Âşık Remzâni

 

 

 

 

 

ÇOCUK GÖZÜYLE İNSAN

 

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon (özendirme) olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:

 

- “Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim!” dedi.

 

Sonra düşündü: “Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!” Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi:

 

- “Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz!” dedi.

 

Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:

 

- “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!”

 

İnsanı Biçimlendirme Sanatı-Eğitim

 

Eğitimin tanımının genel kabul göreni “İnsan davranışlarını istendik bir biçimde değiştirmektir.” Şeklindedir.

 

Öğretim, “öğrenmenin gerçekleşmesi ve bireyde istenen davranışların gelişmesi için uygulanan süreçlerin tümüdür.” Şeklinde tanımlanabilir.

 

Eğitim ile öğretim arasında olan fark, özsel ibadet (batın) ile şekilsel ibadet (zahir) arasındaki fark gibidir. Bu tanımlar itibariyle öğretimden kasıt ile eğitimin şekilsel boyutu işaret edilir. Öz ise eğitimdir. Bireyin gelişiminde öğretim yol ve yöntemleri ile eğitimin gerçekleşmesini sağlamak ve bu yolla bireyin insan olma yolunda değişiminin sağlanarak biçimlendirme yapmaktır. Öğretimdeki tüm formaliteleri yerine getirilse bile asıl amaç eğitimin gerçekleşmesidir ki bu öze ulaşmaktır. Öz olmadan şekil bir anlam ifade etmez. İçi boş bir ceviz kabuğu; dışı boyalı, içi harabe bir ev; albenisi olan ama tadı olmayan aş; ruh olmadan bedenin bir ceset olacağı gibi birbirini tamamlayan unsurlardır. Sadece asıl amaç ile araç olanı karıştırmamak gerekir. Günümüzde bu tanımlamaların karıştırılması yüzünden asıl amaçtan uzaklaşıp, şekil batağında bocalanmaktadır insanoğlu. Hikâyemizdeki çocuk babasına asıl amacın ne olduğunu net ve yalın bir biçimde göstermektedir.

 

Bilinen dünyadaki en gelişmiş canlı türü olan insanın biçimlendirme, düzeltme ya da ona yön verme işi o kadar zor ve zaman alıcıdır ki bilinen örgün eğitim kurumu olan okullarda en az 20 yıl sürer. Bu zaman dilimi ortalama 75 yıl ömür süren insanın 1/3’lük kısmını kapsar.

 

Eğitimin iki temel biçimi olan formal ve informal eğitim sürecinde örgün eğitim (okullarda yapılan düzenli eğitim) formal eğitim sürecini içerir ki bu sadece zahiridir. Bir de işin batini yönü var ki o informal eğitim olarak da düşünülebilir. İnformal eğitim ana rahminde başlayıp, can tenden ayrılıncaya kadar sürer. İşte bu eğitim türü Alevi Bektaşi inancında “İnsanı kâmil” mertebesine yükselme yolları olarak betimlenebilir.

 

Bütün dinlerin ana fikri insanı ve toplumun huzurlu yaşamasını sağlayarak mutlu kılmaktır. Ancak şekil batağında sürüklenen inançsal yapı özden uzaklaşarak, amacın değişmesine aracın amaç olmasına yol açmaktadır. Bu nedenledir ki bir çocuk kadar olup, resmi doğru yorumlayamadığımız için bizi biz yapan ana unsurdan uzaklaşmaktayız. Bu ana unsur insan olmak, insana saygı duymaktır. Bu betimlemeyi temel yaşam biçimine dönüştüren, yani şekilsel değil özsel hale getiren Alevi Bektaşi inancının Piri Hünkâr Hacı Bektaş Veli “Eline, Diline Beline Sahip Ol” tümcesi her şeyin bir nefeste anlatımıdır.

 

Eğitimin tanımında da olduğu gibi bu inançsal öğretiyi ağızdan çıkan bir söz olmaktan çıkarıp, bireyin hayatının her zerresine yerleştirilerek, içselleştirilmesi gereklidir. Yani modern tabirle kişisel gelişim yaparak bireyin kendi özüne biçim vermesidir.

 

Hikâyemizdeki sembolleri doğru tanımlayabilirsek bize bir yol gösterecektir. Bu sembollerin tanımlanmasına kişisel bir yorumla; çocuğu, adamı ve yapbozu kendi iç dünyamızın sembolleşmiş ya da somutlaştırılmış hali varsayımında; adam nefsimizi, yapboz özümüzü-gönlümüzü, çocuk ise aklımızı temsil ettiğini düşünebiliriz. Bu durumda, kişinin bireysel gelişiminde nefsin yanlış yola sapması, yol göstermesi (adam) ve aklın bu yola girmeyip, kendince doğruyu bulması (çocuk) sonuçta kişinin özüne sahip çıkması (yapboz) diyebiliriz.

 

İşte bu durum, İmam Ali’nin şu sözüne göre “Gönül insanın hazinesidir. Akıl o hazinenin bekçisi, nefis ise o hazineyi ele geçirmek isteyen şeytandır” sözü ile özetlenebilir.

 

Yapbozun Tamamlanmış Hali-İnsanı Kamil

 

Alevi Bektaşi inançsal yapısının temelini oluşturan “ insanı Kamil” olma yolunda ilerlemenin yol ve yöntemleri eğitimsel terim ile öğretim yöntemini Hünkâr Hacı Bektaş Veli “Makalât” isimli yapıtında dört kapı kırk makam olarak nitelendirmiştir.

 

İnsanı kâmil olma öğretisi, eğitimsel terim ile öğretim yöntemleri yoluyla kişisel gelişimin sağlanması her şeyden önce kişinin kendi özüne bağlı olan bir durumdur. Kişinin isteği yani rızalığı olmadan hiçbir iş başlayamaz. Kişi kendi rızalığını vermeden bu yolda ilerleme sağlayamaz.

 

Yol’a girmek isteyen can kendini hazır hissettiğinde, yani bir nevi eğitim yoluyla kişisel gelişimini tamamladığı zaman gelir ve ikrarını verir. İşte bu ikrar ile kendini Yol’a bağlar ki asıl eğitim bundan sonra başlar. Çünkü sorumluluk üstlenmiştir. Bu nedenledir ki Yol’a girmek isteyene “Gelme Gelme, Dönme Dönme, Gelenin Malı, Dönenin Canı; Bu Yol Demirden Leblebi Ateşten Gömlek Ye Yiyebilirsen Giy Giyebilirsen” denir. Bununla kişisel gelişim olan İnsanı kâmil olma eğitiminin zorluğu ifade edilir. İlginç olan bu şekilde kişinin uzaklaştırılması diğer hiçbir inanç sitemlerinde pek görülmemektedir. Bırakın kişinin kendi isteği ile bir inancı kabul etmesini, kılıç zoruyla bile kendi inancını başkasına kabul ettirme vardır. Bu durum rızalık makamının önemini en plana çıkarmaktadır.

 

Çocuğun resmin arka yüzündeki insanı bütünleştirerek tamamlama betimlemesi, Alevi Bektaşi inancında kişinin kendini tamamlayarak İnsanı Kamil olma yolunu anlatmaktadır. Hedef budur. Ancak bu hedefe ulaşmak her kişinin değil er kişinin harcıdır. Güvenç Abdal’ın, Yunus Emre’nin hayatı bu inancın somut örneğidir. Er kişiler İnsanı Kâmil olma yolundaki adımları tamamlamış, dört kapıdan geçip, Sırrı Hakikate ulaşmış olanlardır. Kısaca resmi tamamlayanlardır. Bu nedenledir ki arka yüzde kendi suretlerini tamamlayanlar ön yüzde topluma ışık saçarak dünya haritasını tamamlayıp, tüm insanlığa biçim vermektedirler.

 

Derin bir konu olan “insanın eğitimi- İnsanı Kamil olmayı” Ulu Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin üç sözü ile noktalayıp, ara verelim.

 

“Madde karanlığı, akıl nuru ile

Cehalet karanlığı, ilim nuru ile

Nefis karanlığı marifet nuru ile

Gönül karanlığı da aşk nuru ile aydınlanır.”

 

“İlim beşikte başlar, mezarda biter.”

 

“Okunacak en büyük kitap insandır.”