem vare uğradım

 

Şeş cihette tamir etmiş duvarı

Ana secde kılar melekler varı

Bezirgandır alış veriştir ka

Hal içinde kesb-i kara uğradım

 

Mısır ca'mi'idir ol şehrin adı

Yekun huruf ile kurmuş bünyadı

Doyulmaz lezzeti şirindir tadı

Hakikatte gizli sırra uğradım

 

Sır içinde nihan olur sırrımız

İnci mercan cevahirdir karımız

Dür alır dür satar pazarlarımız

İkilikten geçip bire uğradım

 

-8-

Kadem bastı gönül tahtı

A sultanım sefa geldin

Dil-i pür-ü reng-ü tabım

Derde derman sefa geldin

 

Gel ey dilber-i al-i şan

Çün sensin Hüsrev-i devran

Sana ben hep olam hayran

Benim canım sefa geldin

 

Gel ey dilberlerin şahi

Melahat burcunun mahi

Geda'nın hali nigahi

Sorup şahım sefa geldin

 

-9-

Sanadır niyazım derun-ı dilden

Mevla'nın aşkına dur seher yeli

Çıkarmış mı beni yarim gönülden

Varınca divana sor seher yeli

 

Aşıksın aşıkın gönlün alırsın

Gönlün alıp hem teselli verirsin

Mekke'den ya Medine'den gelirsin

Hak seni yaratmış nur seher yeli

 

Kan ağlar Gedayi kalmadı mecal

Olmuşum hicr ile ben manend-i nal

Göz yaşıyla yazdırmışım arz-i hal

Öp elin canana ver seher yeli

 

-10-

Sevda çeken her aşıkın alemde

Aşinası vardır benim niçin yok

Gönül eğlencesi meclis-i demde

Dil-rübası vardır benim niçin yok

 

Bir yar bulamadım lehleri müllü

Yanakları deste deste kaküllü

Herkesin başında süslü püsküllü

Bir belası vardır benim niçin yok

 

Gedayi dil verdimse kangı yara

Açtı tiğ-i nazı bağrıma yara

Nakd-i can almağa ey bahtı kara

Mübtelası vardır benim niçin yok

 

-11-

Sevdana tutuldum ben bile bile

Ey nar-ı mahabbet yan içerimde

Fırak-ı mihnetle derd-i hasretle

Uyuştu bağrımda kan içerimde

 

Zülf-i dilber gibi aklım perişan

Gezerim alemi mesti sergerdan

Yarı ağyar ile gürdüğüm zaman

Ta hulkuma gelir kan içerimde

 

Gedayi elde tir başta bir külah

Dolaştım alemi dergah be dergah

Zeminden semaya çıktı suzi -ah

Bir külhan-ı aşk var san içerimde

 

                                                 -  Ozanlarımız  -