Âşık Remzâni

 

 

 

Deyişlerin Dili 35 - Doksandaon’dan Üç Nefes

 

 

Dertli  DİVANİ

Kasım 2016

 

Merhaba dostlar, on-on iki yaşlarımdan beri babamla birlikte muhabbet ortamlarında en çok gördüğüm ve etkilendiğim yöremizin âşıklarından biri olan Doksandaon Baba’dır.

 

İlkokulu üçüncü sınıfa kadar okumuş, ama muhabbet erkânı onu bir filozof gibi yetiştirmiş. Devri daim olsun, devri asan olsun.

 

Dergimizin bu sayısında Doksandaon’un belleğimde yer edinen deyişlerinden üçünü yorumlamaya çalışacağım.

 

Kendisi dünyada iken iki yüzün üzerinde deyişlerini emek verip bir dosya haline getiren İbrahim Halil Elveren (Berdari) Doksandaon’un hayat hikâyesini ve birkaç şiirini yine dergimizin bu sayısında uzunca bir yazısıyla paylaştı.

 

Kart Kaza Kurma Kazanı

 

Kart kaza kurma kazanı

Kül olan oduna yazık

Bilmeze verme defteri

Tükenen kaleme yazık

 

Kaygusuz Abdal’ın “Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamaz” diye bilinen Kaz Destanında olduğu gibi pişme ihtimali olmayan kart kaz için yakılıp kül olan oduna nasıl yazık oluyorsa, eğitilmesi imkânsız olan yoz ve cahil insan için de verilen emeğe ve harcanan zamana yazık.

 

Okumakta gönlü gözü olmayan tembel bir öğrencinin ya da okuma yazma bilmeyen çocuğun tükettiği deftere kaleme yazık olduğu gibi; Ariflerin “Ham ervah” dediği özü çürük kişiliksiz olanların arifler meclisinde yeri olmamalı.

 

Onlar, “muhabbet ehli” Edep-Erkân-Yol ehli olamazlar, konuşmayı dinlemeyi bilemezler dolayısıyla ortamı bozarlar ve yazık olur diyor Doksandaon.

 

Söküğün diktir saraçta

Su durmaz akan barajda

Çivi varsa bir ağaçta

Gel atma hızara yazık

 

Koşum ve eğer takımları yapan veya satan ya da deri muşambadan bavul çanta imal edip tadilatını yapan kimse olarak bilinen saraç; Bâtıni anlamda yolu yordamı bilen rehber olarak ifade edilmektedir. Doksandaon bu dörtlüğünde yola giden yolcunun eksiğini gediğini tamamlaması için bir rehbere-kılavuza başvurmasını tavsiye ediyor.

 

Enerji üreten barajda su durmadan nasıl akıyorsa; Âşık-ı sadıklar da muhabbet erkânında cevher saçar, özlü sözler söyler, bilgilerini aktarırlar.

 

Bir araç gereç olması için hızarın biçeceği ağaçta çivi varsa hızara zarar vereceği gibi; muhabbet erkânına layık olmayan kara cahil, ham insanlar alınırsa arifleri, kâmilleri yorarlar, muhabbet verimli olmaz yazık olur diyor Doksandaon.

 

Doksandaon bu gönlüne

Köşkü kurdurma ikiye

Uğrama ikrarsız köye

O pire mürşide yazık

 

Doksandaon gönlündeki kin, kibir, tamah, öfke, hırs, adavet (düşmanlık) ve maskaralık nefsin şeytani-kötü arzularına yenilip hakikatten kopma. Özündeki Hakk’a teslim ol, gönlünde ikilik olmasın, diyor.

 

Yönünü gerçeğe dönmeyen, bilgiye talip olmayan, yola ikrarı-imanı, aşkı-inancı olmayan ortamlara pirinle mürşidinle beraber gitmene gerek yok, yazık olur diyor.

 

Nice Bin Başı Sağ Ölüler Vardır

 

Çekilmiş köşe-i vahdet içinde

Nice başı kara bülbüller vardır

Yalınız dertli mi ol mor menekşe

Nice boynun eğmiş sümbüller vardır

 

İnsanlığın yozlaşması çığırından çıkması sonucunda inzivaya çekilmiş, kendi halinde sessizliğe gömülmüş, Hakk’la bir başına haşır neşir olan başı belalı, yaslı bülbüller gibi şakıyan her şeyin farkında olanlar, bilenler vardır.

 

Yalnız mor menekşenin değil nice sümbüllerin de boynu büküktür. Zenginin de fakirin de ağanın da beyin de her insanın derdi, acısı olur.

 

Bu aşk imiş defineler deştiren

Kimini şirine Ferhat ettiren

Yalınız yaz mıdır çiği pişiren

Nice yaz görmemiş hal günler vardır

 

Bu aşk insanda var olan Hakk’ın hazinesini buldurur. Özü Hakk’a kavuşturur. Yine bu aşk Şirin’e kavuşmak için Ferhat’a dağları delme gücünü verir.

 

Sadece yaz sıcağında çiğler pişmez. Yaz mevsiminin dışında sonbahar kış aylarında da hal olan yetişen meyvelerin olduğu gibi özünde gerçeği gören, Hakk’ı bilen, insanlıktan nasibini alan; farklı ırk, milliyet, inanç ve ibadet anlayışında da olgun ve kâmil insanlar vardır.

 

Gerçek arayanlar gerçeği buldu

Sema-i çark bir kün emriyle durdu

Yalınız Kerem mi yandı kül oldu

Nice aşk sacında kavrulan vardır

 

Gerçek arayanlar gerçeği buldu, Hak ile Hak oldu. Hakk’ın “Kûn”, ol demesiyle kâinat (evren) var oldu.

 

Aslı için yanıp kül olan sadece Kerem değil, nice aşk ateşinde, sacında kavrulan; aşkı, inancı uğruna, insanlık adına yanan, kendini adayan vardır.

 

Doksandaon derdi dertlere katan

Bir ulu bezirgân metaın satan

Yalınız ölü mü mezarda yatan

Nice bin başı sağ ölüler vardır

 

Doksandaon başkasının derdini kendine dert edinir. Alevi-Bektaşi öğretisinden almış olduğu bilgi ve birikimini, ilmi talip olanlara aktarır.

 

Yalınız canı bedeninden ayrılmış mezarda yatanlar ölü değildir. Nice bin başı sağ, yaşayan canlı ama nefsine hâkim olan; Eline, diline, beline sahip. Aşına, işine, eşine sadık olan, ölmeden önce ölenler vardır.

 

Nar Benden

 

Hakk’tan zulüm gelmez insana vallah

Zulüm benden abad benden ar benden

Cehennemde âdem yakmaz Hak billah

Odun benden duman benden nar benden

 

Hak insana zulüm etmez. Zulmetmek, mamur etmek, yaptığı kötü işlerden dolayı utanmak insanın kendi nefsinden kaynaklanmaktadır.

 

Cehennem diye adlandırılan yerde Hak kimseyi yakmaz. O cehennem ki insanın yaptığı yanlışlardan dolayı çektiği vicdan azabıdır. Odun, yanan ateş ve çıkan duman benim yaptıklarımın el âlem tarafından duyulması bilinmesidir. Pir Sultan’ın “cehennemde ateş olmaz nar olmaz/kişi ateşini bile (beraber) götürür” dediği gibi...

 

Hayra ilet hıfz edegör dilinden

Kimi elden çeker kimi belinden

Var olurken ne koptuysa özünden

Çiçek benden yaprak benden har benden

 

Yalan ve kötü söz söylemekten dilini uzak tut. Yapıcı ve güzel sözler söyle. Eline ve beline de sahip ol, aksi halde sorun yaşarsın. Çiçek, yaprak diken nasıl bir dalda bitiyorsa, kişinin karakterinde, mayasında, özünde rahman da şeytan da; iyilik de kötülük de; güzellik de çirkinlik de vardır. İnsan hangi duygularını beslerse o yönde bir kişilik sahibi olur.

 

Doksandaon yarın Hakk’ın bezminde

Muhammet Mustafa Ali azminde

Suç ne nizamda var ne terazide

Zarar benden ziyan benden kâr benden

 

Doksandaon yarın Hakk’ın huzurunda Muhammet Ali’nin sabit, kararında derken aslında cemde elimiz erde, özümüz darda, Hak-Muhammet-Ali divanı, erenler meydanında yola teslimi rıza olup, ikrar-görgü ceminde döktüğümüzü doldurmaya, yıktığımızı kaldırmaya, ağlattığımızı güldürmeye “Allah Eyvallah” diyoruz. Burada eksiklik, kusur, zarar, ziyan benden; suç yolun kurallarında ve erenlerin terazisi olan vicdanında değil, bendedir. Yol ehli olan canlar rızalık verdiğinde kâr da benden kaynaklanmaktadır, diyor Doksandaon.

 

Doksandaon’un demine devranına hû. Aşk ile.

 

 

Sözcükler:

 

Abad: Mamur, şen.

Âr: Utanma.

Azm: Kasd. Sağlam ve kat’i karar. Sebat.

Azminde: Kararında, sebatında.

Bezm: Meclis

Bezirgân: Tüccar; alışverişte çok kâr amacı güden kimse. Alevi-Bektaşi- Kızılbaş inancında, muhabbet erkânında bilgi alış-verişi.

Define: Toprak altına gömülerek saklanmış para ya da değerli şeyler. Değerli, önemli, az bulunur nitelikte kimse. Bâtıni anlamda Hakk’ın âdemde var olan sırrı, cevheri, hazinesi.

Edegör: Eyle.

Hâl: Olmuş, olgunlaşmış. Vaziyet, durum.

Hıfz: Korumak, belleğinde tutmak, ezberlemek.

İkrar: Saklamayarak açıkça söyleme, bildirme, benimseme, onama, kabul, tasdik. Alevi-Bektaşi Kızılbaş inancında, yolun kurallarına bağlı kalınacağına dair verilen söz ve karar.

Köşe-i vahdet: Birlik makamı, birliğe erme, Hakk’ı özünde bulma. İçine kapanma.

Kûn: Ol. Hakk’ın ol diyerek evreni var etmesi.

Meta: Mal, elde bulunan varlık, sermaye. Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancında, manevi-öz varlık.

Nizam: Düzen, kural, düzenlenmiş biçim.

Nizamda: Düzende, kuralda.

Saraç: Koşum ve eğer takımları yapan veya satan ya da deri muşambadan bavul çanta imal edip tadilat yapan kimse olarak bilinen.

Sema-i çark: Gökyüzünün, evrenin hareketliliği.

 

                                                          -  Makaleler  -