Âşık Remzâni

 

 

 

Keçeci Baba Ocağı (Şeyh Mahmud-u Veli)

 

Hüseyin ELMAS

Haziran 2015

 

Alevi Bektaşi inancının Anadolu ve çevre coğrafyalarında temelini oluşturan ocak sistemi içerisinde en çok tanınan ve bilinen ocaklardan birisi de Keçeci Baba Ocağıdır. Bu ocak Hacı Bektaş Dergâhı’na bağlıdır, yol ve erkân hizmeti yürüten ocak mensubu dedeler Hünkâr Dergâhı’ndan icazet alarak hizmetleri yürütürler.

 

Ocağın kurucusu Şeyh Mahmud-u Veli’dir. İran’ın Hoy kentinde doğmuştur. İmam Musayı Kazım soyundan olup Musa Sani’nin oğlu olduğu ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin amcazadesi olduğu söylenir. Annesi Ümmü Zeynep Ana’dır. Tarihi kimliklerin yaşadığı dönemlere bakıldığında 1200’lü yılların başlarında doğduğu ve Selçuklu Devletinde, Ahilik teşkilatının kurulduğu dönemde yaşadığı anlaşılır.

 

Ahi Teşkilatının Tokat bölgesinde de faaliyet içerisinde olduğu, Turhal’da türbesi bulunan Ahi Yusuf Perende ile Erbaa Keçeci köyünde türbesi bulunan Şeyh Mahmud-u Veli’nin de Ahi teşkilatında bulundukları bilinmektedir. Şeyh Mahmud-u Veli, Ahi teşkilatı içerisinde keçecilik zanaatı ile uğraştığından Keçeci Ahi Baba, zamanla da Keçeci Baba olarak anılmaya başlanmıştır. Ayrıca Gül Ahi Baba, Şah Mahmud-u Veli, Er Gani Mahmud, Ahi Mahmud Veli gibi isimlerle de anılmaktadır. Ancak toplumun belleğine yerleşen ve telaffuz edilen kalıcı ismi Keçeci Baba’dır.

 

Tokat’ta çok güçlü olan Ahi Teşkilatının en önemli Ahi önderlerinden Keçeci Baba’ya verilen belgede şöyle yazmaktadır.

 

“Hadsız (sınırsız) büyük asitanedir. Görenlere malumdur. Evlad-ı kiramları bir alay devrişan zaviyesinde (tekke) müstefiddirler.”

 

Üç kardeş oldukları ifade edilen Keçeci Baba, Cafer Baba ve Keseğen Baba’nın 1200’lü yılların sonlarına doğru bu yöreye geldikleri, Keçeci köyünü kurdukları tahmin edilmektedir. Bir rivayete göre Horasan Erenleri Anadolu’ya göç ederken Şeyh Mahmud-u Veli de kelik taşı fırlatarak, “Bu taşın düştüğü yer mekânımdır der. Horasan’dan fırlattığı taş bugün tekkenin önünde yere çakılı vaziyette duran silindirik taştır. Buna benzer rivayetlere birçok ocak ulularının menkıbelerinde de rastlanmaktadır. Tekkenin önünde bulunan kuyudaki suyun Zemzem Suyu olduğuna, bu sudan içenlerin şifa bulduklarına inanılır. Yine birçok tekke ve zaviyenin hemen ayakucunda, yanında yöresinde bulunan su kaynakları zem zem suyu olarak bilinir ve gelen ziyaretçiler tarafından içilerek şifa aranır.

 

Keçeci Baba’nın çok sayıda menkıbesi anlatılır. Bunlardan birisi kısaca şöyledir.

 

“Dönemin Selçuklu Sultanı, Keçeci Baba’nın bilge kişiliği ve kerametlerini çok duymuştur. Bir gün onu sarayında ağırlar ve huzuruna kabul eder. Sarayda bir oda hazırlanır ve sultan, Keçeci Baba’nın yattığı odaya gider. Bir de ne görsün oda rengârenk keçelerle döşenmiş, her taraf pırıl pırıl keçelerle düzenlenmiştir. Bu durum karşısında sultan, ‘Amma da keçecisin’ diyerek takılır.”

 

Bu menkıbeye göre o günden sonra Şeyh Mahmud-u Veli’nin adı Keçeci Baba olarak kalmıştır.

 

Türbesi, Tokat ili, Erbaa ilçesi, (kendisinin kurucusu olduğu) Keçeci köyündedir. Selçuklu döneminin son Ahi Babası olarak bilinmektedir. Bilim, ruh sağlığı, veterinerlik, sanat ve eğitimle uğraşmış, zamanın en yetkin, en bilgili âlimlerinden, velilerindendir. Anadolu erenleri içerisinde derin iz bırakan Horasan Pirlerindendir. Eşi Huma Hatun, Altın Bıyık, Seyit Mehmet, Ali Haydar adlarında üç oğlu da kendisi ile birlikte aynı türbe içerisinde yatmaktadır. Turhal Kargın köyünde yatan Aziz Baba (Ali Haydar’ın oğlu) adında torunu olduğu bilinmektedir.

 

Her yıl, Keçeci Baba türbesini her inançtan, her etnik yapıdan, her kültürden binlerce kişi ziyaret eder, kurbanlar keser. Özellikle ruh sağlığı bozulmuş kişiler, felçliler, askere gidenler dilekte bulunmak ve şifa aramak için gelenler tarafından ziyaret edilir. Bu dergâh yüzyıllar boyunca ilim, irfan, muhabbet mekânı olmuştur.

 

Bu dergâhın bulunduğu Keçeci köyünde çok önemli ozanlar yetişmiştir. Fedai, Deruni, Arifoğlu Nihani, Kurban Ali, Sükûti, Mevali, Ruhani, Ligari, Sefil Ali, Aziz Baba ve Suzi gibi ozanlar, Keçeci Baba Tekkesinden feyz alarak yetişen Hâk âşıklarıdır. Yine Keçeci Baba soyundan olan Kasım Pehlivanın çıkması Keçeci köyüne daha başka bir değer katmıştır.

 

Keçeci Baba Ocağı, dönem dönem Osmanlı zulmüne karşı başkaldırının içeresinde de yer almıştır. On altıncı yüzyılda ve sonrasında Osmanlının Anadolu’daki Türkmen topluluklarına karşı uyguladığı soygun ve sömürü düzenini yürütürken başvurduğu baskı, şiddet, kıyım ve kırım politikalarına karşı çıkan iç isyanlarda Keçeci Baba Tekkesinin Tokat bölgesinde öncülük ettiği bilinmektedir. Dergâh, Osmanlı’ya karşı durmak için bölge halkını örgütlediği görülmektedir.

 

Bu bakımdan erenler tarafından kurulan ocakları, tekkeleri, zaviyeleri sadece bir inanç merkezi olarak; hastaların, şifa arayanların, dilekte bulunanların dileklerinin yerine geldiği birer mekân ya da sadece inanç önderi olarak görmek çok eksik kalan bir bakış açısıdır. Bu dergâhları, tekkeleri, zaviyeleri ve buraların kurucuları olan uluları, toplumsal, siyasal, kültürel yönleriyle de ele almalı ve tarihteki zulme, baskıya, sömürüye karşı duruşlarını, toplumların örgütlenmelerini nasıl sağladıklarını araştırmak gerekir. Ancak o zaman, bu yapıların gerçek tam işlevlerinin ne olduğunu görebilir ve anlayabiliriz.

 

Keçeci Baba Tekkesi ve Keçeci Köyü tarihte çok defalar asimilasyona uğramış ve Sultan II. Mahmut döneminde, diğer Alevi-Bektaşi tekke ve zaviyeleri gibi yıkıma uğramıştır. En son 2014 yılında Keçeci Baba türbesi camiye çevrilmek istenmiş, devlet tarafından kadrolu imam atanmıştır. Bu duruma tepki gösteren Aleviler burada bir karşı duruş sergilemişlerdir. Böylece bu türbenin camiye çevrilmesi engellenmiştir.

 

Her yıl 1 Eylül tarihinde Keçeci Baba anma törenleri düzenlenir. Ondan önce köyde birlik görgüsü yapılır, törenden sonra çeşitli vilayetlerden gelenler topluca birlik-görgü cemlerini yaparlar, herkes ocak dedesinden himmet alır ve sonrada kendi taliplerini görürler. Köyde birlikgörgü cemine girmeyenler düşkün ilan edilir.

 

Keçeci Baba Ocağı mensupları ve dedeleri genellikle Keçeci köyünde ikamet etmektedirler. Köyden kente göçle birlikte başta İstanbul olmak üzere çeşitli kentlere göçmüşlerdir. Keçeci Baba Ocağının talipleri Tokat, Amasya, Sivas, Çorum, Samsun ve Ordu vilayetlerinin birçok köyüne yayılmıştır. Tokat’ın merkez ilçesine bağlı Kızılköy, Yağmurlu, Kemalpaşa köyleri; Erbaa’ya bağlı Keçeci, Boğazbaşı köyleri; Turhal’a bağlı Erenli, Akçatarla, Kuytul, Kargın, Sergin, Yeşilalan köyleri; Zile’ye bağlı Alçıözü, Emirören, Kurupınar, Acıpınar köyleri; Niksar’a bağlı Boğazbaşı köyü; Reşadiye’ye bağlı Soğukpınar köyleri Keçeci Baba Ocağına bağlı taliplerin olduğu köylerdir. Amasya’daki talipleri Ahmetkoltuğu, Avşar, Bayat, Fındıklı, Karadaş, Hasabdal, Karalı, Karaibrahim, Sarıalan, Yeşildere, Ümitköy ve Uygur köylerindedir.

 

Keçeci Baba Ocağı zamanla alt ocaklara bölünmüştür. Bunlar Turhal Kargın köyündeki Aziz Baba Ocağı (Keçeci Baba’nın torunu), Amasya Avşar köyündeki Nebioğlu Ocağı ve Amasya’ya bağlı Yassıçalı (Ebemü) köyündeki Ergonaş Ocağıdır. Ermahmut Dede Ocağı da Keçeci Baba Ocağına bağlıdır.

 

Keçeci Baba Ocağından yetişen Sefil Ali’nin Keçeci Baba ile ilgile bir deyişi aşağıdadır:

 

Kalktı Horasan’dan sökün eyledi

Attı Çeliktaş’ın yakın eyledi

Deliye, kuduza derman eyledi

Sultan Şeyh Mahmud-u Veli elaman

 

Aslını sorarsan horasan Piri

Nice dertlileri edersin diri

Muhammed Ali’nin sevgili yâri

Sultan Şeyh Mahmud-u Veli elaman

 

Eğninde giyinmiş bir yeşil aba

Bir ismi Keçeci Gül Ahi Baba

Seni seven kullar gider mi ya da

Sultan Şeyh Mahmud-u Veli elaman

 

Kandilde nur iken Muhammed Ali

Hünkâr Hacı Bektaş, Şeyh Mahmut Veli

Bunlardır Hüda’nın sevgili yâri

Sultan Şeyh Mahmud-u Veli elaman

 

Sefil Ali’m derki nedir bu halim

Açıldı kuburlar çoğaldı zalim

Bize yardım eyle gül yüzlü Ali’m

Sultan Şeyh Mahmud-u Veli

 

Aşk ile canlar...

 

Sefil Ali

 

Ağla Gözler İmam Hüseyn Aşkına

 

Yas-u matem günü doğdu, dolunur

Ağla gözler İmam Hüseyin aşkına

Derdimize derman orda bulunur

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Ağla, bu günlerde gözünü silme

Ab-ı revan eyle, zay olur sanma

Aç gözün gafletten sen, gafil olma

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Hüseyin’e türlü zahım verdiler

Taze iken gonca gülün derdiler

Ah, edip melekler saçın yoldular

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Yaktılar ciğerim, attılar nâra

Dünyada, ahrette yüzleri kara

Bir su vermediler gül yüzlü yâra

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

On’iki imamları düşürdün kana

Çok figan eyledi Şehiban Ana

Yas-u matem günü mümin olana

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Ehl-i Beyt ismini kaldırak, dedi

Dünyayı, ahreti saymadı adü

Siyah zülfün alkanlara beledi

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Hasan, Hüseyin de Tanrı’nın dostu

Lânet Yezit ona eyledi kastı

Mervan soyu sürban ellerin kesti

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Ebul Kasım düğmelerin çözmedi

Seyyit Zeynep al valasın bozmadı

Fatma Ana ciğerciğin közledi

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

Sefil Ali’m onlar şehit Hak içün

Canım kurban Hüseyin-i pak içün

Rûz-ı mahşerde cömert sâki içün

Ağla gözler İmam Hüseyn aşkına

 

                                                          -  Makaleler  -