Âşık Remzâni |
Âşıkların Dilinde Hacı Bektaş Sevgisi
Mehmet Yardımcı
Yüzyıllar boyu Anadolu'da yetişen âşıklar Hacı Bektaş'ın manevi şahsından etkilenmiş, geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalmış, dillerinde ve tellerinde Hacı
Bektaş sevgisini, tarikat yolunda, tarikat yolcusunun Tanrı'ya ulaşmadaki
yükselmek ve derinleşmek durumunda olduğu dört aşamayı simgeleyen dört kapı ve
kırk makamın öğretisini Bektaşi tarikatinin ikinci kurucusu Balım Sultan'ın bir
şiirinde olduğu gibi:
Evvel başta Muhammed'e selâvat Ârif isen bu manayı ver imdi Şeriattir tarikattir marifet Hakikatten bize haber ver imdi
biçiminde dizelerinde yaşatmışlar, eline-diline-beline sadık ol üçlemesi ile belirtilen hususlara sıkı sıkıya bağlı kalınmasını öğütlemişlerdir.
·
"Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et." ·
"Okunacak en büyük kitap insandır." ·
"Eline-diline-beline, işine-eşine-aşına sahip ol." ·
"İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir." ·
"Göze nur gönülden gelir."
biçiminde her sözü bir hikmet değerinde olan Hacı Bektaş Veli'yi kendisine manevi mürşid seçmiş, âşıklardan:
Doksanaltı bin Horasan pirleri Elliyedibin Urum erleri Cümlesinin sarfizarı serveri Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi
diye 14. yüzyıldan ses veren Abdal Musa'dan tutun da bir şiirinde:
Perişan erenler yolunu gözler Ser verir sırrını sinede gizler Her kimler ki sual ederse bizler Hünkâr Hacı Bektaş fukarasıyız
diyen Perişan Baba'dan,
Medet mürvet deyip kapına geldim İsteğim dileğim ver Hacı Bektaş İndim eşiğine yüzümü sürdüm Kusurum günahım var Hacı Bektaş
diyen günümüzde Türk halk şiirinin en önemli halkalarından Âşık Veysel'e kadar sayısız âşık Hacı Bektaş'tan himmet ummuşlardır.
Bilgeliği ermişliği ve kerametleriyle Hacı Bektaş Veli Anadolu ve tüm Türk coğrafyasında âşıkları büyük ölçüde etkilemiştir.
Hacı Bektaş Veli felsefesinden en çok etkilenen âşığımız, dergâha getirdiği alıçların karşılığında "Buğday mı verelim himmet mi" öyküsü
ile bilinen Yunus Emre'dir. O, Hacı Bektaş Veli'nin "Âşıkların tenleri
ölür, canları ölmez." özlü sözünü,
"Ölür ise ten ölür Canlar ölesi değil"
biçiminde şiirleştirmiştir.
Hacı Bektaş'tan himmet alan âşıkların en çok tanınanlarından biri:
Eşrefoğlu al haberi Bahçe biziz gül bizdedir Biz de Mevlâ'nın kuluyuz Yetmiş iki dil bizdedir
dörtlüğü ile başlayan şiirin âşığı Hasan Dede'dir.
Çeşitli şairnamelerde adına rastladığımız ve bazı şiirleri kimi cönklerde bulunan Samut da mahlasını Hacı Bektaş'tan alan âşıklardandır. Hacı
Bektaş Veli halifelerine ruhsat verirken Âşık Samut da gidip ruhsat istemiş.
Hacı Bektaş birden bire celallanmış, "Kime ruhsat vereceğimi ben
bilirim. Sen samut ol bakalım.) diye bağırmış. (Samut az konuşan demektir.)
Hacı Bektaş'ın "Sen samut ol" sözü üzerine o günden sonra
şiirlerinde Samut mahlasıını kullanmıştır.
16. yüzyılda yaşayan ve Alevi-Bektaşi edebiyatının en büyük ozanı olarak bilinen Pir Sultan Abdal da:
Arzulayıp sana geldim Pirim Hacı Bektaş Veli Eşiğine yüzüm sürdüm Pirim Hacı Bektaş Veli
deyişinde işaret ettiği gibi Hacı Bektaş Veli'yi Pîr Hacı Bektaş halifelerinden Kızıl Deli'yi serçeşme (topluluğun önderi) olarak
tanımaktadır. Aynı şiirde:
Pîr elinden dolu içtim Erenler demine düştüm Ak cenneti gördüm coştum Pîrim Hacı Bektaş Veli
diyerek Pîr saydığı Hacı Bektaş'tan dolu içip manevi himmet aldığını vurgulamaktadır.
Hacı Bektaş'ın manevi etkisi altında kalıp 12 yaşında evinden kaçarak Hacı Bektaş'a giden, eğitimini dergâhtaki medresede Feyzullah Çelebi'nin çocukları
Cemaleddin ve Veliüddin Çelebi'lerle tamamlayan ve Feyzullah Çelebi'nin
vefatıyla posta oturan Cemaleddin Çelebi yanında dergâha l4 yıl hizmet eden
Âşık Sıtkı bir deyişinde:
Pervaneyim yandım bir hüsn ü maha Düştüm leyl ü nehar ah ile vaha Yaşım oniki de geldim dergâha Hamdülillah can canana kavuştu
diyerek adının Pervane olduğunu işaret etmiş, l4 yıl hizmeti sonucu
Merzifon'un Harız köyüne yerleşmek için izin istediğinde o sırada Hacı Bektaş
dergâhının başında bulunan Cemaleddin Çelebi'nin:
Ben elden geldikçe eylerim dua Sıdkı sadakatin unutmam Sıdkı Hünkâr' emanet cümle eshabım Cem-i hümmeti unutmam Sıtkı
deyişinden sonra Sıtkı mahlasını alıp Hacı Bektaş'tan mahlas alan âşıklar arasına katılmıştır. Hacı Bektaş'ın manevi etkisi altında kalıp, Hacı Bektaş'a gidip dergâha
hizmet ederek mahlas alan âşıklardan biri de Kul Sevindik'tir.
Şiirlerinde Allah, Muhammed, Hz. Ali Ehlibeyt ve Hacı Bektaş sevgisini büyük bir coşku ile işleyip bir şiirinde:
Esirî der kadim ikrar uluya Hazreti pîr Hacı Bektaş Veli'ye Ahd u amanımız Kalu Beli'ye Kavuşturup bulduran Hak bulan Hak
diyen ve asıl adı Mehmet olan 19. yüzyılın güçlü âşıklarından Esirî de Hacı Bektaş'tan manevi himmet alıp mahlasına da Hacıbektaş'ta kavuşan âşıklardandır.
Âşık Mehmet 20 yaşına geldiği zaman artık kabuğuna sığamaz olur ve bir gün kardeşlerine "Benim özümde muhabbet coş eyledi. Ben Hacı Bektaş'ta
Feyzullah Çelebi'yi ziyarete gideceğim." diyerek köyünü terk ederek
Hacı Bektaş'a gider.
Hacı Bektaş'ta Feyzullah Çelebi'den himmet alıp âşıklığını beyan eder. Sazını ve sözünü dinleyen Feyzullah Çelebi: "Söyle Esirî'm sakla
sırrımı." deyince artık şiirlerinde Esirî mahlasını kullanmaya
başlar.
Kul Sabri'nin de önceleri Garip Ali adı ile şiirler söylerken Hacı Bektaş'ta pîr tarafından "Önce sabretmeyi öğren, başarının sırrı sabırdır."
denmesi üzerine Kul Sabri mahlasını aldığı bilinmektedir.
Asıl adı Ahmet olan ve 1826'da Tokat'ta doğan Gedaî, mahlasını Hacı Bektaş'ta Bektaşı babalarından Yesarî Baba'dan almış:
Çok erler halk etti hazret-i bâri Kimi şire bindi gem etti mârı Velâkin yürütmek cansız divarı Hacı Bektaş Veli Hünkâr'a mahsus
deyip şiirlerinde içtenlikle Hacı Bektaş kerametlerinin yanı sıra Hacı Bektaş sevgisini işlemiştir.
Hacı Bektaş sevgisi âşıklarda çok üstündür. Kimi âşıklarımız Hacı Bektaş'ın manevi etkisi altında o denli kalmışlardır ki, Hilalî Baba önceleri: Sıtkınan niyazım Hacı Bektaş'a Dergâhına gidemedim neyleyim Aşkınla giriftar oldum ateşe Dergâhına gidemedim neyleyim
diye hayıflanırken, daha sonraları:
Ricam budur evliyalar atası Affeyle kuluyun çoktur hatası Ölsün Hilali'nin kalsın meftası Hünkâr Hacı Bektaş Veli yolunda
deyip cenazesinin bile Hacı Bektaş yurdunda kalmasını dilemiştir.
Hacı Bektaş sevgisini dile getiren âşıklar arasında:
Hatayî Biçare kuldur şahına Hünkâr Hacı Bektaş Nazargâhına Deli gönül hak ol düş dergâhına Er olayım dersen er ile görüş
diye kendini Hacı Bektaş kulu sayan Hatayi,
Muhammed dininin yoktur şeriki Odur alemlerin mülki meliki Tarikimiz Hacı Bektaş tariki Hırka bizim nemet bizim şal bizim
diyen Geda Muslu, Bir şiirinde:
Benim pîrim Hacı Bektaş Veli'dir Pîrin pîri Şahı merdan Ali'dir Seyit Ali Sultan kendisidir Mürsel Baba oğlu Sultan Balım'dır
diyen Kazak Abdal da Hacı Bektaş'ta Balım Sultan'dan el alan ve Hacı Bektaş'a yürekten bağlı olan, Hacı Bektaş sevgisini sürekli yansıtan
âşıklardandır.
Rahat ve ustaca söylediği şiirlerle 16. yüzyıl Türk halk şiirine damgasını vuran âşıklardan Kul Himmet:
Kul Himmet'im der ki bu sır Ali'nin Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin Kurbanıyım erkânının yolunun Kırmızılar giydik alda nemiz var
deyişi ile Hacı Bektaş'a olan sevgisinden yoluna kurban olacağını ifade etmektedir.
Teslim Abdal da Hacı Bektaş'a bağlılığını ve sevgisini ondan başka kimsesinin olmadığını belirterek: Mürüvvetim var Hak Muhammed Ali'ye Daha sizden gayrı kimim var benim Hızır ile Hacı Bektaş Veli'ye Daha sizden gayrı kimim var benim
ifadesiyle dile getirmiştir.
Bir şiirinde:
Hacı Bektaş Veli'nin yoluna gitmek ibadettir Onların nesl-i pâkine inkâr etmek kabahattir
diyen, Hürremi mahlasını kullanan Veliyiddin Çelebi, Hacı Bektaş sevgisini ibadet kadar üstün görenlerdendir.
Hacı Bektaş Veli'dir pîrimiz Hilmi Dede Bende-i Ali Abâyız biz Hüseynilerdeniz
diyen Hilmi Dede Baba da Bektaşiliğin tüm inceliklerini dizelerinde derin bilgisi ile işleyip Hacı Bektaş sevgisini konu edinenlerdendir.
Bir deyişinde:
Mürvetim var Hak Muhammed Ali'ye Daha sizden gayrı kimim var benim Hızır ile Hacı Bektaş Veli'ye Daha sizden gayrı kimim var benim
diyen Teslim Abdal da Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getiren âşıklar katarında yer alır.
17. yüzyıl âşıklarından Kara Hamza'nın:
Durmaz deli gönül su gibi akar Aşkın firaklığı bağrımı yakar Doksan bin Rum eri gülbangın çeker Hünkâr Hacı Bektaş Veli gel yetiş
deyişi sevgi ve saygının ötesinde Hacı Bektaş'tan içtenlikle medet umuşun ve bağlılığın samimi ifadesidir.
Aynı yüzyılda yetişen Bektaşi âşıklarından Seyit Yaroğlu'nda da:
Seyit Oğlu'nun hub nefesidir İnsana kâr eden maddi sesidir Doksan bin erlerin ser çeşmesidir Hak der yalvarırım Hacı Bektaş'a
ifadesinde görüldüğü gibi Hacı Bektaş sevgisi yüce bir sevda durumundadır.
Yeniçeri ocağının kapatılması nedeniyle sürgün edildiği için bir kısım şiirlerinde Hasreti mahlasını kullanan ve: Hünkâr Hacı Bektaş Sırr-ı Ali'ye Biat etmeyende iman mı vardır Ahadullah deyip tastik edince Ya gayrı kimseye peyman mı vardır
biçiminde özgün söyleyişleri olan Hamdullah Çelebi'de Hacı Bektaş sevgisi ince bir nakış gibi işlenmiştir. Bir Bektaşi ozanı olan Hüsni Baba, Perişan Baba'dan el alıp tarikata
girmiş, bir süre Hacı Bektaş dergâhında bulunmuş ve oradan icazet alarak Baba
olmuş, şiirlerinde Hacı Bektaş sevgisini sık sık ve coşkuyla dile getirmiştir.
Badeli âşıklardan olup:
Kul Mustafa'm söyletmeyin deliyi Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Veli'yi Dost elinden içirdiler doluyu Şimdi sarhoş oldu hastadır gönül
diyen Kul Mustafa'da da Hacı Bektaş sevgisinin ön planda tutulduğu görülmektedir.
Allah, Muhammed Ehlibeyt ve Hacı Bektaş sevgisini şiirlerinde ustalıkla yansıtan İlham:
İki turnam gelir başı cigalı Eğlen turnam eğlen Ali misin sen Birisi Muhammed birisi Ali Eğlen turnam eğlen Ali misin sen Yokza Hacı Bektaş Veli misin sen
biçiminde dile getirmiş:
Anların bendesi İlhamî abdal Pîrim Hacı Bektaş Hünkâr`dır billah
diyerek Hacı Bektaş'a sevgi, saygı ve bağlılığını dizelere aktarmıştır.
19. yüzyıl Bektaşi âşıklarından Kalecikli Mir'atî, Hacı Bektaş tekkesinde l860-l975 yılları arasında posta oturan Türabî Baba'dan nasip almış, Hacı
Bektaş sevgisi ile elde saz, başta külah diyar diyar gezip âşıklık geleneğini
sürdürmüştür.
Hacı Bektaş sevgisi ile yanıp tutuşan âşıklardan Kemterî de:
Şükür olsun ol Hüda'nın demine Hünkâr Hacı Bektaş Sultan Balım var Medh-i evsafını eyledim yine Hünkâr Hacı Bektaş Sultan Balım var
diyerek Hacı Bektaş'a sevgi ve saygısını ustaca dile getirmiştir.
Zileli Fedaî de Hacı Bektaş'a sevgi ve saygısını şiirlerinde sık sık dile getiren âşıklar arasında görülmekte, bir deyişinde: Bektaşi Veli'ye kılarsan biat Hatırlar yap gönüle eyle rağbet Fedaî alemde el çek be gayet Her el amma nasip veren el olmaz
ifadesi ile Hacı Bektaş'a biatlı olduğunu vurgulamaktadır.
Hacı Bektaş sevgisi ile dolu lirik bir söyleyiş içinde Türkçe'nin tüm güzelliklerini sergileyen 19. yüzyıl âşıklarından Sabri de:
Sensin beni bu sevdaya düşüren Hünkâr Hacı Bektaş Veli'sin şahım Gurbet ili diyar diyar aşıran Sensin İmam Haydar Ali'sin şahım
biçiminde rahat söyleyişleri ile dikkat çekenlerdendir.
Asıl adı Mehmet Beybaba olan Âşık Muhammed yalın, açık ve duru bir söyleyişle Hacı Bektaş sevgisini:
Muhammed isyanım günahım çoktur Hazretine layık hizmetim yoktur Mürşitler mürşidi buyruğu haktır Hünkâr Hacı Bektaş sen imdat eyle
deyişi ile, yaptığı hizmeti ona lâyık görmeyecek kadar alçak gönüllülükle dile getirmiştir.
19. yüzyıl Bektaşi âşıklarından Ferdî de:
Gel gülüm çıkarma gönülden bizi Sevdiğin Bektaşi Veli aşkına Gönülden çıkarıp yabana atma İstinatgahımız Ali aşkına
biçiminde Hacı Bektaş sevgisini şiirlerinde yansıtmıştır.
Aynı yüzyılda Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getirenlerden Arguvanlı Derviş Mehmet de:
Sultan Mehemmedim severim seni Sensin müminlerin desti dâmeni Şefaat ıssı ol mürüvvet kâni Hünkâr Hacı Bektaş gel imdat eyle
sözleriyle sevgisini açıkça dillendirmiştir.
Âşık Dertli'nin de:
Hacı Bektaş Veli'nin çakeriyiz çakeri Ali'den giydik bu tacı Bektaşiyiz
ifadesiyle, Bektaşi oluşundan gurur duyduğunu haykırdığı görülmektedir.
Hacı Bektaş sevgisini içtenlikle dile getiren 20. yüzyılın önde âşıklarından Kul Semaî:
700 yıl evvel dünya halkına Yön verendir Hacı Bektaşi Veli Ahi Evranlara Mevlânalara Ün verendir Hacı Bektaşi Veli
biçimindeki söyleyişi ile hem ustalığını hem de Hacı Bektaş sevgisini kendine özgü tavrıyla dile getirmiştir. Hacı Bektaş sevgisini dile getiren âşıkların Cumhuriyet döneminde
yaşayanlarının hemen hepsinde Atatürk sevgisinin de ön planda olduğu
görülmektedir.
Bunlardan biri:
Çırakman vecize söz bırakanlar Dilimize Türkçe öz bırakanlar Gerçeğe götüren iz bırakanlar Biri Hacı Bektaş, biri Atatürk
diyen Hüseyin Çırakman Hacı Bektaş ve Atatürk'ün Türk diline verdikleri önemi ustaca dizelere aktarıp Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisini dantel gibi
işlerken yine bir Cumhuriyet çocuğu olan Âşık Haydar Aslan da:
Hünkâr Hacı Bektaş Veli pîrimiz Böyle bir uluya ikrar yolumuz Mustafa Kemal'dir bir önderimiz Yolunda yürüyen kervanımız var
biçiminde söyleyişi ile Hacı Bektaş sevgisinin yanında Ulu Atatürk'ün izinde olduğunu yansıtmaktadır.
Günümüz âşıklarından Âşık Hüdaî de:
Balık susuz olmaz insan vatansız Gülüm Hacı Bektaş elim Atatürk Bilim nihayetsiz yolum hatasız Bilim Hacı Bektaş yolum Atatürk
diyerek Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisi ile dopdulu âşıklardan biri olduğunu belirtmektedir. Hacı Bektaş ve Atatürk sevgisi ile dolu âşıklar, yürekleri bu
ulu sevgi ile yanan âşıklardan sadece birkaçıdır. ------------
20. yüzyılın aşıklarından Aşık Remzâni‘de bağlı olduğu Hacı Bektaş Veli`ye duyduğu sevgisini deyişlerinde şöyle dile getirir:
Evliyalar evliyası Hacı Bektaş, Hacı Bektaş Horasan`da tuttun yolu Hacı Bektaş, Hacı Bektaş Güvercin donuna girdin Kadıncığa selam verdin Destur edip Rum`a geldin Hacı Bektaş, Hacı Bektaş
------------
Ozanlar’ın dilinden Hacı Bektaş Veli Hacı Bektaş Veli’nin Horasan’da
başlayan ve Anadolu’da dalga dalga yayılan gönülleri feth etme hareketi bir
aydınlanma hareketidir. Hünkar, uyandırdığı çerağlarla (yetiştirdiği
dervişlerle) Anadolu aydınlanmasını sağlamıştır. Bu aydınlanma hareketi insanı
evrenin merkezine yerleştirme, onu erdemli kılma ve yüceltme hareketidir. Aydınlanma hareketinin öncüsü
Hünkar Hacı Bektaş Veli, Alevi -Bektaşi toplumunun gözünde yüksek bir statüye
sahiptir. Bu statüyü ozanlar çeşitli biçimlerde ifade ederler. Bunlar: “Kûtb-u
azam” (Yolun en ulusu) “Kutb-ül -Arifîn” (Ariflerin en ulusu), “Erenlerin ser
çeşmesi” (Ermişlerin baş kaynağı), “Zübde-i Evliya” (Evliyaların en seçkini),
“Mukaddem-ül Mütefekkirin” (Düşünenlerin öncüsü). Ozanların bir kısmı statü
tanımlamasını sade, anlaşılır biçimde yapar; “Ezelden muradım Muhammet Ali Erenler ulusu Bektaşi Veli” (Nefes) (Atalay: 93) Hacı Bektaş Veli tüm erenlerin
en ulusudur, piridir. Bu saygınlık ondan beklentileri artırır; himmet umulur,
yardım istenir; Bir nefes;
“Sofra Ali’nin HimmetVelinin” der. (Atalay: 118) Bir başkasında; Pirim hünkar Hacı Bektaş
Veli’sin Cümlenin muradını verici sensin Kemanım yok, şek getirmem
Ali’sin Müminin namazı orucu sensin ...... Nuru vardır Muhammed’in nurunda İkisi bir oldu Ali serinde Sıratla, mizanda mahşer gününde Aleme suali sorucu sensin
(Atalay: 94) Hacı Bektaş Veli hem Velidir,
hem Ali. Başka türlü söylenirse Hacı Bektaş Veli don değiştirmiş Ali’dir.
İkrarım enel Hakktır Bu ikrarım beli Haktır Cemal-i nur celi Hakktır Hakk Muhammed Ali Hakktır Hacı Bektaş Veli Hakktır ...... Evvel gelip Ali olan Sonra gelip Veli olan Ebed hem ezeli olan Hakk Muhammed Ali Hakktır Hacı Bektaş Veli Hakktır Ezeli ve ebedi olan
“Hakk-Muhammed-Ali” ve “Hacı Bektaş Veli”dir. Benzer bir biçimde Yunus da
“Evvel benem ahir benem” diyerek insanın ezeli ve ebedi olduğunu anlatıyordu.
Bu anlatım tasavvuf (sûfilik) anlaşıldığı zaman anlamlı hale gelmektedir. Anadolu Alevi-Bektaşileri Hacı
Bektaş Veli’yi Bektaşiliğin kurucusu olarak kabul ederler. Kendilerini de
“Bektaşi” olarak tanımlarlar.
Pirimiz uludan ulu Ol kurdu erkanı yolu Muhammed Ali’nin kulu Biz Bektaşi gülleriyiz.
Biz güruh, Bektaşileriyiz Sır ehlinin sırdaşıyız Erenlerin kardeşiyiz Biz Bektaşi gülleriyiz Bektaşiler kendilerini Güruh-ı
Naci olarak kabul ederler. Guruh-ı Naci, tarikat yolunda Tanrı katına ererek
kurtulmuş olan topluluktur. Peygamber’in “ümmetim 72 gruba ayrılacak ancak
onlardan biri kurtuluşa erecektir.” Sözünden hareketle kendilerinin Ehlibeyt
soyundan gelmiş olmalarından dolayı kurtuluşa eren topluluk olarak görürüler. Cem olup her yerde güruh-ı naci Allah dost Muhammed Ali çağırır Naciler bilip der sır miracı Hünkar Hacı Bektaş Veli çağırır Sır miraçta gizlidir. İnanışa
göre, miraçta Hz. Muhammed Tanrı katına giderken sema’da yoluna bir aslan
çıkar, aslana hatemini (yüzüğünü) vererek geçer, dönüşte Kırkların bulunduğu
mekana ancak “ben fakirül fıkarayım” diyerek katılır ve orada yüzüğünü Ali’nin
parmağında görür, bir üzüm tanesini ezip şerbet edip kırklara bölüştürür ve
onlarla birlikte semaha durur. Bu anlatımdan Bektaşiler peygamberin bu
topluluğun üyesi olduğu sonucunu çıkarırlar. Miraçta Peygamber’in karşısına
çıkan yolun kurucusu Ali’dir. Ancak Ali ile Hacı Bektaş Veli bir ve aynı kişi
olduğu için Pir Sultan bunu farklı söyler; Muhammed Miraç’da davet gününde Arslan hamle kıldı rahı önünde Kim idi görünen arslan donunda Var mı Hacı Bektaş Veli’den
gayrı
Size niyaz eder Güruh-ı Naci Arkasında hırka başında tacı Onulmaz yaranın merhem ilacı Var mı Hacı Bektaş Veli’den
gayrı Hacı Bektaş Veli bir yolun
önderi olarak, Bektaşiliğe özgü kıyafetlerle (hırka ve taç) birlikte düşünülür.
Her ne kadar tarihi kaynaklar yolu (erkanı) sistemleştirenin halifelerinden
Balım Sultan olduğunu belirtse de ozanlar /topluluk bu önderliği Hacı Bektaş’a
uygun görür.
Balım Sultan er köçeği Keser kılıncı bıçağı Cümle erenler gerçeği Hünkar Hacı Bektaş Veli
Pir Sultan’ım gerçek veli Erenlerden çekmem eli Oniki İmam’ın yolu Hünkar Hacı Bektaş Veli Hünkar (kutsal evliya, veli
anlamında) yeni bir yol kurmamış Oniki İmam’ın yolunu sürdürmüştür. Bu nedenle
Bektaşilik, Hacı Bektaş ile başlayan ayrı bir tarikat olarak değil “Şah-ı
Merdan” (Velilerin Şahı) Ali’nin yolunun devamı kabul edilmektedir. Hacı Bektaş
Veli de Şah-ı velayet’in bu demde kendisidir.
http://www.cemvakfi.org.tr
- Ozanlarımız - |