Âşık Remzâni |
Alevilik
ve Siyaset Alevi-Bektaşiliğin
tanımlanma ve inançsal sorunları ile Alevi Bektaşi toplumunun sosyal-siyasal sorunları
çoğu zaman birbirine karıştırılmaktadır. Aslında yüzyıllardır azınlık olarak,
çoğunluğun hem siyasi ve hem de inançsal baskılarını birlikte yaşadığımızdan bu
sorunlarımızı birbirinden ayırmakta güçlük çekiyoruz. Biz, bu gün içinde
bulunduğumuz toplumsal sıkıntılarımızı sadece gördüğümüz baskılardan dolayımı
yaşıyoruz, yoksa inancımıza yeteri kadar sahip çıkamamış olmamızın da bunda önemli
bir payı var mı? Alevi-Bektaşi
toplumunun sosyal-siyasal sorunları, ülkemizde yaşayan, çoğunluk olmayan ve
çıkar grupları ile yakınlık kuramayan diğer tüm toplumlarla büyük ölçüde
ortaktır. Bu sorunlar da elbette siyasetle çözülmelidir. Bu amaçla aynı sorunları paylaşan toplum
grupları ile birlikte hareket edilmeli, hak, özgürlük ve demokrasi mücadelesi onlarla
birlikte verilmelidir. Ancak Aleviliğin sorunları bizimdir ve kimse ile
paylaşılmadan, hiçbir grup ve toplumla mücadeleye girmeden kendi kendimize
çözmemiz gereken sorunlardır. Alevilik,
hem inanç yobazlığını hem de ırk yobazlığını kabul etmez. İnsanları inançları, görünüşleri
ve düşünceleri ile değerlendirmediği gibi, ırkları, soyları ve geçmişleri ile
öğünmeyi de makbul kabul etmez. Bu nedenle de bir sosyal toplum grubu olarak bu
inancına uygun siyasi tercihleri yapacaktır. Ancak bunu yaparken inancına sahip
çıkmalıdır. Yani inancını siyasetine göre değil, siyasetini inancına göre yapmalıdır.
Günlük siyaset, ortama, şartlara, çıkarlara, dünyadaki, ülkemizdeki gelişmelere
değişir, bu gün savunulan görüşlere, yarın karşı çıkmayı gerektirebilir. İnancımız
ise tüm inançlar gibi bu değişkenliği kabul etmez. Oysa bu güne kadar ülkemizde
yürütülen ve ne yazık ki bizim de alet olduğumuz siyaset anlayışı çoğunlukla
inançlar üzerinden yürütülmektedir. Bunun sonucu olarak da azıklıkta olan
toplumumuz, siyasi yenilgilerle birlikte inançsal anlamda da büyük zararlar
görmektedir. Bir siyasi görüşü benimsemek, başka siyasi tercihleri olan insanların
siyasi tercihlerine karşı çıkmak onların inançlarına da düşman olmayı
gerektirmez ve bu bizim yolumuza, inancımıza ve felsefemize de uymaz. Ülkenin
yöneticilerine, yönetim biçimine karşı olmak onlara karşı mücadele vermek,
kendi toplumunun çıkarlarını önde tutan siyaset izlemek başka şeydir, onların
inançları ile kendi inancımızı aynı ortama taşımak ve tartışmak başka şeydir.
Alevi-Bektaşi toplumu bu güne kadar, inançların siyasetle birlikte tartışıldığı
her ortamdan hem toplumsal hem de inançsal anlamda büyük sıkıntılar yaşamıştır. Bizlerin
öncelikle çözmememiz gereken sorunların çok büyük bir bölümü toplumumuzun tarih
boyunca gördüğü siyasi-sosyal baskılardan kaynaklanıyor olduğu bir gerçektir.
Ancak yaşam biçimimiz, inançlarımız, ibadet şekillerimiz hor görülüp, yok
edilmeye çalışılırken, bununla mücadeleyi sadece siyasetle ve onu öne
çıkartarak yapmaya çalışmak, yeterli değildir ve çözüm getirmemektedir. Şunu
unutmayalım bu güne kadar yolumuza sıkı sıkıya sarılıp, ona inandığımız kadar
öğrenmeye ve yaşamaya da çalışsa idik bu gün hem sayısal, dolayısı ile siyasal
anlamda hem de inançsal anlamda çok daha güçlü olurduk. Türkiye’nin çoğu bölgesinde ve balkanlarda “Bu
köy, bu yöre, şu toplum eskiden alevi idi simdi değiller döndüler” yakarışını
hep duyarız. Bunun böyle olmasında, birlik
olmayarak bölünen, yol mücadelesi yerine çıkar mücadelesi yaparak bizim de katkıda
bulunduğumuz gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Bu süreçte benim ocağım, benim dergâhım,
benim yol anlayışım, ibadet şeklim doğrudur, diğerleri eksiktir, bozulmuştur
düşüncesinin, yolun hiç kabul etmediği bu benlik siyaseti güdülmesinin etkisi
büyük olmuştur. Kendi ocağından olmayanı dışlamak, onların kendilerine göre yanlış
görülen ibadet şekillerini eleştirmek, yapılan yanlışlıkları yola mal etmek,
böylece Mürşitlik, Dedelik, Babalık kavramlarını yıpratmak, yola ve topluma
yaşadığımız baskı ve yıldırma çabalarından daha büyük zararlar vermiştir. Alevilikle
ilgili sorunlarımızı çözebilmemizin tek koşulu birlik olmaktır. Birlik çağrısı
ile kurulan Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfının çalışmalarına her türlü katkı
sağlayarak güç vermeliyiz. Bu vakfın esas amacının siyasi mücadelede ve
toplumsal sorunlara çözüm bulmak değil, toplumumuzdaki ayrışmışlığı önlemek ve
Aleviliğe hizmet etmek olduğunu unutmamalıyız. Vakıf, tüm diğer Alevi Bektaşi
vakıf ve derneklere karşı değil hepsini kucaklamak amacı ile ve siyaset üstü
bir yapılanma ile kurulmuştur. Ana amacı bölünmüşlüğü ve asimilasyonu yok
etmek, çağa uygun Erkanname'ler hazırlamak, dede, baba yetiştirmek, Alevilik
bilincini geliştirmek olan vakfımız, aynı amaçla yola hizmet eden her düşünceyi
ve görüşü değerlendirmektedir. Vakfın şimdilik tek resmi yayın organı olan
Serçeşme dergisi de de bu doğrultuda yayın yapmaktadır. Dergide yayınlanan tüm görüş ve düşüncelere
herkesin katılması ve onaylaması beklenemez. Hatta bazı yayınların vakıf
amaçlarına ters düştüğü de söylenebilir. Ancak Vakfımızın bu güne kadar yaptığı
ve yapamadığı her faaliyeti veya derginin tüm yayınlarını da sadece eleştirmek,
yanlışları görüp onları dile getirmenin de ancak bölünmüşlüğün devamına hizmet
edeceğini unutulmamalıyız. Bu konuda yapıcı
davranışlar sergilemeli, vakıf çalışmalarına ve dergi yayınına, görüş ve
yazılarımız ile katkı ve hatta yön vermeye çalışmalıyız. Bu güne kadar hem
vakıf olarak hem de Serçeşme dergisi olarak hatalı gördüğünüz çalışma veya
yayınlarımız olmuş olabilir. Bunları azaltmak ve yok etmek te yine alevi Bektaşi
toplumunun ve bu yola hizmet etmek isteyenlerin yardımları ile sağlanacaktır. Alevilik
de Alevi-Bektaşi toplumu da en büyük acı ve kayıplarını bölünmüşlük nedeniyle
yaşamıştır. Artık yolun gereği olarak ben değil biz olmayı bilmeliyiz. Böyle
olduğumuzu her davranışımızla, söylememizle herkese göstermeliyiz. Unutmayalım
yol birdir ve can içindir. Yolda, Mürşit de, Dede de, Baba da, Talip de
hizmetkârdır. Yol bir olmayı, birlikte hizmet olmayı gerektirir. Günlük
siyaset, bu gün olduğu gibi bizi
birbirimizden ayırırsa, suçu suçluyu başka yerde aramayalım.
Aşk ve sağlıkla kalın. Haluk
G. Ulusoy 28.09.2014
|