Âşık Remzâni |
ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK
Veliyettin Hürrem ULUSOY
Genel
olarak bu iki sözcük ayrı anlarda kullanıldığı gözlenmektir. Alevilik : Hz.
Ali’yi seven onun İslam anlayışına ve yorumunu benimseyen bir inanç sistemidir. Bektaşilik : Hacı
Bektaş Veli’den sonra ortaya çıkmış, Aleviliğin zaman içerisinde yıpranmış ve o
gün ki sosyal yapıya uygun hale getirilmiş şeklidir. Yani Hacı Bektaş Veli,
Alevilikte bir reform yaparak Hz. Ali’nin yaşadığı dönemde başlayan Alevilik
inancını, Anadolu kültürünü ve çağın gereksinmeleri ile sentez yaparak,
hoşgörülü bir dini felsefe olan Bektaşiliği kurmuştur. Temel
inanç aynıdır, ancak o çağda Arap Kültürü ve Arap tarihinin etkisi hissedilir
vaziyettedir. Bektaşilikte,
Aleviliğin temel kuramları hassasiyetle korunmuş, özel ve sosyal yaşantıda, kişiyi
dar kalıplardan kurtararak daha hoşgörülü bir düşünce özgürlüğüne kavuşmuştur. İnancın
temelinin Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin değeri ölçülmez kişiliklerine bağlı
olması, Hacı Bektaş Veli’nin Hz. Ali soyuna bağlı olduğu inancı, hatta isim
değiştirmiş Hz.Ali olduğuna olan itikat ve inanç, temelde birbirinden farkı
olmayan Alevilik ve Bektaşiliği, ayrılmaz bir şekilde birleştirmiştir. Biz buna
Anadolu’da, ALEVİ- BEKTAŞİ diyoruz. Dikkat
edilirse bugün İran’daki, Irak’taki veya diğer İslam ülkelerindeki Şiilikle
Anadolu Alevi-Bektaşileri arasındaki benzerlik yok denecek kadar azdır. Bu
İslam ülkelerindeki Şiilik kadın ve erkeğin katı şekilde ayrılması ve erkeğin
kadından üstün tutulması, namaz, oruç, hac vs. nin dinin şartı olması gibi
kurallar, katı taassup ölçüsünde uygulanmaktadır. Halbuki
Anadolu Alevi- Bektaşilerinde bu katı uygulamalara yer olmadığı gibi, insanın
ve inancın yüceliğine dayanan temelinde sevgi ve hoşgörülü bir ahlak sistemi
geliştirilmiştir. Bu bakımından ülkemizde
inanç, sosyal yaşantı, gelenek, görenek ve düşüncede birbirinden farksız olan
bu toplum bir bütün olarak kabul edip ALEVİ- BEKTAŞİ diye adlandırmak en doğru
teşhis olur. Gerçek de budur aslında... HACI BEKTAŞ VELİ’NİN
TEMEL GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCESİ: Hacı
Bektaş Veli her şeyden önce bir İslam mutasavvıfıdır. Kişiyi daha kapsamlı daha
özgür bir düşünce ve inanç sistemine de ulaştırabilen tasavvuf, Hacı Bektaş
Veli felsefesinde de kişisel yönelişler ve zevkler olmaktan çıkararak toplumun
huzur ve mutluluğuna yönelik bir biçim almıştır. Tasavvuf,
genel hatlarıyla daha geniş, daha kapsamlı ve daha özgür bir düşünce sistemini
de özünde barındırır. İşte bu özellik Hacı Bektaş Veli’yi tasavvuftan toplum
için yararlanma yoluna itmiştir. (Hacı Bektaş Veli’nin diğer mutasavvıflardan
farkı). Hacı
Bektaş Veli düşüncesinde, ilk gördüğümüz şey insan ve insan sevgisidir.
Din insanı sevme, sayma ve yüceltmenin
en mükemmel bir kurum ve yolu olarak ele almıştır. Böyle olunca da din, sadece
kendisine inananlara değil, inanmayanlara da
rahmet ve mutluluk dağıtacaktır. Bu mutluluğun dağıtıcısı ‘Kamil İnsan’’
dır. Alevilik- Bektaşilik inancına göre
dördüncü kapı olan ‘Hakikat’ kapısına ulaşmış velilerdir. Menkıbeler,
Hacı Bektaş Veli’yi Anadolu’ya bir yanan dal parçası, bir güvercin olarak
getirmiştir. Bu meşale Anadolu’ya aydınlatacak, güvercin barış ve huzuru temsil
edecektir. Görev alanı köylerde küçük kasabalarda yada göçebe olarak yaşayan,
aydınlatılmamış, kendi hallerine bırakılmış, perişan korumasız Anadolu
insanıydı. Katı
Arap tutuculuğu içinde ve ödün vermez
bir anlatılıp öğretilmeye İslam dinini, korkutarak değil de laisizm hoşgörülü
ortamı içinde sevdirerek benimsetmek ve onlara, İslam da bir reform niteliği,
içerisinde öğretmekti, Hacı Bektaş Veli’nin düşüncesi... Kültürlü
ve bilgili olmanın erdemini ise: DÖRT KAPI KIRK MAKAM prensipleri içerisinde
anlatarak, insanlara gerek bilgi gerekse ahlaki değerler yönünde
yücelebilmelerinin yollarını gösterdi. TARİH BOYUNCA HACI
BEKTAŞ VELİ DERGAHININ ANLAMI VE İŞLEVİ: Hacı
Bektaş Veli Suluca Karahöyük’e (Hacıbektaş) geldiği zaman Selçuklu devletinin
son hükümdarı Alaeddin Keykubat III. hayattadır. Selçuklu Sultanı, tarihçilerin
anlatımına göre Hacı Bektaş Veli’ye çok saygılı davranmaktadır. Önemli kararlarda
onun düşüncesini sormaktadır. Tatar
ayaklanmalarında ve diğer etnik toplulukların çıkardığı karışıklıklarda
Hacı Bektaşi Veli’nin arabuluculuğuna baş vurmaktadır. Bu yıllarda, Hacı Bektaş
Veli’nin sallanmakta olan Selçuklu devletinden çok, Anadolu’daki kargaşalığı
son verecek olan Osmanlı Devletinin nüvesini oluşturan bir beyliğe yardımcı
olduğu görülmektedir. Burada da Hacı Bektaşi Veli’nin yaşantısını menkıbelerden
ayırmak olanaksız. Hacı Bektaş Veli, Oğuz Türkleri’nin Kayı boyundan Ertuğrul
Alp’ın oğlu Osman Bey’e kemer kuşatıyor ve çorağı tek birleyip veriyor. ‘‘Kafirler
kılıcına karşı durmasınlar bütün savaşlarda üstün gelesin, önünden sonun gür
gelesin’’ diye dua ediyor. Hacı Bektaş Veli o çağda Anadolu’da en saygın
kişidir. Horasan pirleri diye anılan büyük olması yüce kişiliğine daha açık bir
görüntü vermektedir. Rum (Anadolu) Erenlerinin ‘‘bu er yurda gelirse bize oyun
kalmaz’’ diyerek hoş karşılamakla
beraber karşısında direnmemeleri ve giderek onun çevresinde hizmet görmeleri,
Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya ayak bastığı anda da her bakımdan güçlü
olduğunu gösteriyor. Hacı
Bektaş Veli’nin Suluca Karahöyük’e geldiği ilk yıllardan itibaren onunla
beraber, gelen Horasan pirlerinin ve Anadolu’da kendisine katılan erenlerin
Hacı Bektaş Veli Dergahında eğitim gördükten sonra Anadolu’nun ve Rumeli’nin dört
bucağına dağıldıklarını görüyoruz. Sarı Saltuk Sultan Dobruca’da, Abdal Musa
Sultan, Elmalı’da, Karaca Ahmet Sultan, Akhisar’da, Akçakoca Akyazı’da, Barak
Baba, Bagadiç’de, Hızır Samut, Bozok’ta, Sultan Şüca, Eskişehir’de, Hacım
Sultan, Uşak’ta vs. Hacı Bektaş Veli’ye bağlı olarak onun icazetiyle taassuba,
kine, nefrete, düşmanlığa ve zulme karşı sevgi, barış, kültür ve insan
haysiyetini yüceltme savaşı veriyorlardı. Hacı Bektaş Veli’den sonra da
bu gelenek devam etti. Tüm ocaklar Hacı Bektaş Veli Dergahına bağlıydı. Dedelik
görevini yapanlar bu ocağın izniyle görevlerini yürütüyorlardı. Hacı Bektaş
Dergahı bir bakıma eğitim. Kontrol ve tayin işlevini üstlenmişti. Bu
durum Kalender Çelebi dönemine kadar sürdü. Alevi
Bektaşi tarihinde Kalender Çelebi ve ayaklanma olayı bir dönüm noktasıdır.
Alevi Bektaşi toplumunun bugünkü durumunun açıklığa kavuşması bakımından bunun
çok iyi incelenip tarafsızca irdelenmesi gerekir.
|