Âşık Remzâni |
Deyişlerin Dili
Dertli Divani
Deyişler
yüzyıllar buyu muhabbet erkânı içinde, cem meydanında aşk ile aşığın dilinden
ve sazının telinden güzel nağmelerle bugünlere taşınmış. Yolun
kurallarını öğrenmeye ve içselleştirmeye talip olan canları olduğu kadar
aslında âşıkları, sadıkları ve arifleri de olgunlaştıran, pişiren muhabbet
erkânıdır. Muhabbet:
Sevgi ile aşk ile dostça yapılan sohbet. Muhabbet
Erkânı: İnandığımız yolun değerlerini sevgiyle,
aşkla “Bildiğimizin âlimi, bilmediğimizin
talibi” anlayışıyla öğrenme ve öğretme olarak açıklanabilir. Ulu
ozanlarımızdan Genç Abdal’ın muhabbete dair altı beyitten oluşan deyişini önce
bir anlamaya çalışalım:
Muhabbettir eyâ dâder, rumuz-u sırr-ı veçhullah
Muradı ehli uşşakın muhabbetten murad alma
Muhabbetle silindi perde-i zulmet eyâ sadık
Muhabbetle derunun varını âşık mutahhar kıl
Muhabbetle müzeyyen kıl vücud-u kişverin ancak
Muhabbetle kamu maksuduna naildürür Genci Ey
kardeşim, Allah’ın, Hakk’ın yüzünün sırrı muhabbetle remizlendi, gizlendi, perdelendi.
Onun, yani Allah’ın, Hakk’ın (Künt-ü kenzen Mahfiyyen) kitabı muhabbetle
açıldı. (Hakk’ın varlığı, sırrı muhabbetle bilindi.) Aşk
ehlinin muradı ve maksadı bu muhabbetten faydalanmaktır. Onlar daima Hakk’ın
gerçek evini (tecelli ettiği gönül, insan-ı kâmil) tavaf, ziyaret ederler. Ey
sadık, karanlığın perdesini silip, yırtıp atan muhabbettir. Gönül, Allah’a, Hakk’a
ulaşmanın yolunu ancak muhabbetle bulabildi. Ey
âşık, gönlündeki kötülükleri, çirkinlikleri muhabbetle temizleyip cilalandır. Allah’a,
Hakk’a muti, tabi, bağlı olanlar menziline böylece erdiler. Vücudunun
hisarını (gönlünü, gönül evini, hal ve hareketlerini) muhabbetle süsleyebilirsen,
ancak o zaman Allah’ın, Hakk’ın sırlarına erebilirsin. Genci öyle
yaptı. Bütün maksuduna muhabbetle erdi. Şimdi dilindeki zikir, şükür an be an
hep muhabbet oldu. Bazen
Güvenç Abdal’la karıştırılan Genç Abdal aslında deyişleriyle bütün
Anadolu coğrafyasında bilinen Edip Harabi gibi Babagan süreğine bağlı bir
ozandır. “Gördüğün ört, görmediğin söyleme” dizesi
adeta yolun kuralı olarak dost meclisinde, muhabbetlerinde ariflerce hep söylenir.
Bu özlü söz de beş dörtlükten ibaret olan Genç
Abdal’a ait bir deyiştir. Rahat
anlayabileceğimiz bu deyişin ilk ve son dörtlüğü şöyle; Muhammet Ali’ye ikrar
verdinse Genç Abdal’ım Hakk’a
ermek istersen Yol
süreği devam ettiği ve kâmil insanların Yol’u sürdüğü süreçte gelenekten
olmamasına rağmen nice Genç Abdal, Edip Harabi ve Hilmi Dedebabalar yetişmiş.
Şimdi ise geleneğini, inancını kaybedip özünden kopma, yozlaşma ve bazı
yörelerde yok olma sürecini yaşıyoruz. Aşk
ile… Genç
Abdal (Genci, Genci Abdal) 1863
yılında Padişah Abdülaziz döneminde dört buçuk ay Sadrazamlık yapan Yusuf Kâmil
Paşa’nın eşi Zeynep Hanım, ikrar verip nasip almak için Eskişehir’in şimdiki Seyitgazi
ilçesinde bulunan Seyit Battal Gazi Dergâhı Postnişini Pir Mehmet Dede ve yine
Seyitgazi ilçesi Aslanbeyli köyünde bulunan Şücaattin Veli Dergâhı Postnişini
Mehmet Şücaattin Dedeyi İstanbul’a çağırır. Aynı
zamanda musahip olan bu dedeleri konağında haftalarca ağırlar. Bu iki önemli
şahsiyetleri İstanbul’daki Bektaşiler ziyaret için Zeynep hanımın konağına gruplar
halinde gelirler ve bu esnada cem ayinleri yapılır. Bu
arada konağın yetkililerinden birinin ahbabı olan bir can, genç bir divan kâtibini
de Zeynep hanımın konağına getirir, dedelerle görüştürür. Bu genç
muhabbetlerden fazlasıyla etkilenir ve bir ara kendisi de ikrar verip nasip
almak istediğini dedelere söyler, ama dedeler, “Dur hele biraz; yan, yakıl, daha gençsin” deyip geçiştirmişler. Dedelerin
memlekete döneceği zaman genç divan kâtibi ağlayarak “Medet, mürvet erenler, beni bu yola alın, mahrum bırakmayın” diye
yalvarır. Bu gençteki aşkı görüp dayanamayan dedeler meydan açarlar. Ve konakta
İstanbullu Bektaşilerin kefaletinde genç ikrar verip, nasip alır. Bu
genç memuriyetten istifa edip mürşit ve rehberiyle birlikte Anadolu’ya gelir. Beş
yıl Seyit Sultan Battal Gazi Dergâhında hizmet eder. Pir
Mehmet Dede’nin Hakk’a yürümesinden sonra Şücaattin Veli Dergâhına gelir zakirlik
postuna oturur. Mehmet Şücaattin Dedenin ve oğlu şair Ali Rıza Hadi’nin de dergâh
postnişini iken Genç Abdal, zakirlik ve diğer hizmetlerde bulunur. Aslanbeyli
köyünde seksen beş yaşında iken Hakk’a yürüyen Genç Abdal’ın kabri, dergâh
avlusunda garipler mezarlığındadır.
Eyâ: Ey Dâder:
Birader, erkek kardeş. Rumuz:
Simge, gizli anlamları olan işaretler, sözler. Veçhullah:
Allah’ın yüzü. Küşad:
Açma, açılmış. Künt-ü Kenz:
Gizli Hazine, Tanrı, Allah. Ehl-i uşşak:
Aşk ehli. Tahkik:
Bir şeyin doğru olup olmadığını delil ile ispatlamak. Visal: Kavuşmak,
ulaşmak. Derun:
Gönül, ruh, öz. Mutahhar:
Temiz, pâk. Müzeyyen:
Süslenmiş, bezenmiş. Kişver:
Ülke, memleket, bölge, civar. Labüd:
Terki mümkün olmayan, lazım, elzem, zaruri. Demadem:
An be an, her an. Vird: Zikir,
dua.
|