Âşık Remzâni

 

 

 

SEYYİT BABA OCAĞI

 

Hüseyin ELMAS

 

                Dünyanın varoluşu ile birlikte var olduğuna inandığımız, yani insanlık tarihinin başlangıcı ile başladığına inandığımız Alevi-Bektaşi Kızılbaş inancını tarihin her döneminde egemenler yok etmeye çalışmıştır. Çünkü insanı merkeze koyan ve her şeyin insanda tecelli ettiğine inanan bu felsefe; zengin, fakir, kadın, erkek, din, mezhep, ırk farkı gözetmeksizin herkese tanrının sıfatını taşıyan, tanrının nefesini taşıyan en kutsal varlık olarak bakmıştır. Kimsenin kimseye kul olmayacağını, kimsenin kimseyi sömürmeyeceğini, hiç kimsenin bir başkasına köle olmayacağını savuna gelmiştir. Bu eşitlikçi, özgürlükçü, anlayış elbette ki dünyaya hükmeden egemenleri daima rahatsız etmiştir. O halde bu anlayışın yok edilmesi gerekiyordu. Tarihin her döneminde bu inanç saldırıya uğramış, değerleri yok edilmeye çalışılmıştır. Anadolu coğrafyasında en üst düzeyde zenginlikle yaşanan bu inanç yine en çok bu coğrafyada saldırıya uğramıştır. Anadolu erenlerinin türbeleri, dergahları defalarca yıktırılmış ve mensupları defalarca yerlerinden yurtlarından koparılıp çeşitli yerlere sürgün edilmiş ve birçoğu da zindanlara atılmış, katledilmiştir.

 

                Bununla birlikte yazılı kaynaklarıda yok edilmiştir, kayıtları silinmiştir, tarihleri bilinmez hale getirilmiştir. İşte bunlardan birisi de Divriği’ye 24 km uzaklıktaki Akmeşe (Ziniski) köyünde dergahı bulunan Seyit Baba ocağıdır. Seyit Babanın menkıbevi kişiliğini anlatan MENAKIB-I SEYYİT BABA adlı bir eserin olduğu ancak bu eserin 1.nci Dünya savaşında kaybolduğu söylenmektedir. Mezar taşı kitabesinin dahi yok edildiği Seyyit Baba’nın tarihi kişiliği hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte çevre halkı arasındaki yaygın söylentiye göre Divriği’nin de bir dönem başkentlik yaptığı Mengücekler döneminde şahların sancakları olduğu ve buradaki bir savaşta şehit düştüğüne inanılmaktadır. Bu nedenle şehit gözüyle bakılır ve büyük saygı gösterilir. Bir Türkmen şeyhidir ve Anadolu’nun Türkleşmesi döneminde çevrede etkin olmuştur.

 

                Seyyit Baba peygamber soyundan gelmektedir yani Evlad-ı Resul’dur. Asıl adı Seyyit Sadettindir. Dedeleri hoca Ahmet Yesevi’den nasip aldıktan sonra Hacı Bektaş Veli ile birlikte Horasan’dan yola çıkmış ve İran yolu ile Anadolu’ya gelmişlerdir. Hünkar Hacı Bektaş Veli Kırşehir’e, Baba İlyas Amasya’ya gittiği gibi Seyyit Babanın dedeleri de bir müddet Tunceli (Dersim)’de kalırlar. Bunlara o yörede Sarıoğlu Askerleri denilmektedir. Sarıoğulları Tunceli’den göçüp  Divriği’nin Ziniski (Akmeşe) köyüne gelip yerleşmişlerdir. Aynı soydan Koca Leşker Erzincan’ın  İliç ilçesinin Bağıştaş köyünün yakınlarında şehit düşmüştür ve türbesi de yine Bağıştaş istasyonu yakınlarındadır.

 

                Yine Seyyit Baba evlatlarının göç ettiği ve bu kolun hala yaşamakta olduğu Sivas Merkez Akkoç (Kesirik) köyünde de Sarıbaba adında bir türbe vardır. Bu ismin Sarıoğlu Askerleri adıyla anılan Seyyit Baba soyundan geldiği tahmin edilmektedir.

 

                Seyyit Baba’nın Ziniski (Mengücekler döneminde Ziniskinin adı Zafeski’dir.) yöresine gelmesiyle birlikte bu yöre ileriye dönük çok önem kazanmıştır. Vakf-ı Medrese-i Ziniski adıyla daha önceden bir medrese kurulmuştur. Seyyit Baba’nın bu yöreye gelmesiyle birlikte daha da önem kazandığı ve medresede eğitim görenlerin ihtiyaçları ve giderleri bu vakıf tarafından karşılanmıştır.

 

                Ziniski’de Kanuni devrinde tekkeye bağlı olarak yaşayan ve ömürleri boyunca buranın hizmetkarları olarak geçiren kalabalık bir derviş grubunun bulunduğu kayıtlarda görülmektedir. Ayrıca türbe ve mescid için ayrı ayrı vakıflar tesis edilmiştir. Yine Kanuni devrine ait 1530 tarihli H.937 tahrir defterinde ise Ziniski’de ki eski medresenin daha o tarihlerde tadilat olması sebebiyle vakfın ilgili mescide devredildiği işaret edilmektedir. Yine bir tahrir defterinde zaviye için ise ayrı bir başlık altında vakfedilen köy, mezra, tarla ve bostanlar yazılmıştır. Ziniski’ye bağlı Belmen, Yuvalar mezraları, Erüklü köyü, Ziniski köyündeki Mamaşlu, Kutbağı, Otman bağı, Yahya Danişment Bağı, Kara Balabansı, Hacı Hasan Vakfı, Garip Tarla adlarını taşıyan bazıları isimsiz bırakılmış toplam 10 tarla ile harap bir bostandan ibaret oldukça zengin bir vakıf tesis edilmiştir.

 

                Seyyit Baba’nın doğum ve hakka yürüyüş tarihleri ile ilgili bir çok eren ve evliyada olduğu gibi elimizde net bir veri bulunmamaktadır. Ancak Selçuklular döneminde yaşadığı bilinmektedir. Seyyit Baba türbesi kare planlı olup üzeri pramit külahla örtülüdür. Türbe içerisinde beş kabir bulunmaktadır. İlk kabir Seyyit Baba’ya aittir, ikinci kabir  Seyyit Baba’nın eşine, üçüncü kabir oğlu Abdurrahman’a, dördüncü kızı Sakine’ye ve beşincisi ise hizmetçisi Arap’a aittir. Seyyit Baba’nın Abdurrahman adında bir oğlu Sakine adında bir kızı olduğu bilinmektedir. Başka çocuklarının olup olmadığı bilinmemektedir. Geniş bir mezarlık alanı içinde yer alan tekke ve bitişik türbe eski görüntüsünü kaybetmiştir. Ziniski köylüleri ve bu tekkeye özel bağlılık gösterenler iş birliği yaparak türbeyi yenileme çabasına girmişlerdir.  Fakat eski hali ortadan kaldırılmış yalnız tekkenin giriş kısmındaki örtme ve kurban yeri kerpiç özelliğini korumaktadır.

 

                Tekke beş bölümden meydana gelmektedir. En dışta örtme ve giriş kapısı ile kiler kapısı, sağda küçük bir oda kurban yeri bulunmaktadır. Örtmedeki asıl kapı, eşiği, çivileri, tokmağı, halkası, her şeyi ile kutsal sayılmış, çiviler çakılmış, bezler bağlanmıştır. Bu türbenin kapısına özellikle çocuğu olmayanlar yüz sürmekte, bu ziyaretten sonra çocukları olursa tekrar tekkeyi ziyaret etmekte ve kurban kesmekte, doğan erkek çocuklarına Seyyit adını vermektedirler.

 

                Sincan, Kekliktepe (Galın), Yazıköy, Karakale, Erikli, Diktaş, Susuzlar, Yağbasan, Eskibeyli (Norşun), Kayacık (Murmana), Ağar, Ekinbaşı (Kilisecik), Bahçeliköy (Pengürt), Kekliktepe, Şahna, Başören, Akmeşe (Ziniski) de bu ocağın talipleri bulunmaktadır. Ziniski’deki Zeynal Özcan (Kırmızı Dede) bu ocağın en yaşlı dedesi idi.1986 da hakka yürüdü. Tekkeşinlik yapan Abidin Dede (Abidin Erol) ve eşi Hüsne Ana (Annemin öz teyzesi) yakın zamanda hakka yürüdüler yine bu ocak evlatlarından bir aile bugün Sivas Merkeze bağlı Akkoç (Kesirik) köyüne takriben  200 yıl kadar önce göçmüşlerdir. Aile geniş bir aile olmuştur ve soyadları Erciyas’tır. Eşimin annesi Zeynep Ana bu aileden Hüseyin Dede’nin kızıdır. Annesi ise yine Yalıncak ocağı mensuplarından Karayaprak köyü kızı Elif Anadır.

 

                Seyyit Baba ile ilgili bir çok deyişler yazılmıştır. 1900 yılında Zile’nin Yücepınar köyünde doğan 1965’te yine köyünde hakka yürüyen ve Aşık Kemteri’nin oğlu olan Sefil Edna, Fakir Edna mahlaslarıyla deyişler yazan Abuzer Doğanay’ın Seyyit Baba ile ilgili bir deyişi;

         

Sabah erken vardım Seyit Baba'ya

Yüzüm sürdüm şehitlerin taşına

Dolandım tecelli kıldım dergaha

Vardım düştüm sancağının başına

 

Bir ismi Hayder'dir bir ismi Ali

Sancağı cennette geldi bu veli

Hak nazar eyledi doldu bir dolu

Canım kurban kadeh sunan eline

 

Ol Sultan Saçlı'yı yanına aldı

İsteyen kulların muradın verdi

Kızıl Elma'ya dek kafiri kırdı

Yüz sürerek kümbedinin taşına

 

Leşkeri Abdal'a çıkıyor eli

Kimsenin kalmadı kendiye dili

İmam Hüseyin ile Bektaşi Veli

Canım kurban beratına işine

 

Kara Pirbat Al-i Aba yarıdır

Koca leşker günahları arıdır

Sultan Ağuiçen cümle piridir

Yüz sürelim eşiğine başına

 

SEFİL EDNA’m der ki babına varsam

Yeşil sancağına yüzümü sürsem

Ölmeden gözümü açsam da görsem

Gör üstadım Hatayi'nin işi ne

 

 

                 Yine Edirne Valisi Süleyman Paşa’nın oğlu olan güzel nefes, duvaz ve aşk şiirleri de yazan ER MUSTAFA mahlaslı şairde bu köyde ölmüştür. Ancak Ziniski’ye niçin ve ne zaman geldiği bilinmemekte olup, 1898 yılında hakka yürüdüğü bilinmektedir. Günümüz sanatçıları tarafından okunan şu güzel şiir onundur.

 

Ol ilm-i hikmetten haber almayan

Götürdüler seni dara ne minnet

Gülün goncanın kadrin bilmeyen

Ahiri karışır kara ve minnet

 

Fırsat elde iken kurtar postunu

Fark edegör düşmanını dostunu

Bir gün bürür kara toprak üstünü

Eziyet çekersin zara ne minnet

 

Deli gönül şu ağyardan farısa

İkrar verip ikrarında durursa

Eğer senin meylin hakka varırsa

Çağrınca yetişir cana ne minnet

 

Cahil ile meyil katma hoyrada

Gizli sırlarını söyleme yad’a

Tamunun ateşi oddan ziyade

Başına buz yağar kara ne minnet

 

ER MUSTAFA’m sözün atma yabana

Yatacak yer gerek bu şirin cana

Cehd et meylini ver mah-i tabana

Sen aşık olursan yara ne minnet.

 

 

Aşkı muhabbetler daim ola…

 

                                                      - Makaleler -