Âşık Remzâni

 

 

 

Deyişlerin Dili 8  Fuzulî

 

Dertli Divani

 

Merhaba dostlar dergimizin bu sayısında ulu ozanlarımızdan Fuzulî’nin eserlerinden birini günümüz Türkçesine çevirerek yorumlamaya çalışacağım.

 

Hâsılım yoh ser-i kûyunda beladan gayrı

Garazım yoh reh-i ışkında fenadan gayri

 

Ney-i bezm-i gamem ey ah ne bulursan yele ver

Od’a yanmış kuru cismümde hevadan gayri

 

Perde çek dideme hicran günü ey kanlı yaşum

Ki gözüm görmeye ol mah-likadan gayri

 

Ne yanar kimse mene ateş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayri

 

Bozma ey mevc gözüm yaşı habâb’ın ki bu seyl

Koymadı hiç imaret bu binadan gayri

 

Bezm-i ışk içre Fuzulî nice ah eylemeyüm

Ne temettü bulunur ney’de sadâdan gayri

 

Aslı yukarıda olan şiirin Türkçe çevirisi şöyledir:

 

Senin köyünün/evinin sokağının başında beladan başka elde ettiğim bir şey yok

Aşkının yolunda yok olmaktan (ölmekten) başka bir amacım yok

 

Ey ah! gam/hüzün meclisinin ney’iyim,

Ateşe yanmış kuru vücudumdan başka ne bulursan yele ver, savur, dağıt.

 

Gözüme perde ol ayrılık günü, kanlı yaşım

Ki gözüm görmesin ay yüzlümden başkasını

 

Bana ne gönül ateşinden başka kimse yanar,

Ne de sabah rüzgârından başka kimse kapımı açar

 

Ey dalga, gözüm yaşının üzerindeki hava kabarcıklarını bozma,

Ki onun sel gibi akışı bu gözden başka hiç bir şeyi sağlam bırakmadı

 

Fuzulî aşk meclisinde nasıl olur da ah etmeyeyim,

Ney’in sesten başka ne kârı/kazancı olabilir ki?

 

İlk beyitte, Fuzulî sevgiliye, Hakk’a ait olan bu dünyada yaşadığı süre içerisinde beladan başka elde ettiği bir şeyin olmadığını; O’nun aşkının yolunda ölmekten ve eriyip, yok olmaktan başka bir amacının olmadığını söylüyor.

 

İkinci beyitte, gamlı ve hüzünlü insanların gözü, kulağı, dili, yani halkın tercümanı olduğunu; ateşe yanan, dertten gamdan yıpranan, kuru vücudundan başka bulduğun ne varsa yele savur ve dağıt diyor.

 

Üçüncü beyitte, kanlı yaşım dostlardan ayrılık günü gözüme perde ol ki ay yüzlümden başkasını görmeyeyim. Yani duygularını açığa vurmamayı, haktan başka kimseyi görmemeyi arzu etmektedir.

 

Dördüncü beyitte, Gönlündeki ateşten başka kendisine yananın olmadığını ve rüzgardan başka kapısını açıp gelen gerçek dost bulamadığını söylüyor.

 

Beşinci heyette, Sel gibi akan göz yaşlarının oluşturduğu hava kabarcıklarını dalga bozmasın yanı duygularıma kimse dokunmasın. Mutlak varlığın, birlik denizinin’ Hakk’ın aşkı vücudumda  gözümden başka sağlam bir yer bırakmadı ki böyle ağlamaktayım.

 

Altıncı beyitte, Fuzulî, aşk meclisinde, muhabbet ortamında nasıl ah, feryat etmeyeyim ki, sesimi duyurmaktan, derdimi söylemekten başka bir sermayem kazancım yok. Diyor.

 

Aşk ile.

 

 

Hâsıl             : Husule gelen, ortaya çıkan.

Ser                 : Baş.

Kûy               : Köy, sokak, sevgilinin bulunduğu yer..

Garâz            : Maksat, amaç, hedef, istek.

Bezm             : Meclis.

Od                 : Ateş.

Heva             : İstek, arzu.

Hicran           : Ayrılık.

Mah-lika        : Ay yüzlü; ay kadar güzel olan sevgili.

Dıl                 : Gönül.

Bâd-ı sabâ    : Doğudan esen, hafif hoş rüzgâr. Sabah rüzgârı.

Mevc              : Dalga; mutlak varlığın, birlik denizinin dalgası.

Habâb           : Suyun üzerindeki hava kabarcıkları.

Seyl               : Sel, şiddetle gelen şey.

İmâret            : Umran, bayındırlık.

Binâ              : Göz.

Nice               : Nasıl.

Temettü         : Kâr etme, kazanma, fayda.

Sadâ              : Ses.

 

Fuzulî

 

Asıl adı Mehmet olan Fuzulî, 1504 yılında Kerkük’te doğduğu, Bayat aşiretinin “Karyağdı” soyundan Molla Süleyman’ın oğlu olduğu ve babasının dünyadan göçüşüne kadar Bağdat’ta kaldıkları söylenmektedir. Bazı kaynaklara göre ise 1480 yılında Irak’ta Kerbelâ’da doğdu Bağdat’ta öğrenim gördü ve ünlendi. İmam Hüseyin’e olan bağlılığı ve aşk-ı ile bilinen Fuzulî ömrünün sonuna kadar Kerbelâ’da yaşadı ve 1556 yılında orada Hakk’a yürüdü.

 

En büyük divan şairi olan ve dünya klasikleri arasında yer alan FuzulÎ, Alevi-Bektaşi inancına göre ulu ozanlardan biridir. Türkçe ve Farsça divanı bulunmaktadır.

 

Hadikatüs’suade (Saadete Ermişlerin Bahçesi – Kerbelâ Olayını konu alan düz yazı ve şiir karışımı), Leyla ve Mecnun (Leyla ile Mecnun hikâyesini anlatan ünlü mesnevi), Beng ü Bade (Beş yüz beyitlik Türkçe mesnevi), Heft Cam (327 beyitlik bir sakinâme), Rind-ü Zahid (Farsça düz yazı), Hüsn-ü Aşk (Farsça düz yazı), Şikâyetname (Türkçe mizah ve hiciv) gibi ünlü eserleri dünyaca bilinmektedir ve birçok dile çevrilmiştir.

 

                                                      - Makaleler -