Âşık Remzâni

 

 

 

1 Haziran’da Ankara’da Serçeşme Cemevinde yapılan “Dede, Baba ve Analar – Erkânlar Çalışma ToplantısıHünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı Başkanı Veliyettİn Hürrem Ulusoy’un Açış Konuşması

 

Amacımız, Yok Sayılan ve Yok Edilmeye Çalışılan Alevi-Bektaşi-Kızılbaş İnancını Çağın Koşullarında Yaşanır Hale Getirmektir

 

DOSTLAR, bir defa daha beraberiz, hoş geldiniz. Gelmenizle mutlu olduk, sevin­dik, umutlandık.

 

Bu toplantımızın amacı; vakfımızın kuru­luşu öncesinden buyana yapılan çalışmaları anlatmak, sizleri bu konuda bilgilendirmek. Geleceğe giden yolda rotamızı çizerken sizle­rin düşüncelerini ve tavsiyelerini almak ve hep birlikte ele ele nasıl gerçekleştireceğimizi tar­tışıp konuşmaktır. (...)

 

Alevi gençlerin toplumsal muhalefetin en ön saflarında yer alması şaşılacak bir şey değil dostlar. Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplumu üzerine devlet eliyle uygulanan öyle ağır baskılar, öylesi­ne ayrımcılık, öylesine aşağılama, ötekileştirme var ki gençlerin tepki duymamaları mümkün de­ğil. Ama adalet arayışı da yine demokratik yol­lardan olmalı diye düşünüyorum ben.

 

Siyasi iktidarın, Alevi, Bektaşi, Kızıl­baş toplumunu güncel siyasi çıkarlar uğruna ateşlere atan davranışlardan kaçınması şarttır. Belli ki hedefleri için yeterli desteği bulamaya­cağını gören iktidar, dindar ve kindar tabanı­nı birleştirmek üzere Alevi, Bektaşi, Kızılbaş düşmanlığını bir kez daha piyasaya sürmeye niyetlenmektedir. Siyasi iktidarı bu tehlikeli oyundan derhal vazgeçmesi için en sert şekilde uyarıyoruz.

 

Onlara anayasal sorumluluklarını tekrar ha­tırlatıyoruz:

 

* Tüm vatandaşlara eşit davranmak zorundasınız.

* Tüm vatandaşların can güvenliğini korumak zorundasınız.

* En başta yaşam hakkı olmak üzere tüm in­san haklarına saygı göstermek zorundasınız.

 

Bu temel ilkeleri çiğnemek demek, ülke­mizdeki demokrasiyi geliştirmek, bir yana daha da geriletmek demektir.

 

Avrupa İnsan Hakları İlkelerine karşı böyle zorbalıkla tevessül edenlerin hiç bir siyasi geleceği yoktur.

 

Nasıl Bir Demokrasi

 

Biz, Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu, devletin ülkeyi inançlar, ırklar, diller temelinde kutuplaştırmadığı; temelini eşit vatandaşlığın oluşturduğu; kimseye ayrımcılığın uygulanmadığı bir demokraside yaşamak istiyoruz.

 

Biz bölgemizde ve ülkemizde barış istiyo­ruz. Devletin farklı inançlar, milliyetler, dinler arasında hoş görü, kardeşlik ve sevgi ilişkileri kurulmasına hizmet etmesini istiyoruz.

 

Biz, devletin bazı din ve inançlarını ve iba­detlerini istedikleri yerde, serbestçe yapmaları­nı engelleme hakkını kendinde görmediği, eşit ve özgür bir toplumda yaşamak istiyoruz.

 

Dergâhlarımız, ocaklarımız, cemevlerimiz üzerinde kısıtlayıcı zihniyete ve köhne yasalara dayanan yasakların kaldırılmasını, zorla el ko­nulmuş mallarımızın iadesini istiyoruz.

 

Yakın tarihteki bize ve diğer toplumlara uy­gulanan toplu kıyım ve kırımlar nedeniyle özür dilenmesini istiyoruz.

 

Biz, devletin inançlara müdahale etmek­ten elini tamamen çektiği, resmi devlet dini ve mezhebi olmadığı, merkezi bütçeden devasa fonlarla din kuruluşlarının desteklenmediği, laik bir demokraside yaşamak istiyoruz.

 

Biz, zorunlu din dersleriyle çocuklarımıza devletin resmi dini ve mezhebinin zorla öğre­tilmediği, en basit toplumsal bilim derslerinin, tarih ve coğrafyanın bile siyasi çıkarlara göre çarpıtılmadığı; toplumları birbiri­ne düşman etmeyen, kardeşleştiren bir eğitim sistemi arzu ediyoruz.

 

Biz temelini başta yaşam hakkı olmak üzere tüm insan haklarını hukukun üstünlüğünün söz ve dü­şünce özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün, eşitliğin ağır bastığı çağdaş bir demokraside yaşamak istiyoruz.

 

Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplu­muna yapılan tüm baskı, zulüm ve katliamlara karşı bu istemlerimizi Hünkâr’ın, “İncinsen de incitme!” düsturunu akılda tutarak yükselti­yoruz.

 

Onca Alevi gencin haksız ve sebepsiz yere katledilmesine rağ­men bu düsturu izlemeye devam edeceğiz.

 

Tüm Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplumunu bu temelde bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya ça­ğırıyoruz. Tüm demokratik Alevi, Bektaşi, Kı­zılbaş örgütlerinin üst yönetimlerini bu amaçla birliğe ve eyleme davet ediyoruz.

 

Dergâh’ta Birlik

 

Dostlar, izninizle Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı’nın bugüne kadarki çalışmalarını kısaca özetlemek istiyorum.

 

2010 yılı Aralık ayında başlayarak “Dergâh’ta Birlik” adı altında bir çalışma başlattık. Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplumunun önünde duran sorunları canların ağzından dinlemek ve çözüm önerilerini almak üzere yurt içi ve yurt dışında kırkın üzerinde toplantı yaptık.

 

Bu çalışmaya niye gereksinim duyduk? Çünkü bizi bugüne getiren erkânımızı, yo­lumuzu kaybettik, unuttuk, unutturulduk. Ocaklarımızdan koptuk. Dede talibinden, talip dedesinden koptu. Diğer inançların etkisinde kaldık. Onları taklit etmeye başladık, onlara benzemeye başladık. Değerlerimizin batini özünden kopup, zahiri şekilciliğe yöneldik. Üstelik biz böyleyiz diyerek hem kendimizi hem de gençlerimizi aldattık. Yolumuzu, inan­cımızı, erkânımızı çocuklarımıza veremedik.

 

Osmanlının on altıncı yüzyıl­dan başlayarak Alevi-Bektaşi top­lumuna uyguladığı böl, parçala, yönet politikasının sonucu olarak oluşan ve aslında bir birinden çok­ta farkı olmayan Babagan, Dede­gan, Çelebi kollarını bir araya ge­tirmek yerine, tam tersini yaparak ayrılığı derinleştirdik.

 

Devletin kapattığı dergâhlarımı zın yerini dolduracak eğitim ku­rumları inşa edemedik, kadro ku­ramadık, eğitimci yetiştiremedik. Burada hatırlayalım, başkalarının pek çok vakıf üniversitesi var, ama bizim ilkokul düzeyinde bile bir okulumuz yok.

 

Görgü, ikrar, birlik, dardan indirme cemlerini unuttuk. Se­mah folklor dansı oldu. Hakk’a yürüme, nikâh, isim verme, di­ğer erkânlarımız unutuldu. Öbür inançların erkânlarını taklit etme­ye başladık.  

 

Diğer inançların etkisinde ka­lıp, kadınlarımızı iteledik, değer­sizleştirdik.

 

Bu gidişi tersine çevirmek için el ele verip kaybettiğimiz değerle­rimize sahip çıkmak ve hayata uy­gulamak üzere çalışmaya başladık.

 

11 Eylül 2011 tarihinde pek ço­ğunuzun da katıldığı bir toplantı yaptık. Yurt içinde ve yurt dışında bulunan örgütlerin yöneticileri, bu yola hizmet eden dede, ana, baba ve zâkirlerimizin, aydınlarımı­zın, araştırmacılarımızın hepsini Hacıbektaş’a davet ettik. Orada büyük bir toplantı yaptık. Bu top­lantıda bir dizi tavsiye kararları alındı.

 

Toplantının ardından bu tavsiye kararları­nın hayata geçirilmesi için çalışmaya başladık. Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfını kurduk.

 

Vakfın amacı, sorunlara çare bulmak, te­mel değerlerimize dokunmadan ve esastan ay­rılmadan günün sosyal ve ekonomik şartlarını dikkate alarak yenilenip bir çatı altında toplan­maktır.

 

Bunu yaparken yolumuzun bize kazandır­dığı türap olmak özelliğimizi öne çıkarmamız gerekiyordu. Dostlar, benlik getirmeden, ben dedeyim, ben mürşidim, ben pirim, benim ocağım seninkinden daha ilerde, daha yüksek demeden bir araya gelmek ve hep birlikte bu yolun birer hizmetkârı olarak çalışmak ve öz­veride bulunmak zorundayız.

 

Bu yalnız dedelerin değil, demokratik ör­gütlerimizin yöneticilerinin, sanatçılarımızın, yazarlarımızın, hukukçularımızın, tarihçileri­mizin, kısacası ben bu yolun yolcusuyum di­yen herkesin görevidir.

 

Vakfın bugüne kadar yaptığı çalışmaları özetlemek için üç noktaya değineceğim:

 

Erkânlarımızdaki bozulmayı gidermek üze­re kapsamlı bir çalışma başlattık. İlk ele alınan bozulmanın apaçık görüldüğü Hakk’a Yürüme Erkânı oldu. Bu erkân üzerinde iki yıllık bir çalışma yapıldı. Yö­relerimizde uygulanan erkânlar toparlandı. Bir komisyon Avrupa ve Türkiye’deki demokratik kuru­luşlarımızın inanç kurulu önderle­ri, dedeler, hizmet sahipleri, araş­tırmacılar ve yazarlarla toplantılar yaptı.

 

Bu çalışmaya son biçimi verilen Hakk’a yürüme erkânı önümüzdeki günlerde basılacak ve toplumumuzun hizmetine sunulacaktır. Ayrıca Sinan Ulusoy’da bu konuda sizleri aydınlatacak. Sadece Dâr’dan İndirme Cemlerini de aynı kitapçı­ğın içine koymak istiyoruz.

 

Onun için nerelerde uygulanı­yorsa Dâr’dan İndirme Cemleri uygulamalarını bize yazılı olarak bildirirseniz, onları da önümüzdeki günlerde özellikle Haziran ayında yapılacak sıkı çalışma içinde değerlendirilecektir.

 

Cenaze erkânından bahsediyorum, ama burada sunduğumuz erkân “Sözümüz demirin kertiği değildir” özdeyişindeki gibi anlaşıl­malıdır. İllaki böyle olacak demiyoruz. Bu erkân, “Dergâh’ta Birlik” için bir araya gelerek yolumuza inancımıza ve yaşam tarzımıza sahip çıkanların uygulaması için bizim uygun gördüğümüz erkândır.

 

Bu erkân yolun gereklerine göre hazırlanmış ve Alevi, Bektaşi Kızılbaş toplumunun hizmetine sunulmuştur. Bu erkânın uygulanmasını var gücümüzle tavsiye ediyoruz.

 

Ancak bir dönüşüm süreci gerektiğinin bilincinde olarak, özellikle yolumuzun temel düsturu olan rızalık ön planda tutulmalıdır. “Yol bir, sürek bin bir” anlayışıyla bölgesel farklılıklar gözetilmelidir. Farklı uygulamalar anlayışla karşılanmalı ve hiçbir gönül incitil­memelidir.

 

Diğer erkânlarımız üzerindeki çalışmalar da sürmektedir.

 

Ankara’da, bugün bulunduğumuz cem ve kültür evi şeklinde inşa edilmiş bu bina, Ye­nimahalle Belediyesiyle sözleşme yapılarak kiralandı. Serçeşme Kültür Merkezi, içerisinde cemevi de bulunan bir külliye gibi hizmet ve­recek. Çok önem verdiğimiz dede, baba, zâkir eğitimleri gibi birçok etkinliğin de burada ya­pılmasını planlıyoruz.

 

Ayrıca Ankara’da yaşayan dedelerimiz cemlerini, kurbanlarını, her türlü yol ihtiyaç­larını burada karşılayabilirler. Burası sadece Hacı Bektaş Veli Vakfına ait değildir. Vakıf zaten sizin vakfınız. Bu bina da yine sizlerin binası, bu bina sizler için her türlü hizmete hazır. İstediğiniz zaman ne zaman isterseniz buradaki görevliyle temas kurarak cemlerinizi birleyebilir, kurbanlarınızı yapabilir, cenazele­rinizi kaldırabilirsiniz.

 

Dostlar, yasalar gereği hiçbir ticari işle uğraşma olanakğı olmayan vakfımızın çalış­malarını sürdürebilmesi için gereken iktisadi işletmesi de kuruldu. Bu işletme eliyle yayın çalışması başladı, aylık Serçeşme dergisi çık­maktadır. Kitaplar yayınlanmaktadır.

 

Burada bir iki noktaya daha değinmek is­tiyorum. Biz vakıf olarak avuç açmak iste­miyoruz dostlar. Tabii ki bağışa açığız, ama bize bağış yapın diye hiçbir yere gitmiyoruz. Bu dergiler bizim toplumumuzun hem kulağı hem gözü hem dili. Bu dergilere abone olun. Okusanız da abone olun, okumasanız da abone olun. Taliplerinizi de ikna edin, çünkü oradan gelecek her kuruşa ihtiyacımız var. Gezdiği­miz yerlerde anaların gözyaşlarıyla karşılaştım ben. Kız çocuklarını okutamıyorlardı. Demin de söylediğim gibi bir okulumuz bile yok.

 

Hep söylemeye çalışıyorum: Tarihte pek çok tehlikeli dönemden geçtik, ama şu dönemi en tehlikeli dönem olarak görüyorum. Buna karşı ne yaparsak yapalım, ne iş görürsek görelim, ne yazık ki –üzülerek söylüyorum bunu– mu­hakkak maddiyata ihtiyaç var.

 

Okul açacaksak maddi gereksinim var. Yurt açacaksak var. Burada eğitim çalışmaları yapa­caksak ihtiyaç var. Elektrik, gaz, kira var. Bun­ların hepsi size hizmet olarak geri dönecek ve bir kuruşu zayi edilmeyecek, bundan emin olun.

 

Bir noktaya daha değineyim: Hepimiz, özellikle dedeler biliriz, kurban geleneği Ale­vi Bektaşi toplumunda çok güçlüdür. Kurban Bayramında olsun, diğer adaklarda olsun, ta­bii ki canları zorlamadan, ikna ederek, gönül rızasıyla, Vakfa bağışta bulunabilirler. Sizlerin önemli görevlerden birisi de budur bence.

 

Bu çalışmalarda amacımız, yok sayılan ve yok edilmeye çalışılan Alevi, Bektaşi, Kızılbaş inancını, yani bu toprakların köklü ve kadim inancını çağın koşullarında yaşayan ve yaşanır hale getirmektir.

 

Bu yola gönül vermişlerle el ele aşk ile ça­lışacağız. Kendimiz hiçbir çıkar gütmüyoruz. Biz, Alevilik, dedeler devletten maaş almazsa sönüp gidecek bir yol ise bırakalım sönüp git­sin diyerek yola çıktık. Tekrar edeyim: Kendi­miz için hiçbir çıkar gütmüyoruz.

 

Dostlar tekrar söylüyorum: Biz, inancımı­za ve kendimize güveniyoruz. Toplumumuzun gücüne ve birliğine inanıyoruz. Geçmekte ol­duğumuz zor dönemden inanç birliğiyle, gönül birliğiyle el ele çıkacağımıza inanıyoruz.

 

Sevgili dostlar, şunu yüksek sesle, üstüne basarak bir daha söylüyorum: Her din gibi Aleviliğin de nihai hedefi, insanlığın kardeşliği, huzuru ve refahıdır.

 

Kimsenin inancının, ibadet şeklinin ve yaşam tarzının sorgulanmadığı bir toplumda barış içerisinde yaşama amacına yönelik çaba­larımıza her türlü desteği göstereceğinize ina­nıyorum ve bekliyorum.

 

Aşk-ı muhabbetlerimle.

 

                                                      - Makaleler -