Âşık Remzâni |
Deyişlerin Dili
Dertli DİVANİ
Merhaba
dostlar, Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancında Hızır, dara düşenlerin, ezilenlerin,
karda tipiye tutulanların, denizde boğulmak üzere olanların, hastaların,
fakirlerin, “Yetiş imdadıma ya Hızır” diyerek çağırdıkları ortak bir isimdir.
Ölümsüz bir erdir, pirdir. Hızır’ın
uğradığı yerde dert, bela kalmaz. Tahılda, unda yağda bereket olur. Misafir
Hızır, Hızır da Ali olarak kabul edilir. “Mihman Ali’dir” deyimi bu inanç ya da
anlayıştandır. Hızır, aynı zamanda bir Nebî’dir, Şâh-ı Merdan Ali’dir. Ya da
Ali’nin insanlara anında yardımcı olması için gönderdiği temsilcisidir.
İçimizden biri yarenimiz, yoldaşımız, arkadaşımızdır. “Her gördüğün Hızır bil
ki / Ali’ye Salman olasın” dizeleri de bunu açıklıyor. Hızır
aşkına tutulan oruç ve Hızır ile ilgili bu sayımızda canlarımızın yazdığı
makaleler yeteri kadar olacak. Deyişlerin dilinde de konuyu pekiştirmek
açısından faydalı olacağını düşündüğüm “Hızır İlyas Şah-ı Merdan Ali’dir” adlı
Şükrü Metin Dede’ye ait bir deyişi açıklamaya çalışacağım.
Şükrü Metin Dede Seyyit
Battal Gazi evlatlarından olup, asıl adı Kamber Ali olan şair Ali İlhami’nin
torunudur. Şükrü Metin Dede, torunlarından Mustafa Özer ve Fevzi Erdoğan’ın
verdiği bilgiye göre tahmini olarak 1868-69 yılında doğmuş. Amcası Cemalettin
Dededen sonra 1914 yılında Eskişehir ili Seyitgazi ilçesinde bulunan Battal
Gazi Dergâhı postnişinliği hizmetini yapmış, 1947 yılında Hakk’a yürümüştür.
Eskişehir odun Pazarı mezarlığında toprağa sırlanmıştır. Zulmet deryasını nur edip gelen Hızır İlyas, Şâh-ı Merdan Ali’dir Gariban mazlumun halini bilen Hızır İlyas, Şah-ı Merdan Ali’dir Şair
bu dörtlükte, karanlıkları aydınlığa çeviren, kimsesizlerin ve mazlumların
halini bilen ona yardım eden, Hızır İlyas, Şah-ı Merdan Ali’dir, diyor. Bir anda cevelân eder cihanı Kalbi saf olanın dest-i damanı Bir ismi Behrûz’dur lisan Süryani Hızır İlyas, Şâh-ı Merdan Ali’dir Bir
anda dünyayı gezip dolaşan, her nerede olursa olsun anında saf ve temiz
insanların zorda kalıp çağırdığında imdadına yetişen, yardım eden. Süryani
dilini konuşan, bir ismi Behruz olarak bilinen ve inanılan, Hızır İlyas Şah-ı
Merdan Ali’dir. Merd-i meydan eylemektir iyi er Gafil olma kardeş çerağın söner Her gördüğün Hızır bilmektir
hüner Hızır İlyas Şâh-ı Merdan Ali’dir İyiler
sözünün eridir ve merttir. Gafil olma kardeş aksi halde yanan ışığın söner. Her
gördüğün insanı Hızır bilmelisin. Hızır İlyas Şah-ı Merdan Ali’dir. Ehli iman eyler ikrar sebatı Kendinde seyreder sıfat-ı zatı Hızır ile içer Ab-ı Hayatı Hızır İlyas, Şâh-ı Merdan Ali’dir Gerçek
inanan sözüne sadık olur, kendi özünde Hakk’ı seyreder görür, Hızır ile yoldaş
olur ölümsüzlük suyu olan ab-ı hayatı içer. Hızır İlyas, Şah-ı Merdan Ali’dir. Şükrü Metin Dede bu demden içer Sâkii kevserle Sırâtı geçer Hızır’ı âdemde arayıp seçer Hızır İlyas, Şâh-ı Merdan Ali’dir Şükrü
Metin Dede; Ab-ı hayat denilen sudan, demden içer. Sıratı, yaşamdaki zorlu
yolları Kevseri sunan Ali’nin yardımıyla, aşkıyla geçer. Hızır’ı âdemde arar ve
bulur. Hızır İlyas, Şahı Merdan Ali’dir. Aşk
ile.
Sözlük: Zulmet:
Karanlık. Nur:
Aydınlık, parıltı, parlaklık, ışık. Her türlü zulmetin zıddı. Cevlan/Cevelan:
Gezinmek, gezme, dolaşma. Dest-i
deman: El etek tutmak, Pir’e bağlanmak, Hak yoluna girmek. Behruz:
Hızır’ın bir ismi. İkrar:
Söz, söz vermek, kabul, tasdik, onay. Sebat:
Sözünden veya kararından dönmemek. Bir işi sonuna kadar sürdürmek. Sakii
Kevser: Kevser şarabını sunan, İmam Ali. Sırât:
Yol. Sıfat-ı
zat: Hakk’ın varlığı, birliği.
|