Âşık Remzâni

 

 

 

AGAHİ   40

 

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

            1860-1921. Şarkışla’nın Kılıççı köyünde doğdu. Asıl adı Veliyüddin’dir. Ancak genellikle Veli olarak bilinir. Bazu kaynaklarda doğum tarihi 1875, ölüm tarihi ise 1916 olarak verilmektedir. Aslen Arapkir’den Şarkışla’ya göçen bir ailenin çocuğu olan Agahi, aşıklık geleneğini ve şiiri, asıl adı Mahmut Derviş olan Zile li Vacit’ten öğrendi.

            Bazı kaynaklara göre okur yazar olmayan ve Alevi dergahlarında kendini yetiştiren Agahi’nin şiirleri Anadolu’nun çeşitli yerlerinde söylenmektedir. Şiirlerinde uzun bir süre Veli mahlasını kullandığından aynı adlı öteki şairlerle / aşıklarla karıştırılmaktadır. Agahi mahlasını ise ne zaman ve kimden aldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır.

            Şarkışla`lı Agahi genellikle dini içerikli taşlama konularına ağırlık vermesine karşın duygu ve sevgi şiirlerinden de birçok güzel örnek bıraktı.

 

-1-

Acep olamam mı kabul-i dergâh

Dergâh-ı Ali’nin ferraşı olsam

Ben kulluk etmezsem kul demez Allah

Kavmi kabilesi kardaşı olsam

 

Varın söylen beni çok incitmesin

Ene’l-Hak söylerim can acıtmasın

Varsın hiçbir millet kabul etmesin

Erenlerin bir aba-puşisi olsam

 

Silinsem de defter-i ümmetlikten

Olmasam da bu ehl-i cennetlikten

Dönmezem tarik-ı harabatlıktan

Zahit ta’n edici Kızılbaş olsam

 

Çıkıp kürsüye ol vaiz ulema

Hadisi müfteri söylüyor hâlâ

Çekip ol kürsüden indiririm amma

Gerçi harabat-ı Bektaşî olsam

 

Ey Hace ben sana meyl edip bakmam

Korkutma cehennem nazından korkmam

Muhibb-i Ali’yi ateşe yakmam

Âgâhî cehennem ateşi olsam

 

-2-

Açılır bahtımız elbet hemen battıkça batmaz ya

Açar elbet kerem babın kapandıkça kapanmaz ya

 

Uzun servi gibi aks-i tecellim pek uzun gitti

Keser ıssı anı bir gün uzattıkça uzatmaz ya

 

Benim Hakk’a münacatım değil bir rızk için hâşâ

Huda-yı rızk-ı âlemdir rızıksız kul yaratmaz ya

 

Gönül bu dâm-ı zulmetten çıkar aydınlığa bir gün

Kara bahtım gibi yanarım kararttıkça karartmaz ya

 

Olur bîdâr nihayet Âgâhî gaflet uykusundan

Uyanır tâlih ü ikbalimiz battıkça batmaz ya

 

-3-

Âdem âdemliğin bildirmek için

Âdemlikte duran cana kurbanız

Her bir müşkülümüz halletmek için

Bir kâmile varan cana kurbanız

 

Âdem-i kâmilden alın haberi

Tasdik eder Mustafa’yı Haydar’ı

Dört kapıdan kırk makamdan içeri

Âyin-i ceme varan cana kurbanız

 

Kur’ân-ı Kerîm’de emr-i yedullah

Âdem’in hakkında buyurdu Allah

Esrâr-ı hakikat sümme vechullah

İman ikrar veren cana kurbanız

 

Âgâhî’yem ikrar verdim Ali’ye

El ele el Hakk’ın kudret eliye

Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Velî’ye

O menzile varan cana kurbanız

 

-4-

Ah efendim ne bu sendeki halet

Her kimi görürsen hiddetlenirsin

Ben çekerim böyle sevda ve hasret

Sen heman şad olup şöhretlenirsin

 

Benim helakime gel olma sebep

Gözlerim kan ağlar dinmez ruz u şeb

Gelip yâr olmazsın bu nasıl meşrep

Gayrisin seversem hasretlenirsin

 

Âgâhî söylenir dillerde meşhur

Ben güzelim diye gel etme gurur

Bir gün ola hüsnün zevali bulur

Solar gül cemalin hayretlenirsin

 

-5-

Allah’ı seversen Allah

Kullarını unuttun mu

Alır satardın gâhi gâh

Her oynadıkça uttun mu

 

Ey bizi halk eden Hâlık

Görmedim sende ağalık

İki yetime bir yağlık

Hiç aldın da örttün mü

 

Çok rumuzlar söyleyim mi

Bahr u ummân boylayım mı

Seni rüsvay eyleyim mi

Ramazanda oruç tuttun mu

 

Nasreddin’i bilir misin

Hoca Rahmetullah dersin

Sen de öyle dayak yersin

Fincan katırın ürküttün mü

 

Bu Allah’a ne diyesin

Kazan malını yiyesin

Ey Âgâhî misin nesin

Hazır çalıp var yuttun mu

 

-6-

Allah’ı seversen Allah

Senden başka Allah var mı

Yüzün gördüm hamdülillah

Bize maşaallah var mı

 

Aslı var mı evlenmişsin

Hazret-i Meryem’i almışsın

Oğlan babası olmuşsun

İsâ-yı rûhullah var mı

 

Seni ne etsem n’eylesem

Bir güzel rüsvây eylesem

Her ettiğini söylesem

Acaba iznullâh var mı

 

Âgâhî’yim mertçesine

Söylerim erkekçesine

Her cevabım Türkçesine

Hiç bende ıstılah var mı

 

-7-

Ararken Allah'ı buldum

Dedi gezme hele hele

Yanıldım yanına vardım

Keşki varmıyaydım n'ola

 

Dedim hizmetkarın var

Dedi bana sen durman

Dedi gezme hey avare

İk'(i) ellerin sala sala

 

Dedi bana gel yanıma

Seni ortak edem bana

Bir çift öküz verdi bana

İkiside alavula

 

Biderimi yere saçtım

Ben bir hilekara düştüm

Öküzleri çifte koştum

Hoh eyledim dala dala

 

Ekin ektik ekin biçtik

Dedim ki gel bölüşelim.

Kendi aldı başlı başlı

Bana verdi sile sile

 

Ben bu kavla raz(ı) olmadım

Hayli nizalar eyledim

Duyanlara hep söyledim

Bayıldılar güle güle

 

Allah bana tokat vurdu

Kaçuben evime geldim

Avrada halim arzettim

Dedi Veli kele kele

 

-8-

Arzusun çektiğim ey kaşı kare

Seni gördüm cesedime can geldi

Zelha gibi intizarım o yare

Kavuştum Yusuf-i Kenan'ım geldi

 

Yare meyil verdim getirmek için

Yar eli yöremi bitirmek için

Gönlümün tahtında oturmak için

Vücudum mülküne Süleyman geldi

 

N'olur bir yol visaline erince

El bağlayıp divanına durunca

Gül yüzlü yar cemalini görünce

Bugün bana iman geldi din geldi

 

Yar ile kısmetim ayrı seçildi

Bal yerine ağu şerbet içildi

Kurumuştu damarlarım açıldı

Şimdi benim vücuduma kan geldi

 

Bülbül de gül için ah ü feryatte

Aşık maşukunu bulur elbette

Agahi yar ile tenha halvette

Muhabbet edecek bir zaman geldi

 

-9-

Bir kişi üstadın bulup almaz ise pendini

Ol adam ne bilir ise kendi kendin boş bilir

Âl-i evlâdı Ali’ye bağlatmazsa bendini

Ol kişi ne kemer-best ne erkân ne tıraş bilir

 

Ey birader destini bir damene berk etmeli

Gıllugıştan fariğ olup şehveti terk etmeli

Her kime söz söylenirse doğru rah fark etmeli

Lecceder durur benimle bu söz ü savaş bilir

 

Bilmezem ki halk-ı âlem cümlesi bir can mıdır

Ol erenler yolunu ta’n eylemek burhan mıdır

Hacı Bektaş-ı Velî’nin dergâh-ı külhan mıdır

Ancak onun lezzetini bekleyen derviş bilir

 

Yetmiş ikiden çıkınca baktılar resmimize

Ol zaman buğz eyleyip de düştüler kastımıza

Her birisi bir nam ile çağırır ismimize

Kimisi Akkülah der kimi Kızılbaş bilir

 

Balım sultan kızlarıdır bekleyen pirimizi

Ben şaşırdım bize kardeş ettiler birbirimizi

Ölmeden defneyleydiler dirimizi

Bilir ise bu sırrı derviş-i pinhan bilir

 

Böyle gördüm Hacı Bektaş-ı Velî’nin yolunu

Bir çalıya baş eğerim anda görsem şalını

Kimse bilmez bu Veli’nin halini ahvalini

Bilir ise ancak ol Hazret-i Bektaş bilir

 

-10-

Bugün mah-ı Muharremdir yas-ı Âl-âba evlattır

Hüseyn’in matemidir ağlayacak vakt ü saattir

Tutar matemin ol şah -ı şehidanı diriğ etmez

Hüseyn’in matemin tutmak muhibb-i âle âdettir

 

Derildi Kerbelâ’ya Kûfe ehl asker-i Şam’la

Hüseyn’in âl ü evlâdın şehit eylediler cümle

Susuz koyup nihayette o şaha kıldılar hamle

Nazar kıl Yâ Muhammed gör bu ümmetler ne ümmettir

 

Helalleşip veda kıldı girip meydana ol merdan

Yezid’in askeri gördü hücum etti ona birden

Hüseyn’e yara vurdular tamam yetmiş iki yerden

Mecali kalmadı şahın dedi ömrüm tamamettir

 

Atından yerlere düştü heman bir nura gark oldu

Münafıklar onu gördü hemen katletmeye geldi

Dedi kim bir münacat eyledim mühlet verin oldu

Dediler vermeyiz mühlet bugün bu iyi fırsattır

 

Şimir melun çekip hançer Hüseyn’in başına kastı

O murdar payını şahın mübarek bağrına bastı

Hicap eylemeyip Hak’tan o nazik tenini kesti

Nasıl kıydın be hey zalim bu evlâd-ı Muhammed’dir

 

Figan etti İmam Zeynel yetim kaldım dedi Yâ Rab

Hemen katl etmeye geldi onu gördükte Şimir kelb

İmam’ın üstüne düştü o demde Hazret-i Zeyneb

Gel insaf et be hey zalim elin çek gayrı mürüvvettir

 

Hüseyn’in başın alıp ehl-i beytin yanına vardı

Bakıp çok Hazret-i Zeynep Hüseyn’in başıdır gördü

Dizinin üstüne aldı yüzünü yüzüne sürdü

Dedi kim vah ciğer köşem bu haletler ne halettir

 

Ümmü Gülsüm kapanıp yerlere çün bağrı tutuştu

Gelip feryada Şehriban gözünden kanlı yaş saçtı

Hüseyn’in ehl-i beytin içine bir vaveyla düştü

Nasıl ah etmesin insan bu feryatlar ne feryattır

 

Ol İbn-i Muâviye Şam’da duran Yezid değil midir

Ki bunca âl ü evlâdı kıran Yezid değil midir

Hüseyn’in katline ferman veren Yezid değil midir

Yürü zalim hazer olsun sana ceddine lanettir

 

Onun emrine itbâen bu zulmü ibn Ziyad etti

Ne etti ise anı da o serdar Amr Nahs’a etti

Susuz koydu bununla kalmayıp bir de şehit etti

Ne zalimdir bunlar dinsiz imansız böyle bir ittir

 

Âgâhî eyle efganı Hüseyn’in derdine ağla

Gece gündüz deme durma hemen yana yana ağla

Tefekkür eyle ol şahı uyu ağla uyan ağla

Cihanda dertli çok amma Hüseyn’in derdi kat kattır

 

-11-

Derdinden şikâyet etmeyip asla

Tahammül eyleyip sabr etmelidir

Her kula mukadder bir türlü belâ

Fe-ecrullah zikrin söylemelidir

 

Tefekkür ettikçe kendime kendim

Yandım ey erenler ateşe yandım

Aşk ağlatır dert söyletir efendim

Ben dertliyim deme ki bu delidir

 

Dertlilerden derdim aldım dertliyim

Yanıyor içerim hararetliyim

Gam tüccarı oldum dertten iratlıyım

Âşık derdi gamdan sermayelidir

 

Çok yaralı gördüm çok dertli gördüm

Kimsede görmedin bendeki derdim

Derde derman için tabibe vardım

Ben dertliyim o benden yaralıdır

 

Dert satan var ise benim alıcı

Gelsin beni bulsun dert emleyici

Vilayetim Sivas köyüm Kılıççı

Mahlasın Âgâhî ismim Veli’dir

 

-12-

Dilber hanemize buyur bu sabah

İşte senin ile sözü keserim

Bir binlik rakı al bir güzel kadeh

Ben de mezesine kuzu keserim

 

Bari beş yüzlük al binlik almazsan

Ağzına koy getir şişe bulmazsan

Sen de benim davetime gelmezsen

Ben de yollarından gözü keserim

 

Meyl-i muhabbetin gördüm beğendim

Böyle tedbir ettim kendime kendim

Davetime buyurmazsan efendim

Selamı sabahı nazı keserim

 

Gelirsen boş gelme göreyim sizi

Olursa çok olsun istemem azı

Beş yüzlüğün mezesine bir kuzu

Binlik olur ise öküzü keserim

 

Kaba kaba laf atarsın Agahi

Öküz bulsam ben koşarım vallahi

Sade boş çıkarmam ol yüzü mahı

Tavuktan culuktan kazı keserim

 

-13-

Dost eline giden sail dur eğlen

Muhabbetnamenin sırası geldi

Mevlayı seversen hemen bir eğlen

Şimdilik gönlüme burası geldi

 

Gelmedi sevdiğim bilmem ne güne

Tahammül kalmadı düne bugüne

Hayal meyal yar gözlerim ögüne

Sevdiğim kaşların karası geldi

 

Nice yetimler var halli balınca

Boynu eğri benzi sarı kalınca

Çıkmaz bu dert benden ta ki ölünce

Derler ki yürekte yarası kaldı

 

Mektubum ol yare var böyle söyle

Bunca hasiretlik kalır mı böyle

Vacida eğlenme gel kerem eyle

Vallahi Veli’nin göresi geldi

 

-14-

Efendim sen benim tac-ı serimsin

Yerin var başımda dinim imanım

Mabudumsun maksudumsun yarimsin

Anın için yoktur şekk ü gümanım

 

Günahkar kulunam gel eyle ihsan

Ben karışmam işte gönlüm işte sen

Bugün değil yarın değil her zaman

Unutmam yar seni dökseler kanım

 

Mail oldum kaşın ile gözüne

Beni yaktın ateşine közüne

Dayanamam bu cilvene nazına

Gel bize bu cevri yapma sultanım

 

Döndü celal ile baktı bize yar

Aklımı başımdan kıldı tarumar

Kerem eyle doldur camı kadehkar

Yetiştir badeyi çıkıyor canım

 

Agahi bu yolda narabat oldum

Ne Hakk'a kul oldum ne ümmet oldum

Yar senin aşkınla malamat oldum

Beni bilmez misin eski cananım

 

-15-

Eser seher yeli var söyle heman

Yarım bu hasretlik kalamı böyle

Bu dert bana kıyamete kalacak

Yarim bu hasretlik kalamı böyle

 

Aşık vurulmuştur maşuk bulamaz

!rakip yolları kesmiş katılmaz

Güzelsin sevdiğim sensiz olunmaz

Yarim bu hasretlik kala böyle

 

Ben senin aşığın sen benim leylam

Senden gayrılara düşem imeylım

Yüzbin cevreylesen vazgelmez gönlüm

Yarim bu hasretlik kala böyle

 

Velim eydür bu dert beni almazmı

Bu dert bana kıyamete kalma

Bu cevri çekmeyen aşık olmazmı

Yarim bu hasretlik kala böyle

 

-16-

Ey sofi bana mescid ü meyhane de birdir

Savt-ı zühdü narai mestane de birdir

 

Haktan sana ermez ise esrarı hidayet

Bu zikrü ibadet ile peymane de birdir

 

Gel geç bu riyadan, hele gör tahtı cihanla

Bu fanide bir kuşei virane de birdir

 

İlla başı dünyaya gönül verme diriga

Arif olana akil ü divane de birdir

 

Agahi gibi nur olagör ey gözü ama

Bu aşka yanan şem'ile pervane de birdir

 

-17-

Fitne-i zamanın devri döneli

Harab-ı cihanda lezzet mi kaldı

Mürayi dünyaya geldim geleli

Çekmediğim derd ü mihnet mi kaldı

 

Düşeli aleme gör şu ihtişam

Hak cevap kar etmez hasılı kelam

Zamanda zengine mahbuba ikram

Erbab-ı kemale rağbet mi kaldı

 

Bu cihan ziyneti çok verdi noksan

Ruz-ı kıyametten gösterdi nişan

Zalimin zulmünden yıkıldı cihan

Mehdi-i zamane hacet mi kaldı

 

Günbegün bu cihan zulme mukarrer

Nakş edip dünyayı gezdim sertaser

Tutalım ki bir kıl bir dağı çeker

Onu da çekmeğe takat mı kaldı

 

Her biri demde iyş ü işrette

Fısk u zina ile alem ülfette

Dua sena edip bezm-i vahdette

Agahi pirlerde himmet mi kaldı

 

-18-

Gam kasavet keder başa derildi

Ancak bu yarayı yazan dağıtır

Bu dert bize ta ezelden verildi

Sinemdeki olan yürek dağıtır

 

Gönül tutulmazdı her tuzak ile

Ahir tutup bent ettiler bağ ile

Dağ vurdular dağladılar dağ ile

Dediler ki bizim yozun dağıtır

 

Görmez misin şu Ferhat’ın işini

Kerem sevda ile çekti dişini

Ben de mesken edim bir dağbaşını

Desinler ki bu dağ Mecnun dağıdır

 

Dertli Kerem ile Behlül-i Dana

Onlar aşk elinden oldu divane

Agahi şuara olmuştur amma

Saçma sapan söyler sözü dağıtır

 

-19-

Gel ey vaiz Ali'nin vasfın evvel Hüda'dan sor

Ali ta ibn Adem olmadan iptidadan sor

Ali kimdir Veli kimdir bilem dersen bu esrarı

Anı hiç kimseden sorma, Muhammed Mustafa'dan sor

 

Ki yer gök su iken Cebrail'e rehber Ali oldur

Cihan halk olmadan evvel bu kevnin temeli oldur

Musa ile Tur dağında bin bir kelam hatmedendir

Dile Tur-i Sina'dan sor dilersen Lenteran'dan sor

 

Çıkıp kürsüye ey vaiz, Ali'den söyle bir pendi

Ali'nin hakkına gökten yere yüz dört ayet indi

Kur'an da methin eyleyip vechin dedi

Dile Yasin u Tâhâ'dan sor, dilersen Hel Eta'dan sor

 

Be hey zahid-i harkuş, ne zannettin Ali'yi sen

Onun evladına kasteyleyen kişilerde mi müslüman

Ne çekmiştir o mazlumlar, o zalim darb-i Yezit'ten

Dile arz u semadan sor, dilersen Kerbelâ'dan sor

 

Ali'dir damad-ı Ahmet, Ali'dir Mustafa'ya yar

Odur evladını hak rahime kurban eden Haydar

Ali gibi etmemiştir cihanda hiç bir peygamber

Dile gel evliyadan sor, dilersen enbiyadan sor

 

Agâhi'yem, Alevî mezhebim şia Kızılbaş'ım

Şehidi Kerbelâ'nın firkatından akan yaşım

Hüseyn'in derdini hiç kimseden sorma be kardaşım

Dile Zeynep Aba'dan sor, dile Zeynel Ana'dan sor

 

-20-

Gel gönül er olam dersen âlemde

Erlik kâmildedir kâmilde ara

Âdem vardır amma ki her kelamda

Eğer âdem olsam ademde k’ara

 

Allah Musa ile Tûr âdemdedir

La’l ü gevher ara dur âdemdedir

Gel gönül âdem ol kâr âdemdedir

Ehl-i hâl olur âdem vara vara

 

Hâsılı anlarsam âdemde Allah

O sırra âgâhtır kâmiller vallah

Kâmil Muhammed’dir hem esedullah

Anlatamam kör âmâ ile köre

 

Velî o esrara Âgâh olursan

Râh-ı âl-evlâdı ele alırsan

Gel ahde daim ol eğer olursan

Ölmemek olur mu gelirse sıra

 

-21-

Gel otur yanıma benim maşukum

Söyleyim derdimi yaz kerem eyle

Alem bilir ben de sana aşıkım

Eyleme bu denli naz kerem eyle

 

Beri gel beri gel yüzün göreyim

Ol ahu bakışlı gözün göreyim

Dokun tellerine sazın göreyim

Açma bir kimseye raz kerem eyle

 

Sen de dertli dertli ötme be hey saz

Değdikçe göğsüne yardan hub avaz

Yar beni de kulluk defterine yaz

Bari çok yazmazsan az kerem eyle

 

Bükme kulağını tanbur-ı aşkın

İnler gönlümüzce santur-ı aşkın

Olmuşum hüsnüne Mansur-ı aşkın

Tek zülfün teline as kerem eyle

 

Efendim kapında derban olayım

Bakayım hüsnüne hayran olayım

Ayağın tozuna kurban olayım

Geçmezem yar senden vaz kerem eyle

 

Gel ey canan gayri gitme yanımdan

Bu hasretlik gitmez oldu canımdan

Agahi can kuşu uçar tenimden

Elinle mezarım kaz kerem eyle

 

-22-

Geldi çün mah-ı Muharrem giyelim kara siyah

Yalınız biz değiliz cümle cihan ger ya günah

Matem-i bezl-i vücud et eyle gel ömrün kütah

Teşne-leb şah-ı şehid olduğu mah işte bu mah

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Evvelâ ab-ı Fırat’ın yolunu bağladılar

Durdular saf saf ile mevce gelip çağladılar

Cümlesi zehr ile hançerlerini bağladılar

Ettiler kasdı Hüseyn’e arz sema ağladılar

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Yezid’in vardı on iki bin tecavüz neferi

Kaplayıp Kerb-i belâ sahrasının biri biri

Yetmiş üç kimse idi can veren başı seri

Cümlesi içti şahadet yalınız kaldı biri

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Kasım’ın tuttu elinden dedi ki ona İmam

Bu kızımı sana verdim vasiyyettir bana hem

Nâ-murad âşık idi maşukundan almadı kâm

Düşicek orta yere ömrünü ettiler tamam

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim âh

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Ol İmam’ın ulu evlâdı Ali Ekber idi

Mah-veş hüsn-i cemali hemi gürbüz er idi

Onu görüp Yezid’in askerin birden yürüdü

Hemi çok kanları aktı hemi susuzlar idi

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Geldi nevbet kendine hem ayrılık demlerine

Hüseyin vedalaşıp girdi o meydan yerine

Onu görüp Ehl-i Beyt sarılır biri birine

Dediler kim yeni düştün feleğin çemberine

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Düşicek hâk-i siyaha Şimir’in gör işini

Etmedi Hak’tan hayâ kesti Hüseyn’in başını

O dem Zeynep bu hâl içre görünce kardaşını

Ümmü Gülsüm kapanıp yerlere döktü yaşını

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Ehl-i Beyt onu görüp eyledi hep âh u figan

Titredi arz u sema yere geçecekti hemen

Masumanı su deyüben çağrışırlar el-aman

Bir tefekkür edelim gel dayanır mı buna can

      Ya nasıl ağlamayayım inlemeyeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağırıp dökmeyeyim vah bana vah

 

Ne geleydim bu cihana ne göreydim bu yeri

Kapanaydı kulağım ah duyucak bu haberi

Ha n’olaydı kırılaydı feleğin bu çemberi

Ali Zeynelâba körpe idi ser pederi

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

Gelin ey Hüseyniler sıdk ile bir ah edelim

Mâcera-yı Kerbelâ’yı halka âgâh edelim

Karalar bağlayalım matem yası bir edelim

Ey Âgâhî yine bir nâle-i çengâh edelim

      Ya nasıl ağlamayım inlemeyim etmeyim ah

      Ya niçin bağrımı ben dövmeyeyim ah bana vah

 

-23-

Gezerken Allah’ı gördüm dedi gezme hele hele

Yanıldım yanına vardım varmayaydım n’ola n’ola

 

Yatma gel dedi ahmak seni ortakçı edeyim

Bana bir çift öküz verdi ikisi de ala bula

 

Ekin ektik ekin biçtik çeç oldu meydana geldi

Kendi aldı başlı başlı bana verdi sile sile

 

Ben buna razı olmadım gürültü çok kavga ettik

Peygamberler bunu duydu bayıldılar güle güle

 

Bana birisiyle aşk etti ben kaçarak eve geldim

Avrata halim söyledim hey Âgâhî kele kele

 

-24-

Hakkın emri ile cihana geldim

Muhammet’e kal u beli diyerek

Ya Ali kapında kurbana geldim

Kabul et kapının kulu diyerek

 

Yine sen bilirisin benim halimden

İnayet merhamet Sultan Balımdan

Zikrin fikrin gitmez oldu dilimden

Vird ederim Ali Ali diyerek

 

Nasıl sevmeyeyim şahım Hasan’ı

Hakkın habibinin kudret-ül aynı

Severiz gönülden şahım Hüsey’n’i

Bunlar has bahçenin gülü diyerek

 

Aşkına düşeli Mecnun daneyim

Yitirdim ben beni viran haneyim

Ne aklım başımda ne divaneyim

Şimdi deli oldum deli diyerek

 

Niyazımı kabul eyle ilahi

Ki sensin alemin peşti penahı

Dilerim ki canın çıksın Agahi

Hünkar Hacı Bektaş Veli diyerek

 

-25-

Hamdülillâh mürid-i mutlak olduk

Rah-ı Hakk’ı biz muhakkak biliriz

Ayne’l-yakîn Hakka’l-yakîn Hak olduk

Hak deyip Hak söyler Hakk’ı biliriz

 

Muhammed Mustafa mîr-i şerîat

Emrinde buyurdu savm ile salât

Tarikat marifet sırr-ı hakikat

İçinde bulunduk biz pek biliriz

 

Çevrinen kendinin öz başınayız

Râh-ı Hakk’ı bilir hem ruşinayız

Ebcedin sırrına biz aşinayız

Si vi dü harfini mutlak biliriz

 

Bizler Bektaşî’yüz ey iki gözüm

Evveli ahiri işte bu sözüm

Ağaca sureta tapmayız kuzum

O eski çamları bardak biliriz

 

Ahad’dan Ahmed’e geldi bu ayet

Ey birader bak ne demiş kulak tut

“Lâyemûtu kable mevtin ente mevt”

Eriştin sırrına ar çok biliriz

 

Sümme vechullâhı aynen görmeyen

Tiğ-bend boynunda dâra durmayan

Hacı Bektaş tarikına girmeyen

Âgâhî onları ahmak biliriz

 

-26-

Hasbi arzuhalim ol nazlı yare

Candan cananıma var selam söyle

Bu derdi zahmime eylesin çare

Gül yüzlü yarime var selam söyle

 

Gelsin şu halime bir rahim etsin

Tarikat ilmini bir tarif etsin

Her ne dek cürümüm varsa affetsin

Adalet şahına var selam söyle

 

Agahi ayrılık bize kisb ü kar

Eriştir menzile hasbeten nikar

Sevdiğim yadlara etme itibar

Düşürme şanına var selam söyle.

 

-27-

Hilebaz demişler bizlere amma

Ne hilem var ne hileciğim var

Kimisine baldan lezizim amma

Kimine zehirden acılığım var

 

Yüzümü çevirdim adü taşından

Kaynıyor kazanım aşk ateşinden

Değirmen döndürdüm gözüm yaşından

Usta olamazsam suculuğum var

 

Gahi usta eyler gahi suç eyler

Gahi yara eyler gah ilaç eyler

Hasılı dost beni eğlence eyler

Yar ile böyle bir cilveciğim var

 

Kimisi Bedevi, kimi Hambeli

Kimisi Maliki, kimi Sümbülü

Bende Kızılbaşım Allah'ın kulu

Hemi de güruh-ı Naci'liğim var

 

Bak şu sofulara ne söylemişler

Agahi Kızılbaş şair demişler

Hacca gitmez deyi tan eylemişler

Benim ise kunde hacılığım var

 

-28-

isabet etmedin benim sözüme

Bu aylarda belli oldu hilen yar

Gelin geçin hoş görünün gözüme

Bulamadım sencileğin çelen yar

 

Varır eller ile aşna olursun

İntizar eylerim haktan bulursun

Ben gidersem melül mahzun kalırsın

Koyun gibi ciğerinden meler yar

 

Amma dilber çok bilir ustasın

Bilmem sarhoş musun bilmem hastasın

Sinem pota etmiş meter istesin

Muhkem imiş alamadım kalen yar

 

Çak ettiler bir zindanın içine

Sormadılar bu garibin suçu ne

Urganım attılar dar ağacına

Merhametin yoktur elden alan yar

 

Güzel senin anan nasıl anadır

ak gerdanda benler tane tanedir

Merhametin yok mu yedi senedir

Aşık Veli kapınızda kölen yar

 

-29-

Kelime-i tevhid dilimde daim

Lâilâhe illallâhım Ali’dir

Ali mührü benim zikrimde daim

Leyl ü nehar secde-gâhım Ali’dir

 

Ali’nin bendesiyim çakeriyim

Kuluyum emrine ferman-beriyim

Ben onun Kanber’inin Kanberî’yim

Kulunun kuluyum şahım Ali’dir

 

Zahit secde kılma toprağa taşa

Ali’ye çağır ki gele ulaşa

Kimi aya tapar kimi güneşe

Ayım günüm şems-i şahım Ali’dir

 

Dururum gelirse yüz bin taş diye

Tutmuşam destimi Pîr Bektaş diye

Varsın ta’n etsinler Kızılbaş diye

Âgâhî’yem doğru râhım Ali’dir

 

-30-

Ne alâka edüp kaldım

Ne bir şirin nigârım var

Ne dünyadan lezzet aldım

Ne bir demde kararım var

 

Ne cihan bağına girdim

Ne bir gonca gülün derdim

Ne mürşide emek verdim

Ne kârım ne zararım var

 

Ne yurdum var ne iskânım

Ne tufana ne merbanım

Ne dostum var ne düşmanım

Ne bir arar sorarım var

 

Ne şanım var ne şöhretim

Ne cehl içre bir sohbetim

Ne varlıkta ne hidmetim

Ne behim ne pazarım var

 

Ne Âgâh’ım ne âlemde

Ne matlubum ne Hatemde

Ne sairim ne kalemde

Ne bir şirin güftarım var

 

-31-

Râh-ı erenlerde ser baş verenler

Dünya ahret kurtarırlar canını

Ehl-i Beyt’in kimisine binenler

Ahiri görmezler Nuh Tufanını

 

Beri gel birader bir pâk etek tut

Sakın elden çıkmasın anı pek tut

Mürşidin pendini sakla kulak tut

Gûşuna menguş et Hak kelamını

 

Bir veliye bend olmalı her halde

Rah-ı erenlerde erkân usulde

Keserler başını amma bu yolda

Ne acaib çıkarmazlar kanını

 

Kişi veli olmaz taşlamayınca

Ağaç meyve vermez aşlamayınca

Bir mürşit eteği peşlemeyince

O ne bilsin imanını dinini

 

Âgâhî sendeki böyle bir ikbal

Damen-i mürşide yetiştiren el

Rah-ı erenlerde olup payımal

Can ile sırrını hanümanını

 

-32-

Seher vakti çaldım yarin kapısını

Baktım yarin kapıları sürmeli

Hoş bulmadım otağının yapısını

Çıkageldi bir gözleri sürmeli

 

Açtırdım kapıyı girdim içeri

Aklımı başımdan aldı o peri

Dedim sende buldum halis gevheri

Dedi yok yok bir mihenge sürmeli

 

Dedim hiç yapı yok senin yapında

Oynanılmaz urganınla ipinde

Dedim dahi çok mu duram kapında

Dedi yok yok seni burdan sürmeli

 

Dedim ki ne kadar yüzümden bezdin

Etim kebap ettin derimi yüzdün

Aşık katletmeye silah mı dizdin

Martini mavzeri bir dem sürmeli

 

Şu kevn ü mekanı tutmuş ışığın

Nöbetin bekleyin alır keşiğin

Beklemeli bir sultanın eşiğin

Günde yüz bin kere yüzler sürmeli

 

Agahi karışır kanlı yaş ile

Dost bulunmaz hayal ile düş ile

Yetilmez menzile bu gidiş ile

Hemen aşk atına binip sürmeli

 

-33-

Sen hublar şahısın sultan ya handan

Rikabında gerek yüz lale güzel

Bırakmam desdimi asla yakandan

Taksalar boynuma yüz lale güzel

 

Yar kabrim kazagör yektasını bul

Hecele rı ze'yi yek ta sin'i bul

Füruş-i elmasın yektasını bul

Sakın meyil verme yüz lale güzel

 

Agahi şekvamız yare ne senden

Çektiğim hecr-i gamı yare ne senden

Diktiğim bir gül yare ne senden

Gerekmez bizlere yüz lale güzel

 

-34-

Size bir güzelce nasihatım var

Ne muamma gibi ne rumuz gibi

Dur ki göstereyim marifetim var

İcatlar çıkardım İngiliz gibi

 

Söyleyim halimi dinle efendim

Ben ehl-i sanatım olmaz mı fendim

İcatlar çıkardım kendime kendim

Akıllı adamım Fıransız gibi

 

Her bir ahvalimi dur söyleyim ben

Adem miyim hayvan mıyım neyim ben

Kaburgası kalın bir kimseyim ben

Kakmakla yürümem kocöküz gibi

 

Çok güzelim kirpiğim yok kaşım yok

Ayıbım ağzımda dört de dişim yok

Dilberlikte emsalim yok eşim yok

Görenler tutulur bana kız gibi

 

Şimdi bir söz söyler harften düşerim

Ayıbım bu ayak üstü işerim

Be hey herif bu aklına şaşarım

Bari sen de bir söz söyle söz gibi

 

Doğrusun söylemek işime gelmez

Anınçün bir kimse başıma gelmez

Buna dair şeyler düşüme gelmez

Hacla zekat oruç ve namaz gibi

 

Ne alimim ne hod okur yazarım

Ne Cuma tutarım ne de Pazarım

Karhanede meyhanede gezerim

İçerim esrarı Kaygusuz gibi

 

İşte bu alemin Deccalı benim

Azrail olsa da vermem bu canım

Ben bir kabadayı şuaradanım

Öterim çöplükte şol horoz gibi

 

Söylerim böyle çat pat gahi gahi

Ne eğri bilirim ne doğru rahı

Yeter artık çok uzatma Agahi

Yırtarım ağzını eski bez gibi

 

-35-

Sofu sen kendini arif sanırsın

Benden özge arif yok yok diyerek

Sureti zahirde kafa sallarsın

Oturur kalkarsın hak hak diyerek

 

Güş eyle pendimi ey sofu zade

Sen bu gönül ile kalırsın dağda

Senin gibi gezer leylek havada

Geçirir ömrünü lak lak diyerek

 

Onda körsün eğer bunda kör isen

Rah-ı erenlerden bihaber isen

Yarın hakkın divanına varırsan

Kovarlar dışarı çık çık diyerek

 

Agahi’nin bu sözünde durmazsan

Ebedi kör kalın meydan görmezsen

Hacı Bektaş tarikine girmezsen

Sonra canın çıkar hık mık diyerek

 

-36-

Şu koca dünyanın derdi elinden

Yanar oldum tüter oldum kül oldum

Muhanetin acı tatlı dilinden

Ağlar oldum güler oldum del’oldum

 

Kaderim mi yollarımı bağlayan

Aşk ateşi yüreğimi dağlayan

Irmak oldu gözlerimden çağlayan

Yağmur oldum dolu oldum sel oldum

 

Dertlerin içinde çaresiz kaldım

İyilik ettimse kötülük buldum

Agâhî dünyada ölmeden öldüm

Çalı oldum diken oldum gül oldum

 

-37-

Tevellasın, teberrasın bilen abdala aşkolsun

Temennasın, tesellasın bulan abdala aşkolsun

 

Hava-yı seyr-i fillah eyleyen dervişe (şeydallah)

Fenafillah sevdasın eden abdala aşkolsun

 

Tecerrüt cür'asın nuşeyleyen abdala eyvallah

Harabat ehli sevdasın çeken abdala aşkolsun

 

Abasından, kabasından geçüp bu dehri faninin

Fena vü fakr dibasın çeken abdala aşkolsun

 

Dila bu (çilleimerdan) çıkarmış sana teslimiz

Bu (Esma) nın (Müsemma) sın duyan abdala aşkolsun

 

Niyaz ile vücudun eyleyüp mir'atı Yezdani

Gönül ayinesi pasın silen abdala aşkolsun

 

Muhibb-i Hanedana sathezaran aferin olsun

Olar kim şol ahibbasın seven abdala aşkolsun

 

Ey Agahi yine bir tarzı dervişane nazmettin

Hezaran hüsnü hemtasın bilen abdala aşkolsun

 

-38-

Yaz bahar ayında gideyim dedim

Gidemedim gül yüzlü yar küstü mü

Hak-ı paye yüzler süreyim dedim

Süremedim gül yüzlü yar küstü mü

 

Ziyarettir Beytullah'ın yolları

Orda engin burda zordur yelleri

Al yanaktan al kırmızı gülleri

Deremedim gül yüzlü yar küstü mü

 

Aşık oldum Beytullah'ın nuruna

Amasya'da şehitlerin birine

Eli bağlı kolu bağlı darına

Duramadım gül yüzlü yar küstü mü

 

Veli' m eyder firkatım var zar ile

Dünü günü intizarım yar ile

Danışacak müşkülüm var pir ile

Soramadım gül yüzlü yar küstü mü

 

-39-

Zer libas giydirsen benzetmek için

Misl-i hayvan tekmil insan olur mu

Yuvadan şikarın gözetmek için

Kekenez üsküflü şahan olur mu

 

Olmasa zatında tabı şikeste

Sağ er meydanında kalır mı beste

Kargayı beslesen altın kafeste

Saksağan bülbül-ü nalan olur mu

 

Agahi her seher diler Mevladan

Sizi esirgesin kamu beladan

Takdir olmayınca Zat-ı Ala’dan

Her bir geda şah-ı sultan olur mu

 

-40-

Zülfün gibi oldu halim perişan

Müjgânına sinem hedeftir hedef

Kâmilin sohbeti kâmildir her an

İnciyi çıkaran sedeftir sedef

 

Ruhların şem’ine varıp yanaydım

Aşkın şarabından içip kanaydım

Ayağına düşüp hake döneydem

Bu bana bir yüce şereftir şeref

 

Nokta benlerini gördüm göz ile

Ol hindunun sözü birdir öz ile

Ayne’l-yakîn Nakk’el-yakîn göz ile

Tanıdım o şah-ı Necef’tir Necef

 

Gönülde eğledim Ali zatını

Kapına bent ettim aşkın atını

Kesme Âgâhî’den şerafetini

Her dem yüzüm sana taraftır taraf

 

                                               -  Ozanlarımız  -