Âşık Remzâni

 

 

 

HASAN DEDE OCAĞI

 

Hüseyin ELMAS

 

             Anadolu Alevi-Bektaşi erenleri ile ilgili yazılı kaynaklar ne yazık ki gerek Osmanlı gerek daha önceki yönetimler tarafından ve Cumhuriyet döneminde de ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Resmi belgeler olmadığı, kalmadığı gibi Alevi Ocaklarının ellerindeki cönkler, vakfiyeler, soy secereleri ve belgeler ya alınmış yok edilmiş veya resmi otoriteler tarafından yakılmıştır. Elde kalanlar ise kayıp olmasın diye bazı ocak dedeleri ve mensuplarınca gizli tutulup saklanmıştır. İğne ile kuyu kazmak misali yapılan araştırmalarda ancak kısıtlı bilgiler elde edilebilmiştir. Hasan Dede ocağı ve ocağın kurucusu Hasan Dede ile ilgili bilgilerde derleyebildiğimiz kadarıyla aşağıdaki gibidir.

 

              Eskiden Ankara’ya bağlı bir belde iken Kırıkkale’nin vilayet olmasından sonra Kırıkkale iline bağlanan ve kendi adını taşıyan Hasan Dede kasabasında türbesi bulunan Hasan Dede hakkında çok fazla bilgi olmamakla birlikte, elde ettiğimiz kısıtlı bilgilere göre Hasan Dede Horasan erenlerindendir. Beydili aşiretine mensup bir boyla 1562 yılında Horasan’dan Karaman’a gelmiştir. Oğuz boylarından Ustucalı topluluğuna bağlıdır. Soyu 12 imamlardan 9.ncu imam Muhammet Taki’ye çıkmaktadır. Bazı kaynaklardan öğrendiğimize göre 1489-1596 yılları arasında yaşamıştır. Babası Karaman Ustucalı dergahının piri Şeyh Yakup Fakıh, annesi Ümmü Azize’dir. Hasan Dede’nin Halil İbrahim ve Mustafa adında 2 oğlu ve Ümmühan adında bir kızı olmuştur.

 

               Hasan Dede bir süre Karaman’da yaşadıktan sonra Hacı Bektaş Dergahını ziyaret ederek bugünkü Hasan Dede beldesinin bulunduğu Tekesalan bölgesine 1579 yılında gelmiştir, buraya yerleşmiştir. Beydili aşiretinden bazı obaları da çevresinde toplayarak Hasan Dede köyünü kurmuştur.  Dönemin padişahı tarafından verilen beratla bu bölgeye yerleşmesi ve topraklarından vergi alınmaması sağlanmıştır.

 

              Hasan Dede kasabasının bulunduğu yer Kırıkkale-Kırşehir karayolu üzerindedir. Ankara’dan Hacı Bektaş’a gidildiğinde bu kasabanın kıyısından geçilir, Kırıkkale’ye 10 km’dir.  Kızılırmak boyunda olup üzüm bağları ve büyük karpuzlar yetişir. Bağ ve bostanları zengindir. Aşık Hasan ve Karpuzu büyük Hasan Dede adlarıyla da tanınan Hasan Dede, Türk Halk Edebiyatı ve Alevi-Bektaşi edebiyatının önde gelen isimlerindendir. Bektaşilerin, Alevilerin en çok sevdiği, deyişlerini en çok söylediği ozanlardan birisidir. Türk Halk Edebiyatında ve Alevi-Bektaşi ozanları arasında çok önemli bir yeri vardır. İyi eğitim görmüş, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilirdi. Şiirlerinde Kul Hasan ve Hasan Dede mahlaslarını kullanmıştır. Aşağıya aldığımız son derece güzel nefeslerinden birisi şöyledir.

 

            Ben elest bezminde nuş ettim meyi,

            Şükran geldim yine şükran giderim.

            Kem yanına varan olur mu iyi,

            Tuğyan geldim yine tuğyan giderim.

 

            Şu cihanda çok şey geldi başıma,

            Bildirmedim yarânıma eşime,

            Kendi maslahatım kendi işime,

            Yeksan geldim yine yeksan giderim.

         

            Görmedim ben gibi kalbi mahzunu,

            Bu aşktır söyleten şu ben mecnunu,

            Döker oldum didelerden Ceyhun’u,

            Giryan geldim yine giryan giderim.

 

            Hasan Dede’m işin harap olursa,

            Herkes ettiğini anda bulursa,

            Bir kefen var o da kısmet olursa,

            Üryan geldim yine üryan giderim.

 

           Kırıkkale, Ankara, Çankırı’daki  Dede Ocakları Seyit Kalender Veli aracılığıyla Hasan Dede Ocağına bağlıdır. Bu bölgedeki Aleviler bazı temel ocakların talibi iken bu coğrafyanın getirdiği durum gereği zamanla bu ocaklardan kopup yeniden pir mürşid ilişkileri kurulmuş, Seyit Kalender ve Hasan Dede Ocakları mürşid olarak görev almıştır. 

                             

            Hasan Dede ocağının taliplerinin bir bölümü Kuyumcu obasındadır. Hasan Dede kasabasından başka Çorum’un Seyfe ve Abdalbodu köylerinde ocağın talipleri vardır. Bazı bölgelerdeki isim ortaklıklarının Hasan Dede Ocağı ile Dede Garkın ocağı arasında bir bağlantı olabileceğini düşündürmektedir.

 

            Hasan Dede Kırıkkale’den başka bir çok yerleri de gezmiştir. Çukurova’da Kadirli’nin Elbistanlı köyünde de Hasan Dede adına bir türbe vardır. Ancak bu türbenin makam niteliğinde bir yer olduğunu düşünüyorum. Buralarda Hasan Dede hakkında anlatılan menkıbelerden anlaşıldığına göre Çukurova bölgesinde bir süre kaldığı ve çok sevildiğidir.

 

             İncelenen başka bir kaynağa göre de Yavuz döneminde Osmanlı hazinesi çökmüş, halk rüşvete bağlanmış, devlet ancak devlet erkanının maaşlarını ödeyebilir durumdadır. Boy boy yükselen ayaklanmalar ve sonra Osmanlının Yavuz ile Halifeliği Araplardan alması bardağı taşıran son damla olmuştur. Türkmen boyları arasında savaş başlayıp 1526 da ilk katliam ve daha sonra 1540 yılında Erzincan, Tercan’da ki toplu katliamlar. Yavuz Sultan Selim’in Alevilere dönük kıyımından sonra Hasan Dede 1526 yılında Horasan’da gizli bir ordu kurarak Karaman’lı dergahından Anadolu’ya hareket eder. Cebeli, Bereket, Adana çevresini gezmiş, Kadirli ilçesi Elbistli köyüne yerleşmiştir. Henüz 30-35 yaşlarında olan Hasan Dede önce Hacı Bektaş’a uğrar, dergah postnişini Balım Sultan, Hasan Dede’nin başarılarını öğrenir, Hasan Dede’ye himmet ederek bazı emanetleri ve tahta kılıcı verir. Bir kaynakta da Hasan Dede’yi Çukurova’ya Balım Sultan gönderir, orada huzur ve refahı sağlamasını söyler. Hasan Dede’nin kurduğu dostluk, kardeşlik bağları yüzyıllarca Anadolu’da Türkmenler arasında kökleşmiştir. Aşiretler arasında dostluklar kurarak Hak, Muhammet, Ali sevgisini yaymıştır.

 

             Hasan Dede kasabasında iki tane türbe vardır. İlk türbede Hasan Dede yatmaktadır. İkinci türbede ise oğulları Şeyh Halil İbrahim ve Şeyh Mustafa ile kızı Ümmühan Ana yatmaktadır. Türbeler bitişiktir. Burada birde camii bulunmaktadır fakat, ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.

 

             Ancak: 1993 yılında 53 yaşında hakka yürüyen, babamdan daha çok üzerimde emeği olan, yetişmem konusunda bana öğretmenlik yapan, birlikte onlarca cem, görgü erkanı yürüttüğümüz, ortaokuldan başlayarak üniversiteyi bitirene kadar eli üzerimden eksik olmayan 1978-1993 tarihleri arasında Yalıncak Sultan Dergahı postnişini olan sevgili dayım Hüseyin Feyzi Yalıncakoğlu bana şunları anlatmıştı. Hasan Dede kasabası ve Hasan Dede ocağı için feragatla çalışan, son derece bilgili, alim, sözü dinlenen 1972 yılında hakka yürüyen Hasan Dede evlatlarından Abdullah Demirhan Dede’den dinlediği şu iki anısını paylaşmak istedim.

 

1- Dayım Hüseyin Feyzi Yalıncakoğlu 1967 yılında Yalıncak Sultan Taliplerinin olduğu Yozgatın birçok köylerinden biri olan Yukarı Elmahacılı köyünde Abdullah Dede ile karşılaşıyor. Dayım çok genç (27 yaşında) olmasına rağmen Abdullah Dede’nin çok beğenisini kazanıyor, sohbet ediyorlar, erkan muhabbeti yapıyorlar ve Abdullah Dede diyor ki “Bu yaşıma kadar sadece üç Dede’nin karşısında terledim. Birisi Yalıncaklı Hamza Efendi, (Dayımın Dedesi yani büyük dedem) Birisi Divriği’li Aziz Dede birisi de  Tunceli’li…. Dede’dir. (Dayım söylemişti fakat ben adını anımsayamadım) Gerisi vız geldi tırıs gitti.” der.

 

2- 1950’li yıllarda  Abdullah Dede’nin o zaman ki Demokrat partili siyasetçilerle ve devlet erkanıyla da ilişkileri iyidir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı  Başbakan Adnan Menderes’i ve bir çok bakanı ve devlet ricalini Hasan Dede kasabasına davet eder, çok güzel ağırlar. Hasan Dede kasabası o zaman Ankara’ya bağlıdır. Kurbanlar keser, sofralar donatır, içkiler ikram eder. Sofrada en başta oturan Celal Bayar ve yanında başbakan Adnan Menderes vardır.  Abdullah Dede Celal Bayar’a sorar “Efendim, Akyazılıdan mı alırsınız Kızıldeliden mi?” der. Celal Bayar anlamaz ve Adnan Menderes’e eğilerek. “Adnan Bey ben anlayamadım, ne demek istedi” der. Adnan Menderes “Efendim bunlar Bektaşidir ve nüktedandırlar, muammalı konuşurlar, anladığım kadarıyla rakımı içersiniz yoksa şarap mı içersiniz diye soruyor” diyor. Malum rakı beyazdır, şarap kızıldır. Celal Bayar ne içeceğini beyan eder. Yerler içerler sohbetler ederler. Abdullah Dede tamda devlet büyükleri burada iken taleplerini dile getirir. “Efendim kasabamıza ortaokul istiyoruz, su istiyoruz, elektrik istiyoruz, bir de buranın üzümleri çok güzeldir ve boldur, hep telef olurlar, şarap fabrikası istiyoruz” der. Başbakan yanındaki bakan ve bürokratlara gerekli talimatları verir, birkaç gün içinde iş makineleri, işçiler gelirler Abdullah Dede’nin istediği yatırımlara başlanır. İşte meşhur Hasan Dede şarapları bu fabrikada üretilir. Bu gün hala duruyor mu bilmiyorum, ancak Abdullah Dede bir de dernek kurmak istediğini ve Hasan Dede türbesini de yaptırmak istediğini söyler. Dayımın anlattığından hafızamda kalan bir de cami yapılması koşuluyla yardımcı olabileceklerini söylerler.  Abdullah Dede kabul etmek zorunda kalır ve derneğin kurulmasını da sağlarlar, Camiyle birlikte türbe inşaatını da yaptırırlar. Bildiğim, tamamı Alevi olan bu kasabaya yapılan caminin öyküsü böyledir.

 

                Bazı şiirlerinden anlaşıldığına göre ünlü Halk Ozanı Eşrefoğlu ile aynı dönemde yaşamıştır. Eşrefoğlu Rumi İznik’te doğmuş ve Hacı Bayram Veli’nin tesiri altında yetişmiştir. Hasan Dede’ye ithafen yazmış olduğunu düşündüğüm nefesi şöyledir.

 

Seni seven aşıkların

Gözü yaşı dinmez imiş

Seni maksut edinenler

Dünya ahret anmaz imiş

 

Gönlün sana verenlerin

Eli sana erenlerin

Gözü seni görenlerin

Devranları dönmez imiş

 

Ölmez imiş aşık canı

Hiç çürümez imiş teni

Aşk her kimi kıldı fani

Ona zeval ermez imiş

 

Aşkına düşen canların

Yoluna baş verenlerin

Aşka bülbül olanların

Kimse dilin bilmez imiş

 

Aşkın ile bilişenler

Senin ile buluşanlar

Sen maşuka erişenler

Ezel ebed olmaz imiş

 

Eşrefoğlu Rumi senin

Yansın aşk oduna canın

Aşk oduna yanmıyanın

Kalbi safi olmaz imiş

 

           Hasan Dede’nin nefesleri içinde öyle nefes vardır ki, herkesçe bilinir, söylenir. İşte bu nefes Eşrefoğlu’na hitaben yazılmıştır.

 

Eşrefoğlu al haberi

Bahçe biziz gül bizdedir

Biz de Mevla’nın kuluyuz

Yetmiş iki dil bizdedir

 

Erlik midir eri yormak

Irak yoldan haber sormak

Cennetteki ol dört ırmak

Coşkun akan sel bizdedir

 

Adem vardır cismi semiz

Abdest alır olmaz temiz

Halkı dahl eylemek nemiz

Bilcümle vebal bizdedir

 

Arı vardır uçup gezer

Teni tenden seçip gezer

Canan bizden kaçıp gezer

Arı biziz bal bizdedir

 

Kimi sofi kimi hacı

Cümlemiz Hakk’a duacı

Resulü Ekrem’in tacı

Aba hırka sal bizdedir

 

Biz erenler gerçeğiyiz

Has bahçenin çiçeğiyiz

Hacı Bektaş köçeğiyiz

Edep erkan yol bizdedir

 

KULDUR HASAN DEDE’m kuldur

Manayı söyleyen dildir

Elif Hakk’a doğru yoldur

Cim sorarsan dal bizdedir

 

                                                            

Hünkarı Pir cümlemize yoldaş olsun. Aşk ile…

 

                                                      - Makaleler -