Âşık Remzâni |
Serçeşme Serçeşme, bilindiği gibi,
kelime anlamı olarak çeşmenin başı, suyun başı demektir. Alevi-Bektaş’ı
toplumunda ise bu tanım, her zaman, Hacı Bektaş Veli Dergâhı ile birlikte yapılmış,
Serçeşme dendiğinde bu dergâh akla gelmiştir. Tarih boyunca yüklendiği görevler
ve yaptığı mücadeleler Dergâh’ı Serçeşme yapmış veya başka bir deyişle Serçeşme
olduğu için Dergâh bu görevleri üstlenmiş ve Yol’un mücadelesini vermiştir. Hacı Bektaş Veli Dergâhı, yolun
serçeşmesi olmak, varlığını sürdürmek, hizmetlerini yürütebilmek için çok büyük
bedeller ödemiş, can vermiş, sürgünler yaşamıştır. Osmanlı, Serçeşmenin her
faaliyetini hep kontrol altında tutulmaya, yönetmeye ve yönlendirilmeye çalışmıştır.
Dergâhın toplum üzerindeki etkisini bildiğinden kapatmayı göze alamamış, ancak
hizmetlerini kısıtlamış, yasaklamış ve zaman zaman da dergâh adına topluma yanlış
ve yalan mesajlar yaymıştır. Alevi-Bektaşi inancını kendi resmi inancına dönüştürmeye
(asimilasyona) çalışmıştır. Serçeşmenin ve inancın önderleri ise gerektiğinde
savaşmaktan (Kalender Çelebi) ve sürgün edilmekten (Hamdullah Çelebi) çekinmemiş,
her şart altında dergâhın görevini ve hizmetlerini sürdürmesini sağlamışlardır.
Benzer mücadeleler maalesef
kuruluşunda en büyük desteği verdiğimiz Cumhuriyet döneminde de verilmek
zorunda kalınmıştır. Bu dönemde laik bir düzen kurulması gerekçesi ile güya tüm
tarikatlarla birlikte dergâh faaliyetleri de yasaklanmıştır. Ancak devlet desteğindeki
inanç faaliyetleri özgürce yürütülürken, Serçeşme üzerindeki baskılar, kraldan çok
kralcı bazı yöneticiler tarafından Osmanlı dönemini aratmayacak şekilde artırılmıştır.
Hacıbektaş’a yapılan ziyaretleri yasaklarken, cem ayinlerine ve muhabbet
toplantılarına (Pir Sultan Sohbetlerine) müdahalelerde bulunmuşlar, yol önderlerine
(Mustafa Naci Ulusoy (Kuzu Efendi) , Ali Rıza Ulusoy, Ali Cevat Ulusoy) kelepçeler
vurarak, nezarethanelerde manevi baskı altında tutmuşlardır. Daha sonra
Alevi-Bektaşi toplumunun sesini duyurmak, devlet hizmetlerinden yararlanmasını
sağlamak için siyasi alanda hizmet vermek isteyen dergâh mensupları da (Yusuf İzzettin
Ulusoy, Ali Naki Ulusoy ve Kazım Ulusoy) , maalesef bir kısmı kendi toplumumuz
tarafından olmak üzere, haksız ve insafsız suçlamalara, karalamalara maruz kalmışlardır.
Tüm bu yok etme uğraşlarına rağmen Hacı Bektaş Veli Dergâhı hala Serçeşme ’dir
ve görevini sürdürme çabası içerisindedir. Bunun sağlanabilmiş olmasının bir
tek izahı vardır o da yolun sahipli olmasıdır. Alevi Bektaşi toplumu bunun ne
anlama geldiğini çok iyi bilir. Yolun sahipleri yol’a yön verenler, yol’a
hizmet edenler ve yol’da var olanlar, var olmaya çalışanlardır. Bu gün ise, baskı ve
yasaklamalarla hizmet alanı daraltılan, toplumun yaşadığı değişime ayak
uydurması engellenen Dergâh, Alevi-Bektaşi toplumuna Serçeşme olma görevini çağdaş
ve daha kurumsal bir yapılanma ile sürdürmek için yeniden yola koyulmuştur. Bu
amaçla ilk olarak 1925 yılında kapatılan Hacı Bektaş Veli Vakfı’nın görevini
devralacak Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı kurulmuştur. Bu vakıfta, kapatılan
vakfın son postnişinleri Ahmet Cemalettin Çelebi ve Veliyettin Hürrem Çelebinin
torunları olan ve Dergâhta halen Postnişinlik görevini birlikte yürüten Safa
Ulusoy ve Veliyettin Hürrem Ulusoy ikiyi bir yaparak ve birlikte yer almışlardır.
Bu
birlikteliğin gücü, resmi kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden, vakfımıza
önemli bir hizmet imkânı sağlamıştır. Bilindiği gibi Ankara’da Yeni Mahalle
Belediyesi tarafından yaptırılan ve içerisinde bir Cemevi de bulunan büyük bir
bina 10 yıllık bir süre için vakfımıza kiralanmıştır. Serçeşme Kültür Merkezi olarak
tanımladığımız bu binanın, yapılacak cem ayinleri yanında, eğitim, sosyal yardımlaşma,
sağlık ve kültür çalışmalarının da yapılacağı bir Küllüye gibi hizmet vermesi
planlanmaktadır. Cemevi, Alevi-Bektaşi inancı
ile hizmet yürütecek tüm ocak ve vakıflara açık olacaktır. Ancak, nasıl,
yolumuzda cemevlerine hiçbir makam ve mevki giremiyorsa, Külliyedeki bu Cemevi
de böyle amacı olanlara veya herhangi bir siyasi amaçla kullanım talebi
olanlara kapalı olacaktır. Alevilik önderi ve öğretmenleri
olan dede ve babalarımızın, eğitimli ve yetkin olmalarının mutlaka sağlanması
gerektiğine inanıyoruz. Bunun sadece, toplumumuzun ihtiyacı olan hizmetlerin
yerine getirilmesi için değil yolumuzun doğru anlatılması ve yaşama yansıtılması
bakımından da çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Vakfın önemli görevleri arasında
saydığımız bu amacı yerine getirmek amacı ile bu tesiste eğitim ve muhabbet
toplantıları düzenlenecektir. Bu toplantılarda dede ve babalarımızın hem eğitimci
olarak görev alacaklar, hem de kendi eksiklerini tamamlama fırsatı bulmuş
olacaklardır. Serçeşme Kültür Merkezinde yol
büyüklerimizin, yol bilgisine sahip akademisyenlerin, yazarların, tarihçilerin
katılacağı seminerler düzenlenecek, özellikle şehirlerde yaşayan çalışan
insanlarımızın, gençlerimizin yolumuzu doğru öğrenmesi sağlanmaya çalışılacaktır.
Bu amaçla okuma odası veya kütüphane olarak düzenlenecek mekânlarda vakıf yayınlarının
ve değerli yazarlarımızın kitapları bulundurulacaktır. Bu hizmet binasında modern
iletişim sistemleri kullanılarak yol hizmetlerimizin çağa uygun ve en üst
seviyede sunulması sağlanacaktır. Yine vakfın ana amaçlarından birisi olan
Erkanlarımızın yazılı olarak düzenlenmesi çalışmalarına da bu sayede hız
verilecektir. Bu yöntemle toplumumuzdan gelecek bilgilenme amaçlı talepler ve
yaşanılan sorunlar kısa sürede belirlenecek ve bu tespitler yapılacak çalışmalara
yön verecektir. Kısaca bu çağdaş iletişim araçları ve internet bağlantıları hem
vakıf çalışmalarının duyurulmasında hem de çalışmalara yön verilmesinde etkin şekilde
kullanılacaktır. Kısaca Alevi-Bektaşi toplumunun
serçeşmesi olan Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı bu binayı sürdürmekte olduğu
hizmetler için bir araç olarak görmektedir. Ancak, bu binanın başka herhangi
bir amaç için kullanılmasına müsaade etmeyecektir. Bu gün hiç amaç edinmediği
halde kendisine teslim edilen bu hizmet olanağını nasıl teşekkür ederek kabul
etmişse, amacına uygun olarak kullanma olanağı bulamazsa yine teşekkür ederek
sahibine teslim edebilecektir. Hiçbir araç amacımızın önüne geçmeyecektir.
Bizim amacımız, yok sayılan ve yok edilmeye çalışılan Alevi-Bektaşi inancını
yani, bu toprakların inancını, yeniden ve çağın koşullarında yaşayan ve yaşanan
hale getirmektir. Biz bu yolda Aşk ile çalışacağız Aşk ve Sağlıkla Kalın. Haluk G. Ulusoy 16.12.2013 |