Âşık Remzâni |
AGAHİ 40
Hazırlayan: Hasan OYTUN
1860-1921. Şarkışla’nın Kılıççı köyünde doğdu. Asıl adı Veliyüddin’dir. Ancak
genellikle Veli olarak bilinir. Bazu kaynaklarda doğum tarihi 1875, ölüm tarihi
ise 1916 olarak verilmektedir. Aslen Arapkir’den Şarkışla’ya göçen bir ailenin
çocuğu olan Agahi, aşıklık geleneğini ve şiiri, asıl adı Mahmut Derviş olan
Zile li Vacit’ten öğrendi. Bazı
kaynaklara göre okur yazar olmayan ve Alevi dergahlarında kendini yetiştiren
Agahi’nin şiirleri Anadolu’nun çeşitli yerlerinde söylenmektedir. Şiirlerinde
uzun bir süre Veli mahlasını kullandığından aynı adlı öteki şairlerle /
aşıklarla karıştırılmaktadır. Agahi mahlasını ise ne zaman ve kimden aldığına
ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Şarkışla`lı Agahi genellikle dini içerikli taşlama konularına ağırlık vermesine karşın
duygu ve sevgi şiirlerinden de birçok güzel örnek bıraktı. -1- Acep olamam mı kabul-i
dergâh Dergâh-ı Ali’nin ferraşı
olsam Ben kulluk etmezsem kul
demez Allah Kavmi kabilesi kardaşı olsam Varın söylen beni çok
incitmesin Ene’l-Hak söylerim can
acıtmasın Varsın hiçbir millet kabul
etmesin Erenlerin bir aba-puşisi
olsam Silinsem de defter-i
ümmetlikten Olmasam da bu ehl-i
cennetlikten Dönmezem tarik-ı
harabatlıktan Zahit ta’n edici Kızılbaş
olsam Çıkıp kürsüye ol vaiz ulema Hadisi müfteri söylüyor hâlâ Çekip ol kürsüden indiririm
amma Gerçi harabat-ı Bektaşî
olsam Ey Hace ben sana meyl edip
bakmam Korkutma cehennem nazından
korkmam Muhibb-i Ali’yi ateşe yakmam Âgâhî cehennem ateşi olsam
-2- Açılır bahtımız elbet hemen
battıkça batmaz ya Açar elbet kerem babın
kapandıkça kapanmaz ya Uzun servi gibi aks-i
tecellim pek uzun gitti Keser ıssı anı bir gün
uzattıkça uzatmaz ya Benim Hakk’a münacatım değil
bir rızk için hâşâ Huda-yı rızk-ı âlemdir
rızıksız kul yaratmaz ya Gönül bu dâm-ı zulmetten
çıkar aydınlığa bir gün Kara bahtım gibi yanarım
kararttıkça karartmaz ya Olur bîdâr nihayet Âgâhî gaflet
uykusundan Uyanır tâlih ü ikbalimiz
battıkça batmaz ya
-3- Âdem âdemliğin bildirmek
için Âdemlikte duran cana
kurbanız Her bir müşkülümüz halletmek
için Bir kâmile varan cana
kurbanız Âdem-i kâmilden alın haberi Tasdik eder Mustafa’yı
Haydar’ı Dört kapıdan kırk makamdan
içeri Âyin-i ceme varan cana
kurbanız Kur’ân-ı Kerîm’de emr-i
yedullah Âdem’in hakkında buyurdu
Allah Esrâr-ı hakikat sümme
vechullah İman ikrar veren cana
kurbanız Âgâhî’yem ikrar verdim
Ali’ye El ele el Hakk’ın kudret
eliye Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş
Velî’ye O menzile varan cana
kurbanız
-4- Ah efendim ne bu sendeki
halet Her kimi görürsen
hiddetlenirsin Ben çekerim böyle sevda ve
hasret Sen heman şad olup şöhretlenirsin Benim helakime gel olma
sebep Gözlerim kan ağlar dinmez
ruz u şeb Gelip yâr olmazsın bu nasıl
meşrep Gayrisin seversem
hasretlenirsin Âgâhî söylenir dillerde
meşhur Ben güzelim diye gel etme
gurur Bir gün ola hüsnün zevali
bulur Solar gül cemalin
hayretlenirsin
-5- Allah’ı seversen Allah Kullarını unuttun mu Alır satardın gâhi gâh Her oynadıkça uttun mu Ey bizi halk eden Hâlık Görmedim sende ağalık İki yetime bir yağlık Hiç aldın da örttün mü Çok rumuzlar söyleyim mi Bahr u ummân boylayım mı Seni rüsvay eyleyim mi Ramazanda oruç tuttun mu Nasreddin’i bilir misin Hoca Rahmetullah dersin Sen de öyle dayak yersin Fincan katırın ürküttün mü Bu Allah’a ne diyesin Kazan malını yiyesin Ey Âgâhî misin nesin Hazır çalıp var yuttun mu
-6- Allah’ı seversen Allah Senden başka Allah var mı Yüzün gördüm hamdülillah Bize maşaallah var mı Aslı var mı evlenmişsin Hazret-i Meryem’i almışsın Oğlan babası olmuşsun İsâ-yı rûhullah var mı Seni ne etsem n’eylesem Bir güzel rüsvây eylesem Her ettiğini söylesem Acaba iznullâh var mı Âgâhî’yim mertçesine Söylerim erkekçesine Her cevabım Türkçesine Hiç bende ıstılah var mı
-7- Ararken Allah'ı buldum Dedi gezme hele hele Yanıldım
yanına vardım Keşki
varmıyaydım n'ola Dedim hizmetkarın var mı Dedi bana sen durman mı Dedi gezme hey avare İk'(i)
ellerin
sala sala Dedi bana gel yanıma Seni ortak edem bana Bir çift öküz verdi bana İkiside
alavula Biderimi yere saçtım Ben bir hilekara düştüm Öküzleri çifte koştum Hoh eyledim dala dala Ekin ektik ekin biçtik Dedim ki gel bölüşelim. Kendi aldı başlı başlı Bana verdi sile sile Ben bu kavla raz(ı) olmadım Hayli nizalar eyledim Duyanlara hep söyledim Bayıldılar
güle
güle Allah bana tokat vurdu Kaçuben evime geldim Avrada halim arzettim Dedi
Veli kele kele
-8- Arzusun çektiğim ey kaşı kare Seni gördüm cesedime can geldi Zelha gibi intizarım o yare Kavuştum Yusuf-i Kenan'ım geldi
Yare meyil verdim getirmek için Yar eli yöremi bitirmek için Gönlümün tahtında oturmak için Vücudum mülküne Süleyman geldi
N'olur bir yol visaline erince El bağlayıp divanına durunca Gül yüzlü yar cemalini görünce Bugün bana iman geldi din geldi
Yar ile kısmetim ayrı seçildi Bal yerine ağu şerbet içildi Kurumuştu damarlarım açıldı Şimdi benim vücuduma kan geldi
Bülbül de gül için ah ü feryatte Aşık maşukunu bulur elbette Agahi yar ile tenha halvette Muhabbet edecek bir zaman geldi
-9- Bir kişi üstadın bulup almaz
ise pendini Ol adam ne bilir ise kendi
kendin boş bilir Âl-i evlâdı Ali’ye
bağlatmazsa bendini Ol kişi ne kemer-best ne
erkân ne tıraş bilir Ey birader destini bir
damene berk etmeli Gıllugıştan fariğ olup
şehveti terk etmeli Her kime söz söylenirse
doğru rah fark etmeli Lecceder durur benimle bu
söz ü savaş bilir Bilmezem ki halk-ı âlem
cümlesi bir can mıdır Ol erenler yolunu ta’n
eylemek burhan mıdır Hacı Bektaş-ı Velî’nin
dergâh-ı külhan mıdır Ancak onun lezzetini
bekleyen derviş bilir Yetmiş ikiden çıkınca
baktılar resmimize Ol zaman buğz eyleyip de
düştüler kastımıza Her birisi bir nam ile
çağırır ismimize Kimisi Akkülah der kimi
Kızılbaş bilir Balım sultan kızlarıdır
bekleyen pirimizi Ben şaşırdım bize kardeş
ettiler birbirimizi Ölmeden defneyleydiler
dirimizi Bilir ise bu sırrı derviş-i
pinhan bilir Böyle gördüm Hacı Bektaş-ı
Velî’nin yolunu Bir çalıya baş eğerim anda
görsem şalını Kimse bilmez bu Veli’nin
halini ahvalini Bilir ise ancak ol Hazret-i
Bektaş bilir
-10- Bugün mah-ı Muharremdir
yas-ı Âl-âba evlattır Hüseyn’in matemidir
ağlayacak vakt ü saattir Tutar matemin ol şah -ı
şehidanı diriğ etmez Hüseyn’in matemin tutmak
muhibb-i âle âdettir Derildi Kerbelâ’ya Kûfe ehl
asker-i Şam’la Hüseyn’in âl ü evlâdın şehit
eylediler cümle Susuz koyup nihayette o şaha
kıldılar hamle Nazar kıl Yâ Muhammed gör bu
ümmetler ne ümmettir Helalleşip veda kıldı girip
meydana ol merdan Yezid’in askeri gördü hücum
etti ona birden Hüseyn’e yara vurdular tamam
yetmiş iki yerden Mecali kalmadı şahın dedi
ömrüm tamamettir Atından yerlere düştü heman
bir nura gark oldu Münafıklar onu gördü hemen
katletmeye geldi Dedi kim bir münacat eyledim
mühlet verin oldu Dediler vermeyiz mühlet
bugün bu iyi fırsattır Şimir melun çekip hançer
Hüseyn’in başına kastı O murdar payını şahın
mübarek bağrına bastı Hicap eylemeyip Hak’tan o
nazik tenini kesti Nasıl kıydın be hey zalim bu
evlâd-ı Muhammed’dir Figan etti İmam Zeynel yetim
kaldım dedi Yâ Rab Hemen katl etmeye geldi onu
gördükte Şimir kelb İmam’ın üstüne düştü o demde
Hazret-i Zeyneb Gel insaf et be hey zalim
elin çek gayrı mürüvvettir Hüseyn’in başın alıp ehl-i
beytin yanına vardı Bakıp çok Hazret-i Zeynep
Hüseyn’in başıdır gördü Dizinin üstüne aldı yüzünü
yüzüne sürdü Dedi kim vah ciğer köşem bu
haletler ne halettir Ümmü Gülsüm kapanıp yerlere
çün bağrı tutuştu Gelip feryada Şehriban
gözünden kanlı yaş saçtı Hüseyn’in ehl-i beytin içine
bir vaveyla düştü Nasıl ah etmesin insan bu
feryatlar ne feryattır Ol İbn-i Muâviye Şam’da
duran Yezid değil midir Ki bunca âl ü evlâdı kıran
Yezid değil midir Hüseyn’in katline ferman
veren Yezid değil midir Yürü zalim hazer olsun sana
ceddine lanettir Onun emrine itbâen bu zulmü
ibn Ziyad etti Ne etti ise anı da o serdar
Amr Nahs’a etti Susuz koydu bununla kalmayıp
bir de şehit etti Ne zalimdir bunlar dinsiz
imansız böyle bir ittir Âgâhî eyle efganı Hüseyn’in
derdine ağla Gece gündüz deme durma hemen
yana yana ağla Tefekkür eyle ol şahı uyu
ağla uyan ağla Cihanda dertli çok amma
Hüseyn’in derdi kat kattır
-11- Derdinden şikâyet etmeyip
asla Tahammül eyleyip sabr
etmelidir Her kula mukadder bir türlü
belâ Fe-ecrullah zikrin
söylemelidir Tefekkür ettikçe kendime
kendim Yandım ey erenler ateşe
yandım Aşk ağlatır dert söyletir
efendim Ben dertliyim deme ki bu
delidir Dertlilerden derdim aldım
dertliyim Yanıyor içerim hararetliyim Gam tüccarı oldum dertten
iratlıyım Âşık derdi gamdan
sermayelidir Çok yaralı gördüm çok dertli
gördüm Kimsede görmedin bendeki
derdim Derde derman için tabibe
vardım Ben dertliyim o benden
yaralıdır Dert satan var ise benim
alıcı Gelsin beni bulsun dert
emleyici Vilayetim Sivas köyüm
Kılıççı Mahlasın Âgâhî ismim
Veli’dir
-12- Dilber hanemize buyur bu sabah İşte senin ile sözü keserim Bir binlik rakı al bir güzel kadeh Ben de mezesine kuzu keserim
Bari beş yüzlük al binlik almazsan Ağzına koy getir şişe bulmazsan Sen de benim davetime gelmezsen Ben de yollarından gözü keserim
Meyl-i muhabbetin gördüm beğendim Böyle tedbir ettim kendime kendim Davetime buyurmazsan efendim Selamı sabahı nazı keserim
Gelirsen boş gelme göreyim sizi Olursa çok olsun istemem azı Beş yüzlüğün mezesine bir kuzu Binlik olur ise öküzü keserim
Kaba kaba laf atarsın Agahi Öküz bulsam ben koşarım vallahi Sade boş çıkarmam ol yüzü mahı Tavuktan culuktan kazı keserim
-13- Dost eline giden sail dur eğlen Muhabbetnamenin sırası geldi Mevlayı seversen hemen bir eğlen Şimdilik gönlüme burası geldi
Gelmedi sevdiğim bilmem ne güne Tahammül kalmadı düne bugüne Hayal meyal yar gözlerim ögüne Sevdiğim kaşların karası geldi
Nice yetimler var halli balınca Boynu eğri benzi sarı kalınca Çıkmaz bu dert benden ta ki ölünce Derler ki yürekte yarası kaldı
Mektubum ol yare var böyle söyle Bunca hasiretlik kalır mı böyle Vacida eğlenme gel kerem eyle Vallahi Veli’nin göresi geldi
-14- Efendim sen benim tac-ı serimsin Yerin var başımda dinim imanım Mabudumsun maksudumsun yarimsin Anın için yoktur şekk ü gümanım
Günahkar kulunam gel eyle ihsan Ben karışmam işte gönlüm işte sen Bugün değil yarın değil her zaman Unutmam yar seni dökseler kanım
Mail oldum kaşın ile gözüne Beni yaktın ateşine közüne Dayanamam bu cilvene nazına Gel bize bu cevri yapma sultanım
Döndü celal ile baktı bize yar Aklımı başımdan kıldı tarumar Kerem eyle doldur camı kadehkar Yetiştir badeyi çıkıyor canım
Agahi bu yolda narabat oldum Ne Hakk'a kul oldum ne ümmet oldum Yar senin aşkınla malamat oldum Beni bilmez misin eski cananım
-15- Eser seher yeli var söyle
heman Yarım
bu
hasretlik kalamı
böyle Bu dert bana kıyamete kalacak Yarim bu hasretlik kalamı böyle Aşık
vurulmuştur maşuk bulamaz !rakip yolları kesmiş katılmaz Güzelsin sevdiğim sensiz
olunmaz Yarim bu hasretlik kala mı böyle Ben senin aşığın sen
benim leylam Senden gayrılara düşem imeylım Yüzbin cevreylesen vazgelmez
gönlüm Yarim bu hasretlik kala mı böyle Velim eydür bu dert beni almazmı Bu dert bana kıyamete kalma
mı Bu cevri çekmeyen aşık olmazmı Yarim
bu hasretlik kala mı
böyle
-16- Ey sofi bana mescid ü meyhane
de birdir Savt-ı zühdü narai mestane de
birdir Haktan sana ermez ise esrarı hidayet Bu zikrü ibadet ile peymane
de birdir Gel geç bu riyadan, hele gör
tahtı cihanla Bu fanide bir kuşei virane
de birdir İlla
başı dünyaya
gönül verme diriga Arif olana akil ü divane de
birdir Agahi gibi nur olagör ey
gözü ama Bu aşka yanan şem'ile pervane
de birdir
-17- Fitne-i zamanın devri döneli Harab-ı cihanda lezzet mi kaldı Mürayi dünyaya geldim geleli Çekmediğim derd ü mihnet mi kaldı
Düşeli aleme gör şu ihtişam Hak cevap kar etmez hasılı kelam Zamanda zengine mahbuba ikram Erbab-ı kemale rağbet mi kaldı
Bu cihan ziyneti çok verdi noksan Ruz-ı kıyametten gösterdi nişan Zalimin zulmünden yıkıldı cihan Mehdi-i zamane hacet mi kaldı
Günbegün bu cihan zulme mukarrer Nakş edip dünyayı gezdim sertaser Tutalım ki bir kıl bir dağı çeker Onu da çekmeğe takat mı kaldı
Her biri demde iyş ü işrette Fısk u zina ile alem ülfette Dua sena edip bezm-i vahdette Agahi pirlerde himmet mi kaldı
-18- Gam kasavet keder başa derildi Ancak bu yarayı yazan dağıtır Bu dert bize ta ezelden verildi Sinemdeki olan yürek dağıtır
Gönül tutulmazdı her tuzak ile Ahir tutup bent ettiler bağ ile Dağ vurdular dağladılar dağ ile Dediler ki bizim yozun dağıtır
Görmez misin şu Ferhat’ın işini Kerem sevda ile çekti dişini Ben de mesken edim bir dağbaşını Desinler ki bu dağ Mecnun dağıdır
Dertli Kerem ile Behlül-i Dana Onlar aşk elinden oldu divane Agahi şuara olmuştur amma Saçma sapan söyler sözü dağıtır
-19- Gel ey vaiz Ali'nin vasfın evvel Hüda'dan sor Ali ta ibn Adem olmadan iptidadan sor Ali kimdir Veli kimdir bilem dersen bu esrarı Anı hiç kimseden sorma, Muhammed Mustafa'dan sor
Ki yer gök su iken Cebrail'e rehber Ali oldur Cihan halk olmadan evvel bu kevnin temeli oldur Musa ile Tur dağında bin bir kelam hatmedendir Dile Tur-i Sina'dan sor dilersen Lenteran'dan sor
Çıkıp kürsüye ey vaiz, Ali'den söyle bir pendi Ali'nin hakkına gökten yere yüz dört ayet indi Kur'an da methin eyleyip vechin dedi Dile Yasin u Tâhâ'dan sor, dilersen Hel Eta'dan sor
Be hey zahid-i harkuş, ne zannettin Ali'yi sen Onun evladına kasteyleyen kişilerde mi müslüman Ne çekmiştir o mazlumlar, o zalim darb-i Yezit'ten Dile arz u semadan sor, dilersen Kerbelâ'dan sor
Ali'dir damad-ı Ahmet, Ali'dir Mustafa'ya yar Odur evladını hak rahime kurban eden Haydar Ali gibi etmemiştir cihanda hiç bir peygamber Dile gel evliyadan sor, dilersen enbiyadan sor
Agâhi'yem, Alevî mezhebim şia Kızılbaş'ım Şehidi Kerbelâ'nın firkatından akan yaşım Hüseyn'in derdini hiç kimseden sorma be kardaşım Dile Zeynep Aba'dan sor, dile Zeynel Ana'dan sor
-20- Gel gönül er olam dersen
âlemde Erlik kâmildedir kâmilde ara Âdem vardır amma ki her
kelamda Eğer âdem olsam ademde k’ara Allah Musa ile Tûr âdemdedir La’l ü gevher ara dur
âdemdedir Gel gönül âdem ol kâr
âdemdedir Ehl-i hâl olur âdem vara
vara Hâsılı anlarsam âdemde Allah O sırra âgâhtır kâmiller
vallah Kâmil Muhammed’dir hem
esedullah Anlatamam kör âmâ ile köre Velî o esrara Âgâh olursan Râh-ı âl-evlâdı ele alırsan Gel ahde daim ol eğer
olursan Ölmemek olur mu gelirse sıra
-21- Gel otur yanıma benim maşukum Söyleyim derdimi yaz kerem eyle Alem bilir ben de sana aşıkım Eyleme bu denli naz kerem eyle
Beri gel beri gel yüzün göreyim Ol ahu bakışlı gözün göreyim Dokun tellerine sazın göreyim Açma bir kimseye raz kerem eyle
Sen de dertli dertli ötme be hey saz Değdikçe göğsüne yardan hub avaz Yar beni de kulluk defterine yaz Bari çok yazmazsan az kerem eyle
Bükme kulağını tanbur-ı aşkın İnler gönlümüzce santur-ı aşkın Olmuşum hüsnüne Mansur-ı aşkın Tek zülfün teline as kerem eyle
Efendim kapında derban olayım Bakayım hüsnüne hayran olayım Ayağın tozuna kurban olayım Geçmezem yar senden vaz kerem eyle
Gel ey canan gayri gitme yanımdan Bu hasretlik gitmez oldu canımdan Agahi can kuşu uçar tenimden Elinle mezarım kaz kerem eyle
-22- Geldi çün mah-ı Muharrem
giyelim kara siyah Yalınız biz değiliz cümle
cihan ger ya günah Matem-i bezl-i vücud et eyle
gel ömrün kütah Teşne-leb şah-ı şehid olduğu
mah işte bu mah Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Evvelâ ab-ı Fırat’ın yolunu
bağladılar Durdular saf saf ile mevce
gelip çağladılar Cümlesi zehr ile
hançerlerini bağladılar Ettiler kasdı Hüseyn’e arz
sema ağladılar Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Yezid’in vardı on iki bin
tecavüz neferi Kaplayıp Kerb-i belâ
sahrasının biri biri Yetmiş üç kimse idi can
veren başı seri Cümlesi içti şahadet yalınız
kaldı biri Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Kasım’ın tuttu elinden dedi
ki ona İmam Bu kızımı sana verdim
vasiyyettir bana hem Nâ-murad âşık idi maşukundan
almadı kâm Düşicek orta yere ömrünü
ettiler tamam Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim âh Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Ol İmam’ın ulu evlâdı Ali
Ekber idi Mah-veş hüsn-i cemali hemi
gürbüz er idi Onu görüp Yezid’in askerin
birden yürüdü Hemi çok kanları aktı hemi
susuzlar idi Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Geldi nevbet kendine hem
ayrılık demlerine Hüseyin vedalaşıp girdi o
meydan yerine Onu görüp Ehl-i Beyt sarılır
biri birine Dediler kim yeni düştün
feleğin çemberine Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Düşicek hâk-i siyaha
Şimir’in gör işini Etmedi Hak’tan hayâ kesti
Hüseyn’in başını O dem Zeynep bu hâl içre
görünce kardaşını Ümmü Gülsüm kapanıp yerlere
döktü yaşını Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Ehl-i Beyt onu görüp eyledi
hep âh u figan Titredi arz u sema yere
geçecekti hemen Masumanı su deyüben
çağrışırlar el-aman Bir tefekkür edelim gel
dayanır mı buna can Ya nasıl ağlamayayım inlemeyeyim etmeyim ah Ya niçin bağırıp dökmeyeyim vah bana vah Ne geleydim bu cihana ne
göreydim bu yeri Kapanaydı kulağım ah duyucak
bu haberi Ha n’olaydı kırılaydı
feleğin bu çemberi Ali Zeynelâba körpe idi ser
pederi Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah Gelin ey Hüseyniler sıdk ile
bir ah edelim Mâcera-yı Kerbelâ’yı halka
âgâh edelim Karalar bağlayalım matem
yası bir edelim Ey Âgâhî yine bir nâle-i
çengâh edelim Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah
-23- Gezerken Allah’ı gördüm dedi
gezme hele hele Yanıldım yanına vardım
varmayaydım n’ola n’ola Yatma gel dedi ahmak seni
ortakçı edeyim Bana bir çift öküz verdi
ikisi de ala bula Ekin ektik ekin biçtik çeç
oldu meydana geldi Kendi aldı başlı başlı bana
verdi sile sile Ben buna razı olmadım
gürültü çok kavga ettik Peygamberler bunu duydu
bayıldılar güle güle Bana birisiyle aşk etti ben
kaçarak eve geldim Avrata halim söyledim hey Âgâhî
kele kele
-24- Hakkın emri ile cihana geldim Muhammet’e kal u beli diyerek Ya Ali kapında kurbana geldim Kabul et kapının kulu diyerek
Yine sen bilirisin benim halimden İnayet merhamet Sultan Balımdan Zikrin fikrin gitmez oldu dilimden Vird ederim Ali Ali diyerek
Nasıl sevmeyeyim şahım Hasan’ı Hakkın habibinin kudret-ül aynı Severiz gönülden şahım Hüsey’n’i Bunlar has bahçenin gülü diyerek
Aşkına düşeli Mecnun daneyim Yitirdim ben beni viran haneyim Ne aklım başımda ne divaneyim Şimdi deli oldum deli diyerek
Niyazımı kabul eyle ilahi Ki sensin alemin peşti penahı Dilerim ki canın çıksın Agahi Hünkar Hacı Bektaş Veli diyerek
-25- Hamdülillâh mürid-i mutlak
olduk Rah-ı Hakk’ı biz muhakkak
biliriz Ayne’l-yakîn Hakka’l-yakîn
Hak olduk Hak deyip Hak söyler Hakk’ı
biliriz Muhammed Mustafa mîr-i
şerîat Emrinde buyurdu savm ile
salât Tarikat marifet sırr-ı
hakikat İçinde bulunduk biz pek
biliriz Çevrinen kendinin öz
başınayız Râh-ı Hakk’ı bilir hem
ruşinayız Ebcedin sırrına biz aşinayız Si vi dü harfini mutlak
biliriz Bizler Bektaşî’yüz ey iki
gözüm Evveli ahiri işte bu sözüm Ağaca sureta tapmayız kuzum O eski çamları bardak
biliriz Ahad’dan Ahmed’e geldi bu
ayet Ey birader bak ne demiş
kulak tut “Lâyemûtu kable mevtin ente
mevt” Eriştin sırrına ar çok
biliriz Sümme vechullâhı aynen
görmeyen Tiğ-bend boynunda dâra
durmayan Hacı Bektaş tarikına
girmeyen Âgâhî onları ahmak biliriz
-26- Hasbi arzuhalim ol nazlı yare Candan cananıma var selam söyle Bu derdi zahmime eylesin çare Gül yüzlü yarime var selam söyle
Gelsin şu halime bir rahim etsin Tarikat ilmini bir tarif etsin Her ne dek cürümüm varsa affetsin Adalet şahına var selam söyle
Agahi ayrılık bize kisb ü kar Eriştir menzile hasbeten nikar Sevdiğim yadlara etme itibar Düşürme şanına var selam söyle.
-27- Hilebaz demişler bizlere amma Ne hilem var ne hileciğim var Kimisine baldan lezizim amma Kimine zehirden acılığım var
Yüzümü çevirdim adü taşından Kaynıyor kazanım aşk ateşinden Değirmen döndürdüm gözüm yaşından Usta olamazsam suculuğum var
Gahi usta eyler gahi suç eyler Gahi yara eyler gah ilaç eyler Hasılı dost beni eğlence eyler Yar ile böyle bir cilveciğim var
Kimisi Bedevi, kimi Hambeli Kimisi Maliki, kimi Sümbülü Bende Kızılbaşım Allah'ın kulu Hemi
de güruh-ı
Naci'liğim var
Bak şu sofulara ne söylemişler Agahi Kızılbaş şair demişler Hacca gitmez deyi tan eylemişler Benim ise kunde hacılığım var
-28- isabet etmedin benim sözüme Bu aylarda belli oldu hilen
yar Gelin geçin hoş görünün gözüme Bulamadım
sencileğin çelen yar Varır
eller
ile aşna olursun İntizar
eylerim
haktan bulursun Ben gidersem melül mahzun kalırsın Koyun gibi ciğerinden meler
yar Amma dilber çok iş bilir ustasın Bilmem sarhoş musun
bilmem hastasın Sinem pota etmiş meter
istesin Muhkem imiş alamadım kalen
yar Çak ettiler bir zindanın içine Sormadılar
bu
garibin suçu ne Urganım
attılar dar ağacına Merhametin yoktur elden alan
yar Güzel senin anan nasıl anadır ak gerdanda benler tane
tanedir Merhametin yok mu yedi senedir Aşık Veli kapınızda kölen
yar
-29- Kelime-i tevhid dilimde daim Lâilâhe illallâhım Ali’dir Ali mührü benim zikrimde
daim Leyl ü nehar secde-gâhım
Ali’dir Ali’nin bendesiyim çakeriyim Kuluyum emrine
ferman-beriyim Ben onun Kanber’inin
Kanberî’yim Kulunun kuluyum şahım
Ali’dir Zahit secde kılma toprağa
taşa Ali’ye çağır ki gele ulaşa Kimi aya tapar kimi güneşe Ayım günüm şems-i şahım
Ali’dir Dururum gelirse yüz bin taş
diye Tutmuşam destimi Pîr Bektaş
diye Varsın ta’n etsinler
Kızılbaş diye Âgâhî’yem doğru râhım Ali’dir
-30- Ne alâka edüp kaldım Ne bir şirin nigârım var Ne dünyadan lezzet aldım Ne bir demde kararım var Ne cihan bağına girdim Ne bir gonca gülün derdim Ne mürşide emek verdim Ne kârım ne zararım var Ne yurdum var ne iskânım Ne tufana ne merbanım Ne dostum var ne düşmanım Ne bir arar sorarım var Ne şanım var ne şöhretim Ne cehl içre bir sohbetim Ne varlıkta ne hidmetim Ne behim ne pazarım var Ne Âgâh’ım ne âlemde Ne matlubum ne Hatemde Ne sairim ne kalemde Ne bir şirin güftarım var
-31- Râh-ı erenlerde ser baş
verenler Dünya ahret kurtarırlar
canını Ehl-i Beyt’in kimisine
binenler Ahiri görmezler Nuh Tufanını Beri gel birader bir pâk
etek tut Sakın elden çıkmasın anı pek
tut Mürşidin pendini sakla kulak
tut Gûşuna menguş et Hak
kelamını Bir veliye bend olmalı her
halde Rah-ı erenlerde erkân usulde Keserler başını amma bu
yolda Ne acaib çıkarmazlar kanını Kişi veli olmaz taşlamayınca Ağaç meyve vermez
aşlamayınca Bir mürşit eteği
peşlemeyince O ne bilsin imanını dinini Âgâhî sendeki böyle bir
ikbal Damen-i mürşide yetiştiren
el Rah-ı erenlerde olup payımal Can ile sırrını hanümanını
-32- Seher vakti çaldım yarin kapısını Baktım yarin kapıları sürmeli Hoş bulmadım otağının yapısını Çıkageldi bir gözleri sürmeli
Açtırdım kapıyı girdim içeri Aklımı başımdan aldı o peri Dedim sende buldum halis gevheri Dedi yok yok bir mihenge sürmeli
Dedim hiç yapı yok senin yapında Oynanılmaz urganınla ipinde Dedim dahi çok mu duram kapında Dedi yok yok seni burdan sürmeli
Dedim ki ne kadar yüzümden bezdin Etim kebap ettin derimi yüzdün Aşık katletmeye silah mı dizdin Martini mavzeri bir dem sürmeli
Şu kevn ü mekanı tutmuş ışığın Nöbetin bekleyin alır keşiğin Beklemeli bir sultanın eşiğin Günde yüz bin kere yüzler sürmeli
Agahi karışır kanlı yaş ile Dost bulunmaz hayal ile düş ile Yetilmez menzile bu gidiş ile Hemen aşk atına binip sürmeli
-33- Sen hublar şahısın sultan ya handan Rikabında gerek yüz lale güzel Bırakmam desdimi asla yakandan Taksalar boynuma yüz lale güzel
Yar kabrim kazagör yektasını bul Hecele rı ze'yi yek ta sin'i bul Füruş-i elmasın yektasını bul Sakın meyil verme yüz lale güzel
Agahi şekvamız yare ne senden Çektiğim hecr-i gamı yare ne senden Diktiğim bir gül yare ne senden Gerekmez bizlere yüz lale güzel
-34- Size bir güzelce nasihatım var Ne muamma gibi ne rumuz gibi Dur ki göstereyim marifetim var İcatlar çıkardım İngiliz gibi
Söyleyim halimi dinle efendim Ben ehl-i sanatım olmaz mı fendim İcatlar çıkardım kendime kendim Akıllı adamım Fıransız gibi
Her bir ahvalimi dur söyleyim ben Adem miyim hayvan mıyım neyim ben Kaburgası kalın bir kimseyim ben Kakmakla yürümem kocöküz gibi
Çok güzelim kirpiğim yok kaşım yok Ayıbım ağzımda dört de dişim yok Dilberlikte emsalim yok eşim yok Görenler tutulur bana kız gibi
Şimdi bir söz söyler harften düşerim Ayıbım bu ayak üstü işerim Be hey herif bu aklına şaşarım Bari sen de bir söz söyle söz gibi
Doğrusun söylemek işime gelmez Anınçün bir kimse başıma gelmez Buna dair şeyler düşüme gelmez Hacla zekat oruç ve namaz gibi
Ne alimim ne hod okur yazarım Ne Cuma tutarım ne de Pazarım Karhanede meyhanede gezerim İçerim esrarı Kaygusuz gibi
İşte bu alemin Deccalı benim Azrail olsa da vermem bu canım Ben bir kabadayı şuaradanım Öterim çöplükte şol horoz gibi
Söylerim böyle çat pat gahi gahi Ne eğri bilirim ne doğru rahı Yeter artık çok uzatma Agahi Yırtarım ağzını eski bez gibi
-35- Sofu sen kendini arif sanırsın Benden özge arif yok yok diyerek Sureti zahirde kafa sallarsın Oturur kalkarsın hak hak diyerek
Güş eyle pendimi ey sofu zade Sen bu gönül ile kalırsın dağda Senin gibi gezer leylek havada Geçirir ömrünü lak lak diyerek
Onda körsün eğer bunda kör isen Rah-ı erenlerden bihaber isen Yarın hakkın divanına varırsan Kovarlar dışarı çık çık diyerek
Agahi’nin bu sözünde durmazsan Ebedi kör kalın meydan görmezsen Hacı Bektaş tarikine girmezsen Sonra canın çıkar hık mık diyerek
-36- Şu koca dünyanın derdi
elinden Yanar oldum tüter oldum kül
oldum Muhanetin acı tatlı dilinden Ağlar oldum güler oldum
del’oldum Kaderim mi yollarımı
bağlayan Aşk ateşi yüreğimi dağlayan Irmak oldu gözlerimden
çağlayan Yağmur oldum dolu oldum sel
oldum Dertlerin içinde çaresiz
kaldım İyilik ettimse kötülük
buldum Agâhî dünyada ölmeden öldüm Çalı oldum diken oldum gül
oldum
-37- Tevellasın,
teberrasın bilen abdala aşkolsun Temennasın,
tesellasın bulan abdala aşkolsun Hava-yı
seyr-i fillah eyleyen dervişe (şeydallah) Fenafillah
sevdasın eden abdala aşkolsun Tecerrüt
cür'asın nuşeyleyen abdala eyvallah Harabat
ehli sevdasın çeken abdala aşkolsun Abasından,
kabasından geçüp bu dehri faninin Fena
vü fakr dibasın çeken abdala aşkolsun Dila
bu (çilleimerdan) çıkarmış sana teslimiz Bu
(Esma) nın
(Müsemma) sın duyan abdala aşkolsun Niyaz
ile vücudun eyleyüp mir'atı Yezdani Gönül
ayinesi pasın silen abdala aşkolsun Muhibb-i
Hanedana sathezaran aferin olsun Olar
kim şol ahibbasın seven abdala aşkolsun Ey
Agahi yine bir tarzı dervişane nazmettin Hezaran hüsnü hemtasın bilen abdala
aşkolsun
-38- Yaz bahar ayında gideyim
dedim Gidemedim gül yüzlü yar
küstü mü Hak-ı paye yüzler süreyim dedim Süremedim gül yüzlü yar
küstü mü Ziyarettir Beytullah'ın yolları Orda engin burda zordur
yelleri Al yanaktan al kırmızı gülleri Deremedim gül yüzlü yar
küstü mü Aşık
oldum
Beytullah'ın nuruna Amasya'da şehitlerin birine Eli bağlı kolu
bağlı darına Duramadım
gül
yüzlü yar küstü mü Veli' m eyder firkatım var
zar ile Dünü günü intizarım yar
ile Danışacak
müşkülüm var pir ile Soramadım gül
yüzlü yar küstü mü
-39- Zer libas giydirsen benzetmek için Misl-i hayvan tekmil insan olur mu Yuvadan şikarın gözetmek için Kekenez üsküflü şahan olur mu
Olmasa zatında tabı şikeste Sağ er meydanında kalır mı beste Kargayı beslesen altın kafeste Saksağan bülbül-ü nalan olur mu
Agahi her seher diler Mevladan Sizi esirgesin kamu beladan Takdir olmayınca Zat-ı Ala’dan Her bir geda şah-ı sultan olur mu
-40- Zülfün gibi oldu halim
perişan Müjgânına sinem hedeftir
hedef Kâmilin sohbeti kâmildir her
an İnciyi çıkaran sedeftir
sedef Ruhların şem’ine varıp
yanaydım Aşkın şarabından içip
kanaydım Ayağına düşüp hake döneydem Bu bana bir yüce şereftir
şeref Nokta benlerini gördüm göz
ile Ol hindunun sözü birdir öz
ile Ayne’l-yakîn Nakk’el-yakîn
göz ile Tanıdım o şah-ı Necef’tir
Necef Gönülde eğledim Ali zatını Kapına bent ettim aşkın
atını Kesme Âgâhî’den şerafetini Her dem yüzüm sana taraftır
taraf
- Ozanlarımız - |