Âşık Remzâni |
CAMİ, EZAN,
HOPARLÖR İSTEMİYORUZ; İMAMINIZI DA ALIP, GİDİN!
Murtaza DEMİR 30.07.2014 Diyanet ve Vakıflar, şimdi de önemli
bir Alevi ocağı olan Tokat/Erbaa, Keçeci Baba Köyünde bulunan Keçeci Dergâhını
camiye çevirip imam atamış. Bir de hoparlör bağlatmış, beş vakit ezan okutuyor;
“haydin namaza, haydin namaza!” İyi de burası bir Alevi köyü; inançlarında
cami, ezan, namaz yok, dolaysıyla cami cemaati
de yok!!! Bu gerçeğe karşın Erbaa Kaymakamı ve müftüsü baskı yapıyor; “imam kalacak; ezan okunacak, siz Müslüman
değil misiniz?” Neresinden bakarsanız halkın inancına, inanç özgürlüğüne inanılmaz
bir saldırı, tecavüz, tahrik; kepazelik! Daha önce yazmıştık; namaz
kılıp insan yakmak, kızları sünnet etmek, hırsızlığa, soyguna oy verip
meşrulaştırmak, Filistin’de, Kerkük’te olan bitene uzaktan havlayıp, İsrail ve
ABD’ye el altından destek olmak Müslümanlıksa biz Müslüman değiliz… Buyurun
bakalım türban savunucuları, liberaller, ll. Cumhuriyetçiler; ses verin! Şimdi birlikte empati yapalım: çoğunluğun
Alevi olduğu bir ülkede, Alevi ileri gelenleri Sünni cemaate dönse ve “her mahalleye-köye bir cemevi yaptıracağız;
bu inandığınız yolun (Sünni-Hanefiliğin) Allah katında bir değeri, kıymeti
yoktur. Bundan böyle Alevi olacaksınız; camide değil cemevinde ibadet
edeceksiniz” dese; ilaveten, devletin zorunu ve imkânlarını kullansa…
Aleviliği kabul edinceye değin yolunuzu, suyunuzu yapmasa, istihdam imkânı
tanımasa, size sığıntı gibi davransa, ne dersiniz? Bu soruya muhatap olmak bile kötü
değil mi? Ama Aleviler yüzyıllardır bu zulüm altındalar ve halen bu zulme
katlanmaya devam ediyorlar. Katlandıkları için baskıların ardı arkası gelmiyor.
Bu yüzden birçoğunuz yazının başlığını
görür görmez, gerisini okumaya, düşünmeye, yazılanları tahlil etmeye bile gerek
duymadan küfürlü yorumlar yazmaya başladınız. O halde siz demokrasi, insan
hakları ve inanç özgürlüğü denilen çağdaş kavramlardan zerre kadar
nasiplenmemiş bir cahil, İŞİD çete üyelerinden farksız insan boğazlamaya hazır
bir katil adayı veya Çorum, Maraş, Sivas ve benzeri kentlerde “görev” yapan iki
ayaklılardansınız… Bazılarınızdan şu sözleri duyar
gibiyim; “ama Alevilik batıl,
sapkınlık!..” Kim söylüyor bunu; helal
edilmemiş parayla evine ekmek götüren, çoluk-çocuğunun iaşesini sağlayan Diyanet
mi; müftü, hoca, imam, ulema mı? Hırsızı yakalayanları suçlayan, ülkemizi
hırsızın polisi yakalayıp derdest ettiği Arap ülkelerine benzeten; “çalma özgürlüğüne mani oldular; günah işlediler”
gibisinden fetvalar düzenleyen Hayrettin Kahraman ve benzeri adamlar mı? Bunlara
inanan, yolundan gidenler meşru, devletin bir kuruşuna dahi tenezzül etmeyen,
kendi yağıyla kavrulan Alevilik gayrimeşru; öyle mi? PEKİ,
DEDE NE DİYOR? Tartışmayı boyutlandırmak
istemem ama bizim dede, Sünni ulemanın söylediklerinin tam tersini söylüyor;
hem de neler, neler… Söylesem it yemez! Bu yüzden ben derim ki, inançları
tartışmak, birini diğeri üzerinden değerlendirmek, doğru olmadığı gibi kimsenin
de hayrına değildir. Mezhepçilik nedeniyle birbirini boğazlayan İslam
ülkelerinin durumundan ders çıkartıp, laikliğe sıkı sıkıya sarılmak gerek… Hiç
kimsenin bir başkasına “şöyle
inanacaksın, senin inancın kötü/fasık; bunu
değiştir” demeye hakkı yoktur. Demokratik-laik rejimlerde bunu
dayatamazsınız! Değil kaymakam-müftü, başbakan bile olsanız, yasaları yok
sayamazsınız. Kaymakam
Efendi; Kaymakamlığınızı Cumhuriyet değerlerine
borçlu olduğunuzu unutmayın. Din misyonerliğine değil, aklı hür, vicdanı hür
bir yönetici olmaya heves edin. Yurttaşlarınıza adil devlet adamı gibi davranın…
Yaşamınızda çoğunlukçuluğu değil, çoğulculuğu esas alın… Aleviliğin, bu
toprakların kadim inançlarından olduğunu göz ardı etmeyin; öğrenmeye, anlamaya,
nasiplenmeye bakın. “İmam da, hoparlör
de kalacak, ezan da okunacak,” demek ne demek kaymakam Bey; burası
Patagonya mı? Köylüyü tehdit edemezsiniz; buna hakkınız yoook… Kabuk bağlamış
yarayı kanatıp, Alevi-Sünni boğazlaşmasına neden olmayın. Unutmayın ki; mahkeme
kadıya mülk olmaz; eğer yasayı ve medeni dünyanın evrensel kazanımlarını yok
sayarsanız, bir gün bu yasalar karşısında hesap vermek durumunda kalabilirsiniz! Sizi
yasalara göre davranmaya, olmayacak sevdadan vazgeçmeye çağırıyorum. Ülkemizde demokrasi ve
laiklikten eser kalmadığı, şeriat rejimine ve birbirimizi boğazlamaya doğru
koşarcasına mesafe aldığımız doğru ama yasalarımız halen “laik-demokratik, parlamenter rejimle” yönetilmemiz gerektiğini emrediyor…
Size benzer zevata tavsiyem şu; Alevi köyüne gidip, zorla cami yapmadan önce
cumhuriyeti lağvedip, şeriatı ilan edin! İlaveten Suriye-Irak coğrafyasında Din-i
İslam adına insan kesen, küçücük kız çocuklarını sünnet eden İŞİD örgütü gibi
herkesin Sünni-Selefi İslam’a tabi olacağına dair karar alın. Ki, biz de ne
yapacağımıza, kendimizi ve öğretimizi nasıl koruyacağımıza karar verelim. DİYANET’E
VE ERBAA KAYMAKAMINA ÇAĞRIMDIR: Keçeci Baba Köyü halkı Alevidir.
Keçeci Erenleri bu yöreye 12. yy. gelmiş, dergâhını kurmuş, çerağını yakmış, bu
güzel beldeyi yurt tutmuştur. O günden bu güne burada dedeye niyaz olunur, cemevinde
ibadet edilir. Hırsızlık, arsızlık, ahlaksızlık gibi davranışlara pek
rastlanmaz. Eğer rastlanırsa DAR’a çekilip hesabı bu dünyada sorulur, mahşere inanılmaz-bırakılmaz.
Bu Dergâh, dedelerimizim yetiştirildiği önemli ocaklarımızdan biridir. Yurdun
dört bir yanında talipleri, pirleri, mürşitleri vardır. Daha fazla sabrımızı
zorlama, tahrik etme, Keçeci Babalıları oraya toplayıp, gerilim yaratma! Kaymakam Efendi; insanların neye, nasıl inandığından sana ne…
Dilersem doğadaki bir ulu ağaca, dilersem sokaktaki hiç değilse süt veren ineğe
inanırım. Dilersem hiçbir doğmaya inanmam. İnancımdan sana ne; günahımı senden
mi soracaklar? İşte Türkiye’nin meselesi bu… Sayı
on öğrencinin altına düştü diye köye öğretmen vermeyen, “masraflar karşılanamıyor”
diyerek okulu kapatan devlet, Alevi köyüne cami yapıyor. İmam ve müstahdem atıyor,
elektrik, su bedelini karşılıyor, temizliğini bakımını yapıyor. Eğitime-öğretime,
bilime bütçe bulamıyor ama cami denildi mi hazinesini seferber ediyor. Buna
“abesle işgal” denir, ilk önce senin “hayır” demen gerekir kaymakam efendi. Sonuç; Eğitim seferberliği yerine, din
seferberliğini tercih eden toplumların hali-ahvali ortada... Ortalık kan-revan;
insanlık, barış, hak, hukuk, huzur hak getire… Alevilerin köy ve mahallelerinde
cami istememelerinin, namazdan, Ramazandan, din dersinden uzak durmalarının
nedeni bu… Caminizi,
minarenizi, hoparlörünüzü istemiyoruz! Köyümüze geleceksiniz; okulla,
kütüphaneyle, kitapla, bilimle gelin… “Hayır” diyorsanız imamınızı da alıp Keçeci
Baba köyünü terk edin! Gidin!!!
|