Âşık Remzâni

 

 

 

İmâm Câfer Sadık’ın Öğrencisi, “Kimya’nın Babası

 

Cabir İbn Hayyan

 

İsmail KAYGUSUZ

Eylül  2015

 

Orta çağların büyük simyacısı Geber, yani Cabir İbn Hayyan, Kimya biliminin babası olarak tanınır. Abu Musa Cabir İbn Hayyan, Harranlı bir attar’ın (koku, baharat ve çeşitli karışım-doğal ilaçlar satan, aktar) oğluydu. Kesin doğum tarihi tartışmalı olmakla birlikte genelde 721 yılı kabul edilmektedir. Ölüm tarihi için 803 ve 815 tarihleri verilmektedir.

 

Onun 776 civarında Küfe’de hekimlik ve simyacılık yaptığı, daha sonra halife Harun Raşid (786-809) döneminde Bağdad’da Abbasi sarayında bu mesleklerini yürüttüğü biliniyor.

 

İmam Cafer Sadık’ın öğrencisi olduğu, yapıtlarını ve kimyasal buluşlarını onun teşvik, öneri ve yardımlarıyla gerçekleştirdiği bilinmektedir. Bazılarının ileri sürdüğü gibi İbn Hayyan’ın, Emevi prenslerinden ve dönemin Arap bilginlerinden, ilk kez kimya üzerinde yazılarıyla tanınan ve ilk İslam kitaplığının kurucusu olduğu düşünülen Halid İbn Yezid’den de ders almış olması olanak dışıdır. Çünkü 1. Yezid’in (ö. 680) oğlu olan Halid 635 ile 704 yılları arasında yaşamış, oysa o öldükten on yedi yıl sonra Cabir İbn Hayyan doğmuştur. Bu tamamıyla Muaviye oğlu Yezid’i seven bazı Arap tarihçilerinin uydurmasıdır.

 

Barmaki’lerin koruması altında Abbasi sarayında çalışmalarını sürdürmüş olan Cabir İbn Hayyan’ın bu ailenin gözden düşmesinden sonra Küfe’de tutuklandığı ve 803 yılında Bagdad’da öldüğü iddiası da doğru olamaz. Burada Henry Corbin’in, Cabir İbn Hayyan ve yapıtları üzerinde geniş bir biçimde sunduğu düşünce yorumlarından kısa bir paragraf sunmak yerinde olacaktır:

 

“Tersine Holmyard, Cabir geleneğinin yararına uygun bulunan bir yığın tartışma kanıtı topladı.

 

Sonuç: Cabir İbn Hayyan sekizinci yüzyılda yaşamıştı. İmam Cafer Sadık’ın öğrencisi ve yaklaşık üç bin risaleden oluşan muazzam kolleksiyonun yazarıydı…

 

Eğer Şii İmamlarının bize bıraktığı her şeyin sistemli olduğunu görmek istiyor ya da onların değerini düşürmek, hiçe saymak istemiyorsak (ki Şiilik incelemelerinin gecikmiş olması özellikle burada kendini duyumsatıyor) ve eğer İsmailiğin başlangıçta, İmam Cafer oğlu İmam İsmail’in çevresinde toplanan yandaşları arasında kurumlaştığı anımsanırsa, o zaman Cabir’in İsmaililik ve İsmaili İmamıyla bağları onların gerçek ışığı altında ortaya çıkar.

 

Daha geç dönemde Caldaki (ö. 1342) tarafından hazırlanmış büyük simya Corpus’una (Külliyat’ına) onun yaşam öyküsü eklenip, Cabir İbn Hayyan adında bir simyacının varlığı; 6. İmam Cafer Sadık’ın öğrencisi, daha sonra da 8. İmam Ali al-Rıza’nın (ö. 818) müridi olduğu ve 200/815 yılında (Kitapta Hicri tarihin karşılığı yanlışlıkla Miladi 804 olarak yazılmıştır-İK.) Horasan’ın Tus kentinde öldüğü kabul edilmişse, bunu reddetmenin hiçbir kesin nedeni olamaz. Cabir İbn Hayyan ne bir masal ne de bir destan kahramanıydı, o bir tarihsel kişilik idi.”1

 

Ama görüldüğü gibi, onu Halid bin Yezid’in öğrencisi yapan zihniyet, Cabir İbn Hayyan’ın ölüm tarihini on iki yıl önceye alarak İmam Rıza ile de ilgisini kesmek ve Şii inancından da uzaklaştırmak istemektedir.

 

Cabir’in Deneysel İnceleme Yöntemini Kimya Biliminde Uygulaması ve Keşifleri

 

Cabir’in en büyük katkısı Kimya alanında oldu. O simyacılığa deneysel incelemeyi soktu. Bu, hızla simyanın karakterini çağdaş kimya ile değiştirdi. Kendisinin ünü, yirmi ikisi simya ve kimyayla ilgili olan yüzü aşkın birer bilimsel anıt olan risaleleri üzerinde yaşamayı sürdürüyor. Cabir İbn Hayyan’ın kimya bilimine asıl önemli katkısı, kristalleştirme-billurlaştırma, damıtma-imbikleme, yakarak tuz haline getirme, arıtma ve buharlaştırma gibi mükemmel bilimsel teknikleri ve aynı şeyler için çeşitli aletler geliştirmeyi kapsamaktadır. Daha önceki dönemlerdeki karanlık-belirsiz fikirler yerine, bilimin bağımsız, farklı bir dalı olarak kimyanın, Araplar tarafından erken geliştirilmesi olayı iyi tanıtıldı ve İngilizce “chemistry” adı da, İslam bilginleri tarafından araştırılıp geliştirilmiş olan Arapça al-Kimya sözcüğünden çekilir.

 

Belki Cabir’in en büyük uygulamalı başarısı, ilk kez kendi imbiğinde hazırlamış olduğu mineral ve diğer asitlerin keşfi idi. Kimyasal yöntemlerin geliştirilmesi ve geniş bir biçimde yeni bileşiklerin hazırlanmasını içine alan, kimya bilimine asıl doğal birkaç katkıdan başka o, bu şekilde uygulamalı bilim alanında bir öncü olarak, çok sayıda uygulamalı kimyasal işlem de geliştirdi.

 

Onun bu alandaki başarıları şunları içermektedir: Çeşitli metallar hazırlama, çeliğin geliştirilmesi, kumaşın boyanması, deri tabaklaması, su geçirmeyen kumaş cilalama, cam yapımında manganez dioksit kullanımı, paslanmayı önleme, altın mürekkeple (yaldızla) yazı yazma, yağların, boyaların saptanmasıtanısı vb. Bu pratik çalışma ve uğraşları esnasında, altını çözmek, elemanlarına ayrıştırmak için aqua regia’yı (sülfürik ve nitrik asit, yani kezzap ve tuzruhu bileşimi) geliştirdi. Onun asıl büyük icadı, damıtma-arıtma işlemini kolaylaştıran ve sistematik biçime sokan imbik, yani damıtıcı aracıdır.

 

Cabir İbn Hayyan üç farklı cisim tiplemesi tanımı yaptı: Birincisi, amonyum kloroid, arsenik, kafur ruhu gibi ısıtılınca buharlaşan ruhlar; ikincisi, örneğin demir, bakır, gümüş, altın, kurşun gibi metaller; üçüncü olarak, toz haline getirilebilen bileşikler kategorisi. O böylece, daha sonra metal, metal olmayan ve buharlaşan-uçuşan cisimler biçimindeki sınıflandırmanın yolunu döşemiş, hazırlığını yapmıştı.

 

Onun corpus’u (külliyatı) çok sayıda kitapları kapsamaktadır. Cabir kimyadan başka, tıp ve astronomi gibi başka bilimlere de katkı yaptı. Kitab-al-Kimya ve Kitab al- Sab’een gibi kimya üzerine olan kitapları Latince dâhil çeşitli Avrupa dillerine çevrildi.

 

Bu çeviriler Avrupa’da birkaç yüzyıl boyunca ünlü ve modern kimyanın gelişmesinde etkili oldu. İlk defa olarak asitler, özellikle nitrik, hidroklorik, sitrik ve tartarik asitleri hazırlama ve deneysel sistem üzerinde vurgu yapma gibi çeşitli hamleleri çok önemlidir. O böyle bir çalışma temelinde, çağdaş kimyanın babası olarak saygı görmeye hak kazanabildi. Max Mayerhaff’ın sözleriyle, “Avrupa’da kimyanın gelişimi doğrudan Cabir İbn Hayyan’a uzanır, yani bu ilerlemede onun izleri sürülebilir.

 

Cabir İbn Hayyan Bâtınî İnançlı Bir İslam Bilginidir

 

Tüm bunlarla birlikte, Cabir İbn Hayyan’ın bilimsel kişiliğini geliştiren önemli güdünün inançları olduğunu önemsemek gerekir. Onun çok önemli kimyasal buluşlarında ve bilim için çok gerekli olan deneysel yöntemi kullanmasında, babası Harranlı Hayyan’dan miras aldığı Saben- Hermetik inanç ögeleri ve öğretmeni İmam Cafer ve oğlu İsmail’in çevresinden kazandığı bâtıni inanç eğitimi ve bu inancın tavil kavramının çok büyük payı olmalıdır, diye düşünüyoruz. Henry Corbin’in şu saptamaları önemlidir:

 

“Tavil’in (kutsal metinlerin bâtınî yorumu) tamamlayıcısı olan İsmaili Gnosu (marifet, irfan bilgisi), yeni bir ruhsal doğuştan (viladat ruhaniya) ayrılmaz. Metinlerin yorumu, ruhsal yorum olmadan yapılmaz. Tavil Balance (mizan, denge-terazi) bilimi olarak yeniden kendini gösterir. Bu görüş noktasından bakıldığında Cabir’in simya yöntemi ise sadece tavil’in uygulama halidir; açığı-aşikârı gizleme, gizli olanı açığa çıkarma-aşikâr kılma. Ayrıca ‘harfler bilimi’ Jabir İbn Hayyan’da da çok büyük bir önem arzedecektir. ”2

 

Kaldı ki, Cabir İbn Hayyan’ın yazılarının çoğunun İmam Cafer Risaleleri olduğunu ileri sürenler bulunmaktadır. Örneğin “Yirminci Yüzyıl Ansiklopedisi”nde (3/109) Muhammed Ferid Vecdî, şöyle yazmaktadır:

 

“Ebu Abdullah Cafer ibn-i Muhammed es- Sadık’a, konuşmasındaki doğruluğundan dolayı ‘Sâdık’ lakabını vermişlerdir. O, insanların en faziletlilerindendi. Onun kimya dalında birtakım makaleleri vardır. İmam Sadık’ın öğrencisi Cabir bin Hayyan, İmam Sâdık (a.s)’ın risalelerini içeren bin sayfalık bir kitap yazmıştır. Bu risaleler beş yüz makaleden oluşmaktaydı.”

 

Cabir’in Cafer’den belirli bir ders alma saati vardı. O saatte İmam’ın yanına ondan başkası giremezdi. Risalelerinin büyük bir kısmını hocası Cafer Sadık adına yazmıştır.3 David W. Tschanz, “Cabir, bütün metaller sülfür ve civa gibi iki ögenin birleştirilmesindendir önermesini ileri sürüp, Aristoteles’in dört eleman kavramında değişiklikler yaptı” diyerek sürdürüyor: “O ayrıca Çinlilerin ‘Filozof taşı’ ile Mısırlıların ‘Yaşam iksiri’ kavramını bir tek özdebirleştirmeyi benimsedi. Arap simyacıları, dikkatli bir bilimsel tarz içinde bu evrensel cisimler için onların araştırmalarını üzerlerine aldılar.

 

Bu sözleriyle yazar, Cabir İbn Hayyan’ın Çin ve Mısır simyacılarını incelemiş ve kullandıkları kavramlar ve düşüncelerden yararlanıp, onlardan bir senteze ulaştığını kabul ediyor. Ayrıca onun bulduğu deneysel yöntem ve araçları ve keşfettiği asit türleri, birçok kimyasal bileşim ve alaşımları sayıp döküyor. Ama garip bir biçimde, Cabir adına günümüze kalan birkaç bin risaleden, “hiç olmazsa ikisi ona atfolunabilir” gibi bir yargıya varıyor.4 Bu bilimsel kuşku değildir, Avrupa merkezci anlayıştan kaynaklanan öznelliktir, layık görememektir; dolayısıyla Cabir’in zihinsel gücüne, en az seksen beş-doksan yıllık yaşamı boyunca harcadığı olağanüstü emeğine saygısızlıktır.

 

 

Kaynakça:

 

1. Histoire de la Philosophie Islamique’de, Paris, Edit. Gallimard, 1986 s. 187-193.

2. H. Corbin, Histoire de la Philosophie Islamique, s. 35, 119.

3. Muhammed Ebu Zehra, al-İmamu’s Sâdik, s. 77.

4. www.islamonline.net

 

                                                          -  Makaleler  -