Namık Kemal DOĞANAY
KAZAN’IN
TEKKELERDE VE TASAVVUFTAKİ SİMGESEL ANLAMI VE KARAKAZAN HAKKI
Kazan, çok sayıda kişinin yemek
yemesi için, yemek pişirmeye ya da bir şeyleri kaynatmaya yarayan büyük ve
kulplu pişirme kabıdır. Tasavvufta ise,
manevi pişmeyi, insan-ı kamil olma yolunda ilerlemeyi simgeler.
Kazanın tasavvufta özellikle Alevi-Bektaşi
tekkelerinde ise ayrı bir anlamı vardır. Hemen hemen her Bektaşi tekkesinin
kutsal saydığı bir kazanı bulunmaktadır: Hacı Bektaş Dergahı’nda Kara Kazan, Hace Ahmet Yesevi Türbesi’nde Timurleng’in emriyle yapılan kazan,
Tiran Tekkesi’nde, Kahire Kaygusuz Tekkesi’nde, Seyit Battal Gazi Tekkesi’nde,
Sarı Saltuk Tekkesi’nde büyük kazanlar vardır ve bu kazanlar bugün bile kutsal
sayılan eşyalar arasında yer alır.
Hacı
Bektaş’ın Oğlanları denilen
Osmanlı Yeniçerileri için de
Kazan’ın önemi büyüktü. Yeniçerilerin de kazanları vardı. Kazan-ı Şerif (kutlu kazan) olarak nitelenen kazanları kutsal
sayılır ve “Kazanlık” denilen yerde saklanır, devamlı nöbetçi bulundurulurdu.
Ayaklanmalarında, yerinden çıkarılarak omuzlarda meydana kadar taşınır ve
devrilirdi. “Kazan kaldırmak” olarak nitelenen bu durumla ayaklanma başlamış
olurdu.
Bektaşi Tekkeleri için kazan, tekkenin simgesi olup,
yoksullara yemek dağıtmak üzere kaynatmayı simgeliyordu.
Hacı Bektaş Veli Dergahı Aşevi
içinde bulunan Kara Kazan ise diğer
Bektaşi tekkelerinde bulunan kazanların en büyüğü olup, bir Moğol komutan
tarafından Dergah’a hediye edildiği söylenir.
Dergah’daki Kara Kazan, altı
büyük parça dövme bakırın birleştirilmesi ile meydana getirilmiştir. Gövdesine
ikisi büyük, ikisi küçük dört adet ayrı kulp yerleştirilmiştir. Kazan’ın
kenarında “Tamir-i Selanikli El-Hac Hasan
Dede sene 1290(1874)”, “Vakf-ı Hacı Bektaş Veli Sersem Ali” ve “Vakf-ı Sultan Hacı Bektaş Veli Yadigar
Sersem Ali” yazısı ile “Vakf-ı Hacı
Bektaş Veli Yadigar İbrahim Baba 1227 (1711) yazılıdır.
Alevi-Bektaşiler için “bereketin ve bolluğun” simgesi sayılan
Kara Kazan hakkında inanışlar çok fazladır: Hacı Bektaş Veli’nin talibi Molla
Sadettin’in üç kez kırk gün kaynar su dolu kazanda kaldığı, oradan canlı ve
arınmış olarak çıktığı, Hacı Bektaş Veli’nin ateş yakmadan oniki tane kurbanı
pişirdiği, bir avuç bulguru ateş yakmadan kazanda pişirerek binlerce kişiye
yedirdiği vb.
Kara Kazan, Muharrem ayında ve
özel günlerde (postnişin seçiminden sonra, postnişinin Hakk’a Yürümesinden sonra)
kaynardı. Aşure günü geldiğinde, dedeler/babalar tarafından gülbenkler
okunduktan sonra erkana göre yiyecekler hazırlanır ve içine atılırdı. İmam
Hüseyin, Ondört Masumu Pak ve tüm Kerbela Şehitlerini anan nefesler, mersiyeler
okunduktan sonra aşure, katılanlara ve tüm yoksullara dağıtılırdı. Dergah’a
gelen konuklar en çok üç gün ağırlanır, üç günden fazla kalanlar daha sonra
Dergah’taki çalışmaya katılırdı.
Karakazan Hakkı (Hakkullah)
Dede ya da Baba, gerek Osmanlıgerekse Cumhuriyet döneminde devletten maaş almamışlardır.(*) Alevi-Bektaşiler inançları gereği kendilerine sunulan hizmetler
karşılığında gönlünden kopanı “Kara Kazan
Hakkı” veya “Hakkullah” olarak
dede/babalara vermişlerdir. Yine Öşür Usulü vergi döneminde ekin hasılatının
onda biri öşür olarak alındıktan sonra, üçler, yediler, kırklar hakkı olarak
üç, yedi ve kırk şinik buğday alınır, “Kara Kazan Hakkı” için Dergah’a
gönderilirdi.
Hizmetler sonucu toplanan “Hakkullah’ın” üçte birini Dedeler inançları
gereği o yörede bulunan en yoksul insana vermişler, üçte birini kendi
ihtiyaçları ve hizmet görenler için saklamışlar ve üçte birini ise Hacı Bektaş
Dergahı’na “Kara Kazan Hakkı” için göndermişlerdir.
Dergah’a gönderilen Kara Kazan
Hakkı’nın üçte biri Çelebi Ailelerine (Evladiyelik Hakkı), üçte biri Dergah’ın
bakım-onarım ve diğer ihtiyaçlarına, üçte biri ise Dergah’da hizmet edenlere
ayrılırdı.
Bu sayede Dergah’da sürekli
kazanlar kaynamış, askerler, yolcular ve yoksullara yemek verilmiş, kıtlık ve
seferberlik zamanlarında tohumluk ve/veya gıda ihtiyacı olarak dağıtılmıştır.
13 Aralık 1925 tarihli Resmi
Gazete’de yürürlüğe giren 677 Sayılı ”Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Kanunu”
ile tekkelerin fiilen kapatılması ile “Kara Kazan” bu mekanlarda kaynamıyor
olsa da, Yol’a ilişkin hizmetler halen Çelebi
Ailesinin evlerinde yürütülmektedir.
“Hakkullah” ya da “Kara Kazan
Hakkı”nın günümüzde de devam etmesi ve
Yol’umuza yönelik asimilasyonunun önlenmesi için “Dergah’da Birlik” çalışmalarının bir sonucu olarak kurulan Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı’na yapılacak bağış ve Vakfın yayını Serçeşme Dergisi’ne olunacak abonelik, “Kara Kazan Hakkı
(Hakkullah” olsa gerektir.
(*) Osmanlı döneminde
Hacı Bektaş Veli Dergahı Vakfiyesi mütevellisine maaş bağlanmıştır. Bunun
yanında Çelebi Ailesi’ne-Mütevelli Başkanı’na (Reisine) Evladı Hacı Bektaş
Maaşı bağlanmıştır. Bu durum fermanlarla belgelidir. Hacı Bektaş Veli’nin
mücerred yani hiç evlenmemiş olduğu gibi söylentiler, biraz da Mütevelli
Başkanı’nın maaş almasından kaynaklanmıştır. Çelebi Ailesi fertlerinin Vakfın
Başkanı olmasını önlemek ve Vakfın Reisi olmak ve maaş almak için; bazı Babalar
Hacı Bektaş Veli’nin mücerred olduğunu, evlatlarının bulunmadığını, iddia etmişlerdir. Nitekim, İstanbul
Merdivenköy Şahkulu Sultan Dergah’ında kabri bulunan Çelebi Feyzullah Efendi (1711-1759) bu durumu Padişah III.
Mustafa’ya arz etmek için gitmiş, orada eceliyle Hakk’a yürümüştür.
- Makaleler -