Âşık Remzâni

 

 

 

Postnişin Veliyettin Hürrem Ulusoy’un, Amasya’da, Hamdullah Çelebi Anma Etkinliğinde Yaptığı Konuşma

 

Bizde En Önemli Şey Sosyal Eşitliktir

 

Veliyettin Hürrem ULUSOY

Eylül  2015

 

Dost lar hoş geldiniz, aranızda olmaktan gerçekten büyük mutluluk duyuyorum ve bu etkinliğe emeği geçen tüm dostlara, isim, sıfat belirtmeden teşekkürlerimi arz ediyorum.

 

Konuşmama başlamadan önce, sayın başkan Ahmet Çelebi’nin, bir sözünü düzeltmek istiyorum, Hacı Bektaş Dergâhı Postnişini yalnız ben değilim, ailemizin büyüğü Sefa Ulusoy ile birlikte bu görevi yürütmeye çalışıyoruz.

 

Çok uzun tutmayacağım konuşmamı.

 

Dostlar hep Aleviliğin, Bektaşiliğin tarifi yapılmaya çalışılıyor. Bunu tarif etmek mümkün değil. Sadece ucundan köşesinden, amacı açıklamaya çalışacağım ve bu günkü problemlerimizi de dile getirmeye çalışacağım.

 

Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancının temeli, kul hakkına dayanır. Pirimizin dediği gibi, “Elimize, dilimize, belimize” hâkim olmak da yine temelde kul hakkına dayanır. Elinize hâkim olmazsanız, birinin hakkını çalarsanız, malını çalarsanız kul hakkına gelir. Dilinize sahip olmazsanız, iftiradır, yalandır yine birilerine zarar verirsiniz.

 

Alevi-Bektaşi inancındaki amaç, Hakk’a ulaşmaktır. Hepinizin bildiği gibi ölüm yoktur Alevi-Bektaşi inancında, “Hakk’a Yürüme vardır. Eğer siz, “Dört Kapı, Kırk Makam”ı hallederseniz, oraları bitirirseniz işte o zaman gerçek ile gerçek olursunuz, deryaya düşen bir damla olursunuz. Hallac-ı Mansur’un dediğigibi “En-el Hak” gerçeğini, gözler önüne serersiniz.

 

Dostlar bugünkü dertlerimiz, problemlerimiz gerçekten çok fazla. Hangisinden başlasak çözmeye diye otursak bin bir problemle karşılaşıyoruz.

 

1950 yılına kadar, kuş uçmaz kervan geçmez bölgelerde, en büyük yerleşim yeri, bizim yolumuzda olan köylerde yaşadık ve bir birimizden habersiz yaşadık. 1950’li yıllardan sonra çok büyük bir sosyal patlama oldu. Bu sosyal patlamanın sonucunda da maddi yönden belki bir yerlere ulaştık ama yolumuzdan da pek çok şeyleri kaybettik, inancımızdan pek çok şeyleri kaybettik. Bu problemler gerçekten bizi bu güne getiren erkânlarımızı ve bu konudaki uygulamalarımızı kaybettik. Öyle duruma geldi ki artık uygulanamaz hale geldi. Herkes farklı şekilde uygulamaya başladı.

 

Ocaklarımızdan koptuk. Dede talibini, talip dedesini kaybetti. Kendi inancımızdan koparak komşu inançların etkisi altında kaldık. Tabii bu amaçlı da oldu, asimilasyon dediğimiz şey, bizim üzerimizde ne yazık ki en şiddetli şekilde bugün de yürütülüyor.

 

Yolumuzu, inancımızı çocuklarımıza iletemedik. Böyledir diye kendimizi kandırdık ve gençlerimizi de kandırdık. Korumaya çalıştığımız değerlerimizi özünden kopardık, şekilciliğe yöneldik biz böyleyiz diye hem kendimizi hem de bizden sonraki nesilleri kandırdık. Yoldan uzaklaştığımız için hoşgörüsüz olduk, sinirli olduk, karşımızdakini incitmeye başladık.

 

Kadınlarımıza yeterli değeri vermedik, hâlbuki bizim yolda, kadınlarımız bir adım daha öndedir bizden. Çünkü o yaratandır, ama diğer inançların etkisinde kalarak onları geri ittik, küstürdük ve incittik onları. Problemler büyümeden kendi içimizde hallederken, şimdi Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancını mahkemelerde görüyoruz. Mal mülk yüzünden kardeş, kardeşe düşman oluyor. Bu duruma geldik.

 

Son senelerde, hepinizin de bildiği gibi gerçekten bir örgütlenme başladı. Büyük cemevleri yaptık, etkinlikler düzenledik, paneller yaptık ama bir türlü gerçeği yakalayamadık.

 

Hemen hemen nerde Alevi varsa dünyada, oraya gittim. Yeni cemevlerini gördüm. Gerçekten güzel inşa edilmiş, ama özünden kopuk, dedenin oturacağı yer belli, dedenin oturacağı yer yüksek, dedenin oturacağı yer önünde rahle var. Oysaki özümüzde böyle bir şey yok.

 

Bize örnek Kırklar Cemi’dir. Kırklar ceminde ne olduğunu hepiniz iyi bilirsiniz. Koskoca ahir zaman peygamberi de peygamberlik makamını dışarıda bırakmadan içeri giremiyor. Girseydi eğer buradaki eşitlik bozulurdu. Bizde en önemli şey sosyal eşitliktir. Dışarıdan birisi geldiğinde cemimize, kimin dede olduğunu bilmeyecek. Peygamber ne dedi:

 

Siz kimsiniz?

“Biz kırklarız.”

Başınız kim?

“Bizim kırkımız bir, birimiz kırkız.”

 

İşte bu gerçekten, ne yazık ki çok uzakta bulunuyoruz.

 

Bizi bu güne getiren, en önemli kurumlardan birisi “Musahiplik Kurumu.” Bugün sorsam içinizde, pek çoğunuz musahip değilsinizdir. Musahip olsanız bile musahiplik gereğini yerine getirmiyorsunuz, daha doğrusu getiremiyorsunuz. İmam Cafer, Buyruğu’nda; “Musahiplerin aynı şehirde olmaları erkândır” der. Yani siz, farklı şehirlerde oturuyorsanız eğer, musahibiniz ile o zaman musahiplik sözünü bozmuş oluyorsunuz. Pek çoğunuz eminim ki bunu bilmiyor ve bilse ne olacak, bu günün sosyal şartları onu gerektiriyor.

 

Çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Bu kritik dönemde, örgütlenip yolumuza sahip çıkmazsak, bilimsel olarak önümüzdeki senelerde adı Alevilik, Bektaşilik, Kızılbaşlık olan bir toplum olacağız, ama gerçekten çok uzak, özünden çok uzak bir toplum olacağız. Hz. A li ne demişti, “Çocuklarınızı, zamana göre yetiştirin.

 

Biz öyle bir kritik dönemden geçiyoruz ki artık bir takım şeyleri de yenilememiz lazım. Özünden kopmadan ve bu günkü şartlara uygun olacak şekilde.

 

Vakfımız bu konuda çok hassas çalışmalar yapıyor. İki yıl çalışarak “Hakka Yürüme Erkânı”nı bastırdı. Avrupa’da da bu artık yürürlüğe kondu, Türkiye’nin de pek çok yerinde uygulanıyor. Şu anda diğer erkânların da hemen hemen çalışmaları bitti, önümüzdeki günlerde de basılıp sizlerin hizmetine sunulacak.

 

Çok fazla da zamanınızı almak istemiyorum. Sizden istediğim, hassas olun, örgütlü olun ve yolumuzdan uzaklaşmayın.

 

Aşk-ı niyazlarımla.

 

                                                          -  Makaleler  -