Âşık Remzâni

 

 

 

Tekrar Alevi Açılımı

 

Veliyettin Hürrem ULUSOY

Şubat 2016

 

Son günlerde yine Alevi açılımının tekrar gündeme geldiği ile ilgili müjdeler veriliyor, beklentiler yaratılıyor. Peki, bütün bunlardan bir şey çıkar mı? Türkiye, Alevi sorununu bu sefer cidden çözebilir mi?

 

Umarız ve dileriz öyle olur. Ama çok da umutlu değilim. Karamsar olmaya da gerek yok. Çünkü Türkiye ne yapıp edip bir an önce bu sorununu çözmesi lazım, Alevilerin istekleri temel hak ve özgürlükler çerçevesi içerisindedir. Aİ HM ve yargı kararları da bunu teyit ediyor. Bu nedenle çözüme katkıda bulunabilmek amacıyla bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.

 

Bırakın Problemlerimizi Kendi Aramızda Tartışalım

 

Alevilerin Aleviliğin ne olduğu konusunda anlaşamamaları kendi içişleridir, dışarıdan bu tartışmalara karışmak, müdahalelerde bulunmak, görüşlerden bazılarını “muteber, bazılarını “yanlış” ve benzer şekilde görüş bildirmekten vazgeçilmeli.

 

Bazı devlet büyükleri “Ali’siz Alevilikdiye bir yaklaşımı hedef tahtasına koyuyor ve onun bu yaklaşımı iktidar partisi sözcüleri ve yanlıları tarafından da benimsenmiş durumda. Aleviliğin ne olduğu, ne olmadığı? Alevilerin kim olup, kim olmadığı sadece biz Alevileri ilgilendiren bir mesele! Bu konuyu da aramızda yıllardan beri tartışıyoruz ve daha da tartışacağız. Farklı görüşlerde olsak bile, ortak yönümüz tahmin edilenden çok daha fazla. Dışarıdan birilerinin bu tartışmaya müdahil olmaya hakkı yok. Yine dışarıdan, Alevilik içindeki farklı yorumların, gerçekleri bilmeden, çarpıtılarak hakkımızda benzetmeler yapılması hiç doğru değil.

 

Alevilerin dış güçler, terör örgütleri vb., tarafından kolaylıkla kandırılıp kullanıldıkları yolundaki yanlış komplo teorilerine son verilmeli.

 

Aleviliğin ne olduğuna Aleviler karar vermeli. Sünnilerin, hele devleti de arkalarına alarak Alevilere Alevilik öğretmeye kalkmasının hiçbir yararı yok.

 

Aleviliği Hz. A li ve On iki İmamları sevmek şeklinde sınırlandırmak çok yanlıştır.

 

Aleviler arasındaki mücadelelerde devletin ve onun kurumlarının taraf tutması doğru değil. Bu noktada Mamak’ta yaptırılması düşünülen Cami-Cemevi yan yana projesinin ne kadar yanlış olduğunu hatırlatmak isterim.

 

Aleviler arasında görüş ayrılıkları artık çözümsüzlüğün bahanesi olmamalı. “Farklı Alevi gurupları farklı görüşler savunuyor.” diyerek yıllarca Cemevlerine hiçbir statü tanınmadı.

 

Alevi sorunun çözümünün eşiği Alevilerin rızasıdır. Sünni çoğunluğun değil. Yani Alevilerin sorununu çözerken, Sünnilerin elinden herhangi bir haklarının alınması asla söz konusu değil; belki bazı haksız imtiyazlardan feragat etmeleri gerekir. Tabii birde Alevilere yönelik önyargılardan vazgeçmeleri şart!

 

Bu nedenlerle Alevi sorunun çözümünde karar mercii olarak esas aktörler Aleviler olmalıdır. Devletin görev ve yükümlülüğü ise sorunun çözümünde Alevilerin öneri, talep ve görüşlerini dikkate alıp, yasal mevzuatlarda ilgili değişiklikleri yapmaktır. Bu baptan olmak üzere, başlangıç için devlet büyüklerinin Alevileri çeşitli şekillerde hedef gösterme konusunda bir daha konuşmamalarının sağlanması büyük yarar sağlayacaktır.

 

                                                          -  Makaleler  -