Âşık Remzâni

 

 

 

İNANÇ VE İBADET

 

İnanç, kelime anlamıyla bir düşünceye, görüşe, öğretiye, kavrama gönülden bağlı olmak, bu konuda şüphelerden sıyrılıp emin olmak demektir. İnancın özünde sevgi, korku gibi duygular vardır ve inanan ile inandığı şey arasındaki bir ilişki olarak kabul edilir. İnanç, dini anlamda iman ve itikat olarak da tanımlanır.

 

Alevi-Bektaşilik olarak tanımladığımız yolumuzda ise varlığın bir olduğuna, tanrının insan dâhil evrendeki her şeyin içinde olduğuna inanılır. Bu nedenle de inancımızın özünde Tanrı korkusu yerine Tanrı sevgisi benimsenmiştir. Yol, yaşamı, bir ruhsal olgunlaşma, kâmil insan olma ve öze dönme süreci olarak görür ve kutsal kitabı olarak kabul ettiği Kuran da da, diğer tüm kutsal kitaplarda da bunun anlatıldığına iman eder.

 

Bu inanış günümüzde büyük ölçüde benimsenen İslam anlayışı ile bağdaşmayabilir veya İslam dışı olarak değerlendirilebilir. Veya İslam içinde bir tasavvuf yolu olarak da görülebilir. Ancak yüzyıllardır yasaklı olan dergâhlarda ve özellikle Hacıbektaş dergâhında yaşayan, yaşatılan Alevi-Bektaşi inancının takipçileri kendilerini Müslüman olarak kabul ederler ve başkalarının bu inançlarını nasıl tanımlandıkları ile fazla ilgilenmezler ve bunu da hiç önemsemezler. Yolda esas olanın itikatları olduğunu bildiklerinden inançlarının farklı zamanlarda, farklı toplumlarda farklı tanımlanmasına da alışıktırlar.

 

İbadet ise, kelime anlamı olarak, kulluk, itaat, boyun eğmek, içten bağlanmak olarak tanımlanmaktadır. İbadet etmek de genel olarak Tanrı’ya kulluk etmek, bunu gösteren davranış ve rutinleri yerine getirmek olarak tarif edilmektedir.

 

Alevi-Bektaşilik yolundaki ibadet ve ibadet etmek anlayışı da yukarıdaki tanımlamalara büyük oranda uymasına rağmen kelimelerin yorumlamasında önemli farklılıklar vardır. İbadet tanımı daha çok bağlılık ve hizmet olarak algılanır. Bu nedenle ile ibadet etmek de yaratanına gönül bağı ile bağlanmak ve ona hizmet olarak yorumlanır (On iki Hizmet, Cem hizmeti gibi).

 

Bu yolda kul, tanrının zerresi ile doğan, bu bilinçle hareket etmesi gereken, bunu başarabilmek için hizmet (ibadet) yoluyla kendini geliştirmeye, tamamlamaya (kâmil insan olmaya) çalışan ve sonunda bu çabalarındaki başarısı oranında asıl bütünüyle buluşma amacında olan bir yaratılandır. Kulluk etmek ise, tanrının, başta insan olmak üzere evrendeki her şeyin içinde olduğu inancı doğrultusunda, tanrı zerresi taşıdığının farkında olan ve öyle yaşayan insanlara, insanlığa hizmet etmek olarak tarif edilir. Dolayısı ile yolumuzda ibadet etmek de, rızık temin etmek için çalışmayı, insanlığa yaralı şeyler üretmeyi, iyilik yaparak, kalp kırmadan, hak yemeden ve eline diline beline sahip olarak yaşamayı öğrenmek için yapılır. Cemlerimizdeki yol hizmetleri, görgüler, hal sorgulamaları, yapılan hak sohbetleri, dönülen semahlar, çalıp söylenen deyiş ve duvazlar ve okunan gülbanklar bu amaç için yapılan ibadetlerimizdir. Bu nedenle yolumuzda insana, insanlığa yapılan hizmet hakka yapılan ibadet olarak görülür.

 

Bu ibadetlerimizdeki bazı yöresel farklılıkların Alevi-Bektaşi toplumunda yol bir sürek binbir anlayışı ile tanımlanması da bu esas hizmet (ibadet) inancının bir gereğidir. İnancımızda hakka hizmetin sınırlandırılmış zamanı ve tarif edilmiş yeri yoktur. Bizler toplanıp ibadetimizi ve hak sohbetleri yaptığımız yerlere cem evi, yaptığımız ibadete de hizmet deriz. İbadet şekillerimiz ise diğer tüm inanç gruplarının ibadet şekillerinde olduğu gibi yaşandığı toprakların ruhunu ve kokusunu taşır. Bu nedenle de bu sürek farklılıklarımızı doğal kabul ederiz ve bu toprakların zenginliğimiz olarak tanımlarız. Çünkü biliriz ki ibadetlerimiz şekilleri ile değil bize kattıkları ile anlamlıdır. Ancak bu anlayışımız, yaptığımız bu ibadetlerin gerek şekilsel gerekse anlamsal olarak inancımızla örtüşmemesini kabul etmemiz anlamına da gelmemelidir. İbadet şekillerimiz, zamana ve yere göre değişebilir ancak inancımız, itikatımız hiç değişmemiştir.

 

İnancımızda ibadet insan için ve insan olmanın yüceliğinin farkında olarak bir yaşam sürdürmesine yardımcı olmak amacı ile yapılır. Biz, bu bilinçle yaşayan, yaşamını eline diline beline sahip olarak geçirenlerin hem bu yaşamlarında huzurlu yaşayacaklarına, hem de hakka yürüdükten sonra taşıdıkları zerrenin bütünüyle buluşmasını sağlamanın (hakka ulaşmanın) sonsuz mutluluğunu tadacağına inanırız.

 

Son zamanlarda sık sık gündeme gelen inancımızı ve ibadet şekillerimizi tanımlama, karşılaştırma, benzetme veya ayrıştırma çabalarına son verilmesinin en başta kendi toplumumuz için gerekli olduğunu görmeliyiz. Bu toplumu kendilerinin istediği gibi inandırmak ve yaşatmak isteyenler, mevcut dergâh ve ocaklarımızın isim farklılıklarını bile farklı inançlarmış gibi göstermektedirler. Bu kişilerin ekmeklerine yağ sürecek tartışmalardan uzak durmalıyız. Bunun yanında kendimizi inançsal olarak, bu görüş ve inanç sahiplerinden ne kadar farklı hissedersek hissedelim, bu benzetme çabalardan korkarak yolumuzu çok farklı olarak yorumlamaktan da özenle kaçınmalıyız.

 

Benzer bakış açısı ile, inançları ve ibadet şekillerini tek tipleştirme, farklılıkları yok sayma ve yok etme çalışmalarını yapanlarla mücadele ederken, bu topraklar üzerinde yaşadığımız, aynı dilleri konuştuğumuz, pek çok değerli şeyi paylaştığımız, yaşam kardeşliği yaptığımız farklı inanç ve yaşam şeklini savunanlarla eşit ve insanca bir yaşamı birlikte sürdürme kararlılığımızı da yolumuzun gereği olarak vurgulamalıyız.

 

Aşk ve sağlıkla kalın.

 

Haluk G. Ulusoy

22.08.2013