Âşık Remzâni

 

 

 

Alevi Açılımı

 

Haluk Gürbüz ULUSOY

 

 

Alevilerin, kurucusu ve önemli bir unsuru oldukları, demokrasi, laik yönetim, hukuk, barış, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdikleri ülkelerinde, en doğal haklarını devletinden lütuf gibi sunulan açılımlarla elde edecek olmaları gerçekten çok acı verici bir durumdur.

 

Alevi-Bektaşi toplumu yaşadığı her yerde kavgayı, ayrışmayı, çatışmayı değil, barışı, birliği, beraberliği, inanca saygıyı benimsemiş, böyle yaşamış bunun için mücadele etmiştir. Bu yönü ile belki de yeryüzünde birlikte yaşaması en kolay toplumlardan biridir. Mazlumdur, hoşgörülüdür, Aza rızalığı vardır. Sadece kendi için istemez, çünkü inancının temellerinde ben değil biz anlayışı vardır.  Bu anlayışla Alevi Bektaşi toplumunun hak talepleri de tarih boyunca hiçbir zaman sadece kendisi için olmamıştır. Belki de bu nedenle Alevi Açılımı tanımı bile bizi rahatsız ediyor.

 

Bugün gündemimizi oluşturan ve ayrımcılık çağrışımı da yapan bu tanım, bize ait değildir. Alevilerin talebi de hiçbir zaman bu yönde olmamıştır. Alevilere haklarının verilmesi söylemi olarak niteleyebileceğimiz bu gündem, 1964 yılında Hacı Bektaş Veli Dergahının Müze olarak da olsa açılması için gösterilen çabalarla başlayan, 1980 e kadar toplumsal arayışlar içerisinde yürütülen, 1990 lardan sonra da Alevi-Bektaşi dernek ve vakıfların örgütlü çalışmaları ile hızlanan ve her tür olumsuz ortama rağmen başta Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere Tüm ocak ve dergahların yürüttükleri yol hizmetlerinden güç alan bu mücadelenin devleti yönetenler tarafından artık görmezden gelinemeyecek bir noktaya gelmesi sonucu ortaya çıkmıştır.

 

Alevi-Bektaşi inancı ve toplumu bu ülkenin çimentosu, Cumhuriyetin, Demokrasinin, Laikliğin ve Tüm İnsani Değerlerin güvencesidir. Bunun devamı için bizim değişmeden asimile olmadan biz olarak kalmamız gerekir. Bunu bugün devleti yönetenlerin de iyice anlaması ve ona göre hareket etmesi gerekir.

 

Bugün devleti yönetenler şunu da iyi bilmeliler ki, biz aleviler hiç dindar olmadık. Konusu din ve inanç olan hiçbir tartışmanın içinde de olmadık. Çünkü inançların insanlara ait olduğuna, tartışılmaması gerektiğine ve tanımlanamayacağına inanıyoruz. Biz kalıplarla tanımlanmak, şekle sokulmak, başka inançlara benzetilmek gibi bir çaba içinde yer almak da istemiyoruz. Ancak farklı inançlara benzetilmek, onlarla ortak noktaları olmak, onlardan etkilenmiş olmayı da çok doğal ve bir zenginlik olarak görüyoruz.

 

Adı ve tanımı ne olursa olsun bugün oluşturulan gündeme uzak kalmamız da elbetdeki söz konusu değildir. Bir kere şu iyi bilinmelidir ki Alevilerin bu açılımdan özel bir beklentileri yoktur. Ancak, eğer açılımdan kasıt bu güne kadar lafta kalan, başta laiklik olmak üzere devletin işletilmeyen kurallarının işler hale getirilmesi ve bunun gereklerinin yerine getirilmesi ise bunu sonuna kadar destekleriz. Ancak, amaç, bugün ciddi endişe duyduğumuz gibi,  oluşturulmaya çalışılan dindar toplum içerisinde, asimile olmuş, kendisine benzeyen dindar bir Alevi toplumu ise, bunca mücadele ve tecrübeden sonra da artık o oyuna gelmeyiz.

 

Bu nedenle biz aleviler bu ülkede öncelikle devletin elini inançlardan uzak tutmasını istiyoruz. Bu,  uygulamaları ile tam olarak gerçekleşir ise başka da hiçbir talebimiz yoktur. Bugüne kadar dile getirilen tüm hak talepleri bunun böyle işletilmemesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. 

 

Bir kere daha söyleyelim, Alevi toplumu bugün kendi devletinden, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkılmasını, Ülkesinin Demokratik ve Laik bir anlayışla yönetilmesini, Dini inançların, cemaatlerin ve tarikatların devlet yönetiminden uzak tutulması, bu anlamda uzun vadede diyanet işlerinin başkanlığının kapatılmasını, Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıncaya kadar, hak mahrumiyetinin giderilmesi amacı ile kapatılan alevi dergahlarının asıl sahiplerine geri verilmesini, Din ve Din kültürü derslerinin zorunlu olmasından vazgeçilip, seçmeli hale getirilmesini, Cem evlerinin Alevilerin ibadethanesi olduğu gerçeğinin hukuksal güvenceye alınmasını, AİHM kararlarının uygulanmasını ve Eşit yurttaşlık hakkı ile ilgili hukuki ve uygulamadaki eksiklik ve yanlışlıkların düzeltilmesini öncelikle istemektedir. Bunlar verilecek lütuflar değil, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Alevi Bektaşi toplumunun en doğal haklarıdır.

 

 Aşk ve sağlıkla kalın

 

Haluk G. Ulusoy

10.12.2014

 

Not: Alevi tanımı, Alevi, Bektaşi, Kızılbaş, Tahtacı vb. tamamını kapsamaktadır.

 

                                                            - Makaleler -