Âşık Remzâni |
Deyişlerin Dili
Dertli Divani Çocukluğumda
kış aylarının uzun gecelerinde cemde okunan Fuzuli’nin “Hadikatüs’süeda”(Saadete
Ermişlerin Bahçesi) Hüsniye, Kumru, gibi belli başlı kitaplardan birisi de
Yemini’nin 7300 beyitten oluşan “Faziletname” adlı eseridir. Babam ve üstadım
Büryani (Hamdullah Aykut) okunan kitabın
konularına ve şiirlerin içeriğine ilişkin ayrıca detaylı bilgiler verip
yorumlar yaparken; Halil Çelik, Mustafa Düzi, Bakır Doğan, Bakır Kondu ve Âşık
Doksandaon gibi diğer canlar da katkıda bulunur, sorular sorarlardı. Böylece muhabbet
daha da derinleşir gecenin 01’i, 02’si olurdu… Ne güzeldi o muhabbetler… O
kadar çok özlemişim ki… O güzel insanları… O kuşaktan cemlerde bulunan Bakır
Polat ve Mustafa Düzi’nin dışında hepsi bu dünyadan göçtü… Hakk’a yürüdü. Cümlesinin
ruhu şad, devr-i daim olsun. Muhabbetlerde;
Zakirlerin-Âşıkların üç deyiş bir düvaz okumasından sonra canlardan birisi “Âşık
saçar, Arif seçer” deyince hemen ariflerden biri bir muhabbet kapısı açar,
okunan deyişlerin içeriğini anlatırdı. “Mekteb-i İrfan” İrfan okulu işte bu
idi. 7 yaşındaki de 70 yaşındaki de bu okulun öğrencisidir. “Bildiğimizin âlimi
bilmediğimizin talibiyiz” felsefesiyle Ariflerin-Âşıkların sözleri bizi bu
irfan mektebinde pişiriyor, olgunlaştırıyor. Sözün
sırası gelmişken dergimizin bu sayısında ikisi de 16. Yüzyılda yaşamış Ulu
Ozanlarımızdan Yemini’ye ait olan bir “methiye” ile Kahramanmaraş-Nurhak
cemlerinde icra edilen, Pir Sultan Abdal’a ait bir “Tevhid” deyişlerini
anlamaya çalışalım. Haydar,
İmam Ali’nin isimlerinden biridir. Yemini bu eserde Ali’nin vasıflarını
anlatıyor. Dediler
zî-keramet kânı Haydar
Hakk’ınkudretleri sende ayandır
Cemad’adil verirsin emr-i Yezdan
Kamumümünlerin kalbinde mihrin
İmamü’lmüttekinsin bellü bayık
Behiştehline sâki-i ezelsin
Yeminî
derdmende eyle inayet
Dedilerki kerametlerin kaynağı Haydar
Tanrıdavar olan güçler sende belirgindir
Tanrınınemriyle cansızlara dil veren
Güneşgibi bütün müminlerin kalbini aydınlatıp ısıttın
Apaçıken iyiyi bilen imamsın
Ezeldenberi cennet ehline Kevser sunan Saki sensin
Dertsahibi Yeminî’ye öyle bir
lütufta bulun ki Tevhid Hak bizi
mahrum eyleme İkrar-Görgü-Musahip
cemlerinde; Elimiz erde, yüzümüz yerde, özümüz darda, Hak-Muhammet-Ali divanında,
Hünkâr Hacı Bektaş Veli meydanındayız deyip cem erenlerine ve yola teslim-i
rıza oluruz. İkrar veren ya da
görgüden geçen canlar cem erenlerinden sorulup ve rızalık alınınca yunmuş ve
arınmış olurlar. Pir Sultan Abdal bu”
tevhid” deyişinde; Ya Hak bizi mahrum eyleme, ulu divan kurulsun er meydanında
özümüzü dara çekelim yunup arınalım. Bu yola canımızı serimizi vermeye gelmişiz
canlar, diyor. Zira yola ikrar veren canından başından geçmiş yola teslim
olmuştur. Hak la
ilahe illallah
Hak/Allah’tanbaşka ilah yoktur
Estimuhabbet yelleri Cemde muhabbetin coşkusu
bütün canları sarmaladı “cennet bağının gülleri” (cem didardır, didar cennettir
ve her can birer güldür). O gülleri dermek, gönülleri birlemek, bir olmak için
gelmişiz canlar. Nakarat Muhammed-Ali
Pirimiz
Bu yolda PirimizMuhammet Ali’dir. Ser verir ama sır vermeyiz. Kimseler sırrımızı bilemez. Biz
gönüllerdeyiz hep gönüllerde kalmak için bu meydana gelmişiz canlar. Nakarat Pir Sultan’ım
el’aman Pir
Sultan’ım el’aman, imdadımıza yetişen Şah’tan bize ferman gelsin Güzel pirden
derdimize derman almaya gelmişiz canlar. Sözlük: Zî-Keramet:
Keramet sahibi Kân: Bir
şeyin menbaı-kaynağı Velayet:
Velilik, ermişlik Cemad: Taş
gibi cansız olan şey Yezdan:
Tanrı Kamu: Bütün Mihr: Güneş Müttekin:
İyice bilen Merdan:
Mertler Behişt:
Cennet Dalalet:
Sapkınlık, doğru yoldan ayrılma İnayet:
Lütuf, ihsan, iyilik
|