Âşık Remzâni

 

 

 

Laiklik Oksijenimizdir

 

Namık Kemal DOĞANAY

Haziran  2016

 

Laiklik herkesin bildiği gibi, devletin yönetilmesinde din kurallarının dikkate alınmamasını, hukuki ve siyasi kuralların dini esaslara göre belirlenmemesini, devletin tüm dinler karşısında tarafsız olmasını, kısacası devletin yönetilmesinde herhangi bir dinin referans alınmamasını ifade eder. Laiklikte devlet, dine inanıp-inanmamayı bireylerin özeline bırakmıştır; hiçbir dini öne çıkarmaz; dini kuralları hukuk ve siyasal kuralların belirlenmesinde, uygulanmasında din kurallarını referans olarak almaz.

 

Devlet, dini esaslara uygun kanunlar yapamaz, yönetim organlarını dinin kurallarına göre yapılandıramaz. Buna karşılık vatandaşlarının her türlü dini özgürlüklerini kabul eder, bütün din ve inançlara eşit mesafede durur, dinlerin ve inançların hüküm ve kurallarına müdahale etmez, değiştirmeye çalışmaz. Fakat toplumda etkin bir din veya inanç adına, diğer inançları bozacak, baskı uygulayacak, toplum düzenini bozacak davranışları önlemekle, bu yönde kanun hükümleri çıkarmakla yükümlüdür. İngilizce karşılığı sekülerizm olan laiklik; çağdaşlaşma, dünyevileşme ve insan hakları kavramları ile yakın ilgilidir. Seküler görüşüne sahip olan kişi, sosyal, hukuk ve siyasi alanlarda dini öge ve kuralların olmamasını, devletin dinsel kurumlardan tamamen ayrılmasını, farklı din ve inanca sahip kişilerin kanunlar önünde eşit olmasını ister.

 

Alevi-Bektaşilerde Laiklik Anlayışı

 

Alevi-Bektaşilik, laik yaşam değerleriyle ve daha geniş anlamda seküler yaşam değerleriyle çok fazla ortak noktaları bulunan inanç sistemidir. Bu nedenle Alevi-Bektaşiler seküler yaşam tarzını yüzyıllardan beri sürdürmektedirler.

 

Alevi-Bektaşilerin seküler yaşam tarzına sahip olmalarında; ibadetlerini kadın erkek birlikte yapmalarının, kadınlarına değer vermesinin, tüm insanlara aynı gözle bakmasının, Vahdet-i Vücuda inanmasının, Dört Kapı Kırk Makam kurallarını hayatına geçirmek istemesinin, diğer inançları asimile etmemesinin, “İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Çalışmayan bizden değildir. Kadınlarınızı okutunuz! Kimsenin ayıbını arama kendi ayıbını gör! İncinsen de incitme! Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız! Her ne ararsan kendinde ara! Benim dinim bana senin dinin sana. Gelme gelme dönme dönme, gelenin malı, dönenin canı!” düsturlarını ilke edinmesinin, Sünni İslam’ın bağnaz, katı kurallarına, baskılarına karşı direnmesinin; kısaca insanlara, doğaya, canlılara, hayata, dine, öbür dünyaya, geleceğe farklı bakmasının ve farklı düşünmesinin etkisi çok fazladır.

 

Türkiye’de Laiklik

 

Türkiye, 1924 yılında yaptığı anayasasında devletin laik ve seküler karakterine vurgu yapmış; 1961 ve 1982 Anayasalarında laiklikle ilgili açıkça madde koymuş; ceza ve medeni hukuk alanlarında bu doğrultuda düzenlemeler yapmıştır. 1924 yılında tekke ve zaviyeler kapatılarak, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Anayasamızın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti, ...başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” maddesi Türkiye Cumhuriyeti’ni tarif ederken, 24. Maddesi din ve vicdan hürriyetini açıklamış:

 

“Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir... Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

 

Anayasa’nın “Cumhuriyet’in Temel Organları” adlı 3. Bölümün 136. maddesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı (DİB) açıklamıştır:

 

“Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”

 

Türkiye’de Laiklik Sözde Kaldı

 

Türkiye, çok partili hayata geçtikten, özellikle de 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra iktidarda bulunan sağcı hükümetlerin uygulamaları ve kanun düzenlemeleriyle sosyal, hukuksal ve siyasi hayatımızı planlayan ve yaşam ilkesi olan laiklikten sürekli uzaklaşmaktadır. Yukarıda da görüldüğü üzere, 1982 Anayasa’sıyla zorunlu din dersleri konulmuş, İmam Hatip Liselerinin sayıları arttırılmış ve öğrencilerin bu okullarda öğrenim görmesi teşvik edilmiş ve yönlendirilmiş, 4+4+4 eğitim sistemi gerici eğitimin önünü açmıştır. Laik, bilimsel ve çağdaş eğitimden uzaklaşılmanın sonucu olarak, en yakın zamanda yapılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavında her altı sorudan biri Sünni İslam’la ilgili olmuştur.

 

1950 yılından itibaren laiklikten uzaklaşılması sonucunda; bugün ülkemizde 67.000 okul bulunurken, çok sayıda Alevi köylerine dahil 87.000 cami yapılmıştır. Böylelikle 63.000 kişiye bir hastane düşerken, 350 kişiye bir cami düşmekte; ülkenin kaynakları gerici iktidarların devam etmesine harcanmaktadır.

 

Yine ülkemizde 1.220 hastane ve 6.300 Sağlık Ocağında 77.000 doktor istihdam edilirken, 90.000 din görevlisi çalıştırılmakta; her 1.000 kişiye bir doktor, her 450 kişiye ise bir din görevlisi düşmektedir. Alevilerin, ateistlerin ve diğer inanca sahip kişilerin ödediği vergilerin büyük bir bölümü, her yıl Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilmektedir. Nitekim 2016 yılı bütçesi 6,5 Milyar TL olan DİB; Bilim ve Sanayi, İçişleri, Kültür ve Turizm, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Gençlik ve Spor, Dışişleri bakanlıklarının da dâhil olduğu 12 bakanlığın bütçelerinin toplamından daha fazla ödenek almıştır.

 

Yobaz Kafa “Sözde Laikliği” de İstemiyor

 

Türkiye’de tam anlamıyla laiklik olmamasına, zorunlu din derslerinin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bulunmasına ve bütçeden her yıl çok sayıda bakanlığın bütçelerinin toplamından fazla pay almasına, ülkede yaşayan farklı inanca sahip vatandaşların vergilerinin DİB’e aktarılmasına, devletin kurumlarının kendi mezhep anlayışına uygun düzenlenmesine, dini cemaatların altın çağlarını yaşamalarına, dinci vakıf ve örgütlerin devletin her kademesine nüfuz etmesine rağmen, İŞİD ve Ensar kafa yapısına sahip yobazlar, daha fazlasını istiyorlar.

 

Yobaz kafa,; farklı din ve inanca sahip bireylerin kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle, toplumla, devletle, hukukla, doğayla, ilimle, bilimle, evrenle, ahlakla gelecekle ilişkisini düzenleyen laiklik kavramının, yapılacak “yeni anayasada” olmasını istemiyor.

 

Yobaz kafa laikliğin olmazsa; özgürlüğün, adaletin, hukukun, ilim-bilimin, ilerleme gelişmenin, kadınların eşit, insanlığın, gülmenin, tiyatronun, sinemanın, resmin, heykelin, şiirin, romanın, türkünün, şarkının, müziğin, mizahın, fıkranın, karikatürün, siyah ve gri dışında rengin, barışın, duygunun, aşk ve sevginin, arkadaşlığın, dostluğun, beraberliğin, bağlılığın, vefanın, akrabalığın, acımanın, vicdanın, ahlakın, kültürün, gelenek ve göreneklerin, Hacı Bektaş’ımızın, Pir Sultan’ımızın, Mevlana’mızın, Yunus Emre’mizin, Nasreddin Hoca’mızın, Âşık Veysel’imizin, Mahsuni’mizin, Neşet Ertaş’ımızın, Fazıl Say’ımızın, Nazım Hikmet’imizin nice nice yazarımız, şairimiz, tiyatrocumuz, sinemacımız, ozanımız, aşığımız, erenimiz, evliyamızın, hatta ve hatta dinin olmayacağını, yobaz kafa böylelikle; Hıristiyanlar, ateistler, eşcinseller, Aleviler ve laikleri kolayca katledeceğini, en az dört kadınla evlenebileceğini, cariye ve köle sahibi olabileceğini, çocuklara tecavüz edebileceğini, dokuz yaşındaki kız çocuklarla evlenebileceğini, kadınları eve kapatabileceğini, şahitliklerinin kabul edilmeyeceğini, hiçbir haklarının olmayacağını, mirastan pay alamayacağını, annesinin diz kapağından şehvet duyan, kız çocuğuna taciz eden insanların din âlimi olabileceğini, karma ve bilimsel eğitimin kaldırılacağını, ülkenin kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyen insanlar için kocaman bir hapishane, tımarhane, hastahaneye dönüştürüleceğini, yani kapkaranlıkta Muaviye ve Yezit’in yarattığı dinle, halkı daha iyi yöneteceğini, korku ve mutsuzlukla ezeceğini, sömüreceğini, böylece kendi iktidarlarını daha iyi koruyacağını, çok iyi biliyor.

 

Sonuç

 

Eşitlik, özgürlük, barış, hukuk, adalet, çağdaşlık, bilimsel eğitim, ilericilik, bağımsızlık vb., insanlık değerlerinden hiç bir zaman nasiplenmemiş yobaz kafa; iktidarda olmasının verdiği güç sarhoşluğu ile sosyal hayatımızı düzenleyen ve bir yaşam ilkesi olan laikliği, tamamen ortadan kaldırmak, yasaları çağdışı anlayışa göre yapmak istiyorlar. İnancı, hedefi, mücadelesi ve savunması kırılmış bazı sol kaçıklar ise, “özgürlükçü laiklik, inançlara saygılı laiklik” gibi saçma kavramlarla, laikliği bir yönetim biçimiymiş gibi, sunmaya, akılları karıştırmaya, böylelikle yobaz kafanın laikliğin içini biraz daha boşaltmasına yardımcı oluyorlar.

 

Laiklik dolayısıyla seküler yaşam tarzı, gerek Alevi-Bektaşiler, gerek ateistler, gerek farklı din ve inanca sahip kişiler, gerek Sosyalist ve Komünistler ve gerekse LGBT gibi milyonlarca insan için oksijendir. Nefes almamızı, yaşamamızı, hayatta kalmamızı sağlayacak bir nesnedir, “olmazsa olmazımızdır.

 

Seküler yaşaması, asimilasyona, baskı ve zulümlere uğraması, dinci yobazlar tarafından katledilmeleri, ayrımcılığa uğramaları, eşit haklara sahip olmamaları, çocuklarına zorunlu din dersi verilmesi, cemevlerinin ibadethane sayılmaması, devlet ve toplum tarafından ötekileştirilmesi, ödedikleri vergilerin DİB’e aktarılması Alevi-Bektaşileri, laikliğin taraftarı ve yılmaz savunucusu yapmaktadır.

 

Hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik, çağdaşlık, saygı, sevgi, ilim, ilericilik, barış, arkadaşlık vb., değerleri sahip olan ve önemseyen her kişi ve STK’lar laikliğin korunması ve tam anlamıyla uygulanması için, Alevi- Bektaşilerle ve kurumlarıyla bir araya gelmelidir.

 

Aşk ile...

 

                                                          -  Makaleler  -