Âşık Remzâni

 

 

 

BEKTAŞİ FIKRALARI   18

 

 

ADAM YOK, ADAAAAM !

 

Bektaşi ile komşusu iyi anlaşırmış. Yıllar geçmiş ikisi öbür dünyayı boylamışlar. Sonuç belli. Bektaşi cehennemde, komşu cennette. Aradan 100 cehennem yılı geçmiş, karşılaşmışlar. Komşu, bektaşi'ye acıyarak cehennemde neler çektiğini sormuş.

Bektaşi "Kalabalık olduğu için fazla iş düşmüyor, bütün gün dalga geçiyoruz." demiş.

Komşusu hayretler içinde "Yapma yahu!ben her sabah 5'te kalkıyorum, önce yıldızları parlatıyorum, sonra güneşi uyandırıyorum, sonra bütün gün yağmur bulutlarını gezdirmem gerekiyor."

Bektaşi niçin bu kadar çok iş olduğunu sorunca komşusu açıklıyor:"Adam yok, adaaaam!"

 

 

ALDATMAK

 

Meyhanelerden çıkmazdı hiç. İçkisini içer, geç vakitte naralar atarak evinin yolunu tutardı. Ne çocuğuna, ne eşine, ne anasına, babasına ve ne de çevresine hayrı dokunmamıştı. 'Ayyaş Hamdi' böyle bir yaşamın sonunda rahmetli oldu. Cenaze namazı kılındıktak sonra imam sordu:

 

-Merhumu nasıl bilirsiniz?

 

-İyi insandı... Kimseye kötülüğü olmadı... Toprağı bol olsun... ve benzer cevapları duyan Bektaşi sabredemedi ve yanındakinin kulağına fısıldadı:

 

-Bizi neyse de, Allahı da aldatmaya yelteniyorlar.

 

 

 

BAK BEN GİRİYORMUYUM HİÇ

 

Başıboş bir eşek nasılsa bir camiye girmiş, hoca eşeği döverek dışarıya çıkarmaya uğraşırken, oradan geçen bir bektaşî babası bu hali görerek hocaya sormuş:

 

- Eşeği niçin dövüyorsun be hoca efendi?

 

Hoca hışımla cevap vermiş:

 

- Gelmiş camiye girmiş.

 

Bektaşî teskin etmek için şöyle demiş:

 

- Canım hoca efendi, onun aklı erer mi? eşek olduğu için yapmış bir yanlışlık, girmiş camiye, bak ben giriyor muyum hiç.....

 

 

 

BENİM PARAMLA AİLE GEÇİNDİRİYORSUN

 

Zengin iş adamı, sokakta rastladığı, eski dostu bektaşi'ye, yoksul olduğu için 5 lira verir. Bektaşi, "bakıyorum bu sefer yalnız 5 lira veriyorsun. İki sene evvel 20 lira, geçen sene 10 lira vermiştin. Bu sene 5 liraya düştü." der. Bak can dostum, diye zengin adam durumu anlatmaya başlar: "İki sene evvel evlendim, geçen sene de çocuğum oldu ve harcamalarım arttı..."

Bektaşi birden dostunun sözünü keser:

-Görüyorum ki artık benim paramla aile geçindiriyorsun.

 

 

CAMİDE VAAZ

 

Bektaşi’nin yolu camiye düşmüştür. Cami imamı o günkü vaazında içkinin kötülüklerinden bahsetmektedir. Cami imamı uzun bir vaazdan sonra cemaate birde örnek verir:

 

-Ey cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova da rakı koyun hangisini içer? diye sorar.

 

Bektaşi elini kaldırarak cami imamının sorusunu yanıtlar:

 

-Hocam suyu içer.

 

İmam:

 

-Tabi ki suyu içer, peki neden suyu içer? Diye sorunca, Bektaşi cevaplar:

 

-Neden olacak hocam, eşekliğinden!

 

 

DOLAPTAKİ TATLI

 

Mevlevi, bektaşi, güleni akşam yemeklerini yedikten sonra dolaba bir bakarlar ki dolap ta bulunan müthiş lezzetli tatlı ancak bir kişinin nefsini köreltecek kadardır.

Mevlevi - Biz en iyisi şimdi rüyaya yatalım yarın sabah rüyalarımızı anlatalım en güzel rüyayı kim gördüyse o tatlıyı yesin.

Bu teklifin üzerine herkes odasına çekilir ertesi sabah rüyalarını anlatmaya başlarlar.

Mevlevi - Rüyamda mevlana Celaleddin i Rumi hazretlerini gördüm bana cennetin binbir değişik güzelliğini gösterdi. Yolumuzdan sapma ki bu güzelliklere ulaşabilesin dedi. Bal akan ırmakların suyundan içirdi. Sabah kalktığımda ağzımda o leziz tatla uyandım.

Güleni - Rüyamda hoca efendi hazretlerini gördüm. Bana binbir değişik dünyalıkları gösterdi. Yolumuzdan sapma ki ihale üstüne ihale alabilesin amerikalar da gezebilesin dedi. Çikolatalar şekerler yedirdi sabah kalkınca ağzımda o tatları bir daha hissettim.

Bektaşi - Rüyamda Hacı Bektaş i Veli pirimi gördüm. Bana sizin hallerinizi gösterdi. Evlat ne bende dünyalık var ne de yaşayan faniye cennetten su içirecek hikmet! sen yine de yolumuzdan sapma arkadaşların nasılsa ağızlarında birbirinden leziz tatlarla uyandılar, benim hediyemdir kalk bari dolapta ki tatlı da senin olsun. Ben de sabah ağzımda dolaptaki tatlının tadıyla uyandım.

 

 

EV SAHİBİ KARIŞMIYOR

 

Bir gün, bektaşi köyde demlenecek yer aramış, yağmur bastırmış. Hemen camiye girmiş. Başlamış rakısını camide içmeye. Biri gelmiş "adam senin yaptığın iş mi, Allah‘ın evinde içki içilir mi hiç" demiş.

Bektaşi de " ev sahibi karışmıyor, sana ne oluyor" demiş.

 

 

HANGİ YÜZLE GİDERİZ ÖBÜR TARAFA

 

Bektaşinin biri, oruç tutmazmış, ama her gece sahura kalkar, karnını tıka basa doyururmuş. Onun bu halini bilen komşusu, bir gün sormuş:

- Erenler, oruç tutmuyorsun ama, sahuru da hiç kaçırmıyorsun, bu nasıl iştir?

bektaşinin cevabı hazırmış:

- Biliyorsun, oruç farzdır. Sahur ise sünnettir. Farzı yerine getiremiyoruz. Bir de sünneti terkedersek, hangi yüzle gideriz öbür dünyaya?

 

 

HEP BİZDEN Mİ ÖLECEK

 

Bektaşi bir kadının çocuğu olmuş, adını Ali koymuş, çocuk 2 gün sonra hastalanmış ölmüş. Bir çocuğu daha olmuş onun isminide Hasan koymuş, 2 gün sonra hastanamış o da ölmüş. Bir çocuğu daha olmuş onun isminide Hüseyin koymuş, 2 gün sonra hastanmış o da ölmüş. 4. çocuğu olmuş ismini Osman koymuş. Etraftakiler hemen sormuş "kadın sen ne yaparsın o isim konulur mu hiç" kadın cevap vermiş "hep bizden mi ölecek birazda onlardan ölsün".

 

 

HER ŞEY ALLAH'TAN

 

Bektaşi'nin biri her gün kasabada 'Her şey Allah'tan', 'Her şey Allah'tan' diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;

 

-Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı.

 

-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.

 

 

HERKES KENDINDE OLMAYANI ISTER

 

Paraya çok ihtiyacı olan bir bektaşi, başkalarından para istemektense, Allah'a yalvarmaya niyedenmiş. Doğru camiye gitmiş, cemaatla birlikte namaz kıldıktan sonra başlamış duaya:

- Ey Allah`ım... demiş, bana şu parayı ihsan et de, önce işlerimi göreyim, sonra da sofrayı kurup ağız tadıyla bir içeyim...

Bektaşinin bu sözleri üzerine yanındaki kişi ona dönmüş:

- Behey utanmaz arlanmaz herif... Allah'tan böyle şey istenir mi hiç? diye çıkışmış. Ama bektaşi hiç istifini bozmamış:

- Sen ellerini açıp ne istiyorsun? diye sormuş.

- Güzel ahlâk istiyorum... bana doğru yolu göstermesini istiyorum, demiş adam.

Bektaşi gülmüş:

- Senin ahlâkın yokmuş ki, Allah'tan ahlâk istiyorsun. Doğru yolu bulamamışsın ki doğru yolu bulmayı diliyorsun. Benim ise, hem ahlâkım sağlam, hem de doğru yolu çoktan buldum... herkes kendinde olmayanı ister, demiş.

 

 

İTİBAR

 

Softanın biri Bektaşinin önüne geçti:

 

-Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi.

 

Bektaşi gülümseyerek:

 

-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.

 

 

KENDİ OĞLUNA HAYRI DOKUNMAYANIN

 

Bektaşi’nin biri düşünmüş taşınmış, içinden çıkamadığı dinsel bir sorunu hocadan sormaya karar vermiş.

“Hocam” demiş, “bizim Peygamberimiz Allah’ın sevgilisi, gözbebeği değil mi? Böyle olduğu halde ne hikmettir ki Yezid diye bir serseri ortaya çıkıyor, Peygamberimizin torunlarını Kerbela’da çeşitli zulümlerle şehit ediyor. Cenab-ı Hak her şeye kadir olduğu halde böyle bir olayın gerçekleşmesine neden göz yumdu?”

Hoca, verecek yanıt bulamayınca Bektaşi’ye çıkışmış:

“Hayrihi ve şerifi min Allah taala… Yıkıl karşımdan kâfir oldun!”

Bu söz üzerine Bektaşi, “Madem kâfir oldum, ben de gider papaza danışırım” demiş.

Aynı soruyu sorduğu papaz:

“Bak dostum” demiş, “bizim peygamberimiz üstelik Allah’ın oğludur. Ama yine de nasıl öldü biliyor musun? Başına dikenden yapılmış taç giydirdiler. Çarmıha gerip kollarını ayaklarını kan revan içinde çivilediler.”

Bektaşi bunun üzerine papazın sözünü kesip:

“Anladım anladım… Kendi oğluna hayrı dokunmayanın torunlarına mı dokunur diyeceksin” demiş.

 

 

OLMAYAN ŞEY

 

Yolu camiye düşen Bektaşi namazdan sonra:

 

-Ey ulu tanrım, bana bol bol şarap ver. Diye dua etmiş.

 

Yanında namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış:

 

-Rabbim bana iman ver. Diye dua etmiş.

 

İki duayı da işiten hoca Bektaşi'ye dönmüş:

 

-Bak herkes iman istiyor tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun? demiş.

 

Bunun üzerine Bektaşi hocaya dönüp:

 

-Ne yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister. Demiş.

 

 

ÖYLEYSE BİR YE BİN ŞÜKRET

 

Sıcak bir ramazanda herifin biri sokakta şapurdata şapurdata karpuz yiyerek yürüyormuş...

Bektaşi:

-İmanım, demiş, dikkat et, icabına bakarlar...

Herif yanıtlamış:

-Ben müslüman değilim

Bektaşi:

-Öyleyse bir ye bin şükret

 

 

SIRAT KÖPRÜSÜ

 

Bektaşi kafayı çekmiş. Ayakları birbirine dolana dolana, sağa sola yalpalayarak giden Bektaşi'yi gören komşusu dayanamayıp laf atmış:

 

-Hey baba erenler, bu halle sırat köprüsünü nasıl geçersin?

 

Bektaşi istifini bozmadan komşusuna cevap vermiş:

 

-Sanki karşı tarafta mor sümbüllü bağlarım var da!

 

 

ŞİMDİ YALNIZ KALDIM

 

Bektaşi dalıp gitmişti. Güzel ve sakin bir havada tanrıyla başbaşaydı. Belli ki tanrı ile halleşiyordu. Onun dalgınlığını izleyen, yakınındaki masada oturan merakla sordu:

 

-Dalmış gitmişsin, kimin kimsen yok mu, yalnızmısın?

 

Daldığı alemden ayrılmak zorunda kalan Bektaşi:

 

-Asıl şimdi yalnız kaldım.

 

 

YOK DİYECEKSİN AMA DİLİN VARMIYOR

 

Bektaşinin biri birgün camide vaizi dinlemektedir. vaiz Allah‘ı tanımlamaktadır:

 

- O ne yerdedir ne gökte, ne yer ne de içer, ne doğmuştur ne de doğurmuş...

 

Bektaşi dayanamaz hemen atlar.

 

-Hoca sen şuna yok diyeceksin ama dilin varmıyor.

 

 

 

                                                      -  Ana Sayfa  -