Âşık Remzâni

 

 

 

Kadıköy Mitingi

 

Ahmet KOÇAK

 

Demokratik Alevi örgütlerinin, 3 Kasım 2013, Pazar günü Kadıköy Meydanında düzenlediği etkinliğe katılan bazı örgüt yöneticilerine ve sanatçılarımızla söyleştik.

 

Onlardan mitingi, Alevilerin gündemini, asimilasyon girişimlerini değerlendirmelerini istedik. İçine girmekte olduğumuz Muharrem ayı nedeniyle Kerbelâ, yas-û matem ve günümüz bağıntısı üzerine görüşlerini sorduk.

 

Canlarımızın sözlerinden bir seçkiyi aşağıda sunuyoruz.

 

Doğan Demir

 

A.K. Mitingi değerlendirmekten önce mitingin geliş sürecini bir değerlendirir misin bana. Neler yaptınız bu güne kadar? Kısaca çalışmanızdan bahsedin.

 

Miting kararını üç kurumun genel başkanı (Hacı Bektaş Vakfı, Pir Sultan Vakfı ve ben) hükümetin bu paketinden önce almıştık. Bu paketten Alevilere bir şey çıkmayacağını gördüğümüz için Alevilerin temel hak ve özgürlük istemlerini haykırmak için bir kez daha sokaklara inmesi gerektiğine inandığımız için bu kararı almıştık.

 

Paket açıklanınca bu kararının ne kadar haklı olduğunu gördük. Ahmakça düşünen bazı arkadaşlarımız paketten Alevilere çok şey çıkmasını bekliyordu. Ama biz on bir yıllık AKP hükümetinin Alevileri nasıl ötekileştirdiğini, nefret dilini nasıl kullandığını çok iyi biliyoruz. Biz onları çok iyi tanıyoruz. O yüzden alanlara sadece Alevileri değil, tüm Alevi dostlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, sendikalarla, siyasi partilerle çıkmak gerektiğine karar verdik.

 

Bu miting sadece Alevilerin talepleri için değil, hak ve özgürlük mücadelesi veren, hak talebinde bulunan bütün toplumlar, bütün halklar için yapıyoruz; halkların kardeşliği için yapıyoruz. Eşit yurttaşlık için yapıyoruz bu mitingleri.

 

Birincisini daha önce Mersin’de yapmıştık. İkincisini bugün yüz binlerin katılımıyla İstanbul’da, Kadıköy meydanında yapıyoruz. İyi ki o kararı almışız, iyi ki dostlarımızı bir araya toplamışız, iyi ki de sadece Alevileri değil, bu ülkede yaşayan herkesi kucaklayan bir etkinlik ortaya koymuşuz. O yüzden mutluyum.

 

A.K. Nedir mitingdeki temel talepler? Neler dillendiriliyor?

 

Taleplerimiz çok basit, dört, beş tane maddede toplanır. Özellikle, Alevi köylerine cami yapılmaması, zorunlu din dersleri, diyanetin kaldırılması, dergâhlarımız…

 

Maalesef bu ülkede sadece AKP değil, bütün geçmiş hükümetler Alevileri yok saymıştır. Bu, devletin süre giden inkâr ve asimilasyon politikasıdır.

 

Ama dediğim gibi sadece Alevilerin talepleri için sokaklarda değiliz biz. Bugün sendikal mücadele bitmiş, işçi hakları bitmiş. Bugün bu ülkede kadın cinayetleri işleniyor, bugün bu ülkede çocuklar gelin oluyor, bugün bu ülkede herkes birbirine düşman olmaya başlıyor. Yanı başımızda bir Suriye var. Türkiye Suriye savaşı içine çekilmeye çalışılıyor. Bir mezhep ayrışması var.

 

Biz bütün bunlara karşı burada miting yapıyoruz ve iyi ki de yapıyoruz.

 

A.K. Yarın matem günleri başlıyor. Aleviler için nasıl değerlendireceksin?

 

Evet, yas-û matem bizim için çok önemli. Yüzyıllardan beri Aleviler yas-û matemlerini tutarlar. Bütün Alevilerin ya da bu orucu tutan herkesin orucunu Allah kabul etsin diyorum. Kerbelâ, Aleviler için hiç bitmedi. Kerbelâ devam ediyor. Hz. Hüseyin’in katledildiği Kerbelâ ne ilk, ne sondur.

 

Turgut Öker

 

Alevilerin gündemini on, on beş başlık altında toplamak mümkün. Ama bunların içerisinden en önemli gördüğüm gündem maddesi Alevilerin bugün içerden kuşatılması: Aleviliği, Alevilik yapan değerlerden uzaklaştırılarak kuşatılması; Aleviliğin asimile edilmesi.

 

Aleviliğin siyasal İslam’a karşı, Aleviliğin kendi özgün değerlerinin bozulmasına karşı bir savaş var. Bugün Alevilerin, bu çok boyutlu kuşatma karşısında kendi değerlerine sahip çıkıp çıkmamaları Aleviliğin geleceğini belirleyecek.

 

Bugün CEM Vakfı’nın, İzzettin Doğan’ın başını çektiği, Alevileri siyasal İslam’a yakınlaştıran, Alevilerin siyasal İslam’a olan tepkisini sıfırlayan, Alevileri siyasal İslamcılarla yan yana getiren anlayışı geri püskürtürsek Aleviliğin bir geleceği olacaktır. Bunu yapamazsak, Aleviliğin Anadolu topraklarında binyıllık özgün değerleri yok edilecektir.

 

Bugün Alevilerin, Aleviliğin asimile olmadan, yok edilmeden, tarihsel süreç içinde bugüne nasıl geldiyse aynı şekilde devamı konusunda yoğunlaşması gerektiğine inanıyorum. Alevilerin, siyasal İslam’la, onun bugünkü misyoneri Fethullah Gülen’le hiçbir cephede yan yana gelmemesi gerektiğine inanıyorum. Aleviliği içerden çürütecek olan cami-cemevi modelini şiddetle ret etmesi gerektiğine inanıyorum. Aleviliği içeriden kuşatmaya ve Aleviliğin değerlerini yok etmeye yönelik saldırılara karşı reflekslerini daha da güçlendirmeleri gerektiğini söylüyorum.

 

Alevilerin AKP’yle devletle ilişkisi on yıl önce ne idiyse bugün de öyledir; yarın da öyle olacaktır. Bugün Alevi toplumu, derlenmeyi, toparlanmayı, Aleviliğe içerden ihanet eden anlayışlardan sıyrılmayı öncelikli olarak gündeme almalıdır diye düşünüyorum.

 

Tarih boyunca zalimlerle masumlar arasında hep mücadele olmuştur. Tarih bu mücadelelerle doludur. Kerbelâ da bunun önemli bir kavşağıdır, dönüm noktasıdır. Ama Kerbelâ tarihte kalmış değildir. Ne yazık ki bugün de Kerbelâlar dünyanın dört bir yanında yaşanıyor.

 

Kerbelâ’dan bizim çıkardığımız ders, gücü ne olsun, zalimin karşısında insanlığı ve vicdanını temsil edenin teslim olmayarak, direnerek, insanlık değerlerini her koşulda yaşatmasıdır. Bugün de Kerbelâ’nın mesajı, zalimlere biat etmeden, karşılarında diz çökmeden, insanlığı ve insanlığın vicdanını temsil etmek, savunmak, mücadeleyi devam ettirmektir.

 

Hasan Zengin

 

A.K: Çok kısa son süreci değerlendirerek, süreçle birlikte bu mitingi değerlendir misin? Yaşanan bu demokratikleşme süreci, Alevilere yönelik iktidarın tutumunu değerlendirebilir misin? Genel olarak…

 

Genel olarak şöyle bakıyorum: Aleviler çatışmıyor, var olmak için direniyor. Sıkıntımız burada!

 

Aslında atalarımızdan kalan çatışma kültürümüzü devam ettirsek hükümetin geri adım atacağını düşünüyorum. Bizim dirençli bir topluluk alarak meydana çıkabileceğimizi, örgütsel olarak daha da kenetlenebileceğimize inanıyorum.

 

Dolayısıyla, biz sadece var olmak için direndiğimiz için bizi çok muhatap alan kurumlar da çıkmıyor. Bu çatışma kültürünü alanlara taşımak durumundayız.

 

Süreç öyle bir hale geldi ki eskiden tek tek öldürüyorlardı, şimdi Alevi kültürünün içini boşaltıyorlar. Biz buna sessiz kaldıkça, içimizden çıkan Fethullah Gülenciler oldukça süreç kötüye gidiyor.

 

Elli senedir, “biz on beş-yirmi milyonuz” sözlerini duyarım. Nasıl oluyor da ne artıyor ne eksiliyoruz? Bunu sorgulamak lazım: Belli ki asimilasyon politikasını kanıksamışız! Bundan çıkmak gerek.

 

A.K: Evet Hasan Zengin, biliyorsun ki Muharrem de yaklaştı. Muharremle bir bağlantı kurarak, iktidarın yeniden bir yemek vereceği söylentisi var, daha doğrusu Cumhurbaşkanı’nın bir yemek vereceği söylentisi var. Bununla bağlantılı olarak, bugünkü yaşadığımız olayla Kerbelâ’yı Aleviler açısından değerlendirir misin? Neyi ifade ediyor?

 

Aleviler bunca yıldır haram sofrasına, Hızır Paşa sofrasına oturmamıştır. Hızır Paşa’nın sofrasını Pir Sultan’ın itleri bile tepmiştir. Bizlerin, Alevi toplumunun iftar diye bir geleneği yoktur. Çünkü bizde oruç tutmak eski bir acıyı, kederi, kayboluşu sürdürmektir. Bir bedel ödenmiş ve o bedelin devamı bizim orucumuzdur. Bizim orucumuz başka oruçlara, ibadetlere benzemez.

 

Biz haram sofrasına oturmadığımız için, AKP’nin lüks iftarlarına da katılmayız. AKP Aleviliği yok etmek üzere asimilasyon politikasını geliştirmek için her türlü olanağı kullanıyor. AKP’nin de gerçek yüzü cami-cemevi projesi ile ortalığa serildi. İçimizden çıkan Hızır Paşa’lar Ankara’da, Tuzluçayır’da asimilasyon projesine ortak olarak gerçek yüzlerini gösterdi.

 

Cevahir Canpolat

 

A.K: Biliyorsun ki yarın muharrem başlıyor. Günümüz olaylarıyla Kerbelâ’yı nasıl değerlendiriyorsun? Bir de mitingi değerlendirir misin?

 

Mitingin amacı kesinlikle doğrudur. Son süreçte, sistemin Alevilere yönelik politikaları, “sistemin kendi Alevisini” yaratma pervasızlığına varmıştır. Anadolu’daki Alevilerin bu çirkin gidişata dur demesi gerekiyordu. Bu anlamıyla miting kararı çok önemliydi, ama yeterli miydi? Hayır! Eksikleri yok mu? Var!

 

İktidarın İzzettin Doğan eliyle Aleviliği gericileştirme, yozlaştırma ve sistemin hegemonyası altına sokma çabası kabul edilebilir değildir. Alevilik tektir, “keyfime uygun Alevilik” olmaz. İzzettin Doğan’ın kendince yaratma çabası içinde olduğu Alevilik, inancın sitemin çıkarları için satılmasından öte bir şey değildir.

 

Alevilerin bu konuda hem iktidara hem de Aleviliği kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışan gruplara, İzzettin Doğan ve tayfasına bir cevap vermesi gerekiyordu. Bu nedenle bu mitingi Aleviliğin dirilişinin ilk adımı olarak değerlendiriyorum.

 

A.K: Kerbelâ’yla nasıl bütünleştiriyorsun? Muharrem günleri yaklaştı, tam ona denk düştü. Bugün Alevilerin yaşadığı bu sorun geçmişteki Kerbelâ’yla nasıl bir bağlantı kurabiliyor? Yani Kerbelâ bizim için ne ifade ediyor?

 

Kerbelâ’da Şah Hüseyin ve Ehl-i Beyt soyu hunharca katledildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin yirminci yüzyıla girerken Türkiye’de Alevilere uyguladığı katliam Kebrelâ’nın bir başka şekliydi. Sivas, Kerbelâ’nın diğer yüzüydü. Bugün AKP iktidarının uygulamaları, işte Gezi direnişine yapılanlar bence Kerbelâ’nın bir başka yüzüdür. Cezaevi operasyonlarında katledilen devrimciler Kerbelâ’nın başka bir boyutudur. Türkiye’nin hemen her yerinde Kerbelâ bize her gün farklı şekillerde yeniden yaşatılıyor.

 

Abbas Tan

 

Bugün gerçekten çok anlamlı bir miting yapıyoruz. Bir gün önce bir başka Alevi örgütünün yaptığı etkinlikten verilen mesajlarla bugün buradan verilen mesajlar birbirinden çok daha farklıdır. Bu farklılık, çok anlamlıdır.

 

Biz, “Demokratik Alevi Hareketi” dediğimizde eleştiriler alıyorduk. Bizi eleştirenler, dünkü toplantıyla bugünkü mitingi karşılaştırsın. Bu miting, demokratik Alevi hareketinin farkını burada gösterdi.

 

Burada haklı talepler dillendiriliyor. “Eşit yurttaşlık hakkı” talebi sadece Alevileri ilgilendirmiyor. Bu ülkedeki ezilen herkesi ilgilendiriyor. O yüzden tüm demokratik kitle örgütleri bugün bize destek veriyor. Haklı taleplerimizi destekliyorlar.

 

Bunu iktidar ne kadar duyuyor, bunu zaman gösterecek, ama Aleviler, özellikle örgütlü Aleviler, bu istemlerini tekrar tekrar dile getirecek. Bu eylemlerin devamı gelecektir.

 

Alevilerin istemleri sadece Alevileri değil, Kürtleri, işçileri, ezilenleri, köylüleri ilgilendiriyor. Bu istemler tüm ezilenlerin desteğini aldığı zaman bizi yönetenler duymak zorunda kalacaklar.

 

Artık aleviler sınırları aşmaya başladı. Bunu sadece söylemiş olmak için söylemiyorum. Bugün Mersin’den geldik buraya. Gelirken yolda molalarda Türkiye’nin birçok bölgelerinden gelen temsilcileri gördüm. Gelen insanların gözlerinin içi parlıyor. Bu gösteriyor ki bu duyarlı, tutarlı mücadele devam edecek.

 

Aleviler yasını, matemini Kerbelâ ile sınırlandırmıştı, ama yaşanmış olaylara bakarsak Aleviler Kerbelâ’ya benzer çok olay yaşadı. Bu nedenle Kerbelâ’nın yasını, matem oruçlarını tutmakla birlikte Kerbelâ’ya günümüzdeki sorunların çerçevesinden de bakmamız gerekiyor. Türkiye’deki Aleviler olarak zaten şu an bile Kerbelâ’yı yaşıyoruz. Belki suyumuz var, ama kimliğimiz elimizden alınmaya çalışılıyor. Kerbelâ’dan da acı olayları yaşadığımızda görmemiz gerekiyor gerekiyor.

 

Aysel Kılavuz

 

Türkiye çok karanlık günlerden geçiyor: Şeriata teslim olmuş demeyim, ama faşizan bir yönetimle yönetiliyor. Bürokraside, bütün kurumlarda kendi kadrolarını kurdular.  Gezi Parkı’ndan sonra tek sesini çıkaran Aleviler kaldı.

 

Bu mitinge gelen canların önünde saygıyla eğiliyorum. Peki, dostlarımız, “Demokratım, devrimciyim, aydınım” diyenler neden burada değiller? Demokrasi, laiklik, insan hakları istiyorsak; insandan yana olmak istiyorsak, kadından yana olmak istiyorsak, çocuk haklarını savunmak istiyorsak bu mitingde olmak gerekirlerdi.

 

Kürtler Alevilerin, Aleviler Kürtlerin haklarını savunurlarsa; devrimciler, demokratlar, aydınlar ve kadınlar birbirlerinin haklarını savunursa; daha doğrusu bir saniye için kendini ezilenin yerine koyarlarsa, bu mitingde kendini bulur.

 

Ama katılım çok iyi ve Aleviler de eski Aleviler değil. Bugün örgütlü Aleviler meydanlarda. Sadece Alevi hakları için değil, özgürlük, demokrasi ve Türkiye’mizin geleceği için sokaklarda.

 

Pazartesi günü Kerbelâ’yı anacak, Yas-û Matemi tutacağız. Ama biz Selçukludan beri sürekli Kerbelâ’ları yaşıyoruz. Sivas’ta otuz beş canımızı yakıldı: Kerbelâ; Gazi’de beş canımız gitti: Kerbelâ; Armutlu’da cenazeyi Cemevine sokmadılar: Kerbelâ... O günkü Yezid bugün de var. Kerbelâ’lar da yaşanıyor.

Artık Kerbelâ’lar yaşatmayacağız. Sesimizden, nefesimizden korkacaklar. Bugün gençlerimizi gördüm burada, umutlandım. İnanıyorum ki Türkiye’yi bir gül bahçesi yapacağız. Tayyipler gidicidir. Dünya Sultan Süleyman’a kalmadı… Hiçbir diktatöre de kalmadı. Günümüzün Yezid’lerine de kalmayacak. Bütün dostlarımıza birlikte alanlarda olursak Kerbelâ’ları bir daha yaşatmayız.

 

Ercan Geçmez

 

Miting, katılım olarak şimdiye kadar yaptığımız en büyük miting. Ben biraz önce kürsüden konuşurken alanın tümünü gördüm. Kadıköy Meydanında bir metre kare dahi boş yer kalmadı.

 

Bunu nedeni Alevilerin asimilasyona olan tepkisidir. İki gün önce İstanbul’da bir salonda Alevilere ısrarla ezanla cem yaptırılmaya çalışıldı. İşte o asimisayonculara karşı Aleviler burada sazlarıyla, pirleriyle, mürşitleriyle cem yapıyorlar.

 

Ve Aleviler yalnız değil, Alevilere inanan, onlarla birlikte hareket eden dostları da burada. Bu çok önemli bir gelişmedir. Türkiye tarihinde ne kadar önemli bir adım olduğu önümüzdeki yıllarda daha iyi görülecektir.

 

Katılan bütün canları, destek veren kurumları, komitede olan arkadaşlarımızı, örgütlerimizi canı gönülden kutluyorum. Türkiye’ye Alevilerin farkını gösterdiler.

 

A.K. Bu ilgiyi neye bağlıyorsun? Son zamanlarda yaşadığımız süreçle bağlantılar var tabi ki…

 

Nükümetin “açılım” yalanlarına karşı çıkanlar, kendisini “Alevi önderi” olarak gösteren, ama ruhunu, Fethullah Gülen’e teslim edenlere karşı çıkan Aleviler, “Biz teslim olmadık!” dediler. “Biz buradayız, sen o utancınla otur oraya!” dediler.

 

Muharrem Temiz

 

Miting son yıllardaki en kalabalık gösterisiydi. Çok etkili olacağı görülüyor. Bir noktayı unutmamak gerek: Alevi olmak ya da Müslüman, Hıristiyan olmak bir meziyet değil. Meziyet olan, insan olabilmek; erdemli insan olabilmek; öyle yaşayabilmek,  öyle bir toplum yaratabilmek. Bizim dediğimiz gibi, “kâmil insan-kâmil toplum” yaratabilmek. Bu anlayışı hak, hukuk, demokrasi çerçevesinde yaşayabilmek marifettir. Alevilik böyle bir anlayışın temsil ediyor; biz bu anlamda Alevilik diyoruz.

 

Bugünkü katılımın bu kadar yoğun olması tarihin derinliklerine dayanıyor. Bu birikimin dışa vurumudur. Tarihte biçimi değişişe de benzer olaylar oldu. Kerbelâ olayıyla Sivas olayı benzerdir. Tarihin başka sayfalarında aynı maksadı taşıyan, aynı eylemi, aynı zulmü taşıyan anlayışın yarattığı olaylardır.

 

Zamanımız Yezidlerinin bu toplumu kıyımla yok etmeyi başaramayınca içinde asimilasyon dediğimiz politikayla eritme, tamamen kendilerine dönüştürme işine giriştiler.

 

Bu miting, bizim toplumumuzun inancının, direnişinin, birlik ve beraberliğinin güzel bir ifadesidir. Kurum ve kuruluşların bir araya gelmesi güzel. Çok güzel ve sert mesajlar verildi. Ben inanıyorum bu kazanım, bir gün mutlaka sahibini ve yerini bulacaktır.

 

Muharrem ayındayız. Kerbelâ bir kırılma noktasıdır, ancak günümüzde bunu bir matem, bir yas havasından çıkarıp zalime, zulme, sermayeye karşı savaşın, direncin günü yapmalıyız. Kerbelâ protestonun, bir duruşun temsili olmalı diyorum. Yoksa ağlayalım, sızlayalım, karaları giyelim bu yetmez. Kerbelâ’yı, hak, hukuk, demokrasi mücadelesi, anlayışı olarak hayatımıza yerleştiremeyiz.

 

Neden Kerbelâ’yı unutmamalıyız? Kerbelâ, tarihi bir katliamın ve tarihi bir direnişin hatırlatılmasıdır, anılmasıdır. Esas olan, Kerbelâ’nın direniş ruhunun bizim duruşumuza yansımasıdır. Bugünkü miting bunun bir örneğidir.

 

Bu nedenle bütün kurum ve kuruluşların bu anlamdaki birlik ve beraberliğini çok önemli görüyorum. Hepimiz, bir örgüt çatısı altında birleşerek bugün gördüğümüz havayı gelecek nesillere aktarmalıyız diye düşünüyorum. Bugün, her konuşmacı üç aşağı beş yukarı aynı mesajı verdi. Demek ki sorunlarımız aynı, çözüm için hedeflerimiz aynı. Yani her şey hazır, niye helva yapılmasın? İstenilirse birçok şeyin başarılabileceği noktadayız. O nedenle örgüt yöneticilerinin daha sağduyulu, daha duyarlı, daha birleştirici bir tutumu topluma yansıtması gerekiyor. İnançta, felsefede iç bütünlüğü olan bir birlik tutumunun topluma yansıtılması gerekiyor.

 

Ben bugün, bu birlik ve beraberlikten çok mutlu oldum, çünkü gerçekten edeple geldik. Bizim inancımızda bu vardır: Edeple geldik, edeple oturduk, edeple konuştuk, söyledik; hallaştık, hasbihâl ettik, edeple dağılabiliyoruz. Hiçbir taşkınlık olmadı. Yani artık biz birçok şeyin farkına vardık. Bizi nelerin, kimlerin nasıl provoke edebileceğini biliyoruz. Bunları aştığımız için başaracağımıza inanıyorum.

 

Genel olarak muhteşem bir mitingdi. Bu mitingin burada kalmaması lazım. Yaratıcılıkla ve kararlılıkla geliştirilmesi gerek. Bu katılımı gören örgütlerimizin halkımızın mesajını doğru anlamaları lazım.

 

Hükümetin ve devlet içinde, bu mitingin mesajlarının gittiği yerler, umarım bu mesajları doğru bir şekilde algılayabilir. Bu mesajlar doğru algılanmaz, anlaşılmaz ve somut çözüm adımları atılmazsa, bu toplum, bu karanlıktan kendine bir yol açacak ve yeni bir yol bulacaktır. Dünyadaki başka örnekler bunu gösteriyor. Umarım bu süreci barış, demokrasi, hukuk ve adalet yoluyla yaşarız.

 

Gani Pekşen

 

Yezidler olduğu sürece Kerbelâ devam edecektir. Bizler de sessiz kaldığımız sürece o Yezidler bizim tepemize çıkacaklardır.

 

Bu kültür, bu yol bize, içerisinde dedelerin, erenlerin, evliyaların, pirlerin yüzlerce yıl boyunca çektiği nice zorluklarla, onların canı-kanı pahasına ulaştı. Biz, bugün kendi aramızda birlik, beraberlik sağlayamadığımız sürece daha nice Kerbelâ’ları yaşarız. Sessiz kaldığımız sürece hayatın her alanında Kerbelâ’lar yaşarız.

 

Bugün insanların en demokratik hakları olan bireysel özgürlüğü, yaşam biçimiyle ilgili taleplerinin burada dillendirmesi çok güzel. Ancak daha gidecek çok yolumuz var olduğu da görülüyor.

 

Örneğin, Alevilerin demokratik hakları talebimizi dile getirmek için buradayız, ama dünya görüşümüze paralel olan başka yaşam biçimlerine savunanlar da aramızda var. Biz Kerbelâ’nın, Alevi toplumunun yas-û mateminin başladığını söylüyoruz, ama şu anda sahnede olan bir grup davul çalarken gençler halay çekiyorlar.

 

Aslında bu büyük bir çelişkidir. Yani dostlarımıza bugünün, yas-û matem günümüz olduğunu anlatamamışız. Mitingin heyecanıyla halay çeken ve düzeni böyle protesto eden arkadaşlarımız henüz Alevi toplumun hassasiyetlerini kavramamışlar.  Düğüne halay çekmeye gidilir, yas-û mateme taziye gider gibi gidilir diye düşünmelerini sağlayamamışız.

 

Bunun bir yanı bizim sahne programı düzenlememizdeki eksiklerden kaynaklanmış olabilir. Yas-û matem günü insanlara halay çektirecek bir program yaptıysak o zaman Alevilik kültüründen bahsetmememiz gerekir ya da henüz bu kültürü algılamış değiliz.

 

A.K. Genel anlamda miting amacına ulaştı mı? Mesaj vermek istediği yere mesajı ulaştırdı mı?

 

Bu geniş kitlenin bir arada olması bile önemli. Mesaj mutlaka yerine gider. Ama o mesajın gittiği yerlerin bizi pek ciddiye aldıklarını biliyorum.

 

Bugünkü mitingde bir de gereksiz bir konuşmacı kalabalığı vardı. Sahneye çıkan her kişi bir yanıyla aynı şeyleri söyledi, öte yandan her konuşmacı olayı daha farklı bir zemine taşımaya çabaladı. Sahnede böyle bir kaosun olmaması gerektiğini düşünüyorum.

 

Bu kadar geniş bir kitleye, bir-iki konuşmacı eleştirilerimizi, itirazlarımızı, sorunlarımızı ve çözüm yolu üzerine önerilerimizi özetleyebilirdi. Bu yapılmayınca, çok sayıdaki konuşmacının esas amacının başka olduğu görülüyor. Bu da ne yazık ki mitingin vermesi gereken mesajı daha anlaşılır hale getirmiyor.

 

Tolga Sağ

 

Bugün mitingdeki konuşmacıların konuşmalarının içeriğinden ziyade buraya gelen insanların talepleri benim için daha önemli. İnsanlar buraya bütün dirençleriyle, varlıklarını haykırma, duruşlarını sergileme adına bir arada, omuz omuza durdular.

 

Bugün bu alanın doldurulması çok önemlidir. Gezi gibi insanların hayatlarında travmalar yaratan süreçler yaşanmış olmasına rağmen bugün bu alanı böyle hınca hınç doldurmak gerçekten insanların içindeki iradenin çok güzel bir dışa vurumudur.

 

Miting komitesi bu iradeyi nasıl ele alıyor; bundan ileriye dönük nasıl bir sonuç çıkarıyor? Bu soru duruyor. Eski hastalığımız devam mı ediyor; örgüt yöneticilerimiz konuşmalarıyla kendi varlıklarını ispat etme yarışında mı? Ben biraz bunu hissettim. Ne yazık ki öyle olduğunu gördüm.

 

Gerçekten inanarak, burada bütün hayatını buraya aktaran; zamanını, ekonomisini buraya feda eden birçok inanan insan var, yönetici var. Ama ne yazık ki, bu miting sahnesini sadece kendi benlik duygularını tatmin etmek için ya da kendi siyasi kariyerlerine yön verecek bir adım olarak kullananlar da var.

 

Bence gereken şey şudur: Bugün ayın üçü. Buradaki komite ve bütün kurumlar ayın dördünde bu mitingi enine boyuna inceleyip, irdeleyip bir sonuca ulaşmalı. Bundan sonraki yürüyüş planlamasında buradaki çürüğü geride bırakmalı.

 

Bunu yapabilecek cesaret bulabilirlerse bu kitlenin gösterdiği bu direnç ve hassasiyetle Alevi hareketi tekrar 90’lı yılların başındaki heyecanıyla ileriye atılabilir.

 

Ne yazık ki, “eski aktörlerle eski siyaset” gibi bizim yöneticilerimiz de derneklerin değişmez birer parçası olmuş. Başkanlar aynı, genel sekreterler aynı, şube yöneticileri aynı… Bunları değiştirip görevi, günümüzün dinamik Aleviliğini daha doğru ifade edebilecek gençlere teslim etmek gerekiyor. Ben buna inanıyorum.

 

Muharrem orucuyla ilgili olarak şunu söylemeliyim: Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasında Aleviler, demokrasiye ve laikliğe olan inançlarından dolayı engin bir gönülle kendi inançsal ve yaşamsal değerlerinden tavizler vermiştir. Aleviler son yıllarda böyle ötelenmiş bazı inanç değerlerimize daha çok sahip çıkmaktadır. Muharrem orucu da bunlardan biridir. Aleviler, Muharrem orucuna kimliklerinin, varlıklarının bir parçası olarak sahip çıkıyor, kimsenin sorgulamasına da izin vermiyor.

 

Herkesin Muharrem oruçları hayırlı olsun, Hak katına yazılsın.

 

A.K. Kerbelâ bir direniş aslında. Kerbelâ’da yaşanan bir şey var ve bu gezi süreciyle beraber Haziran’dan bu yana da Alevi-Bektaşi toplumu ağırlıklı alanlarda alevi protestosu değil.

 

Ama ölenlerin hepsi alevi gençleri…

 

A.K. Bu süreç boyunca Aleviler demokrasi mücadelesini hep alanlara sokaklara taşıdılar, indiler. Bakıyorsun ki 90’lı yıllardan bu güne yaşadığımız bir şey var; Sivas, Çorum, 80 sonrası hemen Gazi olayları gibi olayların Alevilerin yoğun yaşadığı yerlerde, yani bir anlamda Kerbelâ Aleviler için hala devam ediyor. Bugün de bir sürü Alevi çocukları öldürülüyor. Alevi kimliğinden dolayı belki bedensel olarak öldürülmese de asimilasyon politikaları uygulanabiliyor. Bu çerçevede değerlendirdiğimizde mitingin önemini nasıl değerlendiriyorsun? Bu çerçevede yanıt verebiliyor mu acaba?

 

Mitingi kitlesel bir yanıt olduğuna inanıyorum. Daha önceki zayıf geçtiği için çok üzüldüğüm mitinglere de katıldım. Bugün coşkuyu, kalabalığı ve heyecanı gördüm. Asıl olan buraya gelen insanların niçin burada olmak istemeleri. Burada insanların davalarına sahip çıkışında ben yarınlara dair bir umut hissettim. Bu umutla, durumumuzu bir daha inceleyip, doğu değerlendirip bundan sonraki yol haritasını çizmek lazım.

 

En çok iç örgüt yöneticilerine düşüyor. Biz sanatçılar hizmet için profesyonel yaşantımızdan ödün vererek dayanışma için, birlikteliğimize katkı sunmak için buradayız. Ama bizim de söyleyecek sözümüz var.

 

Biz sanat ve edep çizgimize yakıştırmadığımız için üstlendiğimiz taşıyıcılık misyonumuzun kutsal emanetini zedelememek için konuşmuyoruz. Bu sanatçılar da kendi dertlerine düşmüşler gibi bir izlenim uyandırmak istemiyoruz.  Bu nedenle bazen kendimizi geri tutuyoruz.

 

Aslında böyle örgütsel platformlarda ve örgüt iç toplantılarda konuşmamız ve hakkımızı savunmamız lazım. Bu bizim de eksiğimiz: Sazımızla sözümüzle bu toplumun sözcülüğüne soyunmuşuz, ama toplumun geleceğine dair iradenin içinde yer almıyoruz. Burada bir zorluk var. Belki bu sorunları toplum önünde çıkıp dillendirmemiz bize yakışır bir tavır değildir, ama örgütlerimiz bize sözümü söylememize uygun platformlar yaratması ve burada dile getirdiklerimize de gereken önemi vermesi gerekir.

 

Şunu da söyleyeyim: Bu mitinge gelmeye bugün son anda karar verdim. Birkaç gündür, hatta birkaç haftadır kafamızın içinde bin bir tane soruyla geldik biz de buraya. Ne olacak? Nasıl bir yaklaşımın hâkimiyetinde geçecek bu miting? Bu konularda ciddi tereddütlerimiz vardı.

 

Grup Yorum, bizim sevgili arkadaşlarımız, haklı mücadelelerinde her zaman yanında durduğumuz canlarımız. Daha geçen hafta onlarla beraber Gazi Mahallesinde bir etkinlikte yer aldık. Hem Grup Yorum’un sıkıntılarını dile getirmek hem de Gazi Mahallesindeki insanların direnişini yüceltmek için etkinlikte bulunduk.

 

Ama bu miting daha çok bizim deyişlerimizle ibadet bulmamız gereken bin platform. Müzik boyutunun deyişler dışında olmaması gereken bir platform. Bu Alevilerin çağırdığı bir miting. Alevilerin bütün müziklere, bütün kültürlere duyduğu saygıyı böyle kullanmamak lazım. Burası bizim alanımız. Halay çekmeler, vb. böyle şeylere dikkat etmek lazım.

 

Ama bir bütün olarak bakıldığında bugün bu miting başarıya ulaşmıştır.

 

Hüseyin Güzelgül

 

Miting iyi bir tarihte yapıldı. Hz. Hüseyin’in bize miras bıraktığı sözleri var: “Zalimin zulmüne karşı çıkmamak mazluma yapılacak en büyük hakarettir. Ben zalimlerle birlikte varlık içinde yaşamayı alçaklık, zulme karşı gelerek bulacağım ölümü yücelik sayarım.” Bu hükümetin, bu zihniyetin bize reva gördüklerine karşı Hz. Hüseyin’in dirilişini gösterdi bu miting.

 

Onun atası Ali’nin, “Haksızlığın önünde eğilmeyiniz, hakkınızla birlikte onurunuzu, şerefinizi kaybedersiniz.” sözü var. Bu zulmâne yönetimin bizlere reva gördüklerine karşı Hz. Hüseyin’in dirilişini sürdürmektir bu miting.

 

Hükümetin buradaki Alevilerin sesine kulak vermesi gerekiyor: Aleviler vardır ve hiçbir zaman da boyun eğmeyeceklerdir. Çünkü boyun eğerlerse onurlarından, duruşlarından taviz vermiş olurlar.

 

Bizim bundan sonra da Hz. Hüseyin’in duruşunu sergilememiz gerekir. Onun dirilişi olan mücadeleyi, işte bu alanlarda gösteriyoruz. Biz O’nu var eylemeliyiz diyorum. Burada toplanan insanlar Hz. Hüseyin’in dirilişini sergilemektedirler.

 

A.K: Dede buradaki havayı nasıl değerlendiriyorsun?

 

Bizi tanımazlıktan gelen Emevi, Muaviye, Yezid zihniyetine karşı birlik olmamız gerekiyor. Bu miting onun gösterdi. Umarız, bundan sonra bu halkın sesine kulak verirler, icraatlarını ona göre düzenlerler.

 

Ama biz onları belirli sınavlardan geçirmişiz, denemişiz! Samimiyetlerine asla güvenmiyoruz. Onlardan hiçbir beklenti içinde de değiliz. Bizim için önemli olan buradaki halk ve halkın birliğidir.

 

Recai Aksu

 

Bugünkü miting inkârcı politikalara karşı bir tepkidir. Bu kadar basit ve nettir: Senin kabul edilmemene, inancının kabul edilmemesine, Alevi-Bektaşi toplumunun taleplerinin kabul edilmemesine tepkidir.

Demokratik, laik bir Türkiye’de olması gereken nedir? Ki Türkiye şu anda tam demokratik de değil laik de değil…

 

AKP iktidarı kendi devletini kurdu, kendi derin devletini kurdu. Kendine göre demokrasisini, kendine göre diyanet işlerini kurdu. Şimdi de kendine göre Alevi’sini yaratmaya çalışıyor. Bu, yeni bir olay da değildir. Bu çaba uzun zamandan beri sürmektedir ve “Alevi Açılımı” diye defalarca ısıtılıp ortaya sürülmüştür.

 

Ama gelinen noktada görülüyor ki Aleviler yine muhalefettedir. Aleviler haklarını talep ediyorlar. Bugün miting bunu ifade ediyor. Aleviler, eşit haklar mücadelesi veriyorlar. Bu mücadele onların geleneklerinde vardır.

 

Bu miting, Kerbelâ’da mücadele eden ve kellesini veren önderlerimizin bugüne yansımasıdır. Bugünkü miting deki beraberlik de aslında ona uygundur. Bugün Aleviler, Hüseyin’in duruşunu sergilemiştir: Açık açık “devletin Alevisi olmayacağız” demiştir. “Bizi ötekileştirmeye karşı duracağız” demiştir.

 

Yapılması gereken şeyler tabii ki vardır. Benim gözlemime göre, Türkiye’deki ve Avrupa’daki Alevi-Bektaşi örgütlerinin tümü birlik bütünlük içinde kendini ortaya koymalıdır.

 

Açıkça söylüyorum: Bizi bugüne getiren süreçte herkesin günahı ve kabahati var. Yıllardır süren Alevi örgütlenmesinin, gelinen noktadan çok daha ilerde olması gerekirdi. Bunu başaramadıysak herkesin bu konuda hatası vardır. Bu hataları aşıp, “ben” mantığını, “biz” mantığına dönüştürmek gerekir. Bugün Alevilerin önünde duran en önemli görev, söze biz diyerek başlayacağımız bir anlayışı oturtmaktır ve biz olabilmektir diye düşünüyorum.

 

Türkiye’nin laik ve demokratik ülke olmasını istiyoruz. Bu sorun tüm toplumumuzun birlik ve bütünlük içinde olmasını gerektiriyor. Sadece Alevilerin değil, Türkiye de yaşayan insanların çoğunluğunun düşünce ve gönül birliğini gerektiriyor. Sen kendi aranda anlaşamıyorsan, sorunlar yaşıyorsan, nasıl geniş halk yığınlarını birleştirebilecek bir örnek olabilirsin ki?

 

Baki Düzgün

 

A.K. Muharrem günleri artık başlıyor. Ayın dördünden itibaren tüm Alevi camiasının hangi coğrafyada olursa olsun yas-ı matem günleri başlamış olacak. Bununla ilgili devletin bir politikası var. Devlet Avrupa’ya özellikle -siz Avrupa’dan geldiğiniz için size özellikle bunu soruyorum- gri pasaportlu dedeler gönderiyor. Bu konuda Avrupa’daki kurum yöneticileri -siz aynı zamanda Avrupa’daki inanç kurumunda görevlisiniz, ikinci başkansınız bildiğim kadarıyla- sizin tepkiniz, tavrınız bu konuda ne olacak? Gri pasaportlu dedeler için ne düşünüyorsunuz? Gittikçe güçlenerek, özellikle devletin dedeler üzerindeki siyaseti gittikçe güçlenecek mi yoksa bu konuda örgütlü tavır sergilenip bir “geri adım attırma” konusunda bir çalışmamız var mı?

 

“Neden Avrupa seçiliyor?” soruya burada başlamak lazım diye düşünüyorum. Gerekçesi şu, çok açık ve net: Avrupa alevi hareketi, örgütlülüğü kocaman bir örgütlenme. Devletin de çözemediği bir alan aslında. Birçok alanı denediler, gerek dernekler vasıtasıyla gerek yeni federasyon kurarak örgütü çözmeye çalıştılar ama çözemediler. Şimdi, inanç konusu üzerine bu son üç yıldır, dört tane dede gönderdiler, sonra on ikiye çıkardılar, sonra on beşe çıkardılar, bu dönemde de altmış beş dede gönderiyorlar. Mesele, “orada hakikaten böyle bir şeye ihtiyaç var mı yok mu?” önce burada aramak lazım…

 

Şöyle bir örnek vereyim, -sürekli söylediğim bir olay- biz dedeler kurulu kongresini iki yüz tane delege dede ile yaptık. Bu şu demektir, her dernekte iki dede olduğunu düşünün dört yüz dede yapar. Yani demek ki Avrupa’da dedelerin gelmesine ihtiyaç yok. Bir de aynı zamanda şöyle bir olay var, dedeler hakikaten gelmek istiyorlarsa, inanç kuruluna bildirsinler bize; Avrupa Alevi hareketine, “biz oraya gelmek istiyoruz, kendimizi anlatmak istiyoruz.” biz onları getiririz. Bu geliş öyle değil, buradaki kaygı şu: “Avrupa Alevi hareketini, Avrupa inancını, Alevi örgütlenmesini, nasıl çözeriz, nasıl parçalarız?” politikasıdır. Bu noktada bizim kesin kararımız var, bu niyetle dede almayacağız.

 

A.K. Yani devlet bunu ısrarla gönderiyor. Şöyle bir şey söyleniyor: “Buradan gidecek dedeler, Avrupa’ya gidecek İslamiyet’i anlatacak.” diye bir durum var. “Aleviler İslamiyet’i bilmiyor!” algısı mı var ki gönderiliyor?

 

Başlıca sorunları şudur: “Avrupa’daki Alevi örgütlenmesini nasıl çökerteceğiz?”

 

Avrupa’daki Aleviler solcu, sosyalist, komünist, Allahsız, ateist! Algı bu… Aslında, oradaki Alevilerin devlet tarafından gönderilen dedelerin vereceği eğitime ihtiyacı yok. Gerek Türkiye’den gelen, gerek Avrupa inanç kurulunda Alevilik hakkında bilgisi, donanımı yüksek çok değerli canlarımız var. Bu insanlar çalışmalarını ve görevlerini yapıyorlar.

 

Eğer, hakikaten devlet gezgincisi dedeler bizi parçalanmak değil de tanımak istiyorlarsa, önce gelsinler, çalışmalarımıza katılsınlar, eğitimlerimize katılsınlar, derneklerimize gelip bizimle bir sohbet etsinler, tanısınlar bizi.

 

Yoksa şu çok açık ve net: Oraya geldiklerinde sıkıntı yaşayacaklar! Yaşlı bir dedenin gelip, bir derneğe girememesi kötü bir olay olur, üzülürüz. Ama artık Aleviler siyaseten farklılaşıyor. Bir yanda devletin kendi yarattığı Aleviler, öte yanda Alevilerin kendi duruşu. Her kes tercihini yapacak ve devletin Alevisi olmayı tercih edenler bizden olmayacak.

 

A.K. Peki son olarak bu mitingi nasıl buldun, nasıl değerlendiriyorsun? Avrupa’dan geliyorsun sen.

 

Mitinge katılıma baktığınızda, kitlenin sorunlarımıza sahip çıkması muazzam… Sadece Alevilerin değil, demokratların, sosyalistlerin, yurtseverlerin de burada olması önemli. Bunun tek bir nedeni var: Devlete duyulan tepki!

 

Biliyorsunuz, insanların yaşamına karışıyorlar, giyimine karışıyorlar, ne içtiğine, ne yiyeceğine karışıyorlar, yani hayatlarına bir müdahale var. Alevilerin, inançsal anlamda tepkileri de var. Gezi sonrasında gelişen “Artık bu iktidardan kurtulmak lazım, sistemin kendini yenilemesi gerekiyor” anlayışının da etkisi var.

 

Selma Gürkan
Emek Partisi Genel Başkanı

 

İktidarın, “demokratikleşme paketi” açtığı, ama Aleviler için paketin boş çıktığı günlerde bu mitingin eşit yurttaşlık hakkı talebiyle düzenlenmiş olması çok önemli.

 

Demokratikleşmenin en önemli sorunlarından biri inanç özgürlüğüdür. Ülkemizde yıllardan beri inanç özgürlüğü, gerçek laiklik sağlanamadığı için egemen inancın dışındaki bütün inançlar ezilmiş, hor görülmüş, şiddete uğramış, katledilmiştir.

 

Bu topraklarda yaşayan farklı inançların, farklı kimliklerin kendini özgürce ifade edebilmesi mücadelesi günümüzde de sürüyor. Aleviler de bu mücadeleyi eşit yurttaşlık talebiyle sürdürmekte. Bu miting sadece Alevilerin taleplerini değil, ülkenin demokratikleşmesi için atılmış önemli bir adım olarak tüm toplumun önemli bir talebini savunuyor.

 

Tekçi politikalar sonucu farklı inançlar hor görüldü. Hor görülen inanç toplumlarından biri Alevilerdi. Toplumsal yaşam içerisinde ahlaksız söylemlerle aşağılandılar, horlandılar, yok sayıldılar. Egemenlerin bu politikalarına karşın Aleviler bu mitingle, “Biz de varız!” diyor. “Bizim taleplerimiz demokrasi mücadelesinin, özgürlük mücadelesinin parçasıdır.” diyorlar. Miting bu açıdan ülkenin demokratikleşmesi için önemli bir adım. Bence toplumun nefes alması için önemli bir soluk borusu.

 

                                                      - Makaleler -