Âşık Remzâni |
Bostancı
Gösteri Merkezinde
Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Vakfı Tanıtım Konseri Yapıldı Ahmet KOÇAK Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Vakfı’nın kuruluş amacı ve tanıtımı için yapılan etkinliklerin
sonuncusu 25 Mayıs’ta İstanbul’da Bostancı Gösteri Merkezinde yapıldı. Daha
önce 18 Mayıs tarihinde yapılacağı duyurulan etkinlik, 13 Mayıs günü Soma’da
resmi açıklamaya göre üç yüz bir madenci kardeşimizin (kaza demeye dilimizin
varmadığı) bir yangında ölümü nedeniyle 25 Mayıs’a ertelenmişti. 22
Mayıs günü Okmeydanı’nda elim bir olay daha yaşandı. Okmeydanı Cemevi’nde bir
yakınının Hakk’a uğurlanması törenine katılmak için gelen henüz otuz yaşında
olan Uğur Kurt canımız öldürüldü. O
gün Okmeydanı cemevinin yakınlarında Soma da hayatını kaybeden madencilerimiz
ve Berkin Elvan için bir protesto eylemi yapılıyordu. Polis eylemcileri
dağıtmak için silahını kullandı. Polisin ateşi sonucu Cemevi bahçesinde bulunan
Uğur Kurt çenesinden vurularak ağır yaralandı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde ameliyata alınan Uğur Kurt, akşam saatlerinde Hakk’a yürüdü. Uğur
Kurt canımızın cemevinin bahçesinde polis kurşunuyla öldürülmesi başta
Alevi-Bektaşiler olmak üzere tüm kamuoyunu tedirgin etti. İnsanlar “neler
oluyor? Nereye sürükleniyoruz?” gibi kaygılarını içeren soruları sormaya
başladılar. Olayın
yaşandığı gün Postnişin Sayın Veliyettin Ulusoy, etkinliğin organizasyonuyla
bizzat ilgilenen vakfı mütevellisinden arkadaşlarla 25 Mayıs tarihine
ertelediğimiz etkinliğin durum değerlendirmesini yaptık. Ve “Konserin,
Alevi-Bektaşi toplumuna yönelen son saldırıları protesto etmeye yönelik bir
içerikle yapılması” kararını aldık. 25
Mayıs, Pazar günü Bostancı Gösteri Merkezinde yaptığımız etkinlik saat 13.30’de
saygı duruşu ile başladı. Sunucu İlknur Kaplan: “Kerbelâ’dan bu güne kadar yitirdiğimiz
her can için; mücadele eden, emek harcayan Soma’daki 301 canımızdan tutun iki
gün önce Okmeydanı’nda ölen Giresunlu Ayhan Yılmaz, Uğur Kurt olmak üzere her
can için sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet etmek istiyorum.” diyerek
izleyicileri saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşu esnasında Gezi’den Soma’ya
ve Uğur Kurt canımıza kadar katledilen canlarımızın resimleri hazırladığımız
sunum gösterildi. Saygı
duruşundan sonra konuşmasını yapması için Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı Başkanı
ve Hacı Bektaş Veli dergâhı postnişini Veliyettin Hürrem Ulusoy kürsüye davet
edildi. Veliyettin Ulusoy konuşmasını yaparken “Dergâhta Birlik” süreciyle
başlayan ve bugüne kadar yapılan etkinlikleri kapsayan sunum yapıldı. Sayın
Ulusoy’un konserde yaptığı konuşmayı dergimiz sayfalarında okuyabilirsiniz. Konserde
ilk olarak sanatçı Gani Pekşen sahneye çıktı. Gani Pekşen sevilen deyiş ve
nefesleri seslendirdi. Pekşen konserde son dönemlerde yaşanan olaylara yönelik
duygu ve düşüncelerini şöyle dillendirdi: “Sayın
Veliyettin Efendim, değerli canlar, hepinizi aşk-ı muhabbetle selamlıyorum.
Öyle
bir zamanda yaşıyoruz ki; artık mermilerin ne zaman, nasıl geleceğini
bilemiyoruz. O hale getirildik ki, sanki Anadolu’nun kutsal kurbanlarıymışız
gibi yüzlerce yıldan beri bunu yaşıyoruz. Buna sanki hakkımız var! Sanki bu
işin fıtratında biz bunları yaşamak zorundayız! Hâlbuki bunları hiçbir zaman
hak etmiyoruz. Bunları yaşamamak için de bizim, özellikle bu günlerde, mutlaka
birlik-beraberlik içerisinde olmamız gerekiyor. Bizim
artık söyleyecek bir şeyimiz var; bir çatı altında buluşmamız gerekiyor. Yoksa
canımıza kast edecekler, geliyorlar. Lütfen gönül gözümüzü açalım.
Saygılarımla…” Sonra
sahneye davet edilen sanatçı Özlem Taner, üç telli curasıyla deyiş ve
nefeslerden bir demet sundu. Konserde Zazaca bir deyiş de seslendiren Özlem
Taner şunları söyledi: “Böyle
bir günde aslında söylenecek çok fazla şey yok. Daha doğrusu söylenecek
kelimeler acıyı ifade etmeye yeterli değil. Bizi, maalesef, ölümlere
alıştırmaya çalışıyorlar bir şekilde. Biz de buna direnmeye devam edeceğiz.
Gerek türkülerimizle, gerek kültürümüze sahip çıkarak üstesinden gelip,
yenilmediğimizi göstermeye çalışacağız. Ben de umarım, buna nefeslerle küçücük
de olsa damla olabilirim.” Hüseyin
– Ali Rıza Albayrak kuzenler sevilen deyiş ve nefeslerini seslendirdiler.
Hüseyin Albayrak duygularını kısaca şöyle dile getirdi: “Başta
efendimiz olmak üzere hoş geldiniz. Zorlu zamanlardan geçiyoruz. Sözün bittiği
yerdeyiz. Çok sözü uzatmanın da bir anlamı yok. Bugün söyleyeceğimiz deyişler,
Soma’da ve Okmeydanı’nda kaybettiğimiz canların aziz hatırasına gelsin. Dil ve
nefes de güzel hünkârdan olsun, aşk olsun…” Daha
sonra sahneye çıkan Âşık Cemal Hakiroğlu deyişler seslendirdi. Cemal
Hakiroğlu’na curasıyla zakir İlhan Korkmaz eşlik etti. Hakiroğlu sahnede
duygularını özetle şöyle ifade etti: “Eyvallah
canlar, Efendilerim, Pirlerim, dedelerim, analar, sevgili canlar hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Her
ne kadar söylesek de yüreğimizin bir tarafı buruk, yüreğimiz yanıyor. Geçen
hafta üç yüze yakın vatandaşımızı kaybettik. Baş sağlığı dilemek yetmiyor.
Sadece baş sağlığı dilemek çaresizlik ama elimizden de başka bir şey gelmiyor.
Yüreğimiz orada, yananlarla beraber… Onların acılarını paylaşıyoruz.” Deyişlerini
seslendirmek için sahneye çıkan sanatçı Gülcihan Koç’a kardeşi Demali Çelik
bağlamasıyla eşlik etti. Sanatçı Gülcihan Koç da duygularını şu sözlerle dile
getirdi: “Sevgili
canlar, sevgili dostlar; sizlerle birlikte olmak gerçekten çok güzel… Bizim
dilimiz şimdi türkü söylüyor ama yüreğimiz kan ağlıyor; ülkemizde yaşanan bu
acı olaylardan dolayı… Kaybettiğimiz canlarımızın, şehitlerimizin; yani
emekçilerimizin acısı hala içimizde… Geçen gün cemevinde kaybettiğimiz
canımızın acısını şuanda çekiyoruz. Bu
güzel ülkenin bu güzel insanları bunları gerçekten hak etmiyorlar. Bize bu
acıyı çektirenleri sadece kınıyoruz, maalesef. Biz
yine kardeşiz, dostuz. Yine tüm insanları seviyoruz. Bütün insanları seviyoruz.
Çünkü bizim felsefemiz bu! Sevgidir bizim felsefemiz, barıştır bizim
felsefemiz, onun için yine birbirimizi kucaklayacağız.” Üstad
Arif Sağ etkinlikte eserlerini seslendirdikten sonra son günlerde yaşanan
olaylardan yola çıkarak Alevi-Bektaşi toplumunu bekleyen tehlikeye dikkat
çekti. Arif Sağ’ın konserde yaptığı konuşmayı dergimiz sayfalarında
okuyabilirsiniz. Arif
Sağ’dan sonra sırasıyla önce Cengiz Özkan, sonra Muharrem Temiz ve son olarak
Tolga Sağ, sahneye çıkarak deyiş ve nefeslerini seslendirdiler. Sanatçı
Cengiz Özkan konserde duygularını şu sözlerle ifade etti: “Efendim
herkese aşk-ı muhabbetlerimi sunuyorum. Birliğimiz dirliğimiz daim olsun. Zor
dönemlerden geçiyoruz. Bu dönemlerde de saz çalmak türkü söylemek zor ama biz
de bu işin zorluğunu bilerek bu yola girdik. Elimden geleni yapmaya
çalışacağım, dilimden geleni söylemeye çalışacağım. Hepinize çok teşekkür
ediyorum, geldiğiniz için…” Cengiz
Özkan üç nefes okuduktan sonra sahneye sanatçı Muharrem Temiz’i davet etti.
Muharrem Temiz kısaca şunları söyledi: “Merhaba,
çok fazla konuşuldu ve umuyorum ki mesajlar alındı. Biz de türkümüzü söyleyelim
ve böyle konuşmuş olalım.” Muharrem
Temiz üç deyiş seslendirdikten sonra sanatçı Tolga Sağ’ı davet etti. Sahneye
son çıkan sanatçı Tolga Sağ da düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Merhabalar,
hepiniz hoş geldiniz. Biz de inancımız için, yolumuz için, kültürümüz için
Efendimle beraber yola çıktık. Bu günlere kadar geldi vakıf süreci. Umut
ediyorum, ilerde bu kültürü, bu inancı bizim gençlerimize daha doğru iletilmesi
için de bu vakfın çok önemli görüşleri olacak. Bu anlamda da biz elimizden
gelen desteği sunacağız. Sağ olun, teşekkürler.” Üç
sanatçımızın birlikte seslendirdikleri Pir Sultan Abdal’ın “Ağlama gözlerim
Mevla kerimdir” adlı eseriyle konser sona erdi. Bu
etkinliğe katkı sunan, emeği geçen tüm sanatçı ve bizleri o gün yalnız
bırakmayan canlarımıza aşk olsun. Arif
Sağ’ın Bostancı Gösteri Merkezinde Birileri
İstedi Diye Oyuna Gelmemek Lazım Bugün
konuşmalarımızın içeriği, tonu ölçülü olmak zorunda! Biz sıradan toplum
değiliz. Bu topraklarda bin yılını geçirmiş bütün her şeyi yaşamış, olumlu
olumsuz koca bin yılı aşmış bir toplumuz. Dolayısıyla biz, kısa vadeli kararlar
veremeyiz, kısa vadeli hareketler yapamayız. Her olur-olmaz şeyin arkasına
takılamayız. Çünkü ben biliyorum ki bu ülkede bütün planlar bizim adımıza
yapılıyor ve bunu da açık açık, utanmadan söylüyorlar. Aslında
söylenecek bir dolu şey var. Ağzımızı doldura doldura her şeyi söyleriz. Ama
bizim bir görevimiz daha var: Biz aynı zamanda toplumu korumakla da yükümlüyüz,
çünkü toplumu yönlendirenler aynı zamanda korumak zorundalar. “İş olsun!” diye,
“Yüksek alkışlar alayım.” diye, “Ah! Ne kahraman adammış.” diye bir ton laf
edip, büyük alkışlar toplayıp sizi sokağa salmak benim işime gelmez. Ben öyle
bakmıyorum. Hiç
kimse kusura bakmasın. Bu toplumun aynı zamanda kendini toplamaya, bir araya
gelmeye, nasıl bir toplum olduğunu duyurmaya ihtiyacı vardır. Böyle olmak
zorundayız. Yoksa ben başka bir konuşma yapardım burada kıyamet kopardı.
Giderdim başka yere başka konuşma yapardım, kıyametleri koparırdım. Bunlar
kolay şeyler. Toplumu heyecanlandırmak, provoke etmek basit şeyler. Bunlar
hepimizin bildiği, çok kolay uygulanır şeyler, ama zor olan şu: İnsanları,
koruma içgüdüsü içerisine davet etmek! Türkiye’nin
şu andaki gidişatı çok kötü ve bu kötü gidişte de hedef biziz. Adam çıkıyor,
“Bize faydası olsa olsa yüzde bir olur. Onları ne ciddiye alıyorsunuz.” diye
bir konuşma yapıyor. Bu ülkenin başbakanı söylüyor bunu. Bu kadar hafife
alınmak, bu kadar basitleşmek, bu kadar sıradanlaştırmak… Birileri
bunları düşünebilir. Ama bizim ne düşündüğümüz önemli. Biz ne düşünüyoruz? Biz
nasıl bir yol izlemeliyiz? Biz nasıl bir araya gelebilmeliyiz? Ve biz nasıl
korumalıyız bu yapıyı? Biz bunun hesaplarını yapmak zorundayız. Dolayısıyla
ben buradan bütün bu işle ilintili olan bütün örgütlere, bütün arkadaşlarıma şu
seslenişte bulunmak istiyorum: Bugüne kadar yaptığımız işlerde başarıya
ulaşamadık. Bir şey yapamadık. Yiğitlerin, aklın yolunu seçerek, kendi
geleneğimizi, kendi atalarımızın, dedelerimizin, ceddimizin mücadelesini örnek
alarak yeniden bir yapılaşmanın içerisine gitmenin zamanı gelmiştir. Eğer
bunu yapamazsak olacağı size söyleyeyim: Birilerinin arkasına takarlar bizi ve
sokaklarda da bunlar anarşist derler ve bizi teker teker avlarlar. Nitekim
yapıyorlar. Bizi buraya götürdüler. Şimdi aklımızı başımıza toplayacağız,
birbirimizi koruyacağız. Birbirimizin koluna gireceğiz ve büyük bir topluluk
olduğumuzu hiçbir zaman unutmayacağız. Biz
eğer Aleviysek, bir geleneğimizin olduğunu, ocaklarımızın olduğunu,
pirlerimizin olduğunu, efendilerimizin olduğunu, taliplerimizin olduğunu,
mürşitlerimizin olduğunu, yolumuzun, yöntemimizin olduğunu unutmayacağız.
Buradan hareket etmek zorundayız. Buradan vazgeçerek başka bir şey yapamayız. Birileri,
bizi buralardan vazgeçirtmeye çalışıyor. Böyle oyunlar oynanıyor, bu oyunlara
gelmeyelim. Bu oyunlar tarih boyunca alıştığımız oyunlar, çok yeni değil; yani
sanki bugün olmuş gibi. Tarih boyunca biz bunları çok yaşadık. Bugün de bu
devirde, bu modern dünyada da bunları bize yaşatmak istiyorlar. Akıllı
ve uyanık olmak zorundayız. Yapacağımız başka hiçbir şey yok. Onun için benim
sizden ricam, birileri istedi diye oyuna gelmemek lazım, bugün ülkeyi yönetenler,
bizim bu oyuna gelmemizi istiyorlar. Bizi sokağa dökmek istiyorlar. Bizim
kapılarımıza kırmızı işaret vurmak istiyorlar. Bizi kendi polisiyle karşı
karşıya getirmek istiyorlar. Böyle oyun var. Ben
rica ediyorum, aklım da bu kadar yetiyor, bu oyunlara gelmeyelim. Ona göre
hareket edelim, hepinizden ricam bu. Bir Alevi dostu olarak, bir Alevi olarak,
sizden bunu istiyorum. Sağ olun…
|