Âşık Remzâni |
BEKTAŞİ FIKRALARI
ADAM YOK, ADAAAAM ! Bektaşi
ile komşusu iyi anlaşırmış. Yıllar geçmiş ikisi öbür dünyayı boylamışlar. Sonuç
belli. Bektaşi cehennemde, komşu cennette. Aradan 100 cehennem yılı geçmiş,
karşılaşmışlar. Komşu, bektaşi'ye acıyarak cehennemde neler çektiğini sormuş. Bektaşi
"Kalabalık olduğu için fazla iş düşmüyor, bütün gün dalga geçiyoruz."
demiş. Komşusu
hayretler içinde "Yapma yahu!ben her sabah 5'te kalkıyorum, önce
yıldızları parlatıyorum, sonra güneşi uyandırıyorum, sonra bütün gün yağmur
bulutlarını gezdirmem gerekiyor." Bektaşi
niçin bu kadar çok iş olduğunu sorunca komşusu açıklıyor:"Adam yok, adaaaam!"
ALDATMAK Meyhanelerden
çıkmazdı hiç. İçkisini içer, geç vakitte naralar atarak evinin yolunu tutardı.
Ne çocuğuna, ne eşine, ne anasına, babasına ve ne de çevresine hayrı
dokunmamıştı. 'Ayyaş Hamdi' böyle bir yaşamın sonunda rahmetli oldu. Cenaze
namazı kılındıktak sonra imam sordu: -Merhumu
nasıl bilirsiniz? -İyi
insandı... Kimseye kötülüğü olmadı... Toprağı bol olsun... ve benzer cevapları
duyan Bektaşi sabredemedi ve yanındakinin kulağına fısıldadı: -Bizi
neyse de, Allahı da aldatmaya yelteniyorlar.
BAK BEN GİRİYORMUYUM HİÇ Başıboş
bir eşek nasılsa bir camiye girmiş, hoca eşeği döverek dışarıya çıkarmaya
uğraşırken, oradan geçen bir bektaşî babası bu hali görerek hocaya sormuş: -
Eşeği niçin dövüyorsun be hoca efendi? Hoca
hışımla cevap vermiş: -
Gelmiş camiye girmiş. Bektaşî
teskin etmek için şöyle demiş: -
Canım hoca efendi, onun aklı erer mi? eşek olduğu için yapmış bir yanlışlık,
girmiş camiye, bak ben giriyor muyum hiç.....
BENİM PARAMLA AİLE GEÇİNDİRİYORSUN Zengin
iş adamı, sokakta rastladığı, eski dostu bektaşi'ye, yoksul olduğu için 5 lira
verir. Bektaşi, "bakıyorum bu sefer yalnız 5 lira veriyorsun. İki sene
evvel 20 lira, geçen sene 10 lira vermiştin. Bu sene 5 liraya düştü." der.
Bak can dostum, diye zengin adam durumu anlatmaya başlar: "İki sene evvel
evlendim, geçen sene de çocuğum oldu ve harcamalarım arttı..." Bektaşi
birden dostunun sözünü keser: -Görüyorum
ki artık benim paramla aile geçindiriyorsun.
CAMİDE VAAZ Bektaşi’nin
yolu camiye düşmüştür. Cami imamı o günkü vaazında içkinin kötülüklerinden
bahsetmektedir. Cami imamı uzun bir vaazdan sonra cemaate birde örnek verir: -Ey
cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova da rakı koyun hangisini içer? diye
sorar. Bektaşi
elini kaldırarak cami imamının sorusunu yanıtlar: -Hocam
suyu içer. İmam: -Tabi
ki suyu içer, peki neden suyu içer? Diye sorunca, Bektaşi cevaplar: -Neden
olacak hocam, eşekliğinden!
DOLAPTAKİ TATLI Mevlevi,
bektaşi, güleni akşam yemeklerini yedikten sonra dolaba bir bakarlar ki dolap
ta bulunan müthiş lezzetli tatlı ancak bir kişinin nefsini köreltecek kadardır. Mevlevi
- Biz en iyisi şimdi rüyaya yatalım yarın sabah rüyalarımızı anlatalım en güzel
rüyayı kim gördüyse o tatlıyı yesin. Bu
teklifin üzerine herkes odasına çekilir ertesi sabah rüyalarını anlatmaya
başlarlar. Mevlevi
- Rüyamda mevlana Celaleddin i Rumi hazretlerini gördüm bana cennetin binbir
değişik güzelliğini gösterdi. Yolumuzdan sapma ki bu güzelliklere ulaşabilesin
dedi. Bal akan ırmakların suyundan içirdi. Sabah kalktığımda ağzımda o leziz
tatla uyandım. Güleni
- Rüyamda hoca efendi hazretlerini gördüm. Bana binbir değişik dünyalıkları
gösterdi. Yolumuzdan sapma ki ihale üstüne ihale alabilesin amerikalar da
gezebilesin dedi. Çikolatalar şekerler yedirdi sabah kalkınca ağzımda o tatları
bir daha hissettim. Bektaşi
- Rüyamda Hacı Bektaş i Veli pirimi gördüm. Bana sizin hallerinizi gösterdi. Evlat
ne bende dünyalık var ne de yaşayan faniye cennetten su içirecek hikmet! sen
yine de yolumuzdan sapma arkadaşların nasılsa ağızlarında birbirinden leziz
tatlarla uyandılar, benim hediyemdir kalk bari dolapta ki tatlı da senin olsun.
Ben de sabah ağzımda dolaptaki tatlının tadıyla uyandım.
EV SAHİBİ KARIŞMIYOR Bir
gün, bektaşi köyde demlenecek yer aramış, yağmur bastırmış. Hemen camiye
girmiş. Başlamış rakısını camide içmeye. Biri gelmiş "adam senin yaptığın
iş mi, Allah‘ın evinde içki içilir mi hiç" demiş. Bektaşi
de " ev sahibi karışmıyor, sana ne oluyor" demiş.
HANGİ YÜZLE GİDERİZ ÖBÜR TARAFA Bektaşinin
biri, oruç tutmazmış, ama her gece sahura kalkar, karnını tıka basa doyururmuş.
Onun bu halini bilen komşusu, bir gün sormuş: -
Erenler, oruç tutmuyorsun ama, sahuru da hiç kaçırmıyorsun, bu nasıl iştir? bektaşinin
cevabı hazırmış: -
Biliyorsun, oruç farzdır. Sahur ise sünnettir. Farzı yerine getiremiyoruz. Bir
de sünneti terkedersek, hangi yüzle gideriz öbür dünyaya?
HEP BİZDEN Mİ
ÖLECEK Bektaşi
bir kadının çocuğu olmuş, adını Ali koymuş, çocuk 2 gün sonra hastalanmış ölmüş.
Bir çocuğu daha olmuş onun isminide Hasan koymuş, 2 gün sonra hastanamış o da
ölmüş. Bir çocuğu daha olmuş onun isminide Hüseyin koymuş, 2 gün sonra hastanmış
o da ölmüş. 4. çocuğu olmuş ismini Osman koymuş. Etraftakiler hemen sormuş
"kadın sen ne yaparsın o isim konulur mu hiç" kadın cevap vermiş
"hep bizden mi ölecek birazda onlardan ölsün".
HER ŞEY ALLAH'TAN Bektaşi'nin
biri her gün kasabada 'Her şey Allah'tan', 'Her şey Allah'tan' diye
mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından
biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce
yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin
pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce; -Öyle
ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı. -Tabii
demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine
bakıyorum.
HERKES KENDINDE OLMAYANI ISTER Paraya
çok ihtiyacı olan bir bektaşi, başkalarından para istemektense, Allah'a
yalvarmaya niyedenmiş. Doğru camiye gitmiş, cemaatla birlikte namaz kıldıktan
sonra başlamış duaya: -
Ey Allah`ım... demiş, bana şu parayı ihsan et de, önce işlerimi göreyim, sonra
da sofrayı kurup ağız tadıyla bir içeyim... Bektaşinin
bu sözleri üzerine yanındaki kişi ona dönmüş: -
Behey utanmaz arlanmaz herif... Allah'tan böyle şey istenir mi hiç? diye
çıkışmış. Ama bektaşi hiç istifini bozmamış: -
Sen ellerini açıp ne istiyorsun? diye sormuş. -
Güzel ahlâk istiyorum... bana doğru yolu göstermesini istiyorum, demiş adam. Bektaşi
gülmüş: -
Senin ahlâkın yokmuş ki, Allah'tan ahlâk istiyorsun. Doğru yolu bulamamışsın ki
doğru yolu bulmayı diliyorsun. Benim ise, hem ahlâkım sağlam, hem de doğru yolu
çoktan buldum... herkes kendinde olmayanı ister, demiş.
İTİBAR Softanın
biri Bektaşinin önüne geçti: -Ey
Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan,
bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi. Bektaşi
gülümseyerek: -Sizin
nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.
KENDİ OĞLUNA HAYRI DOKUNMAYANIN Bektaşi’nin
biri düşünmüş taşınmış, içinden çıkamadığı dinsel bir sorunu hocadan sormaya
karar vermiş. “Hocam”
demiş, “bizim Peygamberimiz Allah’ın sevgilisi, gözbebeği değil mi? Böyle
olduğu halde ne hikmettir ki Yezid diye bir serseri ortaya çıkıyor,
Peygamberimizin torunlarını Kerbela’da çeşitli zulümlerle şehit ediyor. Cenab-ı
Hak her şeye kadir olduğu halde böyle bir olayın gerçekleşmesine neden göz
yumdu?” Hoca,
verecek yanıt bulamayınca Bektaşi’ye çıkışmış: “Hayrihi
ve şerifi min Allah taala… Yıkıl karşımdan kâfir oldun!” Bu
söz üzerine Bektaşi, “Madem kâfir oldum, ben de gider papaza danışırım” demiş. Aynı
soruyu sorduğu papaz: “Bak
dostum” demiş, “bizim peygamberimiz üstelik Allah’ın oğludur. Ama yine de nasıl
öldü biliyor musun? Başına dikenden yapılmış taç giydirdiler. Çarmıha gerip
kollarını ayaklarını kan revan içinde çivilediler.” Bektaşi
bunun üzerine papazın sözünü kesip: “Anladım
anladım… Kendi oğluna hayrı dokunmayanın torunlarına mı dokunur diyeceksin”
demiş.
OLMAYAN ŞEY Yolu
camiye düşen Bektaşi namazdan sonra: -Ey
ulu tanrım, bana bol bol şarap ver. Diye dua etmiş. Yanında
namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış: -Rabbim
bana iman ver. Diye dua etmiş. İki
duayı da işiten hoca Bektaşi'ye dönmüş: -Bak
herkes iman istiyor tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun? demiş. Bunun
üzerine Bektaşi hocaya dönüp: -Ne
yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister. Demiş.
ÖYLEYSE BİR YE BİN ŞÜKRET Sıcak
bir ramazanda herifin biri sokakta şapurdata şapurdata karpuz yiyerek
yürüyormuş... Bektaşi: -İmanım,
demiş, dikkat et, icabına bakarlar... Herif
yanıtlamış: -Ben
müslüman değilim Bektaşi: -Öyleyse
bir ye bin şükret
SIRAT KÖPRÜSÜ Bektaşi
kafayı çekmiş. Ayakları birbirine dolana dolana, sağa sola yalpalayarak giden
Bektaşi'yi gören komşusu dayanamayıp laf atmış: -Hey
baba erenler, bu halle sırat köprüsünü nasıl geçersin? Bektaşi
istifini bozmadan komşusuna cevap vermiş: -Sanki
karşı tarafta mor sümbüllü bağlarım var da!
ŞİMDİ YALNIZ KALDIM Bektaşi
dalıp gitmişti. Güzel ve sakin bir havada tanrıyla başbaşaydı. Belli ki tanrı
ile halleşiyordu. Onun dalgınlığını izleyen, yakınındaki masada oturan merakla
sordu: -Dalmış
gitmişsin, kimin kimsen yok mu, yalnızmısın? Daldığı
alemden ayrılmak zorunda kalan Bektaşi: -Asıl
şimdi yalnız kaldım.
YOK DİYECEKSİN AMA DİLİN VARMIYOR Bektaşinin
biri birgün camide vaizi dinlemektedir. vaiz Allah‘ı tanımlamaktadır: -
O ne yerdedir ne gökte, ne yer ne de içer, ne doğmuştur ne de doğurmuş... Bektaşi
dayanamaz hemen atlar. -Hoca
sen şuna yok diyeceksin ama dilin varmıyor.
- Ana Sayfa - |