Âşık Remzâni

 

 

 

ALEVİ-BEKTAŞİ HUKUKU’NUN AĞIR CEZA YAPTIRIMI: DÜŞKÜNLÜK

 

Namık Kemal DOĞANAY

 

 

Toplum içinde yaşayan insanların, belirli kurallar içinde yaşaması, toplum tarafından genel kabul gören kurallara uyması, kurallara uymadığında, yani kuralları ihlal ettiğinde de yaptırımlara katlanması gerekir. Toplum yaşamını belirleyen bu kurallar, ahlak, gelenek-görenek, din ve hukuk kurallarıdır. Hukuk, toplumsal yaşamı düzenleyen ve ihlal edildiğinde belirli yaptırımı olan kurallar bütünüdür.

 

Alevi-Bektaşilikteki kuralların amacı, toplum içinde hak ve adaleti sağlamak, ahlak anlayışında ve Yol’u erozyona uğratabilecek hastalıklıkları  görerek, caydırıcı ve ibret verici tedbirleri almaktır. Bir başka ifadeyle Alevi/Bektaşi kuralları, kendisine özgü varoluş ve varlığını devam ettirme kuralları bütünüdür. Bu nedenle Alevi-Bektaşi kuralları İslam Hukuku denilen şeriat hükümlerinden ve diğer tek Tanrılı dinlerin hükümlerinden ayrılır. Çünkü Alevi-Bektaşilerin  insana, Tanrıya, inanca, doğaya, sosyal yaşama bakışları farklıdır. Alevi-Bektaşiliğin bu bakış açısı, toplumsal yaşama kurallarının uygulanmasında ve kurallara aykırı hareket etmenin sonucunda uygulanacak yaptırımları farklılaştırmaktadır. Nitekim;

 

-Şeriat hukukunda yargılamayı kadı yaparken ve ceza kişi tarafından kabul edilsin ya da edilmesin çekmek zorunda iken; Alevi-Bektaşilikte yargılama Cem’de canların isteği  ve dedenin onayı ile yapılır; aykırı davranışta bulunan kişi çok ağır düşkünlük halleri dışında (adam öldürme, zina, hırsızlık v.s) suçunu kabul etmesi ve onaylaması gerekmektedir. Suçunu kabul edip, cezasını ödediğinde toplum içindeki yaşantısını devam ettirir, aksi halde toplum dışına itilerek, yaşamına yalnız ve dışlanmış olarak devam eder.

 

-Şeriat hukukunda kısasa kısas vardır, Alevi-Bektaşi hukukunda kısas yoktur.

 

-Şeriat hukukunda savaş sonucunda kazanılan ganimet helaldır, Alevi-Bektaşi hukukunda hiçbir şekilde başkasının malı helal olmaz.

 

-Şeriat hukukunda iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına eşitken, Alevi-Bektaşi hukukunda kadın-erkek arasında farklılık bulunmamaktadır.

 

-Şeriat hukukunda ölüm cezası vardır, hırsızlık yapanın eli kesilir, Alevi-Bektaşi hukukunda yoktur. En ağır ceza “süresiz yol düşkünlüğü”dür.

 

Alevi-Bektaşilerde toplum kurallarına ve Yol’un kurallarına uyulmamasının en ağır yaptırımı ise düşkünlüktür. Düşkünlük dışında da yaptırımlar bulunmaktadır. Bu yaptırımlar, mala ve cana kastedilmeyen, zarar verilmeyen fakat, kamil insana ve toplumun genel ahlak ve geleneklerine yakışmayan davranışlarda bulunan kişilere verilen hafif cezalardır. Rızalık alınması, küçük zararları telafi etmesi, kurban kesmesi, dem getirmesi, fakire yardım etmesi, özür dilemesi v.b. cezalardır. Düşkünlük cezası dışında ceza alan kişi, toplum içinde yaşantısını devam ettirirken, düşkün olan kişi yol düşkünü olduğu için toplum tarafından dışlanır. Düşkünlük cezası alan kişi ceme alınmaz, topluma sokulmaz, kimse konuşmaz, evine, düğününe gidilmez, selam verilmez ve alınmaz, kimse malını malına katmaz, yemeğini yemez, kendisi ölmüşse cenazesine gidilmez, dede cenazesini ve kırk darını kaldırmaz, aynı evde yaşadığı veya kazancı paylaştığı yediden yetmişe herkes düşkün olur. Düşkünlük durumundan önce babasından veya kardeşlerinden ayrılmışsa onlara düşkünlük olmaz. Musahibi varsa musahibi de düşkün olur.

 

Her zaman dolaşma gaflet içinde

Terk eyle körlüğü yola gel gönül

Fark eyle özünü kendini tanı

Kaldır gönlünden karayı gönül

 

Her zaman ağlayıp her zaman gülme

Daima şükreyle şikayet bilme

Rızasız bir yere elini salma

Çıkar sahibi sorarlar gönül

 

Karışma her yere kendini tanı

Sahip ol diline etme bühtanı

Düşün sen başına gelecek hali

Zahmeri kışında kalırsın gönül

 

Kendini esirge gelecek halden

Başına ne gelse çekersin dilden

Zulümat içinde kalırsın belden

Nefsin gazabına uyma ha gönül

 

Teslim ol mürşide yola gelesin

Gel tanı nefsini Hakk’ı bulasın

Remzânî kulunu burda göresin

O yanda arama yanılırsın gönül

 

İmam Cafer Buyruğundaki Düşkünlük Halleri

 

Alevi-Bektaşi inancını, varlığını, birliğini tehlikeye sokacak her türlü fiil ve eylem düşkünlük nedeni olabilir. Bu fiillere verilecek cezalar genel olarak benzer olmakla birlikte, bölgelere ve zamana göre farklılıklar göstermektedir. Verilecek cezalar genel olarak yazılı değildir. İmam Cafer Buyruğu’nda ve Seyit Battal Gazi Dergahı’nda olduğu gibi yazılı da olabilir. En eskisi  16. yüzyıla kadar giden İmam Cafer Buyruğu’nun düşkünlük hükümleri ise oniki tanedir.

 

1- Mürşidin, pirin, rehberin sözünü dinlemeyenler,  kov gaybet yapanlar, yalan yere yemin edenler, duymadığını “duydum”, görmediğini “gördüm” diyenler, fesat çıkaranlar düşkündür. Yola tekrar girmeleri için ayakta bekletilir, ısıtılmış demirle dili bağlanır ve beş erkan (sopa) vurulur.

 

2- Komşusunun tarlalarının sınırını bozan, ağaçlarını kesen, sebze ve bostanları söken, izinsiz bağına, bahçesine girenlere, eşyasını alanlara, hayvanlarını bilerek öldürenlere, iki yıl düşkünlük cezası verilir, zarar ödenir ve yola girmeleri için tüm yaptırımlar uygulanır.

 

3- Komşularının ve başkalarının canlı ve cansız malını çalanlara, akraba ve komşularına hakaret edenlere, üç yıl düşkünlük cezası verilir.

 

4- Komşu ve akrabalarının mallarını  yakmış ve tahrip etmiş olanlara, topluma ait yerlere zarar verenlere beş yıl düşkünlük cezası verilir.

 

5- Allahın emriyle vermiş ve sözü kesilmiş kızını, sözünden ve Allahın emrinden vazgeçerek başkasına veren, nikahı bozan kişiye altı yıl düşkünlük cezası verilir.

 

6- Faizle para verenler, alanlar, aracılık edenler, faizle borçlandırarak evini, malını mülkünü alanlar, hile ve zorla malını alanlar, kumar oynayan ve oynatanlar düşkündür. Cezası altı yıldır.

 

7- Karısını boşamış olanlar veya evli kadını alanlar, nikahını bozanlar, bunlara yardım edenler düşkündür, cezası yedi yıldır.

 

8- İkrarından dönenler, Peygamber ve Ehli Beyte dil uzatanlar ve yolundan gitmeyenler, inkar edenler 12 yıl düşkündür.

 

9- Nefsine ve hırsına uyarak kin ve intikam amacıyla insan öldürenler en büyük suç işlemiş olurlar. Düşkünlük işleniş şekline göre, ömür boyu da olabilir.

 

10- Bakireyi zorla iğfal etmiş olanlar ömür boyu düşkündür.

 

11- Musahibinin, pirinin, mürşidinin, kirvenin karısı, kızıyla zina edenler ömür boyu düşkündür.

 

12- Musahibini, pirini, mürşidini, kirvenisini öldürenler ömür boyu düşkündür.

 

İmam Cafer Buyruğu’nun yukarıdaki emirlerinde de görüldüğü üzere, Alevi-Bektaşilikteki ağır suç ve düşkünlük davranışlarını aşağıdaki gibi başlıklandırabiliriz;

 

1-Adam öldürmek : Alevilik-Bektaşilikte en ağır suç, bilerek ve isteyerek bir başkasının canına kıymaktır. Suç işleyen tamamen toplum dışına itilir, kural olarak ömür boyu düşkündür. Bazı bölgelerde 7 yıl, bazı bölgelerde 12 yıl bazı bölgelerde 30 yıl sonra düşkünlük kaldırılmaktadır. Düşkünlüğün kaldırılması suçun işlendiğindeki şekline, kasıt olup-olmamasına göre değişmektedir. Alevi-Bektaşi toplumunda nadiren görülen bir suçtur.

 

2-Zina suçu : Alevi-Bektaşiliğin temel yasası eline, beline, diline sahip olmaktır. Beline sahip olamamak büyük suçtur. Evli bir kadın veye erkeğin eşinden başka birisiyle cinsel ilişkide bulunmasıdır. Nikahlı kadını da kaçırmak zina suçudur. Kural olarak ömür boyu düşkündür.

 

3-İkrardan dönmek : Alevi-Bektaşilikte ikrar veren kişinin ikrarından dönmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Yola giren kişiye dede yolun inceliklerini ve zorluklarını anlatır. Dede ikrar ceminde yola girecek kişiye ve diğer canlara; “Geldiğiniz Hak kapısı, durduğunuz Mansur Dar’ı. Döktüğün varsa doldur! Ağlattığın varsa güldür! Yıktığın varsa kaldır! Gelme gelme, dönme dönme! Gelenin malı, dönenin başı bu yolda. Gördüğünü ört, görmediğini söyleme! Sen sana sahip ol! Seni senden aldık sana verdik. Elinizle koymadığınızı almayın, görmediğinizi gördüm demeyin, bilmediğinizi bildim demeyin! Bu Hak yolu kıldan ince, kılıçtan keskindir. Kul kusursuz olmaz, kusurları hak bağışlaya, esirgeye. Bu yola girecekler haram yemeyecek, yalan söylemeyecek, zina etmeyeceklerdir. Komşu hakkına dokunulmaz, gönül kırılmaz, emanete hıyanet edilmez. Elinizle şer işlemeyin, elinizle koymadığınız bir şeyi kaldırmayın! Dilinizle verdiğiniz sözü, ikrarı geri almayın! Yalan, gıybet, iftira etmeyin! Belinizi saklayın, zina etmeyin! Zina yapan yüz bin kez yıkansa temiz olmaz. Aşınıza, eşinize, işinize sahip olun! Bu yol uzun bir yoldur gidemezsin! Demirden çarıktır giyemezsin! Demirden leblebidir yiyemezsin! Ateşten gömlektir giyemezsin! Geldin gördün. Gelme gelme, dönme dönme, ikrarını bozarsan ikrarın boynuna kement olsun mu? İkrarınızdan dönmeyeceğinize dağlar, taşlar, ağaçlar, ay gün, gece ve gündüz, cem erenleri şahit olsun mu?”diye sorar. İkrar veren ve cemde bulunan canlar “Allah eyvallah” diyerek yolun şartlarını kabul eder. İkrarından dönenler, tevella (imam Ali ve Ehl-i Beyt’i sevmek, onları sevenleri sevmek ve dost olmak), teberraya(İmam Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e dost olmayanlardan ve sevmeyenlerden uzak olmak) uymayanlar ömür boyu düşkün sayılır.

 

4-Boşanmak : Alevi-Bektaşilikte haksız yere eşini boşayan kişi ağır suç işlemiş sayılır. Boşanmak ailenin birliğini ve toplumun dirliğini olumsuz etkilediğinden, büyük suç kabul edilir. Cezası yedi yıl düşkünlüktür.

 

5-Hırsızlık yapmak : Eline sahip olma” düsturunun bir sonucu olarak önemsenir. Cezası üç yıl düşkünlüktür.

 

6-Dışarı ya da Şeriat mahkemesine gitmek : Alevi-Bektaşiler Osmanlının mahkemesinden uzak durmuştur. Kadıya sorunlarını çözdürmemiş, sırrını ifşa etmemiştir. Bu Alevi-Bektaşiliğin kurallarının devam etmesi ve birliğinin sağlanması için zorunluluktur. Buna aykırı davranışlar af edilmemiş olup, düşkünlük ile cezalandırılmıştır.

 

7-Mala zarar vermek : Komşunun, akrabaların canlı ve cansız mallarına çalmak dışında, zarar vermekte büyük suç olup, düşkünlük cezası verilir. Yörelere göre bir ila beş yıl arasında düşkünlük cezası verilir.

 

8-Dil ile işlenen suçlar : Kötü söz söylemek, küfür etmek, kov, gaybet, dedikodu yapmak, nifak sokmak, bozgunculuk yapmak, yalan şahitlik yapmak gibi suçlar Alevi-Bektaşiliğin “diline sahip olmak” ilkesine aykırı olduğundan düşkünlük cezası gerektirir. Düşkünlük bir ile 3 yıl arasında olmaktadır.

 

Düşkünlüğün Kaldırılması

 

Yol’dan düşme ya da yoldan geri kalma anlamında olan düşkünlük cezasının verildiği ve cezanın kaldırıldığı yer, cem törenleridir. Düşkünlük cezasını verme ve kaldırma hükmünü ise, toplum adına dedeler, babalar ve mürşit verir. Kural olarak düşkünlük cezası alacak kişinin (namus ve adam öldürme dışında) cezayı kabul etmesi ve tekrar topluma dönmek için iradesini belirtmesi gerekir. Cezası biten kişinin rehbere veya dede/babaya cem töreninden önce giderek “düşkünlükten kalkmak, yola girmek istediğini” beyan etmesi gerekir. Aksi takdirde cezasının bitimi kendiliğinden sona ermez.

 

Düşkünlük süresinin bitiminden sonra cem töreninde bulunan canlar, onun doğru yola geldiğine ve tekrar suç işlemeyeceğine kanaat getirdikleri takdirde; mağdur olan kişilerin zararını ödemek ve rızalıklarını almak koşulu ile ve sitem denilen tazminatı ödeyerek cezadan kurtularak toplum içine katılabilmektedir. Düşkünlük dede, baba veya mürşit aracılığıyla kaldırılsa da, jüri durumundaki köy veya çevre halkın rızalığı ve muvafakati aranır. Rızalık alınmadıkça, düşkünlük cezası kaldırma işlemi geçersizdir.

 

Düşkün kişi ceme girmeden önce, rehber eşliğinde zarar verdiği candan ve ceme katılacaklardan rızalık almış ve zararı telafi etmiş olarak, kendisinin ve eşinin boynunda yularla ceme alınır. Rehberin eşliğinde gerekli ritüelleri yerine getirir. Düşkün eğer ağır bir suç işlemişse (adam öldürme, zina vs) közün veya kızgın saçın üzerinde ayakta durdurulur, alnına ucu çivili değnek dayanır, boynuna ağırlık bağlanır. Zakirlerin oniki duvazimam okuması ve gülbankların bitimine kadar bu halde bekler. Daha sonra sırtlarına doksandokuz sopa vurulur, Cemde bulunanlardan rızalık niyazı alır ve düşkünlüğü kalkar.

 

Sonuç

 

Sistemli bir baskı ve asimilasyona tabi olan Alevi-Bektaşi toplumu, gerek Osmanlı döneminde, gerekse 1960’lı yıllara kadar Cumhuriyet döneminde, toplumsal yaşamdan kaynaklanan kendi aralarındaki sorunlarını kadıya ve mahkemelere götürmeden çözmüştür. Alevi-Bektaşi toplumunda ikrar verip Yol’a girmiş kişi Yol’a, topluma ve kendisine zarar verecek kötülüklerden sakınmak durumundadır. Diğer inanç sistemine bağlı olan toplumlara göre, Alevi-Bektaşi toplumunda suçlar az görülmekle birlikte; toplumun ahlak anlayışında çıkacak hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için, önemli bir yaptırım olan düşkünlük müessesesi uygulanmıştır. Düşkünlük kurumu, yakın zamanlara kadar Alevi-Bektaşi toplumunca benimsenmiş ve tavizsiz uygulanmıştır. Bu nedenle Alevi-Bektaşi toplumunda devletin adliyesinde davaları olmamış, diğer toplumlara göre nadiren suç işlenmiş, sistemli baskı ve asimilasyonlara rağmen Alevi-Bektaşi inancını günümüze taşımıştır.

 

Kaynakça:  

 

      Atalay, Ali Adil, İmam Cafer-i Sadık Buyruğu, Can Yayınları,2014

      Ulusoy, Veliyettin Hürrem. Serçeşme Yazıları, Alev Yayınları, 2012

      Yıldırım, Ali. Alevi Hukuku ve Düşkünlük. Doruk Yayınları,2010

 

                                                            - Makaleler -