Âşık Remzâni |
Alevi Gençleri nereye gidecek? Alevi toplumunun karşı karşıya
olduğu en büyük sorun gençlerin yola olan ilgilerinin istenilen seviyede
olmamasıdır. Aslında bu problem yeni değildir ve toplumlardaki değişimlerin başladığı
1950 li yıllardan bu yana artarak devam etmektedir. O dönemde dedesiyle, babasıyla çocuklarına
okumayı öğütleyen, eğitimi özendiren, cehaleti yolunun en büyük tehlikesi gören
toplumumuz, maalesef okuttuğu çocuğuna yolu öğretmeyi başaramadı, yurtdışına ve
büyük şehirlere göçle başlayan sorunlarımızın en büyüğünün gençlerimizin yoldan
uzaklaşması olduğunu göremedi veya bunu çok önemsemedi. İnancımızı yaşayacak ortamlardan,
dedemizden, yol kardeşlerimizden uzaklaşınca, yolu sadece içimizde yaşattık. Çocuklarımızla
paylaşmadık, onlara anlatmadık, hatta rahat okusunlar, eğitimli olsunlar,
itilip kakılmasınlar diye inanç kimliklerini saklamalarını öğütledik veya buna
razı olduk. Bunun sonunda hem biz yolumuza
uzak kaldık hem de çocuklarımızın inançlarında saklanacak yanlışlıklar olduğu
hissine kapılmalarına neden olduk. Onlara da iki seçenek bıraktık. Ya çevresindeki
çoğunluk inancını taklit edecek, ona benzemeye çalışacaktı ya da anne babasının
insanlık anlayışına, paylaşımcı anlayışa benzeyen siyasi görüşün öngördüğü inançsızlığı
seçecekti. Maalesef her ikisi de gerçekleşti. Her ikisini seçenlerde kendi inançlarına
düşman oldu. Çoğunluğun inancını taklit
edenler, ya kendileri değişerek tamamen seçtikleri yolda eriyip gittiler, ya da
yolumuza sonu asimilasyona giden doğrultular çizme çabasına girdiler. Son
zamanlarda gündeme getirilen Cemevi-Cami projeleri bu görüşün geldiği noktadır.
Tercihini siyasi yönde yapan gençlerimiz
ise gerçekten çok acılar çektiler ve çok büyük haksızlıklara uğradılar. Kendi
inançlarının aslında tercihlerinden çok daha önce ve çok daha fazla insan içerdiğini
çok geç anladılar. Ama maalesef yola da düzeltilmesi zaman alacak zararlar
verdiler. Bu genel değerlendirmeyi bundan
sonra yapmamız gerekenlere yol göstermesi amacıyla yaptım. Bu günkü gençlerimiz
değişimin başladığı günlerin üçüncü neslini oluşturuyor. Bu gençlerin çoğu iyi
eğitim görmüş, bizlerden daha özgür ortamlarda büyümüş, dünya ile iletişim
halinde ve en önemlisi dedelerinin inancının sıcaklığını hissediyorlar. Bu çocukların
beyinleri yobazlığa kapalı, paylaşımcı, özgürlükçü, eşitlikçi, kalpleri insan
sevgisi dolu yani beyinleri ve kalpleri alevi, ancak kendilerini tanımlayamıyorlar.
Maalesef büyük bir çoğunluğu da inançsal açıdan bir boşluk, karasızlık ve
belirsizlik içerisindeler. Kendini tanımlayamamakta, karşılaştıkları sorulara
cevap verememektedir. Bulundukları toplumlarda kendilerini en yakın buldukları
gruplara yanaşmakta kendilerini onlarla birlikte tanımlamaya çalışmaktadırlar. Büyük
şehirlerde ve yurt dışında farklı inançtan insanlarla birlikte yaşayan bu gençlerimiz
bu gün de hala sanki bunun devamı için inancını saklamak zorunda olduğunu düşünmektedir.
Oysa Alevi inancı tüm inançlara bir gözle bakan ve birlikte yaşanması en kolay
inanç topluluğudur. Bizim inancımızda, başka inançlara hakaret yoktur, çoğalmak,
yayılmak gibi bir felsefesi de olmadığı için diğer inançlar için bir tehlike de
teşkil etmez. Alevinin eline, beline, diline sahip olma desturu sadece kendi
inancındakilere değil her topluma hatta her can taşıyan için geçerlidir. Yani
saklanacak, eksik, yanlış, çağa uygun olmayan bir inancımız yok. Tam aksine her
inançtan ve her kültürden insana aynı gözle baktığımızdan birlikte yaşanması
tercih edilmesi gereken bir toplum olmamız gerekir. Bizlerin öncelikle gençlerimize,
evlatlarımıza bunu anlatmalıyız. Çocuklarımıza öncelikle inançları ile barışık
olmayı öğretmeliyiz. Gençlerimiz Alevi olmanın bir insan için iyi bir özellik
olduğuna inandırmalıyız. İnancını bilmeyen ve yaşamayan gençlerimizden de
birlikte yaşadıkları insanlara inancımızın hiç kimse için bir tehlike olmadığını
göstermelerini istemeliyiz. Onlara Aleviliğin yayılma, çoğalma, değiştirme amacı
taşımadığını anlatmalılar. Kimseyi, hiçbir sebeple küçük görmediğimizi,
yolumuzun sadece davranışı, hal ve hareketleri yargıladığını ve tek kıstasının
da bu olduğunu anlatmalı ve göstermeliler. Bunun yanında gençlerimizden
yolumuzu sadece okuyarak öğrenmelerini de beklememeliyiz. Elbette okumalılar,
merak ettiklerini okuyarak, araştırarak öğrenmeliler. Ancak bir şeyi bilmek onu
anlamak demek değildir. Bir şeyi anlamak da onu yaşamak için yeterli değildir.
Yolumuzda esas olan ise bilerek inanmaktır. Bizler insanların hem bilgilerini
ve hem inançlarını artırarak en yüksek makam olan kâmil insan mertebesine ulaşılacağına
inanırız. Yani yolumuz bilgisiz inancı da inançsız bilgiyi de yeterli görmez. Alevi düşüncesinde bilgi ve
inanç birlikteliği cemlerde muhabbet toplantılarında öğrenilir. Babadan dededen
görerek öğrenilen yolun eğitim yeri muhabbet toplantıları, uygulandığı yer yaşam,
sorgulandığı yer görgü cemleridir. Bu gün gençlerimiz için yapılması
gereken yaşadıkları yere ve zamana uygun muhabbet toplantıları düzenlemektir.
Bu toplantılarda katılan her can bildiklerini, öğrendiklerini anlatabilmeli,
sorular sorabilmeli ve bunlar, gençlerin dilinden anlayan yetişmiş yol öğretmenleri
tarafından yorumlanıp cevaplandırılabilmelidir. Yol öğretmenleri de ihtiyaç
duymaları halinde başvuracakları hizmet birimleri de Vakıf içerisinde oluşturulmalıdır.
Bu toplantılar sayıları gittikçe artan cem evlerinde hizmet görülmeyen
zamanlarda yapılabilir. Bu toplantılarda hem yol hizmetleri ve amaçları anlatılmalı
hem de gençlerimizin yol ile ilgili sorunları özgür bir ortamlarda tartışılmalıdır.
Yol anlayışımıza uygun olarak kız erkek ayrımı yapılmadan, saz çalınıp, deyişler
söylenerek yapılacak bu toplantılar alevi edep anlayışı içerisinde yapılmalı ve
kesinlikle siyasete konuşulmamalıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için de öncelikle
yol öğretmenlerini olarak tanımladığımız dedeleri, babaları veya dergâh tarafından
görevlendirilecek kişileri yetiştirmeli ve sayılarını artırmalıyız. Bizlerin bugün yolumuza yapacağımız
en büyük hizmet bu gençlere ulaşmaktır. Bunları bir kere daha yanlış tercihler
yapmak zorunda bırakmamalıyız. Önlerindeki seçenekler bir kere daha şeriat ve
ateizm olmamalıdır. Yüzyıllardır yaşanan baskı ortamları ve yasaklar nesiller
arasındaki sürekliliğe imkân vermedi. Ama artık bu bahaneye sığınamayız. Bu gün
hepimiz bu gençleri kazanmak için ait oldukları inançla tanıştırmak için ne
yapmamız gerekiyorsa onu yapmalıyız. Aşk ve Sağlıkla Kalın. Haluk G. Ulusoy 13.04.2014 Not:
Alevi tanımı, Alevi, Bektaşi, Kızılbaş, Tahtacı vb. tamamını kapsamaktadır. |