Âşık Remzâni

 

 

 

Yas-u Matem ve Hüseyin’i Kerbelâ

 

Veliyettin Hürrem ULUSOY

Ekim  2016

 

Yas, kimsenin yaşamadan bilemeyeceği bir şey. “Bir yakınımızı kaybetmenin nasıl bir duygu olacağını tahmin edebiliriz, ama bu hayali ölümün birkaç gün ya da birkaç hafta ötesini göremeyiz” diyor Joan Didion, insanın sevdiği birini kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu anlattığı “O Yılın Büyüsü” başlıklı kitabında.

 

Yapılan bilimsel çalışmalara göre yasın beş evresi olduğu söylenir: İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu evreler dünya çapında genel geçer kabuller olarak bilinir fakat yas tutmanın “doğru” ya da “yanlış” bir şekli yok. Herkes aynı deneyimleri yaşamaz ve böyle bir beklenti de olmamalı. Kayıp hissi hep vardır, ama yas zamanla biçim değiştirir. Bu herkesin her evreyi o şekilde ve sırasıyla yaşaması anlamına gelmez. Bu konuda yapılan genellemeleri bilmek belki gitmekte olduğunuz yolun nereye varacağı konusunda fikir sahibi olmak açısından yararlı olabilir, ama hayat tecrübesi her zaman teoride anlatıldığı gibi düz bir çizgide ilerlemeyebiliyor.1

 

Bu günden Kerbelâ’ya, Kerbelâ’dan yarına insanlık tarihinde Hüseyin’in yasını olgusal bir gerçeklik olarak farklılaştıran hakikat nedir? Tutulan bütün yaslar bir dereceye kadar ve sonlu iken Hüseyin’in yası neden tarih ve zamana meydan okurcasına sonsuza dek devam eder?

 

Zülcenah başını yere eğdi, alnını Şahı Şehidi Kerbelâ’nın kanına sürdü, gözlerinden yaş akarken kadınların bulunduğu çadıra yöneldi ve başını yas içinde eğdi. Hüseyin’in kanı yetmiş iki Kerbelâ Şehidinin kanı ile birlikte, yerçekimine karşı koyup, gökyüzüne doğru aktı ve bir daha da asla yere düşmedi. Hüseyin, iyi ile kötünün arasında devam eden sonsuz savaşta tahrip edilmiş bütün değerlerin, yine terkedilmiş bütün ideallerin simgesi olurken kendisini adalet tapınağının eşiğinde kurban etmişti. Bu kurban ediliş biçimi insanlığın gözyaşında, yüreği burkan, sonsuza dek unutulmaz ve silinmez bir oyuk açmıştı.

 

Hüseyin’in ordusu, askeri, süvarisi, organize edilmiş bir savaşçı grubu yoktu, ama hak ve adaletin güçten üstün gelebileceğine inanmıştı. Bu cesur, asil ve fedakâr tutum; ölüme teslim olmama hali insanlık için belki de kurtuluşun simgesi olacaktı. Bir tanıklık etme, tanık olmayı kanıtlama ve devamında bir vicdani duruşu canı pahasına insanlığa sunma biçimine dönüşürken, zalimin alnında bir utanç abidesi ve sonsuza dek silinemeyecek bir kara lekeye dönüşecekti. Kuşkusuz ki Hüseyin, terk edenlerin kendisine karşı savaşabileceğini biliyordu, çünkü kalpler ve gönüller kendisi ile beraber olsa da kılıç ve hançerler zalimlerin, yani Yezit’in emrindeydi. Bu terk ediliş trajik bir çatlağın başlangıcı olacaktı, ama Hüseyin, kendisinden emin, kederli, hüzünlü ve imkânsız bir sabır ile üzerine gelen karanlığa karşı yazgısının sonsuz ışığı ile yürüdü.

 

İnançta ve itikatta mitolojik anlatılar itiraz kabul etmez gerçekler kadar, hatta çoğu zaman daha da gerçek olup, hakikate dönüşürler ve bu nedenledir ki, bugünden Kerbelâ’ya düğün çadırı kurulur, ipek kurdeleler ile süslenir, yerlere çiçek yapraklar serilip, gerçekleşmesi asla mümkün olmayan düğünün hazırlıkları yapılır. Beşik hazırlanır, içine oyuncaklar ve şekerlemeler konulur. Mateme dönüşen düğün, kurban edilen bir masumun anısına Kerbelâ’nın ateş cehenneminden bir gül bahçesi var edilmeye çalışılır, çünkü Hüseyin ve yetmiş iki Kerbelâ Şehidi, her yaşta insan ve her nesil için, yeniden dirilme üzerine adaletin tapınağında yazgılarına boyun eğip, baş vermişlerdi. Bu şekilde bir baş verme biçimi kimileri için tarih olarak kabul görürken, kimileri için ise kutsal bir tarih, zaman, mekân ve barış adına imkânsız bir sabrın mihenk taşı oldu.

 

Not:

1. http://www.bbc.com/future/story/20130219- are-there-five-stages-of-grief

 

 

Hamdullah Çelebi (Hasreti)

 

Gel Yezid, Evladı İnkâr Eyleme

 

Gel Yezid, evladı inkâr eyleme

Dertl’olun derdine derman bulman

Dönüp M(u)aviye’den ikrar eyleme

Mahşer meydanında ferman alaman

 

Yüz yiğirmi dört bin nebi serveri

Hasan Hüseyin’in nesli evveli

İmam Zeynel Bakır gevherin kanı

İkrar etmeyince Hakk’ı bulaman

 

İmam Cafer Hakk’ın didarı nuru

Kazım Musa Rıza mü’min’in varı

Taki Naki Hasan Ali Askeri

Muhammed Mehdi’ye cevap veremen

 

Muhmmed’in nesli de Ali’den geldi

Şems ü Kamer’i de secdeye indi

Mü’min bi’at edip sücud eyledi

Eğer fehm etmezsen nasib alaman

 

Esirin imamı Seyyid Fazlullah

Didar’-ı Peygamber nur-u aynullah

Kamını taş etti inanın billah

Bende kılmayınca secde kılaman

 

Hasreti’nin bu sözleri vacibdir

Efendim şanına Kur’an şahiddir

İsmin yedi esma’ yedi ayetdir

Kulluk etmeyince necat bulaman

 

 

Kaynak:

 

Ali Celalettin Ulusoy, Pir Dergâhından Nefesler, Genişletilmiş İkinci Baskı, Ağustos 2014. Yayına Hazırlayan, Hüseyin Hürrem Ulusoy.

 

                                                          -  Makaleler  -