Âşık Remzâni

 

 

 

Âşıkların Dilinde Hacı Bektaş Sevgisi

 

Mehmet Yardımcı

 

 

            Yüzyıllar boyu Anadolu'da yetişen âşıklar Hacı Bektaş'ın manevi şahsından etkilenmiş, geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalmış, dillerinde ve tellerinde Hacı Bektaş sevgisini, tarikat yolunda, tarikat yolcusunun Tanrı'ya ulaşmadaki yükselmek ve derinleşmek durumunda olduğu dört aşamayı simgeleyen dört kapı ve kırk makamın öğretisini Bektaşi tarikatinin ikinci kurucusu Balım Sultan'ın bir şiirinde olduğu gibi:

 

Evvel başta Muhammed'e selâvat

Ârif isen bu manayı ver imdi

Şeriattir tarikattir marifet

Hakikatten bize haber ver imdi

 

biçiminde dizelerinde yaşatmışlar, eline-diline-beline sadık ol üçlemesi ile belirtilen hususlara sıkı sıkıya bağlı kalınmasını öğütlemişlerdir.

 

·        "Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et."

·        "Okunacak en büyük kitap insandır."

·        "Eline-diline-beline, işine-eşine-aşına sahip ol."

·        "İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir."

·        "Göze nur gönülden gelir."

 

biçiminde her sözü bir hikmet değerinde olan Hacı Bektaş Veli'yi kendisine manevi mürşid seçmiş, âşıklardan:

 

Doksanaltı bin Horasan pirleri

Elliyedibin Urum erleri

Cümlesinin sarfizarı serveri

Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi

 

diye 14. yüzyıldan ses veren Abdal Musa'dan tutun da bir şiirinde:

 

Perişan erenler yolunu gözler

Ser verir sırrını sinede gizler

Her kimler ki sual ederse bizler

Hünkâr Hacı Bektaş fukarasıyız

 

diyen Perişan Baba'dan,

 

Medet mürvet deyip kapına geldim

İsteğim dileğim ver Hacı Bektaş

İndim eşiğine yüzümü sürdüm

Kusurum günahım var Hacı Bektaş

 

diyen günümüzde Türk halk şiirinin en önemli halkalarından Âşık Veysel'e kadar sayısız âşık Hacı Bektaş'tan himmet ummuşlardır.

 

            Bilgeliği ermişliği ve kerametleriyle Hacı Bektaş Veli Anadolu ve tüm Türk coğrafyasında âşıkları büyük ölçüde etkilemiştir.

 

            Hacı Bektaş Veli felsefesinden en çok etkilenen âşığımız, dergâha getirdiği alıçların karşılığında "Buğday mı verelim himmet mi" öyküsü ile bilinen Yunus Emre'dir. O, Hacı Bektaş Veli'nin "Âşıkların tenleri ölür, canları ölmez." özlü sözünü,

 

"Ölür ise ten ölür

Canlar ölesi değil"

 

biçiminde şiirleştirmiştir.

 

Hacı Bektaş'tan himmet alan âşıkların en çok tanınanlarından biri:

 

Eşrefoğlu al haberi

Bahçe biziz gül bizdedir

Biz de Mevlâ'nın kuluyuz

Yetmiş iki dil bizdedir

 

dörtlüğü ile başlayan şiirin âşığı Hasan Dede'dir.

 

            Çeşitli şairnamelerde adına rastladığımız ve bazı şiirleri kimi cönklerde bulunan Samut da mahlasını Hacı Bektaş'tan alan âşıklardandır. Hacı Bektaş Veli halifelerine ruhsat verirken Âşık Samut da gidip ruhsat istemiş. Hacı Bektaş birden bire celallanmış, "Kime ruhsat vereceğimi ben bilirim. Sen samut ol bakalım.) diye bağırmış. (Samut az konuşan demektir.) Hacı Bektaş'ın "Sen samut ol" sözü üzerine o günden sonra şiirlerinde Samut mahlasıını kullanmıştır.

 

16. yüzyılda yaşayan ve Alevi-Bektaşi edebiyatının en büyük ozanı olarak bilinen Pir Sultan Abdal da:

 

Arzulayıp sana geldim

Pirim Hacı Bektaş Veli

Eşiğine yüzüm sürdüm

Pirim Hacı Bektaş Veli

 

deyişinde işaret ettiği gibi Hacı Bektaş Veli'yi Pîr Hacı Bektaş halifelerinden Kızıl Deli'yi serçeşme (topluluğun önderi) olarak tanımaktadır. Aynı şiirde:

 

Pîr elinden dolu içtim

Erenler demine düştüm

Ak cenneti gördüm coştum

Pîrim Hacı Bektaş Veli

 

diyerek Pîr saydığı Hacı Bektaş'tan dolu içip manevi himmet aldığını vurgulamaktadır.

 

            Hacı Bektaş'ın manevi etkisi altında kalıp 12 yaşında evinden kaçarak Hacı Bektaş'a giden, eğitimini dergâhtaki medresede Feyzullah Çelebi'nin çocukları Cemaleddin ve Veliüddin Çelebi'lerle tamamlayan ve Feyzullah Çelebi'nin vefatıyla posta oturan Cemaleddin Çelebi yanında dergâha l4 yıl hizmet eden Âşık Sıtkı bir deyişinde:

 

Pervaneyim yandım bir hüsn ü maha

Düştüm leyl ü nehar ah ile vaha

Yaşım oniki de geldim dergâha

Hamdülillah can canana kavuştu

 

diyerek adının Pervane olduğunu işaret etmiş, l4 yıl hizmeti sonucu Merzifon'un Harız köyüne yerleşmek için izin istediğinde o sırada Hacı Bektaş dergâhının başında bulunan Cemaleddin Çelebi'nin:

 

Ben elden geldikçe eylerim dua

Sıdkı sadakatin unutmam Sıdkı

Hünkâr' emanet cümle eshabım

Cem-i hümmeti unutmam Sıtkı

 

deyişinden sonra Sıtkı mahlasını alıp Hacı Bektaş'tan mahlas alan âşıklar arasına katılmıştır.

Hacı Bektaş'ın manevi etkisi altında kalıp, Hacı Bektaş'a gidip dergâha hizmet ederek mahlas alan âşıklardan biri de Kul Sevindik'tir. Asıl adı Mustafa olan âşık Hacı Bektaş'ta Feyzullah Çelebi'ye saz çalıp şiirler söyledikten sonra sazı ve sözünü çok beğenen Feyzullah Çelebi'nin "Ne güzel söyledin evlat sevindik." sözü üzerine mahlası Kul Sevindik olmuştur.

 

            Şiirlerinde Allah, Muhammed, Hz. Ali Ehlibeyt ve Hacı Bektaş sevgisini büyük bir coşku ile işleyip bir şiirinde:

 

Esirî der kadim ikrar uluya

Hazreti pîr Hacı Bektaş Veli'ye

Ahd u amanımız Kalu Beli'ye

Kavuşturup bulduran Hak bulan Hak

 

diyen ve asıl adı Mehmet olan 19. yüzyılın güçlü âşıklarından Esirî de Hacı Bektaş'tan manevi himmet alıp mahlasına da Hacıbektaş'ta kavuşan âşıklardandır.

 

            Âşık Mehmet 20 yaşına geldiği zaman artık kabuğuna sığamaz olur ve bir gün kardeşlerine "Benim özümde muhabbet coş eyledi. Ben Hacı Bektaş'ta Feyzullah Çelebi'yi ziyarete gideceğim." diyerek köyünü terk ederek Hacı Bektaş'a gider.

 

            Hacı Bektaş'ta Feyzullah Çelebi'den himmet alıp âşıklığını beyan eder. Sazını ve sözünü dinleyen Feyzullah Çelebi: "Söyle Esirî'm sakla sırrımı." deyince artık şiirlerinde Esirî mahlasını kullanmaya başlar.

 

            Kul Sabri'nin de önceleri Garip Ali adı ile şiirler söylerken Hacı Bektaş'ta pîr tarafından "Önce sabretmeyi öğren, başarının sırrı sabırdır." denmesi üzerine Kul Sabri mahlasını aldığı bilinmektedir.

 

            Asıl adı Ahmet olan ve 1826'da Tokat'ta doğan Gedaî, mahlasını Hacı Bektaş'ta Bektaşı babalarından Yesarî Baba'dan almış:

 

Çok erler halk etti hazret-i bâri

Kimi şire bindi gem etti mârı

Velâkin yürütmek cansız divarı

Hacı Bektaş Veli Hünkâr'a mahsus

 

deyip şiirlerinde içtenlikle Hacı Bektaş kerametlerinin yanı sıra Hacı Bektaş sevgisini işlemiştir.

 

            Hacı Bektaş sevgisi âşıklarda çok üstündür. Kimi âşıklarımız Hacı Bektaş'ın manevi etkisi altında o denli kalmışlardır ki, Hilalî Baba önceleri:

 

Sıtkınan niyazım Hacı Bektaş'a

Dergâhına gidemedim neyleyim

Aşkınla giriftar oldum ateşe

Dergâhına gidemedim neyleyim

 

diye hayıflanırken, daha sonraları:

 

Ricam budur evliyalar atası

Affeyle kuluyun çoktur hatası

Ölsün Hilali'nin kalsın meftası

Hünkâr Hacı Bektaş Veli yolunda

 

deyip cenazesinin bile Hacı Bektaş yurdunda kalmasını dilemiştir.

 

Hacı Bektaş sevgisini dile getiren âşıklar arasında:

 

Hatayî Biçare kuldur şahına

Hünkâr Hacı Bektaş Nazargâhına

Deli gönül hak ol düş dergâhına

Er olayım dersen er ile görüş

 

diye kendini Hacı Bektaş kulu sayan Hatayi,

 

Muhammed dininin yoktur şeriki

Odur alemlerin mülki meliki

Tarikimiz Hacı Bektaş tariki

Hırka bizim nemet bizim şal bizim

 

diyen Geda Muslu, Bir şiirinde:

 

Benim pîrim Hacı Bektaş Veli'dir

Pîrin pîri Şahı merdan Ali'dir

Seyit Ali Sultan kendisidir

Mürsel Baba oğlu Sultan Balım'dır

 

diyen Kazak Abdal da Hacı Bektaş'ta Balım Sultan'dan el alan ve Hacı Bektaş'a yürekten bağlı olan, Hacı Bektaş sevgisini sürekli yansıtan âşıklardandır.

 

            Rahat ve ustaca söylediği şiirlerle 16. yüzyıl Türk halk şiirine damgasını vuran âşıklardan Kul Himmet:

 

Kul Himmet'im der ki bu sır Ali'nin

Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin

Kurbanıyım erkânının yolunun

Kırmızılar giydik alda nemiz var

 

deyişi ile Hacı Bektaş'a olan sevgisinden yoluna kurban olacağını ifade etmektedir.

 

            Teslim Abdal da Hacı Bektaş'a bağlılığını ve sevgisini ondan başka kimsesinin olmadığını belirterek:

 

Mürüvvetim var Hak Muhammed Ali'ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

Hızır ile Hacı Bektaş Veli'ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

 

ifadesiyle dile getirmiştir.

 

Bir şiirinde:

 

Hacı Bektaş Veli'nin yoluna gitmek ibadettir

Onların nesl-i pâkine inkâr etmek kabahattir

 

diyen, Hürremi mahlasını kullanan Veliyiddin Çelebi, Hacı Bektaş sevgisini ibadet kadar üstün görenlerdendir.              

 

Hacı Bektaş Veli'dir pîrimiz Hilmi Dede

Bende-i Ali Abâyız biz Hüseynilerdeniz

 

diyen Hilmi Dede Baba da Bektaşiliğin tüm inceliklerini dizelerinde derin bilgisi ile işleyip Hacı Bektaş sevgisini konu edinenlerdendir.

 

Bir deyişinde:

 

Mürvetim var Hak Muhammed Ali'ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

Hızır ile Hacı Bektaş Veli'ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

 

diyen Teslim Abdal da Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getiren âşıklar katarında yer alır.

 

17. yüzyıl âşıklarından Kara Hamza'nın:

 

Durmaz deli gönül su gibi akar

Aşkın firaklığı bağrımı yakar

Doksan bin Rum eri gülbangın çeker

Hünkâr Hacı Bektaş Veli gel yetiş

 

deyişi sevgi ve saygının ötesinde Hacı Bektaş'tan içtenlikle medet umuşun ve bağlılığın samimi ifadesidir.

 

Aynı yüzyılda yetişen Bektaşi âşıklarından Seyit Yaroğlu'nda da:

 

Seyit Oğlu'nun hub nefesidir

İnsana kâr eden maddi sesidir

Doksan bin erlerin ser çeşmesidir

Hak der yalvarırım Hacı Bektaş'a

 

ifadesinde görüldüğü gibi Hacı Bektaş sevgisi yüce bir sevda durumundadır.

 

            Yeniçeri ocağının kapatılması nedeniyle sürgün edildiği için bir kısım şiirlerinde Hasreti mahlasını kullanan ve:

 

Hünkâr Hacı Bektaş Sırr-ı Ali'ye

Biat etmeyende iman mı vardır

Ahadullah deyip tastik edince

Ya gayrı kimseye peyman mı vardır

 

biçiminde özgün söyleyişleri olan Hamdullah Çelebi'de Hacı Bektaş sevgisi ince bir nakış gibi işlenmiştir.

Bir Bektaşi ozanı olan Hüsni Baba, Perişan Baba'dan el alıp tarikata girmiş, bir süre Hacı Bektaş dergâhında bulunmuş ve oradan icazet alarak Baba olmuş, şiirlerinde Hacı Bektaş sevgisini sık sık ve coşkuyla dile getirmiştir.

 

Badeli âşıklardan olup:

 

Kul Mustafa'm söyletmeyin deliyi

Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Veli'yi

Dost elinden içirdiler doluyu

Şimdi sarhoş oldu hastadır gönül

 

diyen Kul Mustafa'da da Hacı Bektaş sevgisinin ön planda tutulduğu görülmektedir.

 

Allah, Muhammed Ehlibeyt ve Hacı Bektaş sevgisini şiirlerinde ustalıkla yansıtan İlham:

 

İki turnam gelir başı cigalı

Eğlen turnam eğlen Ali misin sen

Birisi Muhammed birisi Ali

Eğlen turnam eğlen Ali misin sen

Yokza Hacı Bektaş Veli misin sen

 

biçiminde dile getirmiş:

 

Anların bendesi İlhamî abdal

Pîrim Hacı Bektaş Hünkâr`dır billah

 

diyerek Hacı Bektaş'a sevgi, saygı ve bağlılığını dizelere aktarmıştır.

 

            19. yüzyıl Bektaşi âşıklarından Kalecikli Mir'atî, Hacı Bektaş tekkesinde l860-l975 yılları arasında posta oturan Türabî Baba'dan nasip almış, Hacı Bektaş sevgisi ile elde saz, başta külah diyar diyar gezip âşıklık geleneğini sürdürmüştür.

 

Hacı Bektaş sevgisi ile yanıp tutuşan âşıklardan Kemterî de:

 

Şükür olsun ol Hüda'nın demine

Hünkâr Hacı Bektaş Sultan Balım var

Medh-i evsafını eyledim yine

Hünkâr Hacı Bektaş Sultan Balım var

 

diyerek Hacı Bektaş'a sevgi ve saygısını ustaca dile getirmiştir.

 

            Zileli Fedaî de Hacı Bektaş'a sevgi ve saygısını şiirlerinde sık sık dile getiren âşıklar arasında görülmekte, bir deyişinde:

 

Bektaşi Veli'ye kılarsan biat

Hatırlar yap gönüle eyle rağbet

Fedaî alemde el çek be gayet

Her el amma nasip veren el olmaz

 

ifadesi ile Hacı Bektaş'a biatlı olduğunu vurgulamaktadır.        

 

            Hacı Bektaş sevgisi ile dolu lirik bir söyleyiş içinde Türkçe'nin tüm güzelliklerini sergileyen 19. yüzyıl âşıklarından Sabri de:

 

Sensin beni bu sevdaya düşüren

Hünkâr Hacı Bektaş Veli'sin şahım

Gurbet ili diyar diyar aşıran

Sensin İmam Haydar Ali'sin şahım

 

biçiminde rahat söyleyişleri ile dikkat çekenlerdendir.

 

            Asıl adı Mehmet Beybaba olan Âşık Muhammed yalın, açık ve duru bir söyleyişle Hacı Bektaş sevgisini:

 

Muhammed isyanım günahım çoktur

Hazretine layık hizmetim yoktur

Mürşitler mürşidi buyruğu haktır

Hünkâr Hacı Bektaş sen imdat eyle

 

deyişi ile, yaptığı hizmeti ona lâyık görmeyecek kadar alçak gönüllülükle dile getirmiştir.

 

19. yüzyıl Bektaşi âşıklarından Ferdî de:

 

Gel gülüm çıkarma gönülden bizi

Sevdiğin Bektaşi Veli aşkına

Gönülden çıkarıp yabana atma

İstinatgahımız Ali aşkına

 

biçiminde Hacı Bektaş sevgisini şiirlerinde yansıtmıştır.

 

Aynı yüzyılda Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getirenlerden Arguvanlı Derviş Mehmet de:

 

Sultan Mehemmedim severim seni

Sensin müminlerin desti dâmeni

Şefaat ıssı ol mürüvvet kâni

Hünkâr Hacı Bektaş gel imdat eyle

 

sözleriyle sevgisini açıkça dillendirmiştir.

 

Âşık Dertli'nin de:

 

Hacı Bektaş Veli'nin çakeriyiz çakeri

Ali'den giydik bu tacı Bektaşiyiz

 

ifadesiyle, Bektaşi oluşundan gurur duyduğunu haykırdığı görülmektedir.   

 

Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getiren 20. yüzyılın önde âşıklarından Kul Semaî:

 

700 yıl evvel dünya halkına

Yön verendir Hacı Bektaşi Veli

Ahi Evranlara Mevlânalara

Ün verendir Hacı Bektaşi Veli

 

biçimindeki söyleyişi ile hem ustalığını hem de Hacı Bektaş sevgisini kendine özgü tavrıyla dile getirmiştir.

Hacı Bektaş sevgisini dile getiren âşıkların Cumhuriyet döneminde yaşayanlarının hemen hepsinde Atatürk sevgisinin de ön planda olduğu görülmektedir.

 

Bunlardan biri:

 

Çırakman vecize söz bırakanlar

Dilimize Türkçe öz bırakanlar

Gerçeğe götüren iz bırakanlar

Biri Hacı Bektaş, biri Atatürk

 

diyen Hüseyin Çırakman Hacı Bektaş ve Atatürk'ün Türk diline verdikleri önemi ustaca dizelere aktarıp Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisini dantel gibi işlerken yine bir Cumhuriyet çocuğu olan Âşık Haydar Aslan da:

 

Hünkâr Hacı Bektaş Veli pîrimiz

Böyle bir uluya ikrar yolumuz

Mustafa Kemal'dir bir önderimiz

Yolunda yürüyen kervanımız var

 

biçiminde söyleyişi ile Hacı Bektaş sevgisinin yanında Ulu Atatürk'ün izinde olduğunu yansıtmaktadır.

 

Günümüz âşıklarından Âşık Hüdaî de:

 

Balık susuz olmaz insan vatansız

Gülüm Hacı Bektaş elim Atatürk

Bilim nihayetsiz yolum hatasız

Bilim Hacı Bektaş yolum Atatürk

 

diyerek Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisi ile dopdulu âşıklardan biri olduğunu belirtmektedir. Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisi ile dolu âşıklar, yürekleri bu ulu sevgi ile yanan âşıklardan sadece birkaçıdır.

------------

 

            20. yüzyılın aşıklarından Aşık Remzâni‘de bağlı olduğu Hacı Bektaş Veli`ye duyduğu sevgisini deyişlerinde şöyle dile getirir:

 

Evliyalar evliyası

Hacı Bektaş, Hacı Bektaş

Horasan`da tuttun yolu

Hacı Bektaş, Hacı Bektaş

 

Güvercin donuna girdin

Kadıncığa selam verdin

Destur edip Rum`a geldin

Hacı Bektaş, Hacı Bektaş

 

------------

 

Ozanlar’ın dilinden Hacı Bektaş Veli

            Hacı Bektaş Veli’nin Horasan’da başlayan ve Anadolu’da dalga dalga yayılan gönülleri feth etme hareketi bir aydınlanma hareketidir. Hünkar, uyandırdığı çerağlarla (yetiştirdiği dervişlerle) Anadolu aydınlanmasını sağlamıştır. Bu aydınlanma hareketi insanı evrenin merkezine yerleştirme, onu erdemli kılma ve yüceltme hareketidir.

 

            Aydınlanma hareketinin öncüsü Hünkar Hacı Bektaş Veli, Alevi -Bektaşi toplumunun gözünde yüksek bir statüye sahiptir. Bu statüyü ozanlar çeşitli biçimlerde ifade ederler. Bunlar: “Kûtb-u azam” (Yolun en ulusu) “Kutb-ül -Arifîn” (Ariflerin en ulusu), “Erenlerin ser çeşmesi” (Ermişlerin baş kaynağı), “Zübde-i Evliya” (Evliyaların en seçkini), “Mukaddem-ül Mütefekkirin” (Düşünenlerin öncüsü).

 

           Ozanların bir kısmı statü tanımlamasını sade, anlaşılır biçimde yapar;

 

“Ezelden muradım Muhammet Ali

Erenler ulusu Bektaşi Veli”  (Nefes)  (Atalay: 93)

 

            Hacı Bektaş Veli tüm erenlerin en ulusudur, piridir. Bu saygınlık ondan beklentileri artırır; himmet umulur, yardım istenir;

 

Bir nefes;

 

“Sofra Ali’nin HimmetVelinin” der.  (Atalay: 118)

 

Bir başkasında;

 

Pirim hünkar Hacı Bektaş Veli’sin

Cümlenin muradını verici sensin

Kemanım yok, şek getirmem Ali’sin 

Müminin namazı orucu sensin

 

......

 

Nuru vardır Muhammed’in nurunda

İkisi bir oldu Ali serinde

Sıratla, mizanda mahşer gününde 

Aleme suali sorucu sensin  (Atalay: 94)

 

            Hacı Bektaş Veli hem Velidir, hem Ali. Başka türlü söylenirse Hacı Bektaş Veli don değiştirmiş Ali’dir.

 

İkrarım enel Hakktır

Bu ikrarım beli Haktır

Cemal-i nur celi Hakktır

Hakk Muhammed Ali Hakktır

Hacı Bektaş Veli Hakktır

......

 

Evvel gelip Ali olan

Sonra gelip Veli olan

Ebed hem ezeli olan

Hakk Muhammed Ali Hakktır

Hacı Bektaş Veli Hakktır   (Atalay: 115)

 

            Ezeli ve ebedi olan “Hakk-Muhammed-Ali” ve “Hacı Bektaş Veli”dir. Benzer bir biçimde Yunus da “Evvel benem ahir benem” diyerek insanın ezeli ve ebedi olduğunu anlatıyordu. Bu anlatım tasavvuf (sûfilik) anlaşıldığı zaman anlamlı hale gelmektedir.

 

            Anadolu Alevi-Bektaşileri Hacı Bektaş Veli’yi Bektaşiliğin kurucusu olarak kabul ederler. Kendilerini de “Bektaşi” olarak tanımlarlar.

 

Pirimiz uludan ulu

Ol kurdu erkanı yolu

Muhammed Ali’nin kulu 

Biz Bektaşi gülleriyiz.

 

Biz güruh, Bektaşileriyiz

Sır ehlinin sırdaşıyız

Erenlerin kardeşiyiz 

Biz Bektaşi gülleriyiz   (Matlubi, B. A. S. 158)

 

            Bektaşiler kendilerini Güruh-ı Naci olarak kabul ederler. Guruh-ı Naci, tarikat yolunda Tanrı katına ererek kurtulmuş olan topluluktur. Peygamber’in “ümmetim 72 gruba ayrılacak ancak onlardan biri kurtuluşa erecektir.” Sözünden hareketle kendilerinin Ehlibeyt soyundan gelmiş olmalarından dolayı kurtuluşa eren topluluk olarak görürüler.

 

Cem olup her yerde güruh-ı naci

Allah dost Muhammed Ali çağırır

Naciler bilip der sır miracı

Hünkar Hacı Bektaş Veli çağırır   (B. A. S. 182)

 

            Sır miraçta gizlidir. İnanışa göre, miraçta Hz. Muhammed Tanrı katına giderken sema’da yoluna bir aslan çıkar, aslana hatemini (yüzüğünü) vererek geçer, dönüşte Kırkların bulunduğu mekana ancak “ben fakirül fıkarayım” diyerek katılır ve orada yüzüğünü Ali’nin parmağında görür, bir üzüm tanesini ezip şerbet edip kırklara bölüştürür ve onlarla birlikte semaha durur. Bu anlatımdan Bektaşiler peygamberin bu topluluğun üyesi olduğu sonucunu çıkarırlar.

 

            Miraçta Peygamber’in karşısına çıkan yolun kurucusu Ali’dir. Ancak Ali ile Hacı Bektaş Veli bir ve aynı kişi olduğu için Pir Sultan bunu farklı söyler;

 

Muhammed Miraç’da davet gününde

Arslan hamle kıldı rahı önünde

Kim idi görünen arslan donunda 

Var mı Hacı Bektaş Veli’den gayrı

 

Size niyaz eder Güruh-ı Naci

Arkasında hırka başında tacı

Onulmaz yaranın merhem ilacı

Var mı Hacı Bektaş Veli’den gayrı   (P. S. A. s. 331)

 

            Hacı Bektaş Veli bir yolun önderi olarak, Bektaşiliğe özgü kıyafetlerle (hırka ve taç) birlikte düşünülür. Her ne kadar tarihi kaynaklar yolu (erkanı) sistemleştirenin halifelerinden Balım Sultan olduğunu belirtse de ozanlar /topluluk bu önderliği Hacı Bektaş’a uygun görür.

 

Balım Sultan er köçeği

Keser kılıncı bıçağı

Cümle erenler gerçeği 

Hünkar Hacı Bektaş Veli

 

Pir Sultan’ım gerçek veli

Erenlerden çekmem eli

Oniki İmam’ın yolu

Hünkar Hacı Bektaş Veli   (P. S. A. s. 15)

 

            Hünkar (kutsal evliya, veli anlamında) yeni bir yol kurmamış Oniki İmam’ın yolunu sürdürmüştür. Bu nedenle Bektaşilik, Hacı Bektaş ile başlayan ayrı bir tarikat olarak değil “Şah-ı Merdan” (Velilerin Şahı) Ali’nin yolunun devamı kabul edilmektedir. Hacı Bektaş Veli de Şah-ı velayet’in bu demde kendisidir.

 

http://www.cemvakfi.org.tr

 

 

                                                   -  Ozanlarımız  -