Âşık Remzâni |
KAPIMIZI
ÇALMASINLAR
Emel SUNGUR
Kapımız
Çalmasın, “sadece bir saniyeydi kapının çalması ya açılması ve kapanması aradan
geçen yılları siz hesaplayın lütfen” En sevdiğim huyum kapıyı açıp gelen
misafire sımsıcak sarılmaktır ve gelen misafirin benim evimde kendi evindeymiş
gibi rahat etmesidir. Belki çok hazırlıklar yapan masaları donatan bir ev
sahibesi değilim ama çeşitlemeler yerine gönül sıcaklığımı sunarım, severler bu
dostluğu kalıcı arkadaşlar gelip geçenlere de ne yaparsanız yapın zaten memnun
edemezsiniz onun için hiç uğraşmam.
Kapımyeni eski dostlara hep açıktır. Evimin kapısını 1983 yılında ben iki çocuğum ve
3 polis içerde kalarak gelen bütün dostlara kapatmıştım.Eşimdi aranan evimiz,
iş yeri, annesinin evi ayni saatlerde basılmıştı. 3 gün 3 gece kapım çalmasın
diye yalvarmıştım aramasınlar beni diye, unutsunlar diye ben yok oldum artık
diye.
Aslındaunutmamışlardı ama zalimi biraz tanımıştık onun için çalınmamıştı kapım. Bilmez
miyim yılların arkadaşlarının evimin kapısı kapandıktan sonra içerde neler olup
bittiğini her an düşündüğünü, bilmez miyim Nedret’in bizi nedenli merak
ettiğini, Hoşdere caddesinden 15 dakikada bir araba ile attığı turları hepsini
bilirim de kapımı çalmalarını hiç istemedim o günlerde.
İçeriyebenimle girenler kapımı çalmamıştı, aç kapıyı demişlerdi ve kendi evleri gibi
girmişlerdi içeri. Ev sahibi olsa bile insan ekmek için, ihtiyaç için kapıdan
girip çıkardı bunlar hazırcıydı, yediler içtiler bana 3 günde 3 kilo verdirtip
kapıyı açıp gittiler. İyi ki kapıyı annemden başka kimse çalmadı ya çalsaydı kim
bilir tuzaklar nasıl genişleyecek kim bilir daha kaç kişinin canı yanacaktı,
kaç bebeğe tabancalarını gösterecekler ve hiç unutmayacağı bir mazinin
temellerini atacaklardı.
Ortalıktayoksan, sesin çıkmıyorsa, soluğun ulaşmıyorsa ilk önce kapını kim çalar hiç
düşündünüz mü?
Beno gün de biliyordum yanıtını bugün hayatta olmasa da bana bir şey olsa yine o
cesur dirençli ana yüreği sızlardı biliyorum. Kapıyı iyi ki annemden başka
kimse çalmadı.
SoğuktuAnkara güneşli ve soğuk. Aradan çok yıllar geçse de özel günler unutulmuyor
bana fotoğrafını çiz deseniz o günün öyle çizerim ki o fotoğrafı. Ama bir şeyi
asla koymam biraz korkmuştum o ifadeyi yüzüme yansıtmam çünkü onlar benim
korktuğumu bilmemeliydi ve çocuklarım da bilmemeliydi benim korktuğumu. Ama
çaldı kapı o kutsal saydığı devletin emektarı, ömrünü tahta sandalye üzerinde
geçirip aldığı maaşı ayın 10’un da bitmesine rağmen sesi çıkmayan bunu da
direnç olarak kabullenen genç yaşta toprakla sırlanan anam kokun bile bir
başkaymış şimdi burnumun direği sızladı çaldın kızının kapısını anam, “ ne eder
bu kız neden sessiz, çocuklar iyi mi ” diye. Sana kıydılar anam bugün
Kabataş’ta hamile kadının mağduriyeti! sürekli anlatılırken aklıma bunlar geldi
de paylaşayım istedim onların mağduriyeti yanında çok sıradan olan bu
mağduriyeti anacığım.
Öğlensaatlerini biraz geçmişti çocuklara yemeklerini yedirmiştim ev mahkumiyetimizin
3. günüydü, zil bir kez çaldı salon da bütün heybetleri ile duran 3 adamdan
biri hemen kapının arkasına geçti beni itti öne doğru ve “kapıyı aç” dedi.
Açtım kapıyı fidan boylu, güzel anam vardı karşımda, kapıyı tam açmak
istemedim, kapının ardında ki otomatik silahı dayadı anamın göğsüne bunu
anlatırken silah benim göğsümde gibi, göğsüm inip kalkıyor, yüreğim hızlı
atıyor ve hala kendime dahi belli etmiyorum korkmuşum belli ki hem anama bir
şey olacak, hem çocuklara saldıracaklar ve hep biliyorduk bana saldıracaklar
korkusu.Ellerinin işkencelerde neler yaptığını, evlerde ne amaçlar için
kullanıldığını binlerce bedenin soyulup, hoyratça o ellere teslim edildiğini
bilirdik de biraz da ondandı korkum. Göğsünde ki silahı hafifçe eliyle iteledi
anam, öldürürler miydi onu acaba? İri kıyım, gömlekli bıyıklı adam bizi çok
aptal zannediyor ya anneme “biz damadının arkadaşıyız” dedi, bilmezdi damadının
arkadaşları da ona “ana” derdi, sayarlardı, severlerdi, bilirlerdi anamın
ellerinin öpülesi olduğunu. Annem cevap verdi “ ben bilirim siz polissiniz,
bilirim bilirim ayıdan post, polisten dost olmaz” dedi.
İşteşimdi düşünüyorum da anlatılacak anıları, maziyi yaşanan mağduriyetleri,
tükenmek bilmeyen acıları, her saniyesi yaşanmaya hazır ömür acılarımızı da biz
gerçekten bu toprakların hep siyahileriyiz, Kabataş’ı şimdi facia gibi
anlatanlarsa beyazlar.
BİRGÜN SİYAHİLERDE EŞİT OLACAK, ANCAK MAZİYİ UNUTMADAN GELECEĞİ YARATARAK.
|