Âşık Remzâni |
MADIMAK KATLİAMINA BİR FETVA DA GÜL’DEN…
Murtaza DEMİR
Sivas
katliamı raporu tamamlandı ve yayınlandı. Rapordan anladığımız o ki, Sivas eşrafının başvurusu ve önceki Cumhurbaşkanı
Gül’ün talimatıyla, Devlet Denetleme Kurulu’na, (DDK) sonucu aşağıdaki gibi
yazılması kaydıyla bir rapor siparişi yapılmış. 1-
Sivas
ahalisi pür-i pak olsun, 2-
‘Kanlı Sivas’ imajı temizlensin, 3-
Bu
katliamda, Müslümanların hiçbir kabahatlerinin olmadığı tescil edilsin, 4-
“Herhangi bir İslami örgüt yoktur”
denilsin. Oysa bunca zahmete, 1000 sayfa rapor
yazmaya, iki yıllık mesaiye, hiç gerek yoktu… Müslümanlar cana kıyar mı, Sivaslılar insan yakar mı, meşrepleri izin
verir mi? Yakinen de biliyoruz ki, Madımağın katilleri Müslüman da değildi,
Sivaslı da… Maraş ve Çorum’un katilleri Müslüman mıydı? Bakın İslam
coğrafyasına; hiç komşusunu- yurttaşını boğazlayan, cana kıyan, ibadethane
kundaklayan Müslüman var mı? Paris katliamının failleri, IŞİD ve El Nursa
çeteleri Müslüman mı? Hâşâ!
Sümme haşa!!! DDK üyeleriyle aynı kanıdayım…Teşekkürler Sn. müfettişler, teşekkürler Sn. Cumhurbaşkanı…Ayrıştırmaya hizmet
etmediğin, eşitlikçi ve adil olduğun, Sivaslıyı ve yüce dinimizi bu töhmetten
kurtardığın için. “Olay”, birçok insan gibi benim için de bir kâbustu! 21
yıldan buyana düşünüp duruyor, bir türlü içinden çıkamıyordum. Müslümanlar katliam
yapmayacaklarına göre, bunu kim tezgâhlamıştı? Bu “doğrularla” hareket eden DDK
üyeleri büyük bir maharet ve ferasetle “bulmacayı” çözdü ve her şeyden evvel
Müslümanların bu katliamda hiçbir kabahatlerinin olmadığını tespit ve tescil ederken,
bildiri yazan, çoğaltan, iki gün boyunca dağıtan, katliamı gerçekleştiren ve
arkasında duran iradeyi ve örgütü “sır” etti. Kuşkum o ki, bu katliam; günlerce
hazırlık yapan, binlerce iki ayaklıyı Sivas’a yığan, misafirhane ve otellerde
ağırlayan örgütün değil; Oteldekilerin, İsrail’in ya da uzaylılardan birinin
işi! O halde biz de akıl yürütelim ve raporu
kaleme alan Sn. Ceceli’ye yardımcı olalım: OTELDEKİ
OZANLAR, YAZANLAR… Canların anımsayacağı gibi ben
de oteldeydim: Otelden çıkabilirdik ama “alınan karara” uyup çıkmadık; hatta
kapı önüne gelip hatırımızı soran, çay kahve ikram edenlere; “bizi yakın” diyerek yalvar yakar olduk…
15 bin iki ayaklı, tam sekiz saat kapı önünden ayrılmadı. “Siz konuksunuz, aç mısınız, susuz musunuz, ne yer-ne içersiniz”
diyenin haddi hesabı yoktu… Çıksaydık bizi gülle karşılayıp boynumuza
sarılacaklardı. İhlâs Haber Ajansının (İHA)
görüntülerinde, petrol istasyonuna gidip bidonla benzin getiren biri vardı ya,
onu petrol istasyonuna biz gönderdik. Adam sırf bizi kırmamak için bir koşu
gidip benzin getirdi; “dök” dedik,
döktü ama yakmadı. Rica ettik, yalvardık ama ı-ııh, yok dedi yok işitti. Sonra bir başkasını çağırdık; “kardeşim yak şu oteli” diyerek bir saat
dil döktük. O da yakmayınca, çakmağı zorla elinden alıp biz yaktık! Hal böyleyken Müslümanlara
iftira ediyorlar kardeşim! Nasıl o “sıfırlama” mevzuu, bakanların rüşvet alması,
başçalanın paraları saklayacak yer bulamaması yalan, düzmece ve iftiraysa,
İHA’nın görüntüleri de yalan, montaj, hatta demontaj… Alın götürün TUBİTAK’a,
montaj çıkmazsa ben neyim. Bu İhlâs Haber Ajansı da “paralelci” mi ne? Bu “olay” nedeniyle Müslümanlar
çok üzgün, Başbakan çok üzgün… Yurt dışına kaçan katilleri getirmek için çok
uğraştı adam. Aranan katiller için “onlar
da çok çekti, artık aramayın”
demedi, Cafer Erçakmak Sivas merkezindeki evinde ölmedi, aranan katilleri işe
almadı, zamanaşımına sevinmedi, katilleri savunanlarla parti kurmadı, bakan,
milletvekili, belediye başkanı, Anayasa mahkemesi üyesi yapmadı. Çok üzüldü
adam çoook! İSRAİL
PARMAĞI MI? Bir başka ihtimal de İsrail
parmağı. 2 Temmuz 1993 Cuma günü, Ehl-i Müslim’in mübarek Cuma namazında Allah’ın
darındayken, “İsrail kâfiri” gelip, Sivaslıların arasına karıştı ve sırf Müslümanlara
bühtan için Oteli yaktı! Eylemi, “Kâfir” Musevilerin
Sivas’taki adamı Moşe planladı. Moşe’nin planı doğrultusunda Museviler, Sivaslı
gıbalına girip Cuma günü Paşa, Kale ve Meydan camilerini erkenden işgal ettiler.
Sahiden Müslüman’mış ve namaz kılıyormuş gibi yapıp, sonrasında slogan atmaya
başladılar. Arkasından, “Ya Allah,
Bismillah Allh-ü Ekber” diyerek düştüler Moşe’nin ardına! “Kâfirlere ölüm, Aziz’e ölüm, Cumhuriyet
burada kuruldu, burada yıkılacak, şeriat isteriz, kâfir vali istifa” diyerek
akşama kadar uludular ve akşam da oteli yakıp, içerdeki insanları katlettiler! UZAYLILAR!
Evet, Oteli uzaylıların yakmış
olması da bir başka ihtimal. Neden derseniz; e, Otelin önüne toplanan 15 bin iki
ayaklıdan hiçbirini Sivas ahalisi tanımıyordu. Elinde benzin bidonuyla gelen,
yangını söndürmek üzere itfaiye arabasının önüne yatan, Ozanlar Anıtını
yerinden söküp ağzı salyalı-kuduruk yaratıkların önüne atan, metal anıtı
dişleriyle parçalamaya çalışan… Bunlar, Sivas Belediyesinde çalışanların gıbalına
girmişlerdi. E, o halde bu insan suretli yaratıkları UFO’lar getirmiş,
katliamdan sonra da alıp götürmüşlerdi. Dini bütün 33 Sivaslı Müslüman, boşu boşuna
yatıyordu. Mesele böyleyken böyleydi, uzaylılar,
İsrailliler veya Otelden çıkmayan zındık Kızılbaşlardı Oteli yakan, yaktıran… Yüksek
Makama bağlı koskoca DDK yalan mı söyleyecekti; devleti denetliyordu onlar.
Devlet düzgün denetlenmeseydi hırsızlık, sahtecilik olmaz mıydı; her iş, her atama,
her terfi, her ihale rüşvete bağlanmaz mıydı? Bakın “sıfırlamacılar” nasıl
mahkûm oldu, kuvvetler ayrılığı ne güzel işliyor, yargı nasıl yansız ve bağımsız
çalışıyor, değil mi? Bütün bu veriler devleti yönetmek ve denetlemekle görevli
kurumların görevlerini bihakkın yaptıklarının göstergesi sayılmaz mı? *** SONUÇ: Gerçekçi bir toplumsal tahlilden
uzak olan Ceceli Raporu, hem
aklımızla alay ediyor, hem de Aziz Nesin’i teyit ediyor. Düşünceleri nedeniyle Sivas’ta
linç edilmek istenen Aziz Nesin, orada iki önemeli şey söyledi. Birincisi;
Kuran’ı kastederek, “ben 1500 yıl önce
yazılan kitabın nesine inanayım; yazıldığı dönemde çok ileri fikirler taşıyordu
ama bugün artık o fikirler çok eskidi” dedi. İkinci söylediği şey; “bu toplumun %60’ı (sonra %80’e çıkardı.)
aptal” dedi ve aydın sorumluluğunun ne olduğunu bir kez daha hem de çok
çarpıcı biçimde gösterdi. Bu
anlamda raporun hiçbir toplumsal ve düşünsel değeri bulunmuyor. Rapor öncesi “görüşüme
başvuran”, iki gün boyunca sorgulayan “sivillere” ve raporu kaleme alan Sn.
Faik Ceceli’ye telefonda söylediğim gibi; “katilleri
azmettiren olguyu-zihniyeti mi arıyorsanız; o halde aynaya bakın kardeşim.”
Çorum’u, Maraş’ı hatta Suriye’yi, Irak, Libya, Afganistan, Filistin, Paris’i
kana bulayan olgu-anlayış neyse Sivas’ı kana bulayan da odur. Yani cehalettir! Zihniyetiniz
ve eğitim sisteminizdir. Bilim seferberliği, okul, eğitim, AR-GE yerine;
cami-mescit, haç, oruç, Kuran kursu seferberliğini tercih etmenizdir. Ahlakı, insanlığı
değil, mezhep bağnazlığını esas almanızdır. Dini, inanç adına değil, toplumu
cehalete mahkûm ederek, sürü gibi gütmek ve çıkar sağlamak adına
kullanmanızdır. Raporu okuyunca aklıma hemen
AKP’nin “Alevi Çalıştayları” geldi. DDK
uzmanı Sn. Ceceli’nin raporuyla, Alevi Çalıştayları raportörü (şimdi Diyanet
Strateji Dairesi Başkanı) Doç Dr. Necdet Subaşı’nın raporu, yaklaşımı itibariyle
neredeyse tıpatıp aynı. Güya “Aleviliğin
sorunlarını çözmek üzere yapılan çalıştaylar” sonrasında Sn. Subaşı, hem
Aleviliği inkâr etmek, hem de “cemevi
ibadethane değildir” demek için 15 cilt kitap yazdı. Sn. Ceceli de, “İslami örgüt yoktur, Müslümanlar ve
Sivaslılar masumdur; suç, Pir Sultan Abdal’ı anmak üzere Sivas’a gelenlerindir;
Sivas’a gelmemeliydiler” demek için bin sayfa rapor, bir yıl mesai harcadı…
“Malumun ilanı” olacağına
inandığım için baştan sona okumaya değer bulmadığım Ceceli raporunun daha ilk birkaç sayfası, bana Pir Sultan Abdal’ın
ünlü deyişini çağrıştırdı. “Teşbihte hata olmaz” diyerek, kimsenin üzerine
almaması kaydı ve ricasıyla, deyişin bir kıtasını paylaşmak istiyorum: bakın
Koca Haydar 500 yıl öncesinden fetva ehlini nasıl tanımlamış… Fetva verir yalan yulan Domuz gibi dağı dolan Sırtına vurum palan Senin gibi hayvan var
mı Bunlar devlet adamı değil… Madımağı
ve Ortadoğu’yu kana bulayan İŞİD’in, ÖSO’nun diplomalı olanları… Cumhuriyetin
yerine Sünni İslam devleti kurmak istiyorlar ve nerdeyse başarmak üzereler! Bakmayın
isimlerinin arkasındaki kocaman unvanlara. Ya çağdaş anlamda devlet kavramının
neye tekabül ettiğinden haberleri yok, ya da iktidarları ve çıkarları uğruna milletin
birliğini dinamitliyorlar.
|