Âşık Remzâni

 

 

 

Deyişlerin Dili 23

 

Bir Saki’den İçtik Şarap - Yunus Emre

 

Dertli  DİVANİ

Eylül 2015

 

Merhaba dostlar, dergimizin bu sayısında ulu ozanlarımızdan olan Yunus Emre’nin altı beyitten oluşan bir nefesini/deyişini yorumlamaya çalışacağım.

 

Hünkâr’ın “buğday mı istersin nefes mi?dediği ve daha sonra nefes almak için Taptuk Emre’ye gönderdiği koca Yunus’un önce hayat hikâyesinden bahsedelim.

 

Halk şiirinin tartışmasız öncüsü olan Yunus Emre’nin 1238-1320 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.

 

Mezarının Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu iddia edilir. Bunlar arasında en çok bilinenleri şunlardır: Eskişehir-Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman’da Kirişçi Baba Cami avlusundaki mezar; Manisa ili Kula ilçesinin Emre Sultan köyü; Bursa Emirsultan’a giden yol üzerinde Sibli mevkiinde eski Sa’di Tekkesinin yanındaki mezar; Erzurum Muskivant ya da Tuzcu köyünde Yunus Emre ve Taptuk Emre adında iki mezar; Afyonkarahisar Sandıklı ilçesi Çayköy’deki mezar. Ayrıca Kırşehir, Bolu, Keçiborlu, Uluborlu’da da mezarı olduğu öne sürülür. Bu iddialar Yunus Emre’nin halk tarafından sahiplenilmesinden kaynaklanmaktadır.

 

Taptuk Emre’nin mezarı Aksaray’ın kuzeyinde bulunan Taptuk Emre köyünde bulunmaktadır. Yunus’un Hacı Bektaş Dergâhına gittiği, sonra Taptuk Dergâhına gönderildiği ve orada yetiştikten sonra da bütün Anadolu’yu gezdiği söylenir. Söylencelerde ve Yunus’un kendi deyişlerinde mürşidinin Taptuk Emre olduğu belirtilir. Bu nedenle Yunus, Alevi-Bektaşi inancına sahip, Vahdet-i Vücud’un (Varlığın birliği) savunucusu, sevginin, aşkın ozanı, halk ve gönül adamıdır.

 

Bir Saki’den İçtik Şarap

 

Bir sakiden içtik şarap, arştan yüce meyhanesi

Ol sakinin mestleriyiz, canlar anın peymanesi

 

Saki, şarap, dem, dolu sunan kişi olarak bilinmekle birlikte İrfan meclisinde de batın ilmini aktaran ustazdır. “Sakii Kevser” kevseri, Kevser Şarabını sunan Şah-ı Merdan Ali’dir. İçilen şarap ilmi fazileti, “arştan yüce meyhane” ise zâhiri anlamda demlerin alındığı; bâtıni anlamda da o ilmin aktarıldığı Hak meydanını, muhabbet erkânını ifade etmektedir. Büyük kadeh, şarap bardağı anlamına gelen “Peymane” canlar olduğuna göre o halde sakiden dem, dolu, şarap içenler gibi ilmi fazileti ustazdan alıp taşıyan canlar mest oluyor.

 

Aşk oduna yananların külli vücudu nûr olur

Ol od bu oda benzemez, hiç belirmez zebanesi

 

Aşk ateşine yananların bütün vücudu, bedeni nûr olur. O ateş bilinen ateşe benzemeyen, alevi hiç belirmeyen aşk ateşidir.

 

Bizim meclis mestlerinin demleri, En-el Hak olur

Bin Hallac-ı Mansur gibi anın kemin divanesi

 

Bu ilim irfan meclisinde dolup taşanlar, mest olanlar her an Hak ile beraberdir. Bu meclisin, benzeri az bulunan her bir divanesi, “En-el Hak” diyen bin Hallac-ı Mansur gibidir.

 

Ol meclis kim bizde vardır anda ciğer kebap olur

Ol şem’a kim bizde yanar ay ü güneş pervanesi.

 

O meclis ki, bizde var olan edep-erkân, ilim irfan meclisidir. Bu mecliste olanlar olgunlaşır, kemale erer. O aydınlık ilmi, çerağı, mumu ki meclisimizde yanar, Ay ve Güneş dahi onun etrafında döner.

 

İnancımızda değişmez bir kural olan, “Yol cümleden uludur” talip, dede, mürşit, pir yolun yolcusudur. Dolayısıyla bu yolun ilminin pervaneleridir.

 

Bizim meclis sermestleri şol Şah-ı Ethem gibidir

Belh şehrince yüz bin ola her köşede viranesi.

 

Bizim meclisin sermest olanları; tıpkı bütün tacını tahtını (maddi varlığını) terk eden, Belh şehrinin kendisine virane olmaktan başka bir anlamı olmayan İbrahim Ethem gibidir.

 

Yunus, bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil!

Bilmez misin cahillerin nice geçer zamanesi

 

Yunus, aşk ile coşup, kendinden geçerek bu özlü sözlerini değerini bilmeyen cahillere söyleme. Cahillerin zamanının nasıl boşa geçtiğini bilmez misin?

 

Aşk ile.

 

 

Sözlük:

 

Anın: Onun.

Arş: Göklerin en yüksek katı.

Cezbe: Aşk ile coşmak, kendinden geçmek.

Dem: An, dolu, bade.

Divane: Deli, kaçık, bir şeye çok düşkün olan.

Kemin: Az, çok az, pusu.

Kim: Ki.

Külli: Hep, bütün, tüm.

Mest: Kendinden geçmiş, âşık.

Nice: Nasıl.

Nûr: Işık.

Od: Ateş.

Pervane: Ateş, ışık etrafında dönen bir tür küçük kelebek. Aslında bir aşk hikâyesi olan “Şem ve Pervane

sözcük anlamlarını daha da derinleştirmektedir

Peymane: Büyük kadeh, şarap bardağı.

Saki: Dem, dolu, bade sunan.

Sermest: Sarhoş.

Söylemegil: Söylemeyiver, söyleme.

Şem, Şem’a: Mum.

Şol: Şu.

Zebane: Alev.p;

 

 

Bir Saki’den İçtik Şarap

 

Bir sakiden içtik şarap, arştan yüce meyhanesi

Ol sakinin mestleriyiz, canlar anın peymanesi

 

Aşk oduna yananların külli vücudu nûr olur

Ol od bu oda benzemez, hiç belirmez zebanesi

 

Bizim meclis mestlerinin demleri, En-el Hak olur

Bin Hallac-ı Mansur gibi anın kemin divanesi

 

Ol meclis kim bizde vardır anda ciğer kebap olur

Ol şem’a kim bizde yanar ay ü güneş pervanesi

 

Bizim meclis sermestleri şol Şah-ı Ethem gibidir

Belh şehrince yüz bin ola her köşede viranesi

 

Yunus, bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil!

Bilmez misin cahillerin nice geçer zamanesi

 

 

* * *

 

Beni İrşat Eden

 

Ağla gözüm ağla, gülmezem ayruk

Gönül dosta gider, gelmezem ayruk

 

Ne gam bunda bana, bin gez ölürsem

Anda ölüm olmaz, ölmezem ayruk

 

Yansın canım, yansın aşkın oduna

Aksın kanlı yaşım aksın, silmezem ayruk

 

Göyündüm aşk ile, ta kül olunca

Boyandım rengine, solmazam ayruk

 

Beni irşat eden mürşid-i kamil

Yeter, bir el almazam ayruk

 

Varlığım yokluğa denişmişem ben,

Bugün, cana, başa kalmazam ayruk

 

Fenadan bekaya göç eyler olduk

Yüneldim şol yola, dönmezem ayruk

 

Muhabbet bahrinin gavvası oldum,

Gerekmez, Ceyhuna dalmazam ayruk

 

Dilerim fazlından ayırmayasın

Hocam, senden özge sevmezem ayruk

 

Söyler aşık dilinden bunları Yunus

Eğer aşık isem, ölmezem ayruk

 

                                                          -  Makaleler  -