Deyişlerin Dili 19 Edip Harabi
Dertli DİVANİ
MERHABA dostlar, bu sayımızda Anadolu’ya özgü
Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancının süreklerinden saygın yeri olan ulu
ozanlarımızdan Edip Harabi’nin üç deyişini yorumlamaya çalışacağım.
On beş-on altı yaşlarında iken muhabbet vecemlerde babam Büryani ve cem zâkirlerinden Bakır Kondu Baba Harabi deyişlerini
söyler ve yorumlarlardı. Bu deyişler “Bektaşiliğin İçyüzü” adlı kitapta da
bulunmaktaydı. İleriki sayılarda da yine Edip Harabi’nin ünlü “Vah-detname”,
Feyzullah Çelebi’nin “Miraçlama” ve Şir’î Bektaş Çelebi’nin “Devriye” türü deyişlerini
paylaşmaya devam edeceğim.
Bugüne kadar geleneksel anlatılara ve “Ahmet EdipHarabi Divanı” adlı kitaptaki bilgilere göre; adı Ahmet Edip olan Edip Harabi,
1853 yılında İstanbul’da doğmuş, on yedi yaşında yola ikrar verip nasip almış.
Bahriye/Deniz Levazım Binbaşı olarak görev yapmışolan Edip Harabi, İstanbul Limni, Girid, Preveze ve Antalya Kaş ilçesi
karşısında bulunan Meis adasında liman başkanlığı görevinde de bulunmuştur.
Yapılan araştırmalara göre hayatta akrabalarınınolup olmadığı konusunda kesin bir bilgiye rastlanamamıştır. Emekli olduktan
sonra İstanbul’da Fatih’teki kendi evinde 1917 yılında Hakk’a yürümüştür.
Peder ve validem oldu bahane
Meracel Bahreyn-i yeltekıyâne
Bin iki yüz altmış dokuzda kâne
Eriştim zahiren geldim cihana
Dünyaya gelmemde babam ve anam bahanedir. İkidenizin birleştiği, sularının birbirine karışmadığı yer olarak bilinen, madde
ve mana, zahir ve batını da ifade eden varlık âleminden, Hakk’ın varlığından,
özünden 1269/1853 yılında zahiren bu dünyaya geldim.
Berzah’tan kurtuldum çıktım aradan
On yedi yaşımda doğdum anadan
Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’dan
Çok şükür hamdolsun geldim imkâna
İki âlem/ikilem/iki denizin karışmaması içinaradaki engel perdesinden/berzah’tan kurtuldum. On yedi yaşımda ikrar verip
nasip alarak varlık denizi olan muhabbet erkânına/ didara/Hakk’ın
güzelliklerinin seyredildiği meydana/ceme/yola girdim. Mehmet Ali Hilmi
Dedebaba’nın himmetiyle çok şükürler olsun bu olanağa/imkâna sahip oldum,
eriştim.
Nâmım Edip idi Harabi oldum
Erenlerin ayak turabı oldum
Hakk’ın bir mukaddes kitabı oldum
Aşk olsun okuyan ehli İrfana
Adım Edip idi Harabi mahlasını aldım. Erenleryoluna özümü turap ederek ilim irfan sahibi oldum. kutsal olan kitapların özünü
dizelerimle anlatmaktayım. Bilen ve anlayan ilim irfan sahiplerine aşk olsun.
***
Enbiya içinde Şakk’ul kamer’in
İcrası Ahmed-i Muhtara mahsus
Zülfikar-ü Düldül fethi Hayber’in
Cenabı Haydar-ı kerrar’a mahsus
Enbiyalariçinde Ay’ı ikiye bölme mucizesi Muhammed’e mahsus. Hayber kalesi’nin fethi ise
kılıcı Zülfikar ve atı Düldül olan, döne döne dövüşen Ali’ye mahsus.
Ne erler halketti cenabı bari
Kimi şir’e bindi gem etti mar’ı
Velakin yürütmek cansız duvarı
Hacı Bektaş Veli Hünkâra mahsus
Hak kendi varlığından ne erler var etti. KimiArslan’a binip yılanı dizgin yaptı. Lâkin/ ama cansız duvarı yürütmek, Hünkâr
Hacı Bektaş Veli’ye mahsus.(1)
“Men Aref” sırrını idrak eylemek
Mansur veş En-el Hak nutkun söylemek
Mürşid-i kâmilin pendin dinlemek
Harabi vakıf-ı esrara mahsus
Kendini, kendindeki sırrı bilmek; Hakk’ı bilmek,Mansur gibi “En-el Hak” sözünü söylemek; Mürşid-i kâmil’in nasihatini dinlemek,
tutmak; Harabi, sırlara vakıf olanlara, gerçeği görenlere, anlayıp bilenlere
mahsus.
** *
Zühd-ü riya ile olan ibadet
Hatadır Hazreti settara karşı
Böyle namaz ile olamaz ümmet
Hiç kimse Ahmed-i Muhtar’a karşı
Gerçekte inanmayan samimi olmayanın riya ileyaptığı ibadet, kusurları örten Hakk’a karşı yapılan hatadır. Böyle bir namaz
ile de hiç kimse, Muhammed’e ümmet/tabi olamaz.
Tarikatsız mümin olamaz kimse
Nur’u Nübüvvetle dolamaz kimse
Hakk’ı Peygamberi bulamaz kimse
Yatıp kalkmak ile duvara karşı
İnanan hiç kimse, ikrarız/imansız/yolsuz olamaz.Muhammed’in ilmi ve ışığıyla dolamaz. Hakk’ı, Peygamberi duvara karşı yatıp kalkarak,
kuru ibadet ederek hiç kimse bulamaz.
Allah gözlerine çekmiş bir perde
Yok dersin Allah’ı gökte ve yerde
Gösterelim gel de gör Hakk’ı nerde
Secde eyleyesin didâra karşı
Nefsine (kin, kibir, buğz/adavet, haset, tamah,öfke, kahkaha/maskara) yenik düşmüşsün, Allah/Hak perde çekmiş. Allah’ı, Hakk’ı
gökte, yerde, hiçbir mekânda yok deyip inkâr ediyorsun.
Hak, her yerde hazır ve nazırdır. Cümle varlığakendini nakşeylemiş ve Âdem’e bahş eylemiştir. Gel de gösterelim, Hakk’ın
Âdemde tecelli ettiğini ispat edelim ki, duvara değil de didara/cemale karşı
Âdem’e secde eyleyesin.
Ebsem ol Harabi sen nasıl ersin
Hâlli müşkül böyle sözler söylersin
İçtinap et belki hata eylersin
Haydar-ı kerrar’a Hünkâr’a karşı
Harabi, sus ve konuşma, sen nasıl ersin.Anlaşılması oldukça zor böyle sözler söylersin. Her olur olmazlara böyle sözler
söylemekten kaçın. Belki de Haydar-ı kerrar’a/Ali’ye ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli’ye
karşı hata eylersin.
Not:
1.Harabi bu dörtlüğünde anlatılarda, menakıplar da “Seyyid Mahmut Hayrani
Arslan’a binip yılanı da kamçı, dizgin yapar ve Hünkârın huzuruna doğru gelir.
Hünkâr da ‘canlıyı yürütmek hüner değildir’ der ve duvara biner yürü der, duvar
yürür.” kerametini açıklıyor.
Sözlük:
Peder: Baba.
Valide: Ana.
Meracel bayreyn-i yeltekîyane: İki denizin birleştiği yeri
anlatan Furkan suresi, ayet 53. Batınî anlamda; zahir ve batın, madde ve mana
âlemi. Kâne: İdi, oldu.
Berzah: Ara yer. Perde. Zahir ve batın. Madde ve mana
arasındaki sır perdesi.
Turap: Toprak.
Ehl-i İrfan: İlim sahibi. Anlayışlı İnsanlar.
Şakk’ul Kamer: Hz. Muhammed’in ayı ikiye bölme mucizesi.
Şir: Arslan.
Gem: Atı durdurabilmek için, ağzına geçirilerek çekilen
dizgin.
Mar: Yılan.
Men Aref: kendini ve kendindeki sırrı bilmek. kendini bilen
Hakk’ı da bildi anlamında.
Veş: Gibi Pend: Nasihat.
Vâkıf: Anlayan, bilen.
Esrar: Sır, sırlar.
Zühd-ü riya: kuru ibadet. İkiyüzlü, samimi olmayanların
yaptığı ibadet.
Settar: Hakk’ın isimlerinden, örten.
Didâr: Hakk’ın güzelliklerinin tecelli ettiği ve
seyredildiği yer. İnsan cemali.
Ebsem: Dilsiz, suskun.
İçtinap etmek: kaçınmak.
Haydar-ı Kerrar: Döne döne dövüşen, Hz. Ali.
- Makaleler -
|