Âşık Remzâni |
Veliyyeddin
Efendi’nin Gerçek Beyannamesi
Hülya Küçük
Bektaşilerin Kurtuluş Savaşı'na katkılarına yer veren
hemen her çalışmada Veliyyeddin Çelebi’nin (1857-1940), Bektaşi-Alevileri,
Mustafa Kemal’in Meclis II. Dönem milletvekili adaylarını desteklemeye teşvik
için yayınladığı şöyle bir beyannamesinden söz edilir: “Anadolu’da bulunan, ecdadım Hacı Bektaş Veli
Hazretlerine samimi muhabbeti bulunan bilcümle Muhibban ve Hanedan taraf-ı
halisanelerine: Bu milleti ihya ile istiklalimizi temin eden vücud-i
âlileri, kaffe-i İslamiyana bais-i şeref olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
reis-i celili Gazi namdar Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin neşir buyurdukları
beyannameleri cümlenizin malumudur. Gazi Paşa müşarünleyhin terakki ve teali-i
vatan hakkındaki hertürlü arzularını yerine getirmek, bizlere farz-ı ayındır.
Milletimizi kurtaracak ve saadetimizi temin edecek, Onun efkâr-ı
saibaneleridir. Bunu inkâr edenlerin, bizimle kat’iyyen münasebetleri yoktur.
Tarikat-ı aliyyemizin bütün mensubinine müşarunileyh hazretlerinin gösterdiği
namzedlerden maadasına rey vermemelerini, vatanımızın kurtulması bu vechile
kaabil olduğunu sizlere kemal-i ehemmiyetle tavsiye ederim. Bu nasihatlerimi amil olmayanlar bizden değildir. Hak
erenler onlara destgir olmaz. Tekrar beyan eylerim ki bu milleti kurtaracak,
ancak Gazi Mustafa Kemal Paşadır; Onunla beraber mukaddes vatanımızın has
evlatlarıdır. Hiç bir ferdin sözünü dinlemeyiniz, sözümden zerre kadar
çıkmayınız. Sizin saadetinizi düşünenler, sizi kölelikten kurtaracak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Reisi ve cümlenizin büyüğü Mustafa Kemal Paşa
Hazretleridir. 1339 (1923) 25 Nisan Hacı Bektaş Veli Çelebisi
Veliyyeddin Mühür” Bu metin, ilk kaynak olarak E. B. Şapolyo Mezhepler ve
Tarikatler Tarihi, (İstanbul 1964), s. 284-5’te ve A. C. Ulusoy, Hünkar
Hacı Bektaş Veli ve Alevi-BektaşiYolu, (Hacıbektaş 1968), s. 103’te
geçmektedir. Ulusoy’daki versiyon Şapolyo’nunkinden altı cümle eksiktir.
Ulusoy, ayrıca bunun Yenigün’ün aynı tarihli (1339 [1923] 25 Nisan)
nüshasında yayınlandığını belirtmekte, ondan naklen diğer kaynaklar da bu
veriyi tekrarlamaktadırlar. Oysa mezkur gazetenin ne o günkü, ne de o güne
yakın bir nüshasında böyle bir beyanname yoktur. Zaten dil ve üslub olarak da
aşağıda vereceğimiz Hakimiyet-i Milliye’deki beyannamesinden çok çok
düşük bir seviyedir; ikisinin aynı kişiden sadır olduğuna inanmak güç değil,
imkânsızdır. Ulusoy, ayrıca, Mustafa Kemal’in bu beyannameye 6 Mayıs
1939 (1923) tarihli bir teşekkür telgrafından söz eder : “İrsâl buyrulan beyannâme-i reşâdet penâhileri suretini
okudum. Feyz-i millî’nin inkişafına hadîm olacak teşebbüsat ve mesaîden geri
kalmayan Zât-ı reşadet-penâhilerine takdîm ihtiram eylerim. Mezkûr beyannâmenin
her tarafa neşir ve tevzii hakkındaki iş’ara muntazırım. Saadet-i mülk ve
millete hizmeti kendilerine şiâr edinenler, indi Allah’da me’cur ve ebediyen
mes’ud olurlar efendim. Gazi Mustafa Kemal.” Bir teşekkür telgrafı varsa – ki büyük bir ihtimalle
vardır, Mustafa Kemal böyle bir jesti cevapsız bırakamazdı – tarihinin “6
Mayıs 1338 (1922)” olması gerektiğini savunuyorum. Zira gerçek beyanname 5
Mayıs 1338 (1922) tarihlidir, ve böyle önemli bir beyannameye Mustafa Kemal’in
hemen cevap vermesi gerekir. Gerçek beyanname şöyle: “Tarikat-ı ‘Aleviyye’ye [“Tarikat-ı
Bektaşiye’ye” denmek isteniyor- H.K. ] Veliyyeddin Efendi Hazretlerinin Beyannamesi Hacı
Bektaş Veliyyeddin Efendi, Tarikat-ı ‘Alaviyye’ye mensub ‘umum ehl-i Islama
karşi atideki beyannameyi neşr eylemiştir. Biraderim merhum Çelebi Cemaleddin Efendi’nin 331
senesinde yedibini mutecaviz efraddan mürekkeb “Mücahidin-i Bektaşiyye” namı
altında teşkil etmiş oldugu bir alay ile Harb-ı ‘Umumiye iştirak ve vazife-i
mukaddese-i vataniyyesini ifa eylediği herkesin ma’lumudur. Mutareke vasfa ki
meş’um Sevr mu’ahedesi neticesi olarak Payitahtımız, sevgili iczay-ı vatandan
ki her kabza-yı haki ecdadımızın kanıyla yoğrulmuş, hatta tasarrufumuza altı yüz
küsur senelik tarihi bir saltanat şahidi bulunmuştur. O muhteşem saltanat(ı),
müstemleke efrad ve ahalisinden Yunan palikaryaları ayakları altına aldılar. Dörtyüz çadırdan cihangirane bir devlet vücuda getiren
Türkler, bu tecavüzat-ı leimane karşisinda zebunküşane kalmayı, hürriyet ve
istiklalinin pamal-ı zillet ve hakaret olmasını bir türlü hazm edemeyerek hayat
ve istiklalini idameye ve muhafazaya karar vermekle şu büyük muhteşem Millet
Meclisi vücuda geldi ki merhum biraderim dahi e’zasından bulunuyordu. Mubtela
olduğu derd-i napezir, kürsiy-i ‘umelay-ı milletde bulunmak arzusundan mahrum
bırakarak nihayet uful ettirdi. Son sözü kelime-i şahadet ve Milletin,
Hükumetin temadü-yi muzafferiyet ve muvaffakiyetle neticelendi. Da’ilerinin buraya gelmekden maksadım, mahza bais-i
iftiharımız olan Türkiya Büyük Millet Meclisi’ni ziyaret olub şu arzuma
nailiyetimden bani-i müceddid-i Hükumet Ğazi müşirimiz ve Baş-Kumandanımız
Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle diger aza-yı kiram hazeratının hakkımda lutfen
ve tenezzülen ibraz buyrulan iltifatlardan dolayı son derece minnetdar kalmakla
müftehir ve müteşekkirim. Bununla beraber Şark ve Garbin takdir ve bütün alem-i
Islamın mazhar-ı takdis-i olan şu Ankara’da şu ‘ulvi günler, devre-i hayatımın
en mes’ud günleridir. Bir de şurasını söylemek isterim ki cedd-i al-i tebarım
Hacı Bektaş Veli Hazretleri mahza Anadolu’yu ma’nen irşada Horasan ve
Türkistan’dan me’muren gelmişlerdir. Şimdi defn-i hak ve ‘ıtrnak olduğu
[Suluca]Karahöyük mahallini dahi yurd ittihaz buyurdular. Işte o zaman Şehzade
Alaeddin Paşa’nin tertib etmekte olduğu askerlere Orhan Ğazinin iltimasıyla
ceddim Hacı Bektaş Veli Hazretleri tarafından mansur ve muzaffer olmalarına
du’a etmekle beraber Türk ıstılahı olarak ismini dahi ‘Yeni-Çeri’ olarak
tesmiye buyurdular. Hakikaten muzafferiyetlerinin runümun olduğuna bütün
tevarih şahiddir. Mensubin-i Tarikat-i Bektaşiyye, Türk olmakla beraber,
Tarikat-i Nazenin’e mensub aşa’ir dahi Dergah’a merbut bulunduklarından sevgili
Anadolumuzun düşman isti’lasına ma’ruzkalmasına kat’iyyen tahammül edemezler.
Bu maksadla herkes canlarıyla mallarıyla vatanlarını, istiklallerini muhafazaya
‘ahd ve misak etmişlerdir. Tarikat-ı Bektaşiyyeye “Şi’ilik” ve başka namlar
takarak bayna’l -Islam iftirakcuyane propoğandaların, kat’iyyen te’siri yoktur,
olamaz. Tavzih-i hacet olmadığı üzere, Anadolu’da meskun Tarikat, Hulefa’-i
Raşidin’in son imamı ‘Ali kerremallahu vecheh Efendimiz Hazretlerine de
-este’izu billah- “Kul la es'elukum...” ayet-i kerimesi, “ene ve ‘Aliyyun min
levnin vahid”, “ene medinetu’l- ‘ilm va ‘Aliyyu babuha” ve daha sair,
muhabbet-i Ehl-i Beyt hakkında sadırolan hadis-i şerifeye ifrat-ı muhabbet eden
Bektaşi ve Nazenin takımlarıdır ki buralarda “Guruh-i Naci” ve ‘Alevi’ denilir
ve bir hayli yekun teşkil eder. Ceddim Hacı Bektaş Veli Hazretlerine
merbutiyetleri dolayısıyla ahfadına da ihtiram etmektedirler. Işte şu suretle
ğaye-i Misak-ı Milli’nin istihsali içun şimdiye kadar vus’atimiz derecesinde
malen, canen çalıştığımız gibi ba’dema da çalışacağımızı va’ad ve te’min eder
ve kahraman ordumuzun muvaffakiyet ve muzafferiyetleri içun du’a eylerim. Ve
minallahi’t-tevfik.” Toplumsal Tarih, 97 (2002): 46-47.
|