Âşık Remzâni |
KUL HİMMET VE TOKAT’TA
ÂŞIK KOLLARI Necdet KURT Türk
edebiyatının en zengin damarlarından birisi tekke edebiyatı olarak da bilinen
tasavvuf edebiyatıdır. Bu edebiyat
içinde Alevi-Bektâşî inancıyla ortaya konulmuş binlerce şiir vardır. Söz konusu
şiirlerde Ehl-i
Beyt sevgisi On iki İmam, Kerbelâ olayı, Bektâşîlikle ilgili
inançlar, erkân ve âdetler konu edilmiştir. Bu alanda en
çarpıcı
şiirleri Nesimî, Fuzulî, Hatayî, Pir Sultan, Viranî Yeminî ve Kul Himmet ortaya
koymuşlardır. Bu bakımdan bu şairler, yedi büyük Alevi-Bektâşî şairi olarak
nitelendirilmiştir. Bu şairlere yedi ulu ozan adı da verilir. Alevi-Bektaşi edebiyatının önemli bir
özelliği hoşgörüyü ön planda tutuşudur. Hoşgörü bu edebiyatın bel
kemiğidir. Hoşgörünün bulunduğu her
şiirde gönül rahatlığı vardır. 15. yüzyılın ilk yarısından sonra
Hurufilik Bektaşi tekkelerine ve oradan Yeniçeri Ocağına girince, Yeniçeri
âşıkları görünüşte tasavvufla birlikte daha özgür konuları işlemeye
başlamışlardır. Kul Himmet'in
adında kul bulunması, tasavvufi edebiyatın geleneklerinden biri
olmasındandır. Kul, bâtıni anlamda mürşidine pîrine bağlılık demektir. Buradaki
kul vurgusu, mürşide duyulan sevginin ve
saygının belirtisini yansıtan bir söylemdir. Bazı âşıklar da mahlaslarının sonuna
“sultan”, “baba”, ”dede” vb. adlar eklemişlerdir. Tokat’lı en eski halk şairini Kul
Himmet olduğu konusunda önemli bir görüş birliği vardır. Asıl adı Hüseyin olan ve 16. asırda yaşayan Kul Himmet için, Tokat ve Sivas kaynaklı cönklerde, çeşitli yollarla elimize ulaşan şiirlerde geçen tarihler ve işaret edilen olaylar, yaşadığı dönemi açıkça göstermektedir. Önemli bir eğitim görmüş, Pir Sultan Abdal’ın dervişlerinden biridir. Kul Himmet, Türkçeyi en anlaşılır ve en etkileyici biçimde kullanarak
yazdığı, Kul Himmet'in yaşamı ile ilgili son yıllarda yapılan
çalışmalardan öte önemli bir bilgi yoktur. Kul Himmet üzerin İbrahim Aslanoğlu[1],
Metin Turan'[2]ve İrfan
Çoban'a[3]
ait üç kitap bulunmaktadır. Üçü de Kul Himmet'in tüm şiirlerini içermemektedir.
Üstelik, Kul Himmet Üstadım üzerine biri İbrahim Aslanoğlu'na[4]
diğeri de Hasan Yalıncaklı'ya[5]
ait iki kitap yayımlandığı halde halâ şiirleri kimi yazarlarca kendisinden çok
sonra yaşayan Kul Himmet Üstadım'ın şiirleriyle karıştırılmaktadır.[6] İrfan Çoban'ın,
1997'de yayımlanan kitabında bilinmeyen bir çok şiirinin su yüzüne çıkmasının
ötesinde, Kul Himmet'in: Otuz dokuzda buldum kararım Bir dert ehli hoş yar ararım Sinop'ta yatan Hazreti Bilal'in Hürmeti hakkı için ya Ali medet biçiminde
düşürdüğü tarih önemlidir. Çünkü Hicri
939, Miladi 1534 yılına tekabül eder. Kul Himmet'in duvaz biçiminde yazdığı Gül-Bülbül manzumesinin bir dörtlüğünde düşürdüğü tarih de hicri 73, miladi 1564'e denk gelmektedir.
Demek ki Kul
Himmet, 1534-1564 yılları arasında sanatının en olgun dönemini yaşamıştır. Turgut Koca'nın,
Kul Himmet'in yaşamı üzerine "16.
yüzyılda yaşamış bir şairdir. Yeniçeri Ocağından emekli olunca, bütün Osmanlı
topraklarını köy köy dolaşmıştır. Şiirlerini bu gezginciliği sırasında
yazmıştır. Bir ara Hacı Bektaş Dergahında dervişlik etmiş, mücerret
azizlerdendir."[7] ifadesi
bizce yanlış ve manidardır. Çünkü, Kul Himmet mücerret (hiç evlenmemiş)
değildir. İrfan Çoban'ın, Kul Himmet'in torunlarından derlediği aile seceresini
sergileyen ve bugüne kadar bilinmeyen bir şiirinde: Aslımı neslimi diyeyim size Neslimiz Ahmed-i Muhtar'dan gelir Rum diyarına destimi attım Ali sırrı benim kalbimden gelir Evladımın adını koymuşum Şahin Hakka doğru yollar bunlardan gelir Adımı anam, Hüseyin koydu Babam Muhyeddin, İran'dan gelir Ondan sonra adım oldu Kul Himmet Evliya yolu Kırklar'dan gelir biçiminde soy seceresi kendi ağzından verilmiştir. Tanrı-insan
anlayışına şiirlerinde geniş bir biçimde yer veren, şiirlerini yalnız tasavvuf
üzerine oturtmayıp farklı konularda da ürünler vererek, sosyal yaşamı da dile
getiren Kul Himmet, Hacı Bektaş Veli’ye
yürekten bağlıdır. Kul Himmet,
asker ocaklı âşık olmadığı gibi Yeniçerililerle ilişkisi yoktur. Anadolu
köylüsü olup Gürümlü köyünde Kulhimmetliler lâkabı ile soyu
sürmektedir. Zorluklar
içinde yaşadığı hayatınının bir döneminde kaçak olduğu söylenen âşık
köyünde vefat etmiştir. Yanık kitap olayı olarak
günümüze ulaşan, Kul Himmet'in köyü Varzıl'ın basılıp ailesinin öldürülmesi ve
köyün dağıtılmasının tarihini belirleyen belgeler bulunmaktadır. Bunlardan
biri: III. Mahmut'un 1576 yılında ihbar edilen Varzıl köyündeki 34 kitaba el
konulması, köye getiren ve okuyanların tutuklanması ile ilgili fermandır.
Varzıl köyü basılmış ve Kul Himmet'in ailesinin evi aranmış, ancak baskın
haberi önceden öğrenildiği için kitaplar toprağa gömülüp üzerine büyük bir ateş
yakılmış, bu şekilde hem Kul Himmet'in defterleri, hem de kitaplar
kurtarılmıştır. Bu olayı İrfan
Çoban şöyle anlatmaktadır: "Osmanlı
hükümeti tarafından Kul Himmet'in ve yaşadığı köyün ortadan kaldırılıp
dağıtılması emri verilmiştir. Bu buyruk üzerine Sivas'ın Tozanlı sancağından
Osmanlı askerleri gelip köyü basmış, Kul himmet ailesini kesmişler. Yalnız çok
küçük olan bir torununu alıp götürmüşler ve Tokat'a yakın Zodu (Kurucak) köyüne
yerleştirmişler. Beşinci torunu Yakub'u
ise köyden kadının biri fırsatını bulup kaçırarak Ekseri (Eğridere) köyünde
saklayıp büyütmüştür. Bu baskın sırasında Kul Himmet'in çocukları babalarına
ait kitapları gizlice toprağa gömüp üzerine ateş yakarak kurtarmışlardır.
Kitaplardan birisi 'Yanık Kitap'
adıyla anılan 'Faziletname'dir."[8] Âşıklar arasında "Makamı sır olan koca Kul Himmet" diye tanınır. Oysa, ömrünün son dönemini bugün mezarının
bulunduğu Tokat'ın Almus ilçesine bağlı Varzıl (Görümlü) köyünde geçirmiştir. Kul Himmet,
henüz hayatta iken büyük üne kavuşan, halkın beğenisi yüzyıllar boyunca artarak
devam eden nadir şairlerden biridir. Kul Himmet'in
şiirleri incelendiğinde Anadolu'nun ve Türk ulusunun binlerce yıllık
birikiminin, inancının, kültürünün, güzelliklerinin, sevgisinin ve yaşam
tarzının yoğun bir şekilde göze çarptığı görülür. Şiirlerindeki
duygu, anlam zenginliği, öğretici ve düşündürücü yanı edebi yönünün ne denli
güçlü oluşunun kanıtıdır. Kul Himmet‘im deste gülü elinde Daima zikr eder Hakk‘ı dilinde deyişiyle Allah sevgisini, Pirlik âleminde bir güzel gördüm Muhabbette Muhammed'in ismi var deyişiyle Hz. Muhammed sevgisini, Tanrı‘nın aslanı sırr-ı velisin Ya Ali mürvettir mürvet ya Ali deyişiyle Hz.
Ali sevgisini, Günahlarım çoktur ümidim sensin Allah medet yâ Muhammed yâ Ali deyişiyle Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali sevgisini dile
getirmiş; On'ki imamlardan adap öğrendim deyişiyle de On
iki imamın
rehberliğinden bahsetmiştir. Kul Himmet'im der ki bu sır Ali'nin Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin dizeleriyle
de, Bektâşîlik tarikatı açısından Hacı
Bektâş Veli'nin önemini işaret etmiştir. Kul Himmet,
birçok şiirinde dünyanın
güvenilir bir yer olmadığı üzerine toplumsal eleştiride bulunmuştur.
Eleştirisinin dozunu arttırdığı da olmuştur. Kul
Himmet'im okur yazar Şu cihanı
eler gezer dizelerine
bakıp, verdiğimiz tüm örnekler gözönünde
bulundurulduğunda Kul Himmet'in iyi bir
eğitim aldığı ve almış olduğu eğitim sonucunda edindiği engin dünya görüşü ve
sevgisini paylaştığı görülmektedir. Bir sözüm vardır tutana Er odur Hakk'tan utana dizelerinde kişiliğinin ve sanatının
temel ilkelerini oluşturan ifadeler yer almaktadır. Âşıkların
dilinde en çok kullanılan dört kapı kavramına Kul Himmet de şiirlerinde yer
vermiştir:[9] Tarikat iman gerek Bir tastik iman gerek Talip bu dört kapının Varından tamam gerek
(Kul Himmet)
Kul
Himmet dört kapının yanı sıra dört kitap ve dört mezhebi de işaret etmiştir: Dinleyip öğüdün almayan kişi Dinin tarikatin bilmeyen kişi Dört mezhep nedendir görmeyen kişi Harap olur nice kuldur efendim (Kul Himmet) Edebiyatımızda
Oniki imamın adının geçtiği şiirlere “Düvazdeh imam” ya da “Düvaz”
denilmektedir. “Oniki” sayısı âşıkların dilinde ve telinde en çok dile
getirilen sayıdır. Kul Himmet de şiirlerinde “Oniki” sayısına yer vermiştir: [10] Gelin vaz geçelim biz bu gümandan Sakın çıkarmasın dinden imandan Şefaat umarız Oniki İmam’dan Onların atası Ali değil mi
(Kul Himmet) Kul Himmet'in tarikat
ışığında beliren insan sevgisini Hacı Bektaş Veli üzerinde yoğunlaştırarak
nesnel duruma getirişini, tanrı kavramını bir varlık olan insanla
özdeşleştirişini düşünürsek, tüm verilen örnekler ışığında, Kul Himmet'in yedi büyük
Alevi-Bektâşî şairlerinden biri olmasının,
sanatı sonucunda olduğunu belirtmek doğru bir tesbit olacaktır. Kul Himmet'in
kimi şiirlerinin dili süslü ve sanatlıdır. Ancak unutulmaması gereken en önemli
nokta her şairin dilinin ana kaynağı halkın konuştuğu canlı dildir. Kul Himmet,
aldığı eğitim, yetiştiği ortam ve sanat gücünün sentezinde kendine özgü bir dil
yaratmıştır. Bu dil 16. yüzyıl Anadolu
Türkçesine yaslanan bir dildir. Bir
dörtlüğündeki: "Deryanın yüzünde döner üç gemi Yiyelim, içelim sürelim demi Deryanın bekçisi ol Hızır Nebi Ayrılık derdinin dermanı nedir dizelerinde
Hızır Nebi, denizlerin bekçisi olarak hayal edilerek farklı bir imge meydana
getirilmiştir."[11] Osmanlının zirvesini yaşadığı 16 ve 17.
yüzyıllar, hiç şüphe yoktur ki, Osmanlı
Türkçesi'nin de en ağır ve ağdalı olduğu zamandır. Bu dönemlerde yaşayan Kul Himmet'in dili ise oldukça sade ve halkın
konuştuğu öz Türkçedir. Kul Himmet'in
bir süre Arapça öğrenim
gördüğü, iyi bir tekke kültürüne sahip olduğu, tasavvuf ve tarikata yönelik
şiirlerinde sergilenmektedir. Arap hocasına vardım okudum Hatibine dahi küstüm kakıdım deyişi bu
görüşümüzü doğrulamaktadır. Kul Himmet,
dilde Yunus'un açtığı
yoldan ilerlemiş, halkın dilini en iyi biçimde kullanıp halkın hayatından
kesitleri şiirlerinde ustaca yansıtmıştır. Dönemin şartları içinde dili, edebiyat
anlayışı, yaşamı, iktisadi ve sosyal hayat bakımından ikinci plana atılan
Türkçe'yi, Halk Şiirini ve Türk toplumunu şiirlerinde binlerce yılın birikimini
kendi zihninde harmanlamış ve halkın sesi olmayı başarmıştır. Kul Himmet
şiirlerinde hem tarikat inançlarına hem de aşk, doğa vb. din dışı konulara
yoğunlaşmıştır. Şiirlerinde
genel olarak tasavvufi konular görülen Kul Himmet beşeri aşkı da şiirlerine
konu edinmiştir. Şiirlerinde Anadolu aşıklarının sesini bulmak mümkündür. Çünkü
aynı kaynaklardan beslenmişlerdir. Yakuttur yanağın, hilaldir kaşın Şekerdir dudağın, incidir dişin Gezdim şu cihanı yok imiş eşin Bulamadım hüsnüne bahane dilber diyerek
sevgilinin güzelliğinden
açık bir şekilde bahseder. Felek soldurunca açılan gülüm Ötmez oldu aşk bağında bülbülüm Eğer dostlar sorarlarsa ahvalim Yâr elinde yarası var gönlümün diyerek de çektiği aşk acısını dile getirir. Aşıklar,
yüzyıllar boyunca çeşitli nedenlerle yaratılan gerilim sonucu dirlik ve düzen
kavgası verip, direnen halkın dili
olmuşlardır. Kimileri: Şalvarı şaltak Osmanlı Eğeri kaltak Osmanlı Ekende yok, biçende yok Yiyende ortak Osmanlı biçiminde
ağır eleştiriler yapmıştır. Kul Himmet de
şiirlerinde insanı, toplumu, toplumun aksayan yönlerini ele almıştır. Yürü bre yalan dünya Hiç murat almadım senden Kâh al giydin kâh kırmızı Yönünü dönderdin benden diyerek dünyanın güvenilir bir yer olmadığına dair
toplumsal bir eleştiri geliştirmiştir. Kahpe felek bana n'ettin n'eyledin Attın gurbet ele parelerimi Âhirinde beni sıladan ettin Bulunmaz derdimin çarelerini diyerek dünya
ve kadere şikâyette bulunmuştur. Pir Sultan kolunun
en önemli âşığı Kul Himmet Hepimizin
bildiği üzere; Âşıklık kollarından, Emrah kolunun kurucusu olan Erzumlu Emrah
Niksarda yatmakatadır. Yine Edebiyat dünyamızın önemli âşıklık kollarından olan
Talibi kolu ve [12]Kemteri
koluda Zile’den yani bu topraklardan doğmuştur. Sefil Kemter
deyince aklımıza gelen diğer bir isimde torunu Sadık Doğanay’dır Kemteri
kolunun oluşumunda önemli yeri olan ve hepimizin bildiği deyişleri ile
gönlümüze taht kurmuş bir aşığımızdır. Evliya Çelebi
Tokat’ı “Alimler ve Şairler” diyarı olarak ifade etmiştir. Âşık Püryani, Âşık
Kul Sema-i Baba, Âşık Selmani, Âşık İmamoğlu önemli şairlerimizden birkaçıdır.
Yine Talib’in çıraklarından Fedai, İstanbul’da aşıklar kıraathanesinden biri
olan Kumkapı Sazlık kahveye uğradığında aşıklardan biri, ünlü Zileli Talibi’yi
sorması üzerine; Dediler mevlidin olur nereden Dedim ki aslımız olur Zile’den Dediler Talibi n’oldu oradan Dedim bir Fatiha Aziz İstanbul şeklindeki
deyişi Tokat ve çevresinden ne kadar güçlü halk şairlerinin yetiştiğinin önemli
bir işaretidir. Tokat’ın edebiyat tarihinde en çok bilinen
1820-1883 yılları arasında yaşamış olan halk şairlerinden Aşık Nuri., Emrah’ın
çırağı olduğunu hiç unutmamış ve ustasına saygısını şu dizelerle dile
getirmiştir. Enel hak sırrını diyecek kimdir Kanaat lokması yiyecek kimdir Erenler hırkasını giyecek kimdir Nuri vardır Emrah çıraklarından Kul Himmet’ten
günümüze kadar Tokat’ta yetişen halk şairleri arasında: Talibi (1745-1813)
Fedai, Arifi, Ceyhuni, Iskini, Mevci, Remzani, Raşit, Zefil Necmi, Aşık Sıtkı ,
Zileli Fikri, (1854-1914), Dabak Hürrem(1850-1915), Aşık Sadık, Fevzi, Sofoğlu,
Aşık İsmail, Kul Yusuf, Gulam Haydar. Katibi, Nurettin Seyfi, Aşık, Kamili,
Zikriye, Kemferi, Büryan Ana, Tokatlı Nuri (1826-1885), Niksar Bedri
(1845-1897), Tokatlı Gedai Ali(19. yy), Kemteri, Sefil Edna, Zileli Sadık
Doğanay, Semai, Eşrefoğlu, Erzurumlu Emrah (Erzurum’da doğmuş, ömrünün büyük
bir kısmını Niksar’da geçirmiş ve Niksar’da vefat etmiştir). Tokatta yetişen
Aşıkların ustalaraına fevaları ön plandadır. Kurusekü’lü
Aşık Selmani 1934 yılında Almus ilçesine bağlı Kurusekü köyünde doğmuş, halk
edebiyatımızda cinas, taşlama, dudak değmez, koşma, vb. türleri çok iyi
uygulayan sekizli ve on birli hece veznini fazla kullanan Türk-İslam
Büyüklerini öven ve halk kültürünü çok iyi kavramış bir ozanımızdır. Ayrıca, halen genç
nesil aşıklar arasında, Ozan Bindebir, Hakiroğlu, İkrari aşık sancar gibi
birçok aşığı saymak mümkündür.
[1] İbrahim Aslanoğlu, Kul Himmet, Ekin Yay., İst. 1997 [2] Metin Turan, Kul Himmet, Günorta Yay., Ank. 1994 [3] İrfan Çoban, Kul Himmet, Gürümlü Kul Himmet Sevgi ve Dostluk Derneği yay. Tokat,1997 [4] İbrahim Aslanoğlu, XIX. Yüzyıl Alevi-Bektâşi Şairi Kul Himmet Üstadım, Can Yay. 3. bas. İst. 1995 [5] Hasan Yalıncaklı, Kul Himmet Üstadım Hayatı Şiirleri ve Menkıbeleri, Ank. 1995 [6] Mehmet
Yardımcı, Kul Himmet Üstadım'ın Kul Himmet'le
Karıştırılan ve Bilinmeyen Şiirleri, I. Emlek Yöresi
Halk Ozanları Sempozyumu, Ank. l6-17 Mayıs l998 [7] Turgut Koca, Bektaşi Nefesleri ve Şairleri, İst. 1990, s.163 [8] İrfan Çoban, Kul Himmet, Tokat, 1997, s. 28-30 [9] Mehmet Yardımcı. Geleneksel Kültürümüzde ve Âşıkların Dilinde Sayılar, Edebiyat Tarihi Çerçevesinde Âşık Edebiyatı Araştırmaları. Ürün Yayınları, Ankara: 2008. s.217 [10] Mehmet Yardımcı. a.g.e. s. 224 [11] Selay Özcan, Kul Himmet'in Şiir Dünyası, Şiirlerinde Gelenek, Etkileşim ve Eğitim, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2011, s. 55 [12] Aşıklık geleneğinde KEMTER kolu, “KEMTER’in çırağı Sefil Edna, Sefil Edna’nın çırağı, Sadık Doğanay ve Remzani,dir. Onların çırakları olan Bahri Doğanay, Hakiroğlu, İkrarî gibi âşıklar la varlığını güçlü bir şekilde devam ettirmektedir
|