Âşık Remzâni

 

 

 

Deyişlerin Dili 31

 

Melulî - Mezarım Tüter

 

Dertli  DİVANİ

Temmuz  2016

 

Merhaba dostlar, dergimizin bu sayısında 2000 yılında yayınlanan Serçeşme” adlı albümümde okuduğum Melulî Baba’ya ait “Mezarım Tüter” adlı deyişini yorumlamaya çalışacağım. Bu deyişi, İbrahim Erdem Babanın seslendirdiği ve Melulî Baba’nın torunları Latife Özpolat ve Hamdullah Erbil’in yayına hazırladığı Melulî Divanı” adlı eserde yazıldığı şekliyle ele alacağım.

 

Melulî Baba’nın deyişine geçmeden önce biraz hayat hikâyesinden bahsedelim.

 

Âşık Melulî (1892-1989)

 

Melulî, Afşin’in Kötüre köyünde doğdu. Asıl adı Hüseyin Karaca Erbil’dir. 7-8 yaşlarında köyündeki bir hocadan Arapça okuma yazma öğrendi. On yaşlarında Afşin’de Ermeni aile dostlarının yanına gönderildi. Yirmi yaşlarına dek Ermeni okulunda eğitim gördü. Arapça, Ermenice, matematik ve edebiyat dersleri aldı.

 

Şiir ve edebiyata ilgisi okul döneminde gelişti. Yöresindeki birçok aşığın yanı sıra, kaynaklara geçmiş başka âşıkların da şiirlerini öğrenerek kendini geliştirdi.

 

Yirmi beş yaşında Bektaşi Yoluna ikrar veren Melulî, Hakikatçiler olarak İbreti ve Mücrimi babalarla birlikte gönüllerde yer edindi. Birçok konuya eleştirel yaklaştığından da gelenekçi bazı çevrelerce yadırgandı. Ancak öte yandan da birçok yeni çevreyle ilişki kurdu kendini geliştirdi ve başkalarının gelişmelerine yardımcı oldu.

 

Melulî, şiirlerinde insan ve sevgi öğesini öne çıkardı. Ancak politik taşlamalardan tasavvufa dek her konuyu ele aldı.

 

Melulî, 1958 yılında büyük oğlu Hüseyin’in öldürülmesi sonrasında çıkan gerginlikler nedeniyle birkaç ay hapiste kaldı. 12 E ylül 1980 darbesinden sonra ise politik tutumu nedeniyle sorgulandı ve işkence gördü.

 

Birçok sanatçı tarafından bestelenen şiirlerinin bir bölümünü Latife mahlasıyla yazan Melulî’nin eserleri değişik gazete, dergi ve araştırmalarda yer aldı.

 

Melulî’nin yaşamı ve şiirlerine ilişkin bir araştırma, torunları Latife Özpolat ve Hamdullah Erbil tarafından “Melulî Divanı ve Aleviliğin, Tasavvufun, Bektaşiliğin Tarihçesi” adıyla 1992 yılında yayınlandı.

 

Melulî, Afşin’de Hakk’a yürüdü ve orada toprağa sırlandı.

 

Gel gönül usanma derd-ü belâdan

Sanma ki aşk yolu kolayca biter

Mecnun’a bir cefa gelse Leyla’dan

Tac-ı devlet gibi serinde tutar

 

Gönül, aşk yolunda derde, belaya tahammül etmeden menzile kolayca varılmaz. Leyla’dan gelen cefa Mecnun’un başının tacı gibidir. Bu aşk yolunda gönül birliği içinde olan canlar birbirinin sevincini, acısını paylaştığı gibi; ezasına cefasına da katlanmalı ki olgunlaşıp kemale erebilsin.

 

Cesette canımdır o kaşı hilâl

Dostun dosta zehri şeker ile bal

Zerrece aşkıma gelse bir zeval

Benim için vallah ölümden beter

 

O kaşı hilal, sevdiğim dost, canımın içindeki candır. Dostun dosta zehri şeker ve bal gibidir. Ezası, cefası sefadır.

 

Gönlümdeki bu aşk ve sevginin zerresinin dahi bitip yok olması benim için ölümden beterdir.

 

Bu can o dostundur içinde nem var

Uğrunda ölürsem bana ne gâm var

Bu aşkın içinde hoş bir âlem var

Bu cihan zevkini bir yana atar

 

Bu can o dosta, Hakk’a aittir. Can içinde bana ait bir şey yok. Hak yolunda bu canımı verebilirsem ne mutlu; bana daha bir gam, keder, kaygı kalmaz.

 

Bu aşkın içinde ruha gıda veren o kadar hoş bir âlem, güzellik var ki, bu aşka düşenler bu dünyanın bütün zevkini, varlığını bir yana bırakır. Her şeyden vazgeçer.

 

Görünmez gözüme dünyanın malı

Tüm dünyayı değer dostun bir teli

O dostun cemali hüsn-ü hayali

Kûşe-i zindanda teselli yeter

 

Dünya varlığı gözüme görünmez, dostu kaybetmeye değmez. Dostun bir tek teli, gönlü, hatırı dünyayı değer. O dostun güzel cemalinin hayali, yalnız başıma karanlıkta, yaşadığım gurbette beni teselli etmektedir.

 

Ecel gelir Melûli’yi alırsa

Açılır goncalar bahar gelirse

Herkes sevdiğini arar bulursa

Yanar kemiklerim mezarım tüter

 

Bahar gelir gonca güller açılır, herkes sevdiğini arar bulur ve ecel gelir Melulî’yi alırsa, kemiklerim yanar mezarımdan duman tüter.

 

Aşk ile…

 

Âşık Meluli

 

Mezarım Tüter

 

Gel gönül usanma derd-ü belâdan

Sanma ki aşk yolu kolayca biter

Mecnun’a bir cefa gelse Leyla’dan

Tac-ı devlet gibi serinde tutar

 

Cesette canımdır o kaşı hilâl

Dostun dosta zehri şeker ile bal

Zerrece aşkıma gelse bir zeval

Benim için vallah ölümden beter

 

Bu can o dostundur içinde nem var

Uğrunda ölürsem bana ne gâm var

Bu aşkın içinde hoş bir âlem var

Bu cihan zevkini bir yana atar

 

Görünmez gözüme dünyanın malı

Tüm dünyayı değer dostun bir teli

O dostun cemali hüsn-ü hayali

Kûşe-i zindanda teselli yeter

 

Ecel gelir Melûli’yi alırsa

Açılır goncalar bahar gelirse

Herkes sevdiğini arar bulursa

Yanar kemiklerim mezarım tüter

 

 

Sözlük:

 

Cemal: Yüz güzelliği. Zahiri ve bâtıni güzellik.

Hüsn: Güzellikle ilgili, güzelliğe özgü. Çok güzel.

Hüsn-ü hayal: Güzel hayal.

Köşe-i zindan: Karanlık köşe. Dosttan ayrı yalnız başına kalma.

Tac-ı devlet: Devlet tacı. Makam. Tasavvufta maddi ve manevi kazanç.

Zeval: Yok edilme, ortadan kalkma, sona erme, bozulma.

 

                                                          -  Makaleler  -